Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #2701  
Alt 21.04.2007, 20:03
Benutzerbild von henrymiller
henrymiller henrymiller ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Hatte den Eindruck, das deine Frage...

...einen latenten Ton beinhaltete. Kam mir zumindest so vor....neyse...dann wäre das doch auch geklärt! Na wunderbar...

Beantwortet aber dennoch nicht meine Frage bzgl deines Nicks? ;-)
  #2702  
Alt 21.04.2007, 20:12
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Ich möchte dich bestrafen miller :-) o.T

ohne Text
  #2703  
Alt 21.04.2007, 20:29
Benutzerbild von henrymiller
henrymiller henrymiller ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Jaaaaa...Du Sau...

...gib"s mir mit der 7-schwänzigen Peitsche - aber hart und heftigst, ich brauch das! :-))

Ulääääääääääääng Schatzim! :-pPp
  #2704  
Alt 21.04.2007, 20:36
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard hahahahaa

nix da! leide sklaveeeee!

( nicht das tlay hinter kommt! wir brauchen sie noch!*g* )
  #2705  
Alt 21.04.2007, 20:38
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard kendi görüsünde varmi yoksa sadece

kopyami cekebiliyorsun
  #2706  
Alt 21.04.2007, 20:38
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard olabiiir

zaten hepinizde ermenisiniz
  #2707  
Alt 21.04.2007, 20:41
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard onu sana sormali

burda söylenenlere göre saat 20 den travesti aylin olarak hitap edilmesini istiyormussun kendine..etek giyip dolasiyormussun kiyida kösede..alman kazigi yiye yiyede almanlasmissin baksana
  #2708  
Alt 21.04.2007, 20:45
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Was man für Themen...

...entfachen kann wenn man über "Türken" schreibt - man man maaan :-)

Auch wenn es eigentlich völlig egal ist - möchte ich nochmal auf meine ethnische Herkunft zurück kommen - Lieber Onri, du hast gut bemerkt dass mein Nick eine bestimmte ethnische Herkunft hat - dies bedeutet allerdings nicht gleich, dass man als Person ebenfalls diese gleiche Herkunft haben muss. Wobei es mich auch in keinster Weise stören würde, da ich eine besondere Affinität zu diesem Volk, deren Sprache und Kultur habe (muss in meinem vorherigen Leben irgendwo da unten gelebt haben :-P) Was ich damit sagen möchte ist - es gibt auch Türken, die keinen Unterschied zwischen verschienden ethnischen Ursprüngen machen, wo es egal ist, was man ist, wie man heißt oder welchen Glauben man hat.
Und das sollten Leute wie Punisher sich mal vergegenwärtigen - Türkisch, kurdisch, ist doch alles das Selbe!! Es gibt kein Kurdenproblem, sondern ein PKK-Problem. Ein Kurde sollte sich niemals seines Ursprungs wegen schämen oder gar verleugnen nur weil ein größenwahnsinniger Apo diesen bitteren Beigeschmack dagelassen hat. Jeder hat das Recht stolz auf seine eigene Identität zu sein. Auf die Identität Mensch! Wir sind das, was wir aus uns machen. Unabhängig jedweder ethnischen Phänomene, Religion oder sonstiges.

Das waren die Worte zum Samstag.

Yeter :-)
  #2709  
Alt 21.04.2007, 20:58
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!

“Kurtarıcı şiddet”
Katiller gene çıktılar piyasaya. Bu sefer Malatya’da üç can aldılar, hem de en vahşi yöntemlerle... Bu katillerin nasıl tanımlanabileceği hakkında hiçbir bilgim yok. Her seferinde klasik bir soru olarak gündeme düşen “arkalarında kim var?”, “bu cinayetler hangi komplonun paçası?”; “islamcılar ve laklikler arasında yeni bir kutuplaşmanı temelleri mi atılıyor?” Kendilerinin üzerinde konumlanmış olan birilerinin, karanlık şebekelerde ilişkide oldukları ağababalarının, efendilerinin kuklaları mıydılar yoksa kendi başlarına hareket eden insanlar mıydılar? Bu insanlar ulvi bir amaca mı hizmet ettiklerini düşünüyorlardı yoksa onlar sadece “kötü” kategorsine atılacak bir takım insan müsveddeleri miydiler? Bu sorulara da cevabım yok.

Ne olursa olsun, bu katiller gene cana kıydılar. Kolayca, normal bir şekilde... Gözlerini kırpmadan şiddet dünyasına, ölümün dünyasına adım attılar. Üç insanı öldürdüler, çünkü onlara göre bu insanlar “Hıristiyanlık propagandası” yapıyorlardı...

Yani anlaşılan, onlar kendi sahip oldukları dine o kadar az güveniyorlardı ki, kendi dışlarında yapılacak herhangi bir propaganda onların dinlerini, en temel referanslarını yok etme riskini taşıyordu.

Bu arada yeni yeni öğreniyorum; meğer 14 Nisan Ankara mitinginde kürsüden kitleyi heyecanlandırmaya çalışanlardan biri, bir ara, gururla, “Bu meydanda ‘hepimiz Ermeni’yiz’ sloganı atan kimse yok” demiş. Ayrıca mitingde konuşan Alpaslan Işıklı da, AKP hükümetini ve Başbakan Erdoğan"ı kast ederek şunları söylemiş: “Minareler süngümüzdür demişti. Geldi haçlı seferlerini yapanların eş başkanlığını kabullendi. Bu arada, Irak’ta yıkılmayan minare kalmadı. Bunların zamanında Hıristiyan misyonerliği başını alıp gitmektedir. İstanbul"u başında Ortodoks patriğinin bulunduğu bir dukalığa dönüştürmek isteyenlerin iştahları iyiden iyiye kabarmıştır.”

ADD’sinden, Alpaslan Işıklı’sından, Nur Serter’ine, Rahşan Ecevit’inden, Nihat Genç’ine kadar uzanan bir yelpazede her türlü ötekinden nefret ederek inşa edilen “milliyetçilikler”, misyonerliği hedefleştirerek, bir takım katilllere, faşistlere, ırkçılara inanılmaz bir meşruiyet veriyor; “kötülüğü” normalleştiriyor.

Zamana adapte olmuş, zamanın ihtyaçlarına cevapveren ve yeni tezahürleriyle ortaya çıkan her boy ve soydan “ulusalcılar” (ya da “milliyetçiler”) neden korkar misyonerlerden?

Ali Bayramoğlu, TESEV yayınlarından çıkan Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz adlı araştırma kitabında misyonerlik konusu da yer alyordu. Garip bir şekilde dindar olmayan kesimler, ya da dindarlıkları oldukça arka plana itilmiş laikler, daha doğrusu laikçiler, kendilerini dindar olarak tanımlayan insanlara kıyasla çok daha fazla korkuyor bu misyonerlerden...

Çünkü onlar misyonerlerden önce kendi toplumlarından, toplumun değişmesinden korkuyorlar ve bu korku eşliğinde kendilerie olan güveni de tamemen kaybediyorlar. Toplumun tepesinden aşağıya giydirilmiş ancak işi boş milliyetçilik stratejisi ve onun üretmek için canla başla çalışan stratejistler kendi yaşadıkları korkulardan kaynaklanan ve arkalarındaki silahlı güçlerin (yani gayet güvenilir olan silahlı güçlerin) desteğini alan söylemlerini büyük pervasızlıkla topluma da dayatmaya çalışıyorlar.

İşte burada inanılmaz bir karşılaşma ortaya çıkıyor. Her yerde düşman arayan, kibirli ve “herşeyi ben bilirim” havalarındaki strateji ve stratejistler katillerle buluşuyor. Ötekinden nefreti meşrulaştıran strateji ve onun sadık uygulayıcıları olarak, katillere olağanüstü bir güç ve meşruiyet veriyorlar.

Farklı coğrafyalardan, farklı siyasal ve kültürel kimliklerden ve farklı toplumsal koşullardan gelen bir çok insan, “misyonerlik”te bir “hayalet”, başka bir deyişle nihai bir “ötekilik” ya da “yabancılık” buluyor. Bu kişilerin her biri, farklı yollardan geçerek, bir “karşı sembol” haline gelen misyonerliğe uğrayarak, milliyetçi söylemin içini dolduruyorlar. Genellikle “kulaklarına gelen duyumlar” vasıtasıyla, içinde yaşadıkları toplum hakkında duydukları güvensizlikleri artarken, milliyetçilik söylemi altında bir sığınak ya da korunma dili buluyorlar.

Düşmanlara ve farklılık yaratanlara sürekli ceza vermek üzerine kurulu olan bu strateji için şiddet içeren eylemler (ya da daha üst düzeyde darbeler), bir türlü zapt-ı rapt altına alınamayan toplum üzerinde kontrol sağlamanın trajik girişimleri olarak hep varoldu. Kutsallaşmış bu devlet ve onunla organik ilişkide olan gövde için “kurban etmek” (kurban vermek, kurban almak) hep meşru oldu.

Bugün katiller, sık sık darbelerle yapılan “vatanı kurtarma” operasyonlarını bir model olarak, kendi hayatlarına transfer ediyorlar. Aynı darbeciler gibi, onlar da “kurtarıcı bir şiddet” vasıtasıyla hayatın farklı alanlarında “kurban” peşinde koşuyorlar. Kurbanları üzerinde başvurdukları “kurtarıcı şiddet” vasıtasıyla kendi durdukları çukura, toplumun tamamını çekmeye çalışıyorlar.



19 Nisan 2007, Perşembe

Ferhat Kentel. (gazetem net.)
  #2710  
Alt 21.04.2007, 21:01
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!

Bak kardeşim!

Bak kardeşim; Bu ülke eğer laik ve demokratik bir ülkeyse, kimse kimsenin inancına karışamaz. İsteyen Müslüman, isteyen Hıristiyan, isteyen Musevi, isteyen ne olursa olur. Herkesin inancı ya da inançsızlığı kendinedir.
Kimse kimseye karışamaz.
Kimi Muhammed"in, kimi İsa"nın, kimi Musa"nın yolunda gider. İnancını serbestçe öğrenir ve yaşar. İnancını öğrenmek ve yaşamakla yetinmez, isterse de yayar.
Din özgürlüğü budur.
Vicdan özgürlüğü budur.
Anayasalarda, yasalarda, insan haklarıyla ilgili metinlerde geçen din ve vicdan özgürlüğü olmadan laiklik de olmaz, demokrasi de olmaz.

Bak kardeşim;
Türkiye Cumhuriyeti"nin vatandaşları yalnız Müslümanlardan ve Türklerden oluşmuyor. Hıristiyanlar da var Türk vatandaşı olan; onların içinde Katolikler de, Protestanlar da, Ortodokslar da var. Musevi vatandaşlarımız da var.
Vatandaşlarımız arasında Ermeni de var, Rum da, Yahudi de var. Kürt de, Arap da, Arnavut da, Gürcü de, Laz da, Çerkez de, Çeçen de, Boşnak da var.
Daha da sayabilirsin.
Ve bunları saymaktan rahatsız olma sakın. Hepimiz farklı köklerden geliyoruz. Bütün bunlar üstünde yaşadığımız toprakların zenginliğidir, rengidir.
Sakın korkma, ürkme bundan.

Bak kardeşim;
Bütün bu farklılıklar, bu toprakları zenginleştirdiği kadar dinamik de kılar. Aynı çatı altında kardeşçe yaşamayı öğrendikçe, hoşgörüden nasibimizi daha çok aldıkça, farklılıklara tahammülü içimize sindirdikçe önümüz açılır. Barış ve huzuru yakalayan bir Türkiye"de mutlu yaşamanın yollarında yürürüz.
Zaten tersi mümkün değildir.
Unutma bunu.
Birbirimizi tüketerek bir yere gidemeyiz. Avrupa"ya bak bu pencereden. Yaşlı kıtada din savaşları yaşanmıştı bir tarihte. İnsanlar birbirlerini inançları yüzünden kesmişlerdi. Protestan diye, Katolik diye katletmişlerdi.
Cadı avları yaşanmıştı.
Kiliseye karşı diye, meydanlarda diri diri yakılmıştı insanlar... Sonra kırımlar, soykırımlar çıktı tarih sahnesine... Gazodaları"nda, Gulaglar"da, Ölüm Tarlaları"nda insanoğluna cehennemler yaratıldı.

Bak kardeşim;
Acılar saymakla bitmez.
Acılar anlatmakla bitmez.
Zamanla anlaşıldı ki, insanlar birbirlerini katlederek tüketemezler; eziyet ederek birbirlerini boyunduruk altına alamazlar; zulmederek birbirlerine hükmedemezler.
Zor oldu bu gerçeği öğrenmek.
İnsanoğlu bunun için oluk gibi kan ve gözyaşı akıttı. Ve sonunda anladı ki demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, insan haklarından başka çare yoktur. İnsanlığın bir bölümü barış ve demokrasi yolundan uygarlığı ve refahı yakaladı, ancak lanet olası bedeller ödeyerek...

Bak kardeşim;
Demokrasi ipine sarılmaktan başka çaremiz yok. Bu ülkenin vatandaşı yalnız Müslüman, yalnız Türk olmak zorunda değildir. Laik demokratik cumhuriyet düzeninde böyle bir dayatma yoktur olamaz.
İsteyen Hıristiyan olur; İsa"ya inanır; bu inancını yaşar; inancını serbestçe yayabilir, İncil dağıtarak...
Kısacası:
Misyonerlik suç değildir.
Örneğin, Almanya"da yaşayan Müslümanlar nasıl kendi camilerini kurabiliyorlarsa, nasıl kendi inançlarını serbestçe yaşayabiliyor, Kuran dağıtarak yayabiliyorlarsa, bu özgürlük bizim ülkemizde de yasaların güvencesi altındadır, öyle olmak zorundadır da.

Bak kardeşim;
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir kişi, İsa"nın ya da Musa"nın yolundan gidiyor diye baskı altına alınamaz. Kimsenin o vatandaşa inancından dolayı baskı yapmaya hakkı yoktur. Böyle bir baskı yapmaya kalkışan devleti karşısında bulur, bulmalıdır da.
Hıristiyan düşmanlığı da, Yahudi düşmanlığı da, Rum ya da Ermeni düşmanlığı da, her türlü yabancı düşmanlığı da bu ülkede devleti karşısında bulmalıdır.
Demokrasi ancak böyle olur.
Hukuk düzeni ancak böyle kurulur.

Bak kardeşim;
Malatya"da yaşanan son vahşeti iyi düşün. Bu karanlığı Türkiye yırtmak zorunda. Başka türlü demokrasi ve barışı yaşayan uygar bir ülke haline gelemeyiz.
Yazık değil mi bize?
Malatya"daki o barbarlığı yapanlar, ilk ifadelerinde yine "milli hisler ve dini duygular"dan dem vurmuşlar.
Yine o malum kafa...
Ve zihniyet iklimi...
Tıpkı Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinde olduğu gibi... Her taşın altında düşman, vatan haini bulan, böylece yabancı düşmanlarını, vatansever katilleri sahneye çıkartan zihniyet ikliminden kurtulmak zorundayız. Bu zihniyette olanlara dünyayı dar etmek hepimiz için -devlet için ya da üniversite ve medya için- öncelikli görev olmalı.

Bak kardeşim;
Demokrasinin ipine sarılmadan, hukukun üstünlüğünü savunmadan, bir toplumda barış ve huzur olmaz. Tarihin kanla yazılmış kepaze sayfaları ya da tarihin eli bu gerçeğe işaret ediyor.
Kardeşçe yaşamanın başka yolu yok, bulunamadı bugüne kadar da...

Lütfen, bu gerçeği bir kez daha düşünmeye çalış.

h.cemal@milliyet.com.tr

Hasan Cemal.(milliyet.)
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu