Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #25741  
Alt 17.10.2005, 04:06
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Hayrettin Karaman ile reportaj

Soru:
Türkiye"nin özellikle son yüzyilinda, din hem siyasal hem de sosyal hayatta bir problem alani olarak görüldü. Cumhuriyet"le baslayan yeni dönemin yeni siyaset felsefesi, bu problemin ne kadar varlik nedeni? Neden bir noktadan sonra biz dini problemler yumagi olarak görmeye basladik. Cumhuriyet tarihini, bir acidan baktigimizda sanki bir "irtica tarihi" gibi geliyor....
Cevap:
Ya da irticayla mücadele tarihi... Pratikle bu yeni siyaset felsefesini birbirinden tamamen ayirmak da mümkün degil. Bu bir nevi dini alandaki iman-amel iliskisine benziyor. Seküler kesimdeki felsefeye dinde, "İnanc, iman ve onun cevresinde olusmus olan akait, kelam, ilmi tevhit dedigimiz alan" tekabül eder. Yani bir yerde felsefe var, öbür yerde itikad var. İlk bakista felsefe ile pratik arasinda her ne kadar dindeki iman-amel arasindaki iliskiye benzer, bir siki iliski yok gibi gözükürse de bu durum, vaktiyle fikir cilesini doldurmus, ununu elemis, elegini asmis toplumlarda felsefenin birazda lüks bir mesgale alani haline geldigi toplumlarda olur. Orada ilkeler prensipler oturmustur. Felsefe, hukuka, teamüle, örfe.. yasanan hayata girmistir. Büyük dönüsüm gerceklectikten sonra orada (mesela Bati´da), felsefe ile pratik arasindaki bag önemli ölcüde gevsemis olur. Orada artik felsefe felsefe icin yapilir. Ama bizim ülkemiz gibi bir medeniyetten bir baska medeniyete tasinmak isteyenlerin bulundugu ve bunlarin gücü ellerinde tuttugu ülkelerde....

Soru:
Bunu kimler istiyor sorusuna, toplum mühendisleri ve toplum terzileri diyelim...
Cevap:
O mühendislerin bir cogunun söyledigi su sözü de hatirlayalim: Hayatta en hakiki mürsit ilimdir. Bir baskasinin söyledigi bir baska sözü de hatirlayalim: Biz hayatimızi göksel düslere dayanarak yürütecek degiliz.
Bu sloganik ifadeler de bir felsefeyi ifade ediyor. Bunun özü sudur: Medeniyetimizin temelinde simdiye kadar Islam imani ve onun kitabi vardi, bundan böyle biz bunu terk ediyoruz.

Soru:
Biz kimiz?
Cevap:
Biz toplumuna yabancilasmis bir avuc toplum mühendisiyiz, terziyiz... Ama güc bizde artik... Böyle diyen, bir düsünceyi ideoloji haline getiren (mesela moderniteyi ideoloji haline getiren) bir seckinler grubunun siyaset felsefesi ile pratigi (kendi pratiklerini ve ülke pratigini ) birbirinden -islerin duruldugu Bati da oldugu gibi- ayirmak mümkün degildir. Onun icin bizim ülkede mühendislerin siyaset felsefesi (ve pratikleri) ile bir kaptan alip bir baska kaba koymak istedikleri toplumun pratiklerini birbirinden ayirmak mümkün degildir. Mühendislerin felsefesiyle, gelenegine bagli büyük kitlenin imani ve dünya görüsü arasinda catisma kacinilmazdir ve böyle de oluyor...

Soru:
Bir kesim, düsünceyi ideoloji haline getirirken, buna mukabil öteki tarafta da inanci ideoloji haline getiren bir yapi da dogal olarak ortaya cikmiyor mu?
Cevap:
Etki-tepki arasindaki iliskidir bu. Siz, moderniteyi, batililasmayi, asriligi bir ideoloji haline getirirseniz, o zaman, bunu benimsemeyen, kendini burada bulmayan büyük kitlenin de inanci ve pratigiyle ilgili yeni bir bilince gelmesi ve o bilinc icerisinde kendini (kimligini, degerlerini) koruma psikolojisi icerisine girmesi, bu koruma psikolojisinin tabii sonucu olarak da bir takim tedbirler almasi kacınilmazdir. Eger siz, bir tarafin Islami ideoloji haline getirmek, Islam´i siyasallastirmak diye ifade edilen tavir alisindan sikayet ediyorsaniz, o zaman sizin de bir baska medeniyeti, kültürü, bir baska sistemi, dünya görüsünü, ideoloji haline getirmekten vazgecmeniz gerekir. Sekülerci kesimin de devlet yönetimi ile ideolojilerini birbirine karistirmamalari gerekir. Onlarin tasarladiklari ve yönettikleri devletin de ideolojik devlet olmamasi icap eder.

Soru:
Bu dünya görüsü, dine, dini argümanlara set koyarken; Dinin siyasal taleplerine gecit yok diyor. Bu tam vitrinlik bir cümle. Aslinda sergilenen tavir, dinin siyasal taleplerini asan, dinin varolusuna dönük derinligi olan bir tavir degil mi?...
Cevap:
Cok dogru. Zaman zaman bunu ifade ediyorlar. Kimi bunu söylüyor, kimi de agizlarindan kaciriyor. "Dinin sosyal hayattaki yeri" konusunda aciklamalar yaparken agizlarindan kaciriyorlar. Son zamanlarda kamusal alan tartismalari cikti. Onlar kamusal alandan sadece devleti, sadece siyaseti degil, sosyal hayati da kastediyorlar. Onlarin tanimlamasinda kamusal alan, sosyal alani da kapsiyor.

Soru:
Peki kamusal olmayan alan nedir?
Cevap:
Sosyolojide kurumlar incelenir. Bunlardan bir tanesi de ailedir. Demek ki, aile de bir sosyal alandir. Geriye aile icerisinde, siz ailenin bir bireyi olarak degil, kendinize ait bir birey olarak siz (sen) kalacaksiniz. Bunu tanimlamak mümkün ama arayip bulmam mümkün degil. Iste din özgürlügü sadece orada taniniyor. Son münakasalar bunu ortaya koydu. Burada irtica söylemi de, dinin siyasete alet edilmesi söylemi de bir vitrin ifadesi. Sahnenin arkasinda tertiplenen oyuna baktiginizda, "Müslümanlar siyasi ve sosyal taleplerinden vazgecsin" teklifini görüyorsunuz. Buna tek bir ifadeye sokarak ´sosyal talepler´ diyebilirsiniz.

Soru:
Abant Toplantisi-I´in sonuc bildirgesinde yer aldi: "Dinin bir devlet talebi yoktur.´ Dinin siyasal talebi ahlaki bir taleptir." Öyle mi?
Cevap:
Hayir. O madde cok tartisildi. Biz Ilahiyatcilarin, birbirimize karsi dahi kulis yaptigimiz ve birbirimizi iknaya calistigimiz bir maddeydi. "Islam´in sosyal talebi bir takim ahlaki taleplerden ibarettir. Siyaset, hukuk, ekonomi vb. sosyal alanlarla ilgili ahlakilik talebinden ibarettir. Yani o alanlarin kurallarinin düzenlenmesi degil, siz bunlari seküler olarak düzenleyebilirsiniz, akla ve bilime dayanarak düzenleyebilirsiniz, dini nazar-i itibara almayabilirsiniz, sadece o alanlara ahlak teklif edersiniz. Din canibinden ahlak, siyasette ahlak, ekonomide ahlak, hukuk da ahlak..." diyenler oldu.. Sonuc bildirgesine bu konu söyle girdi: "İslam´in, demokratik hukuk devletinin evrensel ve temel degerleri ve ilkeleri disinda, siyasi rejimin ayrintilarinin düzenlenmesini topluma biraktigi görüsündeyiz." Benim bu madeye itirazim vardi ve zabitlara gecti.
"Dinin devlet talebi yoktur" sözü maksadi tam olarak karsilamiyor, aksine maksadi perdeliyor. Din siyasete karismayacak, sosyal hayatin düzenlenmesine karismayacak, hukuka karismayacak. Bu alanlari siz dinden bagimsiz olarak düzenleyeceksiniz. Sonra din devreye girecek ve bu alanlarda ahlak talep edecek. Iktisatta ahlak, hukuk da ahlak olur mu? Bunlar tartisilmistir. Hukuk baslangici kitaplarinda bile aciklanmistir. Hukuki düzenlemeler yapilirken genel ahlaka aykiri düzenleme yapilmaz ama ahlak ayri bir alandir, onun yaptirimlari ayridir, hukuk ayri bir alandir, onun yaptirimlari da ayridir. Iktisatta, mesela kapitalist ekonomiyi nazar-i itibara aldiginizda kapitalist ekonominin neresine ahlak sokacaksiniz? Siyaset... Laik, demokratik cumhuriyet düzenini kurdunuz. Laik kelimesi belli bir dine karsi bagimsizlik ifade ettigi gibi belli bir ahlak anlayisina karsi da bagimsizlik ifade eder. Öyleyse siz devletin ve siyasetin neresinden ahlak talep edeceksiniz.
  #25742  
Alt 17.10.2005, 04:31
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard 2.

Soru:
Dinin devlet talebi var mi yok mu?
Cevap:
Dinin devlet talebi, "bu bir zorunluluk oldugu icin" vardir. Eger din, devleti talep etmeden, yani devlet kimin elinde olursa olsun, dinin öz, vazgecilmez talepleri de karsilansaydi, dinin amaci gerceklesseydi o zaman dinin devlet talebi olmazdi. Tarihi tecrübe göstermistir ki, siyasi iktidar da Müslümanlarin elinde olmadigi takdirde, dinin kendilerinden talep ettigi dini, sosyal, ahlaki, hukuki, iktisadi, kültürel... alanlardaki talepleri yerine getiremeyeceklerdir. Kur´an-i Kerim´e bastan sona bir bakin. Bizden sadece alti esasa iman etmemizi, dört farzi yerine getirmemizi ve bir de ahlakli olmamizi mi istiyor? Yoksa bunlarin disinda her hangi bir Müslüman ferdin, Allah´a karsi, ailesine karsi, topluma karsi, devlete karsi, insanliga karsi bir takım hak ve ödevlerinden de söz ediyor mu? Bu ödevlerin yerine getirilmesini, bu haklarin talep edilmesini istiyor mu? Ve bunun icin gerekirse güc kullanilmasisi istiyor mu? Kur´an-i Kerim´e bu soruyu sorun.
Ister ülkenizde, ister dünyada, dini, dili, rengi, ekonomik seviyesi ne olura olsun bir fert veya grup zulüm görüyorsa, haksizliga ugruyorsa, onun temel hak ve özgürlüklerine bir güc tecavüz ediyorsa, buna karsi Müslümanlarin bir ödevi var mi? Buna karsi Müslümanlarin bir ödevi var, Kur´an-i Kerim bir cok yerde bundan bahsediyor: Bu zulme engel olun diyor. Bu zulmü savasmadan engellemek mümkün degilse, öyleyse savasin, ta ki zulüm ortadan kalkincaya kadar, diyor. Servet... Servetin nasil kazanilacagi ve nasil harcanacagi, nasil paylasilacagi, özel mülkiyet konusu olan servette baskalarinin haklarinin olup olmadigi konusunda bir talimati var mi diye Kur´an-i Kerim´e sorun...
Allah´in fert olarak inanlara hitap ettigi gibi, bir de cemaat olarak, topyekün Müslümanlara, "ümmet, inananlar, inanlar..." diye hitap ettigini görürüsünüz. Topluma da bir takim haklar ve ödevler verdigini görürsünüz. Iste Müslümanlar bu hak ve ödevleri kendilerinin icinde bulunmadiklari, kendilerinin kurmadigi bir devlet eliyle gerceklestirebilselerdi Müslümanlarin devlet talebi olmazdi. Allah´in Müslümanlardan talep ettigi seyler ayni zamanda devletin yetki alanina giriyor. Laiklik ilkesi geregince devlet, "ben isime dini karistirmiyorum" derse -ki diyor, laik oldugu icin demeye mecburdur- bu kacinilmaz olarak bir catismayi getirir. Bu catisma caresiz degildir, cözülemez degildir. Mesela, laik demokratik ülkelerde Allah´in, yalnizca birey olarak Müslüman´dan degil, topluluk olarak Müslümanlardan istedigi seyleri, Müslümanlarin olabildigince -baskalarinin hak ve özgürlüklarina zarar vermedikce- yerine getirebilmelerine imkan verilebildigi takdirde -böyle bir özgürlük alani olustugunda- catisma uzlasmaya dönüsebilir.

Soru:
Din ne kadar bu dünyayla ne kadar öte dünyayla ilgileniyor. Elbette ki bu soruyu oran baglaminda sormuyorum. Kültür olarak kabul etmiyorsun, deger olarak kabul etmiyorsun, sosyal alanda istemiyorsun... o halde din ne ise yariyor?
Cevap:
Arac-amac ayrimindan bakiyor din. Din ebedi hayati, ebedi hayatta mutlulugu amac olarak aliyor, dünya hayatini da ona arac kiliyor. Ve fakat din, "dünyaya gelin, nasil yasarsaniz yasayin, ahirette mutlu olursunuz" demiyor. Ahirette mutlu olabilmek icin dünya da nasil yasayacaginiz konusunda da size iman, ibadet, sosyal hayat ve ahlakla ilgili tavsiyeler, talimatlar, kurallar getiriyor. Bunlarin bir kismi müeyyidesi olan kurallar. Müminler olarak ´Arac dünya´da Allahín rizasina uygun bir hayat yasayacaksiniz.". Kur´an-i Kerim herkes zorla mümin olsun demiyor. Siz farkli inananlardan ayrilin, onlarla iliskinizi kesin de demiyor. Kendi dinimize zorla ´ötekileri´ katmamizi da bizden talep etmiyor. Fakat bu dünyadaki (ülkedeki) birliktelik icinde yükselen degerlerin Islami degerler olmasini talep ediyor. Müslümanlarin bunun icin caba göstermesini istiyor. Yükselen degerlerin Islami degerler olmasi da kilicla olmaz, ama egitimle,gücle ve iyi temsille olur.

Soru:
Cumhuriyet paradigmasinda din nereye konuyor. Bu konumlandirmayi sunun icin önemsiyorum: Cumhuriyet tarihi boyunca dinin sosyal ve siyasi seyrini belirleyen bir tercih özelligi tasiyor...
Cevap:
Cumhuriyet paradigmasinda dinin yeri tamamen bireyseldir. Bireyin iman, ibadet ve ahlakinin ötesine gecmez. Cumhuriyeti projelendirenler zannetmislerdir ki, "yüzde 99´u Müslüman olan bir toplulukta Müslümanlar yalnizca inanc, ibadet ve ahlak itibariyla Kur´an´a tabi olabilirler, onun disinda Kur´an´la iliskilerini kesebilirler ve Kur´an´la iliskisini kesmis olan yöneticilere gönülden benimseyerek itaat ederler!" Halbuki bu mümkün degildir.

Soru:
Bugün yanildiklarini anlamislar mi?
Cevap:
Süpheliyim. Cünkü onlar zamanla Müslümanlarin su ve bu yoldan sekülerlesecegini ve modernlesecegini, bu arada hayatlarinin dine ait olan ve olmayan seklinde ikiye bölünecegini ve dine ait olan kisminin giderek iyice zayiflayacagini zannediyorlar. Hala bunu böyle zannettikleri icin ve hala bunu saglamak icin tedbir arkasina tedbir aldiklari icin, bunu da karsilarindakilerle tartisarak, ikna ederek degil, dayatarak, cebrederek, mahrum ederek, saglayacaklarini zannettikleri icin bence yaniliyorlar ve devam ettikleri icin yanildiklarini anlamadiklari kanaatindeyim. Halbuki Müslüman kitle hicbir zaman ya okuyarak, ya geleneksel olarak dinden bildigi inanc veya pratige aykiri olan yenilikleri ve devlet buyrugunu gönülden benimseyip kabul etmemistir. Mecbur oldugu icin kabullenmis gözükmüstür. Bu böyle yillarca sürdü geldi. Yani devlet, din alanini daraltti. "Siz dini yasayacaksaniz, ama su alanda yasayacaksiniz" dedigi zaman, halk; madem ki, devletim bana bu kadar alani uygun gördü, Allah´im da bunu uygun görsün, görmüs olsun demedi. Halk dedi ki, "din bunu uygun görmüyor ama ne yapayim gücüm yok, devlet bunu dayatiyor." Hatta buna karsi biraz kimildayanlar, hayir diyenler oldu, onları hapse attilar, sert davrandilar. O zaman millet sindi, korktu ve takiyye´ye sapti.
  #25743  
Alt 17.10.2005, 05:20
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard 3.

Soru:
Ama, devletin tarif ettigi, cercevesini belirledigi Müslüman tipi bir türlü ortaya cikmadi. Din herseye ragmen hayatiyetini devam ettirdi...
Cevap:
Din varolussal bir gercektir. Bizim hayatimizin bir parcasi. O bizde yasiyor, biz onda yasiyoruz. Siz gelip benim varolussal alanimi, varligimi parcalamak istiyorsunuz ve vücudunuzun su kadar yerinde din olsun, su kadar yerinde din olmasin diyorsunuz... Ama benim vücudumun öyle bir yapisi var ki, kalbimden kan pompalandigi zaman vücudun her tarafina gidiyor. Din müminin hayatinda kalp ile onun pompaladigi kan gibidir. Saslikli bir vücudun kan dolasimina engel olmaniz mümkün degildir, olmaya kalkisirsaniz vücudun o kismi felc olur...

Soru:
Siyasi Islam, Radikal İslam, Iliman Islam, Liberal Islam.... kavramlarina bu toplumsal yapida baktiginiz da onlari nereye oturtuyorsunuz?
Cevap:
Türkiye´de bunlar 1950´den sonra ortaya cikmaya, kendini göstermeye basladi. 50 öncesinde Iliman Islam, Siyasal Islam, Radikal Islam, diyebileceginiz Islamlarin birinde yer alan insanlar yok degildi. 50´den önce Islamin siyasal taleplerinin de oldugunu ve dolayisiyla bir Islam devleti olmasi lazim geldigini düsünen insan yok degildi. Bunlar üzerlerine siddetle gidilen insanlar olduklari icin sustular, susturuldular. Iliman Islam ise, demokratik sisteme itiraz etmeyen, demokrasi ile yönetilen bir ülke icerisinde devletin referanslarindan bir tanesi din olmasa da, sosyal alanda baskalarini mecbur etmeksizin olabilen en genis sinirlar icerisinde dinin yasanmasini isteyen Islam anlayisidir. Iliman müslümanlar, kendi dini yasama taleplerini veya özgürlüklerini, baskalarinin hak ve özgürlüklerinin kisitlanmadigi sinira kadar götürmek istiyorlar. Baskasinin özgürlügüne müdahele oldugu yerde kendi talep haklari bitiriyor. 50´lerden önce bu da vardi...
1950´den sonra, daha önce var, fakat gizli olan bu talepler, bu yaklasimlar yavas yavas ortaya cikti. Önce Iliman Islam diyebileceğiniz talepler ortaya cikti. Bunun arkasindan Siyasal/radikal Islam deyebileceginiz talepler ortaya cikti... Bunlar farkli Islam´lar degildir, Islam bir tanedir, bunlar Islam´a inanalarin farkli anlayis, yorum ve yaklasimlarindan ibarettir.

Soru:
Modernite tek basina bir toplum insa etmeye yetmiyor. Cünkü bir toplumu meydana getiren degerler salt modernite kavraminin icerisinde yok. Modernite varolan, tarihe, kültüre, dine, kurumlara.... farkli bir tarzla yaklasiyor, orada bir restorasyon öngörüyor. Kimi alanlari ilgi disi birakiyor. Biz kendimizi, bireyi, toplumu moderniteden hareketle tanimliyoruz. Halbuki modernitenin böyle bir acilimi, yok. Toplumda en basat olarak sunlar karsima cikiyor: din, kültür, siyaset. Iliskilerin, pazarin oldugu yerde mutlaka siyaset var, din var, kültür var. Toplumun su parcasinda dini degerler olsun, su kesiminde kültürel degerler olsun, su kesiminde de siyasi degerler olsun gibi bir ayrim asla rasyonel degil. Toplum bir bütün ayiramazsiniz. Din de, kültür de, siyasette aslinda ic ice. O zaman da toplumu olusturan toplam degerlerin yönetime, sosyal alana, kamuya yansimasi talebi bana tutarli ve gerekli gibi geliyor. Öyleyse nedir problem, bunu sakin bir akilla cözemiyorum?
Cevap:
´Ben ateistim´ diyen bir Türk aydini kendini ´Kültür Müslümani´ olarak tanimlayabiliyor. Bilim adamlari, mühendisler, aydinlar, kentliler, teknolojiyi yapan ve yasayanlar arasinda dinsizler ve gevsek dinliler oldugu gibi dindarlar da var.

Soru:
Devlet, toplumun yasatmak icin var ise, inanani inanmayani, ibadet edeni etmeyeni vs. bu birliktelikten mutluysa, bir problemleri yoksa o zaman devletin derdi ne?
Cevap:
Devlet moderniteyi bir ideoloji haline getirirse dert o zaman ortaya cikiyor. Bati modernitesi kendi kültür ve medeniyeti cizgisinde bir caddaclik yakalamis olsun, bizde kendi kültür ve medeniyetimiz cizgisinde bir cagdaslik yakalamis olalim. Bu cagda, yani 21. yüzyilda birden fazla cagdas medeniyet olsun. Ve bunun birinin adi Bati Medeniyeti olsun, birinin adi Islam Medeniyeti olsun. Biri de bir baska medeniyet olsun hic itirazim yok. Belli bir medeniyetin cagdasligıii o medeniyeti bölerek, medeniyetin bir kisim dinamiklerini, mesela sadece akli, bilimi, teknolojiyi, ekonomiyi alarak (yani maddi ve dünyevi kismini alarak) moderniteyi bununla aynilestirerek, bunu da ´mürsit´ diye takdim ederek "ideoloji haline getirir, dinin yerine koyarsaniz" ve dayatirsaniz Iste dert o zaman ortaya cikiyor. Cünkü baska bedenler icin yapilmis bu elbiseyi kendi insaninizin bedenine giydirmeniz mümkün olmuyor. Kendi elinizle mumdan yapacaginiz bir bedene ancak bu elbiseyi giydirebilirsiniz. Sizin iradeniz disinda, belli bir kültür ve medeniyet cercevesinde olusmus bir bedene bu elbiseyi giydiremezsiniz.

Soru:
Islam´da tecdit´in mantigi nedir? Bugün nasil karsimiza cikar, nasil uygulanir?
Cevap:
Islam´da bir klasik bir de modern tecdit anlayisi vardir. Klasik tecdit anlayisi; otantik, sahih Islama yapilan katkilari ayiklamayi, temizlemeyi ve Cenab-i Hakk´in kitabina ve örnek insan olarak bildirdigi Hz Peygamberin Sünnetine uygun Islam toplum hayatinda bozulmadan yasatmayi hedefleyen bir faaliyet bütünüdür.
Ideolojiler karsisinda Islam´in bir ideoloji gibi de kullanilmaya baslandigi caglarda ise (cagdas) tecdit anlayisi; Sahih Islami, aksine farkli talepler, farkli cereyanlar karsisinda, hem ferdin hem toplumun hatta imkan bulunabiliyorsa, dünyanin hayatina sokabilmek icin yapilan faaliyetler bütünüdür. Cagdas tecdit anlayisi, bir rekabeti ön görüyor. Kültürde, medeniyette, siyasette, cemiyet hayatinda rakipler arasindan kendisi bir rakip olarak Islami esas aliyor, kendi dininin hakim hale gelmesini istiyor.

Soru:
Bugün pratikte bir hareket olarak bunu görebiliyor muyuz?
Cevap:
Klasik tecdidin, Sahih Islam´in ortaya konmasi, insanlara anlatilmasi, teblig edilmesi anlaminda tecdidin bugün hem de ilmi olarak varoldugunu söylemek mümkün. Öteki tecdit ise bugün adina siyasal veya radikal Islam dedikleri alana kaymistir. Rakiplerde bundan ürkmüs ve gardlarini almislardir, hem ülke icerisinde hem dünyada. Ülkede, baska ideolojilere meydan okuyan, dünyada da baska hakimiyetlere meydan okuyan bir Islami hareket onlar tarafindan ´yesil tehlike´ olarak algilanmistir. "Yesil ve tehlike kim icindir, kime göredir?" sorusuna burada cevap vermiyorum, ama Yesil´i kendileri icin tehlike görenler, ona karsi mücadele bayragini acmislardir. Bu rakip onlara meydan okurken, simdi kendini korumakta zorlanir hale gelmistir.

Soru:
Fas´da, Bahreyn´de, Pakistan´da demokratik yollardan gecerek gelen siyasi olusumlar bizdeki gibi muvaffak oldular. Buna Iran´da Hatemi´yi de dahil edelim. Yüzde 40´la geldi sonra bu oran yüzde 78´lere cikti. Islami cografyada bu tür göstergeleri neye bagliyorsunuz? Durumlarini, bir model olarak görüyorlar ve ´Dini demokrasi´, ´Islami demokrasi´ olarak sifatlandirip örnek olmak istiyorlar.
Cevap:
Onlar bizden biraz farkli. Cünkü demokrasi ile bagdasir bulduklari bir Islam yorumunu referans olarak aliyorlar ve bunu ilan da ediyorlar.
Iran´da Pakistan´da, Fas´ta ve bazi Orta Dogu ülkelerinde bizdeki gibi bir laiklik anlayisi ve o laikligin güclü bekcileri olmadigi icin oradaki insanlar Islami referans olarak almak ve ilan etmekten cekinmiyorlar. Diyorlar ki, biz Müslümaniz ve hayatimizin her safhasinda, her alaninda Islam´a bagli kalacagiz.

Soru:
Niye bu Islami hareket örnekleri demokrat da, baska Islami hareket örnekleri demokrat degil?
Cevap:
Bunlarin demokrat olmalari, ötekine karsi tavirlarinda ortaya cikiyor. Ötekini iki sekilde alalim: Bir, gayrimüslimler. Iki, Müslüman olup da, Müslümanligi gevsemis olanlar. Simdi bunlara karsi tavir ve yaklasimlari radikal degil, uzlasmaci. Ama bu uzlasma dinde taviz vererek olmuyor. Mesela "sen icki iciyorsan, tamam Islam´da bu da vardir zaten, diyerek degil, Islam´da icki haramdir, ama ben sana bugünkü dünyada ve bugünkü sartlarda, kendi özel alaninda icki ictin diye müdahale etmem, mekanini basmam, aramam, dövmem, cezalandirmam" diyor. "Faiz haramdir. Sen istersen banka kurarsın. Ben iktidara geldigimde senin faizle isleyen bankani kapatmam, ben faizsiz isleyen banka da kurarim. Sana gelen sana gelir, ona gelen ona gelir. Ortada bir rekabet olur..." diyor. "Ben bir tarikati, bir mezhebi, bir Islam yorumunu ülkemin bütün insanlarina dayatmiyorum. Ben insanlara inandiklari gibi yasama imkani taniyorum, ben bu özgürlügü ihtiva eden bir Islam anlayisini referans olarak alacagim. Size vadettigim bu özgürlüklerinizi ortadan kaldirmamak kaydiyla Islami uygulayacagim" diyor. Biraz, Sudan´da, biraz Pakistan´da bunu görmeniz mümkün. Biraz diyorum, tam degil... Iran´da Hatemi sonrasinda biraz bunu görmeniz mümkün...

Soru:
Demokrasinin basina ´din´in gelmesini nasil degerlendiriyorsunuz?
Cevap:
"Islami demokrasi veya Islam demokrasisi" diyorsunuz. Bence Islami demokrasinin anlami var. Biraz önce tarif etmeye calistigim demokrasi anlayisina siz Islami diyebilirsiniz. Cünkü, siz Islamı referans olarak aliyorsunuz, ama baskalarinin hak ve özgürlüklerini azami ölcüde tutuyorsunuz ve secimle gelip secimle gidiyorsunuz. Bu rejimde yükselen degerler ve umumi ahlak Islami oluyor. Islamiligi bu. Peki demokrasiligi nerede derseniz; bu programinizi halka sunuyorsunuz, halk sizi secerse iktidara geliyorsunuz, halk git derse gidiyorsunuz.

Soru:
AKP ile benzerligi, paralelligi var mi?
Cevap:
Bizde her hangi bir Islami grubun ortaya cikip da, "ben Islami referans alan bir demokratik siyasal yapi olusturmak istiyorum" demesi mümkün degil. Rejim buna müsait olmadigi icin ortada iki yol vardir. Bir, "ben Islami referans alarak devlet olmak ve bunu, demokrasiyi kullanarak degil, güce dayanarak gerceklestirmek istiyorum" diyenler. Bunlar zeminin altinda kalmak durumundadirlar. Yani böyle diyenler varsa, faaliyetlerini gizli yürütmek durumundadirlar. Ben Türkiye´de bunlarin sayilarinin az, imkanlarinin da zayıf oldugunu düsünüyorum. Onun icin Türkiye´de bu acidan gizlenmis bir tehlikeden söz edenlerin bu tehlikeyi kasten abarttiklarini ifade etmek istiyorum. Bunun ötesinde aciklayamadigi icin adina Islam demeyip de basina milli, millet... gibi bir kelime getirerek bir proje sunanlar var. Islam´i kamusal alanin düzenlenmesinde bir kaynak olarak alacaginizi gizlemek suretiyle ve demokrasiyi kullanarak böyle bir projeyle yola cikiyorsunuz. Biz son on yirmi yil icinde bu tür tesebbüsleri de yasadik. Kanaatime göre bu tür tesebbüsler demokrasi acisindan tehlike iceren tesebbüsler degildi; ama demokrasiyi, secimle gelip secimle gitmek seklinde almaniz sartiyla. Fakat Türkiye bunlari da kaldiramadi. Yani siyasiler olarak hem Müslümanca yasamayi, hem de iktidara geldiklerinde kamusal alani düzenlerken, ötekilerin hak ve özgürlüklerini zedelemeden Islami referans olarak alacagini üstü örtülü olarak ifade etmek suretiyle siyaset yapanlari da Türkiye kaldiramadi.
Kanaatime göre simdi Müslümanlar -bunlara müslüman demokratlar da diyebilirsiniz- ücüncü bir tarz deniyorlar. Bu sefer kelimelerle de gizlemiyorlar. Acik ve samimi olarak diyorlar ki, "biz özel hayatimizda Müslümanca yasadigimiz gibi kamusal alanda da baskalarinin hak ve özgürlüklerine zarar vermedigimiz sürece Müslümanca yasayacagiz. Inancina göre yasamak isteyenlere de özgürlük alani acacagiz. Ama samimiyetle söylüyoruz ki, referansimiz Islam degildir. Referansimiz evrensel, siyasi, hukuki, ahlaki degerlerdir..." Tabii bu yaklasimi ileri sürerken inanclariyla ters düsmediklerine dair bir suura, bir anlayisa sahip olduklari da aciktir
  #25744  
Alt 17.10.2005, 07:25
runkli
 
Beiträge: n/a
Standard o.T.

durum böyleyken, neden herkes o sahih olmayan hadisleri taniyor?
  #25745  
Alt 17.10.2005, 09:13
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard o.T.

nein nein, das ist sie nicht..

die mänlichen mitglieder sind es!
weil unter druck sind..
komm mal zum thema. und antworte..
typisch für zeugen jehovas ...alles verleugnen und keine antworten geben..

ich warte immer noch!
  #25746  
Alt 17.10.2005, 09:14
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard o.T.

verdikleri tarihler tutmadi.. hesaplarda yanilmislar...
  #25747  
Alt 17.10.2005, 12:43
Benutzerbild von kocasinan
kocasinan kocasinan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Dünya üzerindeki çocoklar

Aşagıda verdiğim linke gittiğinizde karşınıza bir kaydet penceresi çıkacak.Orada bilgisayarınızda nereye kaydetmek isterseniz seçin rar ile açıp izleyin.Bakın bakalım dünya üzerindeki çocuklar arasında ne kadar bir fark var.Cevap göndere bilirsiniz.


<a href="redirect.jsp?url=http://www22.megaupload.com/files/60913e3ab9b2945db46543def2acac8d/AVSEQ02.rar" target="_blank">http://www22.megaupload.com/files/60913e3ab9b2945db46543def2acac8d/AVSEQ02.rar</a>
  #25748  
Alt 17.10.2005, 16:44
Benutzerbild von peren
peren peren ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Hosgeldin Alp

Enteresan yazilarin icin tesekkürler. Yazmayacagim dedigin zamani ben hatirlamiyorum, sanirim benden sonra baya birbirinize girdinizki böyle bir karar aldin.
Vaktim el verdigince sorularina cevap vermeye gayret edecegim. Tekrar ise basladigim icin ve cocugum yeterince vaktimi aldigi icin oldukca kisitliyim.
Simdi tekrar asil yazis sebebime,cevabima dönüyorum:
Muhammed mustafanin Aise ile 6 yasinda evlenmedigini gösteren yazilarin sanirim Internette copy&paste edilmis, onlari taniyorum. Sadece tek tarafli ve kendi bilgilerimi destekleyen yazilar pesinde degilim. Yine ayni sebepden buralari ziyaret ediyorum. Yinede diger arkadaslarin bilgilerine sunmus olman güzel. Sayet senin kanitlarin bu tip ise, benimkilerde bu sekilde (seviyeyi korumaya claisyorum). Benim kanitlarimda internet üzerinden ve inanan arkadaslarla sohbet sonralari elde edilmis bilgiler:
1. <a href="redirect.jsp?url=http://www.geocities.com/wankeragnostic/muhammedin_karilari.htm
Bu" target="_blank">http://www.geocities.com/wankeragnostic/muhammedin_karilari.htm
Bu</a> sayfadada Aisenin evlendikden sonra oyun oynamaya devam ettigi ile ilgili bilgiler var:
<a href="redirect.jsp?url=http://www.muhammedmustafa.net/yazilar/hanimlari.htm
Resulullah" target="_blank">http://www.muhammedmustafa.net/yazilar/hanimlari.htm
Resulullah</a> Aişe’yi çok seviyor ve O’na karşı çok şefkatli davranıyordu. Hz. işe’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ben kızlarla oyun oynardım. Oyun arkadaşlarım gelir ve benimle oynardı. Resulullah’ı gördükleri zaman O’ndan gizlenirlerdi. Çok defa Resulullah, bu arkadaşlarımı benimle oynamaları için gönderirdi."
Simdi diyeceksin 18 yasinda kiz oyun oynamazmi elbet oynar, 6 yasinda olmadiginin kaniti degildir ama.
6 yasinda veya 17 yasinda (hatta 18 de olabilir, 7 de)53 yasinda bir adamin diyelimki "best case" 18 yasinda bir bakire ile evlenmesi, hemde 3. es olarak enteresandir. Hani milletin dedigi gibi esi savasta falan ölmede degil, bakire! Efendim eger ortalikda kalmis coluk cocuga arka cikmak istiyorsa evlatlik edinebilirdi öyle degilmi? Sanirim 11 veya 13 karisi olmus bu arada.
Amacim sadece bilinmeyen gercekleri ortaya cikarmak. Biraz önce belirttigim gibi o zamanlarda yasamis degilim, Muhamet"i görmedim, dolayisiyla bekledigin kanitlar ancak bu sekilde olabiliyor. Daha kuvvetli kanitlari olanlar yazabilirler.
Saygilar
  #25749  
Alt 17.10.2005, 17:59
Benutzerbild von peren
peren peren ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard baslayan sonuna kadar okumustur elbette:

makalenin yazilis sebebi arkadasin bir yanlisini düzeltmekden ileri geliyor. Diger dinlerin yanlis, sadece Islamin dogru din oldugunu, Allah"in eski din kitaplarinin yerine yeni bir versiyonu gönderdigini yazmisti. O"na bir cevapti makale. Senin yazdigin sekilde Maide suresinin sonu biraz uygun olmadi. Bos lafi sevmedigimden ve yazilarimda "transparency" korumak amacli Maidenin sonu ele alinmadi. Ileride gerekirse oda olur. Yalniz buradaki arkadaslarinda ellerine Kurani alip sadece verilen örnekler sinirinda kalip sureleri yarim yamalak okuduklarini düsünmek gibi bir gaflette bulunmak istemedim. Herkesin akli var fikri var, her halde basladiklari sureyi sonuna getiriler:-)
Bunun haricinde az da olsa inandiklari kitabi okumaya tesvik etmek insanlari. Senin gibi yüzlerce web sitesi linki vermekden daha yararlidir diye düsünüyorum. Simdi hatirladim, eskiden de böyle idin, kisa ve net düsündüklerini yazmak yerine sürekli copy&paste, web sitesi linkleri ve bitmek bilmeyen makaleler yazan sendin sanirim.
Üzgünüm ama ileride eski gibi kavram kargasalarina ve bos yere dalasmalara cevap veremeyecegim. Zamanim kisitli. Sadece bilgi alis verisinde bulunmak icin buradayim. Seviyeli bir boyutta, hepsi bu kadar.
Saygilar
  #25750  
Alt 17.10.2005, 18:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Sübyanciliga yol acmak..

Maksat Bu !..

Kendi denginizle evlenin diyen peygamber Bir bakiyorsunuz Bir kac hadis sonra 6 yasinda kiza nikah kiyiyor..

Bunun Imkani var mi ?..
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu