| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() sekilli helal sayilir, Muhammed, möge Allah`s Frieden über ihn sein, hat die Frisur oft geändert, damit die Muslime sich von den damaligen Religionen oder Ungläubigen sich auch äusserlich unterscheiden sollen, mal die Frisur kurz/Kopfhaare kahl geschnitten, mal die Haare lang, heutzutage haben die meisten nach dem Sunna eine GLATZE. Streng genommen sollen die Haare gleich lang sein. Yanlissam, gelsin beni düzeltsin-)))
|
|
|||
![]() Ögrenmek isteyen arapcanin klasigini ve lugatini da ögrenir, enis sen daha iyi bilirsin kendine ne faydali oldugunu ama yinede toplumu cahil sanma lütfen.
Zaman eskiyince kuran genclesir. senin gibilerine interneti yasak etmeleri gerekir, git calis baska düsüncelere gelirsin, beynin jimnastik yapmis olur. |
|
||||
![]() lieben und wer keine Liebe in sich trägt, kann keinen Glauben empfinden, lediglich nur Eitelkeit...
Arayan bulur, mevlasini"da belasini"da. Karsinizdaki degisik fikirde bulunan insanlara karsi merhametli ve anlayisli olmayan kisi, kendisine müslüman diyemez! |
|
||||
![]() Cok acik bir ifadeyle yaziyorum!
Ehli kitabi cennetle müjdelemeye kalkanlar,Allah ve Resulüne iftira atacak kadar ileri gidiyorlar!Bunlar Ya KURAN`IN "K" sini bilmeyecek kadar cahillerdir, Yada Ehli kitap gecinen Putpersetlere yalakalik yapan hainlerdir!Bir Müslüman asla Allah(cc) celiskiyle ifade edecek kadar ileri gidemez! Biz Simdi Maide 69 ve önceki ayeti ve anlattiklarini nuzul kaidesine göre gecelim! Umariz KURAN`in misyonunu anlayanlardan olur tevbe edersiniz!!Tatmin olmazsaniz Diger Ayetlerinde anlam ve maanasini geceriz! Selam Hakka tabii olanlara! "Ey Peygamber, Rabbin tarafından sana indirilen mesajı insanlara duyur. Eğer bunu yapmazsan O"nun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah kâfirleri doğru yola iletmez." "De ki; `Ey Kitap Ehli, sizler Tevrat"a, İncil"e ve Rabbiniz tarafından size indirilen Kur"an"a gereği gibi uymadıkça boşluktasınız, hiçbir temele dayanıyor değilsiniz." Bu ayetlerin devamında yüce Allah"ın insanlardan kabul edeceği "din"in ne olduğu, son kez vurgulanıyor. Evet, insanların sıfatları, ünvanları ve Allah"ın sonuncu elçisi olan Peygamberimizden önce bağlı oldukları inanç sistemleri ne olursa olsun, acaba yüce Allah onlardan hangi dini kabul ediyor? Tarihin karanlık dönemlerinden günümüze kadar ortaya çıkmış çeşitli dinlere ve mezheplere bölünen insanlık, acaba hangi dinin ortak platformunda buluşmalı, kaynaşmalıdır? Okuyalım: "Müminlerden, yahudilerden, sabiilerden (yıldıza tapanlardan) ve hristiyanlardan Allah"a ve ahiret gününe inanarak iyi ameller işleyenler için korku söz konusu değildir, onlar hiç üzülmeyeceklerdir." Buradaki "müminler"den maksat, müslümanlardır; "yahudiler"den ise İsrailoğulları. "Sabiiler" ise çoğu tefsir bilginlerinin ileri sürdüklerine göre, Peygamberimizin peygamber olarak görevlendirilişinden önce, putperestliği bırakarak belirli bir dine ya da mezhebe bağlanmaksızın tek ilaha kulluk etmeye yönelen bir insan topluluğudur. Aralarında çok az sayıda Arap da vardır. "Hristiyanlar"dan maksat da bilindiği gibi Hz. İsa"nın (selâm üzerine olsun) taraftarlarıdır. Okuduğumuz ayet şu ilkeyi ortaya koyuyor: Kim Allah"a, ahiret gününe inanır ve iyi ameller işlerse, kurtuluşa ermiştir. Yalnız bu ayetten dolaylı olarak bir diğer bazı ayetlerden doğrudan doğruya çıkardığımız anlama göre, kurtuluşa erecek bu kimseler burada söz konusu edilen şartları, yüce Allah"ın sonuncu elçisi olan Peygamberimizin getirdiği talimatlar uyarınca yerine getirmelidirler. Bu takdirde: "Onlar için korku söz konusu değildir, onlar biç üzülmeyeceklerdir." Bunun yanısıra bu kimseler, artık ne daha önceki sapık inançlarından dolayı ve ne de o güne kadar taşıdıkları çeşitli ünvanlar ve adlardan ötürü sorumlu tutulmayacaklardır. Çünkü önemli olan en son ünvandır. Bu ayetten dolaylı olarak çıkardığımız bu anlam aslında, "din" kavramının zaruri anlamıdır. Çünkü bu inanç sisteminin yalın ve tartışma kaldırmaz ilkesine göre Peygamberimiz, peygamberlerin sonuncusudur; O, bütün insanlığa gönderilmiştir; buna göre daha önceki dinleri, mezhepleri, inançları, milliyetleri ve yurtları ne olursa olsun, bütün insanlar O"nun getirdiği ilahi mesaja, bu mesajın hükümleri uyarınca inanmaya çağrılıdırlar. İnsanlar, bu mesajın hem bütününe ve hem de ayrıntılarına inanmakla yükümlüdürler. Kim Peygamberimizin peygamberliğine ve getirdiği mesajın bütününe ya da ayrıntılarına inanmazsa sapıktır, doğru yolun dışındadır. Yüce Allah, onun daha önceki dinini geçerli saymaz ve böyle bir kimse bu ayetteki, "Onlar için korku söz konusu değildir, onlar hiç üzülmeyeceklerdir." müjdesinin kapsamına girmez. Bu ilke, "din" kavramından zorunlu ve dolaysız olarak anlaşılan ve hiçbir gerçek müslümanın, günümüzün güçlü görünümlü cahiliye realitesinin baskısı altında ağzında eveleyip geveleyebileceği, kekemeli ve kem-kümlü ifadeler ile boğuntuya gelmesine meydan vermeye razı olamayacağı kesin bir gerçektir. Bu ilke aynı zamanda müslümanın, yeryüzünde yaşayan diğer insanlarla ilişki kurarken de ölçü olarak tutacağı ve asla gözden kaçırmayacağı bir prensiptir. Müslüman, her dinin ve her mezhebin taraftarına bu ilkenin ışığında not verecektir. Günümüz cahiliye uygarlığının baskısı, müslümanı bu konuda kaypaklığa zorlamamalı, onu söz konusu sapık dinlerin ve mezheplerin taraftarlarını aklamaya, sözde dinlerini yüce Allah"ın kabul edebileceği gerçek bir "din" saymaya; onları dost, yandaş ve müttefik edinmeye sürüklememelidir. "Kim Allah"ı, Peygamber"i ve müminleri dost edinirse bilsin ki, galip gelecek olanlar, yalnız Allah"ın tarafını tutanların grubudur." (Maide Suresi, 56) Olayların görüntüsü ne olursa olsun, kesin gerçek budur. Kim bu tek hak dinin esasları uyarınca yüce Allah"a ve ahiret gününe inanır, aynı zamanda iyi ameller işlerse böyleleri için ne dünyada ve ne de ahirette korku söz konusu değildir. Onlar ne kof bir sis tabakasını andıran cahiliye uygarlığının batıl gücünden korkarlar ve ne de iyi ameller işleyen mümin nefislerinden yana kaygılı olurlar. Ayrıca onlar hiç üzülmeyeceklerdir de. Daha sonraki ayetlerde tekrar yahudilerin tarihlerine dönülüyor, onların inanç ve yaşama tarzı bakımından boşlukta oldukları vurgulanıyor, bu yüzden onların İslâm"a çağrılmaları gerektiği, bu dinin kendilerine duyurulmasının kaçınılmaz olduğu, ancak bu çağrıya uyunca yüce Allah"ın dinine sığınmış olacakları belirtiliyor. Bu arada onların değişmeyen karakterleri açığa vurgulanarak müslümanların gözleri önüne seriliyor. Böylece müslümanların gözünden düşmeleri sağlanarak kalplerinin onları dost edinmekten, kendileri ile işbirliği yapmaktan nefret etmesi sağlanmaya çalışılıyor. Çünkü yahudilerin gerçek ve din karşısındaki düşmanca tutumları eskiden olduğu gibi devam ediyor. Okuyoruz: |