asi22
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
asi22
Sonra fark ettim ki
Su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor
Her şey yine ve aynı şekilde oluyor
Öyle bir yere geldim ki
Sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış
Üşümek ve sonra ısınmak gibi
Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl
Gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama
Anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum
Nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum
Anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor
Sevdiklerim ve beni sevenler,
Bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum
Bir nehir ki ömrüm
Taşır bin yıllık kavgasını
Yurtsuz aşklarımın
Bir nehir ki ömrüm
Yüreğim baş eğmez bir haylaz
Bir nehir ki ömrüm
Buzun ateşe değdiği zaman
Terin toprağa
Gülün yaprağa
Işığın suya değdiği zaman
Dudaklarım gözlerinde
Aşkı içeceğiz
Bir mavzer buğusunda loy
Gözlerim kıyısında
Hazarın büyüsünde
Soğan kırıp zafere
Aşkı içeceğiz
Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya çıldırasıya... Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl, kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beş yüz, yüzde hudutsuz kere yüz... Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana.. Ve ben artık biliyorum: Toprağın - yüzü güneşli bir ana gibi - en son en güzel çocuğunu emzirdiğini.. Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil! Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin, beni bırakarak... Kadın sustu. SARILDILAR Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR...
Sonra fark ettim ki Su akıyor, rüzgar esiyor, yağmur yağıyor Her şey yine ve aynı şekilde oluyor Öyle bir yere geldim ki Sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış Üşümek ve sonra ısınmak gibi Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl Gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama Anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum Nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum Anladım ki hasret yeni bir aşka kadar sürüyor Sevdiklerim ve beni sevenler, Bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum Bir nehir ki ömrüm Taşır bin yıllık kavgasını Yurtsuz aşklarımın Bir nehir ki ömrüm Yüreğim baş eğmez bir haylaz Bir nehir ki ömrüm Buzun ateşe değdiği zaman Terin toprağa Gülün yaprağa Işığın suya değdiği zaman Dudaklarım gözlerinde Aşkı içeceğiz Bir mavzer buğusunda loy Gözlerim kıyısında Hazarın büyüsünde Soğan kırıp zafere Aşkı içeceğiz