| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() ebu said el hudrî anlatıyor:
- "peygamberle birlikte benû mustalık gazası"na çıktık. ve arap tutsaklarından tutsaklar elde ettik. o sırada kadınlar iştahımızı çekti. bekarlık çok güç gelmişti bize o günlerde. ve azil yapmak istedik. istiyorduk azil yapmayı. ancak, "peygamber aramızdayken ona sormadan nasıl azil yapacağız?" dedik ve gidip peygambere sorduk. peygamber de azil yapmamakta sizin için bir sakınca yoktur. (yapabilirsiniz de. yapmaya bilirsiniz de.) ama bilin ki, kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir." (bkz. buhari, e"s-sahih, kitabu"l-itk/13; tecrîd, hadis no: 1596; müslim, e"s-sahih, kitabu"n-nikâh/127, hadis no: 1438; ebu davud, sünen, kitabu"n- nikâh/49, hadis no: 2170.) kimileri, "azl"in ne demek öldüğünü bilmedikleri için bu hadisin anlamını tam olarak anlamamışlardır. "azl" (azil), cinsel ilişki sırasında, erkeğin, meniyi, kadının cinsel organına boşaltmadan çekmesidir. yani, meniyi kadınlık organının dışına boşaltmak. hadiste anlatılanın özeti şu: müslümanlar, ellerindeki "tutsak kadınlar"la cinsel ilişkide bulunmak istiyorlardı. ama bir sorunları vardı: ya çocukları olursa? ilişki kuracakları bu kadınlardan çocuk olsun istemiyorlardı. tecrit "mütercim"i kamil miras, bu istememeyi, şöyle açıklıyor: "bu suretle (yani meniyi dışa boşaltmak biçiminde) esir kadınlara yaklaşmak istemeleri (şu yüzdendir): yüklü (gebe) veya evlat anası kadınlar satılamazdı. halbuki gazilerin paraya ihtiyaçları bulunduğundan satmak istiyorlardı." (bkz. diyanet yayınlarından tecrid, 1596 numaralı hadis, not: 1.) kısacası: tutsak kadınların ırzına geçebilirlerdi "gaziler". ama bu işi yaptıktan sonra da "çocuk sorunuyla" karşılaşmak isteniyorlardı. çünkü gerektiğinde bu tutsak kadınları satabilirlerdi. buna bir engel çıkmamalıydı. "azl"i bunun için istemiş ve "peygamber"e danışmışlardı. peygamber de temelde bu kadınların ırzlarına geçilmesinde bir sakınca görmüyordu, buna izin veriyordu. "azl"e gelince. bunda da bir sakınca bulunmadığını dolaylı olarak belirtiyordu. muhammed"in "marya" ile hafsa"nın yatağında yakalanması: gün, muhammed" in karılarından hafsa" nın günüydü. o gün muhammed, hafsa" yla cinsel ilişkide bulunmak üzere kalkıp gider. hafsa" nın odasına varır. ama hafsa" yı bulamaz. tam o sırada da, bir zamanlar mısır mukavkısı" nın kendisine armağan ettği cariyelerden marya ortaya çıkmıştır. o anda muhammed, cinsel ilişki için tam hazırlıklıdır. cariye"yi tutup yatırır hafsa" nın yatağına, ve işini görmeye başlar. muhammed"in cariyesi ile yatması doğal. kuran da, karılarının dışında cariyeleriyle de yatmasına olanak veriyor (bkz: ahzab suresi, ayet 50,52) işin bu noktası olağan olmasına olağan. ne var ki, cariyeyi özgür (hurre) olan bir kadının, üstelik ömer kızı hafsa"nın yatağında koynuna alıyor. işte bu olağan değil. terslik bu ya, o sırada, hafsa da çıkagelmiştir. muhammed" in marya (mariye) ile ilişkisini görür. bir süre kendine egemen olup kapıda bekler. muhammed işini bitirmiştir. hafsa tepkisini gösterir: "tanrı elçisi! sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. öyle bir şey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!" muhammed ne desin? sonra, muhammed" ile hafsa arasında şu konuşma geçer: muhammed: "vallahi billahi marya ile bir daha yatmayacağım!" "hafsa! marya" yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun? "evet!" muhammed hemen ant içmiştir: "hafsa! aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?" "tamam!" ne ki, hafsa bu durumu aişe"ye anlatır.(bkz: taberi, camiu"l-beyan,28/102) kimi aktarmaya göre de muhammed"in hafsa ile yakalanması, aişe"nin gününde olmuştur. hafsa bunu öğrenmiştir. muhammed, ondan bunu durumu kimseye söylememesini istemiş, bunu isterken de "marya"yı kendime haram ettim. sana bir müjdem var. ebubekir"le ömer, benden sonra, ümmetin işlerini ele alacaklar (halife olacaklar)." ama, hafsa, olayı aişe"ye anlatır. (bkz: f.razi,30/41,43) muhammed"in, marya"yı kendisine haram etmesi, yani bu cariyeyle bir daha yatmayacağına antiçmesi üzerine yeni ayetler gelir: "ey peygamber! karılarını hoşnut edeceksin diye, tanrı"nın sana helal kılmış olanı kendine neden haram yaparsın? tanrı bağışlayan ve acıyandır."(bkz. tahrim suresi, ayet:1. bu ayetin, anlatılan marya olayı nedeniyle geldiğine ilişkin hadisler ve yorumlar için aynı tefsirlere bkz.) bu ayetin ve bunu izleyen 4 ayetin "iniş nedeni" olarak, bir "bal şerbeti öyküsü"nü içeren aktarmalar da var. ama her zaman islam"ın açıklarını kapatma çabaları gösteren muhammed ali subuni bile, ayetlerin, "marya (mariye) olayı" nedeniyle geldiğini anlatan hadisin açıklamasının daha doğru olduğunu savunur. (bkz: muhammed ali sabuni, safvetu"t-tefasir,3/406-407) başka islamcılarsa, islam"ın durumunu kurtarmak amacıyla, buradaki ayetleri "marya olayı"na değil, "bal şerbeti" öyküsünü içeren hadise bağlamayı daha uygun bulurlar. kuşkusuz, zorlamalarla. muhammed, marya ile yatmayı sürdürmüştü. ondan bir oğlu olmuştu: ibrahim. bu oğlan epeyce büyüdükten sonra ölmüştür. muhammed"in "şehvet"inin zeyneb"le daha doyurucu bir karşılık bulması: bir hadise göre: muhammed nerede ilgisini çeken güzel,bir kadın görse, hemen eve gider; zeyneb"le yatardı. böylece şehvetini giderirdi. câbir lbn abdullah anlatıyor: - "peygamber bir kadın gördü; hemen zeyneb"e gitti. ki zeyneb o sırada bir derisini ovup işliyordu. peygamber hemen cinsel ihtiyac"ını gördü. sonra arkadaşlarının yanına çıktı. ve şöyle konuştu: - kadın, şeytan biçiminde çıkar karşıya. ve yine şeytan biçiminde dönüp gider. bu nedenle sizden herhangi biriniz bir kadın gördü mü, hemen karısına gidip onunla yatsın. çünkü bu (cinsel ilişki), o kişinin içindekini (kabaran şehvetini) söndürür." (bkz. müslim, e"s- sahih, kitabu"n-nikâh/9-10, hadis no: 1403; ebu davud, sünen, kita- bu"n-nikâh/44, hadis no: 2151; tirmizî, sünen, kitab"r-rıdâ"/9, hadis no: 1158.) bu hadiste açıkça ortaya çıkan şu: - muhammed, karılarının dışında da bir kadına "şehvetle" bakıyordu. ve ilgisini çeken bir kadın gördüğünde "şehvete geliyor"du. bu kimi ayetlerle de dile getiriliyor. örneğin ahzab suresinin 52. ayetinde, karı almasına sınır getirilirken "(başka kadınların) güzellikleri seni imrendirse bile..." deniyor. aynı hadise yer veren gazalî de, "şehvet"in önemini ve cinsel ilişkide bulunup rahatlamanın sağladığı yararı uzun uzun anlatıyor; bu arada da, muhammed"in şehvetine ve gereksinimini nasıl karşıladığına geniş yer veriyor. (bkz: gazali, lhya-u ulûmiddin, arapça, 2/27-29.) - muhammed için "kadın", erkeği her zaman baştan çıkaran bir "şehvet kabartan"dı. - muhammed gözünde "kadın", her zaman "şeytan" görünümündeydi. (muhammed"in "kadın"ı şeytan görmesine ve genel olarak "kadın"a bakışına ilişkin örnekleriyle geniş bilgi için, prof.br. ilhan ar- sel"in "şeriat ve kadın" adlı, son derece değerli kitabına bkz.) - çıkan bir başka sonuç da şu: muhammed"e göre, bir kadın, cinsel ilişki kurmak isteyen kocasına karşı koyamaz, karşı koymamalıdır. muhammed"in bunu işleyen, öğütleyen, buyuran pekçok hadisi vardır. bunlardan iki örneği bıırada görelim: - "bir adam karısını yatağına (cinsel ilişki için) çağırsa da, kadın yanaşmasa, o sırada cinsel ilişkide bulunmazsa ve bu yüzdcn kocası geceyi öfkeli-sinirli olarak geçirse, melekler o kadına, sabaha değin lanet ederler." (bkz. buhâr"i, e"s-sahih, kitabu bed"il"halk/7; tecrîd, hadis no: 1337; müslim, e"s-sahih, kitabu"n-nikâh/120-122, hadis no: 1436; ebu dâvûd, sünen, kitabu"n-nikâh/42, hadis no: 2141.) - "bir adam karısını cinsel ihtiyacını gidermek için çağırdığı zaman, kadın hemen o çağrıya uymalıdır. kadın, tandırda (fırında, ocakta) o anda iş görüyor olsa bile..." (bkz. tirmizi, sünen, kitabu"r-rıdâ/ 10, hadis no: 1160.) asıl konumuza gelelim: muhammed"in, gördüğü yabancı kadının şehvet çekiciliği karşısında kalır kalmaz eve koşması ve cinsel ilişkide bulunmak için zey- neb"i seçmesi ilginçtir. muhammed"in zeyneb"i de karıları arasına katmasının öyküsü: zeyneb bint cahş, muhammed"in oğulluğu zeyd"in karısıdır. zeyd"i muhammed kcndisine "oğul" edindiği için herkes ondan "muhammed"in oğlu (zeyd ibn muhammed)" diye sözeder. muhammed bir gün, zeyd"i görmek için onun evine gider. zeyd"i bulamaz, zeyd"in karısı zenneb"le karşılaşır. birden tutulur zeyneb"e. bir kadına muhammed"in ilgi duyması, o kadının başka erkeğe -bu erkek kocası da olsa- uygun olmaktan çıkması ve dolayısıyla muhammed"in olması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. bu nedenle zeyd durumu ögrenir öğrenmez muhammed"e gidip konuşur: karımdan ayrılmak istiyorum. neden? seni kuşkuya düşürecek bir şey mi yaptı? vallahi hayır. beni kuşkuya düşürecek hiçbir şeyi olmadı. onun iyilikten başka birşeyini görmedim. - öyleyse karını bırakma, tanrı"dan kork! muhammed "karını bırakma" derken, gerçekte sevdigi zeyneb"in boşanmasını istiyordu. istiyordu ki zeyd onu boşasın da kendisi alsın. ama bu isteğini ve sevgisini içinde gizliyordu. işte bunun üzerine, ahzab suresinin 37. ayeti gelir. (bkz: taberi, camiu"l-beyân, 22/10-ii.) "tabakatu ibn sa"d"da daha geniş olarak yer alan bu aktarmayı, doğubilimciler ele alıp eleştiri konusu yapıyorlar diye, gerçekleri örtme ya da ters yüz etme pahasına da olsa islam"ı kurtarma çabasına girişmiş görünenler "iftira" diye niteliyorlar. bu öykü, yüzyıllar boyu "hadis" kitaplarında ve tefsirlerde yer alagelmiş olduğu halde. şimdi ayete bakalım. ayetin anlamı şöyle: (çeviri, diyânet"in,) "ey muhammed! allahı"n nimet vcrdiği ve seninde nimetlendirdiğin kimseye: "eşini bırakma, allah"tan sakın!" diyor; allah"ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. insanlardan çekiniyordun. oysa allah"tan çekinmen daha uygundu. sonunda zeyd, eşiyle ilgisini kesti- ğinde onu seninle evlendirdik. ki, evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda mü"minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. allah"ın buyruğu yerine gelecektir." (ahzâb, ayet: 37.) bu ayette anlatılanlar: 1- muhammed, zeyd"e "karısını boşamamasını" söylerken içinde bir şey saklıyordu. bunu da sonradan tanrı açıga çıkaracaktı. muhammet"in içinde sakladığı neydi? yukarıdaki öyküye göre, bu sorunun iki karşılığı olabilir: -muhammed"in içinde sakladığı şey, zeyneb"e olan aşkıyla birlikte, zeyd"in onu boşaması ve kendisini almasına olanak sağlamasını istemesiydi. yukarıdaki öyküyü "uydurma ve iftira" diye niteleyenlerse; mu- hammed"in içinde sakladığı ayette bildirilen şey için şu karşılığı veriyorlar: onun sakladıgı şey, yalnızca, zeyd"in karısının boşanması ve onunla kendisinin evlenmesi isteğiydi. oysa bunlar hep içiçe şeyler.çünkü muhammed zeyneb"e tutulmuşsa, kocasının onu boşamasını vc kendisinin almasını istemesi doğaldı. bu yoldaki isteğini gizlemesiyle aşkını da gizlemiş oluyordu. 2- muhammed"in içindekini gizlemesine, insanlardan korkup çekinmesine yol açıyordu. peki bu korkuya, çekinmeye yol açan neydi? yani muhammed, içindekini açığa vurduğu zaman insanların ne yapacaklarını düşünüyordu ki, onun korkusunu taşıyordu? bu soruya şu karşılık veriliyor: muhammed, oğulluğunun karısını almaya kalkıyor diye dedikodu yapılmasından çekiniyordu. çünkü gelenek, böyle bir duruma elverişli değildi. oğulluğun karısıyla evlenmek çirkin karşılanırdı. (bkz. muhammed ali sabuni, safvetu"t-tefasir, 2/527-528 ve öteki tefsirler.) öyküye göre şu karşılık da verilebilir: muhammed, hem zeyd"den, hem de öteki insanlardan çekiniyordu. başkasının, üstelik de "oğulluğu"nun karısına göz koyduğu için... bir süre bu nedenle durumu açığa vurmamıştı. ama sonra, "ayetin gelişi" sorunu çözmüştü. 3 - muhammed"in, oğulluğundan boşanan zeyneb"i alması bu yönde herkese bir kapı açmasına yöneliktir. ayette ileri sürülen gerekçe bu. yani, herkes oğulluğunun boşanan karısıyla rahat evlenebilsin diye muhammed"in zeyneb"le evlendirildiğini açıklıyor. " bu açıklama karşısında da bir soru beliriyor: - bu evlilik olmadan da soruna çözüm getirilemez miydi? örneğin, bir ayetle, herkese böyle bir yola gitmenin "helal" olduğu bildirilirdi; sorun kalmazdı. neden bu çözüm yolu seçilmedi de, ille de muhammed"in zeyneb"le evlendirilmesi gerekli görüldü? . bu sorunun karşılığı yok. muhammed ve güzel safiyye: yıl: 628. diyanet yayınlarından "tecrid"in "mütercim"i kamil miras"ın anlatımıyla "güzel bir vahanın ortasında kurulmuş olan hayber kasabası"nın görülebilen "en nefis hurmalıkları"ndan yüzlercesi muhammed"in buyruğuyla kesilmişti. "tanrı"nın buyruğudur" diye. her zaman olduğu gibi... işte kur"an ayeti: (çev. diyanet"in) -"inkârcı kitap ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız allah"ın izniyledir. allah, yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır" (haşr suresi, ayet: 5.) bu ayet, muhammed"in benû nadir"in hurmalıklarını yaktırmasına yöneltilen eleştirilere cevaptır. (bkz. buhari, e"s-sahih, kitabu"l-cihad / 154; müslim, e"s-sahih, kitabu"l-cihad /10; h. no: 1746; ebu davud, sünen, kitabu"l-cihad /91, h. no: 2615.) "hurma soykınmı"yla birlikte "insan soykırımı" da yapılmıştı. özellikle yahudilerin yerleşim bölgelerinde. bunlardan biri de "hay- ber"de gerçekleştiriliyordu. . hayberin birçok "kale"si vardı. bir buçuk aya yakın bir süre içinde, yahudilerin kendi içlerinden gelip muhammed"dcn güvence alan kimi hainlerinin yardimıyla "kale"ler bir bir düştü ve müslümanlar kazanmış oldular. kuran"ın tevrat"tan aktarılan "tann"sı "israilo- gulları"nı, yani yahudi toplumunu, "tüm toplumlardan üstün yaptığını" duyuruyor. (bkz. bakara, ayet: 47, 122; a"raf, ayet: 140.) ama "hayber savaşı"nda yahudilere yardım etmemişti. "ganimet"ler, tutsaklar. bunlar içinde de kadın ve çocuklar. ağlaşmalar, sızlanmalar... ve bu arada, yakınlarıyla birlikte tutsak düşmüş olan safiyye. güzeller içinde bir başka güzel. ne var ki acılar içinde... yakınlarından kiminin kellesi gitmiş bu savaşta. kimi de işkence altında... babası, kafası kesilenler arasında, kocası ve kocasının kardeşi sorgulanıyor, işkence görüyor. bir süre sonra ölürüleceklerdir. |
|
|||
![]() safiyye"nin ailesinden kişiler işkenceyle öldürülüyor:
leoni caetani, "muhammed, ihtimal ki güzel safiyye"ye göz koymuş olduğu, zevcinden (kocasından) kurtulmak istediği için kinane / ibn rebia / ibn ebi"l-hukayk"ı celbetti; ebi"l-hukayk ailesinin meşhur mücevheratını teslim etmesini istedi..." dedikten sonra birtakım bilgiler aktarıyor. bu bilgilere göre, gerek kinane, gerekse kardeşi hazinenin yerini söylemiyorlar. ama hazinenin bir kesimi sonradan bulunuyor. ne var ki, muhammed tümünü elde etme kararında. başlıyor işkence ettirneye. bu kinane, safıyye"nin kısa bir süre önce evlendiği kocasıdır. bir süre sonra muhammed"in koynuna sokulacak olan safiyye"nin kocası... caetani aktardığı bilgiler arasında şunlan da yazıyor: - "kinane"ye, hazinenin bir kısmını başka bir yere saklamış olup olmadığını söyletmek için müthiş işkenceler yapıldı. zübeyr ibnü"l- avvâm (sağlıklarındayken cennetlik olduklan bildirilmiş on kişiden biri), peygamberin emirlerini bizzat tatbik elti. zavallının ağzından bir şey alamayınca, yanan odunlarla göğsünü deldi. ölecek durumdayken muhammed lbn mesleme"ye teslim etti. o da biraderi mahmud"un intikamını almak için kinane"nin ızdırabına nihayet verdi, onu öldürdü. kinane"nin kardeşine de pek zalimane işkenceler yapıldı. (...) iki bedbaht yahudi terk-i hayat eder etmez, muhammed kadınları celbettirdi..." (bkz. leoni caetani, islam tarihçe. hüseyin cahid yalçın, istanbul, 1925, 5 / 123-124.) caetani"nin bu yazdıkları kimi islami kaynaklara da dayanıyor. bununla birlikte ne ölçüde doğru, ya da doğru olanların ne kadarını içine alıyor? kesin birşey söylenemez kuşkusuz. ama şurası, islam dünyasında en sağlam kabul edilen kaynaklarda da yer alıyor ki; safiyye, hayber savaşı"nda ve sonucunda aile üyelerini yitirmişti. babasını, kocasını, kocasının kardeşini... (karşılaştırmalar ve geniş bilgi için prof. dr. ilhan arsel"in şeriat ve kadın adlı kitabına başvurmayı öneririm.) müslümanların elinde katledilmişti safiyye"nin aile üyeleri. muhammed"in buyruğuyla... ama şimdi bu safiyye, aynı muhammed"in karısı yapılacak ve yolda da koynuna sokulacak. muhammed, safiyye"yi dıhye"nin elinden alıyor: "hadis"!erden aldıgımız bilgiye göre: savaş sonrasında, dıhyetü"l-kelbı adındaki delikanlı arap, muhhamed"e gelir; tutsal: kadınlardan birini kendisine alması için ondan izin ister. muhammed de, hadisi çeviren kamil miras"ın çevirisiyle: "haydi git de bir câriye al!" diye karşılık verir. ne var ki dıhye gidip safiyye"yi alır. bunu gören bir başka arap hemen koşup muhammed"e haber verir. safiyye"nin dıhye"ye değil; "peygamber"e uygun olacagını söyler. muhammed"de dıhye"yi çağırtır; "başka bir cariyeyi" almasını söyler. dıhye"ye verilen "cariye", safiyye"nin kocasının kızkardeşidir. muhammed, kendisine "karı" olmanın karşılığında safiyye"yi "azâd" eder. yani, "âzâd etmiş olma"yı, evlilikte verilmesi gereken "mehir" sayar. yola çıkıldığında, bir yandan da "zifaf" düşünülmektedir. ümmiü süleym, safiyye"yi hazırlar. ve gece olunca da muhammed"in koynuna koyar." (başta buhari, en sağlam hadis kiıaplarında da yer alan bu hadisi, kamil miras"ın çeviri ve "izah"ını da görmek için bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrîd-i sarih tercemesi, ankara, 1985, diyanet yayınlarından, 2/299-310.) safiyye"yi muhammed neden almıştı ? bu soruya karşılık olarak ileri sürülenin özeli şu: -safiyye, soylu bir aileden geliyordu. babası benû nadîr kabilesinin başı, kocası da yine çok ileri gelenlerden biriydi. bu nedcnle onu, sıradan bir kimseye vermek uygun olmazdı. yahudiler için bu, bir utanç konusu olurdu. en iyisi "peygamber"e kan yapmaktı. bu yola gidildi. diyanet yayınları arasında yer alan sahih-i buhari muhtasarı tecrid-i sarih tercemesinde, 1612. hadisin "izah"ında kamil miras şöyle diyor: - " hazreti safiyye, huyay ibn ahtab"ın kızıdır. beni nadır ve beni kurayza"nın en şerefli bir ailesine mcnsuptu. hayber yahudileri"nin reisi kinane ibn rabi ile yeni evlenmişti. her iki cihetle asaleti vardı. (...) hayber reisinin gelini (karısı) ve beni nadır"ın en şerefli bir aile kızı olan safiyye"nin dıhye"ye verilmesi, yahudiler için pek ziyade âr"ı ve hacaleti (utanca) mucip olacağı be- yaniyle itiraz edildi. resûlu ekrem (peygamber) de dıhye"den istirdad (geri alıp) ve azâd edcrek nikâhla kadınları arasına ithal etti." bu gerekçede mantık var mı? gerekçe bu olunca, şu sorular sorulabilir: - o "soylu", o ,"şerefli" denenlcr hep kılıçtan geçirilmemiş miydi? geriye ne kalmıştı ki onlar için "âr (utanç)" söiz konusu olsun? "şerefi" olduklarından sözedilen "beni kurayza"ya, o "resûlu ekrem"in (muhammed"in) arkadaşlarına uygulattırdığı korkunçluklar, işkence ve soykırım, benzeri ancak tarihin en ilkel dönemlerinin en ilkel insanlarında görülebilir türdendi. bütün bunlar, islam"ın kendi kaynaklarından belgelerle sergilenebilir. ama yeri burası değil. burada, muhammed"in "şehvet"i nedeniyle safiyye"den söz etmektir konu. ama yine de, prof. dr. ilhan arsel"in satırlarından bir kesimini buraya aktarmanın iyi olacağını düşünüyorum: " safiyye"nin muhammed"e verilmesinin, yahudilerin gönlünü ka- zanmakla ya da onların düşmanlık ve kinlerini yumuşatmakla da hiç ama hiç ilgisi yoktur. çünkü hayber seferi, hicretin 7. yılına rastlar. oysa muhammed, daha hicretin ikinci yılından itibaren yahudilere karşı düşmanlık siyasetine başlamış ve onları imha planlan hazırlamiştır. hayber seferine giriştigi tarihlerde, artık yahudilerin kökünü iyice kazıma safhasındaydı. benû kaynuka, benu kurayza ve benû nadîr gibi, medine"nin en ünlü yahudilerini temizlemiş ve sıra hayber yahudilerine gelmişti..." (arsel, bunu, "şeriat ve kadın"ın savun- ması için yazmış, ama yayımlanmamıştır. t.d.) - muhammed safiyye"yi dıhye"nin elinden alınca, bu kadının "kocasının kızkardeşi"ni vermişti ona. aynı aileden olduğuna göre onun da "asalet"i vardı. dıhye"ye o nasıl verilebilmişti? o zaman "âr" olacağı düşünülmemiş miydi? - hepsi bir yana da; muhammed, en yakınlarını, sevdiklerini öldürttüğü bir kadını safiyye"yi o acılı gününde koynuna nasıl alabilmişti? onunla nasıl sevişebilmişti? bunun "cevabı" verilebilir mi? safiyye o sırada, daha "körpe" denecek yaştayken muhammed, 57 yaşındaydı. muhammed" in "şehvet"ini ve "tanrısının" bu "şehvet"e büyük önem verip kolaylıklar gösterdiğini anlatmak için, karılarını-cariyelerini tümüyle ve öyküleriyle sıralayıp anlatmaya gerek yok. konu, bu kadar örnekle de anlaşılmıştır. amaç, bir gerçeği açığa çıkarmak. ve gün ışığına çıkarılacak bu tür gerçeklerle, insanlığın önündeki "tabuların" yıkılmasında yararlı olabilecek bir katkı sağlamak. daha ışıklı, daha güzel, daha özgür bir dünya için... muhammed" de neden çok kadın vardı? islamcılara bakarsanız şöyle açıklanabilir: - "peygamber", kimi kadınlara "acımıştı" da o nedenle almıştı onları. önce bunun hiç olamayacağını, gerçeklerle hiçbir biçimde bağdaşmadığını belirtelim. yoksul, çaresiz kadın mı toplamıştı muhammed? hangisi bu durumdaydı? o çağda, o yörelerde sayılamayacak kadar yoksul, çaresiz kadın vardı. muhammed onların hangi birini alacaktı? bu amaca yönelseydi başa çıkabilir miydi? sonra "yoksul"un "çaresiz"in sorunu çözme yolu; onunla muhammed" in evlenmesi miydi? -"peygamber", kimileriyle de "siyasi sebeplerle" evlenmişti. bunu diyen islâmcılara şunu sormak gerekir: muhammed bir "peygamber" idiyse, böyle "siyasi sebepler"e neden gerek duyuyordu? "tanrısının" yardımı yeterli değil miydi? bu yardım yeterli değil miydi de, bir sürü kadın topladı? hem de bir kesimi genç, körpe... ve bu kadınları kimseyle evlenmeleri mümkün olmayan birer "ebedî dul" olarak bıraktı kendisinden sonra. bu kadınlar ondan sonra kimseyle evlenmemeye hükümlüydüler. çünkü, hepsi de "müminlerin anaları" olarak kur"an"a geçirilmişti. (bkz. ahzab, ayet: 6.) bunlardan kimi, âişe, cüveyriyye gibi 18-19 yaşında "dul" kalmışlardı. "çocuk yaşta dullar". ileri sürülen "siyasi sebepler" bunu da mı gerektirmişti? muhammed"in çok karı ve cariye almasında, o dönemlerde, araplarda geçerli olan neydiyse oydu etken: cinsel istek ve onun gereği. en azından, başta bu geliyordu. "bir taşla birkaç kuş vurmalar" da oluyordu kuşkusuz. ama temel etkeni gözden kaçırmamak gerekir. islamcılar, "peygamberimiz nefsani arzularına göre davranmıyordu, hanımları da nefsani arzularla alınmamıştı" diye dursunlar; ayetler, hadisler ve de gerçekler ortada. muhammed, cinsel ilişkilere ne kadar zaman ayırıyordu? o dönem araplannda "şehvet", "erkeklik gücü" en başta gelen bir özellikti. bunu gazali, ihyâu ulumiddin adlı ünlü kitabının "kitabu adabi"n nikâh" bölümünde uzun uzun anlatır. bir dolu örnek verir, ali"nin oğlu hasan"ın bir alışta "dört karı birden" aldığını, sonra çok geçmeden bunları boşayıp yenilerini aldığını, muhammed"e bu torunu anlatıldığında muhammed"in: "o, yaratılışta da huyda da bana benziyor!" dediini, bu oğlanın, 200 kadar karı elden geçirdiğini anlatan bir hadise, muhammed"in, "dünyanızdan bana üç şey sevdirildi" dedikten sonra bunlardan birinin de "kadın" oldugunu dile getiren bir başka hadisine ve daha nice hadislere, öykülere yer veriyor. (bkz: gazali, ihya- u ulûmiddin, arapça, 28-29 ve öt.) gazalî, felâk suresinin (diyanet"in çevirisiyle ![]() kalkmış olan zekerin (erkeklik organının) bu duruma geldiği zamanki bastırmasının şerrinden de tanrı ya sığınırım, de!" anlamının verilebileceğini, bu anlamı ibn abbas"ın verdigini; ünlü gizemci cüneyd-i bağdadi"nin (ölm. 910.) "yemeye, içmeye ne denli gereksinim duyuyorsam, cinsel ilişkiye de o denli gereksinim duyuyorum!" dediğini aktarıyor ve verdiği örneklerle "insanın rahatlaması için şehvetinin gereğini yerine getirmesinin önemini" anlatmaya çalıştığını belirtiyor. (bkz: aynı kitap, s. 27.) muhammed"in çok karı alışına, kadınlara yönelişine de bu açıdan bakmak gerçekçi bir yaklaşım olur. hadislere baktığımız zaman, muhammed"in "cinsel ilişki"ye ayırdığı zamanın, şaşılacak boyutlarda olduğunu görüyoruz. işte bir hadis, en"es anlatıyor: - "peygamber, 9 ya da 11 karısı varken, gecenin ya da gündüzün belli saatinde tümünü dolaşıyor ve hepsiyle cinsel ilişkide bulunuyordu." enes"e soruluyor: - "iyi ama, peygamber buna güç yetirebiliyor muydu?" enes karşılık veriyor: - "evet. biz aramızda, peygambere 30 erkek gücil (şehveti) verildiğini konuşurduk." bu hadis buhari"nin e"s-sahih"inde de yer alıyor. (diyanet"in bir yayınında görmek için bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrid-i sarih tercemesi, hadis no: 192.) başka hadislerde de "peygamberin 40 erkeğinki kadar şehvetinin olduğu" belirtilir. bunda bir abartma olduğu açık. müslümanlar, "peygamber"in "şehvet"ini de "mucizeli" olarak göstermek istemişlerdir. muhammed"in "şehvet"i, ister sıradan, ister "farklı" olsun"ayet"ler ve "hadis"ler yönünden bakıldığında görülür ki "tanrı"sı katında ayrıcalıklı. âişe"nin sözünde bu ayrıcalık, en çarpıcı biçimde dile geliyor: "bakıyorum da senin efendi tanrı"n (rabb), senin şeyinin keyfi (hevâ) için koşuyor yalnızca!" turan dursun (hemingway, 05.11.2003 12:03) c/p yapmayı öğrenen herhangi bir şempanzenin göğe tükürme denemelerine konu alabileceği bir yıldız. (sirkencubin, 05.11.2003 12:10) nerden itlik yaparım, nereye puştluk sokarım diye çabalayan habis ruhlu, kin kusmuklu bir mürtedin (kulakları çınlayan oldu mu acep) "kafama göre hadis yorumlar, bok atmakta sınır tanımam" adlı çalışmalarını copy /paste etmeye fırsatmış bu, onu gördük. islamı turan dursun yorumlarıyla sunmak, öğrenmek, rıza nurun hayatım ve hatırlarım kitabından milli mücadele dönemi ve atatürk hakkında bilgi toplamaktan daha vahimdir. kesişme noktası da küfür ettiğim müddetçe sevenim, kollayanım olacaktır garantisinin sıcak kollarına kucak açmaktan geçer. (bkz: bunlar nasıl bir akıllar) (dandoldenyus, 05.11.2003 12:39) sahih i buharide din alimlerince sahih, güvenilir sayılan sahabeler arasında sayılan bi kişi. hadisleri yorum gerektirmeyecek derecede de açıktır. gönül gözü kapalı olanlar bunları tabii ki anlamak, kabul etmek istemezler. muhammed hakkındaki hadisleri de aynı şekilde gerçeği yansıtır. neyin ne olduğu bu kadar açıkken bunları çarpıtıp, muhammedi aklamaya çalışmak abesle iştigal dir. (wrathful lilith, 05.11.2003 14:08 ~ 16:06) iffet sahibi. temizliği ve namusu hususunda şek ve şüphe olmayan müminlerin annesi. ki herhangi bir kadının namusu hakkında suizan yaparsanız müfteri olursunuz, günahkar olursunuz. lakin hz ayşe hakkında böyle bir iddiada bulunursanız zinhar kafir, zındık olursunuz. hz ayşe"nin iffeti bizzat kuran ı kerim ile destekli, ayet ile sabittir. aksini iddia etmek allah"ın kelamına muhalefet etmek demektir. ki zerre kadar manevi sorumluluk hisseden kimseler için hayli netameli bir durumdur bu... haa peki diğerleri için nedir? mesela turan dursun (lanetullahi aleyh). şimdi bu adamın ne olduğu, ne dediği ortada apaçık durmaktayken sanki yeni bir şey bulmuşçasına ve metin-konu ilişkisi birbiriyle alakasızken kasmanın manası nedir? üstüne üstlük bilimsel hiç bir ağırlık taşımayan, baştan sona iftiralar ve saçma sapan iddialarla dolu safsataları sanki çok ağır bir herze yiyormuş gibi satmaya çalışmak en başta kendi kişiliğine saldırı ve hakarettir. (lazarus, 05.11.2003 14:55) (bkz: pedofili) (yoguslawak, 08.11.2003 01:02) Begendiniz mi ? Islam sahsiyetlerine sayenizde reva görülenler bunlar.. Kafir degil mi bunu yazanlar.. Yoksa bu iftiralari din haline getirenler mi KAFIR !.. |
|
|||
![]() HADIS kaynakli Yalanin defsiresi:
Yazan Kişi: Alpi003 Tarih: 04-24-05 21:12 Sahîhi Buhârîye göre, Hazreti Âişe, Kur"anın Mekkeli âyetleri gelirken oyun çağındaydı. Bu yaştayken, kendisi "Kamer" Sûresinin nazil olduğunu söylüyor. Kur"anın 54"üncü Kamer sûresi, Mekkeli sûrelerdendir. Bu sırada Rasûl-i Ekrem "Erkam"ın evinde bulunuyordu. Rasûl-i Ekrem, Hicretin ilk senesi Hazreti Âişe ile evlendi. "Bakare" ve "Nisa" sûreleri vahyolunurken Hazret-i Âişe, Rasûl-i Ekrem"in zevcesi bulunuyordu. "Bakare" sûresi, Medine devrinin ilk zamanlarında nazil olmuştu. Mişkât sahibi der ki: Hazreti Âişenin hemşiresi Esma, Hicret esnasında 27 yaşında idi. Âi-şeden on yaş büyüktü. Hazreti Âişe de, Esmadan on yaş küçük olduğuna göre, Hicrette onyedi yaşındaydı: (678). Rasûl-i Ekrem"le evlendiği zaman, on-sekiz yaşında bulunuyordu. Hazreti Âişenin altı yaşında nişanlandığı, dokuz yaşında nikâhlandığı hakkındaki rivayetler doğru değildir, tarihî hakikatlere aykırıdır. Vakıa, Hazreti Âişe, gençti. Küçüktü. Rasûl-i Ekrem ile aralarında yaş farkı vardı. Fakat, bu yaş farkı yüzünden evlenmelerine, memleketin o zamanki âdeti mâni değildi. Buyr dostum Bekri: Iste sana Belge !.. simdi senin aise nin 6 yasinda olduguna dair belgeni görelim.. Yoksa Hadis mi ?.. ![]() |
|
|||
![]() BAŞBAKAN işaretparmağını arabanın cam sileceği gibi iki yana sallayıp ‘İslami terör demek yanlış’ diyor.
Bu tanım hepimizi yaralıyor yaralamasına da, Başbakan ile yandaşlarını niye yaralıyor? Çünkü her şeyin ‘İslamisini’ yapan onlardı... İslami bankacılık... İslami sermaye... İslami yaşam... İslami düğün... İslami moda... İslami giysi... İslami protokol... Bizler ‘İnanç kul ile Allah arasındadır. Günlük işlerin kirine-pasına karıştırmayın. Siyasete-ticarete bulaştırmayın’ dedikçe Başbakan ve yandaşları kızdılar. ‘Referansımız İslam’dır’ diyerek, inançlı insanların duygularını kullanmak için İslam’ın her şeyini yaptılar ve birileri de işte ‘İslami terör’ diyor. Niçin kızacaksınız?.. * Ve İslami siyaset... Erdoğan’ın iktidara gelmek için ‘İslam’ı kullandığını bilmeyen kimse var mı?.. Laikliğin karalanıp her şeyin İslam’a göre yeniden düzenlenmek istendiğini, bu yüzden kıyametlerin koptuğunu, ama Tayyip Erdoğan ve yandaşlarının bundan asla vazgeçmek istemediklerini hepimiz bilmiyor muyuz?.. O zaman iktidar kavgalarının çirkin ve kanlı yüzü olan terörü yapanların da İslam’ı kullanmalarından niçin yakınacaklar?.. Ne hakla?.. * Asıl görev yüreğinde Allah sevgisi olanlara, dininin kirlenmesini istemeyenlere düşüyor. Gerçek Müslümansanız, onu siyasete-ticarete, günlük çıkarlara, iktidar kavgalarına karıştıranları atın gitsin... Onlara güç vermekten, eteklerine yapışmaktan vazgeçmelisiniz... İnanç kir taşımaz... O yüce bir duygudur, yüreğinizde tertemiz kalmalı. Birilerinin onu günlük çıkarlarda, devlet yönetiminde, ticarette, siyasette kullanmasına izin verirseniz... O zaman eli kanlı teröristlerin de onu kullanmasına katlanmalısınız. Ona ‘İslami terör’ dediklerinde başınızı öne eğmelisiniz... Ve utanmalısınız... Bekir COSKUN |
|
|||
![]() Allah Allahligini birilerine mi devrediyor ?..
Bir örtünün iki santim eksigi ile asirlarini heba eden Sekilci putperest kafanin müslüman olmasi zamani gelmedi mi sence ?.. Herhalde gelmedi ![]() |
|
|||
![]() Islamiye SEX stilleri..
Islamiye Mayo.. Hasema usw... Islamiye köpeklik bunlari eklemek sart... |
|
|||
![]() DINLER Teolojisinden baskasi uydurmadir Hurafedir Safsatadir...
Eger Hadiskolikleri yada Sünnetciizleri veya MEZHEPSalatalarini ele alirsak .... TAMAMIYLE DINSIZ OLURUZ kiii su anki durumuzda aynisidir... Islam Alemi DINSIZDIR... adi Islam ama DINI ISLAM degil... SAFTATA DININE ibaedet eden birer insan mahlukatlari haline gelmisler... Insanligi sade ve sadece Vahyiiler baglar.. Kuran ve Ehli-Kitap... bu kitaplarin yerini 6 tanme Hadis kitabi yazmislar.. 4-5 tan Mezhep Kitabi yazmislar... veee bunlari DIN saymislar... Kuran ve Ehli-Kitap saf disi kalmistir |