| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#11
|
|||
|
|||
Yoğurulurken çamurum, sence de belliydi özüm,
Ne günah işleyeceksem, biliyordun onu tüm. Yargın olmazsa eğer, işleyemez kimse suç ; Neden öyleyse kıyamette yakarsın a gözüm Ben, gönlü temiz insana kurban olayım Gezsin başım üstünde benim, hoş tutayım Ham insanı al karşına, söylet azıcık, Dön, sonra cehennem ne imiş, gel sorayım Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam Beni ak yüzle diriltirsin. a Tanrım, bilirim; Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam. Ömer Hayyam |
#12
|
|||
|
|||
Aşk Rubaileri / Mevlana
Aşk Rubaileri / Mevlana
Aklın gücü, cennetteki sırlarla ulu: Aşktan deliren, akıllıdır, sağduyulu. Sevdaya kapılmış yüreğin zorlu yolu, Görkemli yabancılıkla, özlemle dolu. ******* Gitsin, güzelim, hepsi de, tek sen gitme. Ey dost, ey gam ortağı-bizden gitme. Ey gülbeşeker, şarap koy, iç, doldur, gül. Dünya süsü saki, allasen gitme. ******* Bir gün şu çiçekli dal, dolar meyvayla; Bir gün döner istek adlı şahin, avla... Aşk imgesi, şimdi, bir gelip gitse bile, Bir gün gelir... artık hiç gitmez-asla! ******* Bir tane canım var ama, yüz bin bedenim. Can neymiş? Neymiş ki beden? İşte ben’im. Bir başkası var ya: işte ben, ben! O, beni Sevsin diye bir başkası oldum kendim. ******* Cennet gelecek, derler, içersin bade, Çevrende gülüp oynar huriler de... Madem sonumuz bu, şimdiden hem içeriz, Hem ellerimiz sevgilinin üzerinde. ******* Biz aşkta reziliz: Bize hep yanlışlar, Sarhoşluk, cinnet ve günah yazmışlar. Sensin yaşamak, amaç, zaman sen-bu budur; Ey dost, madem sen varsın, her şey var. ******* Ben aşıkım aşka; aşk da sevdalı bana. Aşık tene can-ten ise sevdalı cana. Bazen dolarım boynuna ben kollarımı, Bazen de sürükler beni canan yanına. ******* Ben, işte dağım: sesim sözüm sevglimin. Ben, işte resim: ressamı sensin resmin. Benden geliyor sanma bu sözler-asla: Ses, işte, anahtarla açılmış kilidin. ******* Aşk, özge ateştir: ısınır onda ayaz; Yandıkça o, taşlar yumuşar, sert kalamaz. Varsın aşık günaha girsin, hoş gör: Sevda şarabından içmiş-arlanmaz. ******* Dön aşkın çevresinde: gün işte bu gün. Dön. Dön. Çılgın kalbini yermez dönüşün. Yangınla sınav-ölüm kalım-özge savaş: Vuslat bu, kucaklaşma, zifaf, mutlu düğün. ******* "Aşk bir kuru ses," derler.-Sunturlu yalan. "Aşk umdun,"derler, "buldun, var oyalan." Bizlerde saadet hep can içre olur... "Cennet yedi kat arşta" mı derler? Bu yalan. ******* Aşkın gönlümle cenkleşirken-tam o an- Çırçıplak, yalnayak kaçıp gitti bu can. Kim bende akıl var sanmaktaysa deli... Benden sakınan: işte odur aklı olan. |
#13
|
|||
|
|||
Gözlerde Sevişmek / Ümit Yaşar Oğuzcan
Gözlerde Sevişmek / Ümit Yaşar Oğuzcan
Seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü Bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin Sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü Yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin. Acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın Bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın Gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın Ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin. İçimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen Birbirimizden uzak yaşadığımız o en güzel yıllarımızı elemle düşünürken Hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin. |
#14
|
|||
|
|||
Gözlerim Gözlerinde
Gözlerim Gözlerinde / Ümit Yaşar Oğuzcan
Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin? Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar? Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var; Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin... Bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında Fırtınalardan geldim sende dinleniyorum. Bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum; En eşsiz dakikalar sürsün senin yanında... Hiç yumma gözlerini, ışığın eksilmesin, Gündüzüm aydınlığım, ipek böceğim benim! Güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim! Yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin; Ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini, O sakin o yalansız, o kuytu gözlerini |
#15
|
|||
|
|||
Ayten :)
Milyon kere Ayten / Ümit Yaşar Oğuzcan
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Ayten'i beş geçiyor Ne yana baksam gördüğüm o Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz Günlerden Aytenertesidir Odur gün gün beni yaşatan Onun kokusu sarmıştır sokakları Onun gözleridir şafakta gördüğüm Akşam kızıllığında onun dudakları Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim Ayten'i övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz Bir kadehte sizinle içeriz Ayten'li İki laf ederiz Onu siz de seversiniz benim gibi Ama yağma yok Ayten'i size bırakmam Alın tek kat elbisemi size vereyim Cebimde bir on liram var Onu da alın gerekirse Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar Parasızlık da bir şey mi Ölüm bile kötü değil Aytensizlik kadar Ona uğramayan gemiler batsın Ondan geçmeyen trenler devrilsin Onu sevmeyen yürek taş kesilsin Kapansın onu görmeyen gözler Onu övmeyen diller kurusun İki kere iki dört elde var Ayten Bundan böyle dünyada Aşkın adı Ayten olsun |
#16
|
|||
|
|||
Mutlu Aşk Yoktur
Mutlu Aşk Yoktur Ki Dünyada / Louis Aragon
Mutlu Aşk Yoktur Ki Dünyada Aslında hiçbir şey kâr değil insana Ne gücü ne zayıf yanları ne de yüreği Gölgesi bir haç gölgesidir kollarını açsa Ve kırar göğsüne bastırırken sevdiği şeyi Tuhaf bir ayrılıktır hayatı kapkara Mutlu aşk yok ki dünyada Hani giydirilmiş erler bir başka yazgıya İşte o silahsız erlere benzer hayatı Sabahları o yazgı için uyanmış olsalar da Tükenmiştirler ve kararsızdırlar akşamları Söyle yavrum şu sözleri sakın ağlama Mutlu aşk yok ki dünyada Güzel aşkım tatlı aşkım çıbanım derdim Yaralı bir kuş gibi taşırım seni şuramda Ve görmeden bakanlar şu halimize bizim Süzdüğüm sözleri söylerler benden sonra Ve her şey der demez ölür iri gözlerin uğruna Mutlu aşk yok ki dünyada Yaşamayı öğrenmek bizimçin geçti çoktan Ağlasın gece içinde kalplerimiz yan yana En küçük şarkıyı mutsuzluktur kurtaran Her ürperiş borçlu baştan bir hayıflanmaya Ve her kitar havası beslenir bir hıçkırıkla Mutlu aşk yok ki dünyada Acılara batmamış bir aşk söyle bana Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de Bir aşk yok ki paydos demiş göz yaşlarına Mutlu aşk yok ki dünyada Ama şu aşk ikimizin öyle de olsa. Çeviren: Cemal Süreya |
#17
|
|||
|
|||
Şiirsiz yaşamak...
Nihayet sonbahar yağmaya başladı ruhumuza, bir dua gibi pencerelerde yağmur, damarlarımızda küllenmiş tanıdık bir tutkuyu kıvılcımlandırıyor. Şiir
bahçedeki yaprak yağmuruyla uyanıyor yaz uykusundan. Yağmurlarla gelen mısralar, ansızın geceye sızıp can suyu veriyor kurak ruhlarımıza. "Gözyaşlarının gücü vardı eskiden" diyor Adnan Özer, "...ırmak yüklü adamlardık, tuz katarlarının ardınca giden/gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden/açılırdı hayal, tu*zun suda bukağısı çözülürken"... Şiir çekip alıyor bizi gömüldüğümüz seviye*siz bataklığın kucağından... Dizelere yapışıp ayaklanıyoruz. Meğer ne çok olmuş O'nu kovalı hayatımız*dan... Ne çok olmuş, uykuda bir sevgilinin alnına bir minik buse, sofranın kenarına bir küçük mum kondurmayışımız. Abdülhak Hamid, kendisinden 40 küsur yaş küçük Lüsiyen'ine yazdığı mektuplara "Bahar-ı Ömrüm" diye başlıyordu: "Bahar-ı ömrüm; aşk bir maniadır ki ya aş*mak veya tahrip etmek lazım; yahut da huzu*runda kalmak ve yok olmak..." Biz, tahrip ettik o "mania"yı; huzurunda kalmanın bedelini göze alamadığımızdan... O yüzdendir "ömrümün baharı" diye başla*yan mektuplar almamamız nicedir... Sevdiğine "Yüreğim" diyen o tılsımlı zerafeti yitirdiğimizden beridir, burkulmaz oldu yü*reğimiz bunca nefretin karşısında... Gözyaşlarımız gücünü kaybetti. Şimdi şairler ağlıyor bizim yerimize, bizim halimize... Yeni yetmeler şarkı sözü ezberliyor artık taşlama yerine küfür, seranad yerine taciz... Felaket haberlerine alışırken şehir, "dilsiz bir kuytuda ölüyor şiir"... "Şiir toplumdan kopmuyor, asıl toplum şiir*den kopuyor" demişti Tuğrul Tanyol, birkaç yıl önce, yaklaşan bir ihaneti haber verircesine... Şiir, popüler kültür gibi lümpenleşmeyle uzlaşmamış, direnmiş ve belki de o yüzden oku*runu yitirmişti. Akın akın loto kuponu doldurmaya koşan bir kalabalığın ardından dizeler haykırmak, ancak bir şairin göze alabileceği bir soylu dire*niş, bir nafile çabaydı. Duymadı toplum... Ucuz pop şarkıları söyleyerek başıbozuk bir dere gibi akarken, önüne kattı sanattan yana ne varsa; bir tek şiir hariç... Şiir, soylu bir çınar gibi direndi köklerini oyan bu sele... terkedilmiş bir sevdalı gibi ya*payalnız ama mağrur durdu tarihin akışına inat... Ve sonunda bir o kaldı soysuzlaşan ruhları*mızı avutacak... Haydi bir şiir okuyun bugün... Bunaldıysanız haberlerin aleladeliğinden, sıkıldıysanız şarkıcı dedikodularından, futbol*cu fıkralarından, lotaryayla köşe dönme he*saplarından, bıktıysanız ekranların, sayfaların işportacı ağızlarından gelin, siz de şiire sığı*nın... ...ve hatırlamaya çalışın bir zamanlar nasıl, "ırmak yüklü adamlardık, tuz katarlarının ardınca giden.../ Yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden/ yetim insan, toprağın vicdanıyla doyardı/ gözyaşlarının gücü vardı eskiden." Can Dündar |
#18
|
|||
|
|||
AYRILIK
İki rayı gibiyiz bir tren yolunun yakın olması neyi değiştirir son istasyonun? Sunay Akin |
#19
|
|||
|
|||
SUÇLAMA BENİ
Suçlama beni Böyle bırakıp Gidiyorum diye Bağrımı yakan Bir yaradır Bu ayrılık şimdi Bil ki kanımdadır Sevişmelerin yangını Öylece girerken Gecenin bağrına Taşıyorum sımsıcak gülümseyişini Yaşanan günler Hayatı oyarak Gedikler açıyor Durulur mu artık Durgun sularda Bekleyerek seheri Talan ediliyor Bahar ve aşk Öyle bir oyun ki Duracak gibi değil Vurmazsak eğer Kendimizi yola Yaşamak zorunlu Kurtarılırsa eğer Bahar ve aşk Ve simdi hayat Acı yeşil Bir kader renginde Hayatın ve sevincin Kaderinin altettiği yer Kavganın ortasıdır Ki umudun çiçeklenişi Aşkın Yengisidir bu Söylenecek bütün sözler Sevincin ve sevdanın Savunulmasına dairdir Ve şimdi onlar Yaralarını saracak Birilerini beklemektedirler Ey anısıyla Kalbimi yakan Kederlenme hemen Ve suçlama beni Böyle bırakıp Gidiyorum diye Ahmet Telli |
#20
|
|||
|
|||
Mutlu Kal... Hoşça Kal
Bir gün bir yerlerde farklı hayatlar yaşayacağız .Zaman zaman aklımızdan geçireceğiz isimlerimizi, belki tebessüm belki hüzün hislerimiz olacak. Yine de mutlu kal. Başka başka sevdalar yaşayacağız; kim bilir? ‘Vardı’ larımız arasında kimi zaman kimliksiz, kimi zaman soy adlarımıza kadar kayacak kişiliklerimiz…Yine de mutlu kal. Sen, ömrünün bir günü de olsa hatırlayacaksın sahur vakitlerinden birini, ben ömrümün bir günü de olsa hatırlayacağım, oruç tutamasam da bir parça daha muhabbet için tıka basa midemi doldurduğum,sonra da yatamadığım sancılarımı…Yine de mutlu kal. Yıllar sonra, çocuklarımızın ‘nostalji’ adı altındaki koleksiyonlarında, İlhan Şeşen’in o kaseti yer alacak ve dinleyecekler, ‘Neler Oluyor Bize?’ parçasını, dinlerken de hissedecekler bizim gibi. Yine de mutlu kal. Tut ki, bu başlamadan bitişi ,farklı insanların ağzından -aşk hikayeleri- arasında duyacağız; kim bilir? Yine de mutlu kal. Ben, artık kırmızı ruj sürmeyeceğim; sen kırmızıyı sevmeyeceksin. Yine de mutlu kal. Ben alıp başımı dağ evlerine, sevdama çözüm getirmek için gidip, serim kısmıyla dönmeyeceğim;sen dağ evindeki bir kızı kurtlar, köpekler ve tecavüzcü amcalarla korkutmayacaksın dönsün diye. Yine de mutlu kal. Ben ocağa koyduğum makarna suyu ardından uyumayacağım; sen makarnayı yapıp uyandırmayacaksın beni. Yine de mutlu kal. Emanet değildin bana ama, şimdi emanet ediyorum başka bir yüreğe seni. Kendim gibi dağınık olmadı sana karşı hislerim. Sen yalnızca sen gibi anılacaksın, dilimden dudağıma geçen ifadelerimde ve ben artık hiç ben olmayacağım sevdalarımda. Yine de mutlu kal; hoşça kal.. BİNNUR EDİSAN |