xnursahx
selamünaleyküm
cok güzel seyler yazmissin insallah seninle sohbet etmek nasip olur gelecek zamanda!
allaha emanet ol
yanlizkiz84
SELAMUNALEYKUm abi,
zdnizdeki yazilar cok güzel..tebrik ederim..okumamiz icin bize sundugunuz icin ALLAH razi olsun...
kalbinizden IMAN yüzünüzden her daim NUR eksik olmasin ins.
ALLAHa emanetsiniz
VESSELAM
acizkiz
cemyilmazderii
DIE ZEICHEN GÖTTLICHER LIEBE
Es ist für jeden höchst wichtig zu wissen, ob er göttliche Liebe hat oder nicht; ein unfehlbarer Prüfstein dafür ist Folgendes: man untersuche bei sich selbst, welche Haltung man gegenüber anderen Dingen oder Geschöpfen einnimmt; fühlt man zu anderen Dingen oder Geschöpfen eine Liebe, ohne daraus für sich selbst Nutzen ziehen zu wollen, ist man auf dem richtigen Weg. Wenn man diese selbstlose Liebe nicht in sich trägt, muß man es lernen, jedes Ding um seines Schöpfers willen zu lieben, selbst wenn es einem Schaden zugefügt hat.
cemyilmazderii
DAS UNIVERSUM BERUHT AUF GÖTTLICHER LIEBE
Alle Dinge im Universum, von atomaren Partikelchen bis zu riesengroßen Sonnensystemen, sind erfüllt von göttlicher Liebe. Alles geht seine Bahnen mit göttlicher Liebe. Göttliche Liebe ist die Seele des Universums.
cemyilmazderii
İnsanın dünyadaki asıl vazifesi nedir?
Akıl ve vicdan, insanın başını şu üç soruyla aralıksız döver durur: Necisin, nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun?
İnsanların bu sorular karşısındaki düşünce ve davranışları ise birbirine pek uymaz. Bir kısmı bu sorulara şahsî yorumlar getirir. Yahut, yanlış bir yorumcunun peşine takılır, onun iddialarını tekrarlayıp durur. İç bükey aynanın eşyayı ters göstermesi gibi, onların da yanlış fikirlerle daima örselenen zihinleri, gerçekleri doğru olarak tespit edemez. Onlar bu ters görüntüye alışa alışa, sonunda başkalarının hep yanlış düşündüğüne tam mânâsıyla inanmaya başlar.
Ama bu fikirler, onların vicdanlarını tatmin etmez. Kendilerini, yine bu kâinat çöllerinde kimsesiz bir zavallı gibi görmeye devam ederler. Sahipsiz olmadıklarını bilmenin huzurunu tadamaz, zevkine eremezler. Akıl ve vicdanları, onları daima rahatsız eder. Ruhlarındaki vahşet ve ıstırap, bir türlü dinmek bilmez.
Bazıları da, bu sorularla hiç ilgilenmez; aklın ve vicdanın zorlamalarına hiç aldırmazlar. Onlar ne derlerse desinler, bunlar bildiklerini okurlar. Sefahat ve eğlencelerle, günlük dedikodularla, neticesiz tartışmalarla ömür tüketirler. Bunlar kendilerince, doymanın yolunu açlığı düşünmemekte bulmuşlardır. Ama bu geçici ve geçersiz tedbir, ruhu hiç mi hiç tatmin etmez.
Böyleler, ufak bir musibette hemen sarsılır, az bir sıkıntıdan hemen ezilirler. Kaderden imtihan yollu gelen bir belâ karşısında, derhal isyan çığlıkları atarlar. Aslında bu insanlar, düşünmekten korkmaktadırlar. Sanki biraz kafa yorsalar; şu hayatı, bu âlemi, ölümü ve ötesini biraz merak etseler, bütün huzurları kaybolacak.
cemyilmazderii
Kendilerini aldatmaya can atan bu adamlar, bir araya geldiklerinde âdetâ bir ekol teşkil ederler.Aldırma derler, adam sen de derler, sıkma canını derler. Saatteki hızı yüz bin kilometreyi aşan bu dünya üzerinde, nereye gittiklerini düşünmeden yaşar ve bunu bir felsefe, bir inanç olarak benimserler. Bu hayat felsefelerini birisi tenkit etmeye görsün: Sen bu asrın adamı değil misin? Hangi devirde yaşıyorsun? yollu sözlerle, onu yaylım ateşine tutarlar. Alaylı ifadelerle gerçeği bastırmaya çalışır, kendilerini böylece oyalayıp dururlar.
Hiç düşünmezler ki, değişen sadece zaman ve onun içinde yüzen insanlardır. Dünya, yine aynı kanunlarla faaliyetini devam ettirir. Yaprak yine yeşil, kar yine beyaz, aslan yine vahşi, koyun yine uysaldı.
Fen ve sanattaki ilerlemesi, asrımız insanına, maalesef, kendini unutturdu. Halbuki fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanı insan yapan değerler yerlerini aynen muhafaza etmeliydiler. Ahlâklı her asırda makbul, iffetsiz her devirde fena sayılmalıydı. Nedense böyle değerlendirilmedi. Bilimsel açıdan yükselme ile ahlâkî çöküş arasında, doğru bir orantı olduğu sinsice telkin edildi.
Ve bugünün -sanayide ileri, fakat ahlâken seviyesiz- batı insanını, fazilet modeli olarak benimseyen bir nesil çıktı ortaya.
cemyilmazderii
Ve bugünün -sanayide ileri, fakat ahlâken seviyesiz- batı insanını, fazilet modeli olarak benimseyen bir nesil çıktı ortaya.
Üçüncü bir grup insanımız da var ki, bunlar okur, düşünür, sorar, öğrenir ve sonunda anlarlar ki: Ne insanlar başıboş, ne bu âlem sahipsiz. Her varlık bir kaderin plânı ve bir kudretin icadıyla meydana geliyor.
Güneşin doğuşu ve batışı gibi, her canlının dünyaya gelişi ve göçüşü de; mükemmel bir nizam ve sonsuz bir ilim ile oluyor. Güneş de bir kudrete esir, ay da, yıldızlar da. İnsan da bir nizama mahkûm, bülbüller de, güller de. Bütün gelenleri getiren ve bütün gidenleri götüren birisi var. Yıldızları durduran, gezegenleri döndüren, insanları gezdiren, balıkları yüzdüren, hep o ilim ve kudret, hep o irade ve hikmet sahibi.
İşte bunlar, Allah´ın kulu olduklarını bilen, ruhlar âleminden bu dünyaya rıza ve cennet imtihanını kazanmak üzere gönderildiklerinin şuuruna varan ve ömürlerini istikamet üzere geçirip Saadet Yurduna doğru yol alan bahtiyar misafirlerdir.
Alaâddin Başar (Prof. Dr.)
cemyilmazderii
Bunları yapmamızı Yaratıcımız istiyor. Yukarıda sayılanları yapmayan bir insan, gayesiz, bom boş bir hayat geçirerek bu dünyadan göçüp gider ve ebediyyen azap çeker! Çektiği azabı da kendisinden başkası bilmez! Dünyada çok tanınıyorsa da gün gelir unutulur gider! İnsanoğlu için en büyük felaket budur!..
İnsan için bu ölümlü, fani dünyada, aşağıdaki sorulara cevap bulmaktan daha önemli ne olabilir ki! Tabiki hiçbirşey! Hem bu dünyadaki, hem de ebedi hayatınızdaki mutluluğunuz için önyargısız olarak bir düşünün ve çok geç olmadan;
Kendinize şu soruları sorun:
İlk insanı, bizi ve kainatı hangi Güç meydana getirip yoktan varetti?, Niçin yoktan varedildik?, Neden bu dünyadayız?, İnsanlar neden ölüyor ve ölünce nereye gidiyorlar?, Neden hepimiz öleceğiz?, Ölümden sonra bizi neler bekliyor?..
cemyilmazderii
İnsan ebediyyen mutlu kalabilmek için hayatta şunları düşünmeli ve araştırmalıdır!..
-İnsan, kendisini hangi Gücün bu dünyaya getirdiğini araştırmalı, Onu tanımaya çalışmalı, hayatta bulunmasının gayesini, neden bir gün mutlaka öleceğini düşünmeli, ölümden sonra kendisini neler beklediği hakkında araştırma yapmalı ve bu araştırma sonucunda güvenilir bilgiler elde etmeye çalışmalıdır!..
-Tabiki insanı bir gaye için yoktan vareden Gücün yarattığı varlıktan belli kurallara uymasını istemesi muhakkaktır. Bu inkar edilemez! Bunu inkar edenler kendilerini yoktan vareden Güce karşı gelmiş sayılırlar! Örneğin doktorlar hastalarına ihtiyaçları olan ilaçları, nasıl kullanmaları gerektiğini de belirten bir reçete ile verirler. Diğer bütün herşeyinde bir kullanma şekli vardır. İnsanı yoktan vareden Güç, insana vermiş olduğu iradeyi nasıl kullanması gerektiğini belirten reçeteyi de vermiştir. İnsan bu reçeteye uymazsa asla iyi olamaz ve devamlı hasta kalıp mutsuz olur! İnsanın, kendisini yoktan vareden eşsiz, büyük Gücü tanıdıktan sonra bu Gücün kendisinden uymasını istediği kuralları bulmak için araştırma yapması gerekir!..
-İnsanın, kendisini yoktan vareden Gücün, kendisinden uymasını istediği kurallara uyup, kuralları hayatında uygulaması gerekir!..
-
huhh jemand da :-))
selamünaleyküm cok güzel seyler yazmissin insallah seninle sohbet etmek nasip olur gelecek zamanda! allaha emanet ol
SELAMUNALEYKUm abi, zdnizdeki yazilar cok güzel..tebrik ederim..okumamiz icin bize sundugunuz icin ALLAH razi olsun... kalbinizden IMAN yüzünüzden her daim NUR eksik olmasin ins. ALLAHa emanetsiniz VESSELAM acizkiz
DIE ZEICHEN GÖTTLICHER LIEBE Es ist für jeden höchst wichtig zu wissen, ob er göttliche Liebe hat oder nicht; ein unfehlbarer Prüfstein dafür ist Folgendes: man untersuche bei sich selbst, welche Haltung man gegenüber anderen Dingen oder Geschöpfen einnimmt; fühlt man zu anderen Dingen oder Geschöpfen eine Liebe, ohne daraus für sich selbst Nutzen ziehen zu wollen, ist man auf dem richtigen Weg. Wenn man diese selbstlose Liebe nicht in sich trägt, muß man es lernen, jedes Ding um seines Schöpfers willen zu lieben, selbst wenn es einem Schaden zugefügt hat.
DAS UNIVERSUM BERUHT AUF GÖTTLICHER LIEBE Alle Dinge im Universum, von atomaren Partikelchen bis zu riesengroßen Sonnensystemen, sind erfüllt von göttlicher Liebe. Alles geht seine Bahnen mit göttlicher Liebe. Göttliche Liebe ist die Seele des Universums.
İnsanın dünyadaki asıl vazifesi nedir? Akıl ve vicdan, insanın başını şu üç soruyla aralıksız döver durur: Necisin, nereden geliyorsun ve nereye gidiyorsun? İnsanların bu sorular karşısındaki düşünce ve davranışları ise birbirine pek uymaz. Bir kısmı bu sorulara şahsî yorumlar getirir. Yahut, yanlış bir yorumcunun peşine takılır, onun iddialarını tekrarlayıp durur. İç bükey aynanın eşyayı ters göstermesi gibi, onların da yanlış fikirlerle daima örselenen zihinleri, gerçekleri doğru olarak tespit edemez. Onlar bu ters görüntüye alışa alışa, sonunda başkalarının hep yanlış düşündüğüne tam mânâsıyla inanmaya başlar. Ama bu fikirler, onların vicdanlarını tatmin etmez. Kendilerini, yine bu kâinat çöllerinde kimsesiz bir zavallı gibi görmeye devam ederler. Sahipsiz olmadıklarını bilmenin huzurunu tadamaz, zevkine eremezler. Akıl ve vicdanları, onları daima rahatsız eder. Ruhlarındaki vahşet ve ıstırap, bir türlü dinmek bilmez. Bazıları da, bu sorularla hiç ilgilenmez; aklın ve vicdanın zorlamalarına hiç aldırmazlar. Onlar ne derlerse desinler, bunlar bildiklerini okurlar. Sefahat ve eğlencelerle, günlük dedikodularla, neticesiz tartışmalarla ömür tüketirler. Bunlar kendilerince, doymanın yolunu açlığı düşünmemekte bulmuşlardır. Ama bu geçici ve geçersiz tedbir, ruhu hiç mi hiç tatmin etmez. Böyleler, ufak bir musibette hemen sarsılır, az bir sıkıntıdan hemen ezilirler. Kaderden imtihan yollu gelen bir belâ karşısında, derhal isyan çığlıkları atarlar. Aslında bu insanlar, düşünmekten korkmaktadırlar. Sanki biraz kafa yorsalar; şu hayatı, bu âlemi, ölümü ve ötesini biraz merak etseler, bütün huzurları kaybolacak.
Kendilerini aldatmaya can atan bu adamlar, bir araya geldiklerinde âdetâ bir ekol teşkil ederler.Aldırma derler, adam sen de derler, sıkma canını derler. Saatteki hızı yüz bin kilometreyi aşan bu dünya üzerinde, nereye gittiklerini düşünmeden yaşar ve bunu bir felsefe, bir inanç olarak benimserler. Bu hayat felsefelerini birisi tenkit etmeye görsün: Sen bu asrın adamı değil misin? Hangi devirde yaşıyorsun? yollu sözlerle, onu yaylım ateşine tutarlar. Alaylı ifadelerle gerçeği bastırmaya çalışır, kendilerini böylece oyalayıp dururlar. Hiç düşünmezler ki, değişen sadece zaman ve onun içinde yüzen insanlardır. Dünya, yine aynı kanunlarla faaliyetini devam ettirir. Yaprak yine yeşil, kar yine beyaz, aslan yine vahşi, koyun yine uysaldı. Fen ve sanattaki ilerlemesi, asrımız insanına, maalesef, kendini unutturdu. Halbuki fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanı insan yapan değerler yerlerini aynen muhafaza etmeliydiler. Ahlâklı her asırda makbul, iffetsiz her devirde fena sayılmalıydı. Nedense böyle değerlendirilmedi. Bilimsel açıdan yükselme ile ahlâkî çöküş arasında, doğru bir orantı olduğu sinsice telkin edildi. Ve bugünün -sanayide ileri, fakat ahlâken seviyesiz- batı insanını, fazilet modeli olarak benimseyen bir nesil çıktı ortaya.
Ve bugünün -sanayide ileri, fakat ahlâken seviyesiz- batı insanını, fazilet modeli olarak benimseyen bir nesil çıktı ortaya. Üçüncü bir grup insanımız da var ki, bunlar okur, düşünür, sorar, öğrenir ve sonunda anlarlar ki: Ne insanlar başıboş, ne bu âlem sahipsiz. Her varlık bir kaderin plânı ve bir kudretin icadıyla meydana geliyor. Güneşin doğuşu ve batışı gibi, her canlının dünyaya gelişi ve göçüşü de; mükemmel bir nizam ve sonsuz bir ilim ile oluyor. Güneş de bir kudrete esir, ay da, yıldızlar da. İnsan da bir nizama mahkûm, bülbüller de, güller de. Bütün gelenleri getiren ve bütün gidenleri götüren birisi var. Yıldızları durduran, gezegenleri döndüren, insanları gezdiren, balıkları yüzdüren, hep o ilim ve kudret, hep o irade ve hikmet sahibi. İşte bunlar, Allah´ın kulu olduklarını bilen, ruhlar âleminden bu dünyaya rıza ve cennet imtihanını kazanmak üzere gönderildiklerinin şuuruna varan ve ömürlerini istikamet üzere geçirip Saadet Yurduna doğru yol alan bahtiyar misafirlerdir. Alaâddin Başar (Prof. Dr.)
Bunları yapmamızı Yaratıcımız istiyor. Yukarıda sayılanları yapmayan bir insan, gayesiz, bom boş bir hayat geçirerek bu dünyadan göçüp gider ve ebediyyen azap çeker! Çektiği azabı da kendisinden başkası bilmez! Dünyada çok tanınıyorsa da gün gelir unutulur gider! İnsanoğlu için en büyük felaket budur!.. İnsan için bu ölümlü, fani dünyada, aşağıdaki sorulara cevap bulmaktan daha önemli ne olabilir ki! Tabiki hiçbirşey! Hem bu dünyadaki, hem de ebedi hayatınızdaki mutluluğunuz için önyargısız olarak bir düşünün ve çok geç olmadan; Kendinize şu soruları sorun: İlk insanı, bizi ve kainatı hangi Güç meydana getirip yoktan varetti?, Niçin yoktan varedildik?, Neden bu dünyadayız?, İnsanlar neden ölüyor ve ölünce nereye gidiyorlar?, Neden hepimiz öleceğiz?, Ölümden sonra bizi neler bekliyor?..
İnsan ebediyyen mutlu kalabilmek için hayatta şunları düşünmeli ve araştırmalıdır!.. -İnsan, kendisini hangi Gücün bu dünyaya getirdiğini araştırmalı, Onu tanımaya çalışmalı, hayatta bulunmasının gayesini, neden bir gün mutlaka öleceğini düşünmeli, ölümden sonra kendisini neler beklediği hakkında araştırma yapmalı ve bu araştırma sonucunda güvenilir bilgiler elde etmeye çalışmalıdır!.. -Tabiki insanı bir gaye için yoktan vareden Gücün yarattığı varlıktan belli kurallara uymasını istemesi muhakkaktır. Bu inkar edilemez! Bunu inkar edenler kendilerini yoktan vareden Güce karşı gelmiş sayılırlar! Örneğin doktorlar hastalarına ihtiyaçları olan ilaçları, nasıl kullanmaları gerektiğini de belirten bir reçete ile verirler. Diğer bütün herşeyinde bir kullanma şekli vardır. İnsanı yoktan vareden Güç, insana vermiş olduğu iradeyi nasıl kullanması gerektiğini belirten reçeteyi de vermiştir. İnsan bu reçeteye uymazsa asla iyi olamaz ve devamlı hasta kalıp mutsuz olur! İnsanın, kendisini yoktan vareden eşsiz, büyük Gücü tanıdıktan sonra bu Gücün kendisinden uymasını istediği kuralları bulmak için araştırma yapması gerekir!.. -İnsanın, kendisini yoktan vareden Gücün, kendisinden uymasını istediği kurallara uyup, kuralları hayatında uygulaması gerekir!.. -