Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #2801  
Alt 12.05.2004, 22:07
Benutzerbild von coach01
coach01 coach01 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 3
Standard Alevilik .

Bazi arkadaslarin istegi üzere bunu ekledim.


Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle bir duası vardır: "Ya Rabbi, dirilerin ve ölülerin fitnesinden sana sığınırım."

Bu gelişigüzel bir dua değildir. Kıyamete kadar yaşayacak olan ümmetine mesajlar vardır bu duada. Bu anlayış içerisinde baktığımız zaman Efendimiz en önce fitneden Allah"a sığınıyor. Fitne de dirilerden geldiği gibi, ölülerden de geliyor. Şimdi biz birinci kelimenin işaret ettiği mânâ üzerinde durmak istiyoruz: Dirilerin sebep olduğu fitneden Allah"a sığınmak. Ölülerin sebep olduğu fitne malumdur. İnsan ölmüştür, o ölmüş insanın dünyada sevenleri vardır, siz o ölmüş insanın aleyhinde konuşursanız sevenleri size karşı gelir, bu defa bir tartışma, çatışma ortamı meydana gelir, barış ve huzur bozulur? Böylece ölülerin fitnesi meydana gelmiş olur. Bu konumuzun dışındadır.

Fitne nedir? Fitne, barışı, huzuru, kardeşliği bozan söylentiler, davranışlar ve tutumlardır. Son senelerde ülkemizde fitneler çıkartılmak istenmektedir. Doğuda fitne çıkarılmak istenmekte, kardeşçe yaşadığımız Kürt-Türk arasına bir savaş unsuru sokulmak istenmektedir. Alevi-Sünni barışını bozup bir fitne çıkarılmak istenmektedir. Şimdi bu fitneler bizce dikkate alınmalı, bunun üzerinde durup temkinli olunmalıdır. Fitneyi bir kuyuya benzetirseniz insanın yolda giderken kazılmış olan kuyuya düşmemesi lazımdır.

Fitne de ehl-i imana karşı kazılmış bir kuyudur. Kardeşlik duygumuzu milli çapta bozmaya çalışan olaylar bir fitnedir. Alevi-Sünni kardeşliğini, Türk-Kürt kardeşliğini bozmaya çalışırlar, laik veya antilaik şeklinde fitneler meydana çıkarırlar. Böylece barışı bozmaya çalışırlar. Bunların tümüne ehl-i iman bir fitne gözüyle bakmalıdır. Ve bunlara alet olmamak, oyuna gelmemek, tahrik olmamak, onların istediği vasatı meydana getirmemek suretiyle, daha doğrusu onların yaktığı fitne ateşine odun atmamak suretiyle bu fitne kuyusuna düşmekten kurtulurlar.

Alevi-Sünni olayına kısaca bir göz atmak istiyorum. Bu memlekette beraber yaşadığımız Alevi kardeşlerimizin düşüncesi, inancı nasıl olursa olsun, biz onlarla dostça, kardeşçe yaşayacağız. Başka çıkar yol da yok zaten. Yani "Sizin inancınız şöyle, öyleyse sizinle biz dostça değil de kavga ederek yaşayacağız" diyecek birisi çıkamaz herhalde.

Alevilik nedir? Dedelerin televizyonlardaki tariflerinden veya daha başka uzman kişilerin basındaki izahlarından anladığımıza göre, dondurulmuş, tek tip bir Alevilik tarifi çıkmıyor karşımıza. Her dedenin kendi anlayışına, kültür seviyesine göre bir Alevilik tarifi çıkıyor. Neden bu kadar farklı Alevilik tarifleri çıkıyor? Bakıyoruz ki, elde Aleviliği netleştiren, ittifak edilecek bir yazı yok. Daha ziyade vicahi kültürle geliyor, sözlü geliyor.

Alevi olduğu söylenen bir milletvekilin bir tarifini okudum. Diyor ki: "Alevilerin içine karışan ateist kimseler, Alevileri de kendileri gibi dinsiz göstermek istiyorlar. Böylece Alevileri kendi zihniyetlerine alet edip kullanmak istiyorlar. Binaenaleyh Aleviler asla ateist değildir. Onların Müslüman olduğundan kimse şüphe etmemelidir."

Ben de bu tarife gönülden iştirak ediyorum. Aleviler Müslümanlığın içerisinde olunca "Alevilik bir mezhep midir, yoksa tarikat mıdır?" suali akla geliyor. Çünkü Aleviler, Allah"ı, Peygamberi, Kur"an"ı kabul etmekle kalmıyor, ehl-i beyti de hemen yanında ilave ediyorlar ki, biz bunlarda zaten müttefikiz. Ehl-i beyt konusunda Sünniler Alevilerden ileri gider, geri kalmazlar. Çünkü biz beş vakit namazın tahiyyatlarında salli-barik dualarıyla ehl-i beyte dua ediyoruz. Şimdi bir mukayese yapacak olursak, hangi Alevi günde beş vakitte ehl-i beyte dua ediyor? Namaz kılmıyorlarsa, dua etmiyorlardır. Demek ehl-i beyt konusunda ittifakımız var, hem de onlardan daha da ileride...

Alevilik bir mezhep midir, bir tarikat mıdır? Mezhep olması için yazılı bir tarifleri olması lazım. O yazılı tariflerden de İslâmî delillere müracaat edip oradan hükümler çıkarmaları gerekir ki, bir mezhebe girsinler. Böyle yazılı bir vesika olmadığına göre, İslâmın içinde bir mezhep değil de bir tarikat tarifine girebilir. Eğer bu yorum doğruysa. Alevilik İslâmın içerisinde bir tarikat tarifine giriyorsa, bunu da kayda geçip sabitleştirmek lazım. Neden böyle yapmak lazım? Her insan kendi zihniyetiyle Aleviliği yorumlamaya kalkmasın, ateistler de Aleviliği dinsizliğe alet etmesinler diye...

Efendimiz, "Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin" diye buddua ediyor. Bizim barışımızı bozma teşebbüsleri bir fitne uyandırmaktır. Biz Alevi kardeşlerimizle kardeşlik duygusunun devam etmesini istiyor, bu duygunun bozulmasını isteyenlerin faaliyetini fitneyi uyandırma olarak telakki ediyoruz. Dolayısıyla maksadımız fitneyi uyandırmak değil, kardeşliğin devamını temin etmektir.

Aleviliğin menşe olarak ayrılma noktası neresidir? Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendimiz ehl-i beyttendir. Vaktiyle sahabe arasında olaylar cereyan etmiş ve Hz. Ali taraftarları Hz. Muaviye taraftarları diye iki taraf teşekkül etmiş ve iki taraf arasında bazı tartışmalar münafıkların da araya girmesiyle vuruşmaya kadar gitmiştir. Alevi kardeşlerimiz de oradan bir ayrılık noktası buluyorlar, Hz. Ali taraftarlığı yapıyorlar. Bunlara saygı duyarız. 1400 sene evvel cereyan etmiş bir olayda bir tarafı haklı bulmaları, gayet normaldir. Nitekim biz de Hz. Ali taraftarıyız, onun haklı bulunduğunu biz de kabul ediyoruz.

Öyle ise ayrılığımız nerede?

Biz Alevi kardeşlerimiz gibi Hz. Ali tarafında bulunurken karşı tarafa hürmetsizlik ve saygısızlıkta bulunmuyoruz. Ve Hz. Muaviye tarafına hürmetsizlik ve saygısızlıkta bulunmamakta da fayda vardır. Çünkü Hz. Muaviye tarafında da büyük sahabeler vardı. Konu, "O günün ihtiyaçlarını karşılamak? Hz. Ali siyasetiyle mi mümkün, Hz. Muaviye siyasetiyle mi mümkündür" tartışmasına gelmiş ve Muaviye"nin düşündüğü tarz, o günkü ihtiyaçlara cevap veremez değerlendirmesi yapılmıştır. Bu bir içtihat meselesidir. Dolayısıyla "İçtihat konusunda isabet eden iki sevap alır, isabet etmeyen bir sevap alır" diye alimler bir ölçü koymuşlardır. Bu sebeple biz de Alevi kardeşlerimiz gibi Hz. Ali tarafını tuttuğumuz halde Hz. Muaviye tarafına karşı saygısızlıkta bulunmaktan, hürmetsiz ifade kullanmaktan çekiniyoruz.

Burada şu sual akla geliyor? "Niçin saygısızlıkta bulunmuyorsunuz?" Yine alimler demişler ki: "Onların içinde yanlış davranan varsa, onlara karşı beddua etmez, kötü davranmazsanız size bir mesuliyet gelmez. Ya beddua eder, kötü söylerseniz onlar da ona layık değillerse o zaman bir tehlike vardır." Vebal söz konusu.

İslâm alimleri Yezid için, "Kimseye lanet okumak uygun olmaz, fakat Yezid"e lanet okursanız vebali yoktur" demişler, orada kapıyı açık bıramışlardır. Bu konuda da yine biz Alevi kardeşlerimizle beraberiz. Ve yine lanet okumak caizdir demişler, ama sevaptır dememişler.

Habis bin Sa"d, âlim bir sahabedir. Hz. Ömer birgün bunu karşısına alıyor, bunun ilmini, fazlını, kemalini bildiği için ona diyor ki: "Ey Sa"d oğlu Habis, seni ben bir yere vali tayin etsem, nasıl hareket edersin?"

Diyor ki: "Evvela, Kur"ân-ı Kerime bakarım, onunla amel ederim. Kur"ân-ı Kerimde aradığımı göremezsem, Resulullah"ın hadisine, sünnetine bakarım, onunla amel ederim. Orada da göremezsem aklıma, mantığıma bakar, çevredeki insanlarla istişare eder, öyle yönetirim."

Hz. Ömer (r.a.), "Ya Habis, şu andan itibaren sen Şam"da Humus valisisin, derhal git, vazifeye başla" diyor.

Habis b. Sa"d böylece gidiyor, Humus"ta valiliğe başlıyor. Aradan bir müddet geçiyor, Hz. Ömer"e bir haber geliyor: "Ya emirelmü"minin, Humus valisi Habis b. Sa"d seninle görüşmek istiyor" diyorlar. Hz. Ömer şaşırıyor, "Daha yeni vali olarak göndermiştim, niye hemen geri gelip görüşmek istiyor?" diyor.

İçeri aldırıyor ve soruyor: "Ya Habis, benimle görüşmek istemenin sebebi nedir?"

"Efendim, gelişimin sebebi bir rüyadır."

Hz. Ömer, "Hayrola, insan bir rüya için kalkar da tâ Şam"dan Medine"ye gelir mi?"

"Gelmez, ama bu rüya Rahmanidir, şeytani değildir. Onun için geldim. Evhama kapıldım" diyor.

Hz. Ömer, "Anlat bakalım rüyanı" diyor.

O da anlatıyor: "Rüyamda bir meydandaydık. Çarpışan iki taraf vardı. Baktım, bir taraf güneşi, diğer taraf da ayı temsil ediyor. Sanki ayla güneş çarpışıyorlar. O ayla güneşin yanında da sayamayacağımız kadar yıldız vardı."

Hz. Ömer, birden irkiliyor, "Söyler misin, sen hangi tarftaydın?" diyor.

"Efendim, ben maalesef ay tarafındaydım" diyor.

O zaman Hz. Ömer duraklıyor ve tek cümlesi şu oluyor: "Ya Habis, Humus valiliğin sona ermiştir."

Habis b.Sa"d, "Böyle diyeceğinizi ben de tahmin ettim. Fakat sebebini öğrenebilir miyim? Bu rüyayı nasıl yorumladın, bunda ben de tereddüt ettim" diyor.

Hz. Ömer şöyle cevap veriyor: "İleride ayla güneş seviyesinde iki insan, çevresine yıldız gibi insanları da alarak karşı karşıya gelecek, savaşacaklar. Anlaşılan bu iki tarafın çarpışması sırasında sen de ay tarafında bulunacaksın. Orada bulunurken vali olarak bulunursan daha çok zararlı olabilirsin. Makamının nüfuzuyla vilayetindeki insanların tümü senin tarafına geçer. Dolayısıyla sen daha mühim bir makamdan çarpışmaya destek vermiş olursun. Eğer vali olarak değil de, şahıs olarak girersen, tarafında kimse bulunmaz. Onun için valiliğin sona ermiştir."

Bu olaydan bir müddet sonra, Hz. Ömer şehit oluyor, yerine Hz. Osman, onun da yerine Hz. Ali (r.a.) hilafete geçiyorlar. O sıralarda da Hz. Ali ile Hz. Muaviye taraftarları arasında Sıffin"de savaş başlıyor. Yani Hz. Ali (r.a.) güneşi temsil ediyorsa, karşı taraf da ayı temsil ediyor. Güneşle ay çarpışıyor ve iki tarafta da yıldızlar, yani sahabeler var. O çarpışmanın sonunda taraflar ayrıldıktan sonra, ölüler kaldırılıyor. Bir de bakıyorlar ki, Tay kabilesinin bayrağı altında Hz. Ömer"in valilikten aldığı Habis b. Sa"d yatıyor. O da istemediği halde kendisini ay tarafında bulmuş ve şehit olmuştur.

Şimdi bu rüya ile Alevi kardeşlerimizin ayrılık menşei olarak gördükleri o olaya bakacak olursak, diyoruz ki, Hz. Ali ve onun taraftarları haklıdırlar. Biz de ehl-i beytin tarafındayız. Ancak karşı tarafa edep dışı kelime kullanmak, saygısızlıkta bulunmak bizim işimiz değildir.

Ulemanın meşhur bir sözü vardır: "Allah bizim elimizi o olaylara karıştırmadı, elimiz kana bulanmadı, öyleyse biz de dilimizi o olaylara karıştırmayız, o olayların vebalini sebepsiz yere sırtımıza yüklemeyiz." Böyle düşünürsek, fitne ateşini yakmamış oluruz, fitneye malzeme vermemiş oluruz. Ama tutar da 1400 sene evvel cereyan etmiş ve bugünkü insanların hiçbirimizin dahli olmamış olayı, bugün ortaya getirir, sanki dün biz yapmışız gibi o işin sorgulamasını yapar da, birbirimizi suçlamaya girersek, o zaman iki taraf da bir fitne ateşi yakmış olur.

Kitaplarda fitneye verilen enteresan bir misal vardır. Küçük bir fitne büyük sonuçlara nasıl sebep olur, o olayı arzedeyim. Bakın kitaplarımızda fitneci adamın küçük bir hareketinin neye mal olduğu nasıl ifade ediliyor?

Ailenin birisi evinin bahçesinde bir koç besliyor. Adam bahçesindeki çimlerin üzerine bir kazık çakmış, koçu o kazığa bağlamış. Koç o çimleri yiyor, semizleniyor. Kurban zamanı gelince kurban edilecek. Bunu çekemeyen birisi, içeri giriyor, koçun ipini gevşetiyor. Amaç fitne çıkarmak. Koç kazığın etrafında biraz dolaştıktan sonra ipi koparıyor, doğru kapıdan içeriye giriyor. Bakıyor ki karşıda bir ayna. Aynanın içerisinde de kendisi gibi bir koç var. "Burada da benim gibi bir koç varmış" diye geriye çekiliyor, aynanın içerisindeki koça öyle bir kafa vuruyor ki, koca antika eser tuzla buz oluyor. Evin hanımı öbür taraftan koşuyor, geliyor, bakıyor ki, babadan kalma antika ayna param parça olmuş. Fevkalade öfkeleniyor ve hemen çağırıyor, "Kesin şu koçu" diyor. Öfkeyle koçu kestiriyor. Akşam eve bey geliyor, o güzelim koç kesilmiş, içeri giriyor, bakıyor ki, koç kesilmekle kalmamış, asar-ı antika ayna da kırılmış.

Hanıma diyor "Bu koçu niye kestirdin?"

"İşte," diyor aynayı göstererek hanım, "babamdan kalma antika aynayı kırdı."

"Yani şimdi aynayı kırdı diye sen koçu mu kestirdin? Peki senin bundan ne menfaatin oldu? Hem ayna kırıldı, hem de koç gitti" diye öyle bir hiddete kapılıyor ki, çekiyor tabancayı, hanımı orada dang diye vuruyor.

Onun üzerine haber mahalleye yayılıyor. Hemen hanımın kardeşleri devreye giriyor, kavga kargaşa çıkıyor, bu sefer onlar da o adamı vuruyorlar. Bu olay üzerine polis geliyor, suçlular hapise götürülüyor, ölenler de mezara gidiyor. Bunlardan sonra fitneye sebep olan, koçun ipini gevşeten adam bulunuyor. Onu suçluyorlar. Onun da cevabı şu oluyor: "Ben hiçbir şey yapmadım ki. Sadece koçun ipini gevşettim, hepsi ondan ibaret."

Evet, fitne böyledir. Başında çok basittir. Aynen büyük bir ormanın bir kibritle kül olması gibi. Kibrit ucu küçüktür, ama büyük bir ormanın yanmasını sağlayabilir. Fitneci insanlar da böyledir. Hareketler küçüktür, fakat büyük olaylara sebep olabiliyorlar. Gerek aile çapında, gerek memleket çapında fitne çıkaran insanlara, gruplara, politikacılara karşı çok hassas ve uyanık olmalıyız. Birliğimizin, beraberliğimizin devamı için Sünnisiyle, Alevisiyle kardeşçe yaşamayı esas almalıyız. Oyuna gelmemeli, hislerimize tabi olmamalıyız. Bizim bildiğimiz ve inandığımız budur.
  #2802  
Alt 13.05.2004, 08:33
Benutzerbild von oezbektasi
oezbektasi oezbektasi ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard für den coach!

selamunaleyküm coach kardes!

sen diyorsunki "aleviler bölünüyor"....
azizim insanlari bölemesin, eger sana iki cesit alevi varsa "yani biri namaz kiliyor, biri kilmiyor!"...eeeh kardesim,o zaman bende sünni kardeslerimizi iki"ye degil 1000(!)"e bölerim.
biri küfür eder, biri kerhaneden cikmaz, biri annesine bagirir vs vs...

muhterem kardesim ben diyorum ki:
ALEVILIK BIRDIR!!
alevilik 4 kapi 40 makam"dir,
alevilik tevhid"dir!

hayat arkadasimiz eger "aleviligi birakti" diyorsun... bana göre kendisi hic bir zaman bile alevi degildiki aleviligi biraksin!
yolunu degistirmis...yok kardesim! hic bir zaman yolda olmayan bir insan nasil olmayan yolu degistirsinki?
eger hakikaten yoldaydi ise, o zaman ne oldu"da bu yoldan memnun olmadi?
cok mu insansever bir inanc mi alevilik?
cok mu hosgörülü?
cok mu kültürlü?
cok mu edebiyatli?
imam huseyin"e (a.s.) aglamak cani istemedimi?
alcak muaviya"ye (l.a.) ve kahpe yezid(l.a.) cani hic mi hic lanet okumak istemedi?

daha dogrusu ilk defa yeni bir yol bulmus diyebilsek uygun olur bence!

evet hayat83 bacim!

sana kizmiyorum kesinlikle, ama sen peygamberin ehlibeytine her türlü zulumü yasatanlarin tarafina gectin!
muaviyanin (l.a.) kurdugu "ehli (emevi) sünnet" bakkalina hos gelmissin!

benden bu kadar!!

ve selam!
  #2803  
Alt 13.05.2004, 12:27
Benutzerbild von eysevgili
eysevgili eysevgili ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Harikaaaaaa Bir Yazi Ama

Harika bir yazi ama eksik. ikinci grup Alevilerden hiç bahsetmemissiniz. Oysa onlar Hz. Ali (ra)"nin peygamber olmas gerektigine,Peygamber Efendimiz"in onun hakkini yedigine inaniyorlar. Ne namaz ne oruç...vs hiçbir sey yok.Keske onlardan da bahsetseydiniz.
  #2804  
Alt 13.05.2004, 12:42
Benutzerbild von coach01
coach01 coach01 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 3
Standard @ OezBektasi kardes

ve alleykümselam OezBektasi kardes,

yanlisin var ben Peygamber efendimizin ehli beytine zülüm eden tarafinda degilim hic
bir sünni degildir. Zaten en büyük yanlis burada bizi Yezidle ayni kefeye koymanizdan
rahatisiz oluyorum. Ve bunu kattiyyen red ediyorum. Yezid sunnimiydi ?? Yani
Peygamberimizin ahlakinami sahipti ? Sünni kelimesi ne demek Peygamberimizin Sünneti
tabiiki. Bu Yezid Peygamberin yollundamiydi ?? Tabiiki kendi koltugunun derdine düsmüs
olan bir acimazsiz bir insandi. Hasan ve Hüseyini sehid edende Yeziddir kendi koltuk
savasi icin sehid etti Hasan ve Hüseyinimizi. Anlatabildimmi?
Hayat83 kardesimize Peygamberimizin ehli beytine her türlü zulüm edenlerin tarafa
gectin diyemezsin. Bu ayiptir bunu nasil yazabilirsin anlayamiyorum.
Siz Ehli beytine sadik kalabildinizmi ? Ehli beytin dedelerimi vardi ?
Ehli beyt camiilerinde namazmi kilardi yoksa, sizin gibi cem evlerinde dedelerden sohbetmi
dinlerlermiydi. Asil ehli beyte en büyük zulmü siz ediyorsunuz. Neyi savundugunu iyi
bil kardesim onlardaki hayat bicimi hic birinizde yok. Yani siz Ehli beytten uzaklasmissinizdir.

Selamlar saygilar.


Zamanin var ise su alttaki yaziyi okumani rica ederim
-----------------------------
Bu konuda Resulullah"in bana bir ahdi yoktur
"Müslümanlarin karsi karsiya gelip birbirlerini öldürecekleri bu gelisin, Resulullah (s.a.s.)"in
sana olan bir ahdi veya emriyle midir?" Hz.Ali r.a. su cevabi verdi:"Bu konuda Resulullah
(s.a.s.)"in bana bir ahdi olup olmadigini soruyorsunuz. Bana verilmis böyle bir ahid yoktur.
Vallahi ona ilk inanan ben oldugum gibi, ona ilk defa yalan isnâd eden ben olmayacagim. Sayet
bu konuda Resulullah (s.a.s.)"in bana bir ahdi olsaydi, Ebû Bekir ve Ömer"in onun minberine
çikmalarina müsaade etmezdim, elimle onlarla savasirdim (Resulullah (s.a.s.)"in emri oldugu için.
Fakat Resulullah (s.a.s.). ne öldürüldü, ne de aniden öldü. Hastaligi bir kaç gün ve gece devam
etti. Müezzin ona namaz vaktini bildirmek içín geldiginde, O Müslümanlara namaz kildirtmak
için Ebû Bekir"e emrederdi. Kaldi ki, benim orada oldugumu da görüyordu. Hanimlarmdan birisi
(2) Hz. Peygamber (s.a.s.)"e, bu görevi Ebû Bekir"den almasini söyleyince kizdi ve "siz kadinlar
Hz. Yusufun basini derde sokanlarsiniz, Ebû Bekir"i geçirin Müslümanlara namazi kildirsin!" dedi.
Allah, Peygamberinin ruhunu alinca, isimize baktik ve Resulullah (s.a.s.)"in dinimiz için lâyik
gördügünü dünyamiz için seçtik. Namaz, Islâm"in aslidir; o dinin emri, dinin diregidir. Biz
(bunun için) Ebû Bekir"e biat ettik ve o bu isin ehliydi. Içimizden iki kisi dahi ona muhalefet
etmedi. Ebû Bekir"e hakkmi edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri için
de cihad ettim. Bana verdigini aldim, savasa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi
kamçimla yerine getirdim. Ölünce, yerine Ömer geldi ve arkadasinin (yâni Ebû Bekir"in) yolunu takib
etti, onun gibi hareket etti. Böylece Ömer"e biat ettik ve içimizden iki kisi dahi ona muhalefet etmedi.
Hiç birimiz de baskasini ona tercih etmedik. Ömer"e hakkim edâ ettim ve ona itaat etmesini bildim.
Onunla beraber askerleri içinde cihad ettim. Bana verdigini aldim, savasa gönderince gittim; onun
emriyle had cezalarini kendi kamçimla yerine getirdim. Ölünce Hz. Peygamber (s.a.s.)"e olan akrabaligimi,
Islâm"da önceligimi ve selefiyyetimi ve bu ise liyâkatimi düsünerek bu konuda baskasinin bana tercih
edilmeyecegini sandim. Öldükten sonra, onun yüzündcn halifenin bir günah islememesi ve kendini
mesuliyetten kurtarmak için Ömer hilâfeti çocuguna yasakladi ve yeni halifeyi seçmek üzere alti kisilik
bir heyet seçti ki ben onlardan biriyim. O isteseydi oglunu seçebilirdi; yapmadi. Heyet toplaninca,
kimsenin bana tercih edilmeyecegini sandim. Abdurrahman b. Avf, kimi halife tayin ederse (3) ona
kesinlikle itaat edilecegine dair bizden söz aldiktan sonra Osman b. Affan"in elini tutarak, eline
vurdu ve biat etti. Ben de isime baktim. Ona itaatim ise, biatimdan önce oldu. Böylece Osman"a biat
ettik. Ona hakkini edâ ettim ve itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri içinde cihâd ettim.
Bana verdigini aldim, savasa gönderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi kamçimla yerine getirdim.
Vurulunca, kendi isime baktim. Resulullah (s.a.s.)"in iki halifesi gitmis, birisi de vurulmustu. Haremeyn"deki
(Mekke ve Medine"deki) ve iki bölgedeki Müslümanlar bana biat ettiler. Bunun üzerine birisi ortaya atildi ki,
dengim degil; ne Resulullah (s.a.s.)"e olan akrabaligi benimki kadar yakin, ne ilmi benim ilmime denk ve ne de
Islâm"daki önceligi benimki gibi eskiydi. Dolayisiyle ben bu ise ondan (yâni Muaviye"den) daha lâyiktim!"(4)
----------------------------

Bu yaziyi okuduktan sonra niye hala Aleviler Halifelik Hz.Alinin hakki idi diyorlar anlayamiyorum.
Hz. Ali kendisi kendinen önceki halifelere biat etmistir. Ve o Halife olunca ona biat etmislerdir.
Sirayi ayni demokraside oldugu gibi Millet secmistir. Buna kendisi itiraz etmemistir hic bir zaman.

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin meselesine gelince:
Ikiside Peygamber (sav.) efendimizin torunlaridir ve Hz. Alinin ogullaridir. Peygamber efendimiz onlari cok
severmis. Öyle severmiski:
Bir gün Peygamber efendimiz sav. odasina kapanip iceriye kimsenin girmesini istiyordu.
(vahiyden dolayi). O zamanlari cocuk olan Hasan ve hüseyin. Kapi Mapi tanirlarmi. Kapiyi acip dedesinin yanlarina
girerler. Peygamber efendimizde hemen sarilir onlara ve öper koklar torunlarini. Hz. Cebrail söyle bir soru sorar:
"Cokmu seversin torunlarini ?" Peygamber efendimiz de:" Onlar benim herseyim torunlarim der."
Onlari ümmedin sehid edecek demistir Cebrail. Peygamber efendimiz aglamaya baslamistir....
Yani peygamber efedimiz biliyormus önceden ve herkes biliyordu onlarin sehid olacagini !!

Hz.Ali (R.A.)"ın yerine büyük oğlu Hz.Hasan geçti. Ancak, altı ay sonra, yerini babası zamanında Şam vâlisi
olan Hz.Muâviye"ye bırakarak çekildi. Böylece İslâmda "Hulefâ-i Râşidîn" devri sona erdi.
Muâviye, hicretin altmışıncı yılında Recep ayının ortalarında Şam"da vefat etti. Muâviye"nin vefatından
sonra Şamlılar Muâviye b. Ebi Sûfyan"ın oğlu Yezid"e bey"at ettiler. Yezid"in iktidara geçmesi saltanat seklinde
gerçekleşti. Yezid, kendisinin bu şekilde idareyi ele alışına başta Hz. Hüseyin olmak üzere pek çok Sahabe"nin
rıza göstermeyeceğini, hatta şiddetli tepkilerle karşılayacağını biliyordu. İktidarı elden kaçırmamak için çok
süratli davranıyordu. Hemen Medine valisi Velid b. Utbe b. Ebi Sufyan"a bir mektup gönderdi.
Mektubunda şöyle yazıyordu: "Mektubum sana geldiği zaman, Hüseyin b. Ali ile Abdullah b. Zübeyr"i buldur,
onların bana bey"atlarını al! Eğer, bey"attan kaçınırlarsa, boyunlarını vur, başlarını bana gönder: Halkın
da bey"atlarını al, Bey"attan kaçınanlar hakkında, Hüseyin b. Ali ve Abdullah b. Zübeyr hakkında olduğu üzere,
hükmü yerine getir, Vesselam "
Yezidin; Medine valisine yazmış olduğu mektubunda Hz. Hüseyin"den ve ileri gelen sahabilerden bey"atlarını
almasını, bu konuda gevşek davranmamasını istediği de kaynaklarda kaydedilir.Yezid"in iktidarı ele almasından
sonra Kûfeliler Hz. Hüseyin (r.a)"e mektuplar göndererek, onu dâvet edip, yanlarına geldiği takdirde kendisini
Emirü"l-mü"minin ilan edeceklerini üst üste yazdıkları mektuplarda belirtmişlerdi. Ayrıca şu anda emirleri
olmadığından cuma namazına çıkmadıklarını bildirmişlerdi. ...

Devami cok uzun isteyen olursa eklerim.
  #2805  
Alt 13.05.2004, 12:44
Benutzerbild von coach01
coach01 coach01 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 3
Standard :) o.T.

ohne Text
  #2806  
Alt 13.05.2004, 12:49
Benutzerbild von hayat83
hayat83 hayat83 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Selamun Aleykum Oezbektasi!

nasilsin? Insaallah iyisindir!

Ich bin nicht religioes erzogen worden. In unserer Umgebung sind sehr
viele Tuerken. Aleviten auch Sunniten. Ich glaube nicht daran, dass es
einen Unterschied zwischen dem Muslimen gibts.

Ich habe mich nie als Alevit oder Sunnit gesehen. Ich habe mich im
falschen Weg gesehen, weil ich keine Aufgaben die Allah gestellt hat
erfuellt habe, ausser das ich gelegentlich im Jahr einmal gefastet habe.
Ich habe immer an Allah geglaubt, aber mein Tagesinhalt war nur Schule,
Freunde, Einkaufen, auf gut deutsch gesagt abhaengen.

Es konnte nicht mehr so weitergehen, eines Tages kam es von meinem
Inneren, dass ich mich endlich mit Ilim beschaeftige, ich habe mir Buecher
ausgelihen angefangen zu lesen, dadurch
kam es zu vielen Fragen, die ich von meiner Schwester, meinen Freunden und
vielen anderen beantwortet bekommen habe.

Ja und irgendwann wollte ich halt anfangen zu beten, denn ich hatte mir
die Informationen geholt und wollte diese jetzt in die Tat umsetzen.

Nicht nur das Beten, auch viele andere Dinge, denen man jeden Tag ins Auge
blickt, z.b. die Nahrungsaufnahme, das Verhalten gegenuber des Anderen und
Den Blick warnehmen zu koennen, dass jedes Geschoepf von Allah erschaffen
wurde etc.

Ich behaupte nicht ich bin auf dem richtigen Weg, aber insaallah werde ich
irgendwann diesen Weg erreichen, ich habe jetzt einen Schritt in diese
Richtung gemacht und hoffentlich werde ich diesen Weg finden.

Das vorherige Leben von mir war Zeitverschwendung, aber was soll ich
machen es wurde nun mal so geschrieben dass ich erst jetzt mich bemuehe um
alles ueber den Islam zu erfahren...

Vorher hatte ich nicht einmal daran gedacht den Koran zulesen und
mittlerweile freue ich mich darueber, das ich Interesse daran gefunden
habe.

Wenn mich jemand fragen wuerde, bis du Alevi oder Sunni, ich wuerde sagen,
dass ich ein Geschoepf Allah" s bin und das meine Religion halt der Islam
ist.

Hayirli Gunler!
  #2807  
Alt 13.05.2004, 17:54
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Evet Cariyelik kalmadi Ama Türban var :o

Bu kabullerden yola cikarsak Örtünme sosyal bir konum belirleyici ÖRF olur.

Buraya yukari yazdigim Icma larin birincisi dogru ise ikincisinin su sekilde düzeltilmesi gerekir:

HÜR kadinin örtülmesi gereken yerleri yüz ve elleri disinda tüm bölgelerdir.
Oysa ki günümüzün gelenekcileri Örtünmeden söz ederken sadece KADININ demekte ve HÜR sözcügünü kullanmamaktadir.Cünkü Köle -cariye hür kadin ayriminin olmadigini Bu gün biliyorlar

Yani birinci ICMA dogru ise o zaman örtünme konusu bir Din emri olmaktan cikar sadece sosyal konum belirliyici bir ÖRFI düzenleme olur..


birinci ICMA yok veya isabetsiz sayiliyorsa O zaman ICMA denen kavram ve kuruma geleneksel anlayisin yükledigi Baglayicilik temelden cöker.Bir kurum bir yerde baglayici bir baska yerde isabetsiz ve ise yaramaz Olabiliyorsa Inananlarin kaderi O kavram veya kuruma TESLIM EDILEMEZ !


Geleneksel Fikih a göre kadinlar Hür ve cariye olarak ikiye ayrilmaktadir.
Cariyelerin örtünmesi tipki erkeklerinki gibidir.Yani onlar edep yerlerini örttüklerinde örtünme görevlerini yerine getirmis olurlar..

dahasi da var;Cariyeler örtünme serbetisine sahip olarak kalmazlar. Örtünmemeleri sart kosulur.Namaz kilarken bile baslarini örtmelerine izin verilmez..

Hz. Ömer gibi bir Sahabi nin,Basi örtülü olarak namaz kilan bir cariye nin basini actigini ve onu :

** Sen Hür kadinlara mi özeniyorsun ** Seklinde azarlayip Dövdügü rivayeti konu ile ilgili kaynaklarda yazilidir..Arastirabilirsiniz..

Burada iki ihtimal var:

hz.Ömer in bu yaptigi bir bidat olarak RED edilecektir ki Dogrusu da budur.Cünkü Kuran kadinlari cariye hür diye ikiye ayirmadigi gibi hic bir emrini özellikle Ibadetleri hürler ve cariyeler icin Iki ayri düzenlemeye Tabii tutmamistir..Eger tutsaydi Zaten evrensel HAK dini olmazdi..BIR SINIF IDEOLOJISI olurdu sizin Inanciniz gibi :O)



ikinci sik ise Ömer in davranisi bir BIDAT degil DIN in bir uygulamasidir.

O zaman örtünmenin bir DIN EMRI oldugunu idda etmek TUTARSIZLIK olur.

Cünkü Allah Kullarindan her bir sosyal sinif icin ayri bir DIN göndermemistir.

Örtünme emri Kadinlardan bir sosyal sinif icin baska öbür sinif icin baska oluyorsa Bir DIN emri olmaktan cikar Sosyolojik Bir sinif göstergesi olur.

O zamanda sunu söylemek gerekir:

Bu günkü dünya da HÜR_CARIYE-KÖLE gibi ayrimlar olmadigina göre( ki Islam in da amaci budur )
ÖRTÜNME DIYE BIR DIN EMRI OLAMAZ !...
  #2808  
Alt 13.05.2004, 17:58
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Kuran ne diyor ?

Simdi Olaya KURAN acisindan bakalim:

Su bir gercek ki KURAN da kadinin örtünmesi ile ilgili EMIRLER vardir.ancak bu emirler bu günkü Islam(!) dünyasinda Özellikle Arab-ACEM cografyasinda siyasal bir simge ye dönüstürülen ve adina tesettür denen
Cok Ilginc :O) Bunun kelime anlami yani tesettür ün : Zorla baski ile kapanma ve kapatmadir )

Uygulamanin Iddalarina asla destek vermez..

Kuran in Örtünme emri ABDEST ORGANLARINI yani el dirseklere kadar yüz SAC ve ayaklari icermemektedir.

Basin Örtülmesi sosyal sinif göstergesidir.

Eskiden toplumun Hürler kisimina ait olanlar SERBEST sözcügü ile taninirdi serbest Farsca daki SER ( Bas ) BEST ( bagli ) kelimelerinin birlesmesinden olusmustur ki ** Basi bagli demektir.

KURAN in örtünme emri tüm kadinlaradir.Cariye hür diye ayrim yoktur.

NUR 31.ayet de basin örtülmesini buyruk altina alan bir ifade yoktur.

Bu ayet deki emir Kipi Basa iliskin degil Gögüs e iliskin bir emir kipidir.

yani Mutlak emir gögüsün Kapatilmasina yöneliktir..

simdi size gazali ye Imam safii ye Fahreddin RAZI ye girmeden

Hanefi fikihinin ve FIKHI tefsirin öncülerinden Biri sayilan el-CASSAS Ahkamü"l KURAN adli tefsirinde NUR 31 ayeti aciklarken örtünme ili ilgili sözlerini aktarayim )

** Bu Ayet den anlasilir ki Kadinin gögsü ve boynu avrettir.yabanci erkeklerin görmesi caiz olmaz
Evet el-CASSAS böyle diyor..

Said bin CÜBEYR Tabiun devrinin en ünlü mefessirlerinden biridir bu zat
Söyle diyor:

Saclarin acilmasi HARAM degil sadece MEKRUH tur..

Imam MALIK de böyle diyor

Razi Öyle diyor Safi böyle diyor malik Söyle diyor..)

Eeee hani ICMA nerede ?

isin kötüsü SÜNNET in verileri de ABDEST uzuvlarinin Örtünmeye dahil olmadigini gösteriyor..

Bu konuda bakin :

Ibrahim en-NEHAI ( taberi-tefsir 18 /120 )

Imam es-SARASI
Abdullah el-Mavsili

Ayrica KAFFAL ( Ebu Bekr Muhammed b.ali es-SASI Büyük kaffal diye anilir..


evet bir Maruzatiniz varsa simdi Duymak isterim..

)

Hoscakalin
  #2809  
Alt 13.05.2004, 18:05
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Alinti acik :o) o.T.

ohne Text
  #2810  
Alt 13.05.2004, 18:05
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Alinti acik :o) o.T.

ohne Text
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu