Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #16261  
Alt 29.04.2005, 00:02
Benutzerbild von xp0mpalanejatx
xp0mpalanejatx xp0mpalanejatx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard KURAN NEDEN SANA YETERLI DEGIL `?

hadislerin hepsini atalimmi diye soru sorarken sana 2 ayri yönde cevab verilebilir..
..
birincisi kuran sana yetmiyormu ? kuran hz muhammede yetti sana neden yetmiyor ? kuran eksikmi ? neden kurani masallarla hikayelerle felsefelerle tamamlamaya calisip kuran kuma getirmeye calisiyorsun ? sence allah unutkan mi allah unuttumu ..allah hükmüne ortak kosarmi ? kurandaki peygamberi uyarici ayetlere ne dersin ?Kuran kusursuz tamamlanmis övgüye layik detayli bir kitap iken neden peygamberden 200-300 yil sonra yazilmis kitaplari kurana yardimci kitap yapma cüreinde bulunuyirsun ?

peki bu ayetlere ne dersin ?
"ALLAH SİZE KİTABI DETAYLANDIRILMIŞ BİR HALDE İNDİRMİŞKEN, ALLAH"IN DIŞINDA BİR HÜKÜM KOYUCU MU ARAYAYIM?" (6/114)
sana göre sahabe buhari hz ali hz muhammed hüküm koyucumu ? neden allahdan baska hüküm koruyucu ariyorsun ?
"ALLAH SİZE KİTABI DETAYLANDIRILMIŞ BİR HALDE İNDİRMİŞKEN, ALLAH"IN DIŞINDA BİR HAKİM Mİ ARAYAYIM?" (6/114)
allah kurani perfekt ve iman eden bir kisiye her detayi iceren bir kitap olarak sunarken senin masalci hadiscilerin neden bunun aksini eylemliyor ?
"RABBİN ASLA UNUTKAN DEĞİLDİR." (19/64)
KİTAPTA HİÇBİRŞEYİ EKSİK BIRAKMADIK." (6/38)
diye ayet varken sen aklini atalarinin dinine kiralamis kisi cikip caart curt hadisler 2. kaynakdir kurani tamamlar dersin..evliya kirintilarinami inanalim yoksa kuranami ?
....
200 yil sonra binlerce entrikadan gecen ve buharali yahudi buharinin yazdigi hadislerin yaklasik 600.000 tane hadise mi inanalim parantez icinde bu zatin..allah belasini veriyordur kesin..
onlara mi inanalim yoksa kuranami ?
hadisse at cöpe yeni sloganimiz !
  #16262  
Alt 29.04.2005, 00:30
Benutzerbild von berlinfatih
berlinfatih berlinfatih ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Ey Müslümanlar ! Bu Daveti Okuyun

MÜSLÜMANLARIN DURUMU VE NİÇİN HİZB-UT TAHRİR



Bir saatte olsa Müslümanların durumu hakkında düşünme zamanımız hâlâ gelip geçmedi mi?!

Oysa ki; onların durumunu düşünmek üzerimize farzdır.

Yoksa; bizler şöyle diyen Muhammed (sav)’in ümmetinden değil miyiz?!

“Birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet etmekte, birbirlerine şefkât göstermekte mü"minlerin misâli, bir bedenin misâli gibidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirâk ederler.”

Filistin’de olanları hâlâ görmüyor muyuz?!

Müslümanların kafirlere karşı tepki vermemeleri, kafirleri iyice cesaretlendirmiş ve dolayısıyla cürümlerini artırmışlardır. Çünkü; mü’minler, birbirlerine karşı bir beden gibi oldukları bilincinde değillerdir. Bu yüzden cesaretlenen kafirler, Filistin’in peşinden Çeçenistan’ı, Afganistan’ı, Bosna’yı, Kosava’yı, Sudan’ı, Cezayir’i ve sonra da Irak’ı işgal etmişler ve de akıl almaz cürümler işlemişlerdir.

Bizler, batının bu katliamlarla asla yetinmeyeceğini ve İslam ümmetinin belini kırıncaya dek asla rahatlamayacağını hâlâ idrak etmeyecek miyiz?!

Rasûlullah (sav)’in şu hadisini nereye koyuyoruz?! Yoksa onu görmezden mi geliyoruz?!

“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez onu tehlikeye atmaz onu yardımsız bırakmaz ve onu hakir görmez.....”

Öyleyse; ümmetin başına çöreklenen bu belâdan çıkış yolunu araştırmamızın zamanı hâlâ gelmedi mi?

Bilfiil Allah’ın emri üzerine yürüdüğümüzü görmek, genişliği gök ve yeryüzü kadar olan cennete nail kılacak davranışlarımızın, Allah’ın rızası dairesinde deveran edip etmediğini anlamamız için hala müracaat zamanı gelmedi mi?!

Yoksa; bizler gâfil olmak, câhil olmamız açısından kişiyi helak ve bedbahtsızlık derekesine götürecek bir yaşam mı yaşıyoruz?!

Bunları, vaaz ve irşâd için söylemiyoruz. Bilakis bu çağrıyı bizlere-ümmete yöneltmemizdeki maksat sadece aklı selîm olarak düşünmemiz içindir.

Umulur ki; içtenlikle yaptığımız bu çağrı ve bütün samimiyetimizle dile getirdiğimiz bu kelimeler; Allah’a iman eden, rızasına nail olmayı seven ve âlemlerin Rabbinin yegâne doğru olarak beyân ettiği yola suluk etmekten hoşlanan kalplerin iç zarına dokunur ve onları uykularından uyandırır. Allah’ü Te’âla şöyle buyurdu:

“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah"ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti”

Kafirler bütün gücüyle Müslümanların topraklarında fesâdı yaymayı ve onlara zehrini kusmayı sürdürüyor. Erkek çocuklarını katlediyor, kız çocuklarına tecavüz ediyor, yaşlılarını sokakta soyuyor, gençlerini bukağıya diziyor ve iffetli Müslüman kadınların Allah’ın kendilerine emrettiği şekilde başörtü takmalarına ve giyinmelerine engel oluyor. Hatta; kafirler, Allah’a, Rasûlüne ve mü’minlere düşmanlıkta zirvededirler.

Nitekim, Allah’ın düşmanı Bush, bir çok yerde açıkça İslam’a ve Müslümanlara karşı harbinde; ‘yeni bir haçlı seferleri ilan ettiğini’ işitmedik mi?!

Enkazı üzerine yönetici kafirlerin demokrasi olarak isimlendirdikleri kokuşmuş, köhneleşmiş sistemlerini ikâme etmek amacıyla, Washington’un, Londra’nın ve Paris’in İslâm’ı yeryüzünden silmek istedikleri haberleri bizlere ulaşmadı mı?!

Amerikan’ın, geçen bir sene zarfında İslâm’a ve Müslümanlara karşı, haçlı hamlesinde zalimce, yüz binlerce Müslüman’ı katlettiğini bilmiyor muyuz?!

Bir sene içerisinde Müslümanlar, Amerikan terörizmine 200.000’den fazla kurban vermişlerdir. 11 Eylül’de ölenler üzerine gözyaşı dökenler buna mukabil katledilen Müslümanlar hakkında niye katledildiklerine dair soru sormamış veya katledilmelerinin sebebi Amerika’dır diyememiştir. Amerika ve Batı terörizmi sebebiyle bir sene içerisinde ölüme terk edilen Müslümanların sayıları şöyledir:

1- Dünya istatistiklerinin verilerine göre 12 ay içerisinde Irak’ta ölen çocukların sayısı 121.237’dir. Dünya örgütleri, bunların ölüm nedeninin Amerika’nın Irak’a uyguladığı ambargodan kaynaklandığını zikretmişlerdir. Zira ambargo çocuk ilaçları alımına engel oluyor ve onları ölüme terk ediyordu.

2- Amerika’nın Ekim 2001’den itibaren Afganistan’a karşı başlattığı askerî saldırısında ölen sivil Afganların sayısı 31.202’dir. Öyle ki; Amerikan savaş uçakları rasgele Afganlıların köylerine, evlerine, mescitlerine, hastanelerine ve düğün yerlerine bomba yağdırmıştır.

3- Hint hükümetinin kontrolü altında 12 ay içerisinde, Kucurat eyaletinde Hinduların elleriyle katledilen ve yakılan Hintli Müslümanların sayısı 1084’dir.

4- Rusya’nın, Amerika’dan yeşil ışık almasının ardından bir senede Rus hava bombardımanından ölen Müslüman Çeçenlerin sayısı 5078’dir.

5- Aynı sene içerisinde Amerika tarafından (İsrailli askerlerin ellerine verilen Amerikan ve İsrail silahları) katledilen Filistinlilerin sayısı 3039’dır.

6- Özellikle Amerika’nın, Hilâfet propagandası yapan Hizb-ut Tahrir gençlerini ve diğer aktif İslamî hareketleri kontrol etmek amacıyla, sözde terörizmle mücadele adı altında Kerimov hükümeti tarafından evlerinden zorla alınıp götürülen Müslüman Özbeklerin sayısı 2170’dir.

7- Zorla, kuvvet kullanılarak sakallarının kesilmesinin ardından Guantinamo’da tutuklu bulunan Müslümanların sayısı 598’dir.

İşte, bir sene içerisinde Müslümanlara uygulanan terörizme delâlet eden bazı kesitler bunlardır. O halde bunlara ağlamak, Amerikalılara ağlamaktan daha evla değil midir?!.

Müslümanlar, 14 asır boyunca Çin’den Endülüs’e kadar olan topraklara hükmeden İslam’î Hilâfet devletinin gölgesi altında yaşamışlar, bu dönemlerde kadınların ırzlarına tecavüz edildiğine dair tarih kitaplarında bir tek olay dahi varit olmamıştır. Bu ender hadarî uygulamanın, bir hadaretin insanlığa sunduğu en yüce hususlardan addedildiğini bilmiyor muyuz?!

Râşid-i Hilâfet’in ilga edilmesinden günümüze kadar, iffetli Müslüman kadınlara, insanlığın gözleri önünde saldıran pis ve murdar kimselere ne demeli?!

Allah’ü Te’âla onlara yapılanlar hakkında bizleri hesaba çekmeyeceğini mi zannediyoruz?!

Allah’ü Te’âla’nın, onlar hakkında bizleri sorumlu kıldığı ve Kıyâmet günü onlardan her birinin yakamızı tutarak Âlemlerin Rabbine şöyle niyaz edeceği hiç hatırımıza gelmiyor mu yoksa?!

“Sen, akidede bizleri kardeş kılmadın mı? Sen, Kitab-ül Muhkem’de bizlerin kardeş olduğunu beyân etmedin mi? Ya Rabbi! Sen -ki Sen’in sözün haktır-, Müslümanların kardeş olduğunu buyurmadın mı? Madem kardeştik, kardeşlerim, Allah’ın pis ve murdar düşmanları benim ırzıma geçerken ne yaptılar?”


Ey Müslümanlar!

Bizler, bu sorular karşısında alemlerin Rabbi’ne ne cevap vereceğiz? Bizler, ırzına geçilen kimse annemiz veya kız kardeşimiz olsaydı hareketsiz durabilir miydik?

Mescid-ül Aksa’da oluk oluk kanları akan kardeşlerimizi Yahudiler katlederken, sürgün ederken, aç bırakırken ve en kötü azabı onlara reva görürken, bunları bizler ekranlardan izlemedik mi?! Allah’ü Te’âla, onlar hakkında bizlere sorduğunda ne cevap vereceğimizi acaba hiç kendi kendimize sorduk mu? Veya “mallarımız, ehlimiz bizi meşgul etti” sözümüzün bizlere fayda vereceğini mi sanıyoruz?! Son pişmanlık fayda vermez iyi biliniz!..

Âlemlerin Rabbi, bizlerin rızkına kefil olmadı mı? Dinine yardım etmek için çalışmayı bizlere emretmedi mi? Ve eğer yüz çevirirsek en kötü azaptan sakındırmadı mı?

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah"tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez”.

Belki bizler; “elimizden ne gelebilirdi ki” diye sorabiliriz? Yine bizler; “ne devletiz, ne yöneticiyiz, ne bakanız, ne orduda subayız, hatta bu zındıklara nasıl baskı yapacağımızı da bilmiyoruz” diyebiliriz? Buna karşılık deriz ki; “bilakis, bütün dünyayı değiştirmek ve dünyada ve âhirette kurtuluşunuz için çalışmak sizin elinizdedir.” Öyleyse; Allah’ın sizleri ve bizleri faydalandıracağı, dünyada ve âhirette kurtuluşumuza vesile olacak sözü işitmek için kalplerinizi ve kulaklarınızı açıp bizi can havliyle dinleyiniz.

İster Filistin sorunu olsun, ister Irak sorunu olsun, yağmalanan petrol sorunu olsun, tarumar edilen mallar olsun, gasbedilen haklar olsun, Afganistan, Çeçenistan sorunu olsun, ağızlarımıza vurulan gemler sorunu olsun, fakirlik, cahillik, geri kalmışlık sorunu olsun veya ümmetin boynunu ve hayratını düşmanlarına teslim eden ve geçici bir koltuk, az bir para uğruna ümmetini satan, İslâm’î âlemi elli küsur devletçiğe parçalayıp idaresine sahip olmayan ve ümmetin çocuklarını en rezil ümmetlere karşı himaye edemeyen kötü liderlerin, rüveybida yöneticilerin tahakküm sorunu olsun, muhakkak ki; bütün İslâm’î âlemdeki sorunlara bakan kimse Müslümanların merkezî sorununun İslâm’ın hayatlarından yok oluşu olduğunu, yani Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemenin, hayatlarını bildik ve yaşadığımız cehenneme dönüştürdüğünü görür. Allah’ü Te’âla bunu şöyle tasvir eder:

“Kim benim zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun için zor bir yaşam vardır ve onu kıyâmet günü kör olarak haşrederiz”.

Müslümanlar; kendilerini şeriata göre yöneten, Allah’ın ve Rasûl’ünün hükümlerini içlerinde tatbik eden Halife’nin yok oluşuyla neler kaybettiler?

1- Hayatlarında İslâm’a göre yaşamayı kaybettiler.

Zekât, zenginlerinden alınır fakirlerine verilir. Acaba bugün biz, bir senelik malın ve petrol gelirlerinin zekâtının İslâm’î âlemde hiç bir fakir bırakmayacağını biliyor muyduk? Yaklaşık olarak bir varili otuz dolardan, günlük 9 milyon varil üreten Suudi Arabistan gibi bir devletin 2001 senesindeki bütçesinin 271 milyar dolar açık vermesi şaşılacak bir şey değil midir? Oranın petrol ve gelirlerini Amerika’nın yağmaladığını acaba biliyor muyduk? Petrol ve gelirlerinin ümmete iâde edilmesi gerekirken, hain yöneticiler sayesinde bu gelirler Müslümanların kanlarını emen Amerikan kapitalistlerine ve silah fabrikatörlerinin cebine gitmektedir. Ömer İbn-u Abdülaziz günlerinde, Hilafet uygulanmasının üzerinden daha yetmiş sene gibi kısa bir süre geçmesine rağmen İslâm’î âlemden fakirliğin kökünü kazımıştır. Öyleyse; Hilafet’in yıkılmasından daha feci ne olabilir?..

2- Müslümanlar Hilafet’in kaybolmasıyla icat edici akıllarını kaybettiler.

Çünkü onları ne bir güden var, ne onlara araştırma merkezi kuran var, ne de ağır sanayini mukadderatımıza tahakküm ve hayratımızı tarumar etmekten düşmanlarımızı engelleyecek keyfiyet üzerine oturtacak şahsiyetler var!..

Ümmet, insanlık için ilmi, hadareti, gelişmeyi, medeniyeti üreten ve dünyanın her tarafından ilim talebelerinin gönüllerini cezbeden üniversiteleri, Endülüs’te kurarken ve sayısız alimler yetiştirir iken, bu gün kartondan devletçiklerin düşünme, üretme ve refah yaşamına engel olmasından dolayı bir lokma uğruna Batıya taşınan beyin göçünü insanlarımız hala neden görmüyor?

3- Müslümanlar, Hilâfet’in kaybolmasıyla düşmanlarının kalplerinde olan heybetlerini kaybettiler.

Heybetlerini kaybetmeleri, düşmanlarının kendilerine saldırma cüretine sebep oldu. Dolayısıyla Müslümanların erkeklerini öldürdüler, kadınlarının ırzlarına geçtiler, çocuklarını diri diri gömdüler; ülkelerini, zenginleştirilmiş uranyum gibi uluslararası yasak olan silahlarının deneme sahası yaptılar. Eğer İslam beldelerindeki yöneticiler ve Müslümanlar, Allah’ın düşmanlarının yaptıklarına karşı susmasaydı, kafirler cihad ve şehâdet ümmeti olan bu Müslümanlara saldırma cüretini gösteremezlerdi. Zira yöneticiler, Müslümanları düşmanlarına karşı savaştan ve ırzlarını savunmaktan alıkoydular. Oysa ki Müslümanlar, Allah’ın adıyla bölgeleri fethediyorlar, adaleti, fazileti yaymak ve insanlığa en hayırlı kanunları tatbik etmek için atlarıyla denizlere dalıyorlardı. Allah’ın Rasûl’ü ne kadarda doğru söylemiştir:

“İmam bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” Yani Müslümanları himâye eden koruyucu zırhtır. Zırh düştüğü zaman bu ümmet düşmanlarının oklarına hedef olur.

4- Müslümanlar, Hilâfet’in yıkılmasıyla ordularını kaybettiler.

Müslümanların orduları topraklar fethederken, sınırları korurken ve Allah düşmanlarına korku salarken, günümüzde Müslümanlar üzerine bir yük olmuştur. Ne zaman batı ekonomik problemle karşı karşıya kalsa, ümmetin başındaki hain yöneticiler; (kullanılması izne bağlı) silahları en fahiş fiyatla satın almak için âdete yarışmaktalar. Hatta almaya kalktıkları silahlar paslanmış, depoya kaldırılmış silahlardır.

Müslümanların kızları; “Yetiş ya Mu’tasım, yetiş ya Halife ve Ey Allah’ın orduları! neredesiniz” diye haykırırken, onları duyan yok! Ordular, mücahitlerin ateşinden İsrail’i korumakta, Şaron’un güvenliği için gece gündüz uykusuz kalmaktadır. Görevleri; sadece ajanların kuş tüyünden yataklarını ümmetin muhlis evlatlarından korumaktır.

5- Müslümanlar, Hilâfet’in yıkılmasıyla birliklerini kaybettiler.

Onlar bir ümmet iken ve Halife Rab’lerinin kitabıyla onları yönetirken, onlar için uykusuz kalırken, onları hiç bir şeye değişmezken, hak ortaya çıkıncaya kadar onun katında kuvvetli zayıf ve zayıf da kuvvetli iken, onlar arasını düşmanlarının çizdikleri sanal sınırlar ayırmazken; Hilâfet’in yıkılmasıyla Suriye’liler, Türkiye’liler haccetmek için pasaport ibraz etmeye ve Iraklılar gibi diğer Müslümanlarda Mısır’a girmek için vize almaya mecbur bırakılmışlardır.


6- Müslümanlar, Hilâfet’in yıkılmasıyla Kur’an’ın hakemliğini kaybettiler.

Ki; bu en büyük kayıptır. Şeriat hayattan kaldırıldıktan sonra, kinci haçlı seferlerine karşı Allah’ın hükümlerini gözeten, hadleri ikâme eden, İslâm’î akideyi koruyan bir sulta yoktur. Durum böyle olunca; Mekke’yi Mükerreme civarında faiz bankalarının gökdelenleri yükselecektir.

Yine durum böyle kabullenildikçe; İslâm risaletini taşımak için cihadın yapılmadığını göreceğiz. Ve yine Suriye halkının, Filistin halkına yardım etmesine, Hicaz ve Bahreyn halkının da Irak halkına yardım etmesine engel olunmuş ve Pakistan Müslümanlarıyla Afganistan’daki kardeşleri arasına barikatlar konulmasına seyirci kalınacaktır.

Evet, günümüzde Müslümanların durumu Hilâfet’in olmamasıyla içler acısıdır. Bu, (ümmete nispetle) “Tarihin sonu” mudur? Elbette hayır!.. Zira Allah’ın -ki O’nun vaadi haktır- ve Rasûlullah (sav)’in (ki; asla o hevasından konuşmaz) vaadi vardır. Allah azze ve celle şöyle buyurdu:

“Allah, sizlerden îmân edip sâlih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halîfe kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halîfe kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam’ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri) bu korkularını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fâsıkların ta kendileridir”.

Bu; korkudan sonra Allah’ü Te’âla tarafından yeryüzünde Halîfe ve hâkim kılacağına ve kırılmalardan, musibetlerden, büyük belâlardan sonra yardım edeceğine dair vaattir.

Yine Allah’ü Te’âla, Allah’ın nurunu söndürmek isteyen küfür ve kafirlerin teşebbüslerini niteleyerek şöyle buyurdu:

“Onlar ağızlarıyla Allah"ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O"dur”


Ey kardeşler!


Bu, Allah’ın dininin bütün dinler, bütün şeriatlar üzerine egemen olacağına ve İslam anayasasının bütün anayasalar üzerine üstün geleceğine dair bizlere bir müjdedir. Allah’ü Te’ala bu vaadi Kur’ân’ı Kerim’in bir çok yerinde zikrederek iyice pekiştirmiştir:

“Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderen O"dur. Şahit olarak Allah yeter”.

“Allah"ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez. O, müşrikler hoşlanmasalar da dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderendir”.

Allah’ü Te’âla, İslâm’ın girmediği hiç bir yerleşik ya da göçebe ev ve oda kalmayıncaya kadar nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez ve vazgeçmeyecektir. Sevbân’dan Rasûlullah (sav)’in şöyle buyurdukları rivâyet olunmuştur:

“Allah Te’âla yeryüzünü benim için dürüp topladı, ben de doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere kadar uzanacaktır.”

İmam Ahmed Müsned-i Şamiyyin’de, Temîm Ed-Dârî’den Nebî (sav)’in şöyle buyurduklarını işittiğini rivâyet etmiştir:

“Bu din, gecenin ve gündüzün ulaştığı yere ulaşacaktır. Allah; bir azizin izzetiyle veya bir zelilin zilletiyle, Allah’ın İslam’ı üstün kılacağı bir izzetle ve kafiri zelil kılacağı bir zilletle, yerleşik ya da göçebe herkesin evine bu dini mutlaka sokacaktır.”

Ve hepimiz Rasûlullah (sav)’in Roma’nın fethine dair vaadini tasdik ediyoruz. Nitekim daha önce Rasûlullah (sav)’in Kostantiniyye’nin (İstanbul) fethine dair müjdesi gerçekleşmiştir.

Öyleyse Roma Hilâfetsiz nasıl fethedilecek? Kudüs Hilâfetsiz nasıl kurtarılacak? Hilâfetsiz İslâm yeryüzüne nasıl egemen olacak? Halifesiz, Müslümanların sorunlarını halletmek ve ırzlarını müdafaa etmek için Müslümanların ordularını kim harekete geçirecek?


Ey Müslümanlar!


Sizleri bu sorunları halletmek ve yeryüzüne İslâm şeriatını tatbik edecek, İslâm’ı adâlet, hidâyet ve nur risâleti olarak insanlığa davet ve cihad yoluyla taşıyacak olan İslâm’î Hilâfet devletini ikâme etmekle İslâm’î hayatı başlatmak için ciddi bir çalışmaya davet ediyoruz. Böylece zimmetlerinizi temize çıkaracak, Rabbinizin rızasına nail olacaksınız. Yine sizlere bu azametli ve yüce işin, ancak bunu gerçekleştirmek üzere çalışan bir cemâatle olacağını hatırlatırız.

İşte bunun içindir ki, sesimizi yükselterek, yeryüzünde ya Hilâfet’i ikâme etmek ya da bu uğurda bütün gençlerini telef etmek üzere Allah’a ahdeden bu cemâatin Hizb-ut Tahrir olduğunu müjdeliyoruz ve niçin Hizb-ut tahrir olduğuna değinmek istiyoruz.

Hizb-ut Tahrir’dir diyoruz, çünkü; yirminci asır içerisinde Müslümanlar, davetleri ve İslâm’î hareketleri boyunca şeriatı uygulamak veya fâsit vakıayı değiştirmek için değişik yollar denemişlerdir. Bu bağlamda parlamento ve oy kullanma yolunu denemişler, nihayet şek ve şüphe kalmayacak şekilde (onlar) bu yolun kendilerini o yüce gayeye ulaştıracak bir yol olmadığını anlamışlardır. Cezayir, Mısır, Türkiye ve Ürdün’de olanlar daha hafızalarımızdan silinmiş değildir. İslâm’î hayatı başlatmanın şer’î metoduna muhalif olan bu sarp yol ile sadece, İslâm’ı tatbik etmekten ümmeti bir adım daha uzaklaştırmışlardır.

Yine Müslümanlar; Mısır’da yöneticilere silahla ve maddî eylemlerle karşı çıkma yolunu denemişler ve bu bağlamda ümmet hâini Sedat’ı katletmişlerdir. (Allah’ü Te’âla’dan ecrini kendilerine vermesini temenni ettiğimiz, iyiliklerinin artırmasını arzuladığımız) bu amelle, silahlı hareketlerin zirvesine ulaşmışlar, fakat gayeye ulaşmakta başarısız olmuşlardır. Çünkü düşman, sadece yönetici şahıs değildir. Bilakis Müslümanların omuzları üzerine çöreklenen, onları Allah’ın indirdikleriyle yönetmeyen, ordularını, güvenlik güçlerini ve istihbaratını, Müslümanların, şeri hükümleri hayatlarında tatbik etmelerine engel olması amacıyla kurduğu batıl üzerine bekçi olarak diken küfür sistemidir.

Yine Müslümanlar; mevcut vakıayı etkin hitab ve açık vaazlarla islah etme yolunu denemişler, toplumlardaki bu bozuk vakıayı tenkit ederek, ümmetin çocuklarından, içlerinde hayır bulunan kimseleri bu pislikten kurtarmaya çalışmışlardır. Böylece de ümmetin fertlerini, tek tek ele alarak toplumu ıslah etmeyi ümit etmişlerdir. Fakat toplumlarımızda fazileti yıkmak için gecesini gündüzüne katarak çalışan kafirlerin çalışmaları otoriteden cesaret almaktadır. Zira basın ve basının kustuğu zehir, eğitim ve eğitimde bulunan tahrifat, zulmü ve taşkınlıkları empoze eden otorite gücü onlarla birliktedir. Muhlis fikir sahiplerine zalimlerin yaptıkları diktatörlük, onları hapse atmak, fesâdı teşvik etmek ve gençlerin evlenmesine engel olacak fakirliği icat ederek, onları zina yapmaya zorlamak gibi baskı araçları hep onların elindedir. Bütün rezâlet kapılarını sonuna kadar açıp, bütün fazilet kapılarına anahtar vurmak, ıslah etmeye çalışanların gayretinden daha kuvvetlidir.

Öyleyse; Müslümanların dağarcığında, en son kendilerini savunma hattı olarak, bayraktarlığını Hizb-ut Tahrir’in yaptığı kapsamlı, köklü, inkilabî değişimden başka geriye ne kaldı. Çünkü, Hizb-ut Tahrir; İslâm’î âlemdeki mevcut statükoyu değiştirmenin metodunu araştırdığında, (Allah’ın izniyle) davette Allah’ın yardımına götüren yegâne yolun Rasûlullah (sav)’in metoduna bağlanmak olduğunu görmüştür. Ardından davetin yükünü taşımaya muktedir, hak üzerinde sabretmeye müstahak ve daveti taşımadaki gücü sebebiyle Allah’ın yardımının kendilerine ineceği İslâm’î şahsiyetleri icat etmek için yerleşik İslâm’î kültürle Müslümanları kültürlendirmeye başlamıştır.

Sonra topluma tahakküm eden küfür fikirlerine çatarak toplumla kaynaşmaya yönelmiş, nihayet İslâm’a muhalif çatmadık hiçbir akide ve fikir bırakmamış, Müslümanlara ayan beyan olacak şekilde o akide ve fikirlerden sır perdesini izale etmiş ve bunların yerine bütün şaibelerden soyutlanmış İslâm’î alternatifi koymuştur.

Sonra susmaksızın ve cezadan korkmaksızın ümmetteki hastalığın ve bataklığın kaynağına yönelmiştir. Ki o; yöneticileri ve küfrün bekçiliğini yapan, Allah’a, Rasûl’üne, mü’minlere gece gündüz savaş açan kafir batının uzantısını ümmet içerisinde uygulayanlardır. Yani Müslümanların yöneticileri ve onların zebanileridir. Onların ayıplarını ifşa etmiş, onları muhasebe etmiş ve onların, İslâm’dan kurtulmak için kurdukları entrikaları bir bir deşifre etmiştir.

Aynı zamanda Hizb-ut Tahrir; ehli kuvvetten olan Müslümanların ordularındaki muhlis subaylara, kabile ve aşiret reislerine, toplumda ağırlığı olan kimselere ve içlerinde hayır bulunan ehli nusrete yönelerek, onlara daveti taşımış ve aynen Rasûlullah (sav)’in yaptığı gibi onlardan İslâm’a yardım etmelerini talep etmiştir. Zira Rasûlullah (sav), yardım talep etmek amacıyla kendisini kabilelere arzediyordu. Nihayet Allah Te’âla, ona Ensar’ı bahşetmiştir. Onlar da onu desteklemişler ve ona yardım etmişlerdir. Böylece Allah’u Te’âla, onlarla İslâm’ı izzetlendirmiştir.

Hizb-ut Tahrir; değişimin, İslâm’ı bütün tahrifat veya manüpilasyonlardan uzak aydınlatıcı bir şekilde ümmet içerisinde yaymakla gerçekleşeceğini idrak etmiştir. Bu husus, ehli kuvvet içerisinde yapılan çalışmayla beraber olması gerekir ki, ehli kuvvet, ümmetin boynuna Demoklesin kılıcı gibi dikilmiş olan otorite sahiplerinin safında durmasın. Velhasıl ümmetin gücünü ve ehli kuvveti kendi etrafında toplamakla, otorite sahipleri için bir dayanak bırakmamak onların tahtlarını sallandırır. Sonra yeryüzünde İslâm devletini ikâme ederek, Müslümanların ülkelerini tek bir devlette, tek bir Halife yönetiminde birleştirmek üzere çalışmaya koyulur.

Bugün ümmet; Rasûlullah (sav)’in sahih hadiste müjdelediği Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşid-i Hilâfet devletinin bir adım önünde durmaktadır.

İmam Ahmed Müsned’inde Nu’man İbn-u Beşîr’den şöyle rivâyet eder:

“İçinizde Allah’ın dilediği kadar Nübüvvet olacak, sonra kaldırmasını dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilâfet olacak, Allah’ın dilediği kadar olacak, sonra Allah dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra ısırıcı meliklik olacak, Allah’ın dilediği kadar olacak, sonra kaldırmasını dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra zorlayıcı meliklik olacak, Allah’ın dilediği kadar olacak, sonra kaldırmasını dilediği zaman kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilâfet olacak dedi, sonra sustu”.

Bugün Müslümanlar, zorlayıcı meliklik (diktatörlük) döneminin sonundadırlar ve gözlerini, yıkılmasına ramak kalmış o tahtlara dikmişlerdir.

Onun için ey Müslümanlar!

Sizleri, Hilâfet devletini ikâme etmek, küfrün ve kafirlerin kökünü kazımak ve Amerika’nın hilesini başına geçirmek için İslam davetini yüklenen Hizb-ut Tahrir’le birlikte ciddi şekilde çalışmaya davet ediyoruz.

“Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Biliniz ki, Allah"ın azabı şiddetlidir”.





Ercan Tekin
  #16263  
Alt 29.04.2005, 07:00
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard dankeschön...ama YNÖ demistiki..

-----"ohje ile namaz kilabilirsiniz".....

ama yinede okuyacam kitabini...
  #16264  
Alt 29.04.2005, 08:42
Benutzerbild von balikiz
balikiz balikiz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard sen dahami iyi biliyorsun?

Sana Sünnete inanmak neden bu kadar zor geliyor? Nefs agir bastigi içinmi? Madem Kurani Kerim yetiyor sana, iyi bir müslüman olmak için, Kuranin neresinde yaziyor, nasil namaz kilindigini? Hiç kendine sordunmu, neden Allah seçkin kullarini pergamber yapiyor diye? ? Onlari ÖRNEK olarak almamiz için tabi? Ve vahiy ona (sav)e indirildigine göre, elbette o Kuranin tevsirini en iyi bilen insandir! Sen (kisa) aklina güvenmeye devam et bakalim!
Sen Hz. Muhammed (sav)?i bu kadar küçük düsürürsen, mahserde sana sefaatcimi olacagini zannediyorsun? Onun Sünnetlerini uygulamazsan, o seni ümmeti olarak taniyacagini zannediyorsun? Sen Islami baya hafife aliyorsun! Biraz dikkat et, imanindan olursun!
Senin yaptigin kibirden baska hiçbirsey degil, ve kibir müslümanlikla hiçbir alakasi yok, gelipte burda Islamdan ve müslümanliktan bahsediyorsun küstahcasina!
Senin inanç sistemin suna benzer: tip okumak için, sana sirf kitaplar yeter: ameliyat nasil edindigini yanliz kitaplardanda ögrenebilirsin GIBICESINE? o kadar mükemmelmi senin aklin?
  #16265  
Alt 29.04.2005, 08:46
Benutzerbild von balikiz
balikiz balikiz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Resule itaat etmek

Sünnete uymak demektir. bu kadar basit!
  #16266  
Alt 29.04.2005, 09:07
Benutzerbild von 6666mahfuz
6666mahfuz 6666mahfuz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard evet, yetmiyor...

isime gelirse hadisleri icerliyorum...biz ilk önce Kur`an daki okumayi birak, anlamak ve yasamak...ve okumasini bikmayarak, tekrar, tekrar, sevgiyle yavas, yavas...nasil bizim icimiz zaman, zaman degisdigi gibi, Kur`an daki yazilari degisik bir kavram ortaya cikabilir...o bakimdan hayirlisin..hadislerden bahsetcegine...Kur`an da Allah C.C. sevgisi ve Peygamber sevgisi surelerinden bahset, bilmiyorsan, yazmiyorsan, ben yazacagim.. ins`Allah...yoksa buda mi sirk ve batil??? ...sevgiyi tek Allaha yönlendirmedim diye???...
  #16267  
Alt 29.04.2005, 09:15
Benutzerbild von 6666mahfuz
6666mahfuz 6666mahfuz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Seni hadislerle cok üzmüsler....

hirsini o cahil insanlardan alcagina, sen hirzini hadislerlen almaga kalkiyorsun...fazla hadisleri okuyunca, bilhassa yanliz...tabi insan sasirir, yeda kafayi yer...seytana ve nefsimize her zaman dikkat etmemiz gerekiyor, cooooook zor, biliyorum, ...cok zaman mantigimizi ve aklimizi seytan`dan ve nefsimizden yönetiyoruz, kardesim pompalanejat ...dikkat et..-)) yolun acik ve kisa olsun-))) Bizim icin cuma namazinda dua et lütfen-)) Bende senin icin...
Birlik, sevgi ve anlagis bize gerekiyor...malesef öyle degil gercekler...
  #16268  
Alt 29.04.2005, 09:32
Benutzerbild von 6666mahfuz
6666mahfuz 6666mahfuz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard itaat = söz dinleme = ibadet

...ottoman dictionary de öyle yaziyor...yetmiyormu???
  #16269  
Alt 29.04.2005, 10:29
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard öglen namazin farzinin 4 rekat

oldugu kuranin neresinde yaziyor?
  #16270  
Alt 29.04.2005, 11:51
Benutzerbild von xp0mpalanejatx
xp0mpalanejatx xp0mpalanejatx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard EVET $irk MUHAMMED SEVGISI ALTINDA

sirke giriyorsun..caktirmadan yapmaya acalisiyorsunuz ama nafile..
ne gariptir allah kuranda muhammede BANA KURAN YETER De .....detirtirken senin gibi kuran cahili cühelat aksini savunuyor hatta hadisleri imanli kisiler yazdi diye kuran yetmez kuranin yanina yani allahin hükmünün yanina masallarida alicam allahin hükümnede ortak kosucam diyorsun ..
sen müminmisin ?
bence degil..müsrik ? putperest ??ehli kitap `? sünnetci ? muhammedci bilemiyorum ne oldugun ama kurandan haberin olmadigi kesin..
ve dönüp dönüp peygamber sevgisi altinda buharinin tirm,izinin malikinin peygamberin ölümünden 300 yil sonra toplanmis hadisleri sevmeyi kast ediyorsun ????sen iyimisinj hosmusun bu8 kadar mi akildan yoksun ? kurandaki muhammede itaat edmek onu sevmek buda kurani uygulayarak olur buhaarinin tirmizinin bilmm hnagi ebu leblebinin yazdigina tapmakla degil....aklnizdan süphe edicem yavas yavs anlamak idrak etmek ne zormus meger yahu...
yüzlerce kez ayni seyi yazdirmak zorunda birakiyorsunuz NEDEN ?????????? cünkü yazilanlari söyle saglam kafayla seytansiz bir kafadan gecmiryorsunuz diye ..acaba ne diyor bu adamlar ?????
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu