klassemann
Sadece seni sevmek istiyorum...
Sadece seninle yaşamak istiyorum...
Baktığım heryerde sen olasın istiyorum.
Etrafımda insanların olması benim önemi yok.
Sen olduğun zaman herşey benim için daha kolay.
Gülmeyide ağlamayıda sen olduğun için seviyorum.
Sen yoksan eğer nefes alamıyorum,
Boğuluyorum sanki dünya üstüme geliyor.
Ben bir nokta kadar oluyorum ve boşlukta dönüyorum.
Beni bu boşlukdan çekip alacak olan sadece ellerin.
Onları sakın esirgeme benden.
Sevgin o kadar büyükki bende önce Allahım sonra sen geliyorsun.
Hayatta tek istediğim seninle bir yaşamı paylaşmak.
Senin ölene kadar birtanen olmak.
Gözlerine bakıp mutlu olmak...
Benim başıma gelen en güzel şey seni tanımak ve sana aşık olmak KECIM !
klassemann
ÖZLEDİĞİN GİDİP GÖREMEDİĞİNDİR
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Oruç ARUOBA
klassemann
BUĞDAYIN TÜRKÜSÜ
Halkım ben, parmakla sayılmayan
Sesimde pırıl pırıl bir güç var
Karanlıkta boy atmaya
Sessizliği aşmaya yarayan
Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
Tohuma dururlar yeniden
Ve halk, toprağa gömülü
Tohuma durur bir yerde
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kırmızı elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de
Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle.
Pablo NERUDA
klassemann
Özlüyorum seni.
Gücüm yetmiyor unutmaya
Özlüyorum elini tutmayi sesini duymayi
Boynuna sarilip omuzunda aglamayi
Nedensiz sevinçleri
Hasret dolu sevgi dolu simsicak düslerimi
Özlüyorum
Gücüm yetmiyor unutmaya
Seni aramazsam unuturum sanmistim
Girmez sanmistim hayalin beynime
Geceleri düslerimde
Gündüz baktigim heryerde seni
Özlüyorum..
Renkler gitmenle soldu
Kirmizi kirmiziligini unuttu
Mavi maviliginin farkinda degil
Beyaz yanliz sen giydiginde güzelligini haykiriyormus
Özlüyorum
Bu özlem bu bekleyis hiç bitmiyecek
Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler solmayacak
Olmasanda sensiz sensizligi yasatacagim
Sensiz seninle olmayi basaracagim
Sonun yaklastigini hissettigim gün
Beyaz,bembeyaz mendilimi sallayarak
Sensiz yasamin kahrediciligine veda ederek
Seninle sonsuzluga kavusacagim.
Yazar: Bilinmiyor
klassemann
Dich denken
und an Dich denken
und ganz dich denken und
an das Dich-Trinken denken
und an das Dich-Lieben denken
und an das Hoffen denken
und hoffen und hoffen
und immer mehr hoffen
auf das Dich-immer-Wiedersehen
Dich nicht sehen
und in Gedanken
dich nicht nur denken
sonder Dich auch schon trinken
und Dich schon lieben
Und danne erst die Augen aufmachen
und in Gedanken
dann erst Dich sehen
und dann Dich denken
und dann wieder Dich lieben
und wieder Dich trinken
und dann
Dich immer schöner und schöner sehen
und dann Dich denken sehen
und denken daß ich Dich sehe
Und sehen daß ich dich denken kann
und Dich spüren
auch wenn ich Dich
noch lange nicht sehen kann
E.F.
klassemann
TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Nazım Hikmet
klassemann
Bir insani sevdin mi,
herseyi göze alicaksin,
daga tirmanmak ise tirmanicaksin,
derin okyanusa dalmak ise dalicaksin,
yeterki sevdigin insan,
senin sevgine layik olsun.
Bir insani sevdin mi,
gözün baskasini görmüyecek,
tüm dogrularini onunla paylasacak,
tüm zorluklari ise onunla beraber yeneceksin,
yeri geldiginde fedakarlik edeceksin,
yeterki sevdigin insan,
senin sevgine layik olsun.
Bir insani sevdin mi,
onu herseyinle seveceksin,
huyunu kabul ediceksin,
kusurlarini kimi zaman görmeyeceksin,
onu o oldugu icin seveceksin,
yeterki sevdigin insan,
senin sevgine layik olsun.
klassemann
İşte Eylül de bitti!
Ve sen hâlâ gelmedin.
Yağmurlar damlayacaktı ıslak saçından.
Gözyaşından bir deniz getirecekti seni.
Aah´ların şişirdiği yelkenleri
yürek zarından yapılmış bir gemiyle gelecektin.
Ellerinde gözlerimi getirecektin;
seni Yusuf bilip,
Yakup gibi,
giderken ardın sıra yolladığım gözlerimi.
Bunca küf kokmayacaktı ayrılığımız.
Kavlimiz böyle değildi.
Beni garip bırakmayacaktın ele-güne,
dosta-düşmana karşı.
Sevmek yüreğe saplanmış bir bıçaktı, biliyorum;
fakat bunca ayrılığın adını da koyamıyorum.
Bilseydim,
imrenir miydim hiç uçan kuşlara?
Bilseydim,
aylardan Eylül`ü,
vakitlerden akşamı,
çiçeklerden papatyayı,
kuşlardan turnayı,leyleği koyar mıydım lugatlara?
Bak, kokun geldi burcu burcu toprak gibi,
bir yoksulun ellerine düşmüş sıcak ekmek gibi;
fakat sen gelmedin.
Acın geldi,sancın geldi.
Sen gelmedin...
klassemann
Beni özle diyorsun ya
Ben, en çok seni özledim.
Ben seni en çok, özledim.
Seninle ilgili milyonlarca düşünce geçirdim kafamdan.
Kimine sarıldım, kimine hiç yüz vermedim.
Ürktüm bazılarından, bazılarından korktum.
Aklımdan geçsin diye başımı yastığa koymak için sabırsızlandıklarımda oldu, aklıma getirmemek için uykuya teslim olduklarımda.
İlk defa gördüklerimde oldu, son olması için dua ettiklerimde.
Çok düşünceler geçirdim kafamdan seninle ilgili.
Nede olsa zaman çoktu.
Gözle görüldüğün bir saniyenin karşılığı, bir alev gibi saracaktı düşüncenin yangınını.
Gözlerin gözlerime değerken cimrileşen zaman, gözlerini özlerken öyle cömert ki.
Öyle uzun ki zaman, ucunda sen olduğunda. Ucunda sen, etrafında ben olduğumda.
Beni özle diyorsun ya…
Bunca yıl nasıl geçti sanıyorsun.
Öyle çok özlüyorum ki seni. Artık deliriyorum. Bunca yıl dediğime bakıp alışıyorum sanma.
Seni doğru düzgün sevmeyi beceremedim ya. Eğri büğrü sevmenin yollarını öğrendim. Özlemekte bunlardan biri işte.
Ben seninle ilgili sayamayacağım kadar çok şey hissettim, çok şey akıttım yüreğimden içeri.
Ama,
Ben seni en çok, ÖZLEDİM
klassemann
Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin
Prangalarca boynuma taktığım sensin
Dağ gölleri gibi, gibi hasret çektiğim
Her gece uyku diye yattığım sensin
Yanarım, yanarım tutuşur
Yanarım kavurur ateşim
Seni de beni de belalım
Yanarım, yanarım tutuşur
Yanarım kavurur ateşim
Seni de beni de belalım, ah belalım
Damga damga göğsüme vurduğum sensin
Öfke dolu şehirlerde bulduğum sensin
Yer nerede, gök nerede, ben neredeyim
Diye diye sınırlara geldiğim sensin.
Yanarım, yanarım tutuşur
Yanarım kavurur ateşim
Seni de beni de belalım, ah belalım...
klassemann
Bir garip hüzün çöker insana
El ayak çekilince
Tek başına kalırsın dünyada
Etraf sessizleşince
İnan bu ev alışamadı
Hiçbir zaman sensizliğe
Şimdi sensizlik oturuyor
Kalkıp gittiğin yerde
Yalnızlığa elbet alışır bedenim
Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim
Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim
Sensizlik benim canımı acıtan
Bir derin korku düşer ruhuma
Duvarlar seslenince
Karanlık oyun oynar aklıma
Gölgeler dans edince
İnan bana alışamadım
Hiçbir zaman sensizliğe
Şimdi sensizlik dolaşıyor
Çıkıp gittiğin bu evde
klassemann
Ayrılık neden üşütür insanı
Bir kitapta okudum Ayrılık neden üşütür insanı diye soruyor... Sahi neden?
Geceler uzar, yollar uzar, gözyaşları uzar, gökyüzünün mavisi griye uzar... Hiçbirşey bitmek bilmez artık ayrılınca...
Dalgalar hırçınlaşır, yağmurlar hep üstümüze yağar, bütün renkler değişir...
Gözler hep dolu doludur artık, herşey dokunur insana, düştü düşecek yaşlar uzar... Nefesin kesilir, yüreğin sıkılır, aklın karışır... Gönlün karışır...
Bütün dünyaya kapatıp kapılarını öylece donup kalmak istersin, öylece dondurup kalmak herşeyi, soğuklar uzar...
Canınız acır, içinize bir bıçak saplamışlar sanki, yanar da yanar insan... Göğüste bitmek bilmez bir ağrı başlar... Ağızlarda akşamdan kalan acı bir tat, midenize bir taş oturup kalır... Acılar uzar...
Artık ne evlere sığabilirsiniz, ne yollara, ne de yüreğinize.. Uykular haram, sanki bütün şarkılar size söylenmiş gibi olur... Can acıtan şarkılar...
En güzel, en sevecen parçamızı alıp götürür bizden... Bir parça koparıp ´neremizden bilmem´ alıp götürür...
Soğuk sopsoğuktur her yer, Ağustos´ta bile üşürsün...
Ayrılık neden üşütür insanı?
klassemann
YÜREĞİNDE YER VARMI?
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Hisset!
Hisset, Parmaklarına değen kağıdın içinde
Dolaşan damarlarımı...
Hisset damarlarımın, kanımın
Seni aramak için
Deliler gibi dolaşmasını...
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini?
Gönlümde esen rüzgârları dinle...
Nefesimi tutmasam
Gözlerindeki derin ovalarda titreyen
Bütün yeşillikler kül olur,
Sazlar büyür simsiyah,
Kuruyan gözpınarlarında...
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Yazık! Mekanlar durduruyorsa seni.
Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere...
İpsiz bir uçurtmayım ben... Ve kuyruksuz
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgârım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim!
Yüreğinde yer var mı?
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin
Üzerine düşen yaprak gibi;
Düşürüyor musun gülüşlerini
Ve öpüşlerini sesimin üstüne?
Akıyor musun benimle beraber,
Akıyor musun yıldızlara doğru?
Yıldızlar... Yıldızlar neden böylesine vefasız?
Neden her üşüyüşümde
Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,
Neden eriyip kayboluyorlar?
Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?
Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum...
Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni...
Hisset!
Hisset, damarlarımdaki kanımın,
Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını...
Söylemiştim değil mi?
İpsiz bir uçurtmayım ben...Ve kuyruksuz...
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim.
Yüreğinde yer var mı?
klassemann
Iki zaman arasında sadece boşluk vardır.
Şu anda iki ayrı mekanda ve aynı zaman diliminde bir GÜNAYIDIN içerinde yer alan harflerin her birindeyiz.
Bizi günle beraber saran sıcak GÜNAYDINLAR
akşamın iyi olması dileklerine kadar üzerimizde dolanır durur.
Ara ara soluklandığında bu sıcak düşler yerini soğuk streslere devreder acaba diyorum her saat başını bir gün doğumu olarak görüp günaydınlarlamı geçirsek saat başı çok mu?
30 dk bunuda tutmadım her dakika günaydınlara bırakırversek geriye konuşacak ne varsa tüketiriz bencilleşmemek lazım değil mi?
En iyisimi kendimizi yalnız ve sessiz hissettiğimizde uyanmak isteğiyle yanıp tutuştuğumuzda günaydınları patlatalım günün içinde.
Günler hep günaydın sıcaklığında ve güzelliğinde yaşansın.
Günaydın Günaydınım, günaydın Güzel INSAN !
:-) canim
Sadece seni sevmek istiyorum... Sadece seninle yaşamak istiyorum... Baktığım heryerde sen olasın istiyorum. Etrafımda insanların olması benim önemi yok. Sen olduğun zaman herşey benim için daha kolay. Gülmeyide ağlamayıda sen olduğun için seviyorum. Sen yoksan eğer nefes alamıyorum, Boğuluyorum sanki dünya üstüme geliyor. Ben bir nokta kadar oluyorum ve boşlukta dönüyorum. Beni bu boşlukdan çekip alacak olan sadece ellerin. Onları sakın esirgeme benden. Sevgin o kadar büyükki bende önce Allahım sonra sen geliyorsun. Hayatta tek istediğim seninle bir yaşamı paylaşmak. Senin ölene kadar birtanen olmak. Gözlerine bakıp mutlu olmak... Benim başıma gelen en güzel şey seni tanımak ve sana aşık olmak KECIM !
ÖZLEDİĞİN GİDİP GÖREMEDİĞİNDİR Özlediğin, gidip göremediğindir; ama, gidip görmek istediğin Özlem, gidip görememendir; ama gidip görmek istemen Özlediğin, gidip görmek istediğin- ama gidip göremediğin Özlem, gidip görmek istemen- ama, gidememen, görememen; gene de, istemen Oruç ARUOBA
BUĞDAYIN TÜRKÜSÜ Halkım ben, parmakla sayılmayan Sesimde pırıl pırıl bir güç var Karanlıkta boy atmaya Sessizliği aşmaya yarayan Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa Tohuma dururlar yeniden Ve halk, toprağa gömülü Tohuma durur bir yerde Buğday nasıl filizini sürer de Çıkarsa toprağın üstüne Güzelim kırmızı elleriyle Sessizliği burgu gibi deler de Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle. Pablo NERUDA
Özlüyorum seni. Gücüm yetmiyor unutmaya Özlüyorum elini tutmayi sesini duymayi Boynuna sarilip omuzunda aglamayi Nedensiz sevinçleri Hasret dolu sevgi dolu simsicak düslerimi Özlüyorum Gücüm yetmiyor unutmaya Seni aramazsam unuturum sanmistim Girmez sanmistim hayalin beynime Geceleri düslerimde Gündüz baktigim heryerde seni Özlüyorum.. Renkler gitmenle soldu Kirmizi kirmiziligini unuttu Mavi maviliginin farkinda degil Beyaz yanliz sen giydiginde güzelligini haykiriyormus Özlüyorum Bu özlem bu bekleyis hiç bitmiyecek Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler solmayacak Olmasanda sensiz sensizligi yasatacagim Sensiz seninle olmayi basaracagim Sonun yaklastigini hissettigim gün Beyaz,bembeyaz mendilimi sallayarak Sensiz yasamin kahrediciligine veda ederek Seninle sonsuzluga kavusacagim. Yazar: Bilinmiyor
Dich denken und an Dich denken und ganz dich denken und an das Dich-Trinken denken und an das Dich-Lieben denken und an das Hoffen denken und hoffen und hoffen und immer mehr hoffen auf das Dich-immer-Wiedersehen Dich nicht sehen und in Gedanken dich nicht nur denken sonder Dich auch schon trinken und Dich schon lieben Und danne erst die Augen aufmachen und in Gedanken dann erst Dich sehen und dann Dich denken und dann wieder Dich lieben und wieder Dich trinken und dann Dich immer schöner und schöner sehen und dann Dich denken sehen und denken daß ich Dich sehe Und sehen daß ich dich denken kann und Dich spüren auch wenn ich Dich noch lange nicht sehen kann E.F.
TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Nazım Hikmet
Bir insani sevdin mi, herseyi göze alicaksin, daga tirmanmak ise tirmanicaksin, derin okyanusa dalmak ise dalicaksin, yeterki sevdigin insan, senin sevgine layik olsun. Bir insani sevdin mi, gözün baskasini görmüyecek, tüm dogrularini onunla paylasacak, tüm zorluklari ise onunla beraber yeneceksin, yeri geldiginde fedakarlik edeceksin, yeterki sevdigin insan, senin sevgine layik olsun. Bir insani sevdin mi, onu herseyinle seveceksin, huyunu kabul ediceksin, kusurlarini kimi zaman görmeyeceksin, onu o oldugu icin seveceksin, yeterki sevdigin insan, senin sevgine layik olsun.
İşte Eylül de bitti! Ve sen hâlâ gelmedin. Yağmurlar damlayacaktı ıslak saçından. Gözyaşından bir deniz getirecekti seni. Aah´ların şişirdiği yelkenleri yürek zarından yapılmış bir gemiyle gelecektin. Ellerinde gözlerimi getirecektin; seni Yusuf bilip, Yakup gibi, giderken ardın sıra yolladığım gözlerimi. Bunca küf kokmayacaktı ayrılığımız. Kavlimiz böyle değildi. Beni garip bırakmayacaktın ele-güne, dosta-düşmana karşı. Sevmek yüreğe saplanmış bir bıçaktı, biliyorum; fakat bunca ayrılığın adını da koyamıyorum. Bilseydim, imrenir miydim hiç uçan kuşlara? Bilseydim, aylardan Eylül`ü, vakitlerden akşamı, çiçeklerden papatyayı, kuşlardan turnayı,leyleği koyar mıydım lugatlara? Bak, kokun geldi burcu burcu toprak gibi, bir yoksulun ellerine düşmüş sıcak ekmek gibi; fakat sen gelmedin. Acın geldi,sancın geldi. Sen gelmedin...
Beni özle diyorsun ya Ben, en çok seni özledim. Ben seni en çok, özledim. Seninle ilgili milyonlarca düşünce geçirdim kafamdan. Kimine sarıldım, kimine hiç yüz vermedim. Ürktüm bazılarından, bazılarından korktum. Aklımdan geçsin diye başımı yastığa koymak için sabırsızlandıklarımda oldu, aklıma getirmemek için uykuya teslim olduklarımda. İlk defa gördüklerimde oldu, son olması için dua ettiklerimde. Çok düşünceler geçirdim kafamdan seninle ilgili. Nede olsa zaman çoktu. Gözle görüldüğün bir saniyenin karşılığı, bir alev gibi saracaktı düşüncenin yangınını. Gözlerin gözlerime değerken cimrileşen zaman, gözlerini özlerken öyle cömert ki. Öyle uzun ki zaman, ucunda sen olduğunda. Ucunda sen, etrafında ben olduğumda. Beni özle diyorsun ya… Bunca yıl nasıl geçti sanıyorsun. Öyle çok özlüyorum ki seni. Artık deliriyorum. Bunca yıl dediğime bakıp alışıyorum sanma. Seni doğru düzgün sevmeyi beceremedim ya. Eğri büğrü sevmenin yollarını öğrendim. Özlemekte bunlardan biri işte. Ben seninle ilgili sayamayacağım kadar çok şey hissettim, çok şey akıttım yüreğimden içeri. Ama, Ben seni en çok, ÖZLEDİM
Uçurum uçurum gözlerine baktığım sensin Prangalarca boynuma taktığım sensin Dağ gölleri gibi, gibi hasret çektiğim Her gece uyku diye yattığım sensin Yanarım, yanarım tutuşur Yanarım kavurur ateşim Seni de beni de belalım Yanarım, yanarım tutuşur Yanarım kavurur ateşim Seni de beni de belalım, ah belalım Damga damga göğsüme vurduğum sensin Öfke dolu şehirlerde bulduğum sensin Yer nerede, gök nerede, ben neredeyim Diye diye sınırlara geldiğim sensin. Yanarım, yanarım tutuşur Yanarım kavurur ateşim Seni de beni de belalım, ah belalım...
Bir garip hüzün çöker insana El ayak çekilince Tek başına kalırsın dünyada Etraf sessizleşince İnan bu ev alışamadı Hiçbir zaman sensizliğe Şimdi sensizlik oturuyor Kalkıp gittiğin yerde Yalnızlığa elbet alışır bedenim Yalnızlıkla belki de başa çıkabilirim Çok zor gelse bile yaşar öğrenirim Sensizlik benim canımı acıtan Bir derin korku düşer ruhuma Duvarlar seslenince Karanlık oyun oynar aklıma Gölgeler dans edince İnan bana alışamadım Hiçbir zaman sensizliğe Şimdi sensizlik dolaşıyor Çıkıp gittiğin bu evde
Ayrılık neden üşütür insanı Bir kitapta okudum Ayrılık neden üşütür insanı diye soruyor... Sahi neden? Geceler uzar, yollar uzar, gözyaşları uzar, gökyüzünün mavisi griye uzar... Hiçbirşey bitmek bilmez artık ayrılınca... Dalgalar hırçınlaşır, yağmurlar hep üstümüze yağar, bütün renkler değişir... Gözler hep dolu doludur artık, herşey dokunur insana, düştü düşecek yaşlar uzar... Nefesin kesilir, yüreğin sıkılır, aklın karışır... Gönlün karışır... Bütün dünyaya kapatıp kapılarını öylece donup kalmak istersin, öylece dondurup kalmak herşeyi, soğuklar uzar... Canınız acır, içinize bir bıçak saplamışlar sanki, yanar da yanar insan... Göğüste bitmek bilmez bir ağrı başlar... Ağızlarda akşamdan kalan acı bir tat, midenize bir taş oturup kalır... Acılar uzar... Artık ne evlere sığabilirsiniz, ne yollara, ne de yüreğinize.. Uykular haram, sanki bütün şarkılar size söylenmiş gibi olur... Can acıtan şarkılar... En güzel, en sevecen parçamızı alıp götürür bizden... Bir parça koparıp ´neremizden bilmem´ alıp götürür... Soğuk sopsoğuktur her yer, Ağustos´ta bile üşürsün... Ayrılık neden üşütür insanı?
YÜREĞİNDE YER VARMI? Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni? Hisset! Hisset, Parmaklarına değen kağıdın içinde Dolaşan damarlarımı... Hisset damarlarımın, kanımın Seni aramak için Deliler gibi dolaşmasını... Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni? Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini? Gönlümde esen rüzgârları dinle... Nefesimi tutmasam Gözlerindeki derin ovalarda titreyen Bütün yeşillikler kül olur, Sazlar büyür simsiyah, Kuruyan gözpınarlarında... Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni? Yazık! Mekanlar durduruyorsa seni. Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere... İpsiz bir uçurtmayım ben... Ve kuyruksuz Saçlarının çizgilerinde süzülen... Rüzgârım sensin. Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim! Yüreğinde yer var mı? Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni? Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin Üzerine düşen yaprak gibi; Düşürüyor musun gülüşlerini Ve öpüşlerini sesimin üstüne? Akıyor musun benimle beraber, Akıyor musun yıldızlara doğru? Yıldızlar... Yıldızlar neden böylesine vefasız? Neden her üşüyüşümde Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma, Neden eriyip kayboluyorlar? Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni? Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum... Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni... Hisset! Hisset, damarlarımdaki kanımın, Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını... Söylemiştim değil mi? İpsiz bir uçurtmayım ben...Ve kuyruksuz... Saçlarının çizgilerinde süzülen... Rüzgarım sensin. Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim. Yüreğinde yer var mı?
Iki zaman arasında sadece boşluk vardır. Şu anda iki ayrı mekanda ve aynı zaman diliminde bir GÜNAYIDIN içerinde yer alan harflerin her birindeyiz. Bizi günle beraber saran sıcak GÜNAYDINLAR akşamın iyi olması dileklerine kadar üzerimizde dolanır durur. Ara ara soluklandığında bu sıcak düşler yerini soğuk streslere devreder acaba diyorum her saat başını bir gün doğumu olarak görüp günaydınlarlamı geçirsek saat başı çok mu? 30 dk bunuda tutmadım her dakika günaydınlara bırakırversek geriye konuşacak ne varsa tüketiriz bencilleşmemek lazım değil mi? En iyisimi kendimizi yalnız ve sessiz hissettiğimizde uyanmak isteğiyle yanıp tutuştuğumuzda günaydınları patlatalım günün içinde. Günler hep günaydın sıcaklığında ve güzelliğinde yaşansın. Günaydın Günaydınım, günaydın Güzel INSAN !