Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #17621  
Alt 18.05.2005, 12:09
Benutzerbild von latinoqueen
latinoqueen latinoqueen ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard türkiyenin anayasasinada.....päääh...

man rede nicht bittteee...
du gehörst zu den leuten mit dem falschen patriotismus....
sieh dir die türkei doch mal jetzt an...da kann die dein fanatischer atatürk glaube auch nicht mehr weiterhelfen....
milliyetcilik he?
das sind die leute die jedes jahr bei festen überall wie blöd türkische flaggen aufhängen und 50 mal ne mutlu türküm diyene schreien...
man sein land lieben schön und gut..aber ihr übertreibt es doch jedes mal...
und dann dauert es nicht lang dass bei 23 nisan festen leute mit mhp zeichen tanzen.-...tzzzzzz
  #17622  
Alt 18.05.2005, 12:34
Benutzerbild von latinoqueen
latinoqueen latinoqueen ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard moralapostel o.T.

ohne Text
  #17623  
Alt 18.05.2005, 13:13
Benutzerbild von hasrett
hasrett hasrett ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Zit bir kelam

HERKES ilk önce insan olmali...

Zaten akli basinda bi insan, baska bi insani din yüzünden yargilamaz...
  #17624  
Alt 18.05.2005, 14:54
Benutzerbild von 6666mahfuz
6666mahfuz 6666mahfuz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Yusuf Islam Neuss`da yine gecmis müzikle

Cat Stevens singt live in Deutschland



<a href="redirect.jsp?url=http://www.szon.de/news/musik/aktuell/200505010184.html

" target="_blank">http://www.szon.de/news/musik/aktuell/200505010184.html

</a>

Neuss (dpa) Yusuf Islam, als Cat Stevens bekannter früherer Popstar, singt

nach mehr als 20 Jahren wieder live in Deutschland. Der zum Islam

konvertierte Künstler werde einige seiner Klassiker bei einer Benefiz-Gala

für den Kampf gegen Landminen am 28. Mai in Neuss bei Düsseldorf

präsentieren, teilten die Veranstalter mit. Gastgeber und Schirmherr der

Gala ist Ex-Beatle Sir Paul McCartney und seine Frau Lady Heather Mills.



Stevens war mit Songs wie «Morning has broken» und «Wild World» bekannt

geworden, die sich rund 140 Millionen Mal verkauften. In den 70er Jahren

trat er zum Islam über und beendete seine musikalische Karriere, um sich

als Friedensaktivist zu engagieren. Jüngst startete er überraschend ein

Comeback und nahm mit Ronan Keating eine neue Version seines größten Hits

«Father and Son» auf.



Neuss (dpa) Yusuf Islam, als Cat Stevens bekannter früherer Popstar, singt

nach mehr als 20 Jahren wieder live in Deutschland. Der zum Islam

konvertierte Künstler werde einige seiner Klassiker bei einer Benefiz-Gala

für den Kampf gegen Landminen am 28. Mai in Neuss bei Düsseldorf

präsentieren, teilten die Veranstalter mit. Gastgeber und Schirmherr der
Gala ist Ex-Beatle Sir Paul McCartney und seine Frau Lady Heather Mills.
  #17625  
Alt 18.05.2005, 16:29
Benutzerbild von donpepelino
donpepelino donpepelino ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard batida kadinlar asaglaniyor

genel evlerde satiliyor ve ikinci sinif insan olarak görünüyor diyorumya kadinin eline birsecme secilme hakki veriyor sonrada ikimislini aliyorsunuz kadini hayvan pazarinda gibi satiyorsunuz
  #17626  
Alt 18.05.2005, 16:46
Benutzerbild von donpepelino
donpepelino donpepelino ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Demokrasi Kadina Haklar Veriyormus :)

Kemalizm ve Kadin!..

Bilindigi gibi 5 Aralik 1934 tarihi, kadinlara siyasi
haklarin verildigi iddia edilen tarihtir. Ancak
kadinlara verildigi iddia edilen bu haklar, kadinlar
tarafindan verilen mücadele ne-ticesinde alinan haklar
olmayip, tepeden inme bir anlayisin neticesinde
Mustafa Kemal tarafindan bagislanan haklardi.
Dolayisiyla, Kemalistler tarafindan, Bati"nin bir çok
ülkesinden önce verilmekle övünülen bu haklar, Sirin
Tekeli"nin de belirttigi gibi konjonktür geregi
verilen ve buna ragmen kontrollü olarak kadinlara
kullandirilan -bazen de kullandirilmayan- türden
haklardi. Çünkü, Kemalizm kurulusundan bu yana,
tepeden inmeci, jakoben bir anlayisin tezahürü olan
tek millet, tek sef, tek devlet esasina dayali,
oportünist, çikarci, pragmatik despot bir anlayisi
temsil eden bir sistemdi. Ve bu nedenle de muhalefete
ve hatta degisik görüslere bile tahammülü olmayan bir
sistem öngörmekteydi. Bu sistem, "tek kisi"nin hakim
oldugu bir sistemdi. Ayrica, bu sistem ayni zamanda,
bu ülke insanlarini bütünüyle sadece "tek kisi"nin
belirledigi hedefe yönlendirmeyi de kendisi için asil
amaç edinmisti. Yani, ülkenin bütün insanlari için bir
tek hedef vardi; o da, o "tek kisi"nin belirledigi
hedefti. Bu hedefin disina çikanlar ya da çikmaga
yeltenenler, ülkeye ihanet suçu ile suçlanmaktan
kurtulamamislardir. Bugün bile bu "tekçi" anlayis
tarafindan belirlenen hedefe muhalif olan kisi ya da
gruplar, ayni anlayisi temsil eden, marjinal kalmis
Kemalistler tarafindan, öyle degerlendirilmiyor mu?
Iste "tek kisi" tarafindan belirlenerek çerçevesi
-adeta- duvarlarla örülen bu anlayis, toplumu tepeden
tirnaga kadar yeniden sekillendirmek için ayni tür
uygulamalara halen bugün de devam etmektedir.
Kisacasi, Osmanli"nin mirasi üzerine kurulan bu yeni
ülkenin, yeni yönetim seklinden, çikarilacak
kanunlara, halkin giyiminden yasanti sekline hatta
yeme içme seklinden, dans etme sekline kadar; bir
taraftan toplumsal düsünce, diger taraftan da
toplumsal yasanti sekli, bu tek"çi anlayis tarafindan
sekillendirilmistir. Dolayisiyla ülkeye çesitli
desiselerle hakim olan bu anlayista; Cumhuriyetin ilan
edilmesine de, kadinlara siyasi haklarin verilmesine
de ve hatta kimlerin hangi bölgelerde milletvekili
olacagina da, tek basina karar veren hep "o" tek kisi
olmustur. Ve o tek kisinin agzindan çikan bir sözle
kimi insanlar ihya olmus, kimi insanlar da
daragaçlarinda sallandirilmistir; ve bu tek kisinin
karari ile bir gecede cumhuriyet ilanina karar
verilmis, partiler kurulmus ve partiler kapatilmistir.
Hatta, "tek kisi" tarafindan alinan bu gibi siyasi
ka-ralarin yaninda, kisiler arasindaki iliskilere de
müdahale edilerek kadinlarin dans etmeleri bile, onun
emri ile olmaktaydi. Nitekim bir defasinda, "...
devlet yüksek yöneticilerinin de çagrili oldugu bir
baloda üniformali subaylarin dansetmediklerini gördü.
Gazi, bunun nedenini sordu. Komutanlardan biri, suçun
her dansa çagriyi geri çeviren kadinlarda oldugunu
söyleyince Mustafa Kemal, yüksek sesle topluluga söyle
seslendi: "Arkadaslar, dünyada subay üniformasi giymis
bir Türk erkeginin dans önerisini geri çevirebilecek
bir kadinin bulunabilecegini düsünemiyorum. Simdi
emrediyorum! Hemen salona dagilin! Ileri Mars! Dans
edin!" emri üzerine, herkesin dans etmeye kalkismasi
da, bu "tek kisi"nin otoritesinin etkisini göstermesi
bakimindan ilginç bir örnektir. Bu tür emirler sadece
dans etmeyle de sinirli kalmiyordu. Nitekim, daha
sonra ki dönemlerde ülkenin öncelikli tehdidi olarak
ilan edilen ve "Komünizm her görüldügü yerde basi
ezilmelidir" sözü mensuplari için söylenen TKP"nin
(Türkiye Komiünist Partisi) kurulmasi ile ilgili ilk
emir de yine Mustafa Kemal tarafindan verilmisti. Buna
gerekçe olarak da, Talat Pasa"ya yazdigi mektupta da
belirtildigi gibi, "gerekirse bolsevizmi de biz
kurariz" seklindeki Mustafa Kemal"in konjonktürel ve
pragmatik anlayisi idi!.. Mustafa Kemal bu güçlü
ülkelerden yana görünme anlayisini, ülke içinde
gücü/hakimiyeti tek basina ele geçirinceye ve ülke
disinda ise himayesine girdigi ülkenin güçlülügü
netlesinceye kadar devam ettirmistir. H. Edip
Adivar"in da belirttigi gibi Mustafa Kemal, gücü ele
geçirdikten sonra, emirlerine itirazsiz uyulmasini ve
kendisine karsi hiçbir elestiri geti-rilmemesini
açikça belirtiyordu. Nitekim, H.E. Adivar ile bir
konusmasinda, "Herkes benim verdigim emri
yapmalidir... Ben hiçbir elestiri, hiçbir fikir
istemiyorum... Yalniz emirlerimin yerine
getirilmesini..." istiyorum seklindeki sözlerinden de
bu durum açikça görülüyordu. Mustafa Kemal, ölünceye
kadar da, bu tavrini devam ettirmis ve iradesine -en
yakin arkadaslari dahil- hiç kimseyi ortak olarak
kabul etmemistir. Buna yeltenenlerin ise, maalesef
politik hayatlari da, sosyal hayatlari da hüsranla
sona ermistir. Kazim Karabekir, Rauf Orbay ve
arkadaslari ile ünlü hatip onbasi Halide Edip
Adivar"in -son dönemde de Ismet Inönü"nün- basina
gelenler, Mustafa Kemal"in bu tavrinin ilginç
örneklerinden sadece birkaç tanesidir.
Anlasilan odur ki, Mustafa Kemal, kendi
düsüncesinin disinda hiç kimsenin düsüncesine önem
vermezdi. Her konuda -hemen hemen- yalniz basina karar
verir ve uygulamaya koyardi. Zaman zaman, herhangi bir
konu ile ilgili olarak Çankaya Köskü"ndeki "içki
sofrasi"na çagirdigi kimselerden ise, konu ile ilgili
görüslerini almaktan ziyade, kendisinin önceden vermis
oldugu karari onlara duyurmaya yönelik olmakta idi. O
dö-nemde, Mustafa Kemal"in etrafinda bulunanlar da,
Mustafa Kemal"in bu "tek"ligini, her seyin kendi
karari ile yapildigini ya da yasaklandigini, kendi
kararlarinin aksine görüs serdetmenin hayati tehlikeyi
gerektirdigini konusmalarinda, yazilarinda dile
getirmekten de bir beis görmemekte idiler. Nitekim,
Kiliç Ali tarafindan bu durum "Aksam" gazetesindeki
bir makalede; "... Milli Kurtulus Savasini halkin
degil, sadece Atatürk"ün yaptigi" ileri sürülüyordu.
Bu yaziyi aktaran Zekeriya Sertel "Yaziyi okumamiz
bitince Ahmet Rasim Bey gözlügünün altindan bana söyle
bir bakti: -Cevap verecek misin? dedi. Sanmiyorum,
dedim. Sakin ha... Yaziyi kimin yazdigi belli. Mustafa
Kemal"le çatismayi göze almak gerekir. Bu da bugünkü
kosullar içinde delilik olur. Yaziyi hiç okumamis gibi
davran." Sertel de "Öyle yaptim" diyor.
Seyh Said kiyami nedeniyle kurulan Istiklal
Mahkemeleri de emirle, hem de tek kisinin emriyle
kurulmustu ve çalismalarini da bu "tek kisi"nin
emriyle devam ettiriyordu. Çesitli illerde kurulan bu
mahkeme-lerde, yine emirle sayisiz insan
daragaçlarinda sallandirilmisti; herhalde -dili
olsaydi- bunun en canli sahidi de Samanpazari sirtlari
idi. Daragaçlarinda sallandirilan bu insanlarin
suçlari ise, -tamaminin da- potansiyel muhalif olarak
görülmeleriydi; isin üzücü tarafi da, bunlarin
basinda, Milli Mücadele adi verilen Mücadeleyi
baslatanlar, bulunduklari bölgelerde dis düsmani cani
kani pahasina kovanlar gelmekteydi. Bunlarin arasinda,
az da olsa kendilerini tehdit etmek ve göz dagi vermek
için, yandasi gazeteciler de vardi. Bu gazeteciler,
Istiklal Mahkemelerinin "tek kisi"nin emriyle
çalistigina güzel bir örnek teskil etmektedir.
"Istanbul"un belli basli gazete bas yazarlari
Diyarbakir"daki Istiklal Mahkemesine gönderilmislerdi.
Bunlar arasinda "Tasviri Efkâr" sahip ve basyazari
Velid Ebuzziya, "Vatan" gazetesi sahip ve basyazari
Ahmet Emin Yalman, ayni gazetenin yazarlarindan Ahmet
Sükrü Esmer, gene bas yazarlardan Ismail Müstak ve
baskalari vardi. Ahmet Emin, daha yoldayken,
Adana"dan, Mustafa Kemal"e telgraf göndererek
yalvarmaya baslamisti. Affedilirse, bir daha
gazetecilik yapmayacagina söz veriyordu..." "Tek Kisi"
gücünü ve "Tek"ligini kanitlamiscasina, bu tür
yalvarmalardan sonra, gazetecilerin serbest
birakilmasi, yine bu "tek kisi" tarafindan
saglanmisti.
ANADOLU KADINI, MILLI MÜCADELENIN ASLI
UNSURLARINDANDI!..
Osmanli Imparatorluguna ait topraklarin
paylasilmasina yönelik olarak, emperyalist ülkelerce
Anadolu"nun çesitli bölgelerinin isgal edilmesine
karsi verilen mücadelede, Anadolu Kadinin bu
mücadelede oynadigi rolü göz ardi etmek, bu
mücadelenin anlasilmamasi ya da eksik anlasilmasi
anlamina gelir. Bilindigi gibi bu ülke, bu yüz yilin
baslarindan itibaren Ingilizler, Fransizlar,
Italyanlar, Yunanlar ve Ermeniler tarafindan isgal
edilmisti. Hilafetin bulundugu merkez Istanbul da
isgal altindaydi. Ancak bütün bu olumsuzluklara ragmen
kadiniyla, erkegiyle, genciyle, ihtiyariyla ve hatta
çocuguyla organizeli, birbirinden haberli olmasa da,
-Mustafa Kemal henüz Padisah tarafindan
görevlendirilmemisti bile- bu isgali sona erdirmek
için, Anadolu bütünüyle adeta ayaga kalkmisti.
Kadinlar yaptiklari mitinglerle -özellikle de
Sultanahmet Meydani"nda H. Edip Adivar"in konustugu
miting- bir taraftan kendileri fiilen mücadeleye
katiliyorlardi, bir taraftan da top yekun bütün bir
halk, bu mücadelenin saflarina katilmaya davet
ediliyordu. Iste bu amaçla kadinlar mücadelelerini
daha organizeli yapmak için, ülkenin çesitli
bölgelerinde çesitli isimler altinda kurduklari
cemiyetler halinde örgütleniyorlardi; bunlarin
arasinda yaygin olarak örgütlenen ve birçok ilde
subelerini de açan Anadolu Kadinlari Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti de vardi. Böylesine kutsal bir mücadelede
Anadolu kadini, sadece ordunun yardimci hizmetlerine
katkida bulunmakla yetinmemis, mücadelenin her
safhasinda yer alarak, baska ülke-lerde benzeri
olmayan kahramanliklar sergilemistir.
Anadolu kadini, yerine göre, cephe gerisinde
cephaneyi, yaralanan milisi/askeri, hastalanan hastayi
ve ikmal maddelerini sirtinda ya da kagnilarda
tasirken, yerine göre de elinde silahi ile gönüllü
olarak cepheden cepheye kosarak milis kuvvetleri ile
birlikte savasa katilmistir. Hilafetin ve ülkenin
kurtarilmasi için bu savaslarda, isimleri bilinenlerin
haricinde, çok sayida isimsiz kahraman Anadolu kadini
gençligin baharinda iken sehit olmustur. Çünkü, basta
Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi"nin fetvasi olmak
üzere bir çok fetva onlar için vazgeçilemez olan bir
kutsal hedefi gösteriyordu ki o da; ya sehit olmak ya
da gazi olmakti. Denizli Müftüsü fetvasinda söyle
diyordu; "...Bizler simdiye kadar esir yasamadik ve
yasamayiz. Silahimiz yoksa sapan tasiyla düsmana karsi
çikmak ve onu tepelemek her Türk ve Müslümana farz-i
ayndir. Fetva veriyorum..." Iste bu fetvalar
dogrultusunda Anadolu insani; kadini ile erkegiyle,
müstevli devletlere karsi adeta ayaga kalkmisti.
Nitekim bu kadinlardan, "Gördesli Makbule Hanim
1921"de, evlendikten hemen sonra kocasiyla birlikte
bir çete örgütlemisti. Bu çete, birkaç ay boyunca
düsmani hayli hirpaladi. Gördesli Makbule Hanim savas
alaninda sehit düstü." Yine, Tayyar Rahmiye Hanim
Güney cephesinde 9. Tümene bagli bir gönüllüler
müfrezesine komuta ediyordu. Bu müfreze, 1 Temmuz
1920"de Osmaniye"deki Fransiz müstahkem mevki
karargahina saldirma buyrugunu aldi. Tayyar Rahmiye
Hanim, buranin ele geçirilmesinden az bir süre önce
can verdi." Yine, "Anlatildigina göre, bir Türk kadini
sirtinda çocuguyla cepheye, bir araba dolusu mühimmat
ve cephane götürmektedir. Yagmur yagmaya baslayinca,
cephaneler islanmasin diye çocugunu sardigi örtüyü
hemen çikarip cephanelerin üzerine örter. Iki öküzün
çektigi arabada, siperlere erzak tasimakla görevli bir
kadinin öyküsü de, sik sik dile getirilir; Öküzlerden
biri düsman kursunlariyla agir yaralanir. Kadin ve
yanindaki iki çocugu öküzün yerine kosularak arabayi
çekmeye devam ederler. Sirtlarinda süt bebekleriyle,
cepheye yiyecek-içecek tasiyan kadinlarin öyküleri de
anlatilan ilginç olaylardandir. Gene, Sakarya
savaslari sirasinda, 23 Agustos 1922"de cepheye
cephane tasiyan konvoydaki hamile bir kadin, dogum
yapar. Hemen cephe gerisine göndermek isterler; fakat
o reddeder: "Ben bunlari nasil birakirim? Ordu cephane
bekliyor." Iste, Anadolu kadini; gerektigi zaman
çocuguna analik, kocasina eslik, gerektigi zaman da
savasta en ön saflarda savasarak sehit düsmenin ne
kadar kutsal oldugunu bilecek kadar inanç sahibi idi.
Mustafa Kemal de 21 Mart 1923"te Konya"da Kizilay"in
kadin kollarina hitap ederken, Anadolu kadinini söyle
degerlendirmektedir; "...Çift süren, tarlayi eken,
ormandan odun, kereste getiren, mahsülati (ürünleri)
pazara götürerek paraya kalbeden (çeviren), aile
ocaklarinin dumanini tüttüren, bütün bunlarla beraber
sirtiyla, kagnisiyla, kucagindaki yavrusu ile, yagmur
demeyip, sicak-soguk demeyip, cephenin mühimmatini
(savas gereçlerini) tasiyan hep onlar, hep o ulvi
(yüce), o fedakâr, o ilahi Anadolu kadinlari
olmustur..." Dolayisiyla, Anadolu"nun bu rolünü
-kadini ile erkegiyle- göz ardi ederek Milli
Mücadelenin kazanilmasini "tek kisi"nin kahramanligina
ya da dehasina baglayarak anlatanlar, Milli Mücadeleyi
kazanan ruhu anlayamayanlardir.
  #17627  
Alt 18.05.2005, 16:53
Benutzerbild von donpepelino
donpepelino donpepelino ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Kurana,hakaret Afganistan,Vakitya da

Abdurrahman Dilipak

Müslümanların malına, canına, namusuna, kutsalına yapılan saldırılar bitmek bilmiyor..
Ebu Garib de yaşananları unutmadık. Guantanamo"dan gelen haber tam anlamı ile bir alçaklık.. Haber birçok İslâm ülkesinde şok etkisi yaptı.. Afganistan"da sert protestolara sebeb oldu..
Bu arada bir haber de Kudüs"ten geldi. Kudüs"teki Mescid-i Aksa"ya roket saldırısı planladıklarından şüphelenilen 9 Yahudi 22 Nisan"da gözaltına alınmış ve 2 hafta sonra serbest bırakılmıştı..
Bunların üstüne üstlük, Hollanda"dan sonra Almanya ve Fransa"nın Türk özel havacılık şirketi Onur Air"in uçuşlarına yasak getirmesi yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
Biz hep söylüyoruz: Bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Eğer Vakit Almanya"da yasaklandığında sesinizi yükseltseydiniz, bugün Onur Air"i engellemeye kalkanlar iki kere düşünürlerdi.. Eğer yaptıkları yanlarına kâr kalacaksa, hiçbir hesap sorulmayacaksa; bu durum birilerinin cür"et ve cesaretini, saldırganlığını artırmaktan başka bir işe yaramıyor çünkü.
Bütün bu olaylar, Batının çıkarları sözkonusu olduğunda ilkelerini nasıl bir kenara bıraktıklarının açık ve somut bir göstergesi.
Hollanda kendi iki şirketini kayırmak adına Onur Air"in uçuşlarını yasaklama girişiminde bulunmuş, ardından Almanya ve Fransa da aynı yönde kararlar almışlardı.. Neyse ki Belçika, Onur Air"e iniş-kalkış izni vermiş ve Türkiye de hemen karşı atağa geçerek, Hollanda, Almanya ve Fransa charter uçaklarına karşı misillemede bulunmuştu..
Bu tür olaylar, Batılı ülke yöneticilerinin şuuraltını ele veriyor.. Bu durum bir "suçüstü" halidir.. Özellikle de, Almanya ve Fransa gibi Avrupa"nın iki lider ülkesinin, hukuk dışı / haksız bir girişime anında destek vermesi oldukça düşündürücüdür..
Fırsat eşitliği, gümrük birliği, serbest rekabet, korumacılığın sınırlandırılması anlaşmaları bu son iki örnekte ne kadar pamuk ipliğine bağlı konular olduğu gözler önüne serilmiş oldu..
Bana kalırsa Vakit ve Onur Air olayı birlikte değerlendirilmeli ve konu sıkı bir şekilde takip edilmelidir.
Hani derler ya, evin hanımı kırınca "hayırdır inşallah" derlermiş, hizmetçi kırarsa "kör müsün" diye azarlarlarmış. Hukuk devleti, insan hakları gibi konular Batılı ülkeler tarafından ihlal edilince iç işleri ile ilgili istisnai bir durum oluyor, ama bizim gibi ülkelerde olunca dış ülkelerin müdahalesine ve aşağılamasına sebeb olan bir hak ihlali şeklinde takdim ediliyor.
Düşünün Türkiye, kendi şirketlerini kayırmak için haksız bir şekilde bir Alman havayolu şirketine yasaklama getirse ne olurdu?
Michel Houellebecq isimli biri 2002"de yazdığı bir yazısında İslâmiyet"ten "en salak din" diye bahsedince k, ırkçılık ve din ayrımcılığı yaptığı suçlamasıyla Müslümanlar bu adamı mahkemeye verdi. Sonuç; bu adam bu sözlerinden ceza almadı. Çünkü mahkeme bu sözlerin ağır hakaret içermediğini açıkladı. Müslümanlara hakaret serbest, ama Batılı değerleri ve Yahudileri eleştirmek en ağır suç. Anti Amerikan yayın yapmak suç.
Onlar bizi öldürecek, soyacak, aşağılayacak, kutsalımıza hakaret edecek ve biz de efendilerimizi / cellatlarımızı alkışlayacağız. Bizden istedikleri bu!
Şimdi bize laf ile onlarca liberalizm, insan hakları, hukuk devleti, serbest piyasa dersi verenlerin, bir yandan da, kendi evlerindeki seyyielerle de uğraşmaları gerek.. Konrad Adaneuer ya da Frederic Eberth, Frederich Neuman vakıflarının bu hukuk dışılıklarla ilgilenmeleri gerek..
Unutmayalım ki, bugün Türkiye"deki hukuk dışılıkların arkasındaki kadrolar ve mevzuat yığınının oluşmasında en büyük sorumluluk sahibi darbeci güçlerin arkasında bugün bize insan hakları dersi veren Batılılar ve ABD vardı.. Saddam"ın arkasında da onlar yok mu idi, düne kadar?!
Batılıların çifte standartlı davrandıklarını biliyoruz.. Tarihte de böyle idi, dün de böyle..
Kuşkusuz biz Batılılara kızıp, insan hakları ve hukuk devleti taleplerinden vaz geçecek değiliz.. Ama bu gerçeği de görmemiz gerek..
Onur Air konusunun bu kadar sıcak ve yakın bir şekilde takibe alındığı bir zamanda, hükümetin ve bu konu ile ilgilenenlerin Vakit"in durumunu da dikkate almalarını bekliyoruz.
Selâm ve dua ile.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=10094" target="_blank">http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=10094</a>
  #17628  
Alt 18.05.2005, 18:05
Benutzerbild von balikiz
balikiz balikiz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Evet!

Herkez ilk önce insan olmali ve iyi bir insan olmak icin iyi bir müslüman olmak gerek, cünkü Islamin insana verdigi degeri hicbir dinde veya ideolojide bulamazsin. En iyi ahlak Islam ahlakidir.
  #17629  
Alt 18.05.2005, 20:10
Benutzerbild von hasrett
hasrett hasrett ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard *kopfschüttel* o.T.

ohne Text
  #17630  
Alt 18.05.2005, 22:37
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Korkma benim gibiler varken

bir sey olmaz....

Hani derler ya... vatandaslari vatandaslara karsida yönetmek gerek... nede olsa herkes bir devlet Üstadi Zekasina sahip degil... hele hele bilgisine hic
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu