| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() Soru:
Peygamber Efendimiz Allah Teâlâ"yı miracda gördü mü, gördü ise bu nasıl bir görmedir, Peygamber efendimiz ile Allah Teâla arasında bir perde olduğu bu perde aradan kalkınca Peygamberimizin Allah Teâlayı gördüğü ve dayanamayıp bayıldığı, Allah Teâla ile konuştuğu, hatta Allah Teâla"nn Peygamber Efendimize Hazreti Ebubekir"in sesi ile hitab ettiği, Peygamber efendimize namazın farz olanı elli rekat olarak bildirildikten sonra Hazreti Musa (aleyhisselâm) ile olan konuşması ve namazın beş vakte indirilmesi hususunda Peygamberimizin Hazreti Musa (aleyhisselâm) ile Allah Teâla arasında gidip gelmeler sonunda namazın beş vakte indirildiği anlatılmakta. Biz Mirac bahsinde Allah Teâla"yı nasıl tenzih etmemiz lazım ve bu anlatılanları nasıl anlamalı ve nasıl iman etmeliyiz? |
|
||||
![]() Cevap:
Rahmet Peygamberi"nin (s.a.) miracı eşsiz bir mucizedir; mucize olduğu için de insanların bilgi araçları ile bilmeleri, tecrübe etmeleri mümkün olmayan tarafları vardır. Miracın ruh ve beden beraberliği içinde mi yoksa yalnızca ruh ile mi, rüyada mı uyanık iken mi, bir kere mi birden fazla mı olduğu, miracda Resûlullah"ın Rabbini görüp görmediği gibi konular eskiden tartışıldığı gibi bugün de zaman zaman tartışma konusu olmaktadır. Bu sebeple yukarıdaki soruya, üç arkadaşımla beraber hazırladığımız ve yakında Diyanet İşleri tarafından basılacak olan Kur"an Yolu isimli tefsirimizden de geniş alıntılar yaparak uzunca bir cevap vermek istiyorum. Hz. Peygamber"in Mekke"deki Mescid-i Haram"dan Kudüs"teki Mescid-i Aksâ"ya götürülmesi şeklinde gerçekleşen olağanüstü olay İslâm kaynaklarında, âyet metnindeki ilgili fiilin mastarı olan ve "geceleyin yürüme, gece yolculuğu" anlamına gelen isrâ kelimesiyle anılır. Bu yolculuğun, hadislerde anlatılan göklere yükseltilme safhasının da dahil olduğu tamamı ise "yükselme, yukarı tırmanma" anlamındaki "urûc" kökünden türetilmiş olan ve "yükselme vasıtası, âleti" manasına gelen mi"râc kelimesiyle ifade edilmektedir. İsrâ suresinin ilk âyetinin meali şöyledir: "Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram"dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ"ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir." Hz. Muhammed"in peygamber oluşuyla başlayan, putperestlerin müslümanlar üzerindeki baskıları, Peygamber ailesiyle az sayıdaki müslümanlara karşı muhtemelen risâletin altıncı yılında başlayıp üç yıl süren ve büyük acılar getiren ekonomik ve sosyal boykota dönüştü. Bu boykotun ardından Resûlullah, kısa aralıklarla sevgili eşi Hz. Hatice ile amcası ve hamisi Ebû Talib"i kaybetti. Resûlullah"ın bu kayıplardan duyduğu büyük üzüntü sebebiyle bu yıla "hüzün yılı" denildi. İşte bu acılı olayların ardından Yüce Allah, bir bakıma sevgili Resûlünü, sabır ve tahammülü dolayısıyla hem teselli etmek hem de ödüllendirmek istedi ve bunun için genellikle mirac diye anılan büyük mucizevî olayı gerçekleştirdi. Yukarıda mealini verdiğimiz, İsrâ sûresinin 1. âyeti ile Necm sûresinin ilk âyetleri mirac olayına işaret etmektedir; aynı konuda hadis mecmualarında da 45 kadar sahâbî vasıtasıyla bizzat Hz. Peygamber"den bilgiler nakledilmiştir. Ancak özellikle bu hadislerdeki ayrıntılı malumat değişik yorumlara yol açacak nitelikte olduğu için miracın tarihi ve nasıl cereyan ettiği hakkında farklı bilgiler verilmiştir. Yaygın kabule göre mirac, peygamberliğin 12. veya 13. yılında (Muhammed Hamîdullah"a göre hicretin 9. yılında; bk. İslâm Peygamberi, İstanbul 1972, I, 92) vuku bulmuştu |
|
||||
![]() "1-2- İndiği sırada yıldıza andolsun ki bu arkadaşınız ne sapıtmış ne de eğri yola gitmiştir. 3- Kişisel arzularına göre de konuşmamaktadır. 4- O, kendisine indirilmiş vahiyden başka bir şey değildir. 5-7- Onu, çok güçlü, üstün niteliklerle donatılmış biri öğretti. O, ufkun en yüce noktasındayken asıl şekliyle göründü. 8- Sonra yaklaştıkça yaklaştı. 9- O kadar ki iki yay kadar hatta daha yakın oldu. 10- (Allah) kuluna ne vahyettiyse vahyetti. 11- Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı. 12- Şimdi siz şüpheye düşüp gördükleri hakkında onunla tartışmaya mı kalkışıyorsunuz! 13-14- Andolsun ki onu bir başka iniş esnasında da Sidre-i Müntehâ"nın yanında gördü. 15- Ki onun yanında huzur içinde kalınacak cennet vardır. 16- O an Sidre"yi bürüyen bürümüştü. 17- Göz ne kaydı ne de hedefinden şaştı. 18- Hiç kuşkusuz o, Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü görmüştü" (Necm: 1-18).
18. âyetteki "Hiç kuşkusuz o,... görmüştü" anlamındaki cümlede öznenin Hz. Peygamber olduğu açıktır; fakat onun neyi gördüğünü şu mânalardan biriyle açıklamak mümkündür: a) Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü, b) Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını, c) Rabbinin en büyük âyetlerini gördü. Bunlardan ilk mânayı tercih eden müfessirlerden bazıları bunu Cebrâil"i görmesi şeklinde açıklamışlar, bazıları da Hz. Peygamber"in Rabbini görmüş olması ihtimali üzerinde durarak bu konuyu geniş biçimde tartışmışlardır. İbn Abbas"tan meşhur olarak nakledilen rivayette Peygamber"in Rabbini gözüyle gördüğü belirtilirken, kendisine bu konuda soru sorulan Hz. Âişe bu ihtimali reddetmiştir. İbn Mes"ud ve Ebû Hüreyre"den meşhur olarak nakledilen rivayet de bu yöndedir. İslâm âlimleri de bu rivayetleri Allah"ın zâtı, sıfatları ve görülmesine ilişkin âyet ve hadislerle birlikte değerlendirerek iki eğilimi de savunan açıklamalar yapmışlardır. Bazı âlimler de Peygamber"in Allah"ı gözüyle değil kalbiyle gördüğü, Allah"ın zâtının değil sıfatının tecelli ettiği gibi telifçi yorumlar ortaya koymuşlardır. Bu noktada unutulmaması gereken bir husus da, anlatılan oluş ve tecellilerin cennet gibi farklı bir âlemde, farklı varlık boyutunda, farklı şartlar içinde gerçekleştiğidir; cennette ise her müminin Rabbini göreceği bilinmektedir. Büyük Tefsir alimi Elmalılı"nın, Necm suresinin tefsirinde miracla ilgili yorumları verirken ara ara kaydettiği ve önemli bulduğumuz kendi tercihiyle ilgili düşüncelerini şöyle toparlamak mümkündür: Resûlullah, Cebrâil"i Kur"an"ın her inen parçası esnasında, hangi sûrete girmişse öyle görüyordu. Gerçek sûretinde ise bir defa Miraç"tan önce gördü, o vakit Cebrâil Resûlullah"a inmişti. Bir kere de Miraç"tan inerken gördü, bunda Resûlullah Cebrâil"e doğru iniyordu ve Cebrâil Sidre-i Müntehâ"nın yanında onu karşılıyordu. Hz. Peygamber namaz konusunda birkaç defa inip çıkmış olduğundan 13. âyetteki "nezleten uhrâ" tamlamasını "son bir iniş" şeklinde düşünmek daha mânidar olur. Dolayısıyla ufukta istivâ etmeyi (doğrulmayı) Hz. Peygamber"in kendisine yapılan talim (öğretme) üzerine nübüvvet ilminde yükselip istikametini alması (en yüksek ufukta istivâ etmesi) şeklinde anlamak uygun olur. Cebrâil"in talimi üzerine Resûlullah en yüksek ufukta istivâ ile kalmamış, ondan sonra Allah Teâlâ"ya doğru yaklaşmıştır. Bu durumda 8. âyetteki yaklaşmanın Resûlullah hakkında olduğu, cezbe (çekme) mânası içeren "tedellâ" fiiliyle de onun cezbedilmesinin yani aşağıdan yukarı doğru çekilip çıkarılmasının kastedildiğini, dolayısıyla burada Mirac"a işaret bulunduğunu söyleyebiliriz. 9 ve 10. âyetlerden de şu mâna çıkmaktadır: Mirac"ta Allah"ın has kulu olan arkadaşınız Hz. Muhammed o istivâdan sonra Rabbine öyle yaklaştı ki, her vâsıta ortadan kalktı yani Mirac"da Cebrâil dahi vâsıta olmaksızın Allah Teâlâ kuluna her ne vahyetti ise vahyetti. 18. âyetten, Resûlullah"ın, Cenab-ı Allah"ın rububiyetini gösteren, mutlak egemenliği altındakilere ait hayretler uyandırıcı ve söz kalıpları içine sığmayacak nice delilleri veya en büyük delili gördüğü anlaşılmaktadır; şu halde bunun mahiyetini açıklamaya kalkmak bizim haddimiz değildir. Âyette "Rabbini gördü" denmeyip "Rabbinin âyetlerinden en büyüğünü gördü" buyurulduğuna göre bu ifadenin zâhirinden O"nun zâtını gördüğü anlamı çıkmaz. Bu konuyu açıklarken Râzî"nin kullandığı bir ifade bize başka bir mânayı düşündürdü: Rü"yet (görme) en büyük âyet olunca burada "kübrâ"yı ("en büyük"ü) rü"yet ile tefsir edebiliriz. Bunu da iki yönlü düşünmek mümkündür: a) Rabbinin âyetlerinden yani mucizelerinden en büyüğü olan rü"yet mucizesini gördü; âhirette ümmetinin göreceği gibi beni gördü demek olabilir. b) En büyük âyet olan rü"yetin hakikatini gördü demek olabilir. Çünkü En"âm 6/103 âyetinde geçtiği üzere "basar"ın (görmenin) künhünü ve dolayısıyla rü"yetin hakikatini Allah bilir. O halde rü"yetin hakikatini görmek, -bir kudsî hadiste yer alan "... artık onun kulağı, gözü ve kalbi ben olurum" ifadesiyle Enfâl 8/17 âyetinin mazmunu üzere- Allah Teâlâ"nın Resûlullah"ta tecelli eden en büyük yakınlık âyet ve delillerinden olmuş olur. Bu yoruma göre âyet-i kübrâ (en büyük delil) hakikat-i Muhammediyye demektir. Biz de [Elmalılı], sözün akışı makam-ı Muhammedî"nin açıklanmasıyla ilgili olduğundan, en büyük âyetin hakikat-i Muhammediyye olduğu kanaatini taşıdığımızı belirtmek istiyoruz. Çünkü maksat hangisi olursa olsun, âyetlerin en büyüğü veya âyetlerden en büyüğünün onda tecelli etmiş bulunduğunda şüphe yoktur (VII, 4570, 4574, 4576, 4577, 4579-4580, 4582-4583,4586, 4588-4589). Mirac olayını en sağlam kaynaklara dayanarak anlatan Hamîdullah Hoca"nın dediği (geniş açıklamasını kitabından okumak gerekir) şudur: "Benim acizane görüşüme göre miracın açıklanıp anlatılması, Allah"ın kullandığı aynı şekil tavsif ve anlatımlarla yapılması gerekir. Kur"an ve hadislerle verilen açıklamalara inanmak ve bunlarda, ahiret aleminin ele alındığı ve insan hayal gücünün hissedebileceği ve fakat ifade edemeyeceği konulardan bahsedildiği daima hatırlarda tutulmalıdır. Mühim olan bir insanın Allah"a doğru yücelişi, yükselişidir... bunun nasıllığı ve nerede cereyan ettiği değildir. Bu mucize tamamen ruhî-manevî alanda cereyan etmiş bir olaydır ve bu olayın da tasavvufî mânada olmak üzere açıklanıp ortaya konması icab eder, asla coğrafi ve turistik bir seyahat olarak değil." (s.133, par. 249). "Miracı maddeten ve fiilen bir yerden diğer bir yere gidiş, bir yolculuk olarak düşünmede ısrar eden evvelki ilim adamlarına hürmetimiz bakidir..." (s. 143, par.259). Büyük mutasavvıf İmâm-ı Rabbânî miracı şöyle anlatıyor: "O"nun (s.a.) mirac gecesinde Rabbini görmesi, dünyada değil, âhirette vaki olmuştur. Çünkü O (s.a.), mirac gecesi mekan-zaman dairelerinin dışına çıkınca ve imkân âleminin darlığından kurtulunca ezel ve ebedi bir an olarak buldu, başlangıç ve sonu bir nokta olarak gördü..." (C. I, 283. mektup). Süleyman Çelebi"nin eşsiz eseri Mevlid"inde okuyup dinlediğimiz mirac olayı, buraya kadar anlattıklarımızın, taklit edilemez güzellikte yapılmış bir özeti gibidir: Bir fezâ oldu o demde rû-nümâ Ne mekan var anda ne arz ü semâ (öyle bir âlem ki, orada yer, gök ve mekan yok) Kim ne hâlîdir ne mâlî ol mahal (O yer ne dolu, ne de boş) Akl u fikr emez o hali fehm ü hall... (Akıl bu hali anlayamaz ve çözemez) Şeş cihetten ol münezzeh Zü"l-celal Bî-kem ü keyf ana gösterdi cemal (Altı yönden münezzeh celal sıfatlı Allah ona, nicelik ve nitelikten öte bir lutufla cemalini gösterdi). ... Âşikâre gördü Rabbü"l-izzeti Âhirette öyle görür ümmeti Bî-hurûf ü lafz u savt ol Padişâh Mustafâ"ya söyledi bî-iştibâh (Harf ve ses olmaksızın Allah, Mustafâ"ya, şüphesiz olarak konuştu, söz söyledi). Âhirette (cennette) Muhammed ümmeti de Allah"ı görecek, Allah miracda Peygamberi ile, bizim bilmediğimiz, madde ve maddi araçların arada olmadığı bir mahiyyete konuştu, işte bunun gibi yine bizim bildiğimiz ve anladığımız "görme"ye benzemeyen ve mahiyeti ondan farklı olan bir görme ile, dünyadan başka bir âlemde Rabbini de gördü. Allah ona bu kabiliyeti lütfettiği için bayılma filan da olmadı. Mi"rac Hz. Peygamber"e büyük bir ihsan, eşsiz bir armağandır; ümmetinin de bundan büyük bir nasibi vardır. Mi"rac gecesi Hz. Peygamber"i, başta mirac olmak üzere genellikle mucizeleri, o gece armağan edilen namaz ibadetinin önemini, İsra sûresini ve orada geçen dini, ahlaki hükümleri anmak, anlatmak, temsil etmek elbette yararlıdır ve yapılmalıdır. Ancak gerek bunları ve gerekse başka meşru şeyleri yapmak "miraç gecesine mahsus" bir sünnet, Hz. Peygamber"in örnek olarak yaptığı bir ibadet değildir; böyle anlaşılırsa dine ekleme (bid"at) yapılmış olur. <a href="redirect.jsp?url=http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00009.htm" target="_blank">http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00009.htm</a> |
|
|||
![]() Kuran a göre Insanlik tarihinde en korkunc iFTIRALAR ne ilgin ve ürperticidir ki ALLAH a
yapilmistir. Kuran Allah a Iftiradan söz ederken sadece IFTIRA kelimesini kullanmakla yetinmemekte ,Bunu bir de YALAN **KIZB** sözcügü ile pekistirmektedir. Ifade genelde söyledir: ** Yalan düzerek Allah a iftira ettiler / ederler ** Üzerinde tertistigimiz konu bakimindan Ürpertici bir KURANSAL gercekte sudur: KURAN kendisinin uydurulan bir hadis olmadigini ifadeye koyarak getirdigi DIN in basina acilacak uydurma HADIS kaynakli kötülüge dikkat cekerken Bu IFTIRA Kökünden bir filli kullanmaktadir:** YÜFTERA **.. Ve söyle FERMAN etmektedir: Bu Kuran Uydurabilinecek bir Hadis /söz degildir;aksine o kendinden önceki vahiyi tasdikleyici her seyi ayrintili kilicidir.Inanan bir topluluk icin bir KLAVUZ ve bir RAHMETTIR ( Yusuf,111 ) Seytanciligin Belirgin nitelikleri olan Allah ve peygamberlere YALAN Isnatlarda bulunmak tarihte HAHAM-RUHBAN Seytancilariyla SEYTAN EVLIYASI tarafindan islenmistir. Bizim Din tarihimizde bunun kurumsal adi: HADIS UYDURMACILIGIDIR !!.. Yukarida anlatilan Ve Bilinen Kisiler tarafindan da savunulan MIRAC Hikayesi bunlardan biridir. Bütün Bunlar RAHMAN dan kopmus bir hayatin Görünen adi ne olursa olsun,Insani SEYTAN in HÜSRAN cukuruna götüreceginin BELGELERIDIR !.. |
|
|||
![]() Bana ilim anlatma ... ANLAMAM !..
Karga dan baska Kus Cankaya dan baska Yokus Allah kelamindan baska DEYIS ...TANIMAM !.. Sen Bana Delilerini getir sorumu Cevapla.. Peygamber i nasil ucurdun ? Burak a nasil bindirdin ? Allah ile nasil pazarlik ettirdin.. Cebrail 7 kat Göge ulastiklarinda O"n a: Yavas sessiz ol; Rabbin Namaz kiliyor. Peygamber sordu: O"da Namaz kilar mi ? Cebrail dedi ki: Evet kilar.. Peygamber sordu: Peki ne okuyarak kilar ? Cebrail dedi ki : Sunlari okuyarak kilar: Cebrail ve meleklerin rabbini Tesbih ve takdis ederim; Rahmetin ÖFKEMI GECMISTIR ![]() ilm ) Dedi mi demedi mi ? Bunlar sizin MAGAZIN SERVISINDEN !.. Muhahahahahahahahahahahahahahahahahahaha... KORKMUYORMUSUNUZ ????? |
|
|||
![]() 51. Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur; yahut da bir resul gönderir de kendi izniyle dilediğini vahyeder. Yüceler yücesi O"dur; hüküm ve hikmet sahibi O"dur.
52. İşte böylece sana da emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin. (Sura Suresi ) |
|
|||
![]() Günesi Balcikla sivayamazsin!..
Bu yazdiklarim in hepsi Fikih ekollerinde Yazili ve belgelidir. Ispati icin bakiniz: Elbani ;ez-Zaifa 3/ 571 Elbani Uydurma demekle yetinmeyip MÜNKER olarak nitelemistir bu herzeleri. ez-Zaifa da Bütün Uydurma hadisleri ve böyle dötten uydurma Seytan ulemasi hikayeleri inceliyebilirsin. Nereden alindiklari kimlerin uydurduklari mevcuttur !.. Ayrica Elbani ye pek catmayin ki : Onun Cagimizin en Büyük HADIS bilgini olduguna dair ULEMA nin ICMAI vardir ![]() Hoscakalin .. |
|
|||
![]() Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah"ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu kur"an"dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?( A"raf 185 )
** Ayetlerimiz onlara açık-seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: "Bundan başka bir kur"an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim."( Yunus 15 ) ** Bu kur"an, Allah"ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap"ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi"ndendir o.( Yunus 37 ) ** (87) Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük kur"an"ı verdik. ( HICR ) ** (91) Onlar ki kur"an"ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar ( HICR ) ** (41) Biz, gerçeği, kur"an"da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor. ( ISRA ) ** Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur"an"da andığın zaman/Kur"an"da yalnız O"nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.( Isra 46 ) ** (30) Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur"an"ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." ( FURKAN ) ** (1) Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur"an"ın ve açık-seçik beyanda bulunan Kitap"ın ayetleridir. ( NEML ) ** (92) "Ve Kur"an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: "Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" ( NEML ) ** (85) Bu Kur"an"ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir." ( KASSAS ) Ve Bizler KURAN diyenler: KURAN dedigimiz Icin Rabbimiz bizi Cehennemine koyacaksa: VARSIN BÜTÜN CEHENNEMLER BIZIM OLSUN !.. |
|
|||
![]() Ayetlerini getir.
Getiremiyorsan Tevbe et.. Allahim Sana attigim iftira icin af et diye yakar.. |