| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#41
|
|||
|
|||
Cennette huriler varmış, kara gözlü
İçkinin de ordaymış en güzeli Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz Bak bir yanda şarap, bir yanda sevgili.. ÖMER HAYYAM |
#42
|
|||
|
|||
butun renkler ayni hizla kirleniyordu
birinciligi beyaza verdiler Özdemir ASAF |
#43
|
|||
|
|||
Bizim Şarkımız / Roni Margulies
Bizim Şarkımız / Roni Margulies
Tu vois, je n’ai pas oublie La chanson que tu me chantait Bana Elsa’yı anımsatanlar anımsatmayanlardan daha az. Kaçınılmaz. Paylaştıklarımızı değil artık, paylaşmadıklarımızı farkediyorum. Öyle çok ki artık “Bak, bizim şarkımız” diyemeyeceğim şarkılar her duyduğumda. Okuduğum her kitapla bir yenisi ekleniyor tartışmadıklarımıza; yeni keşfettiğim lokantalar, gittiğim kentler, geceyarıları aklıma gelenler. Paylaştıklarımız kadar paylaşmadıklarımız da önemli bir yer tutuyor ama hayatımda. Anlamsız değilmiş ucuz duyarlıklar. Farkediyorum çünkü “bizim” olmayan şarkılar. Farkediyorum hâlâ. |
#44
|
|||
|
|||
kadın vardır; aldatıcı! sarhoş eder, tehlikelidir..
kadın vardır; aldanırsın! boşa zaman kaybıdır.. kadın vardır; eğlendirir! gönlünü hoş eder ve gider.. kadın vardır; evlenirsin! biter.. "kadın" dedi içinden hüsn... "kadın"; "kadın vardır; sadece bir yerlerde var olduğunu bilmek bile yeter." |
#45
|
|||
|
|||
Veda Zamanı
NUH KENİŞ -------------------------------------------------------------------------------- küsmesin gözlerin gözlerime bu akşam sönmesin mavisi şehrin puslu ışıklarında bir de yalnızlık vurmasın şimdi kaldıramam şarkılar vurdu vuracağı kadar ellerim ellerinde olsun bu akşam veda vaktine kadar üşüştü yanıma hatıralar hemen gitme ne olur ayrılığa vakit var kendin bilirsin istersen kalbine bir sor son defa gidelim mi diye evet cevabı gelirse gözlerini çevir usulca kalk yanımdan elimi bırak söz ağlamayacağım gitmene bak |
#46
|
|||
|
|||
Severek Ayrılmak...
ERDEN ERKİN -------------------------------------------------------------------------------- Severek ayrılmak, erişilmezin yürekteki sancısı, yalnızlığın dinmeyen acısıdır. ERDEN ERKİN -------------------------------------------------------------------------------- SEVEREK AYRILMAK... Severek ayrılmak, tel örgüye takılarak pantolonunu yırtmaktır. Severek ayrılmak, ulaşılmaz aşkların tartışılmaz üstünlüğüdür. Severek ayrılmak, "Sen benim erişilmezim, vazgeçilmezim, unutulmazımsın" diyenlerin dayandıkları bir payandadır. Severek ayrılmak, ulaşılmaz yıldızların parlaklığının daha parlak, yakamozların daha parıltılı, martı çığlıklarının gitar mırıltısı olduğunu sanmak ve dalgaların kumsalı öptüğü yerdeki doğal büyünün tarifsiz kederine, derin acısına kapılmaktır. Severek ayrılmak, erişilmezin yürekteki sancısı, yalnızlığın dinmeyen acısıdır. Severek ayrılmak, bir kabukta iki badem içinin dış etkenler karşısında kabuklarından çıkması ve bir daha kabuklarına dönmemesidir. Severek ayrılmak, bir zamanlar taptığınız birinin yabancısı olmak, gözlerinizde acısını görmek, yüreğinizde sancısını duymaktır. Severek ayrılmak, elele bir çift gördüğünüzde, ayrılıkla biten bir film izlediğinizde yüreğinizde duyduğunuz derin sızıdır. Severek ayrılmak, yıllar sonra,"öyle değil, şöyle davransaydım sonuç daha değişik olurdu"nun muhasebesini yapmaktır. Severek ayrılmak, dua çiçeklerini ağlatmak, gökkuşağının canlı renklerini soldurmaktır. Severek ayrılmak, bir başkasıyla asla derken, sevdiğinizi bir başkasıyla gördüğünüzde, bu kadarı da fazla demektir. Severek ayrılmak, yeryüzündeki bütün yolların denize çıkmadığını, bütün nehirlerin ummanına akmadığını öğrenmektir. Severek ayrılmak, içinde derin bir hüzün, kumsalda yürürken uzun uzun, bir sarhoşun kafasında geçmişteki sancıların bilançosunu hesaplarken bu med ve cezir bileşkesinin kimyasını bir simyacı gibi düşünmektir. Severek ayrılmak, önünü görmeden hep geriye bakmaktır. Severek ayrılmak, istasyonda oturup, giden trenin dönmeyeceğini bile bile dönmesini beklemektir. Severek ayrılmak, zaman zaman duyduğu kalbindeki sancının ezikliğinin başka, vuruşlarının bambaşka olduğunu anlamaktır. Severek ayrılmak,"Bir dönüp baktım ki geçmiş seneler, içimde birikmiş neler neler olmuş kördüğüm, aynadaki gözlerimde gördüğüm, hala senin için yanmakta ve ağlamaktayım," demektir. Severek ayrılmak, boş bir şişe içinde başarı kutlamaktır. Severek ayrılmak, en yaşlı totemi bu gece yaşantımdan çıkaracağım derken, tapınağa her zamankinden daha çok gitmektir. Severek ayrılmak, milyonların yaşadığı bu kentte, yamaçtan inen huzursuz akşamların koynunda yalnızlığını paylaşacak bir dost bulamamak, caddeden geçen araçların motor gürültüsüyle sabahlamak, yeni bir güne başlarken, bir gün döneceksin diye kaç yıl aç ve muhtaç kaldım sevgiye demektir. Severek ayrılmak, yeryüzündeki bütün nehirlerin sevgidenizine akmasıyla ve sevgi denizinin ummanına kavuşmasıyla son bulacaktır. Ancak, ne zaman, nerede ve nasıl? İşte düşündüren budur asıl! Bak şimdi ileride kurulmuş bir fasıl. Hadi, ayrılsak ta sen de gel, söyleyelim birlikte unutulmaz şarkımızı: "Ben kumsalına geldiğim zaman, Sen deniz olursun, ben umman!" ERDEN ERKİN... |
#47
|
|||
|
|||
Nazim Hikmet - vatan haini
VATAN HAİNİ
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. |
#48
|
|||
|
|||
Akrep gibisin kardeşim korkak bir karanlık içindesin akrep gibi
Serçe gibisin kardeşim serçenin telaşı içindesin Midye gibisin kardeşim midye gibi kapalı,rahat Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim Bir değil beş değil yüzmilyonlarsın malesef Koyun gibisin kardeşim gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen Ve adeta magrur koşarsın salhaneye Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani Hani şu derya içinde olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf Ve bu dünyada zulüm senin sayende Ve açsak,yorgunsak,alkan içindeysek eğer Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak Kabahat senin demeye dilim varmıyor ama Kabahatin çoğu senin canım kardeşim N.HİKMET 1947 yılında yazılan bu şiir, Nazım Hikmet'in hücresinin duvarlarını aşarak evrensel ufuklara açılmaya ve dünyanın ezilen, aldatılan bütün insanlarına ulaşmaya çalıştığını göstermektedir. Gelgelelim, çoğunluğunu emekçi halkın oluşturduğu bu insanlara sevgiyle yaklaşmak ve onların kurtuluşu uğrunda yılmadan savaşmakla birlikte, Nazım Hikmet halk dalkavukluğundan, popülist bakış ve söyleyişten uzak durur. Hatta söz konusu insanlardan üretici olmayan, işçi sınıfının bilincini taşımayan ücretliler ile küçük tüccar, memur, esnaf ve zanaatkarlardan korkak, bencil, sorumsuz, rahatına düşkün olanları eleştirmekten de geri durmaz. Bu şiirde 'akrep, midye, serçe, koyun' gibi benzetmelerle çıkarcılık, ürkeklik, kendine kapalılık ve bilinçsizliklerine parmak bastığı bu 'yabancılaşmış küçük insanları' - sevecenlikle de olsa- suçlar, sarsıp uyandırmak ister. |
#49
|
|||
|
|||
SEN
sen esirliğim ve hürriyetimsin, çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin, sen memleketimsin... Sen ela gözlerinde yeşil hareler, sen büyük,güzel ve muzaffer, ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin. Nazim Hikmet Eşi Münevver Hanım için yazılmış bir şiirdir. Münevver Hanım, Nazım Hikmet'in anne yönünden akrabasıdır. 1934'te 17 yaşındayken İstanbul'a gelmiş, Nazım Hikmetle tanışmış, onu sevmiş, evlenmek istemiştir. Fakat Piraye Hanım'a bağlı olan şair buna yanaşmamıştır. Bunun üzerine Münevver Hanım hukuk fakültesini bitirip ressam Nurullah Berk ile evlenmiştir. Ama kocasına ısınamamış ve Nazım Hikmet'i unutamamıştır. 1948 yılında Nazım Hikmet'in hastalandığını duyarak hastaneye koşmuştur. Nazım Hikmet onu yıllar sonra yeniden görünce pek beğenmiştir: "Bayıldım doğrusu dayı kızına. Soyumun sopumun en güzel, en akıllı insanı. Onu 13 senedir görmemiş olmama kızıyorum şimdi. Yavrucağın yüzünü bile unutmuşum. Hasılı yeni bir insan, yeni bir dünya keşfetmiş gibiyim..." Bundan sonra ilişkileri ilerlemiş, dayı kızına iyice tutulduğunu anlayınca 1949 yılında eşi Piraye'den ayrılmıştır. |
#50
|
|||
|
|||
ZULMÜ ALKISLAYAMAM
Zalimi asla sevemem, Gelenin keyfi icin gecmise kalkip sövemem Atiyi Karanlik görerek azmi birakmak, alcak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak. Kendi saglam, hissi, ruhu ölmüs Milletin! Iste en korkuncu hüsranin, helakin, hayberin! Müslümanlik nerde! Bizden geçmis insanlik bile. Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlik, bilmem amma, galiba göklerdedir; Istemem, dursun o payansiz mefahir bir yana... Gösterin ecdada az çok benziyen kan bana! Isterim sizlerde görmek irkinizdan yadigar, Çok degil, ancak Necip evlada layik tek siar. Varsa sayet, söyleyin, bir parçacik insafiniz: Böyle kansiz miydi -hasa- kahraman ecdadiniz? Böyle düsmüs müydü herkes ayrilik sevdasina? Benzeyip sirazesiz bir mushafin eczasina, Hiç görülmüs müydü olsun kayd-i vahdet tarumar? Böyle olmus muydu millet canevinden rahnedar? Böyle açliktan bogazlar miydi kardes kardesi? Böyle adet miydi bi-perva, yemek insan lesi? Irzimizdir çignenen, evladimizdir dogranan... Hey sikilmaz, aglamazsan, bari gülmekten utan!... "His" denen devletliden olsaydi halkin behresi: Payitahtindan bugün tasmazdi sarhos naresi! Kurd uzaklardan bakar, dalgin görürmüs merkebi. Saldirirmis ansizin yaydan bosanmis ok gibi. Lakin, ask olsun ki, aldirmaz otlarmis esek, Sanki tavsanmis gelen, yahut kiliksiz köstebek! Kâr sayarmis bir tutam ot fazla olsun yutmayi... Hasmi, derken, çullanirmis yutmadan son lokmayi!... Bu hakikattir bu, sasmaz, bildigin usluba sok: Halimiz merkeple kurdun ayni, asla farki yok. Burnumuzdan tuttu düsman; biz bogaz kaydindayiz; Bir bakin: hala mi hala ihtiras ardindayiz! Saygisizlik elverir... Bir parça olsun arlanin: Vakti çoktan geldi, hem geçmektedir arlanmanin! Davranin haykirmadan nakus-u izmihaliniz... Öyle bir buhrana sapmistir ki, zira, halimiz: Zevke dalmak söyle dursun, vaktiniz yok mateme! Davranin zira gülünç olduk bütün bir aleme, Beklesirken gökte yüz binlerce ervah, intikam; Yerde kalmis, na'sa benzer kavm icin durmak haram!... Kahraman ecdadinizdan sizde bir kan yok mudur? Yoksa, istikbalinizden korkulur, pek korkulur. Mehmed Akif 1913 |