| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() Emin olun ki buraya girdiğim an nerede kırmızıya boyanmış bir pencere görüyorum ilk önce büyük bir iştah ile o yazıları okuyorum.
Biliyorum ki o kırmızıya boyalı olan bölümün altında mutlaka güzel olan bir yazı vardır. Bana bu konuda yardımcı olduğunuz için teşekkürler. Bazen iyi ki bu cahilliği bayrak edinmişler var diye düşündüğümü de belirteyim... |
|
||||
![]() HARUN YAHYA
Radikalizm, herhangi bir konuda sert, kökten, devrimsel ani değişimler savunmak ve bu yönde sert ve tavizsiz bir politika izlemek anlamına gelir. Radikaller, devrimsel değişiklikler peşinde olan ve bunun için sert, sivri, hatta kimi zaman saldırgan bir üslup kullanan kimseler olarak bilinir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da bir Müslümanın kıstası Kuran olmalıdır. Kuran"a baktığımızda ise, "radikalizm" olarak tanımlanan üslubun, Allah tarafından müminlere emredilen üslupla hiç de uyuşmadığını görürüz. Allah Kuran"da müminleri tarif ve tasvir ederken; yumuşak sözlü, kavga ve çatışmadan kaçınan, en aleyhte gibi gözüken insanlara karşı dahi ılımlı ve dostça yaklaşan, sevecen bir karakter tarif etmektedir. Bu konuda bize yol gösteren örneklerden biri, Allah"ın Hz. Musa"ya ve Hz. Harun"a Firavun"a gitme emri verirken söylediği "yumuşak söz söyleyin" emridir: İkiniz Firavun"a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor. Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar. (Taha Suresi, 43-44) Firavun kendi devrinin zulüm ve isyanda en ileri gitmiş inkarcısıdır. Allah"ı inkar edip kendini putlaştırmış, dahası Müslümanlara (devrin İsrailoğullarına) korkunç zulümler ve katliamlar uygulamış bir despottur. Ama bu denli düşman bir insana giderken dahi Allah peygamberlerine "ona yumu·ak söz söyleyin" buyurmaktadır. Dikkat edilirse Allah"ın gösterdiği yöntem, ılımlı bir üslupla diyalog kurmaktır. İğneleyici sözler, öfkeli sloganlar, heyecanlı protesto gösterileri ile çatışmak değil. Üslup konusunda Müslümanlara yol gösterecek diğer bazı örnekler, geçmiş peygamberlerden Hz. Şuayb ile inkarcı kavmi arasında geçen diyalogta da vardır. Kuran"da bu diyalog şöyle bildirilir: Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb"ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah"a ibadet edin, O"ndan başka ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir "bolluk ve refah (hayır)" içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum." "Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı -adaleti gözeterek- tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp- eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." "Eğer mü"minseniz, Allah"ın bıraktığı (helal işlerden olan kazanç) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim." Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." Dedi ki: "Ey kavmim görüşünüz nedir söyler misiniz? Ya ben Rabbimden apaçık bir belge üzerinde isem ve O da beni kendisinden güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Ben, size yasakladığım şeylerle size aykırı düşmek istemiyorum. Benim istediğim, gücüm oranında yalnızca ıslah etmektir. Benim başarım ancak Allah iledir; O"na tevekkül ettim ve O"na içten yönelip-dönerim." (Hud Suresi, 84-88) Bu konuşmalar incelendiğinde, Hz. Şuayb"ın kavmini Allah"a iman ve güzel ahlaka davet ettiği ve bunu yaparken son derece ılımlı ve mütevazi bir üslup kullandığı görülür. Ayetlerde geçen bazı ifadelerin bazı hikmetlerini şöyle açıklayabiliriz: * "Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim": Hz. Şuayb bu sözüyle, kavmine, onlar üzerinde bir tahakküm kurmak istemediğini, böyle bir niyeti olmadığını, onlara sadece Allah"ın öğrettiği doğruları bildirdiğini vurgulamaktadır. * "Sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın": İnkarcıların Hz. Şuayb"a karşı kullandıkları bu söz, onun son derece ılımlı, mülayim, nezaketli bir karakter sergilediğini ve bunun inkarcılar tarafından da kabul edilen çok belirgin bir özellik olduğunu göstermektedir. İnkarcılar Hz. Şuayb"ın "reşid" yani olgun, aklı başında, son derece ölçülü bir insan olduğunu kabul etmektedirler. * "Ey kavmim görü·ünüz nedir söyler misiniz?": Hz. Şuayb"ın kullanmış olduğu bu ifade, onun inkarcıları, akıl ve vicdanlarını kullanmaları için teşvik ettiğini göstermektedir. Yani Hz. Şuayb, baskıcı, dayatmacı bir üslup kullanmamakta, aksine karşı tarafa fikirlerini sorarak, onları düşünmeye ve kendi içlerinde özgür bir vicdan muhasebesi yapmaya davet etmektedir. * "Ben, size yasakladığım şeylerle size aykırı düşmek istemiyorum": Hz. Şuayb"ın buradaki yasaklaması, fiili bir yasaklama değil, bazı fiillerin günah olduğunu açıklayarak insanları bunlardan vazgeçmeye davet etme şeklindedir. Dahası Hz. Şuayb "bunlarla size aykırı düşmek istemiyorum" diyerek, amacının kavmi ile çatışmak olmadığını, kavga ve huzursuzluk istemediğini, sadece onları imana ve güzel ahlaka davet etmek istediğini vurgulamaktadır. Kuran ayetleri incelendiğinde, ılımlı, yumuşak, hoşgörülü bir üslubun tüm peygamberlerin ortak özelliği olduğu görülmektedir. Allah Hz. İbrahim"i "doğrusu İbrahim, çok içli, yumuşak huyluydu" (Tevbe Suresi, 114) ·eklinde tarif etmektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed"in ahlakını tarif eden bir ayet ise şöyledir: Allah"tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi... (Ali İmran Suresi, 159) Radikalizmin belirgin bir özelliği "öfkeli üslup"tur. Bu üslup, radikal kimselerin konuşmalarında, yazılarında, gösterilerinde çok belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Oysa öfke bir Müslüman vasfı değildir. Allah Kuran"da müminleri tarif ederken "onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardan bağışlama ile geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever" buyurur. (Al-i İmran Suresi, 134) Müslümanların öfkeli bir üslup takınmalarını gerektirecek bir durum da yoktur. Bir Müslümanın diğer insanlardan tek isteği, onların da Allah"a iman etmesi ve güzel ahlakla yaşamasıdır. Bu ise ancak Allah"ın o insanlara da hidayet vermesiyle mümkün olur. Biz ne yaparsak yapalım, insanlara ne kadar gerçekleri anlatırsak anlatalım, kalpler Allah"ın elindedir. Allah, "... iman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu" ayetiyle, bu çok önemli gerçeği Müslümanlara hatırlatmaktadır. (Rad Suresi, 31) Aynı gerçeği vurgulayan bir diğer ayet şöyledir: Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü"min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus Suresi, 99) Bu nedenle bir Müslümanın görevi, sadece gerçekleri anlatmak, insanları bu gerçeklere davet etmektir. İnsanların bunu kabul edip etmemeleri, tamamen onların vicdanlarına kalmış bir meseledir. Allah bu gerçeği yine Kuran"da vurgulamakta, "dinde zorlama olmadığını" haber vermektedir: Dinde zorlama yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah"a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256) Dolayısıyla ne insanların iman edip Müslüman olmaları, ne de Müslüman olanların ibadetleri yerine getirmeleri veya günahtan sakınmaları için hiç bir zorlama yapılamaz. Bunun için sadece öğüt verilir. Allah, Müslümanların "zorba" olmadıklarını, Peygamberimize hitaben vahyettiği bazı ayetlerinde şöyle açıklamaktadır: Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde, Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur"an ile öğüt ver. (Kaf Suresi, 45) De ki: "Ey insanlar, ·üphesiz size Rabbinizden hak gelmi·tir. Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi için hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da, kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin üzerinizde bir vekil değilim." (Yunus Suresi, 108) Müslümanlar; sadece dini anlatmakla sorumlu olduklarına, insanların üzerinde hiç bir şekilde zorba ve zorlayıcı olmadıklarına, en zalim inkarcılara karşı bile "yumuşak söz" söylemekle sorumlu tutulduklarına göre, "radikal" de olamazlar. Çünkü radikalizm, saydığımız tüm bu özelliklerin aksini savunmakta ve uygulamaktadır. Gerçekte radikalizm İslam dünyasına sonradan girmiş olan İslam dışıbir fikir akımı ve siyasi tutumdur. Nitekim "radikalizm" olarak tarif edilen sosyal olgular incelendiğinde, bunların aslında eskiden komünistler tarafından kullanılan yöntem ve söylemlerin bir derlemesi olduğu veya gerçekte İslam"da hiç bir yeri olmayan "öfkeli soy koruyuculuğu"nun (Fetih Suresi, 26) bir ifadesi olarak ortaya çıktığı görülecektir. Tüm Müslümanların, Kuran"ın ruhuna ve özüne aykırı olan bu sert, öfkeli, çatışmacı üsluptan tamamen uzak durması, bunun yerine Allah"ın Kuran"da tarif ettiği ılımlı, yumuşak, hoşgörülü, sakin ve sevecen üslubu özümsemesi gerekir. Müslümanlar; olgunlukları, hoşgörüleri, itidal, tevazu ve sükunetleri ile tüm dünyaya örnek olmalı, insanları kendilerine ve dolayısıyla İslam ahlakına hayran bırakmalıdırlar. Sadece bu alanlarda değil, bilim, kültür, sanat, estetik ve toplumsal düzen gibi alanlarda da büyük atılımlar ve güzel eserlerle hem İslam"ı en güzel şekliyle yaşamalı hem de dünyaya temsil etmelidirler. İslam"ı insanlara anlatmanın da, İslam"a karşı olan fikirlerle mücadele etmenin yolu da bu saydığımız kavramlardan geçmektedir. Allah, aşağıdaki ayette, bir Müslümanın diğer insanlara karşı kullanacağı üslubun nasıl olması gerektiğini açıkça bildirmektedir: Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir. (Nahl Suresi, 125) ---------------------------------------------- bu kisinin eserlerine dikkatli yaklasirim, ama ilginc yazmis! |
|
||||
![]() Putlara değil de, bir Allaha ibâdet etmeyi, doğruluğu, emanete riayeti, insanların haklarını gözetmeyi emreden İslâmiyeti kabul ettim. Necaşi (Habeş İmparatoru)
Tufeyl bin Amr, usta bir şairdi. Onun gibi şiirden anlıyan pek azdı. Kur"an-ı kerimi okuyunca, onun şiir ve beşeri bir söz değil, ilahi bir kelam olduğunu hemen anlayıp müslüman oldu. |
|
||||
![]() Mezhepler nasıl ve ne zaman doğmuştur?
Peygamberimiz (S.A.V.) hayatta iken herhangi bir mezhebe ve müctehide ihtiyaç duyulmuyordu. Çünkü peygamberimiz dogrudan meseleleri ve ilgili hükümleri asil kaynagindan, yani VAHY"den aliyordu. Dünya islerinde Peygamberimizin (S.A.V.) bazen kendi görüsünü ortaya koydugu vakidir. Yani bazi hususlarda kendileri içtihad ederlerdi. Ancak dini konularda buna gerek duyulmaz, Cebrail"in vahiy indirmesi beklenirdi. Ashab devrinde de içtihada gerek görülmedigi gibi, mezheblere lüzum hissedilmemistir. Ashab"dan biri karsisina çikan bir mesele hakkinda kendinde bir çözüm bulamadiginda, onu arkadaslarina sorar, dogruyu ögrenip öylece cevap verir veya meseleyi çözerdi. Ancak Ashab-i Kiram fethedilen Islam ülkelerine dagilip her biri gittigi ülkede Islami yayarken ancak kendi bildiklerini ögretebildi. Zamanla Islam Devletinin sinirlari genislemis, ashab azalmis ve yeni yeni meseleler ortaya çikmis, böylece farkli görüsler ortaya çikmaya baslamistir. Tabii"nin devrine gelindiginde ise meselenin önemi kavranmis ve ümmeti dinin kaynaginda birlestirip Vahdet"i saglamak için Peygamberimiz (S.A.V.)"in hadislerini toplama, tasnif, tahlil, birbirleriyle ve Kur"an ile karsilastirmak süretiyle hüküm çikarma çalismalarina girisilmistir. Iste atilan bu ilk adimla birlikte ilim adamlari kollarini sivayarak ise koyulmustur. Ancak kendine güvenen ilim adamlari bu ise koyulurken "biz bir mezhep kuruyoruz, siz de bize uyacaksiniz" diye bir fikir, bir öneri ortaya atmak söyle dursun böyle birsey hatirlarindan bile geçmemistir. Su da unutulmamalidir ki, mezhepler arasindaki görüs ayriliklari teferruat meselelerde olup, dinin zaruri hükümlerinde ve te"vili mümkün olmayan "muhkemat"ta bütün hak mezheb alimleri ittifak içindedirler. Mezhepler arasindaki farkliligin sebepleri nelerdir? Sadece fer-i meselelerde olan farkliligin bazi sebeplerini su sekilde siralamak mümkündür: A. Ayetlerden kaynaklanan farkliliklar: Bazi ayetlerde kelimelerin mecazi veya hakiki manada kullanilip kullanilmadiginin farkli anlasilmasi Bir kelimenin birden fazla manaya gelmesi Ayette bir tahsisin olmamasi. Yani yapilacak ise bir sinirlamanin getirilmemesi Emir ve nehiy ifadelerinin gerçek manada kullanilip kullanilmadigi hususu Ayetlerdeki meselelerin net bir sekilde ortaya konmamasinin hikmeti kullarin akillarini kullanmaya tesvik için olabilecegi gibi Rabbimizin kullarina karsi kesin ve zorlayici bir çizgi çizmek yerine biraz esneklik birakmak suretiyle rahmet ve merhametli olusu da olabilir. B. Hadislerden kaynaklanan farkliliklar: Lügatten kaynaklanan farkli anlayislar. Arapça"nin çok ince bir lisan olmasi hasebiyle bir kelimenin bir harekesi manayi degistirir. Bir hadis birkaç okuyus sekliyle rivayet edildiginde imamlarin bunlardan birini tercih etmesi farka yol açar. Mana ile rivayet caiz oldugu için bazi hadisler tami tamina Peygamberimizin agzindan çiktigi sekliyle degil de mana ile rivayet edilmistir. Ancak ravilerin ayni manaya geldigi düsüncesiyle önem vermedigi bir kelime bazan ayni hadisten farkli hükümlerin çikmasina sebep olmustur. Imamlarin hadisleri anlamada birbirinden farkli olmasi. Bu, ya hadisin çok manaya gelmesinden ya da imamlarin anlayis seviyesinin farkliligindan kaynaklanir. Ayni meselede farkli iki hadisin bulunmasi ve imamlarin bunlari degerlendirerek bir hüküm çikarmasi Imamlarin hadis bilgisinin farkli farkli olusu Peygamberimizin davranislarinin farkli anlasilmasi Hadiste kastedilen mananin anlasilmamasi Hadisin sahihligini tesbitteki metotlarin farkli olusu ve zayif hadisle amel edilip edilemeyecegi konusundaki görüs ayriliklari Bunlarin yaninda örf ve adetin fetvalarin verilisindeki tesiri, sahabe sözlerine itibar edip etmeme ve degi$ik fetva metodlari farkli görüslerin olusmasina neden olmustur. (RIBAT DERGISI, Yil:15, Sayi:170, Subat 1997, "Fikih Kaideleri" kösesinden alinmistir.) |
|
||||
![]() UMRE NEDİR
Umre, belirli bir vakte bağlı olmaksızın usulüne göre ihrama girdikten sonra, tavaf ederek Kâbe’yi ziyaret etmek ve diğer bazı dini görevleri yerine getirmek suretiyle yapılan ibadettir. Hacca "Hacc-ı Ekber" (büyük hac) , umreye de "Hacc-ı Asgar" (küçük hac) denir. HAC NEDİR Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir. Hac, kelime olarak, "yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek" anlamlarına gelir. Dini bir terim olarak hac, "Belirli bir zamanda usulüne uygun olarak ihrama girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı dini görevleri yerine getirmek" suretiyle yapılan ibadeti ifade eder. Bu ibadeti yerine getirene hacı denir. Hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur’an ve Sünnette bildirilmiştir. Bu konuda tüm müslümanlar görüş birliği içerisindedirler. Kur’an-ı Kerîm’de, "Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmeleri insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır." buyurulmuştur. Hz. Peygamber de, “İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” buyurmaktadır. Hac, bilindiği şekliyle Hz.İbrahim’e kadar uzanan bir ibadettir. Kur’an ve hadisler bize, Hz.İbrahim’in haccından, insanları hacca çağırmasından bahsetmekte, Kâbe’nin ve hac menasikinin tarihçesine işaret etmektedir. |
|
||||
![]() Güç kelimeleri ve harfleri bütün majikal sistemlerinin esasını teşkil etmektedir. Kabala"da 22 İbrani harflerin ilişkileri sembolik şekilde o sistemde birbirlerine tekabül eden fikir ve düşünceler için bir temel oluşturmaktadır. Bu tefekkürü etkilemektedir ve pratik majide şuurun yüceltilmesine yarar. Geleneksel olarak, İbrani harfler Kabalistik Hayat Ağacına, Tarot kartlarına ve hemen hemen her okült tekabüle addedilmiştir. Bu harfler Arap diline (Arapça"nın geldiği) Aramca"dan göç etmiştir. Ancak, Arapçada birkaç harf daha gelişmiştir. Modern Arapça"da 28 harf vardır ve bunlara yeni dört harf daha eklenmiştir, ama bu yeni harfler fiili olarak kullanılmamaktadır. Böylece toplam 32 harfe çıkmıştır, ama sistemimizde sadece 28 harf üzerinde odaklaşırız. Her harf 10 temel şeklin bir veya ikisini içermektedir. Bu on şekil on tecelliye tekabül etmektedir. Bunlar Ku"ran-i Kerim"de söz edilen mükemmel on, veya Hayat Ağacındaki on Sefirottur.
Daha fazla ileri gitmeden, Arap Alfabesinin temel ilkelerini size sunmak üzere bir tablo hazırladık. İlk sütunda Arap Alfabesinin harfleri bulunmaktadır. Basılı harflere kıyasla el yazısında doğal olarak bir fark oluşacağı gibi - bu harflerin şekillerini elle yazılış şekilleriyle karıştırılmamalıdır. İkinci sütunda Arap harflerinin genel telaffuzu vardır. Üçüncü sütunda harflerin İbrani karşılığı verilmiştir. Dördüncü sütunda ise harflerin ebced değerleri verilmiştir. Kabala"da Gematria olarak bilinen sistemle Arabi ebced değerleri birbirine uyumludur. Bu tabloda Arap ve İbrani harfleri arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilirsiniz: ArapHarfi Adı İbraniceKarşılığı EbcedDeğeri Alef 1 Ba 2 Cim 3 Dal 4 Hah 5 Waw 6 Zin 7 Ha 8 Tah 9 Ya 10 Kâf , 20(500)* Lam 30 Mim , 40(600) Nun , 50(700) Sin 60 Ayin 70 Fa , 80(800) Sad , 90(900) Qaf 100 Ra 200 Şin 300 Ta 400 Tha 500 Kha 600 Tza 700 Dad 800 Tzah 900 Ghyn 1000 Dil bilimi açısından bu alfabeye daha ayrıntılı bir şekilde göz atalım. Arap dili diğer dillerde bulunmayan birkaç harf içeren fonetik bir dildir. Arap asılı olmayan kişilerin çoğu özel bir eğitim geçirmeden bu harfleri telaffuz edemiyorlar. Bu bağlamda aşağıdaki benzetmelerle bu harflerin telaffuzlarını mümkün olduğu kadar açıklamaya çalıştık. Diğer dillerden farklı olarak harflerin şekilleri kelimelerde bulundukları konuma göre değişmektedir. Bu değişimler de aşağıdaki tabloda verilmiştir. ArapHarfi Adı Latin Harf Değeri Sesi Alef A At Ba B Bal Ta T Tat Tha TH Gırtlaktan "th" sesi Cim J, C Can Ha H1 Gırtlaktan "h" sesi Kha K Gırtlaktan "k" sesi Dal D Don Ağır Ses Tza The İngilizce The Ra R Ara Zin Z İngilizce Blitz Sin S As Şin Ş Aş Sad S Ağır Mustafa Dad D Ağır Doku Tah T Ağır Fatma Tzah Th/Z İngilizce Those/ Nizam Ayin A" Ara Ghyn Gh İngilizceGhana Fa F Fas Qaf KAğır İngilizceQuote Kaf K Kes Lam L El Mim M Mim Nun N En Waw W İngilizceDawn Hah H His Ya Y/İ Yedi Tek Başına Kelime Başında Kelime Ortasında KelimeSonunda Özel Şekilleri Bir ses kaydına dinlemeden telaffuzu kavramanın zor olduğunun farkındayız. Bundan dolayı sitemizden ses örneklere dinleme fırsatı vardır. Arapça"yı öğrenmenizi beklemiyoruz, ama alfabeyi aşina olmanız gerekir. Talim dizisinde bir sonraki metinlerinde ileri seviyede majikal ve mistik teknikler verilmiştir. Uygulayıcının, İbrani ve Arap alfabelerine aşina olmaması bir handikap olur. Harflerin hepsini bir anda ezberlemeniz şart değildir, ama bir sonraki seviyeye çıkmadan önce ezberlemeniz önerilir. Dil bilimine bu basit önsözden sonra alfabenin temel bazı okült prensiplerini irdeleyelim. Daha önce söz edildiği gibi bu harflerin on temel şekilleri vardır. Aşağıdaki resimde bu on temel şekilleri Hayat Ağacında gösterilmektedir. Ağaçtaki ilk tecelli Kether"dir (Taç). Bu tek nokta ile ilintilidir. Kether evrendeki her şeyin başlangıcıdır. Bütün şekiller noktayla başlar, o bütün şekillerin en basit ve temel olanıdır. Mümkün olan her şeklin potansiyelini temsil eder, aynı şekilde Kether evrendeki her şeyin potansiyelini temsil etmektedir. O Eheieh"in şekli halidir. Kether"in potansiyelinden Hokmah (Hikmet, Bilgelik) tecelli eder. Bunu iki noktaya benzetebiliriz. O eril ve dişili temsil eder. Herşeyin içindeki mevcut kutupluluğu temsil eder. Bir bakıma tek olan kendini bölerek iki meydana getirdiği için, yaşam başlangıcı ve sperm ve yumurta birleşerek bir zigot (döllenmiş yumurta) yaratıkları meosis sürecine benzetebiliriz. Bu Tzim Tzim süreci, evrenin yaratılışıdır. Bu belirli bir başlangıç noktası ve sonu, ama aynı zamanda yaşamın doğal sürekliliğini temsil eder. Binah (Anlayış) ise, Hokmah"tan form ve işlev yaratma enerjisine kısıtlamak için gelen alıcı güç, İkilem, Duad"den zuhur eden Üçlem, Triad"dır. Üçgen tek bir form olarak çalışan üçlemi simgeler. Burada iki zıt güç ve üçüncü bir dengeleyici güç aralarında dördüncü bir güç, İlahiliğin tezahürünü ortaya koyarlar. Onu hayatın doğduğu evrensel rahme benzetebiliriz. O, İlahiliğin fiziksel formda tezahür edebilmesi için yaratılan Tzim Tzum boşluğudur. İlk üç şekiller bütün şeylerin tezahür olmayan yönünü veya özünü içermektedir. Onlar safi özlerinde noktadırlar. Bu şekil görülebilir, ama aklın gözünde doldurulması gerekir. O, tezahürattan hemen önceki hali Ain, Ain Sof ve Ain Sof Aur [Hiçlik, Sonsuzluk ve Sonsuz Işık] halini temsil etmektedir. Tezhürat süreci başlar başlamaz, her şeklin özü somut çizgilerden belirlenmiş bir şekil alır. Tezahür olmayan Tanrının özünden rahim de oluşan ve sonradan olgunluğa varan süreci içeren, fiziksel tezahürata dek insan yaratılışına paraleledir. Hesed (Merhamet), Binah"ın faaliyetlerinden yaratılan tezahürattır. Burada tek yatay çizgiyi bulmaktayız. Bu fiziksel tezahürata girmenin ilk safhasıdır. Hesed, daha somut bir şekilde Hokmah"ın yansımasıdır. Hesed ayrıca Hayat Ağacında arketipsel eril şeklidir. O dışa yayılma gücünün tezahüratıdır. Dolayısıyla, onun nihai ifadesini düz çizgide bulmak mümkündür. Çizgi sürekli genişler ve uzar. O Hesed faaliyetlerini çok iyi temsil eder. Hokmah-Hesed ilişkisine benzer olarak, Geburah (Güç) da Binah"ın daha somut bir şekilde yansımasıdır. Ancak burada daireyi buluyoruz. Daire kısıtlama gücünün iyi bir simgesidir. O, hepimizin içinde dünyaya geldiği rahmi simgelemektedir. Bu bizi tezahürat sürecinde yardım eden kısıtlayıcı güçtür. Onu ayrıca kendi kuyruğunu ısıran kuyruklu yılan Ouroboros"a benzetebiliriz. Daha önce belirtildiği gibi, çizgi ve daire, iki nokta ve üç nokta ile temsil edilen güçlerinin tezahüratının sonucudur. Altıncı şekil bu tezahür eden güç temasını devam etmektedir. Bu Kether noktasının tezahürat sürecinin bir sonraki evresidir. Eğer noktanın sayfadan aşağı akmasına izin verilseydi, o kolaylıkla bir dikey çizgi oluştururdu. Altıncı şekil Tifaret (Güzellik) tecellisiyle ilgilidir. Düz çizginin basitliğinde büyük bir güzellik vardır. Yatay çizginin temsil ettiği genişleme yerine, çizgi, yükseliş ve inişi belirtmek üzere dikeydir. Dikey ve yatay çizgilerin birleşimi yedinci şekli ortaya çıkarır. Bu şekil Netzah (zafer) ile ilgilidir. İlginçtir ki yatay çizgi ister üste veya altta olsun, sonuç hep aynıdır. Her birinde Dal (Dalet) harfinin (kapı) iki farklı şekli vardır. Harf aşk gezegeni Venüs ile ilintilidir ve bu Netzah"a atfedilen gezegendir. Bu tezahüratın zuhur ettiği kapıdır, rahmin kapısıdır. Sekizinci şekil Geburah"in Tifaret"ten çıkarılmasından ortaya çıkar. Çıkarma, dişil işlev kısıtlamayla yakınlığı vardır. O, Geburah gücüne yakındır, nitekim Adalet Kılıcı olarak kir ve tortuyu kesip yakar ve kutsal ve kutsanmış olanı açıya çıkarır. Yarım daire tecelli Hod ile ilgilidir. O yukarısındaki Ağaçtan enerji alır ve Yesod"a yönlendirir. Dokuzuncu şekil Tifaret"in dikey çizgisine benzer ama eğiktir ve bir hilal oluşturur. Bu hilal şekli tecelli Yesod"a (Temel) atfedilir. Kabala, Yesod"u aysal nitelikli olarak tanır. O, insan ve İlahi arasından gelip giden enerjileri temsil eder ve İlahilikten insana ve insandan Tanrı"ya geri enerji gönderebilme özelliğine sahiptir. Son tecelli bir kupa şeklinde hilaldir. Şekil son tecelli Malkut"ta (Krallık) yatar. Bu ykarıda sıralan bütün şekillerin alıcı sondur. Bu Kether"de başlayan sürecin son tecellisinin kabıdır. Biraz irdelemeden sonra, okuyucu görecek ki Arap Alfabesinde mevcut olan tek şekiller bu on şekillerdir. Teorimize göre, eğer bir harfin üstü ve altı varsa, enerjisinin birden fazla yönü vardır. Üst şeklin onu dış veya tezahür eden tarafı olduğu ve alt şeklin onun içsel tarafı olduğunu inanıyoruz. Bir bakıma dışsal enerji veya tecelli makro-kozmik etkiyi gizler. Maalesef bazı harflerin karmaşıklığı onları Hayat Ağacında belirli bir yola oturtmayı çok zor kılmaktadır. Ancak bu metodu kullanarak yapılan derin irdelemeler, harflerin birçok özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Bu özelliklerin bir çoğu ağızdan kulağa intikal eden öğretiler tarafından desteklenmektedir. ArapHarfi Adı DışsalEnerji İçselEnerji Alef Tifaret Tifaret Ba Malkut Keter Jim Hesed HodKeter Dal Netzah Netzah Hah Geburah Geburah Waw Geburah Yesod Zin Keter Yesod Ha Hesed Hod Tah Tifaret Geburah Ya Hod MalkutHokmah Kâf Tifaret(Hod Hesed) Malkut Lam Tifaret Malkut Mim Geburah Tifaret Nun Keter Malkut Sin Malkut Malkut Ayin Hod Hod Fa Keter Geburah Malkut Sad Hod Malkut Qaf Hokmah Geburah Malkut Ra Yesod Yesod Şin Binah Malkut Malkut Ta Hokmah Malkut Tha Binah Malkut Kha Kether Hesed Netzah Tza Kether Netzah Dad Kether Geburah Malkut Tzah Kether Tifaret Geburah Ghyn Kether Hod Hod Bu harflerin majikal operasyonlarda kullanıldığı birçok farklı usul vardır. Burada Shemusu Al-Anwar Fe Kenuz - Al-Asrar (Okült Hazinelerde Güneşsel Işıklar) kitabında İbn Al-Haja Al-Talmasani Al-Magribi tarafından verilen temel uygulamalara değineceğiz. Hitabın Hicri 737 yılında veya 12. (Miladi) asırda yazıldığı söylenmektedir. İlk önce uygulayıcı harfin majikal imajına aşina olması gerekir. Harflerin majikal imajları üç kısımdan oluşmuştur. İlk ve son kısımlarda harfler normal şekilde yazılır, ancak orta kısımında harf tersine çevrilir. Örneğin Şin harfinin majikal imajı şöyledir: Bundan sonra öğrenmeniz gereken şey, Ay Mevzileri ve gökyüzündeki yıldızlara göre konumlarıdır. Ancak bu Mevzileri sadece Üstat Çırağı derecesinde kapsamlı gireceğiz. Burada sadece birden yirmi sekize dek belirteceğiz, ve şimdilik aya doğru çalışmanızı yapmanız yeterli olacaktır. MevzilerSayıları Mevzi İsmi Zodyak Derecesi 1 Şartayin 5° Boğa - 17° Boğa 2 Butayin 18° Boğa - 30° Boğa 3 Turaya 1° İkizler - 12° İkizler 4 Dubran 13° İkizler - 25° İkizler 5 Haka"ah 26° İkizler - 8° Yengeç 6 Hana"ah 9°Yengeç - °21 Yengeç 7 Zura"a 22° Yengeç - °4 Aslan 8 Nathra °5 Aslan - °17 Aslan 9 Tarfah °18 Aslan - °30 Aslan 10 Jabha °1 Başak - °12 Başak 11 Kurthan °13 Başak - °25 Başak 12 Sarfa °26 Başak - °8 Terazi 13 A"wa °9 Terazi - °21 Terazi 14 Samak °22 Terazi - °4 Akrep 15 Gafer °5 Akrep - °17Akrep 16 Zabana °18 Akrep - °30 Akrep 17 Akil °1 Yay - °12 Yay 18 Kaleb 13° Yay - °25 Yay 19 Şulah °26 Yay - °8 Oğlak 20 Na"ayem °9 Oğlak - °21 Oğlak 21 Baldah °22 Oğlak - °4 Kova 22 Zabeh °5 Kova - °17 Kova 23 Bala"a °18 Kova - °30 Kova 24 Sa"aud °1 Balık - °12 Balık 25 Akbiah °13 Balık - °25 Balık 26 Mukkadem °26 Balık - °8 Koç 27 Muakher °9 Koç - °21 Koç 28 Raşa °22 Koç - °4 Boğa Yazan Mamduh Al. |
|
||||
![]() Bunlar Türkçe olarak böylesine güzel ve sade yapılabildiğine ve anlaşılabildiğine göre sorun nerede?
Osmanlıca ve Farsçada da mistizmi çağrıştıran bir çok harf şekilleri mutlaka var. Ben türkçenin her şeyi açıklayabilecek bir kapasiteye sahip olduğuna inanmaktayım, insanı ama bireysel, ama vicdani, ama dinsel, ama psikolojik ifade ve anlam verebilen dil her zaman kendi ana dilidir. |