Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #14991  
Alt 12.04.2005, 00:00
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard SABETAYCILIK VE MASONLUK...........

SABETAYCILIK VE MASONLUK


Masonluğun ikrara dayalı gizli örgütler içinde, tarih boyunca kendisinden ençok söz edileni olduğunu belirtmek herhalde onun değer ve önemini abartmak olarak görülemez. O kadar ki belkide hiç bir örgüte nasip olamıyacak bir kaderi vardır, hem doğuda ve hemde batıda etkili olmuş, pek çok ülkede siyasi, toplumsal ve ekonomik olaylardan sorumlu tutulmuştur(1) Bilindiği gibi masonluk kökenini eski medeniyetlerden ve özellikle de ortadoğunun kadim kültürlerinden almış felsefi bir harekettir. Ana prensibi hiç bir ayrım gözetmeksizin üyeleri arasında dünya kardeşliğini sağlamaktır. Fakat her inanca açık olması, serbest düşünceleri desteklemesi (2) ve hiçbir etnik ayrım gözetmemesi nedenleriylede özellikle tek sesli kültürler tarafından dışlanmış ve adeta afaroz edilmiştir.Nitekim Türk milliyetçiliğinin de çok uzun bir süre masonluk ile uğraşması ve bunu bir tehlike olarak algılanmasınında temel nedeni bundan kaynaklanmaktadır. Ondokuzuncuyüzyılda Osmanlı ülkesini etkisi altına alan milliyetçi ve özgürlükçü akımlarla beraber batılı kavramların imparatorluk içinde yaygınlaşmış olduğunu görmekteyiz. Fakat bu kavramların tartışılabilmesi herşeyden evvel bunları kavrayabilecek bilgi seviyesindeki insanların varlığı ile mümkün olacaktı. Bu da her açıdan devletin farklı kültürleri bünyesinde toplayan ve etnik olanın dışlanmayacağı kent merkezlerinde yenilikçi fikirlerin yeşermesine yol açacaktı.üstelik böylesine bir siyasi merkezin baskıcı bir devlet yönetiminin otoritesinin giderek azaldığı bir noktada olmasıda çok daha özgürlükçü bir yapının varlığını da beraberinde getirecekti. İşte o yıllarda İmparatorluğun batıya açılan penceresi durumunda gözüken Selanik şehrinin hem başkentten uzak olması, hem bünyesinde çok sayıda etnik unsuru barındırıyor olması sonucunda çok önemli bir siyasi rolü üslenmesi belkide kaçınılmaz bir zorunluk olarak onu ortaya çıkarmıştır. Osmanlı siyasasında bu yıllarda ortaya çıkan ve gelecekte imparatorluğun kaderini etkileyecek olan üç önemli örgütün -ki bunlar masonluk, ittihat ve terakki ile tarikatlerdir- de merkez üslerinin Selanik olması doğal bir sonuç olarak karşılanmalıdır. Selanik"in bu farklı konumuna bir de merkezin kent üzerinde yeterince denetim kuramaması eklenince yaşanılan olayların boyutu bizleri şaşırtmamaktadır. Kent halkını oluşturan bulgarlar, yahudiler, müslümanlar ve bugüne kadar her zaman resmen varlıkları gizlenen sabetaycılar kendi aralarında birtakım birliktelikler oluşturmuşlardı. Milliyetçi akımların giderek yayıldığı dönemlerde yahudiler ve sabetaycılar adeta sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir. çünkü genel olarak Osmanlı Siyasal hayatında bu unsurlar diğer etnik gruplardan farklı olarak her zaman burjuvazinin temsilcisi olarak ticari egemenlik peşinde olmuşlar ve daima iç siyasi çekiş melerden uzak kalmışlardır.Fakat II.Abdülhamid yönetimine karşı giderek güçlenen ve milliyetçi karaktere sahip akımların bu topluluklar üzerinde de etkili olması kaçınılmazdı.Bu dönemde Selanik" te kurulan siyasi organizasyonlarda masonluğun özel bir ehemmiyeti vardır.Ordu ve tarikatlerin aksine müslüman olmayanlarında rahatlıkla kabul edildiği mason localar belki de Osmanlı toplumlarının demokratik ve özgür bir atmosferi yaşayabilecekleri tek kurum olarak karşımıza çıkmaktaydı. Sabetaycılar Yahudilik ve Müslümanlık içinde tamamen kendine özgü dinsel karakterli bir hareket olduğundan her zaman ve her şekilde her iki topluluk tarafından da dışlanmıştı. 19.yy" a gelindiğinde sabetaycı teoriye bağlı üç cemaatin varlığı bilinmektedir. Karakaşlar, Kapan cılar ve Yakubiler (2).Her üç cemaatte de Sabetay Sevi"nin radikal fikirleri etkin olmakta ise de bu yıllarda artık gençler arasında dinsel baskıların etkisiz kaldığı görülmektedir.O kadar ki İbranice hemen hemen kaybolmuş, İspanyolca ise giderek yerini Türkçeye bırakmaya başlamıştı (3). Bununla beraber yinede dış evlilikler yapılamadığı için cemaat üyeleri kan bağı olarak her zaman yahudi karakterlerini muhafaza etmekteydiler. V.Murat"ın mason olması nedeniyle daha başlangıçta Abdülhamid bu teşkilata karşı soğuk yaklaşmaktaydı.1908 İhtilaline dek geçen dönmede belirli tarikatler(4), İttihat ve Terakki ile masonların eylemleri oldukça etkiliydi.Sabetaycıların da masonluğa intisap etmeleri Selanik"te kurulan localarda olmuştur. Selanik kenti 20.yyın başlarına gelindiğinde fevkalade yüklü bir mason faaliyetine konu olmuştur (5). Konsolosluklar tarafından korunmaları sayesinde de Osmanlı aydınlarının özgürlükçü hareketleri için korunma yeri durumundaydılar, kent sosyal yapısı itibariyle masonluğun yerleşmesi için her olanağa sahipti (6). Yüzyılın başında Selanik"te sadece İtalyan Grand Orienti" ne bağl Makedonya Risorta Locası mevcutken 1904" te Veritas, 1906" da Labor et Lux, 1907 de Philippos ve Persevencia localarının kurulduğunu görmekteyiz (7) Veritas Locası" nın 1904" teki tüm üyeleride museviydi(8) Bu durum aslında bize şunu göstermektedir, Osmanlı siyasi hayatında meydana gelen tüm çalkantılarda museviler tarafsız kalarak, devlet için bir sorun yaratmamışlardır. Fakat özellikle 1908 Meşrutiyeti öncesindeki otoriter idarenin varlığı ve meşrutiyet sonrasında ki İttihat ve Terakki Yönetimi"nin yol açtığı bunalımlar gerek musevileri ve gerekse aynı sosyo-kültürel özelliklere sahip olan sabetaycıları bir takım tenakuzlarla karşı karşıya bırakmaktaydı.Bu cemaatlerin üyeleri özellikle birkaç yabancı lisan konuşabilmelerinin de etkisiyle ticari ilişkiler kurdukları Avrupa ülkelerindeki gelişmişlik ve toplumsal farklılaşmayı görmekteydiler ve her yönüyle doğunun yüzlerce yıllık sefalet ve tembellik dolu yaşantısınında sonuçta bir çöküntüye yol açacağınında bilincindeydiler.Bu nedenlerden dolayıdır ki sabetaycı ve yahudi aydınlarının localarda yer alması bir kurtuluş ümidi aramak olarak telakki edilebilir. Bu çalışma hazırlanırken ağırlıklı olarak Paul Dumont" un Fransızca olarak kaleme aldığı bir çalışmasından faydalanılmıştır (9), orada genel olarak mason localarının Türk üyeleri konusunda ki baz bilgilerin belki bilerek ve belki de bilmeyerek (10) çarpıtıldığı kanaatindeyim.örneğin Veritas locasına ilişkin yer alan bir ifadede yazar "...Veritas Locası"nın müslüman üyelerinden en dikkat çekicisi, Selanik"in ileri gelen politika yazarlarından Fazlı Necip, kentin en iyi Türkçe gazetesi olan Yeni Asır"ın kurucusuydu (11) 1908 ihtilali sırasında İttihat ve Terakki komitesi tarafından Selanik" teki eylemleri ve propagandayı yönetmekle görevlendirilecekti"(11) şeklindeki bilgileri okura sunmaktadır. Burada hemen belirtmekte fayda var, Fazlı Necip aslında Sabetaycıların Yakubiler koluna mensup bir aileden gelmekteydi. Hatta bu konuyla ilgili olarak iddialarımızı destekleyecek bir kitapta daha sonra gelen kuşaklarca kaleme alınmıştır (12), zaten dikkatle incelendiğinde de görülecektir ki Selanik" te o dönemde mason locaları ve tarikatlerde etkili olan Türk ve müslüman kimlikli aydınların pekçoğu sabetaycıdır (13), aslında bunu da normal karşılamak gerekiyor, çünkü sabetaycılar 20.yy" ın başlarına gelindiğinde dini kurumlarını giderek ortadan kaldırmışlardı ve o dönemlerde de yahudilik dinine geri dönme arzularının da kabul edilmemesi neticesinde neredeyse ateist bir hayat yaşamaktaydılar. Hiçbir manevi dayanakları kalmayan bu insanların bu yıllarda ve köken olarakta onların soylarından gelen diğer kuşakların üye lerinin de sabetayc kökenli olmaları bir raslantı değildir. Nitekim bugün bile Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası" nın Grand Comandör (ya da Türkçe karşılığı ile Hakim Büyük Amir) leri" nin de yine Kapancılar koluna mensup bir aileden gelmesi de şaşırtıcı olmamalıdır. Dumont"un Veritas"a ilişkin sunduğu diğer bilgiler arasında 1908 başında Loca" nın onbeş müslüman üyesi bulunuyordu (13) savıda biraz geçersiz kalmaktadır. Çünkü burada ismi verilen Osman Adil, Faik Nüzhet (daha sonra bakanlıkta yapacaktır), Talat İsmail, Fazlı Necip ve Mehmet Servet Bey" ler bizim tespit edebildiğimiz sabetaycı kökenli üyelerin sadece en tanınanlarıdır. Yalnız burada dikkat edilecek bir nokta daha var;sabetaycılar genel olarak kendi aralarında üç farklı alt gruba bölünmüşlerdi ve grup üyeleri kesinlikle birbirleriyle irtibatta bulunmamaya çalışırlardı.Fakat araştırmalarımız bize gösteriyor ki masonluk hangi gruba dahil olurlarsa olsunlar, örgütün temel hedefi olan kardeşliği (biraderlik) her konuda istisnasız olarak yaşamaktaydılar. Sonuç olarak şunu belirleyebiliriz, imparatorluğun artık herkesin kendi başının çaresine bakması yoluna girdiği bir döneminde o zamana kadar hemen hemen hiç bir ciddi politik harekette bulunmamış sabetaycı aydınlar için masonluk sosyalleştikleri bir örgüttü.üstelik giderek tümüyle etkisini yitiren dinsel kurumlarına bir alternetif olarak bu cemiyet onların manevi boşluklarının giderilmesinde de önemli bir role sahipti.


<a href="redirect.jsp?url=http://mitglied.lycos.de/goezelel53/Masonluk/masonluk.htm" target="_blank">http://mitglied.lycos.de/goezelel53/Masonluk/masonluk.htm</a>
  #14992  
Alt 12.04.2005, 00:05
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Sultan Abdülhamit"ten mi söz ediyorsun?

ohne Text
  #14993  
Alt 12.04.2005, 00:27
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard hayir, masunluk ve yahudilikten

abdülhamid bunlara karsi gelmis fakat basaramamis.
  #14994  
Alt 12.04.2005, 01:36
Benutzerbild von xp0mpalanejatx
xp0mpalanejatx xp0mpalanejatx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Milliyetçilik...yOBAZLIK TRABZON

Milliyetçilik...
Keşke binlerle toplanıp üç beş gencin üzerine yürümenin mertlik olmadığını, cesaret olmadığını anlayabilselerdi.

Milliyetçilik, yaşamaya ve yaşatmaya gücü yetmeyen insanların kendilerini ancak ölümün aynasında görebildikleri bir çaresizliktir.

Milliyetçilikten hayata dair bir söz duyamazsınız... Duyduğunuz her şey ölüme dairdir.

Ölmekten ve öldürmekten söz ederler sürekli.

Kendilerine milliyetçi diyenleri dinleyin bir, bakın bakalım hayatla ilgili bir şey söyleyecekler mi size.

İnsanı değil toprağı severler.

Küçümserler insan hayatını, önemsiz bulurlar.

İnsan sadece bir ölüm objesidir onlar için.

Trabzon’da binlerce insanın dört çocuğu öldürmek için şehvetle koşmasını seyrettik, aynı insanlar birilerini yaşatabilmek için aynı şehvetle koşarlar mıydı sizce?

Koşuyorlar mı?

Ölmemesi mümkünken ölen bebekler, çürük yapıldığı için yıkılan binaların altında can veren öğrenciler için koştular mı, onların hayatının hesabını sordular mı, yeni ölümleri önlemek için ayağa kalktılar mı?

Hayır.

Hayat ilgilendirmiyor onları.

Belki de yaşamla ilgili ümitlerini kaybettikleri için sadece ölüme doğru bakıyorlar.

Ölümde bir eşitlik arıyorlar.
Hayattan öylesine korkuyorlar ki bu korku bir öfkeye dönüyor.
Ana dillerini bile doğru dürüst konuşamıyorlar, ana dillerinde bir sayfa yazı yazmak ölmekten de öldürmekten de zor onlar için.

Bir kitap okumak, bir matematik problemi çözmek, biraz karmaşık bir filmi izlemek, felsefi bir konuşmayı dinlemek neredeyse imkansız geliyor onlara..

İnsan zekasının yarattığı her şeye yabancı gibiler.
Bir mimari şahesere, bir heykele, bir resme hayran olamıyorlar.
Tarih, ancak onların atalarını öven bir yalanlar zinciri olarak sunulursa ilgilerini çekiyor.

Ve, gerçekle yüzleşecek cesaretleri bile yok.
Ait oldukları toplumun gerçek yüzünü, eksiklerini, hatalarını duyduklarında çılgına dönüyorlar, ne gerçeği taşıyacak ne de o gerçeğin yüzlerine vurduğu çarpıklıkları düzeltecek bir güçleri var.

Toplumlarının fakir olması, gelişmemiş olması, özgürleşememesi umurlarında bile değil yeter ki bu gerçekler söylenmesin.
Ortak bir yalanın içine kendilerini hapsedip, kanlı bir hayal aleminin içinde yaşamayı tercih ediyorlar, gerçeği söyleyen herkes düşmanları, çünkü gerçeği öğrendiklerinde, gerçeği kabullendiklerinde bunları düzeltmek için bir çaba göstermeleri gerekiyor.

O çabayı gösteremiyorlar.

Aslında içten içe kendilerini ve toplumlarını öylesine aşağılıyorlar ki herhangi bir sorunu çözebileceklerine olan inançlarını daha baştan kaybediyorlar, o yüzden de sadece yalanlarla avunmayı istiyorlar.

Gerçeği söyleyen herkesi ölümle tehdit etmeleri bundan.
Aynı ırktan, aynı dilden, aynı dinden, aynı milletten olduğum bu insanları görmek utandırıyor beni.

Korkaklıkları içimi acıtıyor.

Milliyetçilikten iğrenirim ama anadilimi de, tarihini ve kaderini paylaştığım insanlarımı da, yeryüzünün en güzel yerlerinden biri olan topraklarımı da, bir mizah hazinesi olan folklorumu da severim.

Arkamda derin ve zengin bir tarihim, dünyanın en zengin şiir damarlarından birini besleyen güzel bir dilim, hiçbir zaman esaret görmemiş bir toplumum, yeryüzünde eşine as rastlanır bir insanlık birikimine sahip topraklarım var.

Hiç kimseyi ırkından, geçmişinden, dilinden, dininden dolayı kendimden aşağı görmem ama hiç kimse karşısında da kendimi eksikli hissetmem.

Milliyetçi değilim çünkü ne dünya ne de hayat korkutuyor beni.
İnsanlarını sevdiğim için seviyorum toprağımı.
Ve, bir tek insanımın hayatını kurtarabilmek için gerekirse bütün dünyanın toprağından vazgeçerim.

İyisi ve kötüsüyle bütün gerçekleri kucaklayacak bir gücü ve kendimi insanlığın ortak kaderine rahatça bırakacak bir güveni bu toplum veriyor bana.

Bu gücü ve güveni bulamayanlar korkaklıklarının nedenini bu toplumda değil kendilerinde arasınlar.

Onların korkaklıklarında bizim paylaşacağımız bir şey yok.
  #14995  
Alt 12.04.2005, 01:44
Benutzerbild von hacikischkisch
hacikischkisch hacikischkisch ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard aferim len Nejat.bomba gibi yazi vallah

abi enisin memleketi iste ne olacak.. hepsi milliyetci-fasist zibidi :0)
2000 kisi toplaniyor 4 kisiyi linc etmeye kalkiyor ve 100 poliste zor kurtariyor cocuklari elinde..
ülen cocuklar sucluysa polisi,mahkemesi ne güne duruyor demi yani
yok illah trabzonlu ya linc edecek
vahsi herifler
  #14996  
Alt 12.04.2005, 11:32
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard türkiyede mosonluk

Türkiye"de Masonluk

Yoğun istek üzerine, daha önce yayınlanmış altı bölümün gün gün geniş özeti.



Osmanlı"da Masonluk

Masonluk Katolik ve Ortodoks kiliselerince tepkiyle karşılanırken Osmanlı ülkesi kuruma hoşgörülü yaklaştı. V. Murad"ın Mason olması buna örnektir.İttihat ve Terakki Cemiyeti faaliyetlerini sürdürmek için Mason localarını ‘şemsiye’ olarak kullandı. Ancak bu davranış cemiyetin ‘siyonist’ damgası yemesine yol açtı.

"Harici" gözüyle Masonluk
Dünyanın en çok tartışılan konularının başında geliyor Masonluk. Bunda, Biraderlerin kurumsal disiplin çerçevesindeki ketumluğu etkili oluyor. Karşıtları da bu davranıştan doğan esrarengizlik havasından yararlanarak, her türlü yakıştırmayı, araştırmadan gündeme getiriyorlar. Ben Masonlar"a özgü deyimle bir "Harici" olarak, konuyu toplumsal işlevi üzerinde yoğunlaşıp inceledim. Böylece, objektif bir değerlendirmeye yöneldim.

1. gün
Masonluk ve Din
Müslüman"ın Mason olması kabul edilebilir mi? İslam bir arada yaşamayı, koruyuculuk üstlenmeyi görev kabul etmiştir. Yandaşları, zamanla, bütün insanları ırk ve din farkı gözetmeden eşit sayan bir anlayışı benimsemeye yönelmişlerdir. Bu çabayı insanlığa aktaran kurum ve akımlardan biri de Masonluktur. Gizliliği ilke edinerek çalışmayı tercih etmesi ise, tartışılır hale gelmesinin başlıca sebebidir. 18. yüzyılın başında kuralları kesinleşen Masonluk, Müslümanlar"ı hiç ilgilendirmemesine karşılık, Protestan kökenli olmasının etkisiyle, Katolik ve Ortodoks Kiliseleri gibi Museviler"den de tepki gördü. Bu ortamda İslam"ın girişime küçümseyerek bakması doğaldı, zira Hıristiyanlar arası çekişmelerde Osmanlı Devleti"nin hakemlik rolü üstlendiği bilinir. Papalığın çıkardığı Masonları Aforoz emrini 18. yüzyılın ortalarında Osmanlı"daki Rum ve Ermeni kiliseleri kendi dillerine çevirip örgütlerine dağıtmışlardı. Buna karşılık o dönemlerde Bektaşi hatta Mevlevi tekkelerinde Masonlar"la sohbetler düzenlendiği hakkında bilgiler var. 18. yüzyılın sonunda Osmanlı, geri kalmışlığını aşmak için batı modelinden yararlanmaya başlayınca durum değişti. Gavur damgalamalarının yanı sıra Masonluk özentisi iddiaları da gündeme getirilmeye başlandı. Tabii olumsuz anlamda. 1860"lara gelindiğinde İslam dünyasının yönetici ve düşünürleri arasında kuruma katılanlara rastlanıyordu. Tanzimat"ın iki ünlü devlet adamı Mustafa Reşit ve Fuat Paşalarla Mısır Hıdivliği"nde iddialı Prens Halim Paşa Masondular. Hatta son ikisi Büyük Üstatlığa bile getirilmişlerdi. Cezayir"de bağımsızlık mücadelesi veren Emir Abdülkadir"in de Mason olduğu biliniyor. Pan İslamcı akımın baş savunucusu Afgani başvurusunda "Kutsal Mason derneği üyelerinden, derneğe katılmama izin vermelerini ve şerefli kürsüye dahil olmamı onaylamalarını rica ederim" diye yazmıştı.

2. gün
Osmanlı"da ilk Localar
Sultan Abdülaziz"i etkileyip kendi oğlunu Mısır Hidivliği"nde ön sıraya sokan İsmail Paşa"ya kızan Mısırlı Prens Halim Paşa, siyasette etkinliğini artırmak için Masonluğu kullanmayı denedi. Hem Fransız hem de İngiliz üstatlarıyla işbirliği yaparak Mısır Büyük Locası"nın büyük üstatlığına getirilmeyi sağladı. Yerli halktan da buna yeni üyeler katılmasını gerçekleştirdi. Böylece, Osmanlı devlet politikasını etkilemek için Masonluk"tan doğrudan yararlanma girişimleri çağı başlamış oldu. Halim Paşa, Yeni Osmanlılar (Namık Kemal ve arkadaşları) ile işbirliği yaparak Avrupa"ya çekilmiş olan Mustafa Fazıl Paşa ile de ilişki kurdu. Bu girişimlerin projelerini aksatabileceğini hesaplayan Hidiv İsmail Paşa da Masonluğu kullanarak karşı atağa geçti. 1860 ve 70"li yıllarda, Avrupa"da siyasi açıdan Masonluk işlevini tamamlamış görünüyordu. Buna karşılık Osmanlı toplumu ilk kez açık açık Masonluk"la, daha doğrusu onun özel "koloniyalist" şekliyle karşılaşmaktaydı. 1 Temmuz 1872"de Hasköy"de, Osmanlı ülkesindeki ilk Mason mabedinin temelinin atılması, artık ortada Osmanlı yönetiminden çekinecek bir şey kalmadığını kanıtlıyordu. Ancak Sultan Aziz"in keyfiliklerini frenleyen Ali Paşa"nın 1871 Eylül"ünde ölümü ve yerine yumuşak başlı Mahmut NedimPaşa"nın sadrazamlığa gelmesi Masonlar"da endişe yarattı. 20 Ekim 1872"de Osmanlı saltanat ve hilafetinin veliahtı Şehzade Murad Proodos (Terakki) locasında tekris edilerek Mason oldu. Abdülhamit"e de Mehmet Reşat"a da, hem de aynı zamanda, Mason olma önerisi yapıldığı hakkında bir iddia vardır. İkisinin de red ettikleri söyleniyor.

3. gün
Abdülhamid"in ılımlı tavrı
Abdülaziz" in tahttan indirilmesi ve Murad"ın padişah halifeliğini ilanı, Mason çevrelerinde İslam ülkelerine yönelik büyük başarı sağlandığı kanısını doğurdu. Yeni hükümdarın istendiği yönde etkilenebileceğine inanılıyordu. Ancak Murad"ın üç ay içinde ruhi bir buhran geçirmesi ve yerini Abdülhamid"e bırakması, hesapları boşa çıkardı. Abdülhamid"in daha tahta çıkışının ilk günlerinden itibaren şöyle bir politika izlediği görülüyor: İslam"la Masonluk bir arada olur mu, olmaz mı tartışmasına girişmemiş, emrivakiyi benimsemiş ama kamuoyunda işlenmesini engellemiştir. Farklı ırk ve dindeki cemaatleri kaynaştırdığı tezini daha ciddiye almış fakat asıl önemi bütün Avrupa hükümdarlarının Masonluğun koruyuculuğunu üstlenmiş olmaları hususu üzerine yönelmiştir. Bu davranış şeklini tahta çıkışıyla birlikte başlattığına inanıyoruz. Avrupa"nın desteği olmadan, mali iflasını ilan etmiş "Hasta Adam"ın ayakta kalamayacağını biliyordu. Ahmet Midhat"ın matbaasında basılan "Esrarı Farmason" isimli kitap, kuruma bir hayır cemiyeti niteliğine dönmeyi önermekle, kanımızca Abdülhamid"in fikrini yansıtıyordu. Abdülhamid"in geçmişte yanlış olarak Masonlar"ı çuvallara koydurup Marmara denizine attırdığı dedikoduları ortalıkta dolaşmıştır. Oysa biz yaptığımız araştırmada mabeyincilerini ve yaverlerini Mason balolarına gönderdiğini, 100- 150 altın bağışta bulunduğunu saptadık. Karşılığında törenler "Padişahım çok yaşa" bağırtılarıyla başlıyordu. Açıkça karşıt düşüncelerin "Barış içinde birarada yaşaması" ilkesini başarıyla uygulamıştır. Bunun bir diğer iğrenç örneği, donanmasının başına İngiliz ve Mason Hobart ve Woods Paşaları getirmesidir. Özetle, siyasete bulaşmamaları koşuluyla Masonlara tam bir serbesti tanıyordu.

4. gün
İttihat ve Terakki"nin "şemsiyesi"
Abdülhamid iktidara geldikten sonra Yeni Osmanlılar"ı tasfiye etmekte zorluk çekmedi. Bir belgesi olmadığı halde Mason denilen Mithat Paşa"yı anayasal şekilde uzaklaştırdı. Abülhamid"in davranışı locaları yok etmeye yönelik değildi. Amacı ülkeyi dışardan yönetme eğilimlerini frenlemek ve de yerlilerin fazlaca ilgilenmesini önlemekti. Localar daha çok yabancıların kendi aralarında biraraya geldikleri yerler oldu, Türk ve Müslümanlar"ın hatta gayri-Müslim vatandaşların ilgisi de azaldı. Ülke içinde özellikle Balkanlar"daki örgütlenmeye gelince, 1878 Berlin Anlaşması"ndan sonra Balkanlar"daki reformlar için merkez kabul edilen kentlerin başında Selanik vardı ve ordu merkeziydi. Çeşitli Avrupa uluslarına ait cemaatler de vardı. Tabii örgütleri de. Yabancı işadamlarının çok sayıda bulunduğu kentlerde Mason locasının var olması doğaldı. İttihatçılara, "şemsiyelik" yapacak İtalyan Macedonia Rizorta Locası Üstadı Muhteremliğine Selanik Hukuk Okulu"nda hocalık yapan, avukat Musevi Karasso getirildi. Ülke içindeki Jöntürkler"in Masonluk"la ilişkiye girmeleri, ona güvenlerinin sonucudur. 1903-1908 arasında Macedonia locasına 154 kişinin alındığı biliniyor; bunların 42"si Türk"tür. İlk kaydolanlar arasında İttihat ve Terakki yönetiminde ön planda rol oynayan gazeteci Fazlı Necip"i, Talat Bey (Paşa), Midhat Şükrü"yü görüyoruz. Başka localarda üye olanların diğerlerinin toplantılarına katılması adet olmadığı halde, Cavit Bey"in (Sonrasının Maliye Nazırı) Macedonia"ya muntazam devam etmesi, bambaşka bir çalışmanın varlığınıkanıtlıyor. Ancak locada buluşanların hepsi Mason değildi.

5. gün
Siyonizm damgası
İttihatçılar"ın Mason bağı ilk kez 25 Temmuz 1908 günü Selanik"te anayasanın ilanı şerefine yapılan sokak gösterilerine Mason locaları temsilcilerinin de katılmasıyla ortaya çıktı. Localar eski ihtiyatlılıklarını bırakıp daha kolay üye almaya, tekris yapmaya yöneldiler. Bu ilgi, İttihatçı liderleri Bağımsız Osmanlı Masonluğu kurma düşüncesine yöneltti. Avrupalılar"ın buna izin vermeyi pek arzulamadıkları kısa zamanda farkedildi. İngiliz ve Fransızlar"a karşılık İtalyanlar bir süre direndikten sonra onay verdiler. Büyük Doğu"nun üstatlığına Talat Bey getirildi. Aynı sırada iki girişim Osmanlı-İngiliz ilişkilerini etkiledi. Osmanlı Masonluğu ile bütünleşmeyi arzulayan Mısırlı milliyetçilerin İttihat ve Terakki ile ilişki kurmaları İngiltere"yi çok rahatsız etti. Aynı anda 1909"un ekiminde de İttihat ve Terakki"nin ikinci kongresinde anti-Masonluk gündeme geldi. Mustafa Kemal"in teklifi, cemiyetin açık bir siyasi parti haline gelmesinin yanı sıra askerlerin siyasetten çekilmesi ve Masonluk"la ilişkinin kesilmesiydi. Bu önerisi sebebiyle "mürteci" diye damgalanmış ve İttihat ve Terakki"nin yönetimiyle ilişkisi tamamen kesilmiştir. Asıl olay yaratan, cemiyetin yönetimine muhalif olan Miralay Sadık"ın "Siyonistlik/Farmasonluk aleyhindeki layihası" idi. Talat, Cavit, Hüseyin Cahit ve Ahmet Rıza"nın cemiyetten atılmalarını istiyordu.. Gerek Masonluk ve Siyonizm iddiası gerekse Talat ve arkadaşlarının dışlanması önerisi reddedilmekle birlikte, bu tartışma İttihat ve Terakki"ye karşı bir suçlamanın kendi içinden başlatılması açısından önemliydi. Bütün politikalarında Siyonizmi destekleyen ve Masonluğu kendi malı sayan İngilizlerin propaganda için, İttihatçıların Masonluğu ve Siyonistliği üzerinde yayın yapmaları gerçekten ilginçtir.

6. gün
İşgal altında değişim
Libya ve Balkan Savaşları ile 1913 yılı ortasına kadar süren bunalımlar toplum için hiçbir anlam taşımayan Mason tartışmalarını doğal olarak geri plana itti. Mason olmayan ve bu kuruma fazla sempatiyle bakmayan Enver Paşa"nın Harbiye Nazırı olup İttihat ve Terakki"yi yönetir duruma gelmesiyle, esasen durgunlaşmış olan Cemiyet-Mason ilişkisi daha da canlılığını kaybetti. 1914"de Savaş ilan edilince Enver Paşa locaların faaliyetlerini durdurmalarını emretti. Ancak Talat Paşa"nın müdahalesiyle localar tekrar aktif oldular. Dünya Savaşı"nı kaybedip 1918"in Kasım"ından itibaren her bölgesinin işgal altına girmesiyle, Osmanlı toplumu beş yıllık bir esirlik süreci yaşadı. Galipler her alanda istediklerini benimsettiriyor ve bunları itiraz etmeden uygulayan destekçiler de buluyorlardı. En yoğun kampanya, özellikle İngilizler"in yönlendirişi altında İttihatçılık"tan arındırma idi. 1918 sonunda İttihatçılar"a yöneltilen en büyük suçlama devleti savaşa sokmuş ve yenilgiye uğratmış olmaktı. Savaş kararını kendi başına alan Enver Paşa idi ve hükümetin Mason üyeleri -Sadrazam Said Halim Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Paşa, Maliye Nazırı Cavit Bey, Bahriye Nazırı Cemal Paşa buna karşıydılar ama, hepsini suçlamak İttihatçı karşıtlarının işine geliyordu. Localar içinde fiili temizlemeyi yapan, sabık İttihatçı Rıza Tevfik"tir. Kendisi de Mason olan bu kişi, hayatı boyunca aşırılığını frenleyemediği söylemler arasında zikzak çizmiş biriydi. Osmanlı Büyük Maşrık"ının başına getirildi ve temizliğe girişti. Rıza Tevfik İttihat ve Terakki"ye mensup Masonlar"ın listesini basına ve polise verdi, birçok Mason İttihatçılık suçlaması ile sürgün edildi.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.sabah.com.tr/2005/03/20/gnd111.html
" target="_blank">http://www.sabah.com.tr/2005/03/20/gnd111.html
</a>
  #14997  
Alt 12.04.2005, 11:51
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Mosonluk ve yahudilik

MASONLUK ve YAHUD&Yacute;L&Yacute;K

Muharref Tevrat" ta Yahudi &yacute;rk&yacute;n&yacute;n Dünya milletlerine yapmas&yacute; emredilen vah&thorn;et ve katliam &thorn;ekilleri ayr&yacute;nt&yacute;l&yacute; bir &thorn;ekilde belirtilirken, gizli, dikkat çekmeyecek yöntemler detayl&yacute; olarak anlat&yacute;lm&yacute;&thorn; çe&thorn;itli yollar gösterilmi&thorn;tir. Bu yöntemler uyguland&yacute;&eth;&yacute;nda, milletler içten çökertilecek, ne hedef al&yacute;nan milletler bunu farkedebilecek, ne de olaylar&yacute;n arkas&yacute;nda bir Yahudi"nin ismi duyulacakt&yacute;r.

Yaln&yacute;z kendi ritülellerinde Yahudilikle ili&thorn;kileri anla&thorn;&yacute;lan MASONLUK Tevrat"&yacute;n telkinlerini aynen benimseyen, Yahudili&eth;in i&thorn;te bu gizli kollar&yacute;ndan biridir.

Masonlar Yahudi"lerle olan ili&thorn;kilerini gizli tutmay&yacute; lüzumlu görmektedirler; çünkü siyonizm ile ayn&yacute; amac&yacute;n güdüldü&eth;ünü anlatarak faaliyet göstermek yerine, yard&yacute;m kurulu&thorn;lar&yacute;n&yacute; paravan yap&yacute;p hay&yacute;rsever ki&thorn;iler görünümü alt&yacute;nda bu amaca hizmet etmek kendileri aç&yacute;s&yacute;ndan daha verimli sonuçlar
do&eth;urmaktad&yacute;r.

Masonluk Yahudilik ile do&eth;rudan alakal&yacute; oldu&eth;u için mason
mahfillerinde uygulanan törenler ve ritüeller, ayn&yacute; zamanda mason dü&thorn;ünceleri tabiat&yacute;yla Tevrat"tan al&yacute;nacakt&yacute;r.

"Ritüellerimizde Tevrat"tan say&yacute;s&yacute;z al&yacute;nt&yacute; mevcuttur" (Mimar Sinan-1983, Say&yacute;:47, Sayfa:39)

Ve kral Salamon gönderip Sûr"dan Hiram"&yacute; getirtti. Naftoli s&yacute;pt&yacute;ndan dul bir kad&yacute;n&yacute;n o&eth;lu idi. Ve babas&yacute; Sûr"lu bir adamd&yacute;. Tunç i&thorn;çisi idi. Hiram bütün tunç i&thorn;leri i&thorn;lemekte hikmetle ve anlay&yacute;&thorn; ve hünerle dolu idi. Ve Salamon gelip bütün onun i&thorn;lerini yapt&yacute;.

Hiram Usta"n&yacute;n hikayesi yukar&yacute;da ki Tevrat ayetleri ile ba&thorn;lamaktad&yacute;r.

Hiram efsanesi bir rittir ve tekrisin verece&eth;i bütün ilkeleri de kapsamaktad&yacute;r. Aday&yacute;n ya&thorn;ad&yacute;&eth;&yacute; ve bizzat hiram&yacute; temsil etti&eth;i Hiram efsanesi tekris töreni sembolik bir oyundur. (Ç&yacute;rak, Kalfa, Usta-S:102) Zaten masonluk mutlak hakikatin ancak bu ihata ve sezi&thorn;lere ve bizzat tekamül etme neticesinde
ya&thorn;anabilecek bir s&yacute;rd&yacute;r. Bu s&yacute;r mühr-ü süleyman" &yacute;n iç d&yacute;l"&yacute;nda ne güzel resm ve remz edilmi&thorn;tir. Birbirine irca etmek suretiyle mütemadi bir devrin sayrureti Hiram"da en mükemmel &thorn;eklini bulur. (TÜRK MASON DERG&Yacute;S&Yacute;-Ocak 1951
S.1, Sf:22)

--------------------------------------------------------------------------------
TANRI TÜRK"Ü KORUSUN ve YÜCELTS&Yacute;N

<a href="redirect.jsp?url=http://www.otuken.org/siyonizm/masonluk.html" target="_blank">http://www.otuken.org/siyonizm/masonluk.html</a>
  #14998  
Alt 12.04.2005, 12:13
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Forumda masonluk degerlendirmesi..

masonluğun aslında yahudilerin kurdukları ve siyonizm emeli için çalıştığı ilk başlarda bilinmiyordu.görünürdeki hedef ve gayeleri bambaşkaydı insanlık için çalışır hayali ufuklar yaratırdı acaba düşünüyorumda masonluğun siyonist amaçla kurulduğu ve buna üye olanlarıda bu hedef doğrultusunda kullandığı ortaya çıkınça bu örgüde üyü olanlar acaba kendilerini nasıl hissettiler

<a href="redirect.jsp?url=http://nedir.antoloji.com/masonluk/sayfa-2/" target="_blank">http://nedir.antoloji.com/masonluk/sayfa-2/</a>
  #14999  
Alt 12.04.2005, 12:36
Benutzerbild von frankenstein
frankenstein frankenstein ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard WER KANN ÜBER MOSONEN IN DER.....

WEIMARER REPUPLIK IMFOOMATIONEN FINDEN?



<a href="redirect.jsp?url=http://www.masonluk.8m.com/index1.htm" target="_blank">http://www.masonluk.8m.com/index1.htm</a>
  #15000  
Alt 12.04.2005, 12:42
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard mosonluk olmamasi lazim masonluk olmasi

ohne Text
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu