Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #3851  
Alt 30.07.2007, 22:19
Benutzerbild von beyazoglan
beyazoglan beyazoglan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YAHUDI MEDYASININ AGZIYLA KONUSMA REBELL

Biliyormusun senin gibi militarist, halk düsmani, demokrasiden nasibini almamislarla, yahudi medyasinin söylemi ne hikmetse hep ayni. Tüm dünya medyasi Türkiyede demokrasinin galip geldiginden bahsederken, senin siyonist patronlarin bak neler yazmislar, oku, sen oku millette senin kime hizmet ettigini görsün !!!

İsrail’de yayınlanan Jerusalem Post gazetesi, AK Parti’nin seçim zaferinin “kesinlikle kutlanacak bir şey olmadığını” yazdı. Gazete, Türkiye’de ordunun rejimi koruma konusundaki gücünün de azalmaması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.

Gazetede Küresel Uluslararası İlişkiler Merkezi Türkiye Çalışmaları editörü Barry Rubin tarafından kaleme alınan köşe yazısında, Türkiye ile ABD’nin artık müttefik olmadığı, AKP Hükümetinin İran’la, ABD’ye göre daha rahat olduğu ifade edildi. Uluslararası basının AKP için “ılımlı” nitelemesinde bulunduğuna dikkat çekilen makalede, ancak AKP’nin ciddi tehlikeleri olduğu ve yakından izlenmesi gerektiği kaydedildi.

Uluslararası basın kuruluşlarının, AKP’nin İslami kökleri olmasına karşın Türkiye’nin AB üyeliğine ve güçlü bir ekonomi oluşturmasına odaklandığına vurgu yapılan makalede, bunun AKP tarafından projelendirilen bir imaj olduğu ve bunu kabul etmek içinde ortada bazı kanıtlar bulunduğu ifade edildi.

“AKP’NİN UZUN DÖNEM AMAÇLARI RAHATSIZ EDİCİ”

Halkın yarısının AKP’ye İslami bir amaçları olmadığına ikna oldukları, ekonominin de iyi gitmesi nedeniyle oy verdiğini yazan Rubin, ancak yine de AKP’nin “iyi huylu” olduğuna dair şüpheler oluşması için kanıtlar bulunduğunu kaydetti.

Makalede, AKP’nin uzun dönem amaçlarının rahatsız edici olduğu değerlendirmesi yapıldı. Kimsenin ne olacağını bilmediği ifade edilen makalede, “Eğer dünya tehlikenin farkında değilse, ki en kötü senaryoda öyle, sorunu abartmayalım ama yok da saymayalım” denildi.

Dış politika ele alındığında, AKP’nin ABD’ye nazaran İran’la daha rahat olduğu değerlendirmesi yapılan makalede, AKP’nin Orta Doğu’da, Irak, Lübnan, Mısır ve Filistin’de radikal İslam’ın yenilmesini isteyip istemediği de sorgulandı.

Makalede, AKP’nin Türkiye’de radikal İslam’ı empoze etmek istemese de yurt dışındaki radikal İslam’a da düşman olmadığı yorumu yapıldı.

“ABD VE TÜRKİYE ARTIK MÜTTEFİK DEĞİL”

Bir zamanlar Batı yanlısı olan Türkiye’nin şimdi tarafsız olduğu değerlendirmesinde bulunulan makalede, “1946’dan bu yana süren ABD-Türk ittifakı öldü. Bu iki ülkenin düşman olduğu anlamına gelmez. Hala iyi ilişkileri var. Silahlı kuvvetleri geçmişte olduğu gibi aynı şekilde düşünüyor olabilir. Ancak iki Hükümet artık gerçekten müttefik değiller” ifadeleri yer aldı.

PKK’nın bir terör örgütü olduğu ve Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ele geçirmek istediği belirtilen makalede, ancak asıl sorunun bu olmadığı, iki hükümetin (Türkiye ve ABD) farklı taraflarda olduğu kaydedildi.

Makalede, AKP’nin ekonomik bir krizle de karşı karşıya kalabileceği değerlendirmesi yapıldı.

AKP’nin Meclis çoğunluğu yanında Cumhurbaşkanını da seçerse çok büyük bir güce sahip olacağına dikkat çeken Rubin, AKP’nin yargıçları seçerek yasaları düzenleyebileceği, Genelkurmay Başkanını seçerek ordunun müdahale yeteneğini engelleyebileceği, bürokrasiyi yandaşlarıyla doldurarak siyaseti İslami gündeme yaklaştırabileceğini yazdı.

“ORDUNUN GARANTÖRLÜĞÜ DEVAM ETMELİ”

Makalede, son olarak AKP’nin baskı altında tutularak merkezde kalması gerektiği değerlendirmesi yapıldı. Makalede, “Bu, Ordunun Türkiye’de demokrasi için garantörlüğünü devam ettirmesi, basının yıldırılmaması, mahkemelerin bağımsız kalması demek. Bu kontrol mekanizmalarında meydana gelecek erozyon, beraberinde bir felaketi de getirebilir” denildi.
  #3852  
Alt 30.07.2007, 23:29
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard tayyip ve Ergün Poyrazi tutuklattirdi...

Ergün Poyraz tayyip, abdus gül ve akp hakkinda gercekleri belgeleriyle kitab yazdigi icin
( musanin cocuklari emine vetayyip, musanin gülü, musanin akp`si ) kitablarinin toplatilmasi icin mahkemeye verildi.

Ama yalan yanlis, iftira atmadigi icin, yazdiklarini belgesiyle sundugu icin tayyipin abdusun ve akp`nin davalari red edildigi icin secimden hemen sonra Ergün Poyrazi tutuklattirdilar ve elindeki tüm belgelere el koydurdular !

Iste tayyipìn ve akp`nin demokrasi anlayisi !
Türkiyenin artik nazi almanyasindan hic farki yok !
Muhalif insanlar tutuklaniyor, terrörist ilan ediliyor ve hapise atiliyor !

Neymis Ergün Poyrazin sucu !?
Tutuklanma ve hapse atilma nedeni:
terrör örgütüne üye olmak ve devletin gizli belgelerini ele gecirmek !

Ulan serefsizler daha dün ceza evinde pkk`ya üye oldugu icin galtagin birini ceza evinden cikarip meclise soktunuz ve bir sürü maas veriyorsunuz. Bu galtakla beraber meclisde daha 22 pkk üyesi var. Her biri devlet maas alacak, her türlü imkandan saglanacaklar.
Serefsizler hic utanmadan yabancidil diye Türkceyi veriyorlar hic kimse birsey demiyor !

Iste size akp ve onlarin demokrasisi ! :-))

Kimi dangalaklarda, yok RebeLLYeLL yahudi medyasinin diliyle diye geveleniyor ! :-))

Sizin pesinden kostugunuz soyu sopu belirsiz tayyip ve abdus pezolarinin yahudilere usaklik yaptigini belgeledigi icin Ergün Poyraz bugün hapisde !
Kitablarini toplatamadilar, tazminat davalari red edildi simdi devletin verdigi gücle orosbuluklarina bir yenisini ekliyorlar !
  #3853  
Alt 30.07.2007, 23:47
Benutzerbild von cagdasturk
cagdasturk cagdasturk ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ERGÜN POYRAZ BIR CETE ÜYESIDIR !!!

Senin o salya sümük savundugun Ergün Poyraz, Türkiyedeki masum insanlari bombalayip katleden, cani bir cetenin, hain bir üyesidir. Ayrica yazdigi o bastan sona iftiralarla dolu kitapta yine bu cetenin bir tezgahidir. Zaten kitapta celiskilerle doludur, bir insan hem asiri dinci müslüman, hem yahudi, hem ermeni nasil olabiliyor kimse anlamis degil, sonuc olarak komik bir kitap. Böyle salya sümük aglamakta haklisin aslanim, maskeleriniz teker teker düsüyor, eee korkunun ecele faydasi yokmus..
  #3854  
Alt 31.07.2007, 16:55
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard o it yazdi

sende yeni evlenmis gelinin, gerdek gecesinde erkegin uckuruna atladigi gibi, olay abaliklama atladin degilmi

isine gelirse yazilanlar icin hemen dogru diyorsun degilmi

46.6

aslinda yüzdelik oy orani

ama senin anirmana bakilirsa yüzde yerine sana giren santim olarak degistirmek lazim

hadi yaylanda ense trasini görelim
  #3855  
Alt 31.07.2007, 20:49
Benutzerbild von cagdasturk
cagdasturk cagdasturk ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YENI DÖNEMIN ILK ISIKLARI…

Kaldığımız yerden devam ediyoruz… Abdullah Gül tekrar Cumhurbaşkanlığı adayı olacak, toplantı yeter sayısı bir sorun teşkil etmeyecek ve 11. Cumhurbaşkanı TBMM tarafından en geç üçüncü turda seçilecek.

Evet, seçimlerin haftası doldu.

Ve yeni dönemin ilk ışıkları belirmeye başladı.

Türkiye"nin bir filmi geri sarar gibi, askeri muhtıranın bir gün öncesine, 26 Nisan 2007 tarihine geri döndüğü ortada. Aradaki tek fark yüzde 47"lik devasa bir oy oranı ve bu oranının siyaset mekanizmasına sağladığı “devasa meşruiyet…”

Yeni dönem, bu meşruiyet dalgası, bu demokrasi iradesi üzerine kurulu olacaktır. Türkiye kısa bir süre sonra bu dalganın ve bu iradenin etkisiyle bir önceki dönemin kurumsal krizini aşacaktır.

Bu durum Türkiye için hem bir rahatlama hem bir başlangıç olacaktır.

Bir kere siyasi alan sembolik ve fiili olarak genişleyecektir. Askeri vesayet rejimi en önemli cihazından mahrum olduğu oranda “sivilleşme” süreci biraz daha derinleşecektir.

Öte yandan Yasemin Çongar"ın ifadesiyle Türkiye “toplumla, dünyayla ve devirle barışık bir cumhurbaşkanına sahip olacak”, Gül"ün muhtemel cumhurbaşkanlığıyla birlikte özellikle dış politik alanda ve demokratik reformlar konusunda güçlü ve birleşik bir yürütme iradesine kavuşacaktır.

Rahatlamanın sadece politik değil, psikolojik olduğunu da söylemek lazım…

Nitekim merkez medya da seçim sonuçlarıyla ilgili ilk şoku atlattıktan sonra, AK Parti"nin neden ve nasıl yüzde 47"ye ulaştığı sorusuna, ilginç bir şekilde “AK Parti 5 yıl boyunca başarılı olduğu için” yanıtını vermeye başladı.

Bildiğini ve gördüğünü ilk kez ifade etmeye başladı Türk basını:

AK Parti hükümetini düne kadar yerden yere vuran basın şöyle diyordu, AK Parti başarısını şöyle açıklıyordu:

Ülkenin 80 yılının büyüme ortalaması yüzde 3-3,5"ken, dış konjonktürün de yardımıyla AK Parti döneminde bu oran yüzde 7"lere ulaşmıştı. Üstelik tek haneli enflasyon oranlarıyla…

Yatırımda, milli gelirde, satın alma gücünde, hatta istihdamda artışlar olmuştu. Sağlık ve enerji alanında devasa reformlar yapılmıştı. Dahası dayanışma kurumları işler hale getirilmişti.

Güneydoğu da epey öğretici oldu merkez medya ve Türkiye için…

Gerçekten de temel hak ve özgürlük alanının genişletilmesi ve demokratik reformlar sonucu Güneydoğu"da tek bir siyasi görüşün kurduğu hükümranlık kırılmaya başlamıştı. Bu durum AK Parti"ye bölgede büyük bir oy artışı getirmişti.

Evet, asıl önemli olan demokrasinin ağır ve riskli de olsa, derin sorunları kalıcı bir şekilde çözme gücünün bir kez daha ortaya çıkmasıdır. Nitekim uzun süredir çoğulculaşma eğilimi taşıyan Güneydoğu toplumsal dokusu, siyasi açıdan da aynı arayışta olduğu ortaya koymuş ve demokratik reformlara bu açıdan yanıt vermiştir.

Artık bu ülkenin meseleleri bellidir.

1. Çıtayı daha yukarı çıkarabilmek için siyasi rekabetin refah ve özgürlük temaları etrafında yapılabilmesi...

2. Sivil aktörlerle, sivil bir anayasayla, siyasi tabuların tasfiyesiyle, hukukun ülkeye gerçekten egemen kılınmasıyla, demokratik adımların derinleştirilmesi…

3. En önemlisi devlette, hükümette ve uygulamada demokrasinin görünür hale getirilmesi…

Hiç zor değil…

Biraz akıl, biraz ilke, biraz gayret…

Yeter ki gölge eden olmasın…


Ali Bayramoğlu
  #3856  
Alt 31.07.2007, 23:03
Benutzerbild von cagdasturk
cagdasturk cagdasturk ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard A.M:"CUMHURBASKANI ESI BASÖRTÜLÜ OLMALI"

Türk demokrasisinin çok partili döneme geçtiği ilk 10 yıla rekor destekle imza atan Menderes’in oğlu Aydın Menderes Cumhurbaşkanı eşi başörtülü olmalı dedi.

22 Temmuz seçimlerinin AK Parti’ye yeniden ve daha güçlü bir destekle iktidar yolunu açması, bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından, merhum başbakan Adnan Menderes dönemine atıfla, "siyasi zafer" olarak duyuruldu. Türk demokrasisinin çok partili döneme geçtiği ilk 10 yıla rekor destekle imza atan Menderes’in oğlu Aydın Menderes, 1960’dan beri Türkiye’de hangi vesileyle olursa olsun babası Adnan Menderes’in adının anılmış, hatırlanmış olmasını minnetle karşılıyor. Son cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde DYP lideri Mehmet Ağar ve ANAP lideri Erkan Mumcu’ya en ağır uyarıları, eleştirileri getiren isimdi Aydın Bey. Bugünlerde "Meclis’e girmememiz hataydı" diyen Ağar’ı o gün Aydın Menderes, "Yeter söz milletindir" anlayışını, "Yeter, söz devletindir" anlayışına çevirdiği gerekçesiyle suçlamıştı. Türk siyasetinin boynuna geçirilen "darbe ilmiklerinin" ilk mağdurlarından biri onun babasıydı çünkü. Hassasiyeti de bundandı. Milletin iradesini eninde sonunda ortaya koyacağını da birkaç ay önce güçlü bir şekilde altını çizmişti. AK Parti’nin siyasi başarısı, MHP ve CHP’nin durumu ile cumhurbaşkanlığı seçimlerini Menderes ile konuştuk.

- Seçim sonuçlarının anlamı ne, bu bir siyasi zafer mi?

Seçim sonuçları büyük bir sürpriz olmadı benim için. Ancak AK Parti’nin belki oyları iki-üç puan tahminimin üstünde çıktı. Asgari yüzde 42 oy bekliyordum. İki seçmenden biri AK Parti’ye oy vermiş. Bir siyasi zaferdir bu. Bunun sebepleri filan tartışılır; ancak büyük bir başarı olması tartışılmaz. Kesin ve açıktır.

MİLLET İRADESİNİ GÖSTERMEMİZ GEREKİYOR

- Babanızın başarısına atfen 50 yıllık rekor kırıldı dendi…

Oy yüzdesi itibariyle 1950-54-57 Demokrat Parti, 1965 Adalet Partisi’nin aldığı oylardan biraz geride; ancak 1969 AP’sinin aldığı oyla aynı seviyede. Sadece Tayyip Erdoğan’ın değerlendirmesinde Demokrat Parti 50’den 54’e oylarını artırarak ikinci defa iktidar olmuştur dedi. Demokrat Parti, yüzde 56,7’lik oran ve 5 milyon küsur oyla hâlâ en yüksek oy alan parti durumunda. Ama Erdoğan haklıdır, AP 1969’da ikinci kez seçilirken oran olarak oylarında yüzde 5’lik bir düşüş olmuştur. Ve Anavatan Partisi de 1987 seçimlerini kazanırken 35’e düşüp gerilemişti. İkinci defa iktidar olmanın tek örneği değildir AK Parti. Ama DP’den sonra oylarını artırarak iktidar olan ikinci parti konumundalar. Bu da bu büyük zaferi daha da fazla taçlandırmış oluyor.

-Seçim sonucu yorumlarından biri "Halk, siyasetin siyaset aktörleri dışında yapılmasını istemiyor" oldu. Sonuç bunu gösteriyor mu?

Çok açık. Muhalefet partilerine, özellikle de CHP’ye seçmen, cumhurbaşkanını mahkeme seçecekse, git seni de mahkeme seçsin, dedi. Benden niye oy istiyorsun? 26 Nisan’da CHP ile ANAP ve DYP Meclis’e girmemek suretiyle, 27 Nisan’da bir de e-muhtıra, iki üç gün sonra da Anayasa Mahkemesi’nin 367 ile ilgili kararı eklenince millet kendi iradesini kısıtlanmış, önü kesilmiş olarak gördü. Ve bunun karşısında da çok açık bir tavır koydu. Bu da AK Parti’ye çok oy kazandırdı. 2002’de yüzde 34 oy olan bir AK Parti’nin oylarını en az bir 10 puan artırmıştır bu 26-27 Nisan süreci. Bunu bir büyük başarıyı küçültmek için söylemiyorum. Ama burada milletin kendi iradesine ve demokrasiye sahip çıkışını seçimler münasebetiyle görmemiz ve göstermemiz gerekiyor.

BU SONUÇ, GELECEĞE IŞIK TUTMALI

- Neden?

Herkes bundan üstüne düşen dersi çıkartsın diye. Yoksa seçim sonuçlarının çok fazla geriye dönük okunmasından yana değilim. İleriye dönük okunmalı sonuçlar. Geriye okuma siyaset sosyolojisi ve medyanın işi. Siyasetçiler ve halk geleceği doğru okumalı.

- Merkez sağın iki partisiyiz diyen DYP ve ANAP da artık yok. Bunun sebebi nedir? Merkez sağ ortadan mı kalktı?

Merkez sağ artık AK Parti’dir. Zaten 2002’de bu gözükmüştü. Ya da AK Parti merkez sağ. İster öyle söyleyin ister böyle.

- Fark ne?

Hiçbir fark yok. İsterseniz merkez sağı tarif edin, oradan AK Parti; AK Parti’yi tarif edin, oradan merkez sağ yorumları çıkar.

- Genel çerçevesiyle merkez sağ nedir? Tarifiniz ne?

Merkez sağın, ideolojik bir tarifini yapmak zor bence. Türkiye’de şu hususu gözden uzak tutmamak lazım; iktidara gelenler zaten merkez sağ oluyor. Türkiye’de iktidarın rengi merkez sağdır. AK Parti merkez sağdır dememizin sebebi, bugüne kadar merkez sağın yürüttüğü siyasete ve söylemlere sahip çıkmıştır. Kendinden önceki hükümetten farklı bir şey de yapmamıştır. Ama yaptıklarını doğru ve başarılı yapmıştır. Diğerleri gibi eline yüzüne bulaştırmamıştır. Yoksa bugün ne AKP, ne MHP’yi daha ideolojik tanımlamak zordur. İcraatlarıyla tanımlamak mümkündür. İlla merkez sağ olmak da iyi bir şey değildir. Bugün Türkiye’de merkez sağ olmamak da gerekebilir. Bunu çok da kutsamamak lazım.

CHP VE MHP İÇİN GEREKEN…

- Merkez sağ iktidarsa, şimdi yaşanan muhalefetsizlik mi?

Bir yerde öyle. CHP bundan sonra zor bir dönemden geçecek. Kolay kolay kendini toparlayamaz. Deniz Baykal’ın gitmesi de hiçbir işe yaramaz. Kim gelirse gelsin yerine, olmaz. Mustafa Sarıgül deniyor. Sarıgül, Baykal ile kıyaslanınca onun karikatürü bile olamaz. Seçim gösterdi ki CHP, 1940-50’lerdeki tek parti zihniyetindeki CHP’ye döndü. Temel yanlışı bu. Ne zaman yaptı bu hatayı? 27 Nisan’da Meclis’e girmeyerek. Bugün Meclis’te temsil edilemeyen partilerden, büyük bir muhalefet başarısı ve iktidar alternatifi gözükmüyor. Burada MHP önemli hale geliyor.

- MHP ana muhalefet olma şansı mı yakaladı?

Becerebilirse öyle. MHP bunu başarabilirse sayısal olarak hiç önemi yok. Rahatlıkla ana muhalefet odağı olur. Becerebilirse, kendini merkez sağa, merkeze taşıyabilir. Altını çiziyorum, kendini Türkiye’nin her yerinden oy alabilecek bir parti haline getirirse MHP’lilerin önlerinde altın bir fırsat duruyor. Ama bugünkü genel başkanı ve yönetimi bende otomatik olarak bu fırsatı değerlendirebileceği gibi bir izlenim oluşturmuyor.

- Ne tavsiye ediyorsunuz?

Türkiye’nin her yerinden, her kesiminden oy alabilecek bir parti nasıl olunuyorsa onu olacaklar. Başka yolu yok. İsterlerse mümkün olur, ama o sıçramayı göstermek, o iradeyi ortaya koymak, yenilemek, değiştirmek kolay bir iş değil. Ümitsizliğim o noktada. Nasıl olsa böyle bir parti çıkacak günün birinde. AK Parti ilelebet iktidar değil.

REFERANDUMDA ERDOĞAN’A PAS VERİLDİ

- Cumhurbaşkanı seçilemeyen bir tablodan sonra yapılan bu seçim bir anlamda referandum muydu?

Evet öyle. İki seçim bir arada yapıldı. Millet hem genel seçim için hem cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanmış oldu.

- Kim cumhurbaşkanı seçilmeli peki?

Özde milletin dediği olacaksa, Abdullah Gül’ün seçilmesi lazım. Sözde milletin dediği olacaksa, kim seçilirse seçilsin, fark etmez. Gül’ün tek eşdeğerdeki alternatifi Tayyip Erdoğan’dır. Eş ağırlıkta olmasa da Meclis’in seçeceği cumhurbaşkanının eşi mutlaka türbanlı olmalıdır. Yoksa yüzde 50’nin de pek bir anlamı kalmaz.

- Neden? Bu oylar taşıma oylar mı?

Hayır oylar taşıma değil, geçici değil. Millet işi bitirdi. Bundan sonra top Erdoğan’ın ayağında. Golü o atacak, size gol pasını vermiş millet, hem de kaleci yok, Erdoğan boş kaleyi görüyor. Ofsayt yok. Atarsa gol olacak. Aksi takdirde milli irade Çankaya’nın eteklerinde kalır.

YENİ CUMHURBAŞKANININ EŞİ BAŞÖRTÜLÜ OLMALI

- Aday Gül olmadı, Erdoğan da olmadı. Ne olur?

Üç ihtimali de söylüyorum bakın… Abdullah Gül ilki. Hayır Gül olmayacak diyorsa Tayyip Bey olacak. Arkadaşlık başkadır, siyaset başka. Siyasette eşit ağırlıktadır bu işler. Bunlar olmuyorsa eşinin başı örtülü birini Çankaya’ya çıkartmak için AK Parti’nin her şeyi yapması gerekir.

- Siyaset dışı aktörler nerede olur yeni süreçte?

Nerede olurlarsa olsunlar. O artık milletin meselesi değil. O AK Parti’nin meselesi. Bundan sonra milli iradeyi seçmen gelip Ankara’da mı koruyacak? Böyle bir görevi var mı? Milli iradeyi korumak için iki kişiden biri AK Parti’ye vermiş sandıkta. Bundan sonra o onun vazifesi. Yani millet mazeret dilekçesi kabul etmez. Ha şu 367 konusu var. Eğer 367 konusunda CHP-MHP Meclis’in önünü tıkar ve bundan dolayı Erdoğan, Abdullah Gül’ü veya eşi başörtülü birini cumhurbaşkanı yapamazsa, izleyeceği yol şu olmalıdır. Geçici olarak cumhurbaşkanı seçilir ve tekrar devreye cumhurbaşkanını halk seçsin denir, referandum sandığı konur.

- Yani cumhurbaşkanını parlamenter sistem yerine halkın seçmesi için geçici bir cumhurbaşkanlığı öneriyorsunuz.

Evet. O zaman AK Parti’nin diyeceği ya Abdullah Gül’ü Meclis’te seçelim ya da cumhurbaşkanını halk seçsin. Şimdi biz seçelim, ama zaten referandum var, buna gitmiş iş. Bunlar olmuyorsa, benim belirlediğim bir adaya siz oy vereceksiniz diyecek. Yani bu seçimde, AKP milli irade imtihanı verecek. Şartlar zordur, ama bunu getirmiştir.

MHP ENGEL OLURSA CHP’LEŞİR

- Yeni Meclis tablosuna baktığınızda erken seçim gözüküyor mu? Sorunsuz cumhurbaşkanı seçilebilir mi?

Cumhurbaşkanlığı seçimi için kilit parti MHP. Bence MHP geleceğe oynayacaksa, hiç olmazsa bizim söyleşinin çıktığı günün ertesi günü, eşinin başı örtülü biri cumhurbaşkanı olmasında mahsur görmediğini açıklaması lazım. Olay budur.

Yapmazsa, MHP küçülür, büyüyemez. Peki AKP sıradan birini cumhurbaşkanı yapmasını oy verenlere, ne yapalım bu kadar oldu, Türkiye’nin şartları zordu. Uzlaşmayla hareket ettik, cumhurbaşkanlığından daha çok önemli olan iktidardır derse ve bunu kabul ettirecekse onu bilmiyorum. O AK Parti ile seçmenine bağlı. Bu işin baş aktörü iki kişidir artık. Birisi Tayyip Erdoğan, öteki Devlet Bahçeli. Zira alınacak kararlar AKP iktidarı ile MHP’nin geleceğini çok yakından ilgilendiriyor. MHP bunu yapmadığı takdirde, CHP’lileşir.

BİRLEŞMEMENİN FATURASI ANAP’A DEĞİL, DYP’YE KESİLDİ

- ANAP lideri Mumcu ile DYP lideri Ağar nerede hata yaptı?

ANAP beni ilgilendirmez; DYP 2002 büyük kongresinden itibaren ne yaptıysa yanlış yaptı. Düz ovada siyaset söylemi, Benelüks modeli yanlıştı. Merkez sağ bunu kabul etmez. Başbakan Türkiye’nin her yerinde ‘tek devlet tek millet, tek vatan tek bayrak’ dedi. AKP’nin aldığı oyların kodların biri de budur. Yoksa AK Parti MHP gibi tersi olurdu sadece doğudan güneydoğudan oy alırdı. Batıdan, başka yerlerden oy alamazdı. Onun için AK Parti kazandı. Anavatan ile DYP’nin birleşmesi başarılı olsaydı bundan dolayı çok büyük bir hayati oy artışı olmazdı, doğru. Fakat DYP bütün bunlara rağmen 4 Haziran günü ‘doğru ve dürüst’ bir aday yoklaması yapsaydı, yüzde 10’u aşabilirdi. Ölümcül yarayı 4-8 Haziran arasında aldı. Birleşememenin siyasi faturası ANAP’a değil, DYP’ye , yani Demokrat Parti’ye kesildi.

KİLİT SORUNLARI ÇÖZME GÖREVİ YENİ İKTİDARDA

- Bağımsızlarla, MHP’nin aynı çatıda olması gerilim sebebi mi?

Ne MHP ne DTP kökenli bağımsızların hemen kavga edeceklerini zannediyorum. Daha ayağının tozuyla bu iktidarın DTP kökenli milletvekilleriyle bir dayanışma ve işbirliğine gireceğini zannetmiyorum. Çıkmaz sokaktır bağımsızlar. Aşırı giderlerse, AK Parti’ye oy kazandırırlar. Aşırı gitmezse de AK Parti’ye oy vermemiş olanları haklı çıkarmış olurlar. Saman alevi gibi, devamı olan şeyler değil bunlar. Durduk yerde kavga gürültü olmaz. İşi gücü bırakıp bağımsızlarla birileri uğraşırsa diyecek bir şey yok. Leyla Zana üç gün önce konuşsaydı, bir yarısı daha seçilemezdi bağımsızların.

- AK Parti desteği bazı illerde yüzde 70’leri buldu. Doğu ve Güneydoğu halkı, Türkiye’nin bölünmeyeceğinin oylamasını mı yaptı?

Kesinlikle. Niye AKP’ye verdiler? Özellikle AKP’ye kendi verdiği oylarla, iktidara taşıyacağını Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Kürt kardeşlerimiz bilmiyorlar mı? Biliyorlar tabi ki…

KÜRT MESELESİ IRAK’A ENDEKSLİ

- Kürt meselesini çözme vazifesi de AK Parti’ye verildi denebilir mi?

Kürt meselesini çözülüp çözülmemesi kolay bir iş değil. Uzun vadeli bir iştir. Kürt meselesi, küresel bir mesele haline gelmiş. Türkiye’deki gelişmeler, Kürt meselesinin geleceğini belirlemez. Bunun altını özellikle çiziyorum. Kürt meselesini çözüleceğini Irak’ın bölünüp bölünmemesi belirler. Türkiye, Suriye ve İran’ın bölünüp bölünmemesini de Irak’ın bütünlüğü belirler. Kürt meselesi başka türlü çözülmez.

- Halk, "biz ayrılmak, söylendiği gibi Türkiye’den kopmak istemiyoruz, federasyon istemiyoruz" demedi mi oylarıyla?

Doğru ama bundan sonra şartlar ne getirecek? Bizim Aydın’da turpun büyüğü heybede derler. Türkiye’nin en önemli meseleleri yeni iktidar dönemine kalmıştır. AB, ABD ilişkileri, cumhurbaşkanlığı, Kürt meselesi; daha doğrusu Irak’ın geleceği. Önemli ve hayati olan budur. Terörü de çözecek olan ne Türkiye’nin içi, ne tek başına bir askeri harekâttır. Her şey Irak’ta ne olacağına bağlıdır.

Aksiyon
  #3857  
Alt 01.08.2007, 20:51
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Farklı düşünceler!

Meclis"e Ufuk geldi

Ufuk Uras mazbatasını aldı.

Mutlu olduğum kadar da umutluyum, zira ilk kez Meclis"e gönderdiğim bir vekilim ve ondan beklentilerim var


29/07/2007


SİNAN DEMİREZ.

Çok mutluyum. Ufuk Uras"ı Meclis"e yolladım, yolladık! Sonunda benim de, "İşte bu benim vekilim" diyebileceğim bir adam oturacak o sıralarda. Onu Meclis"e yollamak, orada, o sıralarda oturmasını coşkuyla arzulamak için birçok nedenim vardı. En başta belirteyim, solcu değilim, hayatımın hiçbir döneminde de olmadım. Beni en iyi tanımlayan ifade liberal demokrat oldu her zaman. Buna rağmen, beni Ufuk Uras"a yaklaştıran, oy verdirten ve hatta hakkında propaganda yaptıran, kendimce sağlam nedenlerim vardı!

En başta şuurlu bir demokratım ve dünyayı, ülkemi korkulardan, paranoyalardan ve şüphelerden ibaret görmeyecek, göremeyecek kadar büyük bir sevgiyle bağlıyım bu topraklara.

Bu ülke benim vatanım, gidecek başka bir yerim, olsa bile gitme niyetim yok, hiç yok! "Hainsin sen" diyerek üstüme çemkiren ve beğenmiyorsam terk etmemi salık verenlere inat, "sevene kadar buradayım" diye haykırıyorum içimden. Öğretilenden farklı düşünen beni ve benim gibileri hainlikle suçlayanlarysa ilkin öfkelenip, sonraları gülüp geçmeyi öğrenerek yaşayıp gidiyoruz hayatı. Zaman zaman zor oluyor ama insan her şeye alışıyor galiba. Vatanını bu kadar severken, hainlikle suçlanmaya bile...
Bir önceliğim var! Bu topraklar üzerinde yaşayan her insanın, huzurlu ve insan onurunu gözeten bir hayata sahip olmasını çok önemsiyor, bunu her şeyin önüne koyuyorum. Sanal korku politikalarıyla insanların birbirinden nefret eder hale gelmesini büyük bir korkuyla izliyor, saygıdan uzak bir ötekileştirme operasyonuna dehşetle tanık oluyorum. Bizler birer tanığız, evet hayatımızı korkulara kurban ediyorlar, geleceğimizi kaybediyoruz. Tek bir korkum var, bu ülkeyi gün geçtikçe daha zor yaşanacak bir yer haline getiriyorlar. Ben bunu çocuklarıma anlatamam, hiçbir şey yapamadım, olanları sadece izledim, korkulara boyun eğdik, önümdekinden, arkamdakinden, sağımdakinden, solumdakinden korktum, başka da bir şey yapmadım diyemem. Buna vicdanım izin vermez ki, bu ülkeyi hep beraber daha yaşanır bir hale getirmek benim, bizim görevimiz. Çünkü ideoloji değil insanlık gözlüğüyle bakıyorum hayata. Bu ülke üzerinde yaşayan her bir insan için, hep beraber, özgürlükleri, hakları, halkları yücelten çözümleri hep beraber üretmeliyiz. Bu yüzden destekledim işte Ufuk Uras"ı. Şimdi ondan çok şey bekliyorum!
Şimdilik Ufuk Uras"ın Meclis"e girmesini destekleyerek, bu uğurda bir şeyler yaptığımı, seyirci kalmadığımı düşünüyorum. "Keşke Baskın Oran da orada olsaydı" diye iç geçirmeden edemiyorum. Ama olsun, Baskın Oran"ın da dediği gibi Meclis"in ezberini bozmak için bir ses bile yeter, yetecek!

İşte Ufuk Uras şimdi o ses olacak, içerdeki ses. 12 Eylül asker anayasasının da katkısıyla uzun süredir giremediğimiz Meclis"i, 28 yaşındaki benim için daha anlamlı bir hale getiren bir ses. İçim biraz olsun rahatlıyor.
Bizim de çok işimiz var, oturup Meclis TV"yi izleyecek ve Ufuk Uras acaba bugün ne yapacak diye bekleyecek değilim, değiliz. Onu Meclis"e yollayan bir seçmen olarak bu ülkede gündeme gelmesini istediğim uzun bir listem var.
Ufuk Uras bunları zaten biliyor, yapacak demeyin, bunları yazmak, peşine düşmek önce benim vatandaşlık görevim. Hepimiz bir şeyler yapmalıyız. Peşine düşmeliyiz, Meclis"teki babamızın oğlu olsa bile!

Neler istiyorum?

Atladıklarım için affola diyerek başlıyorum, her şeyi buradan yazmak zaten mümkün değil. Buyrun efendim, bakalım ben neler istiyorum.


Tam işleyen bir demokrasi olmadan Cumhuriyet olamayacağını, olursa da Suriye"den, Ürdün"den farklı olamayacağını, laiklik dahil hiçbir kavramın, içi boşaltılıp gerçek anlamından uzaklaştırılarak milyonların mutluluğunun önüne bir set olarak çekilemeyeceğini biri Meclis"te söylemeli artık.

Şu dış düşmanlar, mihraklar mevzusunun kocaman bir palavra olduğunu, kendi içinde korkularını aşmış, halkını mutlu etmiş bir demokrasinin bütün tehditleri, düşmanları aşacağını biri Meclis"te söylemeli artık.

Kendi tarihiyle hesaplaşmanın hainlik değil erdem olduğunu, tarihiyle yüzleşmiş bir Türkiye"nin geleceğe daha sağlam ve güvenli yürüyeceğini biri Meclis"te söylemeli artık.

Neredeyse, salt azınlık milliyetçiliğine evrilen bir garip solculuğun da aslında çok tuhaf bir şey olduğunu, sol denilen kavramın işçi, emekçi, ezilen ve dışlanan halkın sesi olduğunu biri Meclis"te hatırlamalı artık.

"Laiklik elden gidiyor, din devleti geliyor" diyen sahte korku pompacılarına, statüko hevesçilerine, "Hayır efendim, din devleti falan gelmiyor, sadece sen koltuğunu kaybediyorsun, bütün mesele budur" diyebilecek bir sol görüş, bağımsız irade Meclis"te gürlemeli artık.

Kişi başına 10 bin dolar hedefine gidilen o ulvi yolculukta kişi başına 10 bin korku istemeyenlerin de sesi Meclis"te gür çıkmalı artık.

Uğur Kaymaz, Şemsettin Yavuzkaplan, Hrant Dink"inki gibi aşağılık ve haince işlenmiş cinayetleri, Susurluk olayını, 33 kurşun olayının meşum sanığı Mustafa Muğlalı isminin Van Özalp"da jandarma sınır karakoluna verilmesini, vatanımın dört bir yanında yaşanan ve önce insan onurunu aşağılayan faili meçhulleri, gözaltıları, kayıpları, Şemdinli olayını, Savcı Ferhat Sarıkaya"nın başına gelenleri ve diğerlerini birisi Meclis"in gündemine gerçekten taşımalı, haykırmalı artık.

AKP"nin başlatmasını beklediğimiz sivil anayasa hamlesine karşı çıkmanın solculuk değil cahillik, statükoculuk olduğunu, gerçek bir solcu çıkıp göstermeli Meclis"te artık.

24 kez girilmiş ve tarumar edilmiş bir K. Irak"a yapılacak 25. müdahelenin çözüm değil sorun yaratacağını, asıl çözümün bölge halkını huzura kavuşturacak hamlelerle mümkün olacağını ve bölge halkının DTP harici çözümlere yöneldiğinin resmi olarak kesinleştiği seçim sonrası dönemin tam da bunun zamanı olacağını biri çıkıp Meclis"te söylemeli artık.

Başörtüsü mevzusuna CHP tarafından geliştirilen ilkel, çağdışı ve dahi vahşi bakışın sol bir görüşün ürünü olamayacağını, Meclis içinden gerçek bir solcunun çıkıp söylemesi lazım artık.

Yabancı sermaye girişi, yabancıların mülk edinmesi ve sonrasında yaratılan korkuların aslında ikiyüzlülük olduğunu, kanunları sağlam bir ülkenin ülkesine gelen yabancıdan korkmasının korkaklıktan başka bir şey olmadığını, yeni dünyada bu korkaklığa yer olmadığını, Almanya"da mülk edinen, yatırım yapan vatandaşlarımıza sevinir, gurur duyarken bu duruma gocunmanın en hafifinden ikiyüzlülük olacağını birisi çıkıp Meclis"te söylemeli artık.

Yazının başında da dedim, mutluyum! Mutlu olduğum kadar da umutluyum, zira ilk kez Meclis"e gönderdiğim bir vekilim ve ondan beklentilerim var. Ben şimdi bunları yazarak vatandaşlık görevimi yerine getiriyor olmanın huzurunu yaşıyorum.

Haydi Ufuk Uras! Bunları ve dahalarını Meclis"in çiğköfte kokan koridorlarında haykıracaksın biliyorum. Bütün kalbimle, kalbimizle arkandayız. İnanıyoruz ki, Meclis"e "Ufuk gelecek"!

(Radikal iki.)
  #3858  
Alt 01.08.2007, 20:55
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Farklı düşünceler!

Neler oldu, neler olacak?

Bu iş burada bitmez. Bitirmek için fazla güzel. Aşağıdan gelen talep o kadar fazla ve kaliteli ki, bitiremeyiz. Ayrı bir daldan devam ediyoruz. İnsanlara politikanın seçimden seçime değil, gündelik hayatta yapıldığını şimdi göstereceğiz


29/07/2007

BASKIN ORAN.

İki şey anlatacağım. Birincisi: Bu kadar başarılı bir kampanya yürütülmüşken, bu kadar büyük bir teveccüh gelmişken neden bu seçim yenilgisi? Bunun en açık yanıtı Prof. Nilüfer Göle"den geldi: "B. Oran, yandaşlarının ezberini bozamadığı için kaybetti".

Nitekim bendeniz 31.133 oy aldım (yüzde 1.89). Aynı bölgeden DTP tarafından çıkartılan Doğan Erbaş da 45.775 (yüzde 2.78). Yani, toplam 76.908 (yüzde 4.67). Oy bölününce ikimiz de seçilemedik, oysa bölgeden son milletvekili 59.635"le seçildi. DTP tarafından karşısına aday çıkartılmayan Ufuk Uras 1. bölgede yüzde 3.7"yle seçildi. Öğretici olabilir.

Bittabi, kampanya sırasında hatalar yapmış olabiliriz ve yaptık da. Bağımsızların kösteklenmesi için devlet her şeyi yaptı, ayrıca. Ama temel olay: 84 yıllık ezberleri, 1 ay 21 günde bozamadık.

Neden karşına aday?

"Neden DTP sonradan bir aday çıkardı?" sorusu sürekli geliyor. Verdiğim cevabı size de sunayım: "Ben DTP"nin yerine cevap veremem. Üstelik, sevdiğim bu insanların üzüntülerini daha da artıramam. Dahası, Kürtlerin TBMM"ye girmelerini TC"nin bekası açısından yaşamsal önemde buluyorum ve gerek DTP"nin gerekse Kürt kardeşlerimin oluşan bu duruma hiç layık olmadıkları düşünüyorum".

"Aday çıkardık, çünkü" diyebileceklere aktarasınız diye size bir de kronoloji verebilirim:
- 25 Mayıs Cuma Orhan Doğan ve iki eşbaşkan Ankara"daki evime konuk oldular ve beni destekleyeceklerini söylediler.
- 01 Haziran Cuma İstanbul 2. bölgeden adaylığımızı açıkladık. Aynı gün Fırat Haber Ajansı DTP"nin desteğini duyurdu.
- 02 Haziran Cumartesi 11.00"de DTP Ankara"da Bin Umut adaylarını ve beni desteklediğini açıkladı.
- 04 Haziran Pazartesi DTP İstanbul İl Başkanı Doğan Erbaş aynı bölgeden aday oldu.
Mutluyum. Çünkü DTP üst yönetimi aynı gün telefon etti, üzüntü belirtti ve konuyla bizzat ilgileneceğini söyledi. Arkasından, sayılamayacak kadar çok Kürt genci özellikle e-postalarla özür diledi. Bunun adı, iyi niyet"tir. Partinin yeni bir gençlik hastalığı yaşadığı ortada fakat Kürt insanının biraz da feodal kökenden gelen özelliği de ortada: Ağızdan çıkan sözü kutsal sayma duygusu ve ayrıca bir "Beyaz Türk" olarak şahsıma ve hareketimize gösterdiği muazzam teveccüh. Umarım, Kürt kardeşlerimin etnomilliyetçiliği aşma yolunda harcadığı bu çabaların taçlanmasına küçük bir vesile olurum ve çok onurlanırım.


Bundan sonrası.

İkinci söyleyeceğim şey: Bu iş burada bitmez. Bitirmek için fazla güzel. Aşağıdan gelen talep o kadar fazla ve kaliteli ki, bitiremeyiz. Ayrı bir daldan devam ediyoruz. Anlatayım. Partilerin yıllardır yaptığı şeyi biz sıfırdan başlayarak ve yalnızca bir ay yapabildik. İnsanlara politikanın seçimden seçime değil, gündelik hayatta yapıldığını şimdi göstereceğiz. Ağustos sonuna doğru 2. bölge ilçelerindeki "kanaat önderleri" kendi mahallelerinde değerlendirme toplantıları yapacak. Eylül ortasındaki genel toplantıda bu "kılcal damar"larımızdan gelecek bilgi, şikayet ve hepsinden önemlisi önerileri derleyeceğiz.
"Şahdamarı"mız yani kuracağımız "komisyon"lar buradan beslenecek. Her konuda yasa tasarısı hazırlayacak: Nefret söylemi, sendikalar, çevre, TCK, ayrımcılığı önleme, siyasi partiler, YÖK, ve bittabi, Anayasa! Yanımızda, dört-beş orta boy devlete yetecek kadar uzman ve hoca var. Milletvekilliğine soyunmakla uğraşamayacak ama milletvekili oldukları takdirde olay yaratacak bu insanlar, aynen birer TBMM Komisyonu gibi çalışıp yasa tasarısı üretecekler. Sonunda bu tasarılar "Genel Kurul"a inecek". Orada dinleyen kılcal damarlarımızın huzurunda "kabul" edilerek Resmî Site"de (www.baskinoran.net) yayınlanacak. Ayrıca, TBMM"deki kafadaşlarımıza gönderilecek. Bu simülasyonlar, milliyetçi kavgalarla tıkanmış ve parti firavunları tarafından sindirilmiş bir TBMM"ye yasama faaliyeti nasıl yapılırmış, öğretecek.


"Aynı ırmağa iki kere girilemez"

Bu, Diyalektik"in Babası, Efes doğumlu toprakdaşımız Herakleitos"un sözüdür. Çünkü koşullar her şey için her an değişir. Ne geçen artık aynı sudur ne de giren aynı insan. Hiç sahte tevazuu gerek yok; zaten tevazu kibirden gelirmiş: Bizim bağımsız sol hareketimiz Türkiye"ye öyle yeni şeyler getirdi ki Türkiye"nin artık buradan geri dönmesi imkansızdır; buradan devam eder ancak:
1) Yeni söylem ve yeni ilkeler: Sürekli malum masalları dinleyen insanlar "Bunları çok duyduk. Artık ezberini boz" diyecek. Bir Kürt hak edip etmediğine bakmaksızın bir Kürt"ü, bir Alevi hak edip etmediğine bakmaksızın bir Alevi"yi, bir kadın hak edip etmediğine bakmaksızın bir kadın"ı seçmekten bahsettiği zaman artık uyaracak: "Ezberini boz! Başka türden daha değerli birileri var".
2) Yeni örgütlenme biçimi: Sivil toplum artık karar vermeye yönelik çalışacak. Gerçek bir "aşağıdan yukarıya" hareket yaratıyoruz. Kılcal damarlar şahdamarını besleyecek, şahdamarı Türkiye"yi. Bütün bunlar minimum bir hiyerarşiyle olacak. Örgütlenme tamamen gönüllü çalışacak. Merak etmeyiniz; bu hareket sıfırdan başlayarak bu muazzam kampanyayı aynen böyle götürdü ve böyle götürmeye fena halde teşne. Başarımız, yeni katılımları aynen bir ışığın kelebekleri çektiği gibi çekecektir. Tek farkımız, onları yakmak yerine yeniden üretmek olacak.
3) Yeni sol anlayışı: Hepsinden önemlisi işte bu üçüncüsü. 60"larda Marksizm bize "ezilen ve dışlanan"ların "emekçiler" olduğunu öğretti. Yıllar sonra ve epey zorlanarak (çünkü sol"da Kemalist çekirdek çok belirgindi) buna ikinci bir kategoriyi ekledik: Kürtler.
Ondan sonra, ondan sonrası tufan. 71 ve 80 askerî darbeleri bizi ezdi geçti. Türkiye"nin sol kolunu kopardı attı. Canımızı zor kurtardık; yani kurtarabilenler. O hengame içinde, 80"lerle birlikte seslerini duyurmaya başlayan yeni toplumsal güçleri, bu yeni ezilmişlik-dışlanmışlık kategorilerini fark bile edemedik: Aleviler, engelliler, kadınlar, çevreciler, gayrimüslimler, Romanlar, sokakta kırmızı ışıkta kağıt mendil satan sekiz yaşındaki çocuklar, Çerkesler, eşcinseller, Lazlar, üniversiteye başörtülü alınmayan kızlar, vicdani retçiler, daha sayayım mı?
İşte bağımsız sol hareket çağdaş solun, emekçilerin ve Kürtlerin yanı sıra bütün bunların kucaklanması gerektiğini öğretti Türkiye"ye. Bunların her birine de, yukarıda da söyledim, sadece kendini savunmamasını. Her ezilmiş-dışlanmışlık kategorisinin diğer bütün ezilmiş-dışlanmışları savunmasını.
Kolay değildir efendim. Bırakınız "ortak oy pusulası"nda adlarımızın karınca duası gibi yazılmış olması rezaletini. 2004 ortasından itibaren bir ejderha gibi başını kaldıran ve bu arada yalnızca sahte sol"u değil, klasik sol"u etkisi altına alarak Batı/yabancı düşmanlığına dönüşen milliyetçiliği biz hem Nişantaşı hem Okmeydanı sokaklarında,
"Milliyetçiler en çok millete zarar verir. Çünkü karşı milliyetçiliği tetikler" diye bangır bangır teşhir ettik. Vatanî hizmettir. Artık burada duramayız; vatana ihanettir.

(Radikal iki.)
  #3859  
Alt 03.08.2007, 16:33
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!

Ozan Ceyhun





Sosyal demokrasi ve Kemalizm arasında bocalayanlar. 02/08/07

Seçimler sonrası Türkiye"sinde CHP ve "Kuzey Kore tarzı ömür boyu" başkanı tarafından oynanan "kabaremsi" oyunu izlerken Türkiye"de kendilerini sosyal demokrat sanan ama aslında "Kemalist" olanların SOL"a verdikleri zararı görememeleri beni şaşırtmıyor artık.


CHP ve DSP"nin birçok konuda MHP"den farksız içerikleri ile sosyal demokrat partiler olmadıkları açık ve net bir şekilde ortada.

CHP bu haliyle ve değişmediği sürece üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonel"de galiba yanlış adreste.

Klasik "Kemalist düşünce yapısı" ile Avrupa sosyal demokrasisi arasında büyük farklılıklar var! Özellikle belirtiyorum: Kemalizm konum değil! Ben sadece çağdaş modern sosyal demokrasi ile Kemalizmin aynı çatı altında barınabileceği mantığına karşıyım. Bu mantık Türkiye için büyük bir talihsizlik!

Ne Willy Brandt ne de Gerhard Schroder ya da Tony Blair sosyal demokrasisi, CHP tarzı kemalist bir parti ile uyuşabilir. Bu nedenle Sosyalist Enternasyonal toplantılarında Baykal ve Öymen "Müslüman mahallesinde salyangoz satan" seyyar satıcılar kadar ilgi görmekteler.

AB, globalleşme, "devletçiliği savunmaksı-zın" sosyal devletten yana olmak ve daha nice alanlarda "Kemalist" bir CHP"nin sosyal demokrat politikalara ayak uydurmasını beklemek oldukça "saf bir davranış olur. Bay-kal"lar, Anadol"lar ya da Topuz"lar AKP"li bir Er-tuğrul Günay kadar bile sosyal demokrat ilkelere sahip çıkmayarak Avrupa"daki sosyal demokratların "kara, kara düşünmesine" neden olmaktalar.

AKP"nin başarısının ardından çıkan gerçek, Türkiye"de geniş yığınların da artık sosyal demokrasi kavramını "doldurmadan" ve de belki de "kendileri de ne olduğunu açıklayamadan" Kemalist programları sosyal demokrat politika gibiymişcesine ambalajlayıp sunanlara tepki gösterdiği.

Bu son seçim açıkça gösteriyor ki SOL"da gerçek bir sosyal demokrat parti yok. Sosyalist Enternasyonal ilkelerine sonuna kadar bağlı ve modern sosyal demokrat dünya düşüncesini Türkiye Gerçeği"ne adapte edebilecek kadroların eksikliği Türkiye"de kemalistle-rin "kendilerini sosyaldemokrat sanarak" ya da "olmadıklarını bildikleri halde öyleymiş gibi pazarlayarak" açık kapatmaya çalışmaları nedeniyle AKP gerçekte sosyal demokrat bir partiye verilecek oyları da alabilmekte.

"301" gibi bir utanç paragrafına sahip çıkmayacak, "Kürt Sorunu" tanımlamasından korkmayacak, "Kıbrıs Sorunu"nu" Kuzey Kıbrıs halkının "kendi kaderini tayin" ilkesini de göz önünde tutarak ele alabilecek, kota sistemi ile kadın adayların listelerde hak ettiği yerlerde olmasını toplumsal bir sorumluluk kabul edecek, global sorunlara global çözümler arayışı içinde olmayı "vatana ihanet olarak" görmeyecek ve enternasyonal bir sosyal demokrat işbirliğine açık olacak sosyal demokrat partiye acilen ihtiyaç var Türkiye"de.

CHP"de Deniz Baykal istifa etse ne olur etmese ne olur, CHP kemalist kimliğinden arınıp sosyal demokrat bir parti olamadıktan sonra! İşte ana sorun burada! CHP tabanının sosyal demokrasi ve Kemalizm arasında bir karar vermesi gerekiyor artık.

Ozan Ceyhun (birgün gazetesi.)
  #3860  
Alt 03.08.2007, 17:06
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard seref edebiyatini

sereflilere birak

senin gibi ne idügü belirsiz mason usagi seref kelimesini agzina almasin
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu