Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #32891  
Alt 20.05.2007, 15:20
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard :) kusura kalmada, worum geht es

bei der Geschichte überhaupt.... ne icin bu yaziyi Foruma kayit ettin ?
  #32892  
Alt 20.05.2007, 15:24
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Sahte müslümcükler konu sasirdi !! :-))

hahahhahahahahahhhahahahaaa

Seni gidi sucukcuk seni !!

Artik cevap veremiyorsunuz yazilarima basliyorsunuz okyanustan mokyanustan balik seferligi yapmaya cagresizlikten ?! :-))

hahahahaahhahaahhaahhaahaaaa


hahahhahahahahahhaaahahahahahahahaaaa
  #32893  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32894  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32895  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32896  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32897  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32898  
Alt 20.05.2007, 15:26
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahahahahhahahahahahaaa

Sahtekarliginizi beraber okuyup beraber gülelim hadi !! :-))

Bakalim kimler nonos !! :-))

Müslümanlarin islami süslemek icin bircok yalani vardir !
Bunlardan biride altdaki sahtekarlik !
Buyurun hep birlikde okuyalim ve gülelim ! :-))


Aya ilk ayak basan adam anlatıyor:

20 Temmuz 1969"da Ay"a ilk insan indi. Adı Neil Armstrong. Astronot Armstrong şu tarihi sözleri
naklen yayın içinde de dünyaya duyurdu:

"Kartal inmiştir." Apollo-11 personeli Aldrin ve Collins ile birlikte üç astronottan oluşuyordu.
Ay"da yürüyen Armstrong inançları güçlü bir hristiyan idi. Ancak yolculuk boyunca birtakımşeyler
"Sansür" ediliyordu. Üç astronot birden "Başka bir cisim" görmüşlerdi.Bütün konuşmalar bantlara
geçiyordu.

ASTRNOT ALDRİN: Açık kitap gibi bir şey var burada, tam durgunluklar denizinin üstünde."

ASTRONOT ARMSTRONG: "İki halka gibi, daha doğrusu bir kitap gibi."

ASTRONOT COLLİNS: "Sekstantın odağını değiştirdiğimde bir kitap biçiminde olduğu daha iyi belli
oluyor.

YER KONTROL: "Ne diyorsunuz siz, ayda kitap mı var?

Tuhaflıklar bantlarda yer almaya devam ediyordu. Ertesi gün kitap yok olmuştu ama şimdi
de bir parazit radyoyu sürekli meşgul etmeye başladı. İtfaiye arabasının sirenine benzeyen
bir ses.

COLLİNS: "Duyuyor musunuz? Şu sesi kesin yoksa kulaklarım patlayacak."

YER KONTROL: Bu ses bizden değil, yabancı kaynaklı. Orada sizinle birlikte başkalarının da bulunmak
istemediğine emin misiniz?

ARMSTRONG: "Şimdi de bir müzik başladı. Yer kontrol, şu parzitlerinizi keser misiniz?"

YER KONTROL: "Hiçbir arıza yok. Müzik oradan sizden geliyor."

ALDRİN: Hiçbir zaman anlaşamayacağız galiba. Bu müzik sesi bizden gelmiyor.

Ertesi gün Armstrong, Ay"a ayak bastı "Kartal indi" diyordu. İlk insan ay"da geziyordu.
Birden yine o siren sesi gibi parazit geldi. Ama bu kez keskin seslerin içinde şu sözler
bantlara geçti: "RABBİ-EL ARDZ- DİNİ ENDAHU- İZA- KUN-ALİM"

YER KONTROL: "Hey kim konuşuyor?"

Bu sırada Armstrong ayda yürüyordu. O müzik gibi ses bir daha başladı. "Eşhedu enlailahe
illallah"

YER KONTROL: "Yine uçan daireler mi? Neydi o şarkının sözleri?"

COLLİNS: "EŞEN MAHATMA RESSAMBALLA" filan dedi. Bu Hintçe.

ARMSTRONG: "Tamamını dinledim. Kalbe bir huzur veriyor. Galiba Afrika radyolarından
biriydi."

ALDRİN: "Frekans değiştirdim yine aynı ses. Bu ses Ay"dan geliyor. Radyo mesajı değil.
İnanılmaz bir şey."

YER KONTROL: "Çıldırdınız mı siz? Havasız yerde ses yayılır mı?"

COLLİNS: "Ne yani, yine uçan daireler mi?"

ARMSTRONG: "Kitap biçiminde uçan daire olur mu?"

YER KONTROL: "Bilinmeyen bir hastalık, uzay vurgunu mudur nedir? Bu sesler, kitap,
melodi, hep hayal olmalı."

ARMSTRONG: "Hayali kamera çeker mi, hayalet bir ses teyp bandına kayıt olur mu?"

YER KONTROL: "Peki havasız ortamda ses yayılır mı?"

Sonra Armstrong ve Apollo-II Astronotları salimen dünyaya döndüler. Bantlar yeniden
dinletildi. Bu sırada NASA"da görevli olan Mısır asıllı Faruk El Baz"a danışıldı. Ay"da okunan
bir mesajın sözlerinin "Arapça kutsal bir cümle olduğuna" ilişkin bilirkişi raporu verildi. Daha
sonra aynı cümleyi Apollo-16 astronotu "Worden"de işitti. Aslında hiç kimse tatmin olmamıştı.
Belki UFO, belki başka birileri ama Ay"da bir mesaj vardı. Armstrong hiç mi hiç tatmin olmuyordu.

Bu sırada astronotlar dünyayı geziyorlardı. Gittikleri her yerde büyük bir ilgi ile karşılanan
astronotlardan Armstrong"un yolu Mısır"ın başkenti Kahire"ye düşmüştü. Armstong kendisine
gösterilen rağbetten memnundu. Bu sırada olan oldu.

Armstrong irkildi "Hey, bu müzik sesi ne?"

Mısırlılar gülmemek için kendilerini biraz tuttular. Sonra da cevap verdiler "O müzik değil, Ezan..
Kilise çanları neyse, Cami"nin de ezanı odur."

Armstrong, "Ben bunu daha önce de işittim."

Elbette işiteceksiniz, dünyada bir milyara yakın Müslüman var. Hangi ülkeye gitseniz
mutlaka ezan okunur.

"Ben, dünyayı kastetmiyorum, bu sesi Ay"da duydum."

Armstrong"un yüzü kireç gibiydi: "Aman Allah"ım, Seni şurada yanıbaşımda değil, ta Ay"da buldum


Armstrongun müslüman oldu iddiasi tabiki koskoca bir yalandan ibaret ! :-))
Devam okuyalim nedenini görüsünüz ! :-))

Aya seyahatin orijinal görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA şok bir cevap verdi: "Görüntülen bulamıyoruz!" Duruma en çok sevinense "Zaten hepsi tezgahtı" diyen komplo teorisyenleri oldu.


Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım..." Neil Armstrong"un 37 yıl önce dünya tarihine geçen bu sözünün artık hiçbir kanıtı yok. O anın orijinal görüntülerinin, NASA"nın Maryland"deki üssünde kaybolduğu ortaya çıktı. Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay"a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgahlandı" tezini savunan binlerce komplo teorisyenini de sevindirdi. Teorisyenler, NASAnın sırrını örtbas etmek için kasetleri ortadan kaldırdığına inanıyorlar.

Tarihi önemi çok büyük
Ay"dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili bir araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA"ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söyledi. Ancak tüm aramalara rağmen kasetler bulunamadı. Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Bilim adamları şimdi büyük bir engelle karşı karşıya olduklarına inanıyorlar. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksek ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyor. Yoksa, gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecek.

Detaylar görülemiyor
20 Temmuz 1969"da gerçekleşen seyahat, NASA"nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA"nın Kaliforniya ve Avustralya"daki televizyon istasyonlarına gönderildi. O zamanlar bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları ise orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yaptılar. Bu nedenle detaylar, orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri"ne kaldırıldı. Ancak görüntüler, 1984"de hiçbir neden belirtilmeden Maryland"deki Goddard Uzay Üssü"ne taşındı.

Stüdyoya mı ayak basıldı?
Komplo teorisyenlerine göre aya hiç gidilmedi, tüm görüntüler bir stüdyoda çekildi. ABD, SSCB ile bir uzay yarışına girişmiş, rakip uzaya insan göndererek öne geçmişti. NASA da buna karşılık, Ay"a gittik yalanını uydurdu. İşte komplo teorisyenlerinin iddiaları:

70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyor?

Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyor?

Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki spotlar yapabilir.



Ay cikisindaki fotolardaki ve filmlerdeki gariblikler ve celiskiler:
- ayda cekilen video goruntulerin ebakarsak eger sanki yerçekimi azmış gbi duruyor ama filmi 2 kat
hızlandırırsak normal bir çölde koşan insan yada giden araç gibi.
-USA bayrağını ayın yüzeyine dikmekte bi hayli zorlansalarda bırakıp yanından uzaklasırken bayrak
dalgalanıyor, havanın dogal olarakta atmosferin olmadıgı bir yerde bayragın dalgalanması ne kadar
mantıklı siz düsünün
-Uzay mekiginin modülü aya inis yapıyor ve indigi yerde o sıcaklıga ragmen hic yanık izi yok oysa
osnradan gonderilen insansiz araclarda bu yanık izi var. Nasa yetkilileri toz nedeniyle yanık
ollmadı diyorlar ama bu defa mekigin aya indigi genis ayakcıklarda hic toz yok
-aracı kullanmaktan cok aciz olan ekip 6 defa aya iniyor ve hic sorun olmuyor. mekigin tasarımcısı
aya gidip geri canlı ihtimali neredeyse % 0.0017 yani imkansız gibibi durum diyor.
-aydaki tek ışık kaynağı güneşken astronot resimlerinde ki gölgeler ışık kaynagının cok farklı
yönlerden geldigini gösteriyor ve profesyonel fotografcılar bunun ancak ısıklandırma ile mumkun
olacagını soyluyorlar.
-mekik ten inen astronot karanlık bölge tarafından iniyor ama astronotun tum kıyafetindeki en ince
ayrıntı bile görünüyor
-mekik farklı gunlerde farklı yerlerde cekim yaptıgını soylerken 2.5 mil ilerliyorlar ve goruntu
geliyor aynı filim ustuste bindirildiginde goruntude hic bir fark yok.
-kamerada bulunan + isareti bazen goruntulerin arkasında kalıyor buda goruntunun ustune
resimlerin bindirildigini gosteriyor.
-Gus Crissom adlı astronot apollonun bilgilerini dışarı sızdırıyor ve herkez öldürülmesini beklerken
yakalanıyor ve bir müddet sonra yeniden mekik araştırmasına katılıyor ve bir denemede 3 astronot
mekige biniyor kapatılıyor mekigin ici birden alev alıyor ve kapılar acılamadıgından 3 astronot
icerde yanarak ölüyor.
-uzayda dunyanın 500 mil dışında güneşteki patlamalardan kaynaklanan çok kuvvetli bir radyasyon var
işte bu radyasyon nedeniyle Ruslar asla aya insan indirmedigini acıklarken ve bu radyasyondan
kurtulmak icin cok kuvvetli radyasyon onleyiciler kullanmısken apollo nn kagıt kadar ince aluminyum
la bunu engellems olması imkan dahilinde bile degil.
-kameraların goruntusu cok cok bozukken mukemmel fotograflar cekmesi ayrı bir komedi
-boron adlı bir astronot apollonun tam bi fiyasko oldugunu soyluoyr ve 500 sayfalık bi rapor
hazırlıyor meclis e ama arabasına tren carpıp ölüyor aile si ile birlikte ölürken raporu asla
bulunamıyor .
-ayrıca aydan kalkarken mekigin fırlatılması esnasında bırakılan lunar ın dan iz yok.

Görüldügü gibi yalan üzerine yalan kurulmus ! :-))
  #32899  
Alt 20.05.2007, 15:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Din ve Demokrasie ! :-))

"Demokrasi eşitler rejimidir. Kültürde, çağdaşlıkta, sosyal kimlikte aşağı-yukarı eşit insanların rejimidir demokrasi. Çoğunluğu cahil-bilinçsiz-eğitimsiz toplumlarda demokrasi böyle -Türkiye"deki gibi- işler, iktidar cehaletindir." (Bekir Coşkun)

Islamiyet ile demokrasi birbirleriyle bağdaşır mı? Islamiyet"te demokrasiye ne kadar yer var?

Dini siyasete alet eden bazı politikacılar, "din"de demokrasiye yer olduğunu ifade ederek, dini esaslara dayalı bir yönetim biçimi oluşturabilmek için kendilerine maske yaratmaya çalışırlar.

Halbuki, "din"de demokrasiye yer yoktur, ama "demokrasi"de dine yer vardır.

Nitekim, Dünya"da islam şeriatı ile yönetilen ülkelere bakılacak olduğunda durum apaçık görülüyor: Islam ülkeleri demokrasi fakiridir.

Laik Devlet - İslami Devlet

Bilindiği gibi Şeriatçı olarak bilinen İslami kesim, laik devlet hukuk kurallarını kendi İslami öğretileri ile bağdaştıramayarak kabul etmez..

Kuran"da açıklanan İslam anlayışına göre bireyler, kendi yaşamlarını ve bağlı bulundukları devlet düzenini tayin edici hukuk kurallarını kendi istediği ve akıllarının kabul ettiği şekilde belirleyemez.. Şeriat anlayışına göre, ortada insan ve toplum için Allah"ın tayin edip belirlediği kurallar vardır ve bunlar Allah"ın kitabı Kuran"da açık bir şekilde belirtilmiştir. Uyulması gereken hükümler bunlardır, insanların koyduğu hukuk düzeni değildir. Bu nedenle, hernekadar bazı tefsirciler, Kuran"daki anlamları farklı bir anlayış içinde algılamaktaysalarda, şeriatçı kesim, insanın uyması gereken hukuk kurallarını Kuran hükümlerini baz alarak belirlemektedir..

Aşağıdaki ayetleri dikkatli bir şekilde incelediğimiz zaman, eğer Kuran"ı Allah kelamı olarak kabul edip esas alıyorsak, bu çerçevede şeriatçı anlayışın değerlendirmesinin gerçekte hiç de yanlış olmadığını açıkça görürüz..

İslami Devlet anlayışı, Nisa / 59. da açık bir şekilde belirtilmiştir.. Ey iman edenler! Allah"a itaat edin. Peygamber"e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah"a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah"a ve Resûl"e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.

Ayet açık bir şekilde Allah"a itaat edin demektedir. Allah, yani O"nun sözlerinin bulunduğu iddia edilen Kuran.. Daha sonra, Peygamber"e ve sizden olan idarecilere itaat edin ifadeleri yer alıyor.. Ayetteki, bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz onu Allah"a götürün ifadesini çok dikkatli algılamak gerekir.. Buradaki anlam, hukuk kuralları için açıkça Kuran"daki ayetlerin esas alınmasını öngörmektedir..

Maide / 47. Ayet, Allah"ın hükümleri ile hükmetmeyenleri açıkça fasık olarak niteler..

Maide / 47. İncil"e inananlar, Allah"ın onda indirdiği (hükümler) ile hükmetsinler. Kim Allah"ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fâsıklardır.

Maide / 44 hüküm konusunda ayetleri esas almayanları kafir olarak değerlendirir..

Maide / 44. Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat"ı indirdik. Kendilerini (Allah"a) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi. Allah"ın Kitab"ını korumaları kendilerinden istendiği için Rablerine teslim olmuş zâhidler ve bilginler de (onunla hükmederlerdi). Hepsi ona (hak olduğuna) şahitlerdi. Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) insanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah"ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

Bir sonraki ayette de benzer ifadeler vardır..

Maide / 45. Tevrat"ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır (Her yaralama misli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi için o keffâret olur. Kim Allah"ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.

Görüldüğü gibi ayetler açıkça Kuran hükümlerinin geçerli olması gerektiğini ve buna uymayanların da Allah katında fasık ve kafir olarak nitelendiğini bildirmektedir.. Bu durumda laik devletin insanlar tarafından tespit edilmiş hukuk kuralları mı, yoksa Allah"a ait olduğu iddia edilen hükümler mi geçerli olacaktır..?

Burada herhalde, bir yandan Kuran"ı Allah"ın kitabı olarak kabul edip, onun evrenselliğinden sözederken diğer taraftan Kuran hükümlerini değilde, insanlar tarafından belirlenen kanunları tercih eden, veya laik düzeni savunarak bu düzenden yana tercihlerini kullanan Müslümanların, İslam önündeki konumlarını tekrar gözden geçirmeleri gerekecektir..

Maide 48" de ise doğrudan peygambere hitaben, Allah"ın ayetleri ile hükmedilmesi konusunda daha belirleyici şekilde benzer bir hüküm yer alır..

Maide / 48. Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab"ı (Kur"an"ı) gönderdik. Artık aralarında Allah"ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma. (Ey ümmetler!) Her birinize bir şerîat ve bir yol verdik. Allah dileseydi sizleri bir tek ümmet yapardı; fakat size verdiğinde (yol ve şerîatlerde) sizi denemek için (böyle yaptı). Öyleyse iyi işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah"adır. Artık size, üzerinde ayrılığa düştüğünüz
şeyleri(n gerçek tarafını) O haber verecektir.

Bir sonraki ayet de aynı hükümleri içerir..

Maide / 49. (Sana şu talîmatı verdik): Aralarında Allah"ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah"ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına belâ etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.

Bugün, kendilerini modern İslami görüş olarak tanımlayan bazı çevreler ve ilahiyatçılar, Kuran"daki bu açık yasaları görmezliğe gelerek, bunlara kendi saptırılmış anlayışlarında çeşitli kılıflar bulmaya çalışmaktalar. Onlar da çok iyi bilmektedirler ki, bugünün şartlarında, evrensel olduğu iddia edilen Kuran yasalarını uygulmak imkansızdır. Çözüm olarak geriye kalan, Kuran"daki
anlamı açık olan ayetleri saptırarak, buradan farklı bir görüş ortaya karmaktır. Genelde, bu tür yaklaşımlar da, birşekilde Prof. Dr. payesi almış kişilerden gelmekte olduğu için, toplumda bu anlayış kolayca kabul görmektedir.

Bu tür yaklaşımların altındaki bir diğer önemli nokta da, sayın ilahiyatçı Prof."lerin, toplumda var olan İslam inancının zedelenmesi durumunda, öncelikle kendi konumlarının zedeleneceğidir.

Ahzab / 36 ayet, daha önce yukarda örnekleri verilmiş ayetlerin paralelindedir.

Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

Ve gene, Araf / 3 de, Kuran"a uyulması, açıkça ifade edilmiştir.

Rabbinizden size indirilene (Kur"an"a) uyun. O"nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Maide / 5 de de benzer ifadeler vardır.. Ayetler açıkça bireylerin Kuran"daki hükümlere göre yönetilmesini belirtmektedirler.

Bütün bu ayetleri bir araya getirdiğimizde, Kuran"ı Allah kelamı olarak kabul edip ona inananların, laik düzeni tercih etmek gibi bir seçimleri olamıyacağı açıkça görülür..

Yönetim konusunda İncil"in yaklaşımı ise, Pavlos"un Romalılara Mektubu Bab 13"de şu şekilde belirtilir ;

1. Herkes, altında bulunduğu yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı"dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur.

2. Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı"nın düzenlediğine karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır.

3. İyilik yapanlar değil, kötülük yapanlar yöneticilerden korkmalıdır. Yönetimden korkmamak ister misin? İyi olanı yap, yönetimin övgüsünü kazanırsın.

4. Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı"nın hizmetindedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı"nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı"nın hizmetindedir.

5. Bunun için, yalnız Tanrı"nın gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime bağlı olmak gerekir. 6. Vergi ödemenizin nedeni de budur. İşte yöneticiler, Tanrı"nın bu amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır.

7. Vergi hakkı olana vergiyi, gümrük hakkı olana gümrüğü, korku hakkı olana korkuyu, saygı hakkı olana saygıyı, herkese hakkını verin.

Sonuç olarak akıl, inanç duvarı ile mantık arasında bir yol seçmek durumundadır. Bir yanda, Allah"dan geldiği varsayılan yasalar, bir yanda insan aklının bu günün şartlarına göre uyarladığı yasalar.

DİN VE DEMOKRASİ

(Turan Dursun, Din Bu, cilt 4, kitabından) .. ..

Gerçekte "din"le "demokrasi" bağdaşabilir mi?

Bilindiği gibi, "demokrasi"nin bir sözlük anlamı vardır: "halk egemenliği", "halkın kendi kendini yönetmesi".

Ama nasıl bir halk egemenliği? Çağdaş dünyada yüklendiği özel bir anlamı da vardır. Bu anlam içinde de, "insan", "insanın aklı ile, inancı ile tam özgür olması", insan olmasından doğan her türlü hakka sahip bulunması temeldir. Bugün, insanlığın vardığı bir aşama vardır. Bu aşama ile bağdaşmayan şeyler, demokrasi ile bağdaşamaz. İnsanlığın ilerleyip bir aşamaya gelmesine karşılık, "din" için ne söylenebilir? En azından aynı aşamaya ulaşmıştır denemez. Aynı aşamaya ulaşması için dinin dogmaları izin vermez. Kalıpları vardır, kuralları vardır. Bunları, katı bir "değişmezlik" ve "kesinlik" biçimiyle içine alan Kitab"ı, "sünnet"i (hadisler) vardır. "Akıl yürütmeler"le "yorum" katma çabaları olmuyor değil. Ama bunlar, "iman"ıyla prangalıdır ve dogmalarının sınırını aşamaz. Aşamayınca da insanlığın gelişmesinin gerisinde kalır her zaman. Öyle olunca da demokrasi ile bağdaşması beklenemez.

"Din", kökü daha çok binlerce yıllık Yahudilik şeriatına dayalı olan islam şeriatı ele alındığında, yaşamın her kesimine el attığı görülür. Bir "miras hukuku" ile, bir "ceza hukuku" ,ile..bir "ahlak sistemi" ile, bir "iman esasları" ile, ve "ibadet" kurumları ile karşılaşılır. Hukuku ilkel, anlayışı ilkel..

Tevrattan çok önceki yüzyılların ürünü.."Hammurabi Yasaları"nı alıp bakıyoruz, birçok hükümlerini Tevrat"ın çeşitli bölümlerinde yer almış buluyoruz. Oradan da Kur"an"da. Örneğin bu yasaların, "kısas"la (göze göz, dişe diş..) ilgili 196., 197. Maddeleri, Tevrat"ın çeşitli bölümlerinde yer alıyor. (Bkz.Tevrat, Çıkış, 21:23; Levililer, 24:20; Tesniye, 19:21.) Tevrat"taki biçimi de hemen hemen aynen Kur"an"da var. (Bkz. Kur"an, Maide, ayet :45) Daha başka örnekler de verilebilir. (Karşılaştırmak için, bkz. Hayrullah Örs, "Musa ve Yahudilik", İst.1966, s.161-180.)

Şeriat"ın "demokrasi" ile neden bağdaşmadığını ve hiçbir zaman da bağdaşmayacağını geniş boyutları ile görebilmek için, değerli ve gerçek anlamda aydın bir bilim adamı Prof. Dr.İlhan Arsel"in incelemelerine başvurulabilir. Arsel"in "Teokratik Devlet Anlayışı"ndan Demokratik Devlet Anlayışı"na" adlı 800 sayfayı aşkın kitabı, bu alanda benzeri olmayan bir kılavuz değerindedir.

Kısacası: "Din"in "demokrasi"yle bağdaşmayacağı bir gerçek. Bu gerçeği görmek için, "din"in, özellikle "islam" gibi, "dünya hükümlerini" de kapsamı içine almış olanların ne olduğunu ve ne olamayacağını bilmek yeterli. "Din", hele Islam Şeriatı, "demokrasi"yle bağdaşmayacağı gibi, savunanları ne derse desinler, "demokrasi"nin tam bir karşıtıdır da. Yani, Islam Şeriatı"nın olduğu, hele egemen olduğu bir yerde, "demokrasi" yaşayamaz. Yaşamaması için, "cihad" bile yeterli. "Cihad"sız islam ve "cihad"la birlikte "demokrasi" düşünülebilir mi? "Vurun, öldürün!!" buyruklarıyla..?

Günümüzde de medya sayesinde, hatta odamızın içinde TV ekranlarından izliyoruz: Afganistan"da kırbaçlanan insanlar, Iran"da toplu asılan insanlar, Cezayirde boğazlanan kadın ve çocuklar, Suudi Arabistan"da kafaları kesilenler, Türkiye"de öldürülen Kubilay"lar, Sivas"ta yakılan insanlar, "cihad" edebiyatı yapan islamcı siyasetçiler..Dünya haritasına bakıldığında, demokrasi fakiri olan ülkelerin başında islam ülkelerinin gelmesi..
Riddet, İrtidat ve Mürted

Riddet ve irtidad kelimelerinin anlamı İslam dinini terk etmektir. Mürted"in kelime anlamı ise İslam"ı terk eden manasınadır. Kuran"a göre, İslam"ı terk eden cehenneme gidecek ve orada ebedi olarak kalacaktır. Bakara 217 ayetin son satırlarında bu açıkça ifade edilmiştir.

Bakara / 217. Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah"ı inkâr etmek, Mes-cid-i Haram"ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan karmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.

Nahl / 106. Kim iman ettikten sonra Allah"ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah"ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.

Her fırsatta İslam dininin hoşgörü dini olduğunu vurgulamayı kendine vazife edinen din ulemalarımız, hernedense bu ayetleri görmezden gelirler.

Ali İmran / 90. İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra inkârcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler.

Nisa / 137. İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.

Dinden dönenler biraz da, şeytanın suçu gibidir ve Allah onları şeytanla baş başa bırakmıştır.

Muhammed / 25. Şüphesiz ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.

İslam"ın genel anlayışında ise, dinini değiştirmenin cezası ölümdür. Bu hadislerde açık şekilde belirtilen konulardan biridir.

Resulullah (SAV) şöyle buyurdu: Kim dinini değiştirirse onu öldürün. Buhari, Cihad ve"s-Seyr, 2794 1585 Zeyd Ibni Eslem ( radıyallahu anh ) anlatıyor : Resulullah ( SAV) buyurdular ki, Dinini değiştirenin boynunu vurun.

İmam Malik, bu hadisi Muvatta"da ( Akdiye 15- 2736) kaydeder ve hadis hakkında şu açıklamayı sunar : Bu hadisin manası şudur, herkim İslam"dan karak zındıklık ve benzeri bir dine girecek olursa kendisine galebe alındığı taktirde öldürülür. Öyle birine tevbe teklif edilmez. Zira gerçekten tevb edip etmediği bilinemez. Çünkü bunlar ( galebeden önce ) küfürlerini gizleyip, müslüman olduklarını iddia ediyorlardı. Ben böylelerinin küfrü, delille sübut bulduğu taktirde, tevbe etmeye ağrılmalarını uygun bulmam, ( tevbe etse de kabul edilmemeli ) Devamla der ki, "" Bizim nezdimizde esas olan şudur : Bir kimse irtidat ederse tevbeye ağrılır, ( kendisine galebe çalınmazdan önce ) tevbe ederse hayatı bağışlanır, aksi taktirde öldürülür.

İmam Malik devamla der ki, Resulullah, Dinini terkedeni öldürün hadisinin manası : Kim İslam"dan çıkıp başka dine geçerse demektir. İslam"dan başka bir dinden çıkarak bir diğer dine geçerse demek değildir. Sözgelimi, Yahudiliği terkederek Hristiyanlığa veya mecusiliğe geçen kastedilmemiştir. Bundan dolayı, ehl-i zimme"den herhangi biri böyle bir din değiştirmesi
yapacak olsa ne tevbeye çağrılır, ne de öldürülür.

İrtidad, büyük günahlardandır. Kişinin bütün hayır amellerini sevabını yok eder. Hadisi açıklayan İmam Malik, esas itibariyle zındık oldukları halde müslüman görünen kimselerin irtidad etmeleri halinde, yakalanınca tevbesine güvenilmeyeceği kanaatindedir. Bu sebeple Malik"e göre onlara tevbe teklif edilmez, tevbekar olup, İslam"a geldiklerini beyan etseler bile bu tevbe onlardan kabul edilmez. İmam Şafi tevbelerinin makbul olduğuna hükmeder. Ebu Hanife"nin onlar hakkında iki ayrı görüşü olmuştur.

Zındık, Kamus"da, Ahiret"e veya Rububiyet"e inanmayan veya küfrünü gizleyerek iman izhar eden kimse diye açıklanır. (Kütüb-i Sitte Cilt/6 Sayfa 189)

İbni Abbas"ın, kadın mürted de öldürülür sözü delil getirilerek Hanefilerin hükmüne itiraz edilmiş ve ilaveten Ebu Bekir"in hilafeti sırasında irtidad etmiş olan bir kadını, henüz pek çok sahabe hayatta iken öldürttüğü, kimsenin buna itiraz etmediği gösterilmiştir.

Hz. Muaz Yemen"e giderken Resulullah kendisine bu mevzu ile alakalı olarak şunu söylemiştir : İslam"dan herhangi biri vazgeçecek olursa, onu tekrar davet et, dönerse ne ala, dönmezse boynunu vur. Herhangi bir kadın İslam"dan irtidad edecek olursa, onu da geri çağır, dönerse ne ala, dönmezse boynunu vur.

Zürkani," Kaydedilen bu muaz hadisi, sadedinde olduğumuz ihtilafta nasdır, hükmüne uyulması gerekir" der.

Buhari ve başka bir kısım kaynaklarda rivayet edilen bir kıssa da konumuza şık tutar. İkrime"nin rivayetine göre, Hz. Ali"ye bir kısım Zındık getirilmişti. O bunları yaktırdı. Haber ibni Abbas"a ulaşınca, Onun yerinde ben olsaydım yaktırmazdım. Çünkü Hz. Peygamber"in yasağı var, Allah"ın azabı ile azab vermeyin. Fakat öldürtürdüm zira efendimiz, kim dinini değiştirirse öldürün, diye emrediyor. (Kütüb-i Sitte Cilt/6 Sayfa 190)

Muhammed"in İrtidad Üzerine Öldür Emirleri

İbni Abbas ( ra ) anlatıyor, Abdullah ibni Sad ibni Ebi"s Sarh, Hz. Peygamber"e katiplik yapıyordu. Şeytan ayağını kaydırdı, adam irtidad ederek kafirlere sığındı. Resulullah, Fetih günü onun öldürülmesini emretti, ancak Hz. Osman onu himayesi altına aldı. Resulullah da bu himayeyi tanıdı. (Ebu Davud, Hudud 1-4358, Nesai, Tahrimu"d-Dem 15, ( 7-107 )

Hernekadar Bakara 256"da dinde zorlama yoktur ifadesi varsa da bu ifade, slam"ın şartlarını yerine getirmede zorlama yoktur manasınadır. Bakara 217 "nin son satırındaki ifadeler bu düşünceyi kanıtlar.
Islam şeriatçılarının demokrasi hakkındaki görüşleri

Muhammed"in Allah"ın-varsa eğer- olduğuna ve Kur"an"ın da Allah"ın özü olduğuna inanan şeriatçıların demokrasi hakkındaki görüşleri şu şekilde özetlenebilir:

&lt&ltIslâm Dini, demokrasi ile ve ona dayanan laiklik sistemiyle bagdasir mi? Bu suale verilecek tek cevap vardir. O da "Hayir" seklindedir.

Çünkü:

Prensip itibariyle bagdasmaz. Zira demokrasi halk idaresi olup akla ve insan kafasina dayanir. Islam ise, hak idaresidir, yani Allah idaresidir; vahye dayanir. Bir baska ifade ile; Insanin önünde iki hukuk vardir. Bunlardan biri beserî digeri ise ilahîdir. Birincisi akla dayanir digeri ise vahye dayanir. Biri insanin sadece madde ve dünya yapisini, digeri ise hem madde ve hem de mâna yapisini; ahiret hayatini da ilgilendirir. Bu iki hukuk, bazi noktalarda birbiriyle uyusursa da birçok noktalarda birbirine ters düser. Bir baska yönden de aralarinda fark vardir. Islam hukuku sabittir, kalicidir, degismez; kiyamete kadar sürüp gider.

Beserî hukuk ise degiskendir. Milletten millete, devirden devire degisir. Müeyyideleri de farklidir:

Kemiyyet yönünden: Beserî hukukun tatbik ettigi cezalar degisgendir, Islam ceza hukukunda ise hapis cezasi, para cezasi, sopa cezasi, ölüm cezasi, sürgün cezasi ve kinama (yani tazir cezasi gibi) cezalardan ibaret olup degismez ve kiyamete kadar geçerlidir.

Keyfiyyet yönünden: Biri sadece dünyevî, digeri ise hem dünyevî ve hem de uhrevîdir. Demokraside kanunlar ve anayasalar ekseriyete ve parmak sayisina dayanirken, Islâm hukukunda kanunlar Allah"in sasmaz ilmine ve sonsuz kudretine istinad etmektedir. Bu itibarladir ki, bu iki hukuk sistemini mukayese yapmak abesle istigal etmektir. Hele hele adalet ve güzellik yönünden kiyaslandirmak çok gülünçtür.

Bu, neye benzer? Hele gelin, bir bakalim insan mi daha bilgili Allah mi? Insan mi daha kuvvetli yoksa Allah mi? Iste buna benzer bir sey! Esasen insanin kanun yapmaya gücü yetmez! Neden? Çünkü insan daha tam mânasiyle kendisini tanimams ki! Tam mânasiyle tanimadigi bir sey hakkinda söz sahibi olabilir mi? Kaldi ki, erkeklik ve kadinlik yönünden, hastalik ve saglik yönünden, büyüklük ve küçüklük, yönünden, zenginlik ve fakirlik yönünden, isçi ve isveren yönünden, amir ve memur olma yönünden, beden yapisi tam ve sakat olma yönünden ve nihayet beden ve ruh yönünden, iradede kuvvet ve za"f yönünden, cesaret ve korkaklik yönünden ve daha bilemedigimiz yönlerden! Iste bu kadar farklilik arz eden insanlik idaresiyle ilgili kanun ve anayasalar yapmak kolay bir is degildir, insanin yapabilecegi bir is degildir. Bu is Allah"in isidir. Kur"an"in bir ayetinde öyledir: "Yaratma da emir ve talimat verme de O"na mahsustur?" (Araf, 54) O, bilir, O açiklar, O haber verir, O bildirir ve iste bildirmistir.

Vesile ve gaye: Kâinat, bütün nimetleriyle vesiledir; gaye degildir. Insanin bütün ihtiyaçlarini gideren bir vesiledir. Kainatin yaratilisinda, sayisiz nimetlere sahip olusunda gaye, insanin yaratanina kul olmasi ve O"na ibadet ve ubudiyyette bulunmasidir; O"nun emir ve talimatini yerine getirmesidir. Ve neticede O"nun rizasini kazanmak ve O"nun cennetine girip ebediyyen mutlu olmaktir. Allah"in mutlak hakimiyyetini ifade eden ayetlerden birkaçi:

"Sonra (Ya Muhammed!) seni de bir din emrinden seriat"in üzerine memur kildik. O halde sen o seriat"a tabi ol! Bilmezlerin heva ve hevesine uyma!" (Casiye, 18)

"Rabb"inizden size indirilen Kur"an"a uyun! Ondan baskasini dost edinip de kendisine uymayin! Ne kadar da az ögüt tutuyorsunuz!" (Araf, 3). &gt&gt

Muslumanlar, Kuran"in Allah"tan-varsa eger- geldigine inanir. Kuran ayetlerinde ceza kanunu, miras kanunu gibi ayetler vardir.

Bu ayetlerin degistirilmesi, demokrasi tarafindan mumkun degildir. Madem ki Kuran, Allah"tan-varsa eger- gelmistir, o halde bu ayetleri de ancak Allah-varsa eger- degistirebilir. Ornegin, "Hirsizlarin elinin kesilmesi"ni buyuran ayeti, kim degistirebilir? Insanlarin olusturdugu demokrasilerdeki kanun yapicilar mi? Yoksa Allah-varsa eger- mi? Ornegin, "Kadinlarin miras paylasiminde erkege gore yari pay almasini hukmeden" ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapicisi degistirebilir? Ornegin, "Erkeklerin bir, iki uci dort kadinla evlenebilecegini soyleyen" ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapicisi degistirebilir?

Ornegin, "Erkeklerin kadinlardan bir gomlek ustun oldugu"nu soyleyen ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapicisi degistirebilir? Kuran ayetini, sadece Allah-varsa eger- degistirebilecegine gore, demokrasilerin kanun yapicilari Allah-varsa eger- ile celiski icindedir. Ve, demokrasi, islamiyete gore degildir.



Demokrasi demokrasie diye ANIRANLAR iste BUDUR !! :-))

Sizin gibi tursucuklar Saddam´n uygulaigi diktatörlüge layiksiniz LAIK degil karistirmayin sucuklarim!! :-))


hahahahahahahahahahahhahhahaaaaaa
  #32900  
Alt 20.05.2007, 15:51
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Kuran´da örtülmeyle ilgili ayetler :-))

A"râf Suresi, ayet 26-27:

"Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Tekva (iman) elbisesi ise daha hayırlıdır. Ey Ademoğulları! Her mescide gidişinizde ziynetli elbiseler giyinin. Yiyin için, fakat israf etmeyin."

Nûr Suresi, ayet 31:

"Mümin kadınlara söyle: Gözlerini korusunlar, namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üstüne örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları ellerinin altında bulunan, erkeklerden kadına ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklan ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar."

Bu ayetteki "ziynetler" nedir? Bu, çeşitli şekilde yorumlanmış. Kimi kadının vücudu, kimi de takılan ziynettir, demiş. (Ayaklar yere vurulunca anlaşılma tehlikesi olan ziynet nedir? Şangırdayan, şungurdayan metal ve taş ziynetler mi, yoksa kadının göğüsleri, gerdanı gibi örtünmesi güya emredilen beden kısımları mı? Hangisi daha mantıklı?)

Nûr Suresi, ayet 60:

"Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş kadınların ziynetlerini göstermeksizin, dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. Yine de iffetli olmalan kendileri için daha hayırlıdır."

Burada ziynetin; kadının vücudu, göğüsleri olduğu daha belirgin. İslamiyetten evvel Arap kadınları yarıbellerine kadar çıplak gezerlermiş. Hatta İslamiyetten sonra da cariyeler, köleler giyinmezlermiş çalıştıklan için. Bizde kadınlar yaşlanınca daha çok kapanıyorlar.

Ahzâb Suresi, ayet 59:

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlanna (bir ihtiyaç için dışan çıktıklannda) örtülerini üzerlerine almalarını söyle. Onlann tanınmaması ve inciltilmemesi için en elverişli olan budur."

Bu ayete göre kadınlar örtününce ne okullara gidebilecek, ne de çalışabilecekler. Kurânda, bazı hocaların uydurduğu gibi, başlarını örtmeyen kadınların cehennemde saçlanndan asılacaklan şeklinde bir ayet olmadığı gibi, örtünenlerin de cennete gideceği yazılmıyor.

Bazı Sumer rahibelerinin, evlenseler bile çocuklan olmamalı idi. Kazara böyle doğan çocuklar öldürülürdü. Çünkü bu kadınlar Allah"ın karısı olduğundan, doğan çocuklar da Tanrı"nın çocuğu sayılıyordu. Sumerler bir ölümlüden Tanrının çocuğunu istemiyorlardı. Bu ve Kur"an"daki bir ayet, İsa"nın neden Tanrının oğlu olarak kabul edildiğine bir açıklık getiriyor.

Âli İmrân Suresi, ayet 35-37:

"İmran"ın karısı şöyle demiş "Rabbim karnımdakini azatlı bir kul olarak sana adadım. Adağımı kabul buyur. Rabbim onu kız doğurdum, ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu sana ısmarlıyorum" dedi. Rabbi ona hüsnükabul gösterdi ve güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya"yı (teyzesinin kocasını) Rabbi onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriya onun yanına, mabede her gelişinde orada bir rızk bulur "bu sana nereden geliyor?" derdi. O da"Allah tarafından" derdi."

Bu ayetten anlaşıldığına göre o zaman mabetler vardı. (Tevrat ve İncil"de de mabetlerin bulunduğu yazılı.) Meryem, mabede adanmış ve orada yetişmiş bir kızdı. Herhangi bir şekilde, bazı kitaplara göre de nişanlısı Yusuftan hamile kalmıştı (26). Onu gidip ücra bir yerde doğurması, Tanrının çocuğu diye öldürülmesinden korktuğu için olmalı. İsa büyürken Tanrının oğlu olduğu kendisine aşılanmış bulunduğundan "ben Tanrının oğluyum" diyerek ortaya çıkması geç de olsa ölümüne neden olmuş olmalı.

Mezopotamya"da eski çağlardan başlayarak Yeni Babil devrine kadar adak olarak veya kıtlıktan korumak üzere çocuklar mabede verilirdi. Meryem hikâyesinde bu geleneğin sürdüğü anlaşılıyor. (L.O. Oppenheim, Ancient Mesopotamia, Chicago, 1964, s.107.)

Kur"an"da İsa ile ilgili bir ayet: Mâide Suresi, ayet 110:

"Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimeti hatırla! Hani seni mukaddes ruh ile desteklemiştim. Sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun ve benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü, alacayı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (hayata) çıkarıyordun. Hani İsrailoğullarını (seni öldürmekten) önlemiştim. Kendilerine apaçık deliller getirdiğinde bu bir sihirden başka bir şey değildir, demişlerdi.""

Bu ayete göre Allah, İsa"ya İncil"i öğretmiş. Halbuki İsa yaşadığı sürede ne bir şey yazmış, ne de yazdırtmış. İncil çok sonra çeşitli kimseler tarafından yazılmış. İncil"lerin yazılma tarihleri ve yazanlar hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmış. Özellikle geçen yüzyıl. Aynca Apostol Barnabas, İsa"nın çarmıha gerilmediğini, gerilenin Judas olduğunu; Hıristiyan öğretmen Bassilides de çarmıha gerilenin Simon of Sirene olduğunu; Mosheim da İsa"nın aslında bulunmadığını, yalnız hayal edildiğini söylüyor. İsa"nın yazılan mucizslerini de asla kabul etmiyorlar. (R. Cooper, The Inquirer"s Text-Book, Being Substance of Thirteen Lectures on the Bible, s.150 ve Meydan Larousse, İncil).

Kaynakça:

24. Hartmut Schmökel, Kulturgeschichte des Altenorient, Stuttgart, 1961, s.37.

25. Tekvin 38: 5-26"da bulunan hikâye bunu açıklıyor. Buna göre, Yahuda"nın oğlu ölüyor: Geleneğe göre gelinini ikinci oğluna veriyor. O da ölünce adam üçüncü oğluna almıyor gelinini. Buna kızan gelin dulluk elbisesini çıkarıyor. Yüzüne peçe takıp ken disini fahişe gibi yaparak kaynatası ile yatıyor. Karşılığında kadın adamın mührünü, kuşağını ve değneğini istiyor. Kadın gebe kalıyor; bunlarla, çocuğun kaynatasından olduğunu kanıtlıyor.

26. İncil, Mattaya bap I, 18-25:

Anası Meryem Yusufa nişanlı olduğu halde buluşmalarından önce Ruhulkudüsten gebe olduğu anlaşıldı. Nişanlısı Yusuf salih bir adam olup onu âleme rüsvay etmek istemeyerek gizlice boşamak niyetindeydi. Fakat bunlan düşünürken Rabbin meleği ona rüyada görünüp "sen Davut oğlu Yusuf, Meryemi kendine karı olarak almaktan korkma. Çünkü kendisinde doğmuş olan Ruhulkudüstendir ve bir oğul doğacaktır. Onun adını lsa koyacaksın. Çünkü kavmini günahlarından kurtaracak olan odur. "Yusuf uykusundan uyandı. Rabbin meleğinin kendisine buyurduğunu yaptı. Karısını alıp doğuruncaya kadar onu bilmedi ve adını İsa koydu. Bu konu hakkında, R. Cooper 1846 yılında yazdığı ve daha önce sözü geçen kitabının 148. sayfasında, "Bugün birinin gelip böyle bir olayı mahkeme önünde söylemesi herkesi güldürür. Bakireliğin söz konusu olduğu çağ ve toplumlarda rahipler böyle bir şeyi yakıştırıyorlar. Eğer doğan bir mevki sahibi olursa iyi, olmazsa da Allah onu istemedi deniyor" diye yazmış. O zaman Sumer metinlerinden ve kültüründen haberi yoktu ki.

İlginç olanı; Kur"an"ın Tevbe Suresi, ayet 30"a göre, Yahudiler Üzeyir isimli birine de "Allah"ın oğlu" diyorlarmış. Buna Tevra"ta rastlayamadım.

Meryem"den den önce de Tanrı"dan gebe kalma hikâyeleri var. Hintlilerde bakire Rohini bir Tanrı oğlu doğuruyor. Çin"de de Tanrı Foe"nin annesi güneş ışığından gebe kalmış. Siyamllılara göre evreni koruyacak Tanrı"nın annesi bakireymiş. (Robert Cooper, s.149.) Moğol Buyan Han"ın kızı Alankowa kapıdan giren ay ışığından gebe kaldığını söylüyor. Sözde ışık girerken sembolik bir hayvan şekli almış; bu, Tanrı"nın kendisi veya elçisiymiş. (Bahaattin Ögel, Türk Mitolojisi, Kaynaklan ve Açıklamaları ile Destanlar, Ankara, 1989, c.l, s.131.) Kitan efsanesinde kadının karnına bir ışık düşüyor. Bu ışıkla birlikte Tanrı tarafından bir de çocuk gönderiliyor. Uygur efsanesinde gökten düşen bir ışıkla bir kayın ağacı gebe kalıp beş çocuk doğurmuş. Bir Moğol efsanesinde bir kadın dolu tanesini yutarak gebe kalmış. Birçok Çinli kralın anneleri, gökten ışık gelerek gebe kalmışlar. Böyle türeyen nesiller kutsal sayılmış veya nesilleri kutsal yapmak için böyle hikâyeler uydurulmuş. (Ögel, s.85, 558.)

İlginç olanı, bunlara benzer olaylar Kızılderililerde de bulunuyor. Kuzey Amerika"da yaşayan Hopi yerlileri arasındaki bir öyküde, hiçbir erkekle beraber olmayan bir kız sabaha karşı odasına giren güneş ışınlanndan gebe kalıyor. Doğan çocuk, güneşin oğlu oluyor. (Coming to Light, Contemporary Translations of the Native Literatures of North America, Edited and with an Introduction by Brian Swann, New York, 1994, s.663. The Boy who went in Search his Fathen) Kolombiya Kızılderililerinde de bir kabile reisinin son derece güzel kızı, bir ormanda oturuken bir bulut arasından sızan güneş ışınlanndan gebe kalıyor. Ve bir oğlan doğuruyor. Bu çocuk, güneşin oğlu olarak Zak Kızılderililerinin atası oluyor. (Kolombien Land der Legenden adlı bir broşürden.)

Kaynak: Muzzez İlmiye Çığ, Kuran Tevrat ve İncil"in Kökeni
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu