| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
|||
|
|||
![]() ALP ALTINÖRS- http://www.atilimhaber.org/2015/03/0...i-lafazanligi/
Yunanistan Meclisi’nde SYRIZA hükümeti için güven oylaması yapıldı. PASOK, Yeni Demokrasi gibi düzen partileri ile birlikte, Yunanistan Komünist Partisi (KKE) milletvekilleri de “Hayır” oyu kullandılar. Adı “Komünist Parti” olan, dahası, söylemde SYRIZA’yı antiemperyalist, sosyalist politikalar yönünden eleştiren bir partinin, egemen sınıf partileriyle birlikte “Hayır” oyu vermesi şaşırtıcı gelebilir. Dahası, SYRIZA ile koalisyon kurmaması, koalisyon kurabilmek için SYRIZA’yı milliyetçi sağ parti ANEL’e mahkum etmesi de sorgulanabilir. Fakat aslında, Yunanistan’da 2008 sonrası dönemi yakından takip edenler için hiçbir şey şaşırtıcı değil. Bugünkü saflaşmanın kökleri, dolaysız olarak, 2008 Aralık İsyanı’nda yatmaktadır. Alexis’in katledilmesinden sonra başlayan Yunanistan gençlik isyanı, hızla ülkenin bütün şehirlerine yayıldı. Gençlik kitleleri, devrimci eyleme girişerek bankalar vb. sistemin sembollerini yakmaya, polisle çatışmaya, meydanları tutmaya başladılar. Büyük gençlik kitleleri polis karakollarını kuşattı, üniversiteleri, liseleri işgal etti. Devrimci kitle şiddeti genelleşti. Gençliğin bu isyanı, aslında ekonomik krizin yükü altında bunalan toplumun ilk patlamasıydı. Bu açıdan kesin bir dönüm noktasıydı. Kathimerini gazetesinin yaptığı bir araştırmaya göre; halkın yüzde 60’ı isyanı bir “sosyal başkaldırı” olarak değerlendiriyordu.(1) Gençlik, toplumsal öfkeyi açığa vuruyordu. 2008 Aralık İsyanı, kendi özgünlük ve ayrıksılıklarıyla, Yunanistan’ın Gezi’siydi. İsyana sahip çıkan Meclis’teki yegane parti, SYRIZA oldu. KKE ise isyanı açıktan mahkum etti. Dönemin KKE Genel Sekreteri Aleka Papariga’ya göre; “Molotof kokteyli ve yüzü maskelilerin yaptığı yağmalamaların yönetim merkezi, devletin istihbarat servislerinde ve yabancı merkezlerde” idi ve gençliğin devrimci kitle şiddetinin “halkın genel öfkesi ile hiçbir alakası yok”tu.(2) “Vandalizmi ‘halk ayaklanması’ sananlar var. … Gerçek bir halk isyanında tek bir cam dahi kırılmaz”, “bir halk isyanı bankalara ve işyerlerine zarar vermez”di.(3) Devlet baskısı ve maskeli başıbozuklar “aynı taraftan”dı, bağlantılılardı ve ortak amaçları, işçi sınıfının ve halkın davasını terörize etmekti.(4) SYRIZA liderliği, “maskeli isyancıların sırtını sıvazlamaktan vazgeçmeliydi.”(5) Tıpkı egemen sınıf partileri PASOK, Yeni Demokrasi ve LAOS gibi, reformist revizyonist KKE de gençlik isyanını mahkum ediyordu. Kamu düzenine sahip çıkıyordu! Sadece dönemin Başbakanı Karamanlis değil, faşist LAOS partisi de KKE’yi “sorumlu tutumundan dolayı” tebrik ediyordu.(6) Üniversiteleri, liseleri işgal eden gençler “Polisin silahsızlandırılmasını” talep ederken, KKE gençleri polisle aynı tarafta olmakla (!) suçluyordu. Sokakları dolduran kitleler, Karamanlis hükümetini devirmeyi amaçlıyordu. Başkaldırının ana sloganı “Hırsızlar ve katiller hükümeti defol” idi. KKE liderliği bu sloganı benimsemiyordu. “Yönetici değiştirmek istemiyoruz” sloganını bunun karşısına çıkartıyordu. “Bütün sistemi değiştirmek istiyoruz”(!) devrimci lafazanlığıyla, ayaklanmanın en hayati talebinin karşısında yer alıyordu. Meclisteki partiler arasında sadece SYRIZA, gençliğin sokaklardaki devrimci şiddetinin arkasında durma tutumunu gösterebiliyordu. Hükümet istifa talebini destekliyordu. Evet, SYRIZA da devrimci bir parti değil, halkçı demokratik bir kitle cephesiydi. Ama en azından gençliğin devrimci başkaldırısını mahkum etmiyor, yanında durmayı başarıyordu. KKE ise SYRIZA kadar dahi olamıyor, gençliğin devrimci başkaldırısının tam karşısında, düzen güçleriyle birlikte mevzi alıyordu. 2008 Aralık İsyanı, SYRIZA’nın yükselişinin başlangıcı oldu. KKE’nin de gerilemesinin. İsyan, yaklaşan ekonomik krizin bir habercisiydi. Hemen ardından Yunanistan milli gelirinin 5 yılda yüzde 24 küçülmesine yol açacak ekonomik kriz geldi. AB, IMF ve Avrupa Merkez Bankası üçlüsünün (Troyka) dayattığı kemer sıkma paketi, halkın büyük çoğunluğunun eylemli itirazına rağmen burjuva meclisinden geçirildi. Bu paketle emekçi, ezilen sınıflara çok ağır bir bedel ödetildi. Yunanistan, bir borç-faiz kısır döngüsüne sokuldu. “Kurtarma” paketleriyle giderek büyüyen bir borç köleliğine sürüklendi. Yunanistan’ın borcunun milli gelirine oranı 2008’de yüzde 109 iken, “kurtarma paketleri” (!) nedeniyle 2009’da yüzde 127’ye, 2010’da yüzde 146’ya, neticeten 2013’te yüzde 175’e tırmandı. Ekonomisi aynı dönemde yüzde 24 küçülen bir ülkenin ayakta kalabilmesinin tek yolu olan “moratoryum” ise Euro’dan atma tehdidiyle engellendi. Bu yakın tarihin gördüğü en vahşi, en acımasız ve en aleni soygundu. Yunanistan’ın zenginlikleri bu yolla Alman ve diğer mali sermaye haydutları tarafından talan edildi. Alman mali sermayesi Yunanistan siyaseti üzerinde fiili bir vesayet rejimi kurdu. Yunan burjuva parlamentosu ve hükümeti tümüyle göstermelik kurumlar haline geldiler. Yunanistan, Berlin’den yönetilmeye başladı, bir tür Düyun-u Umumiye idaresi altına sokuldu. Halk büyük bir öfkeyle, bu ekonomik-sosyal yıkımdan, kemer sıkma paketlerinden kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Meydan işgalleri, genel grevler, Meclis kuşatmaları gibi çok zengin biçimler alan bu kitle başkaldırıları, temel hedef olarak “Kemer sıkma paketinin” iptalini ortaya koyuyordu. Kemer sıkma paketi, Yunan siyasetinin ana konusu haline geldi. Halk, bu paketten kurtulmayı sağlayacak bir alternatif arıyordu. Ayaklanan kitlelerin ana talebi buydu. SYRIZA lideri Tsipras, bu arayışa yanıt olarak, 2012 seçimlerinden önce “Kemer sıkma paketini reddedecek bir sol hükümet kuracağız” açıklamasını yaptı. SYRIZA’yı önce yüzde 16 sonra yüzde 27 oy oranına yükselten bu çağrı oldu. Ayaklanmanın bir talebini hayata geçirmek üzere SYRIZA sorumluluk üstlendi. Peki, KKE ne yaptı? Kapitalist sistemi tümüyle devirecek bir işçi-halk iktidarı dışında hiçbir şey için uğraşmaya değmez, diyerek bir kenara çekildi.(7) SYRIZA’yı baş düşman belleyerek bütün propagandasını SYRIZA’ya yöneltti. Sonuçlar KKE için bir felaketti. Partinin yüzde 9 dolayındaki oyları yüzde 4.5’e düştü. Bu, partinin legalleştiği 1974’ten bu yana aldığı en kötü seçim sonucuydu. Eğer KKE gerçekten süreci devrimci yönde ittirmek amacında olsaydı, aslında borçları ödemeyecek ve kemer sıkma paketini iptal edecek bir hükümet kurma sorumluluğunu bizzat üstlenebilirdi. Ya da SYRIZA’yı sola çekmek için, onunla koalisyon kurabilirdi.(8) Nihayetinde, halk ayaklanmasının kalbindeki temel mesele ile ilgili KKE hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Bir kez daha devrimci lafazanlıkla, sağcılığının üstünü örttü. Egemen sınıflarla birlikte SYRIZA düşmanlığı yaptı. Bu tutum, sadece halk kitleleri açısından değil, bizzat KKE tabanı açısından bile anlaşılmazdı. KKE seçmeninin yarısının SYRIZA’ya kaymasının nedeni buydu. Dolayısıyla; a) Yunanistan’da 2008 Aralık İsyanı’ndan bu yana devrimci bir durum hüküm sürmektedir. b) SYRIZA, halkçı demokratik bir kitle cephesi olarak, başkaldıran kitlelerle olumlu bir etkileşim içindedir. Onların talepleriyle etkileşim halindedir. c) KKE, başkaldırıların içinde yer almadığı, yasa ve düzen saflarında konumlandığı gibi, halkın talepleri konusunda sorumluluk da üstlenmemektedir. d) Dolayısıyla, KKE, burada SYRIZA’nın da gerisinde bir pozisyondadır. e) KKE’nin SYRIZA’yı baş düşman ilan eden çizgisi ve “hükümeti yıkma perspektifiyle hareket edeceğiz” açıklaması bir sağ sapmayı, egemen sınıflardan yana bir tutumu ifade etmektedir. KKE’nin 2008 İsyanı koşullarında katil Karamanlis’in hükümetinden esirgediği bu perspektifi SYRIZA hükümeti için ifade etmesi, ayrıca dikkat çekicidir. f) SYRIZA hükümeti, Yunanistan’da halk mücadelesinin daha ileri gelişiminin imkanlarını ortaya çıkarttığı için desteklenmeli, SYRIZA’yı sola iten bir halk mücadelesi çizgisi geliştirilmelidir. g) SYRIZA, eğer halk ayaklanmasının taleplerini yanıtlayan politikalar geliştirirse güçlenerek yoluna devam edecektir. Bu durumda sınıf mücadelesinin daha ileri gelişimi için koşullar ortaya çıkacaktır. Eğer bu talepleri yanıtlayamaz, yalpalar veya mali sermayeyle uzlaşma çizgisine saparsa halk desteğini yitirecektir. |