Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #30511  
Alt 24.10.2006, 13:13
Benutzerbild von darya
darya darya ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Was ich will?

Ich will, dass Du Dein Gehirn anstrengst, bevor Du Deinen rudimentären, moralischen Zeigefinger hochhebst und versuchst, unkoordiniert auf alles loszudreschen.

Natürlich kannst Du soviel Bullshit schreiben, wie Du willst und sofort den Schwanz einziehen und brüllen, wenn man Deine "Weltsicht" in Frage stellt. Aber wie Du dabei aussiehst, ist dann auch Deine Sache.

Also: Bleib" einfach beim Thema und erklär" mir einmal den prägnanten Unterschied zwischen der Geschichte der Kreuzritter und der arabischen Invasionen.


Cheers,
Darya
  #30512  
Alt 24.10.2006, 13:15
Benutzerbild von darya
darya darya ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard :)

Erst in der letzten Zeit, Azizam?
Eid-e to ham mobarak.
  #30513  
Alt 24.10.2006, 13:16
Benutzerbild von darya
darya darya ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard :)

Dir auch Onry"m. Und allen anderen, muslimischen Menschen auch. Möget Ihr ein schönes Fest haben.
  #30514  
Alt 24.10.2006, 18:12
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Galvani dostum:

Yazar Bir cok konuda hakli olabilir..
Fakat Bana Göre bilincli olarak " S " gectigi bir nokta var:

Orhan Pamuk kimdir ?..

Tarihci midir ?..
Bilim adami midir ?

Her Hangi Bir Akademik Ünvan tasimakta midir ?..

HAYIR ?..

Orhan Pamuk Sadece Bir Roman yazaridir.

Ve Roman Yazarlari Hic Bir zaman Dünya üzerindeki Türkleri onlarin Cocuklarini ve hatta ,hatta Torunlarini " KATIL " olarak Damgalayamazlar.

Damgalarlarsa ve sonuc olarak da Nobel alirlarsa..
Ne bu Ülke ,ne bu toplum,ne de Bu tarih o yazari Tasir..

Hic Bir zaman unutulmasin;

Tarihi Kazananlar yazar !..

Kaybedenlerin Tarih yazdigi görülmemistir.

Bu tarihi de Kimin yazacagi daha belli degildir.

Fransa ya Gelince;

Fransa Demokrasi meddahligi yapsa da Fasist Bir devlet yapisina sahiptir )

Yakin tarihe Söyle bir kisaca bakmaniz yeterlidir.

Filozoflari,Sanatcilari filan beni hic ilgilendirmiyor.

Fransa gecen iki hafta icinde Fasizm in karanligina Salto atmistir.

Gercek Budur !..

Soykirim Masalinin Icerigine bilim adamlari karar verir. Fransa Parlamentosu degil.

Ama nedense Kimse Bilim e basvurmaya niyetli degil..

Velhasil-i kelam;

Orhan Pamuk Dedesinin Portresini Harac mezat Acik arttirmaya cikarmis Siradan bir yazardir.

Türk litaratürü Avrupa yi Hic bir zaman ilgilendirmemistir.

Orhan Pamuk Danisikli Dövüs ile nobel aldi diye de Ilgilendirmemeye devam edecektir.

Bu da Baska bir aci gercek..

Hoscakal
  #30515  
Alt 24.10.2006, 18:29
Benutzerbild von ilyas
ilyas ilyas ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard UTANMAMA HIC GEREK YOK

Sen O Gavur ülkeni al da uygun yerine sok tamami?
Senin burada ne isin var? Kime Avukatlik yapiyorsun, Senin dinin ne?
Iste domuzlugun bir yönü bu, baski yapip susdurmak.

Was du als Hetze bezeichnest, habe ich aus seriösen Quellen.
  #30516  
Alt 24.10.2006, 18:38
Benutzerbild von ilyas
ilyas ilyas ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Hristiyan lobbysi

Neden O lanet hristiyan lobbysinin yalani tahrip edilmiyor. Türkler bu kadar kuvvetsiz mi yoksa ilgilenen mi yok?
  #30517  
Alt 24.10.2006, 19:30
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Bayram Sohbeti

Bayram gelmis !.. Neyime ?
Anam,anam Garibem
Kan damlar yüregime.
Anam ,anam Garibem..

*
Her Bayramda bu türkü düsüverir dilime..
Bu Türküyü söylerken dertlerle tanisirim,
Tutar kendi kendime BAYRAM la Konusurum:

Ey Mübarek bayram ! Hosgeldin !..
Ancak,Hak ettik mi bilmiyorum,seni Hak ?

Madem geldin;vaziyete söyle bak
Bakda söyle: Tutulacak dal mi var ?
Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Varsa eger tutulacak dal göster,
Sevgi nerde ,saygi nerde bul göster.
El öpecek nesil göster döl göster
Olsa bile öpülecek el mi var ?

Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Durma bayram Durma.. gez sokaklari !..
Bul,bulabilirsen alni aklari
Komsusu ac;tok yatiyor coklari
Kim soruyor ? yetim mi var dul mu var ?..

Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Hangi zengin Fukarayi görecek ?
Hangisinin Zekat a akli erecek ?
Haramin mi zekatini verecek ?
Simdi haram karismayan mal mi var ?

Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Allah a Peygamber e Sövülen ülkede
Sövenleri sokaga indigi ülkede,
Müslüman i korkan sinen ülkede;
Kime geldin ?Gelinecek kul mu var ?

Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

ESIR !..Esir bak Kerkük üm kirim im
Dogu Türkistan da ayni durumum
Ya Iste gör bayram..böyle yarimim
Söyle saglam kafa kol mu var ?

Bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Cecenistan cayir cayir yanarken
Afganistan a Irak a Amerika konarken,
Müslüman kanina TÜRK ekmegi banarken
Hür Dünya da tek DUR diyen dil mi var ?

Bizde seni..bizde seni kutlayacak hal mi var ?

Arif i söylettin bayram sustun da..
Bütün dünya bak ISLAM in Kastinda,
Bilmiyorum Müslüman in -Türk ün üstünde;
Ölü Topragimi yoksa kül mü var ?..

Bizde seni.. bizde seni kutlayacak hal mi var ?





Ya Rabbi tadına bütün milletin,
Varacağı bayramlara eriştir
Milletinin yarasını devletin,
Saracağı bayramlara eriştir

Devletin milletin verip el ele
Kimsenin kimseyi etmeden köle,
Zenginin fakirin gönül gönüle
Gireceği bayramlara eriştir.

Fukaranın rezil olduğu değil,
Hastanede rehin kaldığı değil,
Memurların zekat aldığı değil
Vereceği bayramlara eriştir.

Her mübarek bayram gelince böyle,
İşçi köylü mahzun olmasın öyle,
Cebinde harçlığı göğsünü şöyle
Gereceği bayramlara eriştir.

Ya Rabbi halimiz ayandır sana,
Tahammül kalmadı dökülen kana,
Savaşın kavganın, terörün sona
Ereceği bayramlara eriştir.

Sağımız solumuz düşmanla kaplı,
Sırtımızda nifak hançeri saplı.
Yüreklerin birlik beraber toplu
Vuracağı bayramlara eriştir.

Arif der ki Ya Rab Müslüman Türk’üm
Bu düzen tartmıyor çok ağır yüküm,
Türk’ün ve İslam’ın yeniden hüküm
Süreceği bayramlara eriştir.

Ozan Arif
  #30518  
Alt 24.10.2006, 19:41
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Hakimiyet ALLAH in mi ?..BÜRÜKSEL in mi

Ne ilginç kaderdir ki, yürüyüp giden Haçlı-Hilal savaşında iki taraf da Haçlı çıkarı için çalışıyor. Peki, nasıl iştir bu?



Hem Haçlı-Müslüman savaşı diyeceksiniz hem de amacın Haçlı zaferi olduğunu söyleyeceksiniz, böyle bir şey olabilir mi? Ne yazık ki, böyle bir şey oluyor. Ve aynen böyle oluyor. Sebep şu:



Hilalin, gerçek anlamda temsili yok. Ortada, gerçek anlamda bir Hilal yok. Hilali paravan yapıp Haç’a hizmet veren kişiler, kadrolar, yönetimler, devletler ve ekipler var. Bu bakımdan şu gerçeğin altını çizmek kaçınılmaz bir vicdan borcudur:



Günümüz dünyasında, Siyasal İslam denen ‘İslam’ı kemirici illet’ ile Haçlı çıkarları akıl almaz bir beraberlik kurmuş durumdalar. Hiçbir vicdan, olup bitenlere baktığında şu gerçeği inkâr edemez:



Siyasal İslam, Haçlı hesaplar için çalışır hale getirilmiştir veya gelmiştir.



Sebepleri tartışabilir, yorumlar getirebilirsiniz. Bizi ilgilendiren, sonuç. Ve sonuç budur.

Gücü, parayı, oyu, sloganı, halkı kandırmada kullanılacak tüm unsurları Müslümanlardan alan siyasal İslam, hizmeti Haçlılara veriyor. Hem de kaşınızın üstünde gözünüz var demeden; incinmesinler, gücenmesinler diye büyük özen göstererek. Son ABD seçimlerinin ortaya koyduğu sonucun şu olduğunda dünyanın ittifakı var:



Bush, İsa’nın misyonunu hedefine taşıyan ve İsa’dan işaret alarak hareket eden bir Evangelist kurmaydır. Bunun siyaset ve diplomasi diline çevirisi şöyle olur:



Bush’un arkasındaki güç, Evangelist köktendinciliğidir. O halde, Bush’un kavgası, bu gücün kavga etmesi beklenen karşı güçtür. O karşı gücün İslam’dır. Evangelismin en büyük düşmanı İslam’dır.


Irak yeni bir Vietnam mı?


Ne münasebet! Vietnam’da köktendincilik savaşı yoktu. Oysaki Irak’taki savaş, Haçlı köktendinciliğinin İslam’a karşı savaşıdır. Petrol, ikinci sırada bir beklenti...



Irak’ta bebelere, dedelere, ninelere, mâbetlere, kütüphanelere, Ramazan günü, Kadir Gecesi demeden kan ve kahır kusan öfkenin arkasında Evangelist köktendincilik var. Ateş yağmurundan yaralı olarak kaçıp son çare halinde İslam’ın mâbedine sığınan Iraklının kafasına keyifle kurşun sıkan Haçlı Coni’nin hıncı bir ‘kutsal hınç’ olmasaydı dünya böyle bir fotoğrafı seyretmek zorunda kalır mıydı?



Yıllar ve yıllar, “Egemenlik Allah’ındır; laik TC ise egemenlik milletindir diyerek Allah’ın hâkimiyetine karşı çıkmış, kâfir olmuştur!” diye fetva basan, şimdilerde ise Beyaz Saray’ı ‘yüce ruhların mekânı’, AB’ye üyeliği de İslam’ın ve Müslümanların kurtuluşu olarak gören İslamcılık adlı İslamdışılık, şimdi şu soruya neden cevap vermez:



“Hâkimiyet Allah’ın mı, Brüksel’in mi, Beyaz Saray’ın mı?”


Cevap veremez. En iyi yol, susmak. O da öyle yapıyor. İşte bir acaiplik daha:



Fransız Devlet Başkanı Jaques Chirac, Müslüman Türkiye’yi de kastederek “Hepimiz Bizans’ın çocuklarıyız!” dedi.



Ben şahsen Bizans’ın çocuğu değilim. Ama bu ülkede, kendini Bizans’ın çocuğu sayanlar ve bundan gurur duyanlar olduğunu biliyorum. Analarının önemli bir bölümü aslen Hıristiyan olan Osmanlı yöneticilerinin Bizanslı olduğunu öne sürüp bundan bazı sonuçlar çıkarmak isteyenlerin bulunduğunu da biliyorum. Ama ben, Bizanslı değilim...



‘Allah’ın hâkimiyeti’ diye yıllarca tepindikten sonra tüm hâkimiyetin Beyaz Saray’a veya Brüksel’e teslim edilmesini kurtuluş bilen siyasal İslamcıların Bizans çocuğu olup olmadıklarını tartışanlar da var. Chirac, belki de bu noktaya parmak basmak istiyor.



Bu noktaları tartışanlar, varsın tartışsın! Biz şu soruyu sormak istiyoruz:



Din-iman naralarıyla söylenen yalanların arkasına takılıp kendini de ülkeyi de Müslümanları da rezil-perişan eden ‘Allah ile aldatılmış kitle’, hâkimiyetin, siyasal İslam tarafından Beyaz Saray ve AB’ye devredilişinin arka planını hiç merak etmiyor mu? Fark ediyorsa gereğini neden yapmıyor? Yoksa, çıkarlara araç yapılan Allah’ın gazabı bu kitleye hak olmuştur da biz mi farkında değiliz?
  #30519  
Alt 24.10.2006, 19:47
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Kemalizm"e KAHPELIK !..

“Komünizm geliyor” yaygarasıyla Türkiye’yi ürkütüp yarattığı Yeşil Kuşak İslamı ile bizi Demir Perde’ye karşı bedava şövalye olarak kullanan Haçlı Batı, şimdi aynı şeyi ‘Ilımlı İslam’ slogan ve projesiyle yapıyor. Tek fark, Türkiye’nin bu kez, gayri Müslimlere karşı değil, doğrudan doğruya İslam âlemine karşı kullanılmasıdır.



Yeşil Kuşak oyunundan çok daha zor bir iştir bu. Çünkü Müslümanı Müslümana karşı kullanmak söz konusudur. Artık “Allahsız komünistler geliyor, Allahsız komünizme karşı dine inananlar birleşmeli...” edebiyatı yeterli olmaz. Kaldı ki o edebiyatın ne kadar namussuz bir emperyalist edebiyat olduğu artık anlaşılmış bulunuyor.



Ucuz şövalyeyi cepheye sürmek için belli ki yine ‘İslam’ kullanılacak, ama bu sefer İslam’ı İslam’a karşı kullanmak söz konusu olduğundan Haçlı iblisliği de çare bulmakta zorlanıyor.

Nasıl yapacaklar bunu?



Önce, bir numaralı direnç noktası olabilecek değerleri yıkmak, Türkiye’nin ve Türk insanının omurgasını kırmak lazım. Omurga, Türkiye’yi farklı kılan Kemalist mirastır. Onu işe yaramaz hale sokmak gerekiyor. Onun petrolden daha güçlü olduğu anlaşılmıştır. Petrolün işini bitirdiler ama Kemalist mirasın işini bitiremiyorlar.



Çare şöyle bulundu: “Sizi model yapacağız” diyerek Türkiye’yi model olmaktan çıkarmak.



İlk iş, Kemalizm’in koruyucusu aydın güçleri bloke etmektir. Bu bloke edişin iki ayağı var: Birincisi, dinci ekipleri güçlendirmek, ikincisi, kilit noktalara oturtulan bazı teneke adamların morfinli salon nutuklarıyla Atatürkçü güçleri uyutmak. Ve tam bu sırada ‘Ilımlı İslam’ denen hıyanet ve fesat projesini işletmek. Neden bu ülke sormuyor bu ılımlı İslam hıyanetinin fesat kodamanlarına:



“Bizi İslam dünyasına model yapacaksanız bu modelin kaynağı olan mirasın yaratıcısına neden savaş açmış durumdasınız? Neden Atatürk’ten ve laiklikten vazgeçin diye avazınız çıktığı kadar bağırıyorsunuz?”



İngiliz yazar Andrew Mango oyunun belini kıran şu sözleri söylüyor:



“İslam coğrafyasındaki ülkeler tabii ki laik ve demokratik Türkiye’den ders alabilirler. Ama bugünkü Türkiye yerine 1930’ların Türkiyesine bakarlarsa ve o Türkiye’nin bu hale nasıl geldiğini incelerlerse. Bunu yaparlarsa kendilerini düzeltecek daha birçok şey öğrenebilirler.”



Niçin sevmezler Atatürk’ü?



Kişiliği, dehası, dirayeti ve milletine imanı, aşkı vardı da ondan. Sevmeleri için bu değerlerden birini veya birkaçını yitirmiş olmanız şart. Aksi halde sizi adam yerine koymazlar. İşlerine gelmezsiniz. Atatürk’ü niçin sevmediklerini anlamanıza yardımcı olsun diye bir olayı anımsayalım:



Yıl 1932. Birleşmiş Milletler’in nüvesi veya ilk şekli olan Milletler Cemiyeti (veya Cemiyeti Akvam) kurulmaktadır. Dünyanın bu en büyük uluslar topluluğuna katılmamız için Atatürk’e çevresi telkinde bulunuyor. Cevabı şu oluyor Atatürk’ün:



“Başvurmayı düşünmüyoruz, ama davet ederlerse katılırız.”




Ve topluluk, başvurma koşulunu Türkiye’yi davet için iptal ederek 43 üyenin oybirliğiyle Türkiye’yi katılıma davet kararı aldı. Ve Türkiye, işte bu davet üzerine o topluluğa katıldı.



Atatürk Türkiye’sinde o idik; bugün AB önünde ne olduğumuz belli. Oradan buraya nasıl gelindiğini anlamak için Atatürk’ün şu sözü bize yardımcı oluyor:



“Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela biz, kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen bütün iş ve hareketlerimizle göstermeliyiz!”



Haçlı Batı, Cumhuriyet Türkiyesi’ni küllerden yaratan Mustafa Kemal’i sevebilir mi? Türk halkının onun mirasını değerlendirmesine seyirci kalır mı? Sen gel de bunu anlat dincilikle kafayı yemişlere! Atatürk’ün içtiği rakıların kadeh çetelesini tutan ahmak zihniyet, bu abur-cuburla uğraşırken, canına okumak isteyen Haçlıların nelerimizi alıp götürdüklerinin hesabını asla yapmıyor, yapamıyor. Atatürk’e kinle beslenen sadizmi bu hesabı yapmasına engel oluyor.



Adamların beyinleri ışık ve dirayet düşmanlığına uyarlanmış. Gerisi yok! Hep söyledim, hep söyleyeceğim: Haçlılar; Atatürk’ün yıkılması için Kâbe’nin yıkılmasını şart koşsalar, İslam dünyasında, bu namussuz şartı rahatlıkla ve zevkle kabul edecek alçaklar bulabilirler. Ve bunların sayısı az değildir.



Haçlı kodamanlar, bu eşsiz alçaklığın kokusunu çoktan almışlardır. ABD’si, AB’si onun için bastırıyor. Orada-burada birtakım fesat başlarını besleyip elde hazır tutuyorlar. Yeni bir İran yaratabilmenin hesabı içindeler. Ancak, Atatürk mirasının güçlü kalesi Türk ordusunu ‘istedikleri kıvam’a getirme işini tamamlamak zorundalar. Yoksa yeniden hayal kırıklığı yaşarlar.



Demek olur ki, Damat Ferit ekipleriyle mütareke edebiyatına bir süre daha ihtiyaçları var!..
  #30520  
Alt 24.10.2006, 19:53
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Dindar ve DINCI !..

Hep söy*le*dik ve söy*le*me*ye de*vam edi*yo*ruz: Din*dar Al*lah""ın rah*me*ti, dinci ise Al*lah""ın mu*si*be*ti*dir.



Din*ci, din*da*rın kıy*me*ti*ni bil*me*yen*le*re, Al*lah""ın mu*sal*lat et*ti*ği bir be*la*dır.



Top*lu*mu*mu*zun te*mel sı*kın*tı*la*rın*dan bi*ri iş*te bu din*dar-din*ci ay*rı*mında ki*lit*len*miş bu*lu*nu*yor.



Bu ül*ke*yi yö*ne*ten*ler, yıl*lar ve yıl*lar, dindar üre*t*me*di*ler; ken*di eme*ği ve gay*re*tiy*le dindar ola*bi*len*le*rin de kıy*me*ti*ni bil*me*di*ler. On*la*rın bu aymazlığı, in*san sö*mür*me*yi ve Allah ile aldatmayı (deyim Kur""an""ındır) en ve*rim*li mes*lek haline getirenler ta*ra*fın*dan fark e*dil*di ve ala*bil*di*ği*ne boş ka*lan mey*da*na kor*kunç bir din*ci*lik sa*na*yii ku*ruldu.



Din*ci*lik (veya siyaset dinciliği); di*ni, çı*kar, koltuk, baskı, egemenlik ara*cı ya*pan bir sa*na*yi ko*lu*dur. İşin esası bakımından ne dini vardır ne de imanı. Onun dini-imanı, Tanrısı, ibadeti hep çıkarı ve hesabıdır.



Dincilik, ta*ri*hin en ve*rim*li ama en za*lim iş kol*la*rın*dan bi*ri*dir. Dinci ise bu sa*na*yi ko*lu*nu mes*lek edin*miş ola*nların adı-un*va*nı*dır.



Şimdi bu sa*na*yi kolu, tüm dünyanın nefesini kesiyor, uykularını kaçırıyor; o arada ül*ke*mi*zin de gırt*la*ğı*nı sı*kı*yor. Ne yazık ki, tek kutuplu dünyanın süper zalimleri, sömürülerine destekçi sağlamak için, bu dinci sektörün her türüyle işbirliği içine giriyorlar. Özellikle, kendilerine "İslam dünyası" diyen aldatılmış kitlelerin aymazlarıyla...



Ne*dir dindar ve ne*dir din*ci? Ana hat*la*rıy*la görelim:




Din*dar, her şey*den ön*ce, di*ni Al*lah""a var*ma*nın, O""nun hoş*nut*lu*ğu*nu ka*zan*ma*nın, da*ha iyi ve da*ha yet*kin in*san ol*ma*nın yo*lu ve ku*ru*mu bi*len ve bu an*la*yış*la ya*şa*ma*ya ça*lı*şan insan*dır. Bu*nun için*dir ki, din*da*rın te*mel me*se*le*si da*ha iyi*ye ve da*ha gü*ze*le ulaş*mak*tır. Dindar, bu inanç ve an*la*yış*la sü*rek*li iyi*lik ve ha*yır üre*tir. Din ona "İn*sa*na hiz*met Al*lah""a hiz*met*tir" de*di*ği için o hep baş*ka*la*rı*na bir* şey*ler ve*re*bil*me*nin gay*re*ti için*de olur.



Bu ruh ha*li, dindarı, şer*de pa*sif kal*mak*la ye*tin*me*nin öte*si*ne ge*çi*rir ve din*dar, sü*rek*li bir bi*çim*de ha*yır*da faal ol*ma*nın yol*la*rı*nı arar. Bir tür va*ro*luş se*be*bi olan bu "ha*yır*da faaliyet", dinda*rı top*lum için "Al*lah""ın rah*me*ti" du*ru*mu*na ge*ti*ren te*mel un*sur*dur.



Din*dar, ken*di*si*nin iyi ve ra*hat ol*ma*sıy*la işi*nin bit*ti*ği*ni ka*bul et*mez; baş*ka*la*rı*nın da iyi ve mut*lu olup ol*ma*dı*ğı*nı sü*rek*li göz*ler. Bu yaklaşım, din*da*rı, "Ken*din için se*vip is*te*di*ği*ni, baş*ka*la*rı için de se*vip is*te*me*dik*çe mü*min ola*maz*sın" nok*ta*sı*na ge*ti*rir. Bu*nun için*dir ki din*dar, hiç şaş*ma*dan ve ak*sat*ma*dan dü*rüst olur. İki*yüz*lü*lük, dinda*rın ha*ya*tı*na as*la gi*re*mez. Çün*kü iki*yüz*lü*lük sa*de*ce ima*nı şir*ke bu*laş*tır*mak*la kal*maz, dün*ya*yı da ber*bat eder.



Din*ci*nin ha*ya*tın*da ise "İyi ve gü*zel şey*le*ri sa*de*ce ken*din için is*te, baş*ka*la*rı*nın bun*la*ra sa*hip ol*ma*sı*nı ön*le!" il*ke*si yü*rür*lük*te*dir. Din*ci, baş*ka*la*rı*nın mut*lu ol*ma*sın*dan, cen*ne*te gir*me*ye mü*sa*it ha*le gel*me*sin*den akıl al*maz bi*çim*de ra*hat*sız olur.



Din*ci* için en bü*yük sı*kın*tı, dinda*rın var*lı*ğı*dır. Çün*kü dindar, baş*ka*la*rı*nın mut*lu ol*ma*sı*nı, cen*ne*te git*me*si*ni se*vinç*le kar*şı*la*ma*nın da di*nin ge*re*ği ol*du*ğu*nu söy*le*mek*te*dir. Bu söy*lem, din*ci*yi çok öfkelendirir.



Din*dar, iş*te bu se*bep*ler yü*zün*den*dir ki, din*ci ta*ra*fın*dan "ta*viz*ci, sos*ye*te*nin kur*ta*rı*cı*sı, günahkârların pa*pa*zı, bur*ju*va*zi*nin din fi*lo*zo*fu, mo*der*nist*le*rin gü*nah çı*ka*rı*cı*sı..." gi*bi sı*fat*lar*la it*ham edi*lir.



İtham ve iftira dincinin temel ibadeti, varoluş nedenidir. İftira ve itham, dincinin hayatında kazandığı haysiyetsizlik düşüşünü başka hiçbir zihniyette kazanamaz. Çünkü dinci, itham ve iftirayı "fî sebîlillah" (Allah yolunda) yaptığını söyleyerek, alçaklığı akıl almaz bir iblislikle taçlandırır.












Suç ve günah, en büyük günahkârlarda bile işleyene boyun büktürür, gözyaşı döktürür. Ama dincide suç ve günah bir ibadet şevkiyle işlendiği için dinci tip suç ve günah işledikçe yüceldiğini sanan sadist bir psikoloji sergiler.



Dinci, Allah""ın tüm yasakladıklarını "fî sebîlillah" damgası vurarak işlemenin şeytanî sanatını en iyi bilen tipik bir firavundur.



Din*dar için din, da*ha çok so*rum*lu ol*ma*nın, da*ha çok pay*laş*ma*nın, da*ha çok fedakârlığın yoludur. Dinci için ise din, baş*ka*la*rın*dan da*ha çok al*ma*nın, baş*ka*la*rı*nı da*ha ra*hat it*ham et*me*nin do*ku*nul*maz ve eleş*ti*ril*mez ku*ru*mu*dur. Bu yüz*den*dir ki, din*ci*nin elinde din bir ıs*tı*rap ve ka*hır ku*ru*mu*na dö*nü*şür ve in*san hak*la*rı*nı çiğnemenin kut*sal ara*cı ya*pı*lır.



Din*da*rın di*ni "in*san için" bir din*dir. Ay*nen Kur""an""ın gös*ter*di*ği gi*bi... Din*ci için ise din "in*sa*na rağ*men" bir din*dir. Ay*nen dinci hezeyan kitaplarının da*yat*tık*la*rı gi*bi...



Din*da*rı rü*ya*da gör*mek uğur ve be*re*ket*le yo*rum*la*nır, din*ci*yi gör*mek*se uğur*suz*luk ve fe*la*ket*le. Din*le-di*ya*net*le il*gi*si ol*ma*yan in*san*lar bi*le ma*hal*lelerinde, apart*ma*nlarında bir ve*ya bir*kaç din*da*rın ol*ma*sın*dan hu*zur du*yar. Bi*lirler ki, ba*şları*na bir dert gel*se, dindar hiç*bir ka*yıt ve şart ara*ma*dan onların ya*nın*da ola*cak*tır. Çünkü dindar rahmet adamdır.



Din*ci*ye ge*lin*ce, en dindar in*san*lar bi*le ma*hal*le ve*ya apart*ma*nların*da bir din*ci*nin ol*ma*sı*nı is*te*mezler. Çün*kü bi*lirler ki, din*ci, bir şe*kilde fe*sat üre*te*cek, or*ta*lı*ğı ka*rış*tı*rıp in*san*la*rı ra*hat*sız ede*cek*tir.



Gıy*bet et*mek, Al*lah""ın kul*la*rı*na suç ve ayıp bul*mak, en kü*çük bir kız*gın*lık anında on*la*rı ce*hen*ne*me gön*der*mek din*ci*nin âde*ta alâmeti fa*ri*ka*sı*dır.



Din*ci, fe*sad-ı âlem (dünyada bozgun çıkarmak) ve if*sad-ı di*n (dini yozlaştırmak) kötülüğü yayan bir mu*si*bet*tir. Ze*hir*li bir di*ken gi*bi, sü*rek*li bi*ri*le*ri*nin aya*ğı*na ba*tar. Bir di*ken*dir ki dinci, aya*ğı*nı*za bat*ma*sı için üs*tü*ne bas*ma*nız ge*rek*mez; o bir şe*kil*de ge*lip si*zin aya*ğı*nı*zı bu*lur.



Kı*sa*ca*sı, din*dar, Al*lah için iş ya*pıp de*ğer üre*ten rah*met in*san*dır; din*ci ise Al*lah ye*ri*ne iş yap*ma*ya kal*kan bir şer gücüdür.



Din*dar tüm can*lı*lar için bir rah*met, din*ci ise tüm can*lı*lar için bir zah*met*tir.



Din*dar, "ya*ra*tı*lan*la*rı Ya*ra*tan""dan ötü*rü" se*ver; din*ci ise ya*ra*tı*lan*la*rı Ya*ra*tan""dan nef*ret et*tir*mek üze*re ra*hat*sız eder. İs*lam""ın vic*dan adam*la*rın*dan bi*ri olan Mu*ham*med İk*bal, dinci*den söz eder*ken onun sa*de*ce dün*ya*yı de*ğil, ce*hen*ne*mi bi*le ber*bat ede*bi*le*cek bir ya*ra*tık ol*du*ğu*na dik*kat çe*ker...



Din*dar için aydınlığın ve hak*kın kay*na*ğı Kur""an""dır. Din*ci ise hida*yet ve hak*kın kay*na*ğı ola*rak ken*di*ni ve ken*di*si gi*bi dü*şü*nen*le*ri gö*rür. Bu yüz*den*dir ki, din*ci*nin en çok ra*hat*sız ol*du*ğu şey Kur""an""a yol*la*ma ya*pıl*ma*sı*dır.



Din*ci, ya*pay kut*sal ki*tap*lar (zü*bür) oluş*tu*rup bun*la*rı Kur""an""ın ye*ri*ne ge*çi*re*rek di*ni par*ça*la*ra bö*ler. (bk. Kur""an, Müminûn Su*re*si, 53) Din*dar için tar*tı*şıl*maz ki*tap tek*tir ve Kur""an""dır; din*ci içinse, tartışılmaz kitap, ilahlaştırdığı şeyhlerinin, efendilerinin hurafe dolu kitaplarıdır.



Din*dar için tar*tı*şıl*maz ki*şi de tek*tir ve Hz. Pey*gam*ber""dir. Din*ci ise men*fa*at*le*ri*ne uyan ki*şi sa*yı*sın*ca tar*tı*şıl*maz insan ka*bul eder.

Din*dar, düş*man*la*rı*nın bi*le ken*di*sin*den emin ol*du*ğu ki*şi*dir. Çünkü o, rah*met in*san*dır. O bi*lir ve ina*nır ki, bağ*lı*sı bu*lun*du*ğu Hz. Mu*ham*med hem âlem*le*re rah*met*tir, hem de Emin (gü*ve*ni*lir ki*şi) un*va*nı*na sa*hip*tir. Din*dar, mu*az*zez Pey*gam*be*ri*nin bu ni*te*lik*le*ri*ne göl*ge dü*şü*re*cek ta*vır*lar*dan uzak dur*ma*yı ha*ya*tı*nın en önem*li işi bi*lir.



Din*ci*ye ge*lin*ce o, dost*la*rı*nın bi*le gü*ve*ne*me*di*ği bir namerttir. Namertlik, dincinin temel huyları arasındadır. Dindar*da*ki ah*de ve*fa ah*la*kın*dan din*ci*de eser bu*la*maz*sı*nız. Onun ve*fa*sı bir tek şe*ye*dir: Çı*ka*rı... Din*ci, çı*ka*rı*na ters dü*şen hiç*bir şe*ye ve hiç*bir ki*şi*ye ve*fa gös*ter*mez. Bu*nun için*dir ki, din*ci*yi dost edin*mek, kob*ra yı*la*nı ile ya*ta*ğa gir*me*ye ben*zer.



Ah*de ve*fa, di*nin ve din*dar*lı*ğın omur*ga de*ğer*le*rin*den bi*ri*dir. Ve dinci*nin yok*sun ol*du*ğu şey*le*rin ba*şın*da da ah*de ve*fa gel*mek*te*dir... Bu tes*pi*tin bir uzan*tı*sı ola*rak, din*dar kıy*met bi*lir, şük*ran bi*lir in*san*dır. Din*ci ise nan*kör*dür. Ye*di*ği ek*mek di*zi*nin üs*tün*de*dir, aya*ğa kal*kın*ca dü*şer.



Din*ci nan*kör*lü*ğün en be*lir*gin te*cel*li alan*la*rın*dan bi*ri de ya*şa*dı*ğı ül*ke*ye nan*kör*lük*tür. Din*ci*nin iba*det ha*li*ne ge*tir*di*ği dav*ra*nış*lar*dan bi*ri de ken*di ül*ke*si*ne sö*vüp say*mak, ken*di ül*ke*siy*le kav*ga*lı olan*lar*la dost*luk kur*mak*tır. Bu dost*lu*ğun, di*ne-ima*na sö*ven*ler*le bi*le ku*rul*du*ğu*nu gö*rür*sü*nüz. Çün*kü dinci için din-iman, onun he*sa*bı*na ya*ra*dı*ğı sü*re*ce de*ğer ta*şır...



Dinci, kim*li*ği*ni ta*şı*dı*ğı, ço*cuk*la*rı*na ya*şa*ma ala*nı ola*rak bı*ra*ka*ca*ğı ül*ke*ye ha*ka*ret et*mek*ten, ona prob*lem çı*kar*mak*tan as*la çe*kin*mez.



Din*ci*nin alâmeti fa*ri*ka*la*rın*dan bi*ri de sü*rek*li bir bi*çim*de baş*ka*la*rı*nın di*ni-ima*nı hak*kın*da hü*küm ver*mek*tir. Dinci hiç dur*ma*dan in*san*la*rın di*ni-ima*nı, cen*ne*ti-ce*hen*ne*mi hak*kın*da fet*va çı*ka*rır. Din*ci, Al*lah""ın kul*la*rı ile uğ*raş*tı*ğı*nın on*da bi*ri ka*dar Al*lah""a kul ol*mak için uğ*raş*say*dı dün*ya cen*ne*te dö*ner*di...



Da*ha çok şey söy*le*ne*bi*lir ama bu ka*dar*la ye*ti*ni*yo*ruz. Ve di*yo*ruz ki:



Tür*ki*ye, din*da*rın rah*me*ti*ni yay*gın*laş*tır*mak, din*ci*nin de zah*me*ti*ni engellemek zorundadır. Rahmeti ta*nı*ma*ya ve zah*met*ten uzak kal*ma*ya ni*ye*ti olan*la*rın yo*lu "Kur""an""da*ki İs*lam"a çı*ka*cak*tır. Bu*nu ne ka*dar er*ken an*lar*sak o ka*dar er*ken kurtuluruz.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu