| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() Autor: Fruehlingsblume
Datum: (22/04/2005 - 0:47) Forum: Religion & Glauben Wertung bisher: Ihre Wertung: genial sehr gut gut keine mittel schlecht unserioes EĞER Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı, Merak ediyorum neler yapacağınızı... Biliyorum ama Böylesine şerefli bir konuğa açacağınızı en güzel odanızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını, Ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Gerçekten evinizde ona hizmet etmekten alacağınız hazzı. Fakat söyleyin bana, Efendimizi evinize doğru gelirken gördüğünüzde, Onu kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa onu içeri almadan önce, aceleyle, Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp Yerine Kur"anı mı koyacaksınız? Peki hala Amerikan filimlerini seyredecek misiniz televizyonda? Yoksa kapatmaya mı koşacaksınız aceleyle, O size kızmadan önce? Kimbilir? Belki de ağzınızdan hiç çıkmamış olmasını mı dilerdiniz, Hatırlayamadığınız en son çirkin kelimeyi... Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine ortalığa, Kitaplığınızın raflarında tozlanmış, Hadis kitapları mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa teleşla ne yapayım diyerek, Sağa sola mı koşturacaksınız? Merak ediyorum: Eğer Peygamber Efendimiz, Bir kaç günlüğüne sizinle birlikte yaşasa, Yapmaya devam edecek misiniz, Her zaman yaptığınız şeyleri? Ailenizdeki sohbetler eski halini koruyacak mı? Her yemekten sonra sofra duası etmeyi, Yine zor mu bulacaksınız? Hiç yüzünüzü asmadan, Oflayıp puflamadan, Her vakit namazınızı kılacak mısınız? Ya sabah namazı için, Sıcacık yatağınızından, Erkenden fırlayacak mısınız? Peki ya yine mırıldanacak mısınız, Her zaman söylediğiniz şarkıları? Ve okuyacak mısınız, Her zaman okuduğunuz kitapları? Peki bilmesine izin verecek misiniz, Aklınızın ve ruhunuzun beslendiği şeyleri? Yoksa hiç bilmemesini mi isterdiniz? Şöyle diyelim ya da: Gideceğiniz her yere götürebilecek misiniz Peygamberi de? Yoksa birkaç günlüğüne değişecek mi planlarınız? Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını ister misiniz sizinle? Sonsuza dek, hep birlikte... Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız, Ziyareti bitip gittiğinde? Gerçekten bilmek ilgi çekici olabilir değil mi? Bilmek ve düşünmek, Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse Yapacağımız şeyleri... Eğer bir gün Peygamber Efendimiz ziyaretinize gelse, Yalnızca birkaç günlüğüne aniden çalsa kapınızı, Merak ediyorum neler yapacağınızı ... |
|
||||
![]() BİN YILDIR İSLAM ÜLKESİYİZ
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök"ün, "Türkiye bir İslâm devleti de değildir, bir İslâm ülkesi de değildir. Türkiye laik bir ülkedir" şeklindeki sözleri eleştiriliyor. Gazetemize konuşan siyasiler ve sivil toplum örgütleri temsilcileri, Genelkurmay Başkanı Özkök"ün açıklamalarının çelişkili olduğunu belirterek, Türkiye"nin İslâm Konferansı Örgütü"ne (İKÖ) üye olduğunu ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer"in İKÖ"ye başkanlık yaptığına dikkat çektiler. ERİKEL: TÜRKİYE İslÂm ÜLKESİ Genelkurmay Başkanı Özkök"ün açıklamalarının bazı bölümlerinde çelişkiler olduğuna dikkat çeken Büyük Birlik Partisi (BBP) Sözcüsü Avukat Yusuf Erikel; Türkiye"nin aynı zamanda İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) üyesi olduğunu hatırlatarak; "Türkiye bin yıldır İslâm ülkesidir" dedi. Erikel, Türkiye"nin laik bir İslâm ülkesi olduğunu, fakat şeri kanunlarla yönetilmediğini hatırlatarak, ""Türkiye bir İslâm ülkesi değildir" denilirse, ülkenin yüzde 99"u yok sayılmış olur. Yani bu ülkenin yüzde 99"u Müslüman diyeceksiniz, ondan sonra da Türkiye İslâm ülkesi değil diyeceksiniz. Bu ifadelerle; İKÖ üyesi olan Türkiye aynı zamanda İslâm ülkeleri topluluğu dışında tutulmuş olur. Bu çok büyük bir çelişkidir. Sayın Genelkurmay Başkanımızın yazı metninde inanıyoruz ki cümle kurmada bir hata var. Çünkü böyle açık bir çelişkiyi ifade etme ancak dalgınlıkla olur kanısındayım. Mustafa Kemal Atatürk"ün TBMM"nin açılışını Kur"an okutarak yaptığını ve Çanakkale Savaşı"nı göğsündeki Kur"an ile kazandığını hatırlatmak isteriz. Türkiye İslâm devleti değil, İslâm ülkesidir. Yani Türkiye Müslümanların devletidir" diye konuştu. AKTAŞ: DAYANAĞI NE? AK Parti Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş, Genelkurmay Başkanı"nın açıklamalarının çelişkili olduğunu belirterek, "Yeni seçilen Papa dahi Türkiye"nin Avrupa kıtası ve Avrupa kültürünün bir parçası olmadığını, Ortadoğu ve İslâm âleminin bir parçası olduğunu açıklarken, Sayın Genelkurmay Başkanı"nın Türkiye"nin İslâm ülkesi olmadığını neye dayanarak söylediğini anlamakta zorluk çekiyorum. Bu açıklamalar ülke birliğine zarar verir" dedi. UZUNKAYA: TÜRKİYE"NİN ZARARINA AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, "Hangi görevde bulunursa bulunsun, bürokratların bu tip açıklamalar yapmasını doğru bulmuyorum" dedi. Kutlu Doğum Haftası"nın arefesinde böyle bir açıklama yapılmasını da eleştiren Uzunkaya, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye Cumhuriyeti, kahir ekseriyeti, yüzde 99"u Müslüman halkın yaşadığı bir ülkedir. Devlet laiktir, ama "Türkiye Müslüman ülke değildir" anlamında bir değerlendirme yapıldığında bunun bir kısım siyasi sonuçları var. Bu, siyasi kişilerin üzerinde durması gereken konulardır." Uzunkaya, bu tip açıklamaların, Türkiye"nin İslâm ülkeleriyle arasındaki ilişkilere zarar verdiğini belirtti. ÜNALDI: SAVAŞAN KİMDİ? AK Parti Konya Milletvekili Prof.Dr. Mustafa Ünaldı da, Özkök"ün sözlerini eleştirerek, şu görüşleri dile getirdi: "Türkiye, devlet olarak Anayasa"da belirtildiği şekilde demokratik sosyal hukuk devletidir. Ama bu devlet için geçerlidir. Ülke deyince toplum anlaşılır. İslâm yönetimi deyince sadece İran İslâm Cumhuriyeti var, Libya var. Milletin çoğunluğuyla İstiklal Savaşı"na giren toplum İslâm toplumudur. Dolayısıyla İslâm ülkesidir." "Devlet laiktir, millet laik olmaz" yorumunu yapan Ünaldı, şu değerlendirmede bulundu: "Türkiye, toplumunun Müslüman olmasıyla meşhur bir ülkedir. Devlet laiktir, millet laik olamaz. O zaman inanç olamaz. O tabiri maksadını aşan, verilmek istenen değil, başka türlü ifade edilen bir konu olarak değerlendiriyorum." Türkiye"nin başta İslâm Ülkeleri Kalkınma Örgütü olmak üzere çok sayıda İslâm ülkeleri arasındaki ortak katılımının bulunduğunu kaydeden Ünaldı, "Türk toplumu dünyada en seçkin şekilde İslâm"ı yaşayan, imanına sahip çıkan toplumdur. Bu nedenle İslâm ülkeleri arasında oluşturulan kuruluşlarda yer almıştır. İslâm Ülkeleri İşbirliği Konferansı var. Biz orada üye değil miyiz? İslâm Ülkeleri Dışişleri Bakanlığı toplantıları var. Dışişleri Bakanlarımız bu toplantılara katılmıyor mu? O zaman bu tabirin içinde olmasak neden katılırız? O toplantılara katılmamızın anlamı İslâm ülkesi olmamızdır" diye konuştu. AK Parti Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay ise, Özkök"ün sözleriyle ilgili şu yorumu yaptı: "Türkiye İslâm toplumudur. Halkı Müslüman, yönetimi laik, ama Müslümanların büyük çoğunluğunun yaşadığı yer demektir İslâm ülkesi. Müslüman bir toplum vardır. Müslüman toplumların yaşadığı yerse İslâm ülkesiyiz." <a href="redirect.jsp?url=http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=7837" target="_blank">http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=7837</a> |
|
||||
![]() Ahmet Süreyya Durna
Üstad Bediüzzaman Said Nursi"yi anarken! Yýl, 1971 Konya"da okuyoruz. Tam dokuz kiþi, kiraladýðýmýz kerpiç evde yatýp kalkmaktayýz. Pilli radyomuzun düðmesini açtýðýmýz da; haberlerin baþ kýsmýný Anadolu"nun muhtelif yerlerinde, gruplar hâlinde yakalanan Müslümanlar oluþtururdu. Bunlar, genellikle sözde âyin yaparken yakalanan Nurculardý, Süleymancýlardý, tarikatçýlardý v.s. Suç aletleri ise; ibadet esnasýnda kullandýklarý ya sarýk ile takke ya okumuþ olduklarý itikâdi ve ilmihâli bilgileri içeren bir kitap, ya 99"luk tesbih, ya da diþ temizliði için fýrça yerine kullanýlan bir misvak.. Yani suç dosyalarý(!) oldukça kabarýk. Zamanýn sýký yönetim komutanlarýndan (daha sonra CHP"den Ýçiþleri Bakaný olan) Ýrfan Özaydýnlý, "Bunlarýn tesbih taneleri atom!. Seccadeleri füze! Takkeleri jettir!" diyordu ve en fazla Müslümanlarýn sürek avcýlýðýný da o, yapýyordu. Ýþte makûs günlerden bir gün, bahar aylarýndan bir pazar sabahý, stres atmak için kýr gezintisi yapmayý kararlaþtýrdýk. Hep birlik de Çumra kazasýna giderek piknik yapýp, Çarþamba ýrmaðýnda bir güzel kulaç atarak yüzeceðiz. Çumralý arkadaþlardan biri, babasýnýn at arabasýný alarak bizi Kargýn kasabasýnýn yakýnýnda bulunan, bir kuyu baþýna götürdü. Burada; çimenlerin üstüne mütevazý soframýzý açarak, Konya"dan aldýðýmýz köpük helvasýný, zeytin ve peynir cinsinden nevâlemizi yemek için oturduk. Karnýmýzý doyurduktan sonra; oyun oynadýk, güreþ tuttuk derken, gün aþtý ve hava karardý.. Ýleri de ekinlerin arasýndan yanýmýza doðru bir hayli kabarýk karartýlarýn gelmekte olduðunu gördük ve bunlarý, otlayan "camýz sürüleri" zannettik. Tahminim mayýs ayýnýn ortalarý idi. Ova zümrüt gibi yeþil, ekinler/otlar diz boyundaydý.. Aklýmýz üç karýþ havada, baþýmýzda "kavak yeli"nin estiði, heyheyli bir yaþtaydýk. Yâni, 18 falan civarlarýnda. Diðer arkadaþlarýmýzla hemen hemen ayný yaþý paylaþýyoruz. Artýk toparlanýp kalkacaðýmýz bir sýrada etrafýmýz birden kuþatýldý ve mekanizmalarýn þakýrtýlarýyla karýþýk bir ses tonu kulaðýmýzý yalayýverdi; "Kýbramayýn! Teslim olunuz!" Neye uðradýðýmýzý bilemedik. Sanki iþtahýmýz boðazýmýzda düðümlendi, þaþýrdýk ve þok yaþadýk doðrusu.. Meðerse, "istemezin biri" yabancý olmamýzdan mütevellit bizleri, "kýr gerillalarý" þeklinde, ilçe karakoluna þikâyette bulunmuþ. Ekinlerin arasýnda gördüðümüz karartýlar ise; asayiþ ve güvenlik görevlileriymiþ. Hiç birimiz, "suçumuzun ne olduðunu" bilmiyor. Askerlik yapmadýðýmýz için, rütbe farkýný da bilmiyoruz. Topluca araçlara doldurularak ilçe karakoluna götürüldük.. Gâlibâ en kýdemli olaný, "Þimdi vakit geçti, hesabýnýzý yarýn göreceðim!" dedi ve gitti.. Gözümüze kestirdiðimiz görevlinin birine, "suçumuz ne ki?" diye sorduk!. O da Doðulu þivesiyle, "Suçuyuz böök hemiþerim!. Ýrteca hortlatmýþsýyýz!." yanýtýný verdi.. Geceyi karakolda geçirdik, ayakta!. Sabahleyin hepimizi tek tek ifâdeye çaðýrdýlar. Her çaðrýlan arkadaþýmýzýn feryâdý ayyûka çýkýyordu adeta!. Sýra bize ha geldi, ha gelecek diye ödümüz kopuyor ve yüreðimiz serçe yüreði gibi inip inip kalkýyordu.. Ýþte o an çabuk geldi ve bizi çaðýrdýlar!. Ýçeride iki kiþi vardý; biri resmî, öbürü sivil. Resmî olan ayakta, öteki masada oturmaktaydý.. Resmî olan "komut" vermekte gecikmedi. "Gömleðini kafana geçir ve eðil!." Denileni yaptým ve eðildim!. Baþýmý bacaklarýnýn arasýna kýstýrarak, çýplak sýrtýma kenetlenmiþ elleriyle balyoz gibi yumruk indiriyordu. Öyle ki, bilinçli bir þekilde, böbreklerime vuruyor ve beni sakatlamak istiyordu. Baþým, gömleðime sarýlý ve bir de bacaklarýnýn arasýnda oluþu nedeniyle boðulma tehlikesi geçiriyordum.. Herhalde dövmekten yorulmuþ olacak ki, ara verdi ve "Said Nursi"ye küfredersem beni dövmeyeceðini" söyledi. ?!...... Ben ise, pelteleþmiþ vaziyette; sivil oturandan göz ucuyla, "yeter artýk dövmeyin!" demesini bekliyordum ki, hayret!. O da ne!.. Benim çocukça, "imdat!" beklediðim sivil otorite; "yoruldunuzsa biraz nöbet deðiþtirelim!. Biz burada bostan korkuluðu deðiliz herhalde!.." demez mi!.. Resmî olan, "hay Allah razý olsun senden!" karþýlýðýný vererek, bu yorucu iþi ona devretti. Kendisinden yardým beklediðim sivil otorite; bir baþka türlü yardýma koþuyordu(!), hem de daha teknik bir þekilde... O, elini cebinden hiç çýkarmadan sürekli tekme ile vuruyor ve üstelik sadistçe kahkaha atarak gülüyordu!. Vücudum direncini kaybettiðinden, her tekmede bir yerlere savruluyordum.. Bacaklarým tutmuyordu!. En sonunda belindeki tabancayý þakaðýma dayadý ve "deminki sözleri tekrar etmezsen, seni geberteceðim ulan eþ....!" ?!...... Kendimi konsantrasyondan geçirerek, pencereden atlamayý göze aldým ve yöneliyordum ki o, bu hareketimden anladý!. Avýný yakalamaya çalýþan bir aslan pençesine eþ, eliyle ense yakamdan tutuverdi!. Son bir tekme daha atarak, "dýþarý çýk!" diye gürledi. Tüm arkadaþlarýmýz ayný "garnitür"den nasibini aldýktan sonra, ellerimize ortaklaþa kelepçe vuruldu ve doðru mahkeme salonuna!. Ve de arkasýndan cezaevi koðuþu!.. Tam dört/ buçuk ay yatýp dýþarý çýktýðýmýz da gördük ki, ilkbaharýn izleri silinmiþ; son baharýn havasý hakim olmuþtu!. Yapraklar sararmýþ, otlar kurumuþtu!. Yine de hep birlikte doðruca, "Çarþamba ýrmaðý"na giderek, bir güzel çimdik. (yýkandýk) yâni.. Koskoca bir 32 yýl geçmiþ aradan.. Hatýrlayýp hüzünlenmemek elde deðil!. Dayak yeme ve suçsuz yere ceza çekme pahasýna da olsa; ölüm yýldönümünde rahmetle ve minnetle anýyoruz, üstad Bediüzzaman Said Nursi"yi!. Hasýlý, bu süreçten sonra tanýdýk o mübarek zatý ve onun, nur çeþmesi niteliðindeki risalelerini.. Okumaya da doyum olmuyor hani <a href="redirect.jsp?url=http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=6373" target="_blank">http://www.vakit.com.tr/detail.asp?id=6373</a> |