Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #22851  
Alt 15.08.2005, 14:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Sen Kizini hala okula göndermemekte

direndigin icin )

Hala Haremlik Selamlik Dügün dernek Toplanti yaptigin icin..

Sordugun sorunun cevabini Kurdugun duvarin ötesinde oturan carsafli kadinlara bakinca alacaksin..
Ileri Toplumlari Cahil olmayan Kadinlar yetistirir..
Kadinlari cahil birakip neden geri kaldini sormak aptalliktir.

cevap duvarin öte tarafinda..
  #22852  
Alt 15.08.2005, 14:59
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Allahi siyasete sokma cabasinda olan

lar belli... Süleymancilar Erbakancilar ve diger Tarikati Cahiliyeler
  #22853  
Alt 15.08.2005, 15:41
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard DEMOKRASI ve ISLAM !..

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-26-03 16:30

el-Cabiri, “Kur’an ve Sünnet’te yönetim sorununu düzenleyen hukuki bir nas yoktur ve bu temelde içtihadi bir sorundur Her ictihadi sorun gibi burada da ictihad şartlara ve faydalara bağlı olarak değişmeye uğrar” tespitine bizde katılıyoruz. İslam, yöneten yönetilen ilişkisinde belirli bir şekil ve model önermemiştir, Müslümanlar her dönemde ihtiyaçlarına, şartlarına en uygun şekli geliştirebilmişlerdir.

O halde, “o halde İslam düşüncesi etrafında kendi modelimizi oluşturabilmemiz için yeni bir okumaya ihtiyaç vardır” Nitekim el-Cabiri, buna dair “bir okuma” yapıyor ve yönetim meselesini düzenleyen “bir nas” olmadığını şöyle delillendirmektedir.

1. İlk dört Halifenin tayini için kanunlaştırılmış tek bir yolun kabul edilmemesi ve her halifenin farklı yöntemlerle seçilmesi.

2. Yöneticinin yönetim süresinin belirlenmeyişi. Nitekim hz. Osman döneminde büyük sorun olmuştur.

3. Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın halife olarak kabul edildiği zaman yöneticinin görevlerinin belirlenmeyişi.

O halde, İslam siyasal düşüncesinin yeniden kurulması için Muhammedi davet döneminde çıkarılacak temel ilkeleri güncelleştirerek “okumaya başlamak” gerekmektedir.

İslam’ın temel ilkeleri ve Demokrasi

el-Cabiri, bu ilkeleri şöyle tespit ediyor:

1) Onların işleri aralarında şu’ra iledir.,

2) İş konusunda onlara danış,

3)Dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiziniz,

4)Hepiniz çobansınız ve güttüğünüzden sorumlusunuz

İslam şiarını yükselten siyasi hareketlerden bazılarının modern demokrasiyi önemsememelerinin hiç bir mazereti olmadığını belirten Cabiri, “demokrasi” teriminin içeriğini “şu’ra” teriminden hareketle kısmen belirlemektedir.

Bunun için öncelikle serbest demokratik seçimle şu’ranın uygulanma biçiminin belirlenmesi, zorunludur. Sonra cumhuri sistemde “devlet başkanı”nın görev süresinin belirlenmesini gerekmektedir. Akabinde yaşadığı Fas’ın kraliyet sistemini benimsediğinde olsa gerek, hem kralcı, hem de Cumhuriyetci rejimlerde, yürütme erkine ait görevlerin parlamento önünde sorumlu hükümetlere verilmesini şart koşar. Son olarak, Devlet, hükümet ve millet meclisi başkanlarının görevlerini, iktidarın biricik kaynağı yapacak biçimde belirlemek lazımdır. Ona göre, bunlar olmadan çağımızda “şu’ra”yı uygulamak mümkün değildir

Görüldüğü üzere burada Cabiri, demokrasi (A) ile şu’ra (B) arasında bir özdeşlik kurmaktadır.

Demokratik yönetim şu’ra yönetimidir.(A’ B’dir)

“İslam, şu’ra’dır. ( C B’dır);

O halde İslam demokrasidir. (A, B’dir,)

Diğer bir ifadeyle “İslami Demokrasi uygulanabilir” Bu şekilde yapılan mantıksal bir çıkarım geçerlidir.

Fakat burada zaten ilk öncülde var olan bir hüküm çözümlenerek sonuç olarak verilmesi vardır. Bu çıkarımın geçerliliği onun doğru olduğu anlamına gelir mi? “A A’dır” şeklinde verilen bu özdeş önerme bir totoloji değil midir? Bu mantıksal çıkarımı çelişmezlik ilkesinden türetilen“akıl doğrusu” çerçevesinde doğruluğunu göstermek istersek, bu önermenin karşıtını (değili ya da çelişiğini) göstermek lazımdır. Önerme eğer çelişki içeriyorsa, doğrudur. Zira bunun akıl doğrusu olarak verilmesi için zorunluluğu ve karşıtının da imkansızlığı gösterilmelidir.

Bir başka ifadeyle, ilk öncülde verilen önermenin, yukarıda “demokrasi” hakkında sorduğum soruları karşılayacak bir şekilde tahlili yapılmış mıdır? Sadece iştişare/şu’ra ile demokrasiyi meşrulaştırmak, demokrasinin biçimselliğinin taşınması demek değil midir?Halbuki bu iki kavramın birbirlerine nisbet edilmesinin gerçekleşmesinin bilgisel şartlarını ortaya koyması gerekirdi.

Şu’ra; dolayısıyla istişare zorunludur, ama bunun nasıl yapılacağını Müslümanlara ve yöneticilere bırakmıştır. Dolayısıyla şu’ra meclisine (ehl-i hal ve’l-akd) bugünkü terminoloji ile parlementoya seçimle getirilebilir: bunun yanı sıra devlet yönetiminde belirli görevlere ehil olan fazilet sahibi kimseler, taşıdıkları nitelik ve sahip oldukları birikimlere göre doğrudan şu’ra meclisine ya da senato adıyla atanacaklar mıdır. Vahyi bilgiyi temel almasıyla yasamada bir sınırlılık yok mudur? Ya da hangi konular istişare (danışma) dışında kalmaktadır.

Kur’an ve Sünnet’in zahiri naslarından birinin bulunduğu kesin meselelerde ve bunlara ters düşecek veya şeriat esaslarının dışına çıkılacak herhangi bir meselenin istişare ile neticelenmesinde, şu’ranın işlevi olmadığı belirtilmektedir. Hakkında kesin nas bulunmayan meselelerde içtihadi kaynakların ürünü olan örfi hukuk esas alınır, diyerek bu sorun aşılabilir, ama bu takdirde devlet başkanı ile şu’ra arasında görüş farklılıkları ortaya çıkarsa ne olacaktır?

Üstelik “seçim” kavramın günümüzdeki işlevselliği ve temsil oranı nedir? Toplumların nasıl işleyeceği konusundaki önemli kararları gerçekten biz; yani halk mı alıyoruz, yoksa genellikle gözlerden uzak duranlar mı?

Bu sorular oldukça önemlidir, zira, İllich’in ifadeleriyle söylemek istersek, “siyasetin sararıp solduğu, profesyoneller tarafından idare edilen seçmelerin ihtiyaçlarının listesini tespit hakkını teknokratlara terk ettiği “körelten meslekler döneminde” yaşamaktayız. Bu dönemde birey, neye ihtiyacı olduğunu belirleme hakkından feragat etmiş, bu hakkını kullanan tekelci oligarşilerin oyuncağı haline gelmiştir. İnsanların ”sorunları”, uzmanların ise “çözümleri” vardır. Profesyonellerin her şeyi bildiği ve her şeye kadir olduğu yolundaki toplumsal kabul, ya faşizmin yeni bir türü olan siyasal bir inanca; ya da neo-prometyan yapının tarih sahnesine bir kez daha çıkmasına neden olacaktır. Her iki durumda ölümcül saçmalıkla sonuçlanacaktır.”

Bu durum, totalitarizmin faşist Hitler ve komünist Stalin rejimlerine eş kılınarak, sanayileşmiş toplumların bu ortak ayırt edici özelliğinin gözden kaçması ve sanki artık bir daha ortaya çıkmayacağını düşündürmektedir. Yoksa liberal demokratik bir rejimde, dünyaya ilişkisin fikirlerimizin statüs qou’nun ya da tanımlanabilen başka çıkarların değer ve ideallerini yansıtmak üzere denetlendiği ve ambalajlanarak sunulduğunu kim inkar edebilir?

Dolayısıyla totalitarizm, kitlesel sanayi medeniyetin bir olgusudur; ve maalesef, yakın dönemde neden totalitarizmin ağına düştüğümüzü açıklayacak bir teoriyi henüz daha oluşturamadık(!) Bu nedenle gelecek hakkında kurgulanmaya çalışılan bir siyaset teorisinde zorunlu olarak totalitarizmden kaçınmanın yollarını da düşünmek zorundayız



20. yüzyıla iki dünya savaşı yaşadığı ve ihtilalci kışkırtmalar sürekli olarak yaygınlaştığı için “bunalım yüzyılı” denmektedir. Böyle bir asırda “modern toplum” diye sunulan şey, bir “çelişkiler bütünü” olarak sürekli bir değişim içindedir, fakat gelişmesini tamamlamış durağan bir toplum olarak tahlil edilmeye ve benimsettirilmeye çalışılması bir ikilemdir.

Üstelik, tarihte, bir toplumun geçirdiği evreleri ve kazanımlar, evrensel bir tarih anlayışı çerçevesinde diğer toplumlarında geçirmesi beklenemez. Dolayısıyla da “demokratikleşme” ile batılı bir anlamda “modernleşme” arasında özdeşlik kurmak tutarlı/doğru değildir. Zira “demokrasınin olabilirliği, insanların kendi iradelerini karşılıklı ve kısıtlanmamış, çarpıtılmamış bir iletişim içinde belirlemelerini ve bu belirlenmiş ifadelerin kamusal kararları etkileme gücüne sahip olmalarını gerektirmektedir.”

Modern toplum, bu anlamda, gereken söylem alanlarının ayrıştığı bir örgütlenmeye sahip olabilir. Bu ifade, modern toplumun “geleneksel toplum” diye nitelendirilenden daha fazla “aydınlaması” anlamına gelebilir. Fakat bu da, modern toplumun demokratik ideali gerçekleştirmiş bir örgütlenme tarzı olduğu anlamına gelmez.

Son söz olarak, pozitivist bilgi anlayışı üzerine kurulu modernleşme kuramının doğal sonucu olarak demokrasi, siyasal düzenin meşru bir temeli olarak görülmektedir. Bu, modern çağın bütün dünyada bir görüngüsüdür. Bu nedenle herhangi bir Batı ülkesindeki liberal-demokratik siyasal sistemi “nesnel gerçeklik” olarak idealleştirmenin ve evrenselleştirmenin doğru olmadığını belirtmek istiyoruz. Çünkü insanlığın doğası gereği, her deneyim farklı olacaktır. Bu farklığı veren ise yerli temellerin farklı olmasıdır.

Bunun yerine, her somut tarihsel-toplumsal oluşumun kendi özgüllüğü ve rasyonalitesi içinde farklı yöntemlerle demokratik davranışları içselleştirmiş adil ve iyi bir toplum projesini gerçekleştirebilecek olan bir sistemi savunan eleştirel teorinin daha tutarlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu teori, temelde liberal demokrasilerin kolayca faşist veya bürokratik yönetimlere dönüşmesine, bürokratik akılcılığın tepeden aşağıya indirilmesine, büyük ölçüde de pozitivist anlayışa bir tepkidir.

Burada kültürel sürekliliğimizi sağlayan yerel değerlerin yanı sıra evrensel değerlerin; yani insanlığın birikiminde de göz önünde tutulması gerektiğinin de idrakindeyiz. Dünya tarihinin yaklaşık bin beş yüz yıllık birikiminin özel ve özgün bir kısmına sahip olarak, genel hususlardan da haberdar olarak bugüne cevap verebilecek siyaset modelini (isimlendirmelere takılmaksızın) oluşturabiliriz. “İsimlendirmelere takılmamak” önemlidir, zira eğer “demokrasi” terimini tüm vatandaşların her an siyaset oluşturulmasına katılımı sağlayan bir siyasal sistem olarak idealleştirmek, dünyadaki ülkeler arasında hiç demokratik yönetim olmadığını kabul etmek demektir.

Bunun teminatı ise, Kur’an’ın şu’ra emrinin tekabülü diyebileceğimiz demokrasi ilkesi zaman zaman kırılmasına rağmen, özellikle Sünni İslam’ın teoride bile olsa, devlet başkanın seçimi ve yönetiminin biat yoluyla halk tarafından kabulü ilkelerinden hiç bir zaman vazgeçmemesidir. Bu yüzden son tahlilde, dünyanın her hangi bir bölgesinde, dönemin gereklerine, o ülkenin insanlarının kültür durumuna, siyasi şartlarına, zamanın ve coğrafyanın getirdiği imkan ve zorunluluklara göre, yönetim modeli geliştirilebilir.

Bu bağlamda demokrasinin benimsenmesi Batı’yı “meşrulaştırma” değil, gerçek bir yeniden keşif olarak da görülebilir. Batılı demokrasi ile yöntemde bazı farklılıklar gösterse bile, gayelerindeki benzerlikler dikkate alınarak birbirinden istifade edebilirler. Tabii bu istifade, Hasan Turabi’nin ifadesiyle söyleyecek olursak, eğer Batılılar, demokrasinin “Müslüman bir çocuk doğurmasına” müsaade ede(bili)rlerse gerçekleşebilir. Çünkü hala Batı’da bir çok kişi için “islami demokrasi” kavramı lanetli olarak görülmektedir.

Özellikle Türk-İslam filozofu Farabi’den bu yana, geleneğimizde, “hürriyet”, “eşitlik” ve bunların koruması üzerine haklılığını kazan “otorite” kavramlarına sahip olması hasebiyle “erdemli devlet”e en yakın “cahili devlet “ türünün “demokratik devlet”(el-Medinetu’l-Cemaiyye) olduğu fikri bu istifadeyi kolaylaştırmıştır da diyebiliriz. Bunun için kültürümüzde yönetim-yönetilenlere dair metinleri diğer metinlerle karşılaştırmalı olarak (içerden)okuyarak bir nevi nassın ontolojisini yapmak gerekmektedir.

Bu sayede Erdemli Bir Yönetimin en azından İslami Bir Demokrasinin oluşturulmasından söz edilebilir, ama bu kesinlikle taklit değildir. Çünkü bu demokrasi ne halka idareciler tarafından verilen bir ihsandır; ne de Devlet Başkanıyla Millet arasındaki bir sözleşmenin sonucudur, tam tersine İslam’ın kabul ettiği hak ve yükümlülüklerin zorunlu bir neticesidir. Zira dini sosyal bir hadise olarak anlamak, onu siyasi bir terminoloji içinde anlamak demektir. Fakat yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi için öncelikle hakların (hukuk) ; yani temel ihtiyaçların karşılanması gerekir. Bu yapıldığı zaman toplumsal bilinç gelişir ve vatandaş, yükümlülüklerini yerine getirebilir. Eğer insanların maddi ve manevi varlığını geliştirecek olan haklarını devlet gerçekleştirmezse, hiç kimse üzerine düşen vazifeleri yerine getirmez.

**
Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-26-03 22:16

Cok sacma!!
Neden sulanmis demokrasiyi Tap taze Ilahi dine yamamayla Islam-a eksiklik arar bazi cahiller..illa ,Batililar o ismi kullandiklari icin bizde kullanmaya mecburmuyuz?
$u`ra yi gelistirsin Alim gecinenler!!

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-26-03 22:21

Seni rahatsiz eden sadece isimse o kolay )

degistiririz gider )

**

Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-27-03 00:14

Sadece isim deyil..
Mesela 51 aptalin 49 akilliyi idare etmesi:-))

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-27-03 13:21

Bu demokrasilerde Mümkün degil :O)

Fakat senin sisteminde mümkün neden dersen :O)
O 51 aptali secen yine 49 akilli )
Dolayisi ile o 49 akillinin da pek akilli olmadigi ortaya cikiyor )


Öyle ya akilli insan aptali bas eder mi ??

)

Ama senin sisteminde Insanlar özgür olmayip Davarlastiklari icin:

Seyh efendinin gösterdigini seciyorlar )

Bu secilenlerde genellikle aptal oluyorlar :O)
Seyh efendinin dediklerini uygulayacaklari icin aptal olmalari gerekiyor )

Bundan dolayi ben diyorum kmi insanlar bireysel Kurtulusa ulasmadan Bu davarlik sürüp gidecek ve müslümanlar hep esir olacak..

Ama seyh in elinde ama RUS un elinde...

Pratikte fazla degisen bir sey yok..

Güdüldükten sonra ...

**
Yazan Kişi: CimBomSARAY
Tarih: 12-27-03 13:30

muhammetin bir sözü var!!!

"bütün peygemberler çobanlık yapmışlardır"

eeeeeee arz talep meselesi ))

koyunun bol olduğu yerde,elbet bir çobanlık yapan bulunur.

**

Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-27-03 16:16

alpi!!demogojilerle gercekleri sulandirmaya kalkiyorsun!!

Senin ve cimbomsarayin yazilarinizi okuyunca ,aklima su fikra geldi!!

Adam in biri 250 dolara ciplak gösterne gözlügü alir kullanir kullanir, bir gün eve gözlüklü gelip karisini seyr etmek ister ..eve gelince amca oglunu evde görür ..bir bakarki amca ogluda karisida ciplak..tam karisi kacarken adam utanir kendi kacar..aksam eve geldiginde karisindan ve amca oglundan özür diler..

Kadinda $asirir, senin gözlüklerini seveyim der:-))Hep onlarla eve gel der

Cikarin $u gözlükleri..
ayni duruma düsüyorsunuz!!!
ISLAM a batililarin gözlügüyle bakmayin

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-27-03 19:21

Yolcuyum ;

Anlattigin Fikradan cok etkilendim )

Gercegi söylemek gerekirse sen Demogoji bile yapmayi beceremiyorsun )
Nedense hep insanlarin ** CIPLAKLIKLARI ** ile ilgileniyorsunuz )

Neden bu hic aklinizdan cikmiyor ?

Sexuel problemleriniz mi var ??

Sadri Islam i savunan birine Ciplak gözlük alip kullanip kullanip bir de üstüne üstlük eve gelip Karisini seyretmek istemesi pek yakismiyor )

hele ki Karisini Ciplak görmesi cok abes bir olay olsa gerek )..

Bunu sen Din forumuna degil de :

Bunalimlar dertler Yumusaklar sertler forumuna yazip Tedavi olsan iyi olur..


:O)

**

Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-27-03 19:40

Alpi sana layik bir fikra oldugundan ibret alirsin diye aktardim !!
halen akillanmis degilsin
Senin burda iSLAM adina yaptigin sacmaliklari incelet bakalim !!Dinsizlik formunami layik yoksa!!! Birakin salya akitmayi ,

**
Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-27-03 20:12

O zaman sen bana ISLAM i bir güzel anlat da nasipleneyim..

Bütün Seyhlerini hocalarini,Efendilerini de yardimcilar olarak yanina al..

Dök Ortaya FIKIHINI ILMINI !..

Islam adina Sacmalik Dedigin KURANDIR !..

Ey SAKLABAN !..
Bana dinini anlat

Bir fareceğiz devenin yularını eline aldı , kurula kurula yola düştü. Deve , tabiatındaki mülayimlik nedeniyle müdahale etmedi , beraberce yola koyuldular.

Farenin :

-“Ben ne pehlivan , ne yiğit bir ermişim !...” diye içinden geçirdikleri deveye yansıdı , malum oldu , o da :

-“Gururla önümde yürü bakalım , ben sana gösteririm. “ dedi.

Gide gide bir büyük ırmağın kenarına ulaştılar. Öyle büyük ve derindi ki, fil dahi zebun olurdu. Fare kas katı kesildi , kala kaldı olduğu yerde.

Deve :

-Ey dağda , ovada bana arkadaş olan ; sen kılavuzsun , öncümsün benim . Niçin şaşırıp durakladın. Gir suya , ercesine ayak bassana ırmağa, dedi.

Fare dedi ki :

-Bu pek büyük , pek derin bir su . Arkadaş , doğrusu boğulmaktan korkuyorum.

Deve :

-Hele bir göreyim , ne kadarmış şu su , dedi , ayağını ırmağa soktu ,

-A hayvanların kusuru , a kör sıçan !... Diz boyuymuş ancak. Neden şaşırdın, diye alay yollu söylenince , Fare dedi ki :

-Ey hünerli deve , sana diz boyu ama benim tepemden yüz arşın aşar. Dizden dize fark var. Sana karınca gibi lakin bize ejderha !...

Deve dedi ki :

-Öyleyse bir daha küstahlık etme de canın yanmasın. Kendin gibi farelerle boy ölçüş sen , deveyle sıçanın sözü yoktur.

Fare :

-Tövbe ettim. Yaratanın hakkı için beni bu helak edici sudan geçir!... dedi, deve de acıdı.

-Haydi hörgücüme sıçra da otur . Bu geçiş benim işim ... seni de , senin gibi yüzlercesini de geçiririm , dedi.

Sultan değilsen ; yürü raiyet ol!...

Ticarette kâmil değilsen; yalnız başına dükkan açma , yoğurulup kemâle gelinceye kadar birisinin hükmü altına gir!...

“Susun dinleyin” hükmünü işit , sükût et!.. Madem ki Hakkın dili olamadın , bari kulak kesil!...

**

Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-27-03 21:57

Alpi!!!!!!!!!!!!!!!
Ne dersem sana batiyor budela putperst
yukarda fikra yazdim üzerine aldin!!Neden? cünkü fikrada kendini gördun heyecana kapildin hakarete yaptin!!
Halbuki insan odurki gerceklere boyun eger!!
sensa gercekleri batililarin döktüklerini yalamakta zann edersin!!!

Hadi git anitkabire Senin tapanagin orasi
orda günah cikarirsin!!
Benim dinimi $eytan bildigi kadar sende bilirsin fakat NASIP
Tövbe kapusu acik ...

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-27-03 22:05

Benim tapinagim Bütün yeryüzüdür !..

Senin Gibi DUVAR aramam )

Hicran destanını kendinden oku,
Mecnun"dan duyup da rivayet etme.
Aşkın Leyla"sını gördünse söyle.
Söz temsili bulup hikayet etme.

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,
Senin aradığın zevk, sefa düğün.
Tutacağın işi önceden düşün;
Daha ilk adımda nedamet etme.

Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.

İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın ,gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme.

Kabe"den maksadın varmaktır yara,
Kör gibi tapınma, kara duvara,
Hızır"ı ararsan kendinde ara,
Bulamadım gibi rezalet etme.

Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez.
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.


Anladin mi ??

)

**
Yazan Kişi: Yolcuyum
Tarih: 12-27-03 22:22

$eytaninda yer yüzüydü tapanagi derler!!
bilgi kazanini $eytani felsefeyle dolduranlar
ancaka sagdan soldan kopya ederler!!

Tam seni tarif eder misralar
senin gibiller Rabbe deyil beton kemale tapar


utanin birakin pute tapmayi..
Müslümansan tavsiye ederim sana
araf suresini okumayi

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-27-03 22:28

Yeryüzünü bana mescit yapan Ulu Rabbim ve KURAN-I HAKIMDIR !..



Sanmaki ciddiyet ile sarfederim sanatımı
kalem elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir
Bezmi meyde Yobazligin nesire meftun oluşu
Nazarımda su içen eşşeğe ıslık gibidir


)

**

Yazan Kişi: xyadost
Tarih: 12-27-03 23:41

alpi anlat heyacanli oluyor. meshepsizlik nasil bir duygu ? sen namaz kiliyorsan sayet nasil kiliyorsun ?

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-28-03 15:07

ne ararsin Allah ile aramda ?
Sen kimsin ki namazimi sorarsin ?


Sen senin Mezhebinin dogru namaz kildigini sanan zavallilardansin demek )

Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıkarsın. Ey ulu , tekbirin manası şudur : “Yarabbi, huzurunda kurbanız!...” Hani koyun keserken ,”Allahu Ekber-Allahu Ekber ” dersin ya!... O ölesice nefsini keserken de bu söz söylenir. Allahu Ekber de de ; vehmî benliğinin başını kes, ki , can mahvolmaktan kurtulsun. Ten; İsmail’e, Can ; Halil’e benzer. Can, yaptırdığı bu senin bedeninde tekbir getirdiğinde; ten kesilir, yani beden kaydından çıkar, şehvetlerden, hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban haline gelir.

Kıyamette olduğu gibi Hak huzurunda saf tutulur . Hesaba, rabbi ile konuşup görüşmeye geçilir. Allah huzurunda gözyaşı dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.

Hak:

- Sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin?... Ömrünü ne ile geçirdin , verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğurunda harcadın?.. Gözünü, kulağını , aklını, arşa ait bütün cevherleri harcadın... bunlara karşılık ne getirdin?... Sana kazma ve bel gibi el ve ayaklar verdim , bağışladığım bunca şeye karşılık ne var elinde, neler getirdin bana?... der.

Kıyamda iken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, Rükûa varır. Utanmaktan ayakta duramaya kudreti kalmaz, rükûda Allah’ı tesbih eder.

Allah’tan:

- Başını kaldır, rükûdan kıyama dön de, sorulara birer birer cevap ver , fermanı gelir.

O utanan kul, rükûdan başını kaldırır,fakat olgun bir iş yapmamış olduğundan yüzüstü yere düşer. Yine emir gelir:

- Başını kaldır. Secdeden kalk da, yaptıklarından haber ver!...

Tekrar utana utana başını kaldırır ama, yine yılan gibi yüz üstü düşüverir. Hak tekrar sorar:

- Başını kaldır da söyle , kıldan kıla bütün yaptıklarını araştırmak istiyorum!...

Artık ayakta durmaya kudreti kalmadığından, Hakk’ın heybetli hitabı da canına tesir etmiş olduğundan, o ağır yükün altında ezilir , yere çöker, oturur.

Hak:

- Söyle bana ; sana nimet verdim, nasıl şükrettin?... Sermaye verdim, haydi göster kazandığını?... der.

Kul, sağ yanına dönüp peygamberlere, o ululara selam verip :

- Padişahlar, bu kötü kişiye şefaat edin , der.

Peygamberler:

- Çareye baş vuracak gün geçti. O , orada yapılacak bir şeydi. Elde alet oradaydı, orada kaldı. A bahtsız kişi , git oradan!.. Sen vakitsiz öten bir horozsun. Bırak bizi, kanımıza bulaşma, derler.

Bunun üzerine sol tarafa başını çevirir. Hısımından, akrabasından yardım ister. Onlar da:

- Sus!... Allah’a kendin cevap ver. Biz kim oluyoruz ki?.. Elini çek yakamızdan, derler.

Ne bu yandan bir çare olur, ne o yandan. O biçarenin canı da yüz parça olur. Herkesten ümidini keser de ellerini açar, duaya başlar :

- Yarabbi!... Herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de. Senden başka önü, sonu olmayan yok!...

Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, bunun eninde sonunda böyle olacağını bil. Namaz yumurtasından civcivi çıkarmaya bak!... Yoksa; tane toplayan yolsuz yordamsız kuş gibi yere başvurup durma!...

Benim namazim budur..

Yolsuz yordamsiz mezheb Kargasi

**

Yazan Kişi: xyadost
Tarih: 12-28-03 18:07

ALLAHIM SAPMISLARDAN SANA SIGINIRIM: MÜRSIDI OLMAYANIN MÜRSIDI SEYTANDIR:

**

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 12-28-03 18:43

ALLAHIM SAPMISLARDAN SANA SIGINIRIM: MÜRSIDI OLMAYANIN MÜRSIDI SEYTANDIR:

.................................................. .................................

Bu bir Tarikat degisidir !..
Sahibi MIR BEREKAT dir !..

Yezidilik KURAN in getirdigi IMAN kardesligini yeterli görmez..Ve ne tesadüf :O9

ki: Tipki Tarikat dinciliginde oldugu gibi AHIRET kardeslegi emreder..

Yer Yezidi Akranlari arasindan biri erkek biri didi olmak üzere iki ahiret kardesi edinmek zorundadir.
Bu Kardeslerin her gün kucaklasip tokalasmalari DIN emridir.

Ölüm sirasinda bu kardesler Seyh ve pir lerle ölünün basinda bulunmak ve ölene YEZIDI oldugunu telkin etmek zorundadirlar.


Anadolu da hemen her tarikatda ayni uygulama gecerlidir )


Seyh den el almayinca olmaz Seyh i olmayanin Seyh i seytandir derler..

Bu yolla mürilerin yani kölelerin kendilerine hizmeti ile semirirler )

Ha bir de su deyis var :O)#

Gercek müslüman bir mürsid-i Kamile hizmet edip gönül alan kisidir..


HASA Bu DIN Hz. MUHAMMED in GÖSTERDIGI DIN OLSUN !..

)
  #22854  
Alt 15.08.2005, 16:17
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Türkischer Spielfilm heute um 23:55 Uhr

Türkischer Spielfilm heute um 23:55 Uhr

Reise zur Sonne

Die Geschichte einer ungewöhnlichen Freundschaft

Der Film entwirft ein lebendiges Bild von Istanbul und den aktuellen gesellschaftlichen und politischen Konflikten in der Türkei.

Reise zur Sonne wurde auf den 49. Internationalen Filmfestspielen in Berlin 1999 mit zwei Preisen ausgezeichnet. Er erhielt den Blauen Engel für den besten europäischen Film über ein brisantes aktuelles Thema sowie den Friedensfilmpreis.
  #22855  
Alt 15.08.2005, 16:19
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard benim kizin üniversitede

oxford"da genler hakkinda doktora yaziyor. hemde türban ile. senin kizin ???
  #22856  
Alt 15.08.2005, 16:31
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard develerden bahsetmisken

en deve dilencilerden ben anlatayim:

hatirlarsak, kurban bayramlarinda devlet derileri zorla vatandaslardan toplatiyordu. vermeyenleri cezalandiriyordu. ecevit nasilda devlet bankasinda dilencilik yapardi, yada ondan önce demirel.
iste devlet dilencilik yapinca enise sokulan kaziklar acitmiyor alismis.

kendi dötündeki kazigi görmez baskasinin gözündeki cöpü görür.
  #22857  
Alt 15.08.2005, 16:45
Benutzerbild von mrdragon
mrdragon mrdragon ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Religionsunterricht Alevitentum

dieser religionsunterricht für aleviten befürworte ich nicht..

das war keine gute idee.. auch nicht von den aleviten sowas zu beantragen.. das führt nur zu größeren distanzierungen.. bunun arakasinda baska seyler var.. inanin bana..
AB türkiye"de yeni azinliklar yaratmak cabasinda.. alevileri de bir azinlik olarak göstermek istiyorlar.. ama türkiye"deki aydin alevilerin cogu buna karsi.. cünki kendilerini türk müslüman olarak görüyorlar.. dogrusu da bu..
ben alevi degilim.. ama alevi felsefesine karsi da degilim.. kimseye bir zarari olmadigi sürece..

ob das alevitentum eine eigene religion ist? da sind sich sogar die aleviten untereinander nicht einig.. die fünf säulen des islams.. die aleviten haben das praktiziert.. damals, wo es noch nicht so abgewandelt war.. hala bu sartlari uygulayan aleviler var.. kötümser olmayin.. diger yandan sünniler de dört dörtlük ibadetini yapmiyor artik.. benim sahsen inancim tam.. ama uygulamaya gelince herkezde oldugu gibi aksmalar oluyor.. yani bu yüzden alevileri islam disi göstermek cok yalnis..

ben aleviligi bir felsefe olarak görüyorum.. islamin sartlarini yerine getiren ibadetini yapan müslümanlar olarak biliyorum..
natürlich gibt es aleviten, die sich abkoppeln wollen vom islam.. die dienen jedoch einer anderen sache.. nicht dem alevitentum oder der glaubensfreiheit!!

mich hätte es gerfreut, wenn man ein religionsunterricht eingfügt hätte, wo sunnitische und alevitische kinder in ein und dem selben raum über den islam belehrt werden und über den alevitentum.. aber das käme einigen menschen nicht gelegen.. und solange es diese menschen gibt, werden die leute solche diskussionen führen, sich streiten und sich voneinander immer mehr distanzieren, anstatt für immer zusammen unter der selben flagge für die selbe sache zu kämpfen!!

türkiye"de olanlar malum.. tayyip cikip kürt sorunu vardir diyor ve pkk"yi bütün kürtlerin temsilcisi gibi gösterebiliyor.. aydinlar denilen bir kac capulcu tv kanallarina cikip apo serbest kalsin diyebiliyor.. sehit analari da belki bize de söz hakki verirler diye davet edildikleri programlarda saatlerce bos yere bekletiliyor..
sokaklarda kendini bilmezler polis araclarini yakma eyleminde bulunabiliyor.. yasasin apo diye haykirabiliyorlar.. ve polis AB"ye sirin gözükmek icin müdehale etmiyor.. hergün sehit haberleri geliyor.. askerin elinden yetkileri aliniyor..
bunun sonu nereye varacak bilmiyorum.. besser gesagt ich will gar nicht so weit denken..

bunlar yetmiyormus gibi birde alevi sünni kargasasi cikarmak isteyenleri sevindirmeyin..
biz biriz.. tek milletiz.. türk ve müslümaniz.. daha neyin kavgasini ediyoruz..
  #22858  
Alt 15.08.2005, 16:48
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard sen herhalde laik

kizlarla bunlari yaptigindan zannediyorsun ki baskalari da sizin gibi yapiyor. tabii atan da öyle yapmisti siz nasil olurda baska yaparsiniz.

dini anlamadigin icin, dinde vaz edilen ahlak anlayisini da kavriyamamissin.
  #22859  
Alt 15.08.2005, 17:10
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Bu dilencilik degil... yasa ile düzenlen

olaylardir... kapi kapi dilenip MAHLUKAT gibi dolasmanin ne zaman yasal oldugunu gördün.

Iste sizlerin DINININ hali... DILENCI DINI OLMUS...

Kaldiki devlet yasal haklarla Vergi aliyor... odami DILENCILIK...

Yaaa dedimyaaa kafadan catlaksiniz... düzelmeniz mümkün degil.. bizim yapacagimiz tek sey sizleri insan sinifinda saymamamk olacak... ve öyle oluyorda...
  #22860  
Alt 15.08.2005, 17:11
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Bunlari en cok yine MUSILMANLAR yapiyor

bu bir gercek... en cok Sex düskünü yine Musilamanlar... yani senin Arabi devletlerin Iranin usw... hele hele Süleymanci Hocalari... pähhhh... resmen SÜBYANCI
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu