| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() 90 li yilarda Sirplara verilen Müsliman öldürme görevini ABD suan üstlenmis durumda.
Solingen Möln Bosna Hersek Cecenya Filistin Irak Afganistan Sudan Somali Hindistanda dünya kafirleri Müslimanlari katlediyor. Onlar öldürüldümü dünyayi kopariyorlar bizleri öldürdükleri zamanda kafalarini eyip gecip gidiyorlar. Amerikan savaş uçakları yine sivilleri vurdu: 17 Ölü Afganistan?da katliam ABD savaş uçakları, çatışmalarla hiçbir ilgisi olmayan köyleri, düğün alaylarını ve sıradan sivilleri bombalayarak katletmeye devam ediyor. Amerikan işgal güçlerine bağlı uçakların Afganistan?ın doğusunda düzenlediği hava saldırısında, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 17 sivilin öldüğü bildirildi. Kunar bölgesi valisi Esadullah Vefa, yaptığı açıklamada, ??Köyün bombalanması sırasında 17 sivil öldü, ölenlerin arasında kadınve çocuklar da bulunuyor?? dedi. DIŞ HABERLER SERVİSİ Bu katliam ilk değil1 Temmuz 2002?de ABD?nin dev AC-130 ve B-52 dev helikopterleri ile dev bombardıman uçaklarından atılan 900 kilogramlık laser güdümlü bombalardan bazıları Afganistan?ın Uruzgân eyaleti üzerinde bir düğün alayını ateş topuna çevirmiş çoğu kadın ve çocuk 48 kişinin ölümüne, 117?sinin yaralanmasına sebep olmuştu. 12 şubat 2003?de de ABD bombardıman uçaklarının saldırılarında 17 sivil katledilmişti. Helmand eyaleti hükümet sözcüsü Hacı Muhammed Veli, Bagran bölgesindeki operasyonlarda sivillerin öldüğünün, bu kişilerin akrabalarının hükümet merkezine şikayet için gelmeleri üzerine öğrenildiğini açıklamıştı. Yine Amerikan işgal güçlerinin 15 Nisan 2003?de doğu eyaletlerinden Paktia?daki bazı sivil yerleşim bölgelerini bombalaması sonucunda 20?ya yakın insan hayatını kaybetmişti. Ölenlerin 7 tanesinin kadın olduğunu haber veren bölge kaynakları, Taliban ve El-Kaide mensuplarını takip etme bahanesiyle yapılan bu bombardımanda 450 kiloluk bombanın sivil yerleşim bölgeleri üzerine bırakıldığını belirtmişlerdi. Uzmanlar, bu katliamları ?İstihbarat hatası? veya ?insanî hata? şeklinde izah etmenin doğru olmadığını belirtiyorlar. Kalıcı Özgürlük operasyonu çerçevesinde Afganistan?da bugüne kadar bombalarla ölen sivillerin sayısının, İkiz Kuleler?de ölen sivillerle ve Pentagon?da ölen asker ve sivilerin sayısı ikiye katlamış durumda. ABD, kitle imha silahı kullanıyor Afganistan?da siviller arasında yapılan bir araştırma, ABD ordusunun silahlarında kullandığı seyreltilmiş uranyumun sivillere verdiği zararın boyutlarını çarpıcı bir biçimde ortaya koymuştu. ABD ve İngiltere, Afganistan saldırısında seyreltilmiş uranyum içeren silahlar kullanılmadığını öne sürerken, El-Cezire televizyonun?da ?Bila Hudud? adlı programa katılan Dr. Durakovic, Afgan siviller üzerinde yapılan testlerde rekor düzeyde uranyum oranlarına rastlandığını kaydetmişti. Yapılan testler sonucu Afganlar?ın idrarlarındaki uranyum oranları uzmanları şaşkına çevirmişti. Uranyum kirlenmesi adı verilen bu tehlikeli durumu araştıran uzmanlar bir gramın milyarda biri anlamına gelen ve nanogram adı verilen bir ölçü ile idrardaki uranyum oranlarını ölçtü. Uranyum kirlenmesi görünmeyen bir Afgan?ın idrarındaki uranyum oranı 9.4 nanogram olarak saptandı. Ancak test sonuçlarına göre Afganlar?ın idrarında litre başına ortalama 315 nanogrom uranyuma rastlandı. Hatta bir çocuğun idrarında 2,031 nanogram uranyum bulundu... ?UMRC?nin raporunda özetle şu bulgulara yer verildi: ?Her şeyden önce şunu belirtmek gerekiyor ki, UMRC?nin saha timleri bombardımanların kamu sağlığı üzerinde yarattığı çevre ve insan felaketi karşısında şok geçirdiler. Son derece titiz yöntemlerle yapılan araştırmalarda, bombalanan yerlerde yaşayan herkesin istisnasız ciddi tıbbi sorunlarının olduğu görüldü.? <a href="redirect.jsp?url=http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=news&id=2701" target="_blank">http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=news&id=2701</a> |
|
||||
![]() Çünkü Kutsal bir organ olarak ve tüm diğer yan organların yönetimini ve işlevini sağlayan beyinin farkında olan ve o beyni en iyi bir şekilde kullanmaya çalışan bu sayfalarda bulunan bir kaç nadir kişilerden birisi sensin.
Ben okuduğunuz pek çok dini olarak gösterilen veya bilimse lolarak gösterilen kitaların ölüm ve ölüm ötesinde yaşanılanları yeterli bildiklerini sanmıyorum. Ama tüm kitaplara verdiğim saygı ve değer ölçülerini koruyarak tüm kitaplar okunmalıdır diyorum. Ölümü ve ölüm ötesini tüm insanlık, tüm insanlğın farklı katmanları, farklı bireyleri hep merak etmiş bir anlm bulmaya çalışmışlardır. Benim sizlere tavsiyem ölüm yakını deneyimleri yaşamış insanların yazılarını okumanızdır. Ben öyle bir deneyim yaşadığım için bir çıgın gibi yıllarca o konuda olan yazıların belkide piyasada bulunan tüm yazılarını okudum, hepsin de müthiş birbirlerine benzerlikler ve yakınlıklar var. İnanın bana o yazılarda çok büyük doğruluklar ve çözümler var. En azından yabancı dilleriniz var ön yargısız anladığının tüm yabancı dillerde olan yazıları okuyun. O konular üzerine var olan tüm yazılara internet aracılığı ile ulaşma şansınız var. Ben bir Atesit olarak ölüm yakını deneyimi yaşadım ve ölümün olmadığını yalnızca ölmek denilen bir geçişin olduğunu gördüm. Tüm şekiller ve resimler çizen bunları yasaklamayan dinlerde olduğu gibi, ışıklı ve aydınlık olan insan üstü ruhların varlığı ilede karşılaştım. Ve iç tatmadığım sonsuz bir huzur, sevgi ve bilgelik gördüm. Konunun detaylarını hiç yazmayı düşünmüyorum. Bu sayfalar o olgunluk ve kalitede değil. Ama başka şeylerde gördüm... En azından her insanın bir görevi olduğunu ve bizlerin bu yaşamının büyük bir anlamının onlar açısından var olduğunu kavradım. Her neyse ölümü ve ölüm sonrasını insani bir beyin ve düşünce yapısına sahip olan hiç bir dünyalı insanın anlayabileceğini inanmıyorum... Ben gerçek anlamda ruha değer veriyorum. Ruhun olmadığı bir insan vücudu olamaz, yaşayamaz, çünkü ölür. |
|
||||
![]() Fransa’da Müslüman lisesi
Fransa’yı laiklik konusunda örnek alıp, Türkiye’deki “laik olmayan laiklik” sisteminin aynen Fransa’da da geçerli olduğunu iddia edenler gene üzülecekler. Geçtiğimiz günlerde Fransa’nın ilk “Müslüman lise”si Lille kentinde gelecek yıldan itibaren eğitime başlayacağını ilan etti. Tam ilk demek belki doğru değil. Yetkili makamlardan önceden izin almaksızın, 2001 Eylül"ünde Paris’in yakın banliyölerinden birinde bir “Müslüman ortaokulu” sessiz sedasız açılmıştı. Bu kez gerekli izinlerin alınıp, açılışını lise ikinci sınıf sınıf seviyesinde başlatacak olan okul, çok daha ciddi bir girişim gibi gözüküyor. Liseyi kuranlar, Aristofanes’in eserlerini çevirip, ortaçağ Avrupası’nın bunları tanımasını sağlayan Endülüs İspanyasının ünlü alimi İbn Rüşd’ün ismini liseye vermişler. Fransa’da Müslüman orta eğitim kurumu ne demek? Diğer okullarla aynı ders müfredatının olduğu, buna haftada dört saat ve zorunlu olmayan Arapça ve Müslüman medeniyeti derslerinin ilave edildiği, yemekhanede “helal” kesim yemek verilen, isteyen kız öğrencilerinin başı örtülü olarak ders görebilecekleri bir okul demek. Okulun tanıtım broşürlerinde iki kızın gülen fotoğrafı var. Birinin başı örtülü, diğerinin açık. Fransa’da özel okul açmak, gerekli koşulları yerine getirdikten sonra serbest. Örneğin özel okulun müdürünün, bundan önce en az beş yıl lise hocası olarak çalışmış olması gerekiyor. Hocalar da asgari niteliklere elbette sahip olmak zorundalar. Genellikle derneklerin kurduğu bu okullar, beş yıl hiçbir kamu yardımı almadan faaliyet gösterdikten sonra, isterlerse devlete müracaat edip, kendilerinin kamu eğitim hizmeti “ortağı” olarak tanınmalarını talep edebiliyorlar. Talepleri kabul edildiğinde, Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmenlerin ücreti dahil olmak üzere, faaliyet giderlerinin bir kısmını karşılıyor. Böyle bir “kamu sözleşmesi” yükümlülüğüne girmek istemeyenler ise, tüm harcamaları kendileri karşılayarak faaliyetlerine devam ediyorlar. Fransa’da öğrencilerin ezici çoğunluğu devlet okullarına gidiyor. Bunun yanında 2 milyon öğrenci de devletle sözleşmeli özel okullarda eğitim görüyor. Bunların % 90’ı katolik okulları. 40.000 öğrenci ise sözleşmesiz okullarda eğitimlerine devam ediyorlar. Özel okulların hepsi değil ama çok büyük çoğunluğu katolik dini cemaat derneklerinin, kilisenin kurduğu okullar. Katolik veya protestan okullarının yanında, 252 yahudi okulu var. Gelecek yıldan itibaren de bir Müslüman lisesi olacak. Böylece, çocuklarını devlet okuluna çeşitli nedenlerle yollamak istemeyen Müslüman ailelerin bir kısmının, bugüne kadar tercih ettikleri katolik okulları yerine, Müslüman okullarına yönelmesi bekleniyor. Müslümanların ilk ve orta eğitim kurumu açma ihtiyacı, Fransa’da 1997’de, on yedi genç kızın başörtüsüyle okula gelmekte ısrar etmesi karşısında okuldan uzaklaştırılmaları ile başladı. Bu kızların okumasını örgütlemeyi üzerine alan Lille Camii, bunların içinden yarısının bakaloryalarını elde etmelerini sağladı. Fransa’da laiklik bekçileri, imtihan salonuna başı açık girmek veya diploma fotoğrafının başı açık çekilmiş olması gibi kurallar getirmeyi akıl edemedikleri için, söz konusu kızlardan biri bu yıl yüksek lisansını bitiriyor. Fransa’da ilk ve orta eğitimde devlet okullarına öğrencilerin başörtüsüyle girmesinin laiklik ilkesine aykırı olduğunu Yargıtay onaylamıştı. Ama özel okullarda laiklik uygulaması, Müslüman kızların baş örtüsüyle, yahudi delikanlıların başlarında kipayla, Hıristiyan çocukların boyunlarında haçla okula gelmelerini yasaklamıyor. Kamu yüksek öğrenim kurumlarında ise öğrencilerin hangi kılıkta okula geleceğine karışmak hukuken mümkün değil. Lille’deki Müslümanların çoğu, kurulan Müslüman lisesinin başarılı olduğunun ölçüsünün, birkaç yıl sonra, Müslüman olmayan ailelerin de çocuklarını bu okula yollamaları olduğunu ifade ediyorlar. Nasıl bazı Müslüman veya dinle ilgisi olmayan aileler çocuklarını Hıristiyan okullarına gönderiyorsa, bunun tersinin de olması, bu okulların dayandığı cemaatlerin kendi içlerine kapanmamasının önemli bir göstergesi. Bu açıdan bakınca, Yahudi okullarının çok daha fazla dışarıya kapalı olduğu görülüyor. Galiba bundan böyle Türk usulü laikçiler Fransa’yı örnek almaktan vazgeçecekler. Malumdur, demokrasi işleri fazla karıştırır, bizim gibi ülkelere pek uymaz! 18 Aralık 2002, Çarşamba ahmetinsel- |
|
||||
![]() GAZETESİNİ NASIL OLURDA KULLANIRSIN?
VAYBEE BENİM BİLDİĞİM KADARI İLE ALMANYA YASALARINA GÖRE ALMANYADA KURULMUŞ BİR LİMİTED ŞİRKETTİR. SANA BU KANUNSUZLUKTA NEDEN EŞLİK ETMEKTE VE SANA ALMANYADA YASAKLI OLAN BİR DERGİ VE GAZETEDE BU SAYFALARDA GÖRÜŞLERİNİ AKTARMAKTA SESSİZ KALMAKTADIR BUNUN ANLAMINI BEN BİLMİYORUM. AMA İÇ İŞLERİBAKANLIĞINA BUKONUDA YAKINDA BİR YAZI ULAŞACAK BUNDAN EMİN OL. ALMANYANIN HUKUKSAL DÜZENİNDE İNTERNETLE BİLE BUNLARI YAPSAN BU ÜLKEDE YAŞADIĞIN İÇİN SUÇLUSUN, BUNA GÖZ YUMAN ŞİRKETTE SUÇLU KONUMA DÜŞMEKTEDİR!!! |