Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #3591  
Alt 17.06.2007, 12:47
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Du intelligenz bestie !? :-))

O kadar cok zeki ve bilgi sahibi isen ac birkac konu vatandasi aydinlat ! :-))

Zeki, fikir ve bilgi sahibi insan, senin gibi kisisellesmez !
Buna ihtiyaci yoktur ! :-))

Hic degilse kimileri (belki bu aciz korkaklari arasinda sende varsindir) gibi baska nicklerin arkasina saklanarak, korkakca küfür sallamiyorum !
  #3592  
Alt 18.06.2007, 00:11
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Iste siz böyle adi serefsizsiniz !!!!!

Emin ÇÖLAŞAN ecolasan@hurriyet.com.tr

Teröristleri affeden Cumhurbaşkanı!

AKP yandaşları ve medyası, yoğun propaganda yapıyor: "Cumhurbaşkanı, cezaevlerindeki teröristleri hastalık bahanesiyle affedip sokağa salıyor."

Bu, Türkiye"de piyasaya sürdükleri en büyük yalanlardan biri. Bunu size eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek"in sözleri ve imzasıyla kanıtlayacağım. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyu Adalet Bakanı"na bir soru önergesiyle sordu:

"Anayasa"nın 104. maddesine göre sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak yetkisi Sayın Cumhurbaşkanı"na verilmiştir.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanırken, bunların seçimi Cumhurbaşkanı tarafından mı yapılmaktadır?

Affedilen kişilerin Anayasa"da öngörülen konumda olduklarını (sürekli hastalık nedeniyle tahliyesini) belirleyen kurum hangisidir ve bu kurum hangi Bakanlığa veya bakanlıklara bağlıdır?"

Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından bu önergeye verilen yazılı yanıtı özetliyorum:

"(Cezaevlerinde yatmakta olan) Hükümlülerin bu konudaki (tahliye) taleplerini Bakanlığımıza veya Cumhuriyet Savcılıklarına yapmaları durumunda, zaman geçirilmeden tam teşekküllü bir devlet hastanesine sevk edilerek hastalığın tıbben tesbit edilmesi, sonra raporun (bir kez daha tetkik ve onay için) Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilmesi, hastalık saptandığı takdirde belgelerin derhal Bakanlığımıza gönderilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen süreç sonunda ikmal edilen dosya, Bakanlığımızca gereği takdir ve İFA EDİLMEK ÜZERE Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Cemil Çiçek. Adalet Bakanı. İmza."

* * *

O halde neymiş? Hükümlü çok yaşlı, ölümcül hasta veya sakat. Cezaevinde kalması mümkün değil. Hükümlü, Adalet Bakanlığı"na veya Cumhuriyet Savcılığı"na başvuruyor. Bu kurumlar tarafından tam teşekküllü devlet hastanesine gönderilip tetkikleri yapılıyor ve uygun görülürse rapor veriliyor. Bu rapor Adli Tıp Kurumu tarafından değerlendiriliyor. Gerekirse tetkik ve gözlemler orada yeniden yapılıyor. Bu süreç haftalar boyu sürüyor. Hükümlünün tahliye edilmesine karar verilirse, dosya Adalet Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanı"na gönderiliyor.

Devletin ilgili birimleri inceleyip tahliye kararı veriyor. Cumhurbaşkanı bunu onaylıyor. Önüne gelen böylesine tıbbi, teknik ve insancıl bir konuda Cumhurbaşkanı "Hayır onaylamıyorum, bırakın cezaevinde ölsün" diyebilir mi?

Yalan makinesini işte böyle çalıştırıyorlar. Olay bu. Gerçekler böyle. Bu yazımdan sonra herhalde yeniden piyasaya çıkıp "Cumhurbaşkanı teröristleri affediyor" diyemezler!
  #3593  
Alt 18.06.2007, 00:14
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Siz ancak koyunlari uyutursunuz !

Böyle ucuz yalan dolanla siz ancak güttügünüz koyunlari kandirisiniz !
Serefsiz hainler bandosunun hain cirragi seni !

Ülkücüymüsde, milliyetciymisde,
seyimin seyi seni ! :-))


Emin ÇÖLAŞAN ecolasan@hurriyet.com.tr

Teröristleri affeden Cumhurbaşkanı!

AKP yandaşları ve medyası, yoğun propaganda yapıyor: "Cumhurbaşkanı, cezaevlerindeki teröristleri hastalık bahanesiyle affedip sokağa salıyor."

Bu, Türkiye"de piyasaya sürdükleri en büyük yalanlardan biri. Bunu size eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek"in sözleri ve imzasıyla kanıtlayacağım. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu bu konuyu Adalet Bakanı"na bir soru önergesiyle sordu:

"Anayasa"nın 104. maddesine göre sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak yetkisi Sayın Cumhurbaşkanı"na verilmiştir.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı bu yetkisini kullanırken, bunların seçimi Cumhurbaşkanı tarafından mı yapılmaktadır?

Affedilen kişilerin Anayasa"da öngörülen konumda olduklarını (sürekli hastalık nedeniyle tahliyesini) belirleyen kurum hangisidir ve bu kurum hangi Bakanlığa veya bakanlıklara bağlıdır?"

Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından bu önergeye verilen yazılı yanıtı özetliyorum:

"(Cezaevlerinde yatmakta olan) Hükümlülerin bu konudaki (tahliye) taleplerini Bakanlığımıza veya Cumhuriyet Savcılıklarına yapmaları durumunda, zaman geçirilmeden tam teşekküllü bir devlet hastanesine sevk edilerek hastalığın tıbben tesbit edilmesi, sonra raporun (bir kez daha tetkik ve onay için) Adli Tıp Genel Kuruluna gönderilmesi, hastalık saptandığı takdirde belgelerin derhal Bakanlığımıza gönderilmesi gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen süreç sonunda ikmal edilen dosya, Bakanlığımızca gereği takdir ve İFA EDİLMEK ÜZERE Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmaktadır. Bilgilerinize arz ederim. Cemil Çiçek. Adalet Bakanı. İmza."

* * *

O halde neymiş? Hükümlü çok yaşlı, ölümcül hasta veya sakat. Cezaevinde kalması mümkün değil. Hükümlü, Adalet Bakanlığı"na veya Cumhuriyet Savcılığı"na başvuruyor. Bu kurumlar tarafından tam teşekküllü devlet hastanesine gönderilip tetkikleri yapılıyor ve uygun görülürse rapor veriliyor. Bu rapor Adli Tıp Kurumu tarafından değerlendiriliyor. Gerekirse tetkik ve gözlemler orada yeniden yapılıyor. Bu süreç haftalar boyu sürüyor. Hükümlünün tahliye edilmesine karar verilirse, dosya Adalet Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanı"na gönderiliyor.

Devletin ilgili birimleri inceleyip tahliye kararı veriyor. Cumhurbaşkanı bunu onaylıyor. Önüne gelen böylesine tıbbi, teknik ve insancıl bir konuda Cumhurbaşkanı "Hayır onaylamıyorum, bırakın cezaevinde ölsün" diyebilir mi?

Yalan makinesini işte böyle çalıştırıyorlar. Olay bu. Gerçekler böyle. Bu yazımdan sonra herhalde yeniden piyasaya çıkıp "Cumhurbaşkanı teröristleri affediyor" diyemezler!
  #3594  
Alt 18.06.2007, 18:45
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Muhahahahahahahahahahhaa

AKP nin yaptigi her atamayi Dibine kadar arastiran ve 80 % red eden Cumhurbaskani Teröristleri Görememis mi ?..
Hazretin genel sekreteri PKK genel sekreteri Onun yardimcisi PKK li BARZANI soyu.

Bu Cumhurbaskani Tek bir Allah diyen adami Tam tesekküllü saglik kurulusu Raporu ile af etmis mi ?..

Al sana Cumhurbaskanligi Genel Sekreteri:


<a href="redirect.jsp?url=http://www.teroreodul.com/

Al" target="_blank">http://www.teroreodul.com/

Al</a> sana Genel sekreter Yardimcisi:

Sayın Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu, Barzani yandaşlarıyla akraba!

Nehrozoğlu’nun dayısı 1905 doğumlu Bahattin Erdem, Doğu Anadolu’daki tanınmış Kürtçü komünistlerden olup Barzani ailesine gönderilmek üzere doğu illerinde yardım toplama faaliyetlerini bizzat idare etmiştir.

Nehrozoğlu’nun akraba çevresindeki çok aktif Barzanicilerden biri daha var. Nezir Şemmikanlı, Nehrozoğlu’nun akrabası ve Nehrozoğlu ile aynı köyden. Süryani asıllı olan Nezir Şemmikanlı (Dedesi Süryani Melki’dir) üniversite yıllarında Barzani taraftarı öğrencilerden olup doğu mitinglerini organize edenlerdendir. Halen bölücü faaliyetlerine hızlı bir şekilde devam etmektedir. İsterseniz Nehrozoğlu’nun akrabası İsveç vatandaşı Nezir’den birkaç inci(!) dinleyelim. Diyor ki: ‘Barzani Türkiye’ye harp ilan etsin ben aşiretimle hemen iltihak ederim. Barzani soyumuzun liderliğini yapıyor, nasıl ona canımı vermem.’

<a href="redirect.jsp?url=http://www.teroreodul.com/

Türk" target="_blank">http://www.teroreodul.com/

Türk</a> Milleti Bu adam a ve Bunun yandaslarina Güveniyorsa
Askerden Tabut ile dönen evladina aglamasin !..
Cünkü Kendi düsen aglamaz !..


MESLEKTEN MEN CEZALI DOKTORLARDAN ALINAN DÜZMECE RAPORLARLA TERÖRİSTLER NASIL SALIVERİLDİ? YÜZLERCE TERÖRİSTE HASTA RAPORU VEREN DOKTORLAR KİM?


<a href="redirect.jsp?url=http://www.teroreodul.com/

Demek" target="_blank">http://www.teroreodul.com/

Demek</a> Bunlari görememis Sayin Cumhurbaskani )
Gözünde mertek mi var ?..

Rahsan in sectigi Kazma Ancak Bu kadar olur..

Ya PKK usagi; Ya da DHKPC/ kalintisi..

Hadi git simdi Anan Ekmegine Gaz yagi sürsün..

Satilmis Ibneler sizi..

)
  #3595  
Alt 18.06.2007, 22:25
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ğer bu ülkede fiili bir darbe olacaksa

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, “Genç subaylar rahatsız değil, rahatsız olanlar dış güçler, içteki uzantıları ve hiyerarşik yapıda bir yerlere gelememiş bazı askerler” diyor.

Bülent Orakoğlu"yla Yenişafak"tan Mehmet Gündem"in röportajı:



Yeni yayınlanan “Ankara"da Gölge Oyunları” kitabınızda; “Kırk yılı aşkın bir süredir sanki kontrollü, düşük yoğunlukta bir iç savaş yaşanıyor” diyorsunuz. Türkiye"de neler oluyor?

Türkiye"de iç huzur ve istikrarın bozularak kaos ortamının yaratılması ve darbe şartlarına zemin hazırlanması hedefleniyor. Bu maksatla her darbe öncesinde gördüğümüz tabloları şimdi de görüyoruz.

Kim planlıyor bu çatışma ortamını?

Bu işlerin arkasında dış güçlerin ve Türkiye"deki uzantılarının olduğu çok açık…

Şimdi yaşanan durumun merkezinde ne var, seçimler mi?

Türkiye NATO sonrası birtakım nizamnameleri bazı ülkelerden almış ve Özel Harp Dairesi gibi bazı özel birimlerin kurulması sağlanmış. Özel Harp Dairesi"ni kuran Kemal Yamak Paşa birimi savunmak için yazdığı kitapta, “biz bu nizamnameyi Amerikalılardan aldık” diyor ve yanlış anladıklarını da itiraf ediyor. Yanlış çeviriler yapmış Türkiye, insan haklarıyla, demokrasiyle bağdaşmayan ifadeler var.

Onların özel birimleri dışa, bizim özel birimler içe dönük mü çalışıyorlar?

Tercüme yanlışı dediğim şey bu. Amerika bunu işgal ettiği ülkelerde, Afganistan"da Irak"ta uyguluyor, biz ise bunu kendi halkımıza uyguladık. Devleti koruyorum diye, halkı tehdit gören bir anlayış…

İÇİ DÜŞMAN GÖREN BİR ALGILAMA VAR

O halde yaşadığımız kaoslarda, ihtilallerde, muhtıralarda Amerika"nın dışa dönük stratejilerinin etkisi büyük…


Örneğin, Erbakan G-8"in alternatifi olarak D-8"i kurduğu için 28 Şubat müdahalesi oldu. Sadece Erbakan değil, D-8 oluşumu içindeki bütün liderler aynı tarihlerde ülkelerinde iktidardan uzaklaştırıldılar. BOP"un ne olduğunu dahi tam bilmiyoruz. Bunlar 50 yıl sonrasını da düşünen planlar… Özel Kuvvetler Komutanlığı ve Toplumla İlişkiler Başkanlığı da bizde yanlış tercüme edilen birimlerdendir. Bunlar Genelkurmay"ın içindedir. 80 ihtilali öncesinde bütün eylemlerinin arkasında kontrgerillayı aramıştık. Nedir bu dendiği zaman Ecevit ve İçişleri Bakanı, kontrgerillayı Özel Harp Dairesi"nin resmi veya sivil unsurları diye tanımlamıştı. Bunlar soğuk savaş konseptine göre yetiştirilmiş, her türlü bombalama, öldürme yeteneğine sahiptirler.

Barış zamanında ne yapıyor bu birimler?

Özel kuvvetler içindeki bu sivil unsurların çok disipline altında olmadıklarını düşünüyorum.

Şu anda?

Evet şu anda da disipline edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Batı Çalışma Grubu"nun faaliyetleri sürüyor mu?

Ediyor.

Peki bu disiplinli mi disiplinsiz mi?

Daha hukuki çerçevede devam ediyor. Toplum İlişkiler Başkanlığı 28 Şubat"ta bu birimi iyi çalıştırmıştı. Biliyoruz ki, -dost ve müttefik ülkelerde dahil olmak üzere- birçok ülke Türkiye"ye ciddi anlamda uzun-kısa-orta vadeli psikolojik harekat uyguluyor. Unutmayın ki 28 Şubat topyekun psikolojik harekattır ve Türk milletine karşı yapılmıştır. Siz o birimlerinizle Türkiye"de insanların dini inançlarını iç tehdit olarak kabul ettiniz. Demirel 28 Şubat darbesinin gerçekleştirilmesinde motor görevini yaptı. Türkiye"nin darbelerle anılan bir ülke olmasında Yön hareketinin etkisi büyüktür. Şimdi de bu misyonu Kızılelma koalisyonu üstlendi. Genç subaylar sendromu ve 27 Mayıs İhtilali de bunların ürünüdür.

Genç subaylar sendromu da psikolojik harekatın sonucu mu?

27 Mayıs"tan itibaren TSK"nın üst kademesinin aşağıdan yönlendirilmesi ve hiyerarşik yapının bozulması çabaları var. Bu hâlâ uygulanıyor ama komuta kademesini ihtilale götürecek kadar bir durum yok. Yani rahatsız olan genç subaylar değil, dış güçler, onların içteki uzantıları ve hiyerarşik yapı içinde istediği yere gelemeyen bazı askerler.

HEDEF HÜKÜMETİ DÜŞÜRMEK

Siz, hükümeti düşürmek amacıyla oluşturulmuş 25 ayrı birim var diyorsunuz.


Birim dememden rahatsız oluyorlar ama Danıştay saldırısı, Atabeyler ve Küre operasyonu incelendiğinde hepsi aynı adrese çıkıyor. Burada kritik bir nokta var, TSK"da kime sorsanız Özel Kuvvetler Komutanlığı ordunun göz bebeğidir. Ancak burada bir askeri personel var, bir de eğitilmiş sivil unsurlar…

Nerede o sivil harpçiler?

Bu konuda Ecevit"le Yamak Paşa arasında gerilim yaşandığında, “Sayın genel başkan önce CHP"ye baksın, kaç tane milletvekili var Özel Harp"te çalışan” diyor paşa. Toplumun her kesiminde var onlar. Bu 25 birim kurumsal yapı değil, çeteleşmeler şeklindedir.

25 birim birbiriyle ilintili mi?

Devlet içinde hukuki yapısı olmayan ama devlet yet-kilerini kullanan bir yapı üretiyor bunları. Demirel derin devlet diyor, Ecevit kontrgerilla. Herkes kendi zarar gördüğü yerden olaya bakıyor. Aslında bir derin devlet falan yok. Çeteleşmiş yapılar var. Bunlardan birinin Ergenekon olduğu söyleniyor. Bunlar devlette üst düzey yetkileri olan birtakım insanlarla irtibatlı. Argümanları da, vatan, millet, bayrak sevgisi gibi ulvi değerler.

ÖZKÖK DÖNEMİNDE SORUN ASKERİN KENDİ İÇİNDEYDİ

Genç subaylar rahatsızlığını Özkök Paşa döneminde de dillendirdi. Büyükanıt gelince ne değişti ki 27 Nisan muhtırası oldu?


Özkök döneminde de sorunlar yaşandı ama esas sorun askerin kendi içindeydi. Nokta dergisinin ortaya çıkarttığı iki büyük darbe girişimini hatırlayın. Onlar ve kimi çeteleşmeler hep hükümeti yıkmaya dönüktür. Kurulan 25 birimin tümü mafya tabir edilen çetelerle ilişkili. Bu bir konsepttir.

Neyin konsepti?

28 Şubat sürecinin 2007 versiyonu lazımdı ve bir takım ulusalcı-kuvvacı dernekler mantar gibi türedi. Hepsinin içinde emekli asker var ve bunlar sivil toplum olarak lanse edildi. Türkiye"nin zor günler yaşadığı, yeni bir kurtuluş savaşına ihtiyaç olduğu propagandaları yapıldı. Eğer 2004 yılındaki zihniyet 2007 yılında da TSK içinde devam ediyorsa işimiz zor.

Devam ediyor mu?

Devam ediyor ama birliktelik olarak devam etmiyor.

ABD"nin darbe istediğini ancak Büyükanıt"ın 27 Nisan"da muhtıraya indirgediğini iddia ettiniz…

Bütün ihtilallerin arkasında, Türkiye"nin ABD"nin hem iç, hem dış politikada yörüngesi dışına çıkma korkusu var.

AK Parti ABD"nin yörüngesine girdi de çıkıyor mu şimdi?

ABD"nin stratejisi hep menfaat üzerine kuruludur. ABD"yle bir siyasi parti bir süre yan yana gelebilir, ama ufak bir güvensizlikte başka alternatifler ararlar. 27 Nisan muhtırası verildi, Amerika muhtıraya 13 gün sessiz kaldı. Fakat yine de ABD"yle Genelkurmay Başkanlığı arasında bir sıkıntı var.

Gül"ün cumhurbaşkanı olamamasında bunun da payı olabilir mi?

RP"ye kapatma davası açtığında yardımcım Hanefi Avcı"yı Vural Savaş"a gönderdim; “Ben davayla darbeyi engelliyorum” demiş Savaş.

BÜYÜKANIT DA BİLİNÇLİ HAREKET ETTİ

Anayasa Mahkemesi"nin 367 şartı da bir darbe engelleme çabası mıydı?


Burada anayasal organlar kullanılarak Türkiye sıkıntıya giriyor denilerek hukuktan sapılmıştır. Hilmi Özkök devrinde demokraside zaaf olmadı. Büyükanıt geldiğinde de umutluydum, çünkü istihbarattan geliyordu, daha bilinçli hareket etme imkanı vardı. Yine de bilinçli hareket ettiğine inanıyorum. Büyük sıkıntılara rağmen darbeyi muhtıraya indirgedi.

ABD darbe olmasa da muhtıraya razı mı?

Yeni beklentiler mümkün. Mitingler, çeteleşmiş odaklar, terör hepsi hükümeti istikrarsızlaştırmak için. Bu hükümet -ekonomi de iyi oysa- terör konusunda başarısızdır imajı yaratılmak isteniyor. PKK birden hortladı ve daha etkin eylemler yapmaya başladı. Şehit cenazelerinde hükümete karşı atılan sloganlar bir merkezden organize ediliyor, orada provokatörler var…

Bazı çevreler terörün tırmanışında askerin de etkisi olduğunu ima ediyorlar…

Böyle bir şey yok elbette, ama şu var; bazen kurumsallık dışına çıkan cuntaların yapmak istedikleriyle, dış güçlerin yapmak istedikleri birleşiyor. Türkiye bir Kürt-Türk çatışmasına götürülüyor. Devlet kurumları arasına nifak tohumları sokuluyor şehit cenazelerinde.




Darbe isteyen sivil cuntacılar her yerde var


“Darbe geliyor, ben de başbakan olacağım. Sana da bir şeyler düşünelim” diyen siyasi lideri ciddiye aldınız mı?

Hayır, ama ben bunu Türkiye"de var olan o çarpık zihniyetin bir kere daha sorgulanması için gündeme getirdim, adını vermedim ki bu tür faaliyetler içine giren siyasi partiler kendilerine çeki düzen versinler, oyuna gelmesinler.

Konuyu ortaya atıp ismi meçhul bırakmayı bir strateji olarak mı sürdürüyorsunuz?

Gerektiğinde söylerim ama söylememeyi tercih ediyorum. Çünkü bir tek o değil bu tür hesaplar yapanlar, bu gözle bütün partilere bakmak lazım, kimler giriyor, kimler çıkıyor, ne tür tavır ve söylem değişiklikleri var… Yani demokrasiye ne kadar sadakat içindeler..

Nedir o liderin adresi?

Milliyetçi-muhafazakar vurguları da olan yeni ulusalcılık… Küçük ve etkisiz bir parti. Aslına bakarsanız o şahısla görüşme isteği ilk benden geldi. Bu tür faaliyetler içinde olduğunu bildiğim için olayı tespit etmek istedim. O da toy bir siyasetçi gibi anlattı bunları.

Görevli mi gittiniz?

Resmi görev değil…

Bu bilgiyi devletin ilgili birimleriyle paylaştınız mı?

Gereğini yaptım…

Bir gün açıklamanız gerektiğinde ya reddederse…

Güçlü delillerim var…




MSGB hükümete provokasyonla imzalatıldı


Güvenlik siyasetinin oluşmasında asker ne kadar etkili?

Bunlar Milli Güvenlik Siyaset Belgesi türü belgelerle belirleniyor. Bunlara siyasette imza attı ama oluşmasında irade askerindir. Asker çalışır, yazar ve siyasetin önüne getirir. Ama bu hükümet AB uyum yasalarını hazırlarken büyük sıkıntılar oldu, MGSB"nin iç ve dış tehdit anlayışına müdahale etmek istedi.

Edebildi mi?

Bir generalin ağzından cevap vereyim; Tanrıverdi Paşa dedi ki; MGSB ilk defa askerlerle siyasiler arasında müzakere edildi, karara bağlandı ama bakanlar kurulu imzalamadı. Çünkü iç tehdit algılaması değişmemişti. Paşa; “Hükümete birtakım provokasyonlarla imzalatıldı” dedi. Hükümet 6-7 ay sonra imzaladı.

Mehmet Ağar, muhtıradan haberim olsaydı oylamaya katılırdım dedi. Mumcu"nun da muhtırayı bildiğini ima eden açıklamaları oldu. O akşam ne oldu da siyaset kilitlendi?

28 Şubat"tan 27 Nisan"a gelen sürece bakarsak, sanki Türkiye"de askeri vesayetin güçlendirilmesiyle ilgili bir master plan uygulanıyor. Komuta kademesinin de, siyasetin de önündeki manevra alanı daraltılıyor. Bunu planlayanlar iktidarın anti demokratik bir şekilde uzaklaştırılmasını bekliyorlar. Fakat Genelkurmay"ın üst kademesi böyle bir şeyi istiyor gözükmüyor.

Alan daralması askeri bir yanlışa iter mi?

Mumcu"nun danışmanlını da yapan Hüseyin Kocabıyık dedi ki; hem Mumcu hem de Ağar Türkiye"de fiili bir darbe olacağını biliyorlardı, bu yüzden oylamaya girmediler. Ağar"ın iki milletvekiliyle görüştüm, “kesinlikle girecektik. Ne olduysa o gece oldu ve Ağar fikir değiştirdi, telefonlarını kapattı” dediler. TSK adına hareket ettiklerini söyleyen “sivil cuntacılar” var, bu tür durumlarda devreye girerler.

Biz bunları tanıyor muyuz?

Bunlar her parti içinde vardır, partiyle TSK arasında bağlantı kuran, ilişkileri yürüten kişi olarak lanse ederler kendilerini.

ANAP Genel Merkezi"nin çevresinde tanklar gözüktü mü o günlerde?

Erkan Mumcu"ya bir arkadaşımla not gönderdim; “bunu ver, oylamaya kesinlikle katılsın” dedim. Çiller döneminde de darbe olacak mı diye sık soruyorlardı bana. Meral Akşener"e, eğer bu ülkede fiili bir darbe olacaksa 72 saat önceden haber alırız demiştim. Bugün de aşağı yukarı böyledir.
  #3596  
Alt 19.06.2007, 00:20
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Hayatiniz yalan olmus !

Camur at izi kalsin...
Sizin her tarafiniz yalan dolan sahtekarlik olmus !
Tipki müslümanliginiz gibi ! :-))
müslümanlarmismismismismismismis :-))
Hangi kitaba göre !? :-))
KAFIR YOBAZLAR sizi ! :-))
  #3597  
Alt 19.06.2007, 11:14
Benutzerbild von halitpasa75
halitpasa75 halitpasa75 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Dogru!

Dogruya dogru. Hepiniz ermenisiniz dedik Tandogan"da, Caglayan"da, Cnakkale"de, Manisa"da, Izmir"de, Samsun"da.

Cünkü AKP´liler, dinciler, hepiniz ermenisiniz!

Ayna`ya bakip küfür etme. Hakli olabilirsin, ancak yine de kendine küfür etmen hic hos degil.
  #3598  
Alt 20.06.2007, 18:13
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard uyuz kefere

) &gt 1386 km....
  #3599  
Alt 22.06.2007, 00:30
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard DINCI YOBAZ KAFIRLERIN ASKER DÜSMANLIGI

Türkiye’nin en sağlam-yozlaşmamış ve bunca gayrete rağmen, milletin saygınlığını kaybetmemiş kurumu, hiç kuşkusuz, Türk Silahlı Kuvvetleridir- Ordu sağlam kural ve gelenekleriyle, .Anayasal konumu ve görevleriyle. Türkiye Cumhuriyeti’nin, rejimin garantisi –son sigortasıdır. .
Bu.”nev’i kendisine özgü” , bir Türkiye gerçeğidir!- ve bugünün koşullarında, başka ülkelerde olduğu gibi, “Orduya gerek yok, rejimi demokrasi diğer kurumlar hükümetler ve siyasetçiler, bu garantiye lüzum kalmadan koruyabilirler” diyebilecek bir ortam,maalesef, yok… Tıpkı “barışı ve ülkenin sınırlarını korumak için askerlere ve orduya gerek yok” diyemeyeceğimiz gibi… Bu da - “savaş karşıtlarının dedikleri-, safdillik, hatta “aptallıktır! . Ve vatan hizmetini erkekçe yapmayı güya vicdani, hakikatte, psikolojik özürleri yüzünden yapmayı ret etmeleri de. Bence “vicdansızlıktır” .

Şimdi TC’nin, son savunma hattı kırılmak. Laik ve üniter devletin son sigortası içerden ve dışardan gevşetilmek isteniyor. Devleti ortasından ve en sağlan noktasından çatlatmak istiyorlar!
AKP, kendi ı amaçlarının uygulanmasında, Orduyu en büyük engel görüyor. , AB- Avrupalılar Amerikalılar da, kendi amaçlarına –Türkiye’yi “ hazmedip” , posamızı çıkarmak, Güneydoğu projelerinde lejyoner olarak kullanmak amaçlarına engel telakki ettikleri için,. Türk Ordusundan rahatsızdırlar.

Bunun içindir ki, AB “komiserleri” TÜRK Generallerini. Adata PKK terörünü tahrik eden “provokatörler” ilan ederler ve her İlerleme Raporlarının başında Ordunun etkinliğini azaltmak talebi gelir. Ve AKP’nin. AB"nin, hatta ABD’nin bu husustaki amaçları birleşir! Eğer TSK olmasaydı veya ordumuzu. Danimarka veya Hollanda orduları gibi saçlı sakallı uyuşturucu bağımlısı askerleri gibi, kışlaya soksalar veya saray muhafızları yapsalar, ne kadar mutlu olacaklar!

Bugün, 12 Mart ve 12 Eylül askeri müdahalelerini, bu hareketleri gerektiren sebebiler ve asıl suçluları unutarak ve unutturarak, hatta “kahraman mağdurlar” ilan ederek ,,rahat koltuklarından eleştirenler, o müdahaleler olmasaydı nerede olurduk ve eğer TSK bu müdahalelerden sonra da, kendi iradesiyle demokrasinin geriye gelmesini sağlamasaydı ne olurdu? O müdahalelerin bazı yanlış uygulamaları eleştirilsin ama herhalde şimdi ,bunlar, TSK"nin sırtına yüklenmesin… Tarihi objektif ve dengeli okumak yorumlamak gerekir.
  #3600  
Alt 22.06.2007, 10:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard YAHUDI usaklari dinci müslümanlar...

Alem dergisinin gecesine katılan Cem Hakko içkiyi fazla kaçırınca kelimenin tam anlamıyla saçmaladı. Söylediği sözleri başka türlü açıklamak mümkün değil.

Neler mi dedi? İşte Cem Hakko"nun ağzından çıkan laflar;
"22 temmuz’dan sonra neler olacağını göreceksiniz, bizi azınlık görenler bu ülkedeki patronların kim olduğunu öğrenecekler.
Cem Uzan dahi üç sene önce elimi öperdi şimdi bizden oy istiyor.
Amerika ne derse o olur, biz ülkenin musevi vatandaşları olarak patronuz… Siz işçisiniz. Vakko olarak da hepinizi biz giydiriyoruz, bayıla bayıla, övüne övüne Vakko’dan giyiniyorsunuz. Çukurova Grubu’na da reklam veriyoruz, bu gece de benim paramla oluyor, sinirlendirmeyin beni keserim reklamları.”

Bu konuşmalara tanık olanlar büyük bir şaşkınlık yaşadı.

akp döneminde doguda yahudilere toprak satilmasi simdi beni sasirtmadi...
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu