| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() Düsünen insanlari Ve " DOKTOR " Ünvani ni Allahsiz göstermis
![]() Var mi Bunun Bir ilm-i Hikmeti Ey Hebersiz Ibadet eden ?.. |
|
||||
![]() Bagnazliklarina, ilkelliklerine, geriliklerine ve tutuculuklarina ragmen dinler, insanlarin buyuk cogunlugunun inandigi, inanmak istedigi, gerekli buldugu ve yakindan izledigi sosyal kurumlardir. Insanlarin dine olan bu duskunlugunun cesitli nedenleri vardir. Bu nedenlerin basta gelenlerini insan denen hayvanin akilli ama, zayif, nahif, duyarli bir yaratik olmasinda aramak gerekir. Insanin maneviyat denen ve tatmin edilmesi gereken ruhasalligi vardir. Dinler dogasi iyi bilinmeyen bu insansal niteligi kullanan, daha dogrusu abuz eden kurumlardir. Gucsuz, egitimsiz, fakir, muhtac, ozurlu, degersiz, onemsiz insanlar dine diger insanlardan daha cok baglidirlar. Onlar icin din, siginacaklari yegane merci, son umut ve carelerden biridir. Dine duskunluk insan dogasinin zayifliginin en kesin belirtilerinden biridir.
Bence bir klise olan bu nitelendirme eksiktir. Insanlar yalniz zayif ve nahif olduklari icin dindar olmazlar. Dindar olmanin baska nedenleri de vardir. Fakir, gucsuz, onemsiz, degersiz, duyarli da olsalar, ya da zengin, iyi egitilmis, ust sosyal tabakaya ait de olsalar insanlar, yasamlari boyunca kendilerine isim yapmak, birseyler basarmak, digerlernden farkli ve mumkunse yasamdan buyuk olmak, isterler. Insanlarin dine siginma nedenlerinden biri de iste bu "basarili olmak ve geride bir isim birakmak" arzu ve ihtiyacidir. Hali vakti yerinde, iyi bir egitimden gecmis, eli kalem tutan, becerikli, akilli, hatta zeki insanlarin dine olan duskunlugunun nedeni budur. Yasamlarinda birseyler basarmak.. Bu forumda ve digerlerinde yazan Muslumanim diyen bircogunun bu gruba ait olduguna ve ozellikle de ateistlere ya da onlara gore yanlis inananlara meydan okuyanlarin cogunu onlarin olusturduguna eminim. Kultur ve geleneklerle ilgili bazi nitelikler bu insanlarin dine siginmalarinin nedenidir. Islam ve diger dinler insanlarda mevcut basarili olmak arzu ve gereksinimini abuz eden kurumlardir. Bu basari, diger butun basarilardan cok daha kolay elde edilebilir. Allah inanci ile birlikte genis din bilgisi ve din pratigi, kisinin gururla ovunecegi etkinliklerdir. Giderek yaslanmakta olan insanlarin dini kesfetmelerinin nedeni budur. Hizla yaklasmakta olan son, basarili olmak arzu ve gereksinimi ile birlikte, insanlari dinlerinin vecibelerini yerine getirmeye zorlayan onemli bir nedendir.. Hayatta bir seyler basarmak arzusunu, dine donerek tatmin etmeye calismanin da bir tur zayiflik oldugu ileri surulebilir. Kendi yasamina bir anlam vermeye ve geride bir isim birakmaya calisan insanlar icin, bu kadar hasin ve acimasiz olmaya hakkim olmadigini dusunuyorum. Yine de diger degerlere donerek, yasamlarini zenginlestiremedikleri icin, onlara acimaktan kendimi alamiyorum.. insanlarin bircogunda inanmasi bile celiskiler uyandiracak nitelikte.. malesef! |
|
||||
![]() Kuramsal fizikciler (theoretical physisists) mevcut dort boyutla yetinmiyor, besinci boyutun ve digerlerinin oldugunu ileri suruyorlar..
Gecen gun yeni bir kitap okumaya baslasim. Yazari "Michio Kaku" adli Japon asilli bir Amerikali.. Kitabin ismi "HYPERSPACE".. Hiperuzay yani. Besinci boyuttan bahsediyor. Ben kitabi okudukca aklima hep Allah"in algilanmasi konusunda anlatilan kuran kerim geliyor. Michio Kaku cocuklugunda kurdugu bazi duslerden bahsediyor ve hiperuzaynin olmasi gerektigini ileri suruyor.. Havuzdaki baligin icinde yasadigi ortami tanimliyor ve havuzun disindaki ortamdan ne kadar farkli olduguna deginiyor. Balik eger bir balikbilim adami olsaydi ve gecici bir sure icin bir insan tarafindan havuzdan cikarilip, havuz disindaki kosullara maruz birakilsaydi, havuza geri dondugunde onlari diger baliklara anlatmada zorluk cekerdi... diyor.. Iste, diyor... besinci boyut boyle bir sey olabilir. Diger boyutlar da garanti boyledir.. dini yazilar ve makalelerde cok okumustum -Allah bir baska boyuttadir ve O"nu algilamaya olanak yoktur diye bunu dusunmeye basladim.. Bazi bilim adamlarina gore cekim ve elektromanyetik radyasyon, besinci boyuttan, bizim icinde yasadigimiz uc boyut ve zamandan ibaret dort boyutlu evrene yansiyor.. Bizim besinci ve diger boyutlari algilamamiza olanak yok, deniyor.. Ama bu boyutlari da dikkate alinca, evrende mevcut butun gucleri mukemmel bir sekilde birlestirmenin ve onlari anlamlandirmanin mumkun oldugu soyleniyor... Musluman"lar da oyle demiyorlar mi? Islam bir baska boyuttaki Allah"in dort boyutlu evrene yansiyan bir goruntusunden baska bir sey degildir, diyorlar.. Ya da oyle demek istiyorlar.. Islam bilimseldir!!!!!!!!!!!!!!!!! Hem butun dinler Islam, hem de butun bilimler Islam.. |
|
|||
![]() DIN INSANIN GITTIGI YOLDUR !..
Islam allah in dinidir !.. Bu yüzden insanlar Kendi dinlerine ne kadar islam adi verselerde Yanilirlar. Islam el degmemis bir dindir. Insanlarin Islam adini verdikleri din ise kendi hezeyanlari ile bezenmis bir dindir Yani Kendi gittikleri yoldur.. Allah in dini Olan ISLAM bir perfectiondur. Amac ona en fazla yaklasa - bilmek - tir. |
|
||||
![]() Dünkü olayi Televizyon Haberlerinden seyredemeyenler icin, Bugünki cikan cesitli Gazetelerin Haberlerini asagida verecegim linkten okumanizi ve siz Müslümanlarinda yorumlarini yazmanizi rica edecegim. Iste buradaki Müslümanlar ALLAHin izniyle ve yardimiyla en kisa zamanda tekrar Rasidi Hilafet Devletini kuracaklardir insALLAH.
<a href="redirect.jsp?url=http://www.islamdevleti.org/content/view/307/76/" target="_blank">http://www.islamdevleti.org/content/view/307/76/</a> |
|
|||
![]() Allah Kuran"da Kendisini bazı sıfatlarıyla tanıtmıştır. Bunlardan birisi de Hafız yani "yapılan bütün işleri ayrıntılarıyla tutan, koruyan" sıfatıdır ve bu kelimenin ardında çok önemli sırlar gizlidir.
"LEVH-İ MAHFUZ" Allah katında her şey yalnızca tek bir anda olup bitmiştir. İşte dünya var olduğundan beri gerçekleşen olaylar da bu tek bir ana sığmaktadır. Ve bu ana dair tüm bilgiler, Allah katında bir "Kitap"ta saklanmaktadır. Kuran"da, Levh-i Mahfuz olarak isimlendirilen "Ana Kitap"ta her şeyin bilgisinin bulunduğu belirtilmektedir: Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana Kitap"tadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4) ....Kitabın anası O"nun katındadır. (Rad Suresi, 39) ...Katımızda (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4) Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz"da) olmasın. (Neml Suresi, 75 ) (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların, onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize, bu kitaba ne oluyor ki, küçük büyük bırakmayıp her şeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez. (Kehf Suresi, 49) Allah başka ayetlerinde de dünyada insanların yaşadıkları tüm olayların, içlerinden geçen tüm düşüncelerin, başlarına gelen her şeyin bu kitapta olduğu gerçeğini şöyle haber verir: Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. şüphesiz bu, Allah"a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22) İşte kainat yaratıldığından beri var olan canlı cansız her şey, gerçekleşen her olay Allah tarafından yaratılmaktadır ve dolayısıyla O"nun tarafından bilinmektedir; yani tüm bunlar "Allah"ın hafızası"ndadır. Levh-i Mahfuz da Allah"ın Hafız sıfatının bir tecellisidir. Bu durumda karşımıza çok önemli bir gerçek çıkmaktadır: Allah"ın hafızası sonsuzdur, o halde onda var olan hiçbir şey yok olmaz. Diğer bir deyişle Allah"ın yarattığı hiçbir canlı ölüp kaybolmaz, hiçbir çiçek solup yok olmaz, hiçbir içecek bitmez, hiçbir süre geçmez, hiçbir yiyecek tükenmez... Allah her an yaratmaktadır ve her şey ezelde yaratılmış ve "sonsuzluğa kilitlenmiş"tir. Peki "sonsuzluğa kilitlenmek" ne demektir? Bunu şöyle de açıklayabiliriz: Her varlığın ve olayın yaratıldığı anda aslında onun için sonsuzluk da başlamıştır. Örneğin bir çiçek yaratıldığında aslında bir daha yok olmamak üzere yaratılmıştır. Bu varlığın ya da nesnenin insanın görüntüsünden çıkması, insanın hafızasından silinmesi onun yok olması, ölmesi anlamına gelmez. Önemli olan Allah"ın hafızasındaki, Allah"ın katındaki halidir. Ve Allah"ın hafızasında bu canlının varoluşu da, yaşamı boyunca geçirdiği anlar da, ölümü de mevcuttur. Allah, varlık verdiği her şeyi sonsuz olarak yaratmıştır. Var olan şeyler için artık sonsuz yaşam başlamıştır. Fakat bunu iyi anlayabilmek için tek tek varlıklar ve olaylar üzerinde düşünmekte yarar vardır. Ancak bu örneklere geçmeden önce bir konuya daha değinmek gerekir: Burada anlatılanlar, kuşkusuz bir insanın yaşamında karşılaşabileceği en büyük ilimlerden biridir. Sonsuzluk kavramıyla ilgili bu gerçekleri çoğu insan ilk kez duyuyor, ilk kez düşünüyor olabilir. Önemli olan şudur; Allah Kuran"da yalnızca "içten Allah"a yönelen" kimselerin öğüt alabileceğine dikkat çekmektedir. Yani samimi kalple Allah"tan yardım dileyen, O"nun sonsuz kudretini takdir etmeye çalışan, Rabbinin büyüklüğünü kavramak için çaba gösteren insanlar burada anlatılan gerçeklerden de öğüt alacak ve bu gerçekleri kavramaya başlayacaklardır. Allah"ın Halık ismi "Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hadiseleri tayin ve tespit eden, ve ona göre yaratan, yokluktan var eden" anlamındadır. Allah Halık sıfatıyla insanları daha ilk başta anne karnında yarattığı andan itibaren onlar için sonsuzluk da başlamıştır. İnsan anne karnında geçirdiği gelişim evrelerini elbetteki hatırlamaz ancak bunun her karesi Allah katında mevcuttur ve kesinlikle kaybolmaz. Aynı şekilde insanın ilk bebeklik ve büyüme evreleri de insanın kendi hafızasından silinir. İnsan, Allah göstermediği sürece, artık bu kareleri göremez, bazılarını da sadece hatıra olarak bilir. Yaşadığı an içinde gördüğü şeyler ise, yalnızca kendisine hissettirilen algılardır. Fakat Allah"ın sonsuz hafızasında her şey olduğu gibi durmaktadır. İnsanların yaşadıkları olaylar, başlarından geçen hadiseler ve hayatlarındaki her türlü detay Allah tarafından yaratılmıştır ve hiçbiri yok olmaz. "...Bu, Allah"ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah"ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir." ayetinde bildirildiği gibi, en küçük ayrıntıya kadar Allah katında muhafaza edilir. (Maide Suresi, 97) Örneğin Hz. Adem"i düşünecek olursak; Adem peygamberin dünyaya gönderilmeden önce cennette yaratılmasına, orada imtihan edilmesine ait tüm detaylar Allah katındaki Ana Kitap"ta durmaktadır. Allah"ın Adem"i henüz balçıktan yarattığı hali de, meleklerin Hz. Adem"e secde etmeleri de, onun cennetten çıkarılışı da, dünyaya gönderildiği an da, dünyada başından geçen olaylar da tüm ayrıntılarıyla şu an canlı olarak durmaktadır. Hiçbiri yok olmuş değildir, en küçük detayına kadar her şey şu an Allah katında canlı olarak mevcuttur. Bir başka örnek olarak, çok sevdiği kedisi öldüğü için üzülen bir insan düşünün. Aslında o insanın kedisinin ölüm anındaki hali Allah katında sonsuza kadar var olduğu gibi, o kedinin yavru halindeki en sevimli görüntüsü de, doğumundan o ana kadar geçen bütün halleri de Allah katında canlı olarak mevcuttur. Ayrıca kedinin sahibinin işteyken veya yanında değilken göremediği halleri de Allah katında canlı olarak saklanmaktadır. Dolayısıyla hiçbir varlık ölerek yok olmaz. Hepsi Allah katında her halleriyle canlı olarak sonsuza kadar dururlar. Aynı şekilde Hz. Süleyman"ın Kuran"da geçen, atının ayağını okşama anı sonsuza kadar Allah katında durmaktadır. Daha sonra atların perde arkasında kayboluşu, ardından Hz. Süleyman"ın Sebe Melikesi"ne mektup göndermesi, mektubun Melike ve yanındaki askerler tarafından okunduğu an, Melike"nin Hz. Süleyman"ın sarayına gelişi ve sarayın zeminini "derin bir su" sanışı, ve o esnada "Ben Süleyman"la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah"a teslim oldum" şeklindeki konuşması, şu an halen vardır ve sonsuza kadar da var olacaktır. (Neml Suresi, 44) Bu örnekler üzerinde biraz daha derinlemesine düşünelim ve daha da detaylara inelim. Hz. Nuh döneminde bir adamın gömleğinin söküldüğünü ve daha sonra bunu bir terzinin diktiğini farz edelim. İşte o adamın gömleği, bu gömleğin ilk yapıldığı tezgah, daha sonra gömleğin sökülmeden önceki hali ve tekrar dikildikten sonraki hali, ve hatta o gömleği diken terzinin gömleği dikmek için iğneyi kullandığı her saniye, daha sonra bu gömleğin tamamen kullanılmaz hale gelişi, kısacası gömleğin varlık alemine geldiği andan itibaren geçirdiği her aşama, her saniye, her an Allah katında muhafaza edilmektedir. O gömlek şu an hala tezgahta dokunmaktadır, o gömlek şu an hala dikilmektedir ve o gömlek şu an hala Hz. Nuh dönemindeki sahibi tarafından giyilmektedir. Bir de evinizdeki antika saat üzerinde düşünmeye başlayalım. O saatin bundan 200 yıl önce yapılış aşamaları, saatin içinde kullanılan tek bir telin yapılış aşamaları, saatin akrep ve yelkovanının içine yerleştirilişi, daha sonra bu saatin bir dükkana satılması ardından bir müşterinin onu alması, sonra bu saatin bozulup bir eskiciye verilmesi, sizin dedenizin dedesinin bu saati satın alması, ardından saatin dedenize ve ondan sonra babanıza ve sonra da size miras kalması, sizin o saati evinizin güzel bir köşesine yerleştirmeniz, daha sonra karşısına geçip "ne güzel durdu" diye düşünmeniz kısacası o saatle ilgili olarak ilk var olduğu andan itibaren (yüzlerce yıl) an an meydana gelen her olay Allah katında durmaktadır. O saat şu an çalışmaktadır, ve yine saat aslında şu an bozulmuştur, saat şu an sizin tarafınızdan o köşeye yerleştirilmektedir ve saat aslında şu an dedenizin dedesi tarafından satın alınmaktadır. Bunların tümü hiç eksiksiz olarak Allah"ın hafızasında mevcuttur. Üstelik bu antika saatin yalnızca geçmişi değil, bundan sonra geçireceği, fakat size göre gelecekte gerçekleşeceği için bilemediğiniz her türlü olay da Allah katında bilinmekte ve muhafaza edilmektedir. O saatin bundan 40 sene sonra sizin çocuğunuzun evinin uygun bir yerine yerleştirilişi de, o saatin bundan 300 sene sonra tamamen çürüyüp bozulması ve insanların görüşünden uzaklaşması da Ana Kitap"ta yazılıdır. Nitekim bir ayette, "O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O"nu kavrayıp kuşatamazlar" (Taha Suresi, 110) denilerek Allah"ın bu ilmine de dikkat çekilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir) Çünkü Allah her varlığın an be an, öncesini-sonrasını yani ayetteki ifadeyle "önlerindekini de arkalarındakini de" her aşamasıyla bilmektedir. Ayette "Şüphesiz, yerde ve gökte Allah"a hiçbir şey gizli kalmaz" denilerek bu gerçek bir kez daha hatırlatılmaktadır. (Al-i İmran Suresi, 5) TÜM OLAYLAR "ŞU AN" DA GERÇEKLEŞMEKTEDİR! Allah katında her olayın tek bir anda meydana geldiği gerçeğini şöyle bir örnekle de açıklayabiliriz: Karşınızda büyük bir şehrin tablosunun bulunduğu düşünün. Tabloda şehrin caddeleri, sokakları, bu sokaklarda ilerleyen araçlar, sağa sola dizilmiş binalar ve insanlar çizilmiş olsun. Ve yine bu tabloda, şehrin bir ucundan diğer ucuna ulaşmaya çalışan bir adamın görüntüsünün de çizildiğini farz edin. Şimdi bu adam için şehrin bir ucundan diğerine kadar olan mesafe belirli bir uzaklıktadır ve bu uzaklığı aşabilmesi için de belirli bir zaman gerekmektedir. Adam ancak bu tam olarak bilemediği zaman sonunda istediği yere ulaşmış olacaktır. Aynı anda iki yerde birden olması mümkün değildir. Ama bu durum düz bir satıhtaki bu tabloya dışarıdan bakan bir kişi olarak sizin için geçerli değildir. Siz tabloya ilk bakışta şehrin bir ucundan diğerine kadar olan her şeyi tek bir anda görebilirsiniz, üstelik bunun için bir zamana da ihtiyacınız yoktur. İşte bu örnekte anlatılan durum belirli bir boyutta yaşayan biz insanlar için de geçerlidir. Bizim için bir yerden başka bir yere ulaşmak ancak bir zamanın geçmesi ve enerjinin harcanması ile mümkün olabilir. Ama tüm bu boyutları yaratan ve tüm bunların üstünde tüm eksikliklerden bağımsız olan Allah için yarattığı evren ve onun içindeki dünya üzerindeki tüm olaylar tek bir anda gerçekleşir. İkinci önemli gerçek ise tüm bu olayların birbiriyle aynı anda gerçekleşiyor olmasıdır. Çünkü daha önce de ifade edildigi gibi Allah katında zaman yoktur, her şey bir anda olup bitmektedir. Adem peygamber aslında şu an balçıktan yaratılmaktadır, şu an melekler Hz. Adem"e secde etmektedir, şu an Hz. Adem cennetten çıkarılmış ve dünyaya gönderilmiştir. Üstelik sözü edilen "an", şu saniye yani sizin bu satırları okuduğunuz andır. Şimdi bu konuyu daha da pekiştirmek için bir başka örnek daha verelim; Hz. Musa"yı düşünelim. Annesinin daha bebekken Hz. Musa"yı sandığın içine koyup suya bıraktığı an halen mevcuttur, o hali kaybolmamıştır ve sonsuza kadar da duracaktır. Allah katında Hz. Musa"nın Firavun"a gittiği ve tebliğ yaptığı an mevcuttur ve aslında tam şu an Hz. Musa Firavun"un karşısındadır, ama aynı zamanda şu an Hz. Musa Kutsal Vadi Tuva"da Allah"tan vahiy almaktadır ve yine şu an Hz. Musa yanındaki İsrailoğullarıyla birlikte Firavun"un adamlarından uzaklaşmaktadır, şu an Musa peygamber asasıyla denize vurmakta ve denizi yarmaktadır ve sonsuza kadar da denizin yarılması Allah"ın hafızasında mevcut olarak kalacaktır. Hz. Meryem"in Hz. İsa"ya hamile kalması, hurma ağacının altında doğum yapması, sonra kavmine dönmesi ve Hz. İsa"nın henüz beşikteyken kavmin insanları ile konuşması, ardından Hz. İsa"nın havarilerine "Allah katında benim yardımcılarım kimlerdir?" diye sorması ve Hz. İsa"nın Allah katına yükseltilmesi de sizin şu an içinde bulunduğunuz anda gerçekleşmektedir. Üstelik yalnızca geçmişe dair bize bildirilen olaylar değil, geçmişle ilgili bize bildirilmeyen ve gelecekte olacağı için henüz bilmediğimiz olaylar da aslında şu andadır. Hz. İsa"nın yaşamı boyunca geçirdiği her saniye, havarilerine Allah"ın dinini tebliğ etmesi, Allah"ın tespit ettiği bir sürede yeryüzüne tekrar gönderilişi, insanlara Kuran"ı tebliğ edişi ve hatta bu tebliği sırasında yaptığı her konuşma, daha sonra ölümü ve hesap günü diriltilmesi, cennetin girişinde melekler tarafından "Selam" sözleriyle karşılanması da aslında tam bu anda meydana gelmektedir. Aynı şeyler bundan 3000 sene önce yaşayan bir insan için de geçerlidir. M.Ö.3000 yıllarında öğle vakti bir ağacın altında oturup manzarayı seyreden adamın eline bir uç uç böceği konması, adamın o böceği inceleyerek Allah"ı tesbih etmesi, daha sonra böceğin uçarak yuvasına doğru gitmesi, uç uç böceğinin yumurtadan çıkışından ölümüne kadar olan bütün halleri Allah katında hıfz edilmiştir ve dolayısıyla hepsi tek bir anda yani sizin bu satırları okuduğunuz şu anda gerçekleşmektedir. Tüm bu örneklerin karşımıza bir kez daha çıkardığı gerçek şudur: Hiçbir an, hiçbir kare, hiçbir olay, hiçbir varlık yok olmamıştır ve olmayacaktır. Nasıl televizyonda izlediğimiz bir film, film şeridine kaydedildiyse, çeşitli karelerden oluşuyorsa ve bu kareleri bizim görmememiz onların olmadığı anlamına gelmiyorsa, bizim "geçmişte yaşanmış" veya "gelecekte yaşanacak" dediğimiz olaylar için de aynı şey geçerlidir. Fakat bu noktanın yanlış anlaşılmaması çok önemlidir. Bu sahnelerin hiçbiri bir hatıra ya da bir anı gibi veya hayal gibi değildir. Bunların tümü, aynen şu an yaşadığınız an gibi canlıdır. Her şey diri olarak korunmaktadır. Biz yalnızca Allah bize bu algıları vermediği için onları geçmiş, bitmiş olaylar olarak görürüz. Ve Allah dilediği an bize bu görüntüleri gösterebilir, bu olaylara ait algıları vererek bize de bu olayları yaşatabilir. ***Zamansızlık içinde her kare, her an aynı anda vardır ve sonuna dek var olacaktır. Allah"ın yarattığı hiçbir görüntü, hiçbir olay, hiçbir varlık yok olmaz. Hz. Nuh gemiyi şu an yapmaktadır. Tufan şu an kopmuştur, tufana ait her kare her an şimdi her şeyle eş zamanlı olarak devam etmektedir. Bunlar geçmişte olup biten olaylar değildirler. Bugün yaşadığımız olaylar ile tüm bu anlatılanlar aynı anda gelişmektedir. Çünkü bunların her biri Allah"ın hafızasında sonsuza dek kalacak şekilde var edilmektedir.*** ( Harun Yahya ; Sonsuzluk baslamis durumda ) |
|
|||
![]() ZAMANDIR :Buraya kadar anlatılanlardan anlaşıldığı gibi, şu ana kadar yeryüzünde yaşanmış tüm olaylar Allah katında tek bir anda yaşanmaktadır. Hz. Musa"nın, Hz. İbrahim"in, Hz. Eyüb"ün, Hz. Nuh"un, Hz. Süleyman"ın, Hz. Muhammed"in ve diğer peygamberlerin hayatlarından verilen örnekler de, onların yaşadıkları olayların zamanıyla bizim içinde yaşadığımız zaman da aynıdır ve bizim torunlarımızın hatta onların torunlarının ve kıyamete kadar yaşayacak tüm insanların hayatları da aynı zamanda sürdürülmektedir. Üstelik bu insanlar içinden Allah"a iman edenler şu anda cennettedirler, inkarcılar ise şu an cehennemde azap çekmektedirler.
Peygamberimizin yaşadığı olayların hiçbiri kaybolmamıştır, sonsuza dek Allah katında duracaktır. Bu olaylar bize 1400 sene önce olmuş gibi algılatılmaktadır ama aslında şu an peygamberimiz Miraçtadır, şu an yanındaki arkadaşıyla beraber mağaraya sığınmıştır. Ve peygamberimiz şu an Bedeviler"e tebliğ yapmaktadır. Bu olaylar yaşanmış ve bitmiş olaylar değildir. Tam tersine sonsuza kilitlenmiş, yok olması mümkün olmayan hadiselerdir. Ancak bunların hiçbiri bizim hafızamızda olmadığı ya da canlandırılmadığı için biz görmüyor, tanık olmuyor ya da yaşamıyoruz. Aynı durum tarih boyunca yaşanmış tüm olaylar ve yaşamış tüm insanlar için de geçerlidir. Eski Yunan"da felsefe yapan filozoflar, Sümerler zamanında çivi yazısını bulanlar, Mısır kraliçesi Kleopatra, rönesans sanatçıları, 19.yy bilim adamları veya 20.yy"ın diktatörleri ve bunlar gibi diğer devirlerde yaşamış tüm insanlar hatta büyükbabanız, onun büyükbabası ve siz aslında aynı anda yaşamaktasınız. Bu olayların hiçbiri de yok olup gitmiş değildir. Haçlı seferleri, kavimler göçü, yüzyıl savaşları, I. ve II. Dünya Savaşları birbirinden çok ayrı dönemlerde yaşanmış gibi görünüyorsa da aslında şu an olan olaylardır ve sonsuza kadar da olmaya devam edeceklerdir. Çok farklı zamanlarda yaşadıkları düşünülen Mısır, Aztek, Yunan ve Anadolu uygarlıkları da gerçekte aynı anda yaşamışlardır. Öyle ki 1000 sene önce Mezopotamya"da yaşayan bir çiftçinin, tarlasını ekerken yağan yağmur ve çiftçinin o yağmur altında ıslandığı an da Allah katında durmaktadır. Örneğin, Akadlar döneminde bir söğüt ağacının dalları arasında ağ yapan bir örümcek bu ağı şu an örmektedir. Ve aynı örümcek şu an ağın köşesine çekilmiş avını beklemektedir. Yine sizin bu örümceği gözünüzde canlandırmaya çalıştığınız tam şu an, o örümcek yumurtlamış, yumurtalarını sırtında toplamış ve onların bakımı ile uğraşmaktadır. Yine o örümceğin yumurtaları içinde bulunduğumuz bu anda çatlamış, içinden bir sürü küçük örümcek çıkmıştır. Hiçbir olay unutulmuş değildir, hepsi Allah tarafından birçok hikmetle yaratılmıştır. Bu nedenle hiçbir şey boşa gitmez, israf olmaz, yok olmaz. İnsanların şu an bunları görmüyor, bilmiyor olması bunların olmadığı anlamına gelmez. Allah zamandan münezzeh olduğundan O"nun katında her şey bir anda olmuş ve bitmiştir. İnsanlar zamana bağımlı oldukları için olayları geçmiş, şimdi ve gelecek süreci içinde izler. Oysa daha önce kader bölümünde de belirtildiği gibi geçmiş zannettiğimiz olaylar bizim için geçmiştir, gelecek zannettiğimiz olaylar da bizim için gelecektir. Allah için geçmiş, gelecek, şimdi hepsi birdir. İşte bu nedenle Allah"a hiçbir şey gizli kalmaz. Nitekim ayette de bu gerçeğe dikkat çekilmiştir: "Ey oğlum, (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (açığa çıkarır). şüphesiz Allah, latif olandır, (her şeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16) KENDİ HAYATINIZ DA TEK BİR ANDIR Bu gerçeği anlamak için yalnızca tarihin derinliklerini düşünmeye gerek yoktur. Herkesin çok uzun zannettiği kendi hayatı için de yine aynı gerçek geçerlidir. Sizin yeni doğduğunuz, annenizin kucağına verildiğiniz o ilk an yok olmamıştır. O kare ya da o görüntü ya da o olay sonsuza kadar var olacaktır. Çünkü Allah katında "hıfz edilmiş"tir. Fakat daha önce de ifade edildiği gibi siz 5 duyunuza bağımlı olduğunuz için ve sizin hafızanızda bu bilgi saklanmadığı için böyle bir sahneyi görmüyorsunuz. Bu, yaşamınız boyunca başınızdan geçen her olay için geçerlidir. İlkokula başladığınız gün, ya da çocukken kutladığınız bir doğum gününüz, başınızdan geçen bir olay, liseyi bitirdiğiniz gün, üniversite diplomanızı alışınız, evliliğiniz ve bunun gibi daha binlerce olay aslında Allah katında aynı anda olmaktadır. Bu olayların hiçbirisi de kaybolmuş değildir ve sonsuza kadar canlı olarak mevcut kalacaktır. Aynı şekilde 5 yaşındayken bakkaldan aldığınız bir gofreti yerken hissettiğiniz şeker tadı, 7 yaşında ilkokula başlayacağınız gün sabah erken saatte heyecanla uyanmanız, lisedeki coğrafya dersinde içinizde duyduğunuz sıkıntı, matematik öğretmeninizin tahtaya yazdığı uzun denklemler, bir yakınınızı kaybettiğiniz trafik kazasında hissettikleriniz, işinizde kazandığınız bir başarı nedeniyle yaşadığınız gurur, yıllarca hayal ettiğiniz bir şeyi almaya giderken duyduğunuz sevinç kısacası yaşadığınız ve hissettiğiniz, başınızdan geçen tüm bu olaylar aslında aynen durmakta, yalnızca sizin beyninizde muhafaza edilmemektedir. Muhafaza edilen de hatıra olarak, anı olarak yani geçmiş gibi hissettirilmektedir. Şu an var olan o sahneleri beyniniz algılamamaktadır. Çünkü dünyadaki imtihan sistemi böyledir. İnsanlar akan bir zamana tabi olduklarını düşünür, yaşamlarının geçmiş, şimdi ve gelecek olmak üzere bölümlere ayrıldığını sanırlar. Bu yüzden de ahiretin varlığı, cennet, cehennem, hesap günü gibi konuların ne zaman, ne şekilde ve nasıl olacağını kolay kavrayamazlar. Allah katındaki zaman kavramıyla insanların tabi olduğu zaman arasında bir bağlantı kuramazlar. Fakat yaratılmış her canlının, her olayın ve her şeyin aynı bir film şeridini oluşturan kareler gibi, kare kare sonsuz olarak yaratıldığını ve aynı anda var edildiğini bilmek bu kavrayışı kolaylaştıracaktır. Allah katında her şey olup bitmiştir. Halk arasında yaygın olan batıl bir inanca göre Allah evreni ve insanı yaratmış, onlara bir süre vermiş ve onların denenmelerini beklemektedir. (Allah"ı tenzih ederiz) Evrenin ömrü bitene kadar da bekleyecektir. Fakat gerçekte Allah"ın beklemesi gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Beklemek insana özgü bir acizliktir. Allah ise insanların yaşadığı bütün acizliklerden uzaktır. Allah"ın Kuran"da Kendisi"ni tanıttığı Kuddüs sıfatı, "hatadan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten çok uzak" anlamındadır. Bu nedenle tüm insanların geçmişlerini, geleceklerini ve yaşadıkları tüm olayları bütün detaylarıyla birlikte bilmektedir. Fakat insan, sınanma yeri olan bu dünya hayatında zamanı akışlı, önceli ve sonralı zanneder. Oysa bu bölüm boyunca anlatıldığı gibi önce-sonra, geçmiş-gelecek diye bir şey yoktur. Her şey, tüm insanlar, tüm canlılar aynı anda yaşamakta, tüm zamanlar, tüm devirler, tüm çağlar, tüm tarihler ve hatta tüm günler, tüm saatler, dakikalar ve anlar aynı anda olmaktadır. İnsan sınırlı kapasitesi nedeniyle bunu göremiyor olsa da bu gerçek açıktır. Allah katındaki zaman ile insanların bağımlı olduğu zaman kavramı arasındaki farka "Kuran"da İzafiyet" bölümünde örnekler verilmişti. Bu konuya bir ayette şöyle dikkat çekilir: Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac suresi 47) Allah"ın Kuran"da yer alan sıfatlarından bir diğeri ise Hasib yani "Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin hesabını bütün ayrıntısıyla bilen" demektir. Yaşanan, yaratılan, var olan hiçbir olayın kaybolmadığı gerçeği hatırlanacak olursa Allah"ın Hasib sıfatı daha iyi anlaşılabilir. Çünkü her şeyin her detayın bilgisi Allah"ın katındadır. Allah bu gerçeği ayette de ifade etmiştir: Kıyamet saatinin bilgisi, şüphesiz Allah"ın katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse, yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de, hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir, haberdardır. (Lokman Suresi, 34) İşte müminlerin Allah"ın büyüklüğünü takdir edebilmelerinin, Allah"a olan teslimiyetlerinin ve güvenlerinin ana sebebi budur. Allah"ın kendilerine ne kadar yakın olduğunun ve Allah"a ne derece muhtaç olduklarının, O"nun büyüklüğü yanında ne denli küçük olduklarının bilincindedirler. Onların bu üstün ahlakları Kuran"da şöyle bildirilmiştir: De ki: "Allah"ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü"minler yalnızca Allah"a tevekkül etmelidirler. (Tevbe Suresi, 51) De ki: "Allah"ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim (Yunus Suresi, 49) Bunu söyleyen müminler Allah"ın yüceliğini ve kudretini takdir edebilen kimselerdir. Bundan dolayı da Allah"a gönülden boyun eğmişlerdir. ÖLÜM İNSAN İÇİN YOKOLUŞ DEĞİLDİR Ölüm konusu da genelde halk arasında yanlış bilinir. Ölen bir kişiye adeta yok oldu gözüyle bakılır. Genelde insanların ahirete, sonsuz yaşama, cennet ve cehenneme ait bilgileri de yetersiz olduğundan ya ölümden sonra yeniden dirileceklerine hiç inanmazlar ya da buna ait inançları belirsizdir. Dolayısıyla bir yakınlarını kaybettiklerinde onun ebediyen yok olduğunu düşünenler çoktur. Oysa bu tamamen sapkın bir inançtır. Aslında insan doğduğu (Allah tarafından varlık alemine getirildiği) andan itibaren sonsuz hayatına başlamıştır. Hayatındaki diğer kareler gibi ölüm de bir karedir ancak gerçekte o insan diridir. Ölümden önceki ve sonraki kareler ve o insana ait her şey aynen muhafaza edilmektedir. Örneğin ölen birinin ardından "çok genç bir insandı yazık oldu" derler. Oysa o genç insana ait her şey, tüm özellikler, yaşadığı tüm detaylar, çocukluğu, doğumu, ailesiyle olan anıları canlı bir şekilde aynen durmaktadır. Yok olmaz ya da kaybolmaz, yaşanılanlar olduğu gibi muhafaza edilir. Dünyadaki imtihanın bir gereği olarak insana gösterilmez, hafızasından ve görüntüsünden silinir fakat bu onların olmadığı anlamına gelmez. Allah katında bir insanın doğumu da, yaşamı da, ölümü de aynı anda olup biter. Hatta bütün insanlar için aynı şey geçerlidir. Tüm insanlar şu an doğmuş ve şu an ölmüş durumdadırlar. Tekrar dirilmiş ve cennet ya da cehennemdeki yerlerini almışlardır. Bu nedenle hiçbir insan ölmez ya da yok olmaz, sonsuza kadar diridir. Sonsuzluğun içinde bir zaman yaşanmaktadır ve buna göre herkesin gideceği yer de (cennet ya da cehennem) bellidir. Şu an insanların bir kısmı cennette bir kısmı ise cehennemdedirler. Bu gerçek Kuran"da da yer almakta, cennet ve cehennemle ilgili pek çok ayette ahiret hayatından bahsederken geçmiş ya da şimdiki zaman kullanılarak bunların aslında tek bir an olduğuna dikkat çekilmektedir: Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, "sevinç ve mutluluk dolu" bir meşguliyet içindedirler. Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. (Yasin Suresi, 55-56) Rablerinden korkup-sakınanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va"dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah"a hamd olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir. Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamdolsun" denilmiştir. (Zümer Suresi, 73-75) Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir, artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır. (Kehf Suresi, 53) İnsanların yaşamında çok önemli bir sır daha vardır. İnsanlar ölen kişilerin ardından "öldü" diye bakıp üzülürlerken aslında kendileri de ölmüş ve hatta yeniden diriltilmişlerdir. İnsanın kendi doğumuyla kendi ölümü de aynı anda olmaktadır. Film şeridi örnekleri tekrar hatırlanacak olursa bu nokta daha iyi anlaşılabilir. Bütün insanların tek tek yaşamlarına, ölümlerine, dirimlerine ve sonsuz hayatlarına dair her türlü detay eksiksiz olarak Allah katında tutulmaktadır. Diğer bir deyişle her şey şu anda olmaktadır. Ölmek ve dirilmek de farklı zamanlarda meydana gelen olaylar değildir. Sonsuzluk içinde ya da zamansızlık içinde insanlar doğmuşlar, ölmüşler, dirilmişler ve şu an zaten diriler. İnsan, Allah"ın yarattığı andan itibaren sonsuz bir varlık olur yani ebedi olarak diri olur, sonsuz hayatına başlar. Arada "kendi ölümünü " de bir kare olarak görür. Nasıl hergün kendisini canlı olarak, diri olarak görüyorsa bir kere de ölü olarak görür. Bunu şöyle bir örnekle de açıklayabiliriz. Allah Kuran"da uykunun da bir nevi ölüm olarak yaratıldığını haber vermiştir. Bu durumda insan her akşam zaten öldüğünü görür, aynı şekilde her sabah uyanırken dirilişide görür. Çünkü ayette şöyle denmektedir: Allah ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar) Böylece kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı (n ruhunu) tutar, öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır (Zümer Suresi, 42) İnsan bu şekilde dirisini de, ölüsünü de, tekrar dirilişini de zaten sürekli görmektedir. Bunun gibi asıl ölümünü de görecektir ama sonuçta doğumu, ölümü, dirilmesi, ahirette gideceği mekan bellidir ve insan sonsuza dek Allah katında diridir. Bütün bu olaylar Allah katında olup bitmiştir. Bu nedenle halk arasında kullanıldığı anlamda ölümle birlikte bir yokoluş söz konusu değildir. Bu gerçekler karşısında halkın kullandığı "çok güzel insandı, çok genç çocuktu, çok sağlıklı bir delikanlıydı" gibi ifadeler anlamını yitirmektedir. Çünkü zaten o çok güzel denilen insan da, çok genç denilen çocuk da, çok sağlıklı denilen delikanlı da yok olmamıştır, şu an hepsi en güzel halleriyle vardır. Allah"ın hafızasında sonsuza kadar hepsi diridir. Bu da Allah"ın büyüklüğünün ve ilminin göstergesidir. Allah"ın sonsuz ilmi ve kudreti Kuran"da şöyle haber verilir: Allah... O"ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O"nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O"nundur. İzni olmaksızın O"nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O"nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O"nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O"na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255) |