Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #28571  
Alt 24.07.2006, 15:31
Benutzerbild von xbaburx
xbaburx xbaburx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard muhahahaha:) o.T.

ohne Text
  #28572  
Alt 24.07.2006, 15:32
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Yazili mektup verelim

git Tayip Erdogana ver ve TR Hükümetini devral....

Wenn du meinst das du es besser kannst, dann geh und ändere es...

Disardan konusmak hava basmak asiri sekilde kolay.... beceri ve gercekcilik farklidir
  #28573  
Alt 24.07.2006, 18:22
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard sende ciddiye alip cevap veriyorsun o.T.

ohne Text
  #28574  
Alt 25.07.2006, 01:19
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Babura hiç hak etmediği değeri verdim!

Bundan böyle ağzı bozuk olan yazılarını başkası ile yazışsın.

İslamiyetin ilk dönemleri.
(Mekke dönemi)

Dinde zorlama ve baskı yoktur.
(Bakara,2,256)

De ki, Ey insanlar, şüphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir.Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim.
(Yunus,10,108)

Ve Kuranı okumakla da emrolundum. Artık kim hidayete gelmiştir, kim sapacak olursa de ki, ‘’ Ben yalnızca uyarıcılardanım.’’
(Kassas,27,92)

Kim salih bir amelde bulunursa, kendi lehinedir, kim de kötülük ederse, o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin kullara zulmedici değildir.
(Fussilet,41,46) Benzeri ayetler için bknz,45,15. 17,7. 30,44. 39,41.

Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
(Yusuf,12,13)

Onları hidayete çağırsanız size uymazlar. Onları çağırsanız da suskun dursanız da size karşı tutumları birdir. Eğer onları doğru yola çağırırsanız işitmezler. Onları sana bakar gibi görürsün, oysa onlar görmezler bile.
(Araf,7,193,198.)

Sizin diniz size, benim dinim bana.
(Kafirun 109,6)

De ki bu benim yolumdur. Bir basiret üzere Allaha davet ederim, ben ve bana uyanlar da. Ve Allah ın tenzih ederim, ben müşriklerden değilim.
(Yusuf,12,108)

Şüphesiz, sana biz Kitabı insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim hidayet ederse bu kendi lehinedir, kim saparsa o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
(Zümer,39,41)

Müşriklerden yüz çevir. Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazdı. Biz seni onlar üzerinde bir gözetleyici kılmadık, sen onlar üzerinde bir vekil değilsin.
(Enam,6,106,107.)

Sizi en iyi Rabbiniz bilir . Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
(İsra,17,54. Benzeri ayetler için, bknz, 25,43. 42,9. 6,66.)

Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki. Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım.
(Şuara, 26,216.)

Eğer seni yalanlarsa onlara de ki. Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım.
(Yunus 10,41 B, A, bknz 21,35. 28,55.)

Onların heva (istek ve tutku) larına uyma Ve de ki, Allahın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranıza deliller getirerek (hucete) gerek yoktur. Allah bizi bir araya getirip toplayacaktır. Dönüş onadır.
(Şura 15.Ayet)

De ki, Siz bizim işlediğimiz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz.
(Sebe, 25. Ayet.)

Artık onları bırak, onlara vaat edilen günlerine kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
(Zuhruf,43,83.)

Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.
(Yunus,10,109.)

Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak gelmektedir, öyleyse onlara karşı güzel davranışlarla davran.
(Hicr,15,85. B.A.bknz 7,199. 43,89.)

Kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allahın emri gelinceye kadar onları bırakın ve onlara ne sözle nede eylemle ilişmeyin.
(Bakara,2,109.)

De ki, Biz Allaha, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık görmeyiz.
(Al i İmran, 3, 84. Karşılaştır, 2,136.)

(Esas olarak Yahudiler ve Hıristiyanlar dini için geçerli olan bu kurala daha sonra Sabilerde dahil edilmiştir.)

Şüphesiz, iman edenlerle Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabilerden kim Allaha ve Ahiret gününe iman edenler ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
(Bakara,2,62)

(Bu ilke daha sonra Maide Suresinde yeniden ele alınmış(5,69.) Yahudiler(5,44,45.) Hıristiyanlar(5,46,47) için tek, tek belirtilmiştir.

Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı, ancak bu verdikleri sizi denemesi içindir, Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allahadır.
(Bakara, 5,48.)

Hepsine önerilen ise birbirleriyle ibadet konusunda çekişmemeleri.
(Bakara 22,67.)

Her kesin, her toplumun yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir.
(Bakara, 2,148.)

Eğer senin ile çekişip tartışırlarsa de ki, Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allaha teslim ettim. Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki, Siz de teslim oldunuz mu, Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşün yalnız tebliğ etmektir.
(Al i İmran 3,20.)

Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur.
(Yasin 17. Ayet.)

Yalnızca bir tebliğdir.
(Nahl, 16,82.)(B.A.Bknz 29,18. 42,48.)

Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir.
(Rad, 13,103.)

Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir dayamaya gücün yetiyorsa yap. Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma.
(Enam, suresi 6,35.) B,A, bknz, 32,13. 16,9 , 37. 6,149)

Artık sen öğüt verip hatırlat, Sen yalnızca bir öğüt verici, bir hatırlatıcısın. Onlara zor ve baskı kullanacak değilsin.
(Gaşiye, 88,21, 22)

Dinde zorlama ve baskı yoktur.
(Bakara suresi,2,256.)

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündeki tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mümin oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? Allah ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme imkanı yoktur.
(Yunus,11,99,100.)

Sen onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de, Allah, şüphesiz saptırdığına hidayet vermez, onlar için yardım edecek yoktur.
(Nahl suresi,16,17. B.A. bknz,32,13. 16,19. 6,35,149. 13,31. 12,103. 28,56.

Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinin üzerinde perdeler vardır.. Sağırdırlar, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
(Bakara 2,7.18.)

Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde gerdik, kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulmazlar.
(Kehf 18,57.) B.A.bknz 32,13. 6,25. 45,23.

Allah, kimi dilerse onu şaşırtıp, saptırır, kimi dilerse de onu dosdoğru yol üzerine kılar.
(Enam, 6,39.)

Allahın saptırdığı kimseye artık hidayet verecek yoktur.
(Araf 7,186.) B.A.bknz 16,93. 14,4. 35,8. 7,178. 6,125. 18,17. 39,23. 13,33.

(Buraya kadar geçen süre Muhammetin barışçı bir şekilde çağrı, yani tebliğ yapma sürecidir. Tek sorgulayıcının ve ceza vericinin Tanrı olduğunu bizzat Tanrının kendisi sürekli belirtmektedir. Tüm diğer dinlere de saygılı olunulması emredilmektedir. Ama bu barışçıl gibi gözüken çağrılar yeterli sonuç alamamaktadır, bu duruma Muhammet çok üzülmektedir. Ve teselli gelir.)

Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor.
(Enam, 6,39.)

Öyleyse onların söyledikleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten biz, sakladıklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.
(Yasin 37,36.)

Sen onlara karşı hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma.
(Neml 27,70.) Benzeri teselli ayetleri için bakınız, 36,76. 16,127. 31,23. 35,8. 10,65.

Muhammetin üzülmesine hiç gerek yoktur, çünkü, ‘’ İnkar edenler, Allahın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar kesin olarak Allaha hiç bir şeyle zarar veremezler.’’
(Muhammet, 47,32.) Benzeri ayetler(11,57. 9,39.)

Muhammet’e düşen tebliğine sadık olması ve Tanrının onu koruyacak olmasıdır.(18,27. 29,45. 5,67.)

İnançsızlar için ve onların itaatsizlikleri için Muhammet herhangi bir sorumluluk taşımayacaktır. ‘’ De ki: Siz bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz.(Sebe 34,25.) B.a.bknz,26,126. 11,35. 28,55. 42,15. 10,41. Bunları yalnızca Tanrı cezalandıracaktır, Muhammet değil. Muhammet yalnızca iman edenlere ayetlerini iletmekle ve gerisine karışmamakla yükümlüdür. ‘’ Ve sen kendi sapkınlıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki, onlar Müslimandır. ( Rum. 30,53.) Muhammetin inanmayanlar konusunda yapabileceği bir şey yoktur. ‘’Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allahın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın.( Nisa,4,88.) bu konuda ayetleri için bknz.27,91,92. 16,82. 29,18.

Muhammet’e sert tartışmalar içinde bulunmaması açıklanır.

İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere. Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin.
(Ankebut,29,46.)

Ve bir tek kitap ehliyle değil, her kes ile aynı türden ilişki önerilir. ‘’ Rabbin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. sabret, senin sabrın ancak Allahın yardımı iledir.(Nahl, 16,125,127.) Bizim yapıp ettiklerimiz bizim, sizin yapıp ettikleriniz sizindir, size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz.(Kassas,28,55.) Bakınız (Enam6,68.) (Nisa4,140)

Buraya kadar geçen süreç barışçılığa yakın bir duruş, bazen hayal kırıklığı, bazen çaresizlik vs dir. Ama hep bir biz ve onlar ayrımı bulunmaktadır. Fakat tehdit karlık gecikmez ve bizzat Tanrının kendisinden gelir.

Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi yapın, şüphesiz ben de yapacağım. Kime aşağılatıcı azap gelecek ve yalancı kimdir, yakında bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyeceğim...İman etmeyenlere de ki, ‘’ Yapabileceğinizi yapın, elbette biz de yapacağız.’’
(Hud,11,93,121)

Hiç bir ülke veya şehir olmasın ki, kıyamet gününden önce biz onu ya bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azabla azablandıracağız, bu muhakkak o kitap da yazılıdır.
(İsra 17)

Ama inaçsızları halen cezalandıracak olan yalnızca Tanrının kendisidir. Muhammetin Medine’ye hicreti ile birlikte buraya kadar olan gelişimde önemli değişikler başlar. hicret sonrası, Medine’de bir cemaat olarak örgütlendikten sonra, Muhammet daha aktif bir mücadeleye çağrılır. İnançsızlar ile hesaplaşmanın bir tek öteki dünyada değil bu dünyada da yapılacağı ilan edilir. Medine’de indirilen ayetlerde İslamın diğerleri üzerine kesin üstünlük sağlaması açık bir hedef olarak konur. Ve Müslümanlar bunun için mücadeleye davet edilirler. Mücadele, gerek Müşriklere gerek kitap ehline karşı verilecek ve İslamın tüm dünyada nihai egemenliği sağlanıncaya kadar sürecektir. Artık Kuranın barışçı dili de değişip sert bir dil oluşmaya başlamıştır.

Ey iman edenler, inkar edenlerden size en yakın olanlarla savaşın, siz de bir güç ve caydırıcılık görsünler.
(Tevbe,123)

Onlar, Allahın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah kendi nurunun tamamlayıcısıdır: kafirler hoş görmese bile.
(Saff,61,8.) Bu tutum Tevbe ve Fetih suresinde de aynen tekrar edilir.

Yukarıda ki Ayetler İslam hukuku ve Müslüman, Gayri Müslümanlar arasında ki hukuku statüleri belirleyen temel kanunların oluşmasında belirleyicidirler. Kuranda inanmayı reddedenler konusunda farklı tutumlar söz konusudur. Bu farklı tutum inkar eden kişinin, Müslüman, putperest veya kitap Ehli olmasına göre değişir. Dinde zorlama ve baskı yoktur ama bu bir dini özellikle İslamı seçmiş birisinin istediğini yapması özgürlüğü anlamına gelmez. Seçim yapıldıktan sonra uyulması gereken şart olan kuralları vardır. ‘’ Allah ve Resülü: bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allaha ve Resülü ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklık yapmıştır.(Ahzap,33,36.) Asıl suç dinden dönmektir. Bir Müslümanın yapabileceği en büyük kötülük budur. ‘’ Kim imanından sonra Allaha karşı inkara sapıp da, kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç, inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah’tan bir gazap vardır ve büyük azap onlarındır. (Nahl 16,19.)

Sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların işledikleri amelleri dünyada da, ahrette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır ve orda süresiz kalacaktırlar.
(Bakara,16,19.) Bezeri ayetler için bakınız.16,106. 2,217. 3,77,86,91,106,177. 4,89,90,115,137. 5,3,5. 52,54. 8,13,14,16.

Burada önemli olan Kuranda inançlarından dönenler için hiç bir hoş görü gösterilmediği ve onları büyük cezaların beklediğidir. Fakat önemli olan, verilecek cezanın kesin biçiminin tayin edilmemiş olmasıdır. Ayrıca bu cezaların Tanrı tarafından verileceği ilan edilmiştir. Fakat İslam hukuku, özellikle hadis hükümlerine dayanarak, bunlar için kesin ölüm cezası öngörmüştür. Özellikle Ebubekir döneminde yaygın uygulama bulan ölüm cezaları Kuranda ki bazı ayetlere dayandırılmıştır.

Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizinde inkara sapmanızı istediler. böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler(dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nereden ele geçirirseniz öldürün.
(Nisa,4,89,90.)

(Burada bu konu hakkında olan oldukça geniş hadisler bölümlerini atlıyorum merak ediliyorsa o bölümleri de açıklarım.)

İnançsızlarda ( Müşrikler) durum nasıldı?

Başlangıç yıllarında yukarıda uzunca açıklandığı gibi dikkatli bir tutum vardı. Yaptıklarının yanlış olduğunu söylemek ve bunlardan uzak durmak benimsenmişti. Hatta Tanrıya küfretmelerine neden olur diye bunlara sövmek bile yasaklanmıştır. Bu dönemde sadece Tanrı adına yapılan tehditlere ve verilecek cezaların sayılmasıyla yetinilmiştir. ‘’ Gerçekten siz de, Allahın dışında taptıklarınızda cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.’’ (Enbiya,21,98.)

Giderek bunlara karşı tavır sertleşmiştir. İslami cemaatin kendi kimliğini bulması sürecinde putperestler ile aradaki sınırlar son derece keskin ve net olarak çizilir. Müslümanların cephesi ile Putperestlerin cephesi açık ve net hale getirilir. Müşrikler murdar kimselerdir(8,37. 9,28.) Müşrikler ile evlenmek kesin olarak yasaktır(2,221.) Bu iki cephe arasında dostluk kurmak doğru değildir. ‘’Müminler, Müminleri bırakıp da kafirleri dinlemesinler. Kim böyle yaparsa, Allah’tan hiç bir şey (yardım) yoktur.(Al i İmran,3,28.) Ancak ‘’iman edenler, hicret edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler’’(Enfal,8,27.) birbirlerinin dostları olabilirler. Her türlü dostlukta yasaklanır ‘’ Ey iman edenler, kafirleri dostlar(veliler) edinmeyin’’(Maide,5,57) karşılaştır 3,118.

İnanmayanlar akrabanız bile olsa onlardan dost edinemezsiniz.
‘’ Allaha ve Ahiret gününe iman eden hiç bir kavim(topluluk) bulamazsın ki, Allaha ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi(ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar: bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri ( soyları) olsun’’
(Mücadele,58,22.) Müslümanlar, müşrikler kendilerinin en yakın akrabaları bile olsalar, onlar için dua edemezler(9,113) Hatta Müşrikler hakkında yüreklerinde gizli sevgi bile besleyenler tehdit edilirler: ‘’ Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizinde düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yönetiyorsunuz: oysa onlar haktan size geleni inkar etmişlerdir. Eğer siz benim yolumda cihat etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız nasıl onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim.’’ (Mümtehine,60,1.)

En son aşama olarak Kuran, Tanrının, Peygamberin, Müslümanların düşmanları olan putperestlere savaş açmıştır. Fakat bu açılan savaş genel olarak düşmanın saldırgan davranışları ile temellen dirilir. İmansızlar iktidar ve güç gösterisine girmektedirler, hatta inananlar içinde onlarla bir olup iktidardan pay almak isteyenler vardır. Kuran bu tür iki yüzlülükler karşısında çok acımasızdır.
‘’Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar(veliler) edinirler. Kuvvet ve onuru(izzeti) onların yanında mı arıyorlar? şüphesiz bütün kuvvet ve onur Allahındır.
(Nisa,4,139.)
İslam cemaati bu inançsızların saldırılarına karşı mücadeleye çağrılır. Fakat bu sefer İsrail oğullarının yaptığı gibi savaşa yüz çevirmemek, büyük bir kararlılıkla savaşmak gerekiyordu. Yalnız bu kavga ölçü dahilinde olmalıydı.
‘’Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, ancak aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. Onları bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Onlar savaşa son verirlerse, siz de son verin. Yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın, eğer vaz geçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. Haram ay, haram aya karşılıktır: hürmetler de karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın.’’
(Bakara,2,190,194.) Kuran sürekli inananlara düşmanlarının yaptıkları saldırıları hatırlatır. ‘’ Ey iman edenler, hani bir topluluk size ellerini uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizlerden geri püskürtmüştü’’(Maide,5,11.) Ve şu genel tavrın alınmasını ve cezanın verilmesi ilkesini ilan eder. ‘’ Allaha ve Resulüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürmeleri, asılmaları yada elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmesidir.(Maide,5,33.) tüm Müslümanlar bu savaşa çağrılırlar. “Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah yaptıklarını görendir.(Enfal,8,39.) ‘’Eğer müşriklerden birisi aman dilerse aman ver, öyle ki Allahın sözünü dinlemiş olursun.(Tevbe,9,6.) ‘’Eğer onlar tövbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir.(Tevbe,9,11.) Fakat yaşanan bir çok deney Müşriklerin verdikleri sözü tutmadıklarını gösterir bunlar içinde ayetler hazırdır. ‘’Onlar hiç bir Mümine karşı ne akrabalık bağlarını, nede sözleşme haklarını gözetip tanırlar. İşte bunlar haddi aşmakta olanlardır.’’(Tevbe,9,10. İşte bundan dolayı savaş bir bütün olmak zorundadır ve cihat çağrısı yapılır. ‘’ Ey peygamber, kafirlere ve münafıklarına karşı cihat et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran.’’(Tahrim,66,9.) Müslümanlar için bu savaş hoş karşılanmasa bile farz sayılmıştır.(2,216.) Bu savaşta Allah’ta doğrudan onların yanındadır ve savaşanlar ve şehit düşenler ödüllendirilmektedirler.(9,11. 2,154. 47,4,6.) Artık Müslümanlar üstünlük sağlasalar bile barışa gitmeyeceklerdir. ‘’ Öyleyse, siz üstün bir durumda iken, barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin.’’(Muhammet, 47,35.) Ve savaşın nihai amacı kesinleşir. ‘’ Onlarla ya savaşırsınız yada onlar Müslüman olurlar’’(Fetih suresi, 48,16.)


Diğer Din Mensupları.

Bunlar öncelikle Yahudiler ve Hıristiyanlardır. Kuranda bunlara karşı değişik tutumlar alınmıştır. İslamın başlangıç döneminde bunlara karşı Kuran hoş görülü ifadelerle doludur. Esas olarak İslam la bir sayılmış arada bir fark görülmemiştir. ‘’Kitap ehlinden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allahın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allaha ve Ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardır’’(Al i İmran, 3,113,114.) ‘’İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaktırlar.’’(Bakara,2,82.) Kuran zaten onlara indirelinin bir benzeridir. ‘’ Size verilenin bir benzeri birine(İslam peygamberine veriliyor)’’(Al i İmran,3,73.) ve aralarında bir fark gözetilmemektedir. ‘’ Deyin ki: Biz Allaha, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rab binden verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerlerinden ayırt etmeyiz.’’(Bakara,2,136.) Bu hoş görünün yanı sıra doğal olarak Kitap ehlide sürekli olarak İslam’a davet ediliyordu. ‘’Onlara, Allahın indirdiklerini kabul edin denildiğinde, Biz, bize indirileni kabul ederiz derler ve ondan sonra olan Kuranı inkar ederler.’’ (Bakara,2,91.) ‘’Allahı ve elçilerini tanımayıp inkar eden, Allah ile elçilerinin arasını ayırmak isteyen bazısına inanırız, bazısını tanımayız, diye bu ikisi arasında yol tutmak isteyenler’’(Nisa,4,150.) Yahudi ve Müslümanlar, kendi dinlerine bağlı kalmak isterler(3,73.) Bu konuda önce Yahudiler ile uğraşılır.(İlk dönemde esas olarak onlar ile karşı karşıya gelinmiştir.) Yahudiler, başka insanları Muhammetin tebliğlerine karşı uyarırlar.(5,41.) gerçek dinin kendi dinleri olduğunu savunurlar.(2,11,135.) Ve Müslümanları inançlarından döndürmeye çalışırlar. ‘’kitap ehlinden çoğu, kendilerine gerçek hak apaçık belli olduktan sonra, nefislerini kuşatan kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusu duydular.’’(Bakara,2,109.) Benzeri ayetler için bakınız:11,18,19.14,2,3.7,44,45.4,161.9,34. Kitap ehline karşı takınılan tavırda da ilk önce İslami cemaatin kendi kimliğini belirleme ihtiyacı olmuştur. Yiyecek ve içeceklerde farklılık koymak,(5,5.) Namazda kıble olarak Kudüs yerine Kabeyi seçmek,(2.143,144,149.) İbrahim peygamberin Müslüman olduğunu ve bunun Tevrat ve İncilin yollanmasından önce olduğunu(3.67,68.) bildirmek, araya belirleyici fark koymanın örnekleridir. Aradaki farklar iyice belli oldukça önerilen onlarla araya mesafe koymaktır. Bunun bir yolu bunlardan dost edinmemektir. ‘’ Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar( veliler) edinmeyin,(Maide,5.55.) dost olan sadece, ‘’ Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren Müminlerdir.(5.55.) İlk dönemde eleştiriler daha çok Yahudileredir, Hıristiyanlara daha sıcak bakılır. ‘’ And olsun, insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak ta: Hıristiyan’ız, diyenleri bulursun.( Maide,5,82.) Yahudilere olumsuz tutum takınılması ise şu nedenlere bağlanmıştır: Kendi kitaplarının tamamını(7.165) veya bir kısmını(15.13) unutmak: içeriğini karatmak(2.146) manupule etmek ve çarpıtmak(12.75:4.46:5.13,41). Onların İslamı reddedişlerine ise daha çok büyüklük taslamaktan, egoistliklerinden(2.87:5.70) ve iktidar ve zenginliklerine güvenmelerinden dolayıdır.(3.181) Ve Tanrı bu nedenden dolayı onlara kızgındır. ‘’ Allahın kendilerine karşı gazaplandığı bir kavmi veli(dost ve müttefik)edinenleri görmedin mi?(Mücadele,58.14.) Ayrıca bakınız:4.155:2.61,91:3.52,112:61.14.
Benzeri durumlar Hıristiyanlar için de geçerlidir. Özellikle İsa’yı Allahın oğlu saymaları, hiç hoş karşılanmaz. ‘’ Ey Kitap ehli dininiz konusunda taşkınlık etmeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allahın elçisi ve kelimesidir, üçtür demeyiniz. Bundan kaçınınız.’’(Nisa, 4.171) Benzeri ayetler için bakınız. 5.72,75. 9.30. Ve bunda ısrar edilince çok sert bir dil kullanılır. ‘’And olsun, Şüphesiz, Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka acı bir azap okunacaktır’’ (Maide,5.73)

Kısaca Kuran bunlara öfkesi ve gazabıyla dolu ayetlerle dopdoludur, Yahudilerden Beni Nadir kavimi, özellikle Bedir savaşında düşmanları destekledikleri için bu cezaya çarptırılırlar. Daha sonra bunu Medine’nin diğer Yahudi kavimleri takip edecektir. Benzeri bir gelişme Hıristiyanlar ilede yaşanır. Özellikle Kuzey Arabistan’a yayılma süreci ile birlikte onlarla çatışmalar artar. Ve sonuçta gerek Yahudiler, gerekse Hıristiyanlar için geçerli olan genel kural ilan edilir. ‘’Kendilerine kitap verilenlerden, Allaha ve Ahiret gününe inanmayan, Allahın ve Resulünün haram kıldığını tanımayan ve hak dinini(İslamı) din edinmeyenlere, zelil ve hakir kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebe edin.’’(Tevbe,9.29..

(Burada oldukça ilginç olan ve bir o kadar da derinlemesine inceleyebilen kitaptan derlediklerimi şu an için bırakıyorum.)

Galvani...

Bu sayfalarda ben ve bir kaç arkadaş neden sürekli evrensel sivil hukuk, evrensel Human izim, evrensel Demokrasi, evrensel Laiklik diye sürekli yazmalarımızın ne kadar haklı ve doğru olduğu ortadır. Tüm dindar olan ve inançlı olan her kese saygılıyım, yeter ki dinlerini Din devletine döndürüp, sivil evrensel hukuku ve Demokrasiyi ve Laikliği yok etmeye kalkmasınlar, Dinden şiddet dünyasını yaratmasınlar, bu durumun inanç ile uzaktan yakından bir alakası yoktur. İslamın ortaya çıktığı dönem 1400 yıl öncesine ait bir dönemdir, İslamın yönetme ve yürütme sistemiyle bu gününün hiç bir gelişmiş ülkesinde ülke yönetilmez, Hiç bir din devlet yönetiminde demokrasi, laik ve sivil evrensel hukuk kurumunda yer bulamaz. (evrensel hukuk: her bir bireye ayrım gözetilmeden sivil hukukun eşit olarak uygulanması anlamını taşır.)

Din insanların ruhsal konumunun çok önemli ve çok duyarlı bir bölümünü kapsar ve her türlü kışkırtmaya açıktır. Demokrasi, Laiklik ve evrensel hukuk bunun önüne geçebilen en ciddi güvencedir. Benim açımdan İslami felsefik değerler 1826 Alevi İslami kesimin yasaklanması ile oldukça sığlaşmış ve yozlaşmıştır. İslamda tek bir islam yorumu da yoktur. Kendim bir alevi değilim İslamı benimseydim alevi olurdum.

Galvani...
Dine Hermetik Bakış
Yazan Franz Bardon
Çeviren Falling Sun - Translation Copyright © 2005 hermetics.org

Bu yazı Çek asıllı majisyen Franz Bardon’un “Bilgeliğin Altın Kitabı” (Golden Book of Wisdom) isimli eserinden alınmıştır. Bu kitap Franz Bardon’un evrensel kanunlarını anlattığı dördüncü ve son eseridir. Bardon ölmeden bu eseri tamamlayamadığı için büyük bölümü eksiktir.
İki temel din felsefesi vardır: birincisi rölatif olan, ikincisi ise mutlak ve evrensel olandır. İnsanlığın ortaya çıkışından günümüze, rölatif din felsefesine dahil olan dinler, zaman içinde, kurulmuş, zirveye çıkmış ve yüzyıllar içerisinde son bulmuşlardır. Her rölatif dinin kendi kurucusu vardır. Burada bütün rölatif din sistemlerinden söz etmekten kaçınıyorum; din felsefesi üstüne çalışmış herhangi biri, pek çok rölatif din sistemini öğrenebilir. Bu dinlerin hepsi, yüzyıllarca, hatta bin yıllarca sürmüş olsalar da aynı "geçicilik kanununa" tabidirler. Bir dinin varlık süresinin uzunluğu daima kurucularına ve öğretmenlerine bağlıdır. Bir din, ne kadar evrensel kanunları içeriyor, ne kadar evrensel hakikatleri gösteriyor ve öğütlüyorsa, varlığını o kadar uzun sürdürür.
Eğer din tek taraflı, fanatik, diktatöryel ve otoriter doktrinlere sahipse ömrü daha kısa olacaktır. Bununla birlikte, her din sisteminin kendince iyi amaçları ve özel bir misyonu vardır. Her biri, daima evrensel hakikat ve kanunların bir bölümünü (üstü kapalı olarak) sembolik veya soyut düşüncelerle içermiştir.
Gerçek bir adept hangi çağda var olduğuna bakmaksızın, her rölatif dinde, kökeni evrensel dinde olan ve evrensel kanunu işaret eden bazı temel fikirlerin parçalarını görecektir. Bu yüzden, adept, her dine, ister geçmişte kalmış ister bugün hala yaşıyor veya gelecekte yaşamaya devam edecek olsun eşit saygıyı gösterecektir. Çünkü o, her dinî sistemin, o dine yaraşır olgunluğuna sahip takipçileri olduğunun farkındadır..
Hermetik bakış açısına göre, materyalizm bile bir çeşit din sistemidir. Materyalizmin takipçilerinden biri, Tanrıya inanıp, doğaüstü hiçbir şeye inanmayabilir ve kendini sadece kendi kendine ikna edebildiklerine bağlayabilir - diğer bir deyişle onlar için sadece maddenin hükmü vardır. Fakat inisiye, maddenin, ilahi görünüşün, doğa kanunlarında yansımış sembolik bir temsili olduğunu bildiği için sadece maddeye inanan birini yargılamayacaktır. Bir dizi enkarnasyon ve evrim ile olgunlaşan insan, evrensel kanunlara daha da yaklaşır ve daha derinden onların içine girebilir; derken sonunda hiçbir rölatif din kavramı onu tatmin etmeyecektir. Böyle biri, evrensel din için gereken olgunluğa erişmiş ve evrensel kanunlara, mikrokozmos ve makrokozmosta bakmaya ehil hale gelmiştir.
Söylediğimiz şu: Evrensel kanunları tamamen temsil etmeyen herhangi bir din rölatif ve geçicidir. Evrensel kanunlar dünyanın başlangıcından beri değiştirilemez olmuştur ve sonuna kadar da öyle kalacaktır. Olgun bir Hermesçi, kendi isteğine veya insanlarla olan ilişkilerine bağlı olarak - mesela yeterli olgunluğa ulaşmamış kişilerin dikkatini çekmemek için -, resmi olarak bir dine bağlanabilir. Bununla birlikte, ruhunun derinliklerinde ve bütün varlığında, evrensel kanunların anlaşılmasını sağlayan evrensel dine bağlı kalacaktır. Bir inisiye, kendisini bir şeyin doğruluğuna ikna edene kadar hiçbir şeye inanmaz; ne bir kişiselleştirilmiş tanrısallığa ne de herhangi bir idole. Bunun yerine evrensel kanunlara ve bütün varlık formlarındaki uyuma tapar.
Bu bir kaç kelime rölatif ve mutlak din felsefeleri arasındaki farkı göstermeye yeterlidir.
  #28575  
Alt 25.07.2006, 11:23
Benutzerbild von akshalil
akshalil akshalil ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Neticesiz tartismalar

simdi bazi arkadaslarin kuran veya hadislerden örnekler verip, islamin negatif olumsuz özelliklerine isaret edip, baska birilerinden cevap ve savunma veya elestiri istemesi durumunda burda alisik oldugu üzre hep söyle bir durum ortaya cikiyor: birinci gruptakiler ya,

1- ateist-agnostik bir düsünsel arkaplana sahip olup dine sosyal bir gerceklik olarak bakanlar

2-ya da türk milliyetcisi olup gerici gördükleri arap islamini halis mulis türk irkina yakistirmayanlar


bu tür makalelerin muhatabi olan grup ise din merkezli düsünüp hayati islamin verili kosullari icinde algilayanlardan olusuyor..


birinci gruptan böyle yazilar geldigi zaman, ikinci grup bunu dinine ve imanina yapilmis bir saldiri, "küfr" olarak algilama egilimine girip savunma veya ignore etme poziysyonuna geciyor..



hal böyle olunca bu tartismalardan positif bir sonuc cikmasi pek mümkün degil.. bu durumda islam,hz. muhammet kuran, sünnet vs üzerine tartismadan önce daha genel mevzularin bunlarin kaynaginin tartisilmasi lazim tanri, din, peggamberler gibi.. tanri üzerine tartismayip, tanriyi mutlak bir gerceklik kabul eden birinin, tanrinin son dini islamin kusurlu olabilecegini aklina getirebilmesi kolay bir durum degil...
  #28576  
Alt 25.07.2006, 11:39
Benutzerbild von argonautapollo
argonautapollo argonautapollo ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard araplar osmanliya yaptiklari

hainligin cezasini ödüyor bence, allah bu isde irakda kuvaytda filistinde osmanli az arkadan vurulmadi. laurence von arabien iyi düsünelim. hizbullah hamas fasa fiso adamlar ceplerini düsünüyor maksat sansasyon olmak.

Abdul Hamid dünyanin tüm altinini önüme yigsaniz bir karis toprak vermem demisdi ama noldu araplar ingilizle bir olup bizi arkadan vurdu.
gecen hafta sonu phoenix kanalinda osmanli dokusu vardi sok olduk ya neler yapmis oranin arap halki osmanliya.
peygamberimiz bu araplardan uzak.

simdide kendileri kurtulsun belalarindan.
biz kendimize bakalim
  #28577  
Alt 25.07.2006, 15:11
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard tebrikler abicim

senin gibilerin yazisini okudukca insanligi, islamin ne oldugunu dahada iyi anliyoruz.

Not:
isyerinde topluca okuyoruz, okuyaniniz cok.
  #28578  
Alt 25.07.2006, 15:16
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard yakinda ben mesihim dersin

sapikmisin nesin sen ya.
  #28579  
Alt 25.07.2006, 15:20
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard noch provokanter gings nicht? o.T.

ohne Text
  #28580  
Alt 25.07.2006, 16:40
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard eger dini senin gibi fazla bilmis

ler entel dantel takinanlar yorumlayacak ise dinin ömrü bir asri dahi gecmez. cünkü din din olmaktan cikmis olur. mekke müsriklerinin bir ton uydurmalarin/hurafelerin etrafinda dolanip durulur. niye? cünkü dinin kendisinin yerini birtakim sivri zekalilarin hayati tanzim etme yetenegini kendisinde görüp kuran"a ihtiyac hissetmeksizin bir yasam felfeseini ortaya cikaracagini düsünecek. sonucu bellidir.

amerika da bu cok daha belirgindir. herkes inancli oldugunu savunur. Allah"a ne kadarda cok inandigini söyler ama "Din" in kendisi ile hic alakasi kalmamistir. icerik bostur. sadece görseldir. maun suresinde anlatilan ibadet yapanlarin ibadeti sadece el saklatmaktan baska birsey degildir.

senin yaptiklarinda bundan disariya cikmaz. ruhsuz bir din anlayisi. modern cagdas dünyanin dogurdugu sadece modern sirkliktir baska birsey degil.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu