| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() Ne alandirip balandiriyorsun? Ama Kuran"da bu söz konusu degil. Hanefi fikihi ile yönetilen Afghanistan baksana. Adamlarin yüzlerinde nurdan haric hersey var. Melekler baska yerlere gitmis. Cinler ve seytanlar oralari almis iste ve almis basini gidiyor.
|
|
||||
![]() CEZA KANUNU Lübnan disindaki tüm Arap ülkelerinin anayasasinda resmi dini Islam ve seriat ülke kanunlarindan ana kaynagi olarak belirtilir. Fakat bu ülkelerin çogunda Bati kanunlarindan çok fazla etkilenen bir ceza kanunuz vardir ya da vardi. Arap ülkeleri Türkiye, Iran ve Afganistan"in yasal ve adli sistemleri son yüzyil içerisinde çok büyük degisikliklere ugradi. Bazi ülkelerde seriat, kisisel statü ve aile iliskileri disinda, her alanda geçerliligini yitirdi, digerleri ya Islami Kanunun tümünü ya da seriatin bazi bölümlerini laik kanunlarla yenilediler. Bu yüzden günümüzde, "Islamin cografi merkezi" olan ülkelerdeki suç yasasi sistemi; üç ana grupta toplanabilir: 1 . Seriati kanun olarak kabul eden ve her firsatta bunu uygulayan ülkeler, 2. Seriati birakmis, onun yerine laik bir kanun düzeni oturtmus ülkeler, 3. Karisik bir sisteme sahip ülkeler; bunlarin ya iki tür yargi sistemleri vardir, ya da din kanunlari laik kanunlarla bütünlesmislerdir. SERIAT Islam ve Bati kanunlari birbirlerinden oldukça farklidir. Bati kanunlari insanlik, sosyal deger yapisini temel almistir; sosyal ve ekonomik yasama göre degisiklige ugrayabilir. Islami kanunlar ise, teoride degismez olan, kutsal kanunlarda meydana gelir. Müslümanlarin bunlara uymasi beklenir.Klasik Islamda dini ve laik arasinda bir ayirim yoktur. Kanun yalnizca bireyin tanriyla iliskisine degil, ayni zamanda (dini) toplumun uygun düzenine de yön verir. Suç ve günah seriat alaninda ayni kategoriye girerler. Ceza kanununa göre bes eylem "Tanriya karsi islenmis suçtur": zina (zina), evlilik, disi iliski iftirasi (gadf), sarap içmek (surb alhamr), hirsizlik (sariga) ve yol soygunu (gat"at-tarig). Birçok Islam hukukçusu evlilik disi iliskiyle homoseksüelligi es degerde tutar, fakat genellikle farkli cezalar uygularlar. Kuran"da homoseksüellik, Lut ve ona inananlarla ilgili çok sayida ayette, Sodom ve Gomora"nin Incil"deki hikayelerinden (Yeniden Yaratilis XIX, R23) söz edilerek ayiplanir. Yine de emredilen belli bir ceza yoktur. Bu hadislerle telafi edilir. Peygamberin hem aktif hem de pasif olanin taslanmasi gerektigini buyurdugu söylenir; baska bir hadisde ise bu ceza söyle açiklanir: kanuni bir evlilik ya da odalik olarak yasama sinirlari içindeki bir erkek taslanir, fakat bir bekar için sadece 100 vurus (ve bir yil sürgün) geçerlidir. Bazen "aktif" ve "pasif "özgür" ve "köle", "yetiskin ve "rüstünü ispat etmemis" arasindaki bir ayirim yapilir. Cezalandirma kurallari çok katidir. Olayi görmüs bir kisinin sözlü tanikligi bile yeterlidir. Dört güvenilir müslümanin "anahtarin delige girdigini" söylemeleri ya da suçlunun dört kez itiraf etmesi gereklidir. Kanitlanmamis bir suçlamanin cezasi çok agir oldugundan ceza çok ender uygulanir. Bu yazida, çesitli ülkelerdeki arastirmalarla en önemli alti kanun doktirinine farkli yaklasimlar tartisilacak: Afganistan bölümünde Hanafi okulu, Kuzey Yemen basligi altinda Safi"ite ve Zaidi okullari, yeni Libya yasamasiyla Maliki, Suudi Arabistan"da resmi doktrin.olan Hanbalism ve Iran bölümünde Imamism (Gafarite Si"a) bunlardan bazilari. INGILIZ ETKISI Hindistan Ceza Kanunu, Ingiliz Imparatorlugunda ortaya çikartilan üç kanundan biridir. Ilk taslak 1834-38 yillari arasinda hazirlandi. 1858"de, hükümdarlik, yönetimi Dogu Hindistan Sirketinden devraldi ve iki yil sonra, Yasama Meclisi"nde kanunlarin yenilenmesinden sonra, bu kanun Hindistan"da uygulanmaya basladi. Daha sonra ise Ortadogu da Ingiliz yönetimindeki kolonilerde (Aden, Bahreyn, Kuveyt, Maskat, Umman, Katar, Somali, Sudan ve bugünkü Birlesik Arap Emirlikleri olan bölgede) kullanilmaya baslandi. Hindistan Ceza Yasasinin 377. maddesi homoseksüelligi 20 yil süreyle sinir disi etme, ,10 yila kadar hapis ya da para cezasiyla cezalandirir. 1956"da bu kanun Iran Körfezi"ndeki Ingiliz sömürgelerinde yeni bir Ceza Kanunuyla degistirildi. 171. madde homoseksüelligi 10 yil geçmeyen, fiziksel cezanin oldugu ya da olmadigi bir cezalandirmaya uygun kildi. FRANSIZ ETKISI Napolyon Kanunu hemcinsler ve kadin-erkek irasinda cinsel iliskiyi ayirmaz. Bunun, Jean-François-Regis de Cambaceres (tasarlama komisyonu baskani)"in erkeklerden hoslanmasi sonucu oldugu düsünülür. Gerçekte Fransiz Devrimi"nin ilkelerinden kaynaklandigi seklinde görülmelidir. 1832"nin Ceza Yasasindaki bir degisiklik yalnizca 11 yas altindakilerle cinsel iliskiyi cezaya layik bulur. 1863"de bu yas siniri her iki cins için de 13"e yükseltildi. 1942"deki Nazi rejimi farkli yas sinirlari ortaya koyar. 21 yasindan küçük ayni cinsten kisiyle seks yasaklanirken, heteroseksüel seks için bu yas siniri 13"de kaldi. 1945"de 15"e yükseltildi. 1981"de homoseksüel eylem için yas siniri da ayni çizgiye getirildi. Napolyon Kanununun bölgedeki yasama üzerinde büyük etkisi olmustur. Italya Ceza Kanunu yolu ile; yalnizca Fransiz yönetimindeki ülkelerde degil, ayni zamanda Misir, Türkiye ve Libya"da da etkisini göstermistir. ÜLKE- ÜLKE ARASTIRMA-Afganistan Afgan yasamasi Islam kanunlarindan esinlenmistir. 1924"deki Ceza Kanununun 168. maddesi homoseksüelligi ölümle cezalandirirdi. 1925"de bu ta"zire çevrildi, yani yargiç herhangi bir ceza (hatta ölüm cezasi bile) verebiliyordu i132. Madde). Bu yasa 1929"da, bir reformcu olan Kral Amanullah tahttan indirilince iptal edildi ve tekrar seriata dönüldü. Hanifi çogunluk için önemli bir Si"ite azinligi vardir) bu hiçbir degisiklik getirmedi (homoseksüellik söz konusu oldugu sürece). Çünkü 132. madde postklasik Hanafii görüsünü kutsallastirmaktadir. Aslinda Hanafiler homoseksüelligin evlilik disi bir iliski olmadigini ve ayni sekilde cezalandirilmamasi gerektigini vurgularlar. Hakim zorla hapis ve/veya kirbaç cezasi vermelidir. (Bkz. Muhamin idn al-Husain as-Saibani; Al-Gami" as-Sagir). Hanafiler bu tefsire : 700 yil kadar uydular. Daha sonra hukukçular diger Sûni tarzlarina yakinlastilar. Ibrahim al-Halabi (Multaga al-Abhür adli eserinde) kadinlarla ve erkeklerle olan cinsel sapikligin, eger adam muhsan ise taslanarak, eger muhsan degil ise kamçilanarak öldürülmesini buyurdu. Digerleri yalnizca hakimin güç sahasini genislettiler: yalnizca hapis ya da kamçilama degil, ayni zamanda ölüm cezasi da verebiliyorlar." 1925 kanunu bu çizgide devam etti. 1973"de yeni b1r Ceza Kanunu yürürlüge girdi. Bu kanunda cinsel sapikliktan söz edilip edilmedigini bulamadim.-Cezayir 8 Haziran 1966"da kabul edilen Ceza Kanununun 388. maddesine göre cinsel sapiklik iki aydan iki yila kadar hapis ye para cezasiyla (500-2000 Cezayir dinari) cezalandirilabilir. 18 yasin altinda ki bir erkege yapilan cinsel sapiklik üç yila kadar hapis ve 10.000 dinara kadar para cezasiyla cezalandirilabilir. 19 Haziran 1984"de Islam prensiplerini esas alan "Code de la Fa-mille" kabul edildi. Cinsel sapiklik iki yildan iki yila kadar hapis cezasiyla cezalandirilir. -Bahreyn 1956"da Hindistan Ceza Kanununun yerini yeni bir Ceza Kanunu aldi. 171. maddeye göre "dogal olmayan cinsel suçlar", on yili geçmeyen hapis, fiziksel olan ya da olmayan cezalarla cezalandirilirlar.3 Bu kanun bagimsizliktan sonra yürürlükte kaldi. -Misir Misir hukuksal özgürlügüne Hedive Isma"il yönetiminde ulasti. 1883"de bir Ceza Kanunu, bir Ceza Usulü Kanunu ve dört ayri kanun yürürlüge kondu; Napolyon Yasamasinin genis bir uyarlamasini örnek aldilar. 1904 Ceza Kanunu, Sudan (dolayli olarak Hindistan) ve 1899 Italyan Ceza Kanunlarini aldi. Cinsel suçlarla ilgili kanunlar yalnizca tecavüz için 12-16 yas arasinda degisen bir yas sinirlamasi koymaktaydi. 1937 kanunu (yasa No 58; Italyan modelini temel alir) ayni sinirlamayi getirir: 1904 Ceza Kanununun 269. maddesi 14 yasin altindaki çocuklara karsi yapilan ahlak disi eylemleri cezalandirirdi; bugün bu 21 yasin alti için geçerlidir. (1883"de bu yas hala 12 idi). Dikkat edilmesi gereken yan, bu kanunlarin hiçbirinin oglanlarla kizlari ayirmamasidir. -Iran Islam Cumhuriyeti 12 Ekim 1982"de Islam Cumhuriyeti parlamentosunda kabul edilen Ceza Kanunu klasik mamiya kanununun modern biçimidir. Ceza Kanunu"nun ikinci Bölümü"nün Üçüncü Bab"i escinsellik" (ve lezbiyen iliskilerle) ilgilidir. Hem aktif hem pasif homoseksüellik hakim tarafindan karar verilen bir biçimde (Madde 141) ölümle cezalandirilmalidir (Madde 140). Bu karar (Madde 142) suçlunun yasina, akli denesine ve özgür iradesiyle yapip yapmadigina baglidir. Eger ikiside henüz resit olmamislarsa hakim tarafindan uygun görülen bir sekilde cezalandirilirlar (Madde 144). Eger bir yetiskin resit olmayan biriyle homoseksüel iliskide bulunduysa yetiskin idam edilir, digeri ise hakimin takdirine göre cezalandirilir (ta"zir; Madde l43). Yetiskin olmayan eger tecavüze ugramissa cezalandirilmaz. Suç dört kez itiraf edilerek (Madde 144) ya da dört tanikla kanitlanmalidir. Eger sanik dörtten az itirafta bulunursa hakimin karar verdigi daha az bir cezaya mahkum olur (Madde l47). Cinsel sapiklik, ayni zamanda, olayi görmüs olmasi gereken dört güvenilir Müslüman erkegin sahitligiyle kanitlanabilir (kadinlarin, Yahudilerin ve adi kötüye çikmis erkeklerin sahitligi geçersizdir.) (Madde 148). Güvenilir Müslüman erkek sayisi dörtten az olursa ifadeler geçersizdir ve bu `yalanci" sahitler iftira etmek suçuyla cezalandirilmaktadir. (Madde 149). Penisi, içe girmeden, kalçaya sürtmek (tahfid) her iki, kisi için de yüzer kamçiyla cezalandirilir; fakat eger "aktif" olan gayri-Müslim, "pasif" olan Müslümansa, gayri-Müslim, idamla cezalandirilir (Madde 152). Eger tahfid üç kez tekrar"anirsa ceza her seferinde uygulanir, dördüncüsünün cezasi ise ötümdür (Madde 153) · Eger kan bagi olmayan iki erkek, iyi bir sebep olmaksizin, bir örtünün altinda çiplaksalar, ikisi de cezalandirilabilirler (Madde l54). Eger bir erkek digerini sehvetle öperse, hakimin takdirine göre cezalandirilir (Madde 155)., Suçu dört sahit tarafindan kanitlanmadan önce pisman olan ve iftira eden kisi affedilebilir (Madde l56). Zina ya da Liwat amaciyla aracilik yapmak erkek için 70, kadin için 75 kamçi ve hakim tarafindan belirlenen bir süre sürgünle cezalandirilir (Madde.165-l68). Yeteri kadar kanit olmadan birini cinsel sapiklikla suçlamanin cezasi 80 kamçidir (Madde 169-171 ). Subat 1979 devriminden sonra uygulanan homoseksüellerin idami Bati medyasinda sertçe vurgulandi. Uluslararasi Af Örgütü homoseksüellik gibi suçlarin seriat kurallarina göre kanitlanamayacagina karar verdi.. Homoseksüel olduklari için idam edilen birçok insan ayni zamanda baska suçlarla da suçlandilar. Iran resmi kayitlarina göre idam edilenler "uyusturucu araciligi yapan, gençleri uyusturucuya alistiran ve zorla onlara tecavüz edip kendi cinsel arzularini tatmin ettikten sonra çogu masum kurbanlarini öldüren suçlular"di.2 Fakat Uluslararasi Af Örgütü sadece homoseksüellik yüzünden aleyhinde dava açilan kisiler oldugunu biliyor. Süphe yok ki homoseksüellik, suçlu olduklari düsünülen ve Islami Devrimin düsmanlari olarak görülen kisilerin suçlanmasinda bir etiket gibi kullanildi. Devrimden önce, Tahran Ortadoguda escinsel alt kültürüne, Humeyni taraftarlarinin hiçbir zaman anlayamayacagi, bir orta sinif fenomenine sahip ender sehirlerden biriydi. -Irak 1918 Bagdat Ceza Kanununun 232. maddesi kadinlara tecavüz ve kendi rizasi olmaksizin kadinlar ya da erkeklere yapilan cinsel sapikliklari 15 yili geçmeyen bir mahkumiyetle sinirlardi. 235. madde 15 yasindan küçük çocuklara karsi cinsel sapiklik için 7 yili geçmeyen bir mahkumiyet verirdi. 1969 Ceza Kanununda 232. madde tekrar düzenlendi ve 395. Madde olarak degistirildi. Yas siniri 14"e indirildi ve ceza süresi en çok 10 senelik mahkumiyet olarak yükseltildi. Eger genç 15-18 yas arasindaysa ve karsi koymamissa, yetiskin 7 seneyi geçmeyen hapis cezasiyla cezalandirilabilir. 393. madde cinsel sapiklik için en fazla 15 sene mahkumiyet cezasi öngörür. -Ürdün Ingiliz yönetimi altindaki Filistin (ve eski Ürdün) Ceza Kanunu homoseksüelligi 10 yil, 16 yasindan küçük, erkeklere karsi yapilan cinsel sapikligi 14 yila kadar mahkumiyetle cezalandirirdi. 1951 Ceza Kanunu24 ayni cins ya da farkli cinslerdeki kisilerin cinsel iliskilerini ayirmaz. 298. madde 16 yasindan küçüklerle (kadin ya da erkek) kurulan cinsel iliskiyi 3 yildan 15 yila kadar zorla çalismayla cezalandirir. 13 yasindan küçük kadin ya da erkeklerle seksin cezasi ise 5 sene mahkumiyetten az olamaz. -Kuveyt 1956"da Ingiliz hükümeti, Hindistan Ceza Kanunu yerine, bir Ceza Kanunu yürürlüge koydu: homoseksüellik, fiziksel ceza ile ya da onsuz, 10 yili geçmeyecek sekilde cezalandirilabiliyordu. 1960"da, `Abdarrazzaq as-Sanhüri tarafindan yazilan yeni bir kanun uygulanmaya baslandi. Bu Misirli hukukçu hem Islami kanunun prensiplerine hem de Batida gelistirilen Dogal Kanunlara uygun bir yasama amaçlamisti.26 Bu kanunda 76 nolu yasayla i 1976) degisiklik yapildi. 193. madde 18 yasindan büyük erkeklerle cinse] iliskiyi üç yila kadar hapis ve 3 bin rubleye kadar para cezasiyla cezalandirmaktaydi. 1976"da her iki maddede de yas siniri 21"e yükseltildi, para cezasi hakki kaldirildi ve 18 yasindan küçüklerle iliskide bulunmaktan dolayi verilen mahkumiyet süresi 10 yila (eger kurban birinin yükümlülügünde ise 15 yila) çikarildi ve yetiskin erkekler içim·bu süre 7 yil olarak degistirildi. -Lübnan 1 Mart 1943 Ceza Kanununun 519. maddesine28 göre l5 yasindan küçük kiz ya da olanlara öncelik ahlak disi davranislar alti aya kadar hapisle cezalandirilir. 523. maddeye göre 21 yasindan küçük kadin ya da erkeklerle aliskanlik haline gelmis cinsel iliski 25-250 pound arasi para cezasina çarptirilir. 534. maddeye göre homoseksüellikte bir yili geçmeyen hapis cezasina çarptirilir. -Libya Libya, 1953"de, Misir modelini (dolayisiyla Napolyon Kanunundan etkilenen Italyan Kanununu) örnek alan bir Ceza Kanunu yürürlüge koydu. 2 Ekim 1953"den beri (1969 darbesinden sonra) yürürlükte olan kanunun, "zinayla ilgili Hanefi cezasini olusturmasi ve Ceza Kanununun bazi maddelerinin degistirilmesi" hususunda 70. yasasi seriatin evlilik disi iliskiyle ilgili kurallarini tekrar gündeme getirir.3l. maddede zinanin evlilik iliskisi olmayan bir kadin ve erkegin cinsel iliskisi seklindeki açiklamasi erkeklerin homoseksüelligini içermez ama Libya"da baskin olan Maliki hukukçularinin çogunun görüsüne göre, (yalnizca muhsanin degil, non-muhsanin da taslanmasi seklinde) daha kati bir ceza uygulansa da, zina suçuna girer. Ceza Kanununun "eski" 407. maddesi3 tecavüzden söz eder; 1973"de VIII/1 hükmüyle degistirilmistir ve simdi söyledir. "Kendi rizasiyla bir kisiyle cinsel iliskide bulunan kisi esiyle birlikte 5 yildan fazla olmayan hapis cezasina çarptirilir. Taraflarin rizasiyla olan cinsel iliskinin cezalandirilmasi hakkinda tarafsizdir. Tahminen bu hüküm homoseksüelligi de içine alacak, çünkü cinsel sapikligin, yanlizca umumi yerlerde yapildigi ya da suçlularin suçüstü yakalandigi durumlarda 1 yildan 4 yila kadar cezalandirilmalarini öngören 410. madde çikarildi. Eski 407. madde ise bunu, zorla, kandirmayla ya da resit olmayan ya da zihinsel özürlülerle yapildigi zaman en fazla 10 yila kadar hapisle cezalandiriyordu. Ceza Kanununun 408. maddesi, "Kendi rizasi ile biriyle ahlak disi bir iliski kuran kisi esiyle birlikte hapis cezasina çarptirilir" diyen VIII/ 2. maddeyle degistirildi. Günümüzde 408. madde cinsel olaylarla daha çok ilgilenir. Daha kati olan seriat kurallari degil,.Batinin "modern" yasal hukuku takip edilmelidir (X. Madde). 32 -Moritanya Moritanya"nin da 1960"da bagimsizligini kazanmadan önce üyesi oldugu Fransiz l3ati Afrika Federasyonunun Ceza Kanununun 331. Maddesi 13 yasindan küçük çocuklara cinsel tacizi zorla çalistirmayla cezalandirir. Madde 331.3, 21 yasindan küçük ayni cinsten biriyle kurulan cinsel iliskiyi 3 yil hapis ve 1 milyon frank para cezasiyla cezalandirir.33 Bu yasa 1947"de kanunlastirildi ve Moritanya Anayasasinin 60. maddesiyle yürürlüge kondu. -Fas 26 Kasim 1962"de yürürlüge giren Ceza Kanununun 489. niaddesi35 ayni cinsten biriyle olan, dogaya aykiri, ahlak disi davranisi ya da eylemi 6 ayla üç yil arasi hapis ve 120-1000 dirhem arasi para cezasiyla cezalandirir. · -Umman Ceza Kanununun 33. maddesi homoseksüelligi ve lezbiyenligi (sahd) 6 aydan 3 yila kadar hapis cezasiyla cezalandirir. Fakat yalnizca kamu davasina dönüsen skandallar yaratan eylemlerde geçerlidir. -Katar Hindistan Ceza Kanunu 1956"da yeni bir Ceza Kanunuyla degistirildi. 171. Madde, homoseksüellik için 10 yili geçmeyen, fiziksel ceza olan ya da olmayan, hapis cezasi uyun görür. 1971 Ceza Kanunu yetiskinler (cinsiyete bakilmaksiniz) arasindakiyle rizayla ya da gençlerle olan cinsel sapikligi ayirir. 201. madde ilkini 5 yila kadar hapisle cezalandirir. 200. madde 16 yasindan küçük birine tecavüz etmis ya da escinsel iliskide bulunmus bir sapiga, 10 yila kadar hapis cezasi verir. Birinin yükümlügünde olan 16 yasindan küçük birine yapilan sapikliligin cezasi ise 14 yila kadar çikabilir. -Suudi Arabistan Suudi Arabistan Seriatin her zaman uygulandigi bir Müslüman ülkesidir. Suudi Arabistan Kralligi resmi olarak Hanbali Kanununun Vahabi uyarlamasina baglidir. Fakat uygun oldugu yerde diger Sünni Hukuk konsüllerinin kurallari uygulanabilir. 1928"de, Mahkeme Heyeti Müslüman hakimlere, Hanbalite hukukçusu Mar"in Ibn Yusuf al-Karmi al-Magdisi"nin (ölüm 1033/1624) iki kitabini rehber olarak almalarini tavsiye etmisti. Ad-Dalil at-Talib il Nail al-Miitalib39 adli kitabinda liwatin evlilik disi iliski olarak görülmesi ve ayni sekilde cezalandirilmasi gerektiginden söz eder. Eger muhsan ve özgürse, kisi taslanarak ölüme mahkum edilmeli; ama özgür bir bekar yüz kez kamçilanmali ve bir yil sürgün edilmelidir. Suudi uyruklu Ibn Düyan (1858-1934) Dalil"deki `yorum"unda bir hadiste yasaklandigi gibi hem muhsanin hem de gayri-muhsanin ölümle cezalandirilmasini tavsiye eder. Bir Müslümanla homoseksüel iliskide bulunan gayri-müslim her zaman taslanarak öldürülmelidir. Homoseksüellik ya suçlunun dört kez itirafiyla ya da güvenilir dört müslüman erkegin sahitligi ile kanitlanir. Eger dörtten az sahit varsa ya da biri güvenilir degilse hepsi iftira atmak suçundan (gadf) 80 kamçiyla (esirse 40) cezalandirilir. Suudi Arabistan"da ciddi suçlularin idami ender olarak basina yansir, fakat 1977"cieki bir idama basinda genis yer verildi. 25 Subat"ta, kaçirdiklari bir oglana ahlak disi saldirida bulunduklari için iki adamin halk önünde kafalari kesildi (seriatin gerektirdigi gibi taslanmadilar). Baska bir olay ise söyle: bir adama tecavüz edip öldüren bir Suudi; 1 Ekim 1981"de Cidde halk meydaninda kafasi kiliçla kesilerek öldürüldü. -Somali (Demokrat Cumhuriyeti) 1925"den Somali Ceza Ranûnunun kabul edildigi 1975"e dek Ingiliz Somalisinde Hindistan Ceza Kanunu uygulandi. 409. madde43 ayni cinsten biriyle cinsel iliskiye 3 aydan 3 yila kadar ceza verir ve cinsel iliski olmaksizin yapilan sehvetli bir hareketin cezasi iki aydan iki yila kadardir. 400. madde siddet içeren cinsel sapikligi 80 yildan 20 yili, ayni cinsten birine zorla yapilan `sehvet" içeren bir hareketi 18 aydan 80 aya kadar hapisle cezalandirir. 410. maddeye göre, homoseksüel eylem için verilen cezaya bir güvenlik maddesi eklenebilir. Bu, genellikle suçlunun ayni eylemleri tekrarlamayacagini garantilemek için polisin gözetimidir. -Sudan 1899"da Hindistan Ceza Kanunu kabul edildi. 1925"de, her iki cinsten de 16 yasindan küçük herhangi biriyle normal ya da "dogal olmayan" 318. bölüm) cinsel iliskide bulunmayi 14 yila kadar cezalandirilabilir kilan yeni bir Ceza Kanunu yürürlüge kondu. 1983"de yürürlüge konan yeni Ceza Kanunu görünürde seriat hükümlerini temel alir. 316. madde zinayi kisinin penisinin tamamini (ya da bir kismini), üzerinde hakki olmayan birinin vajinasina ya da anüsüne sokmasi veya yasal hak olmaksizin bireyin vajinasina ya da anüsüne girilmesine izin vermesi olarak açiklar. Muhsan ölüm cezasiyla gayri muhsan ise 100 kamçiyla cezalandirilir. Kanunlar ender olarak uygulanir. An-Numairi hükümetinin devrildigi ve bu kanunlarin geçici olarak bir kenara koyuldugu Nisan 1985"den önce homoseksüellik nedeniyle yüzlerce erkek ve kadin kanun disi heteroseksüel cinsel iliskiye "niyetlendikleri" için kamçilanmislar, fakat bilindigi kadariyla homoseksüeller için böyle bir uygulama yok. Subat"ta Hasan al-Basir"in askeri yönetimi seriat kanununu yeniden yerlestirmistir. -Suriye 1949 Ceza Kanununun 505. maddesine46 öre 16 yasindan küçük erkek ya da kadina karsi i yapilan ahlak disi davranis alti aya kadar hapisle cezalandirilir. 52. madde (taraflarin rizasi ile) erkekler, kadinlar . ya da hayvanlara yapilan cinsel sapikliga bir yila kadar hapis cezasi uygular. -Tunus 1913 Ceza Kanununun (büyük bölümü 1964"de degistirildi) 227. maddesi küçük çocuklara yönelik ahlak disi i davranislari 5 yila kadar hapisle cezalandirir. 228. maddeye göre erkek ya da kadinla kendi rizasi olmaksizin cinsel iliskide bulunmak, 5 yil agir hapis cezasiyla cezalandirilir, eger bu suç küçük bir çocuga karsi islenirse bu ceza 10 yila kadar hapistir. 230. maddeye göre yetiskinler arasindaki homoseksüelligin cezasi üç yila kadar hapistir. -Türkiye 1926 Türk Ceza Kanunu büyük ölçüde Italyan Yasasindan etkilenmistir. Özel bir anti-homoseksüellik hükmü yoktur. Madde 414: "15 yasini doldurmamis bir çocugun irzina tecavüz eden kisi bes yildan az olmamak üzere agir hapis cezasina çarptirilir. Suç, zor kullanarak, siddet ya da tehditle veya zihinsel ya da fiziksel özürlü olmasi ya da tecavüz eden kisinin sebebiyet verdigi bir hareket veya tecavüzkar kisinin kötü amaçli davranislari sebebiyle saldirgana karsi koyamayacak durumda olan bir çocuga karsi islenmisse agir hapis cezasinin süresi 10 yildan az olamaz." Madde 415: "15 yasini doldurmamis bir çocugu cinsel yönden kötüye kullanan kisi 2 yildan 4 yila kadar agir hapis cezasina çarptirilir." Madde 421: "Bir kadinla ya da genç bir erkekle ahlaksiz bir biçimde konusan kisi üç aydan bir yila kadar; kadinlara ya da genç erkeklere baska sekillerde sarkintilik yapan kisi alti aydan iki yila kadar hapis cezasina çarptirilir." -Birlesik Arap Emirlikleri Birlesik Arap Emirlikleri"nde kullanilan Hindistan Ceza Kanunu 24 Eylül 1956"da yenilendi.171. maddeye göre homoseksüellik 10 yili geçmeyen hapisle cezalandirilmaktaydi. Günümüzde yedi emirligin dördünde (Dubai, Ahu Dabi, Sarca ve Resü"l Hayme) ceza kanunlarinin yani sira eyalet yasalari da vardir. Federal Ceza Yasasi (FPC, Kanun no: 3;1987) 21 Mart 1988"de yürürlüge girdi. Bu yasa emirliklerin ceza yasasinin tümünü ortadan kaldirmadi. Bundan baska seriat yasalarina dokunmadi. Savcilik makaminin, sanigi i seriat mahkemesinde seriat kanunlariyla, veya federal mahkemede medeni kanunlarla, veya yerel bir mahkemede emirlik kanunlariyla yargilama yetkisi vardir. 354. maddede belirgin olmayan biçimde ele alinan bir durum, emirliklerdeki avukatlarin kullandigi yari resmi çeviride söyle ifade edilir: "bir kadini cinsel iliskiye ya da bir erkegi homoseksüel iliskiye zorlayan herkes" için ölüm cezasi. Yine de bu madde söyle de çevrilebilir: "Bir kadina tecavüz eden ya da bir erkekle homoseksüel iliskide bulunan kisi zulümle cezalandirilir."Abu Dabi Ceza Yasasinin 80. maddesi homoseksüellige 14 yili geçmeyen hapis cezasi verir. Dubai Ceza Kanununun 177. maddesi taraflarin rizasi ile olan homoseksüel iliskiye 10 yila kadar hapis verir; 176. madde ise zorlamayla olan ya da 16 yasindan küçük çocuklarla kurulan homoseksüel iliskiye l4 yila kadar hapis cezasi verir.Emirliklerin çogu Maliki mezhebine bagli Sünnilerdir ve homoseksüellik, daha agir- bir ceza verildigi halde, zinayla es deger tutulur, yani hem muhscin hem de gayri-muhsani taslanarak öldürülür. -Kuzey Yemen (Yemen Arap Cumhuriyeti) Kuzey Yemen" in nüfusu Safi"i ve Zaidi mezhepleri arasinda esit olarak bölünmüs olmasina ragmen yasal sistemi Islam kanunlarinin Safi"i uyarlamasina dayanir.55 Fakat, hala Eyalet kanununun genel bir uygulamasi yoktur.As-Safi"nin homoseksüellikle ilgili iki görüsü var: 1 ) Iki partneri de taslayarak öldürmek, 2) Muhsanin taslanarak öldürülmesi .ve gayri muhssanin 100 kamçi ve bir yil sinir disi etmeyle cezalandirilmasi.Post-klasik hukukçularin çogu (örnegin Abü,Süga (ö: 499/1106) ve Ibn Qasim al-Gazzi (ö: 918/1528)]5 Ikinci görüsü benimsediler. Zaidi mezhebinin kurucusu Zaid Ibn `Ali Ibn al-Husain" in (ö: 122/740) söyle dedigi söylenir: "Eger ikisi de muhsan ise taslanarak öldürülmeliler, eger ikisi de degilse kamçilanmalilar." -Güney Yemen (Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti) Vatandaslarin çogu Shafi"i gelenegini benimserler. Sömürgelik döneminde Güney Yemen"in büyük bir bölümü dolayli olarak Ingilizler tarafindan yönetilmekteydi ve yerel Saihler geleneksel yasayi ve/veya seriati uygulamaktaydilar. 1937"de yalnizca Ingiliz sömürüsü altindaki Aden Kolonisinde Hindistan Ceza Kanunu kabul edildi. Bu; 1955"de, Basra Körfezi için kabul edilen bir Ceza Kanunuyla degistirildi ve bu homoseksüellige 10 yili geçmeyen hapis cezasi veriyordu.Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti"nin 1976"da kabul edilen; Sovyet yasamasindan etkilenmis Ceza Kanununda yetiskin erkekler arasindan etkilenmis Ceza Kanununda yetiskin erkekler arasindaki cinsellikten söz etmez. 167. madde 16 yasindan küçük kiz ya da oglanlarla kurulan cinsel iliskiyi 3 yildan az olmayan hapisle cezalandirir.Jehoeda Sofer-ARNO Schmitt "müslüman toplumlarda erkekler arasi cinsellik ve erotizm"
|
|
|||
![]() Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak, kötülüğe sapmak, kavga ve çekişmeye girmek yoktur. İyilik olarak yaptığınızı Allah bilir. Azık edinin. Hiç kuşkusuz azığın en güzeli takvadır. Ey akıl ve gönül sahipleri, benden sakının!
( bakara 197 ) Allah"ı sayılı günlerde anın. Kim hemen iki gün içinde işini bitirirse ona günah yoktur. Kim de bunu geciktirir-ertelerse, sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Allah"tan sakının ve bilin ki, siz O"nun huzurunda haşredileceksiniz. (Bakara 203) EVET DIN OYUNCAK DEGILDIR !.. Hac Islam in 5 temel Ibadetinden biridir. Ama ne yazik ki Temel kurallari bile KURAN DISI gelenekcilikle belirlenen bir ibadet. KURAN DISILIKLAR yüzünde her yil yüzlerce bazan binlerce Müslümanin ölümüne sebep olmaktadir. Geleneksel Fikih Hacci yerine getirme süresinin 3 gün oldugunu söyler. Bakara 197 ye acikca aykiri olan bu idda en ileri rakam ile bes yüz bin kisiyi barindirabilme kapasitesine sahip olan MEKKE kentine üc milyonu askin insanin dolmasina yol acmaktadir. KURAN temel ibadetlerden biri olarak gösterdigi HACCIN Hac aylari diye bilinen 3 ay icinde yapilmasini bildirmektedir.Bunun sebebi aciktir. Ilerki yillarda meydana gelecek izdiham.. Hac aylari Eshuru"l-HAC denen SEVVAL,ZILKADE ve ZILHICCE dir..Bazilari Zilhicce nin son 20 gününü istisna ederler.Bunun da KURANSAL bir dayanagi yoktur.Cünkü Bakara 197 ** Eshur malumat** ifadesini kullanmistir ki en az üc ayi gerekli kilan bir ifadedir.Onlarinda anilan 3 ay oldugunu herkes bilmektedir. Ayrica bir kuransal incelik daha vardir: Sana, doğan Aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah"tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. ( Bakara 189 ) Bu ayet esas alinirsa ayin dönüp dolastigi tüm aylarda Hac yapilabilir. Bakara 189 ile 197 yi birlikte düsünür ve FIKIH usül penceresinden bakarsak söyleyebilecegimiz su olur: Bakara 189 genel bir esbit getiriyor,Bakara 197 bu genel hükmü ( ani her ay hac yapilabilecegi hükmünü ) Tahsis ediyor ( özellestiriyor ) 3 aya indiriyor. Bütün Kuransal gercekler ortada dururken gelenegi VAHIY in önüne gecirerek HACCI üc günlük bir süreye haps edip binlerce insanin ölümüe sebep olup binlercesinin de ( konan kotalar yüzünden ) hac yapamamasina sebep olmak ve dahasi ortaya cikan her facia dan Allah i ve kader i Töhmet altinda birakmak ve de bunu DIN sanmak Büyük bir rezalet SATANISLIK ve CINAYETTIR !.. Din oyuncak degildir !.. Onu oyuncak edenler UTANSIN !.. |
|
||||
![]() belirtirken, yapılan güzellikleride yok saymam.
Fransa’da Müslüman lisesi Fransa’yı laiklik konusunda örnek alıp, Türkiye’deki “laik olmayan laiklik” sisteminin aynen Fransa’da da geçerli olduğunu iddia edenler gene üzülecekler. Geçtiğimiz günlerde Fransa’nın ilk “Müslüman lise”si Lille kentinde gelecek yıldan itibaren eğitime başlayacağını ilan etti. Tam ilk demek belki doğru değil. Yetkili makamlardan önceden izin almaksızın, 2001 Eylül"ünde Paris’in yakın banliyölerinden birinde bir “Müslüman ortaokulu” sessiz sedasız açılmıştı. Bu kez gerekli izinlerin alınıp, açılışını lise ikinci sınıf sınıf seviyesinde başlatacak olan okul, çok daha ciddi bir girişim gibi gözüküyor. Liseyi kuranlar, Aristofanes’in eserlerini çevirip, ortaçağ Avrupası’nın bunları tanımasını sağlayan Endülüs İspanyasının ünlü alimi İbn Rüşd’ün ismini liseye vermişler. Fransa’da Müslüman orta eğitim kurumu ne demek? Diğer okullarla aynı ders müfredatının olduğu, buna haftada dört saat ve zorunlu olmayan Arapça ve Müslüman medeniyeti derslerinin ilave edildiği, yemekhanede “helal” kesim yemek verilen, isteyen kız öğrencilerinin başı örtülü olarak ders görebilecekleri bir okul demek. Okulun tanıtım broşürlerinde iki kızın gülen fotoğrafı var. Birinin başı örtülü, diğerinin açık. Fransa’da özel okul açmak, gerekli koşulları yerine getirdikten sonra serbest. Örneğin özel okulun müdürünün, bundan önce en az beş yıl lise hocası olarak çalışmış olması gerekiyor. Hocalar da asgari niteliklere elbette sahip olmak zorundalar. Genellikle derneklerin kurduğu bu okullar, beş yıl hiçbir kamu yardımı almadan faaliyet gösterdikten sonra, isterlerse devlete müracaat edip, kendilerinin kamu eğitim hizmeti “ortağı” olarak tanınmalarını talep edebiliyorlar. Talepleri kabul edildiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin ücreti dahil olmak üzere, faaliyet giderlerinin bir kısmını karşılıyor. Böyle bir “kamu sözleşmesi” yükümlülüğüne girmek istemeyenler ise, tüm harcamaları kendileri karşılayarak faaliyetlerine devam ediyorlar. Fransa’da öğrencilerin ezici çoğunluğu devlet okullarına gidiyor. Bunun yanında 2 milyon öğrenci de devletle sözleşmeli özel okullarda eğitim görüyor. Bunların % 90’ı katolik okulları. 40.000 öğrenci ise sözleşmesiz okullarda eğitimlerine devam ediyorlar. Özel okulların hepsi değil ama çok büyük çoğunluğu katolik dini cemaat derneklerinin, kilisenin kurduğu okullar. Katolik veya protestan okullarının yanında, 252 yahudi okulu var. Gelecek yıldan itibaren de bir Müslüman lisesi olacak. Böylece, çocuklarını devlet okuluna çeşitli nedenlerle yollamak istemeyen Müslüman ailelerin bir kısmının, bugüne kadar tercih ettikleri katolik okulları yerine, Müslüman okullarına yönelmesi bekleniyor. Müslümanların ilk ve orta eğitim kurumu açma ihtiyacı, Fransa’da 1997’de, on yedi genç kızın başörtüsüyle okula gelmekte ısrar etmesi karşısında okuldan uzaklaştırılmaları ile başladı. Bu kızların okumasını örgütlemeyi üzerine alan Lille Camii, bunların içinden yarısının bakaloryalarını elde etmelerini sağladı. Fransa’da laiklik bekçileri, imtihan salonuna başı açık girmek veya diploma fotoğrafının başı açık çekilmiş olması gibi kurallar getirmeyi akıl edemedikleri için, söz konusu kızlardan biri bu yıl yüksek lisansını bitiriyor. Fransa’da ilk ve orta eğitimde devlet okullarına öğrencilerin başörtüsüyle girmesinin laiklik ilkesine aykırı olduğunu Yargıtay onaylamıştı. Ama özel okullarda laiklik uygulaması, Müslüman kızların baş örtüsüyle, yahudi delikanlıların başlarında kipayla, Hıristiyan çocukların boyunlarında haçla okula gelmelerini yasaklamıyor. Kamu yüksek öğrenim kurumlarında ise öğrencilerin hangi kılıkta okula geleceğine karışmak hukuken mümkün değil. Lille’deki Müslümanların çoğu, kurulan Müslüman lisesinin başarılı olduğunun ölçüsünün, birkaç yıl sonra, Müslüman olmayan ailelerin de çocuklarını bu okula yollamaları olduğunu ifade ediyorlar. Nasıl bazı Müslüman veya dinle ilgisi olmayan aileler çocuklarını Hıristiyan okullarına gönderiyorsa, bunun tersinin de olması, bu okulların dayandığı cemaatlerin kendi içlerine kapanmamasının önemli bir göstergesi. Bu açıdan bakınca, Yahudi okullarının çok daha fazla dışarıya kapalı olduğu görülüyor. Galiba bundan böyle Türk usulü laikçiler Fransa’yı örnek almaktan vazgeçecekler. Malumdur, demokrasi işleri fazla karıştırır, bizim gibi ülkelere pek uymaz! 18 Aralık 2002, Çarşamba |
|
|||
![]() Fakat sen Kandil e DIN diyorsun !..
Hz. Muhammed in Dogum Günü icin yazilan mevlut Kasidesini Ölülerin ardindan Okuyup Onu da rezil ediyorsun.. Din den Kitaptan Irfandan Nasibin yok.. O zaman neden Saklabanlikta israr ediyorsun ß.. |
|
|||
![]() Sosyal alanda toplum ve fert dengesini gözeten İslâmiyet, hem ferdin hem de toplumun haklarını koruyan, toplumsal düzenin yanında bireysel hakların da savunucusu olan ilâhî bir dindir. İslâm birtakım ideolojiler gibi toplumla fert arasında uçurum oluşmasına imkân tanımamış, birini diğerine feda etmemiştir. Hukukta adalet ve eşitlik ilkesini esas almış bütün insanların bunlara her koşulda riayet etmelerini tavsiye etmiştir.
İslâmiyet çalışmayı, ticareti, dürüst yollarla para kazanmayı teşvik etmiş, aldatmayı, yalanı, sömürüyü ve borçluyu ezmeyi ise şiddetle yasaklamıştır. Bilimde araştırmayı ve tecrübeyi teşvik etmiş, hurafelerin, bâtıl inançların ve kâhinliğin şiddetle karşısında yer almıştır. Yönetimde danışmaya ve seçime önem vermiş, idarecileri de halkın hizmetçisi olarak görmüştür. Halkına zulmeden yöneticilere, krallara, sultanlara, diktatörlere lânet okumuş, onları müşfik ve merhametli olmaya çağırmış yönetimde yaşlı, yoksul, kimsesiz ve zayıfların kollanmasını tavsiye etmiştir. İslâmiyet her türlü egoizmi ve ırkçılığı reddetmiş, bu amaçla öldürmeyi ve zulmetmeyi reddetmiş, bir başkasının canına, malına, ailesine, inancına ve özel yaşamına müdahale edilmesini de yasaklamıştır. Müslümanlara, müslüman olmayanların inançlarına da saygı göstermelerini ve kesinlikle bir başkasının inancına kötü söz söylememesini tavsiye etmiş, kimseye de inanç konusunda baskı yapılmamasını öğütlemiştir. İslâmiyet günlük ibadetin temiz olan her yerde yapılabileceğini belirtmiş, bu iş için herhangi bir mekân şartını koşmamıştır. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi belli şekil ve zamanlarda yapılması zorunlu olan ibadetlerde dahi insan vücudunun ve psikolojisinin yapısını göz önünde bulundurmuş, hastalık, bilgisizlik, tehlikelidurum, çocukluk, yaşlılık, unutkanlık vb. durumlarda kimseyi sorumlu tutmamıştır. İslâmiyet inancın kul (insan) ile Tanrı arasındaki bir mesele olduğunu belirtmiş bu konuda olumlu ya da olumsuz dış müdahaleyi yasaklamıştır. Âlimlere büyük önem vermesine rağmen, onlar dahil olmak üzere kimsenin Tanrı adına söz söyleyemeyeceğini ve insanlara dayatma yapamayacağını ifade etmiş, hıristiyanlıkta görüldüğü gibi ruhban sınıfına da (klerikal yapılanma) imkân tanımamıştır. İslâm ibadetlerde dahi insanla Tanrı arasına kimsenin giremeyeceğini belirtmiş, insanlar arasında hiçbir kimsenin bir diğerini cennete ya da cehenneme gönderme yetkisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Din âlimi dahi olsa kimsenin din adına affetme ya da ceza verme durumunda olmadığını söylemiştir. İslâmiyet ibadetlere büyük önem vermekle birlikte insanların bunların eksikliğinden dolayı ümitsizliğe ya da karamsarlığa kapılmalarını da iyi görmemiş bir an önce bu tür insanların kendilerini toparlamalarını tavsiye etmiştir. İslâmiyet çeşitli gerekçelerden dolayı alkol, uyuşturucu ve kumar gibi alışkanlıklara kapılanların da kendilerini bırakıp, dinden uzaklaşmamalarını istemiş, zor olsa bile bu tür alışkanlıkların tedrîcen sona erdirilmesi gerektiğini hatırlatmıştır. İslâmiyet ümitsizliği de yasaklamıştır. Geçmişi ve yaptıkları ne olursa olsun bir insanın Tanrı’ya dönebileceğini ve yaşamın her safhasının da bu iş için güzel bir fırsat olduğunu ifade etmiştir. Görüldüğü gibi İslâmiyet gerek bireysel, gerek toplumsal ve gerekse evrensel açılardan mutluluğun temini yönünde ilkeler ortaya koymuş, niçin var olunduğu ve nereye gidileceğine dair getirmiş olduğu açıklamalarla insanlara bir vizyon sunmuştur. Bu Vizyonu Bir takim adamlara Indirgiyerek gelenegi Vahyin Önüne Gecirip Buna da " ITIKAT " diyenlerin Buna da Rezalet Demeleri Vizyonsuzluklarindan ve Bilgisizliklerinden Dahsi da Körlüklerinden Kaynaklanmaktadir. Her şeye rağmen İslâmiyet bütün sadeleği ve çekiciliği ile insanlığın önünde durmaktadır. Geleneğin ve değişik kültürlerin her türlü olumsuzluğuna rağmen İslâmiyet"in öz kaynakları (Kur"an ve Hz. Peygamber"in dinle ilgili sözleri) bizlere tarihi kaynaklarca ulaştırılmıştır. Görünen o ki geleneğin bizlere sunduğu İslâmla kaynakların bizlere anlattığı İslâm arasında da azımsanmayacak ve küçümsenmeyecek farklılıklar bulunmaktadır. Özünde barış, kardeşlik, erdemlilik, temizlik, insan severlik ve hoşgörü olan İslâm ne yazık ki günümüzde, olduğundan farklı bir şekilde sunulmuştur. Bütün insanlığa hitap ettiği halde özellikle Ortadoğudaki bazı toplumların gelenek ve kültürleriyle özdeşleştirilen İslâm, kendine en fazla ihtiyaç duyulduğu bir asırda kenarda kalmış ve modernitenin ihtiyaç duyduğu manevi boşluğu doldurmasına müsade edilmemiştir. Bilgisiz ve kaba insanlar yüzünden de bazı çevrelerce kendisinden nefret edilen ve uzaklaşılan İslâm dini her türlü hurafeden, paganizmden, fetişizmden, büyücülükten, miskinlikten ve bilim düşmanlığından uzak olduğu halde gerici bir din gibi takdim edilmiş ve karalanmıştır. Geleneğin (özellikle son bir buçuk iki asırdır) bizlere sunduğu İslâm karşısında bazı ateistlerin itirazları da doğrusu anlamsız değildir. Her halükârda onların da insan unsurundan kaynaklanan birtakım olumsuzlukları görmeleri ve dinden uzaklaşmaları ihtimal dahilindedir. Nitekim günümüzde de böyle olaylara sıkça rastlanmaktadır. Ancak bunun sorumlusu ne dindir (İslâmdır), ne yaşamı bizlere bahşeden Tanrı, ne de "Birbirinizi sevin. Sevmedikçe iman etmiş olmazsınız..." diyen Hz. Peygamber"dir. Bunun sorumlusu Tertemiz ISLAM dini anlatildiginda: " BU NE REZALET " diyebilmek Talihsizligini yasayanlardir. |
|
||||
![]() AYŞE ÖNAL
Dünya Vatandaşı Terör El kaidenin savaşçısı da kurbanları da dünya vatandaşlarıdır. Ona etnik veya bölgesel muhalefet örgütü muamelesi yapamazsınız. Yaparsanız kurbanı olursunuz. El Kaide’nin Bildirisi Londra merkezli El Kuds El Arabi gazetesi 17 Kasım 2003 günü İstanbul’da ikinci cehenneme çeyrek kala El Kaide’den bir mektup aldı. Dünyaya yazılan bu mektupta; - Sinagog katliamının El Kaide"nin Ekim 2001"de ABD tarafından Afganistan"da öldürülen komutanı Şehit Ebu Hafız El Masrin’in ismini taşıyan Türkiye şubesince yapıldığı, - Türkiye sinagoglarına İsrail gizli ajanlarının bulunması nedeniyle saldırıldığı, -Dünyanın her yerinde patlayıcı yüklü araçlarla bombalama eylemlerine devam edeceği, -İngiltere, İtalya, Avustralya ve Irak’a asker gönderecek olan Japonya’nın şiddeti, despot başkentlerinin göbeğinde kendi gözleriyle görecekleri, -Bağdat, Riyad, İstanbul, Cerbe, Nasıriye ve Cakarta katliamlarının başlangıç olduğu, - Amerikan istihbarat örgütlerine çevirmenlik yapan Arap tercümanlarla dolup taşan Riyad’ı bombalamakta çok haklı olduğu, -Kamuoyu şiddeti, kendi gözleriyle çağın diktatörünün başkenti Washington"da görünceye değin katliamların sürdürüleceği, -Katliamların Yahudilere ve Amerikalılara karşı verilecek acı darbelerin bir başlangıcı olduğu, -Bin Ladin"in son sesli mesajında ABD"nin içinde ve dışında saldırıların durmayacağı konusundaki uyarıları hala anlamak istemeyenler olduğu, -İstanbul katliamlarının altın fırsat olarak değerlendirilmesi, - Mesajın doğru anlaşılması ve Türkiye’nin, İslam ve Müslümanlara karşı yapılan ittifaktan çekilmesi -Şayet laftan anlamıyorlarsa, ölüm arabalarının bunun üstesinden pekala gelebileceği yazılıydı. Nitekim ertesi gün İstanbul yeniden cehenneme döndü. El Kaide Ne İstiyor? Aynı bildiride El Kaide’nin Washington"dan istediği koşullar - Terörle savaş adı altında İslam ve Müslümanlara karşı açılan savaştan vazgeçilmesi, - Kudüs ve Keşmir dahil bütün İslam topraklarının Yahudi ve Amerikan pisliğinden temizlenmesi -Küba körfezindeki Guatanamo üssünde bulunan tutukluların serbest bırakılması - ABD"de hapis yatan Mısır İslam Cemaatinin manevi lideri Şeyh Ömer Abdurrahman"ın serbest bırakılması olarak sıralanmıştı. Ayrıca bildiriye oldukça küstah bir davette not edilmişti; - El Kaide örgütüne bağlı milisler Mezopotamya topraklarında düşmana karşı sabırla direnen diğer milislerin yardımına koşmak üzere Irak"a çağrılıyorlardı. El Kaide’nin Farkı Nedir? El Kaideyi diğer terör örgütlerinden ayıran en önemli özelliği ilk kez ümmet organizasyonunu inşa etmiş olmasıdır. El Kaidenin kimseyi ikna etmesi gerekmez. İslam dininin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle zaten pek çok Müslüman genç, doğal ikna halindedir. Medeniyetin karşısında Müslüman ülke rejimleri tarafından da aşağılanan yoksul, umutsuz Filistin bölgesel cihatçıları yok. El Kaide’nin bizzat petrol milyarderi Müslüman burjuva küresel cihatçıları var. Örgütün geniş ve doğal bir şubeler zinciri mevcuttur. Gün geçtikçe güçlenmektedir. Çeşitli köklerden gelen İslami şiddet örgütleri muzaffer El Kaide ile homojenleşmektedirler. Hedefi ise devletler kadar yukarda tarif edilen özellikleri taşıyanlardır. El Kaide üyeleri için Yahudileri ve üzerinde haç bulunan herkesi öldürmek dini bir borçtur Irak ve Afganistan"daki Kızılhaç temsilcilerine karşı yapılan katliamlar bu mantığın sonucudur. “Terörist olmayan herkes terörün kurbanıdır.” İstanbul El Kaide bombalarıyla cehenneme döndüğünde Londra’da Başbakan Blair böyle söylüyordu. Oysa El Kaide, terörü kaynağını evrensel bir dinden aldığı için bizzat teröristi de terörün kurbanıdır. E l Kaidenin Düşmanı Kimdir ? Düşman Yahudilerin yönettiği Batı"dır: "Yahudileri baskı altında tuttukları için dünya halklarında bir suçluluk duygusu uyandırmak ve Yahudileri kovuşturmanın herkesçe suç sayılmasını sağlamak için Yahudiler sosyalizmi, komünizmi, demokrasiyi ve insan haklarını icat ettiler." diyen Malezya"nın eski Başbakanı Mahathir İKÖ zirvesinde düşmanın kim olduğunu son derece açık olarak işaret etmiştir. Yahudilerin, Hıristiyanların, Fas, Suudi Arabistan ve Türkiye"de yaşayan "Batılılaşmış" Müslümanların tamamı düşmandır. Türkiye, İslam ile batı medeniyetini buluşturan tek Müslüman ülkedir. Ortadoğu"daki diğer ülkeler için bir modeldir. Sadece bu nedenle Türkiye"nin istikrarsızlaştırılması, El Kaide"nin acil öncelikleri arasındadır. El Kaide’nin Yapısı El Kaidenin bir adı da "Yahudi ve Haçlılarla Mücadele İçin Bütün Dünya İslam Cephesi"dir. Şahadet yani hayatını Allah’a bağışlamak İslam dininin en kutsal mertebesidir. El Kaide’nin çok sayıda müstakbel şehide sahip olması bir yana, dünyanın dört yanında henüz ona ulaşamamış ama her an ulaşabilir müstakbel şehitleri de göz ardı edilmeyecek kadar çoktur. El Kaide"nin yerel koşullara uydurulmuş modeli olarak yapılanmış örgütleri basın eliyle mazur ve mağdur görülmektedir. Böylece Aysbergin altını fark etmek için çarpışma anı beklenmektedir. Yine basın eliyle şiddet yanlısı İslam gruplarına büyük güçlerin, dinsiz veya Batı taraftarı kategoride bulunan Müslüman ülkelerin vurulmasının hak olduğu özendirilmektedir. Böylece İslam şiddeti ümmetin Yahudi ya da Hıristiyan kafirlerden ve kafir rejimlerden kurtarılması gibi çok kutsal bir rehberle dokunulmazlık elde ediyor. Böylece çeşitli adaletsiz sosyo-ekonomik koşullardan doğan ve değişik hedefleri olan İslam’i örgütler gittikçe El Kaideleşerek doğal şubeler haline dönüşmekteler. Başlangıçta Yahudi karşıtı İslam şiddeti giderek Müslüman olmayan her şeye düşman bir hale dönüşüyor. Batıya düşmanlık Avrupa ve Amerika"daki demokrasi içinde kök salmış İslami grupların da ortak dili haline geliyor. İşin en ilginç yanı bütün radikaller demokrasinin dayanıklı batı geleneği özgürlüklerinde kök salıyorlar. Küresel mücahitler İslam dünyasının ümmetsel olarak yarattığı aşağılık duygusuna yol açan yenilginin direnişçileri.. Televizyonun Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Irak, Filistin haberleri onları küresel din savaşına davet ediyor. El Kaide ile ilişkili ancak hedef belirleme ayrıcalığı olan diğer İslami şiddet örgütleri ise daha da ürkütücü. Orta Doğu sınırlarından çok daha geniş bir şiddet coğrafyasında yerleşikler. Türk kamuoyunun hiç ilgilenmediği ve bugüne kadar en fazla şehit vermiş olan Harkat El Cihad El İslami örgütü Pakistan, Keşmir, Özbekistan, Tacikistan ve özerk Sincan bölgesinde eylem yürütüyor. El Kaide İslam dininin en katı kurallarını benimseyen ve İslam’ın düşmanlarına karşı cihada hazır herkesi bağrına basmaktadır. Müstakbel adaylar minik örgütlenmelerle Amerika, İsrail ve Batı dünyasıyla özdeşleştirdikleri herhangi bir simgeye inanç özgürlüğü içinde saldırabilirler ve kutsanırlar. Eylemlerinde kimlerin öldüğüne ise aldırılmaz. Bu nedenle Bush’la Blair’in daha çok Müslümanların öldüğünü vurgulamaları öfkeyi bilemekten başka bir işe yaramıyor. Mümin katillerin, kurbanlarını seçerken din ayrımı yapmıyor olması küresel bir din savaşı ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini örtmüyor. En hatalı öngörülerden biri Irak işgalinin olmaması halinde El Kaidenin kuzu kuzu oturacağını tahmin ediyor olmaktır. Bu yorum, hiçbir şekilde Irak işgaline taraftar olunduğu şeklinde bir kötü niyet ile algılanmamalıdır. Ancak şunu kabul etmeliyiz ki, özgürleştirilmiş Irak, cihatçılar için eğitim sahası oldu. Irak kaosu İslam’ı şiddet için Afganistan işlevi görmeye başlamıştır. 1991 de tam da bu korku nedeniyle ABD Irak sınırından dönmüştü. Yoksul ve dışlanmış bir Türkiye sınır komşusu Müslüman şiddet hareketinin pençesine düşmek gibi bir kabusla karşı karşıyadır. Küresel felaketin ülkede deki boyutları o zaman anlaşılacaktır. Kuşkusuz çok geç kalınmış olacaktır. Tıpkı El Kaide katliamlarının müsebbibi olarak örtülü biçimde batı ülkelerinin suçlanması ancak El Kaide’yi palazlandırıp beslediği gibi .. Bu bilgi kirlenmelerinin kamuoyu bilincinde ne kadar büyük bir bilinç kirlenmesi yaratacağı hiç hesaplanmıyor. Sinagoglarda kullanılan patlayıcı maddenin şimdiye dek ne Türkiye"deki radikal İslamcılar, ne de Kürt savaşçılar tarafından kullanılmamış olduğunu açıklaması yetmiyor. Unutulan bilgi bu bombaların Irak’taki BM binasına konulan bombayla aynı olmasıdır. Aslında küresel din terörünün hedefi İslam’a uygun bir ümmet kavramından beslendiği için çok coğrafi bir temeli var. Mümin terör yozlaşmış ya da Müslüman birliği kavramına ihanet edebileceği düşünülen ülkelere daha öfkelidir. Barıştan veya insan haklarından söz etmek El Kaide için sadece zayıflıktır. İntihar bombacılarının İslam dinine uygun yaptıkları tek şey, eylemlerini ulusal sınırlara, ortak geçmişe değil mümin ümmete refere etmeleridir. Bu nedenle hiçbir ülke bu küresel şiddet hedefine Türkiye"den daha denk düşmüyor. Türkiye"nin hedef seçilmiş olması, El Kaide"nin Batı"yla savaştığı kadar İslam"la da savaştığının göstergesidir" diyen yazar Robert Fisk çok yanılıyor. El Kaide İslam’ın demokrasi ile anlaşacağını işaret ettiği ülkelere saldırıyor. Bunu doğru tanımlamazsak çareyi de doğru bulamayız. İslam’ın Ankara ile kan davası vardır ve bunu ılımlı İslamcı hükümetin meydan okuyarak önleyeceğini ummak cehalettir. 24 Kasım 2003, Pazartesi |