| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() hmmm bestimmt...
ay abdullah catlilar, alparslan türkesler ne olacak, onlar bu vatan icin herseye yaptilar ama malesef cok erken gittiler.. Mekan cennet olur insallah... |
|
|||
![]() kurucularimizin görmek istedigini yoruyorum..
halkinimi savunuyorsun.. dininimi?? neyini savunuyorsun.. eger savundugunu düsünüyorsan her birimizi bir seykilde savunmaya calisiyorsundur.. yani bu durumda bize laf söylemek haktir.. önce milletimin sahip oldugu edeplere aykiri hareket ediyorsun.. sonrada dinimizin / dinlerin sakinligini yankilamiyorsun.. ve kadinligi ezip geciyorsun . .bir kadinin bunu yapmasi..??? ve en önemlisi siyaseti.. dini.. insanligi.. saygiyi.. ezip geciyorsun.. küfülü lisaninla bir sorunum var.. hatta senin burada hala vaar olusunla bir sorunum var.. birilerine kapiyi göstererek bir yere varamazsin.. kapini sonuna kadar acarak.. terbiyenle örnek olmalisin.. kusurum aff ola.. kimseye akil vermek hakkim degil.. ama söyledigim seyler dünya üzerinde hakim olmasi gereken davranislardir.. ve itibar kazanacak tek hareket tarzidir!! support dilerimki en yakin zamanda bu arkadasimizida görürsünüz!!! saygilarimla.. |
|
|||
![]() Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mumun ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşındaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce kolumuzu, omuz başından keserek yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Giresun"daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege"deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu"daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul"daki, Ankara"daki işçiler, sizin için öldük. Adana"da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Bağımsızlık, Mustafa Kemal" den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı"nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile alamamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi... Ugur MUMCU ( U N U T M A D I K ) Cumhuriyet 25.8.1975 |
|
||||
![]() olup, olmaması Özsu hanım.
Her yerde bir Trabzon kurabilirsin, her yerde şiddet kültürü oluşturabilirsin. Diğer dostlarımızın hepsi Trabzonlarda vurulmadılar. Hırant ve o masum hıristiyan din alimi orada vuruldu ve sık, sık linç girişimleri oralarda son dönemllerde gözüktü. Bu ilişkiyi Türkiyemizin her yerinde kurmak çok mu zor??? Çok mu zor bu tür aşağılık kültürler ile Türkiyede belirli kesimi galeyana getirebilmek??? Git Türkiye ye bir kadın olmana rağmen her hangi bir yerde içinde hiö bir şiddet bile taşımasa sokakta, din, milliyet, vatan diye bir eleştirisel düşünceni masumca açıkla ve gör başına neler gelecek!!! Yazık ne hallere düşürüldü vatan sevgisi, din sevgisi, millet sevgisi!!! Bu kadar ilkel miydi bu değerlerimiz??? Sorun zihniyet sorunudur??? Önce şiddetin ne olduğu tartışılmalı, şiddete neden tapanların var olduğu incelenmeli, neden düşünceler ile değilde şiddet ile çözümler arandığı irdelenmeli. Nasıl bir Türkiye, ve nasıl vatandaşlar ve vatandaşlık hakları nelerdir tartışması ve öğretici açıklamaları yapılmaasına ihtiyaç var. Ben dininden, milliyetinden, düşüncesinden, cinsiyetinden dolayı vurulan ve bunlardan dolatyı katillerin oluştuğu bir ülkede bir insan olarak yaşamanın doğruluğuna inanmıyorum. Ve gelecek nesiller ne olacaklar??? |
|
||||
![]() Sevgiliye mektup,
Gazetem.net kurulduğundan beri burada yazı yazdım. Gazetem.net’teki bütün yazarlar mutlaka birer kere Hrant’ın hikayesini yazmışlardır. Ben bugün sürpriz bir yazar ağırlıyorum köşemde. Ve siz tam bu satırları okurken; O, sevgilisine yazdığı son mektubu onbinlerce insana okuyor olacak. Rakel Dink’in kocası Hrant ‘a mektubu bu: “Çutağıma eş olmak bana verildi. Bugün çok acılı ve onurlu olarak buradayım. Ben, çocuklarım, ailem ve sizler çok acılıyız. Bu sessiz sevgi biraz olsun bize güç katıyor, kederli bir sevinç yaşatıyor. İncil’den Yuhanna 15:13’de hiç kimsede, insanın dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur der. Sevgili dostlar bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, sizin kardeşinizi uğurluyoruz. Sağdakine, soldakine, öndekine, arkadakine rahatsızlık, saygısızlık vermeden. Sloganlar pankartlar açmadan, sessiz bir saygı yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır. Yaşı kaç olursa olsun, 17 veya 27 yaşında, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim... Kardeşlerim, Onun doğruluğa olan sevgisi, şeffaflığa olan sevgisi, dostuna olan sevgisi onu buraya getirdi. Korkuya meydan okuyan sevgisi onu büyüttü. Diyorlar ki o büyük bir adamdı. Size sorarım: “o büyük mü doğdu?” Hayır! O da bizim gibi doğdu. O gökten değildi, o da topraktandı. Bizim gibi çürüyen bir beden! Fakat yaşayan ruhu, yaptığı iş, kullandığı üslup, gözlerindeki, yüreğindeki sevgi onu büyük yaptı. İnsan kendiliğinden büyük olmaz. İnsanı, yaptıkları büyük yapar. Evet, O büyük oldu. Çünkü büyük düşündü. Büyük söyledi. Bugün buraya gelerek hepiniz büyük düşündünüz. Sessizce büyük konuştunuz. Siz de büyüksünüz. Bugünle kalmayın, bu kadarla yetinmeyin. O bugün Türkiye’de milat yaptı, sizler de mührü oldunuz. Onunla manşetler, onunla konuşmalar, onunla yasaklar değişti. Onun için “dokunulmazlar” veya “tabular” yoktu. Kelamda dediği gibi yüreğinden taştı. Büyük bir bedel ödedi. Bedellerin ödendiği gelecekler Hrantları severek, Hrantlara inanarak olur. Nefretle, hakaretle, kanı kandan üstün tutarak olmaz. Bu yükseliş karşıdakini kendin gibi görerek, kendin gibi sayarak, kendin sayarak olur. Hisus’un yardımı ile yarattığı ev cennetinden ayırdılar. Göksel ve ebedi cennete kanat açtırdılar. Gözleri daha yorulmadan, bedeni daha yaşlanmadan, daha hasta olmadan, sevdiklerine doymadan kanat açtırdılar göksel cennete. Biz de geleceğiz sevgilim, biz de geleceğiz o eşsiz cennete. Oraya yalnız ve yalnız sevgi girer. İnsanların ve meleklerin dillerinden üstün olan, peygamberlikten üstün olan, bütün sırları bilmekten üstün olan, dağları yerinden oynatacak imandan üstün olan, varını yoğunu sadaka vermekten üstün olan, bedenini yakılmaya teslim etmekten daha üstün olan yalnız ve yalnız sevgi girecek o cennete. Orda gerçek sevgi ile bir arada ebedice yaşayacağız. Kimseyi kıskanmayan sevgi, kimsenin malında gözü olmayan sevgi, kimseyi öldürmeyen sevgi, kimseyi aşağılamayan sevgi, kardeşini kendinden üstün tutan sevgi, kendi hakkından vazgeçen sevgi, kardeşinin hakkını arayan sevgi. Mesih’te bulunan sevgi. Ve bize dökülmüş olan sevgi. Yaptıklarını, konuştuklarını kim unutabilir sevgilim? Hangi karanlık unutturabilir sevgilim? Olmuşları, olanları kim unutturabilir sevgilim? Korku unutturulabilir mi sevgilim? Yaşam mı? Zulüm mü? Dünyanın zevki sefası mı sevgilim? Yoksa ölüm mü unutturacak sevgilim? Hayır, hiçbir karanlık unutturamaz sevgilim. Ben de sana yazdım aşk mektubunu sevgilim. Bana da ağır oldu bedeli sevgilim. Bunları yazabilmeyi Hisusa borçluyum sevgilim. Onun da hakkını ona verelim sevgilim. Herkesin hakkını herkese geri verelim sevgilim. Sevdiklerinden ayrıldın Çocuklarından, Torunlarından ayrıldın. Sizlerden ayrıldı. Kucağımdan ayrıldı. ÜLKENDEN AYRILMADIN!” |
|
||||
![]() ben senin hakkinda konustugumu hatirlamiyorum,bunun disinda sana küfürde etmedim,sen beni tanimiyorsun gecmisteki diyalaglari tek tarafli yorumluyor ve büyük bir haksizlik yapiyorsun.herkesin önünde beni tanimadigin halde ezmeye calisiyorsun,ve bir sürü iftira ediyorsun teessüf ederim,simdi cabuk 20 tane Fatiha oku ve tüm bu günahlarin 21 dakika icersinde affolsun
![]() ![]() |
|
||||
![]() Yazdıkların ile kadınlık onurunu, dine, insana ve insanlara duyulması gereken saygıyı ve sevginin nasıl olması gerektiğini muhteşem bir şekilde görmek insanın yüreğini sevgi ve mutluluk ile dolduruyor.
İsterdim ki bu sayfalara katılanlar senin gibi örnek ve cesur olabilseler. Burada gördüğüm en demokrat bir dindar ve bir o kadarda sevgi dolu yüreğin insanlık sevgisiyle dopdolu bir insansın. Her şey gönlünce ve sevgi dolu yüreğin ile olsun. |