| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() degil :-) kiz olmayan kelimeyi nasil anlasin :-))
HURAFE, HURAFECİLİK Uydurulmuş hikâye ve rivayet. Bu hikâye ve rivayetleri aktarına ve benimseme tutumu. Bunlar genellikle dinin bir parçası veya gereği olarak aktarıla geldiği gibi, benimseyenlerce de dindenmiş gibi benimsenmiş olan, gerçekteyse dinle ilgisi bulunmayan, sonradan katılmış hikâye ve rivayetlerdir . Hurafenin bu durumuna açıklık getirebilmek için, dine sonradan katılan diğer unsurları anlatan kelimelere, kavramlara da kısaca değinmek gerekecektir. Bunları şöylece sıralayabiliriz: a. Bid"atler: Kur"ân-ı Kerim ve Sünnet"te bulunmayan ve Ashabca da bilinmeyen, özellikle din esaslarına ilişkin sonradan çıkma kimi ibadet ve davranış biçimleri ve inanca yönelik yorumlar. Mevlit okutmak, Kur"ân-ı Kerîm"in "mahlûk" olup olmadığını tartışmak gibi... b. İsrailiyyat: Kur"ân-ı Kerîm"deki kıssaların yorumu ve benzeri durumlarda ayrıntıya ilişkin bilgi vermiş olmak adına Kitab-ı Mukaddes, özellikle Tevrat ve Tevrat yorumlarından aktarılan bilgiler. Ehli kitap rivayetleri... c. Batıl İnançlar: Dinde kesinlikle yeri olmayan, fakat günlük hayatta dinin bir parçasıymış gibi gösterilen ve gerçekte dindışı olan, hatta dinin özüne ters düşen kimi inanç ve davranış biçimleri. Nazar boncuğu takmak gibi . . . d. Esâtîr: Eski batıl dinlerin inanç ve yorumlarından olup da, halkın arasında sürüp giderken, müslümanlaşma sırasında "Müslümanlaştırılarak" dine katılan mitolojik hikâyeler, efsaneler . . . e. Hurafeler: İsrailiyyat ve esâtîrden olmadığı halde bütünüyle sonradan uydurulan ve genellikle İslâm"ın gerçeğiyle bağdaşmaz batıl inançları veya çarpık davranış biçimlerini telkin eden hikâyeler. Nitekim, "hurafe" kelimesinin kökeni de, bu tür bir olayın adlandırılmasıyla ilişkilidir. Hurafe, gerçekle, Arap kabilelerinden Uzle"ye mensup bir şahsın adı olup, anlattığı inanılmayacak şeylere de (onun adına izafetle) "hadis-i Hurafe" denilmiştir. (Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Hurafe Kelimesi). İbarede geçen "hadis-i Hurafe"nin anlamı, "Hurafe"nin çıkardıkları, uydurdukları, ortaya attıkları, söyledikleri bütünüyle temelsiz hikâyeler"dir. Yukarıda sıralanan dine sonradan katılmış şeylerden "hikâye" türündeki İsrailiyyat"tan bir bölümü Tevrat"ta vardır. Bir bölümü ise Tevrat tefsirlerinde olup, bunlar ya esatîrden alınma ya da bütünüyle uydurmadır. Tevrat"ta bulunanların bir bölümünün de Tevrat"ın yeniden yazılması sırasında katılmış olması mümkündür. Bu itibarla, İsrailiyyat"ın büyükçe bir bölümünün gerçek Tevrat"la ilgisi olmadığı cihetle hurafe olarak değerlendirilmesi yanlış olmayacaktır. Semavî kökenli olmayan batıl dinlerin mitolojisinden kaynaklanma esatîr"in ise, apaçık bir hurafe olarak değerlendirilmesi gerekir. Çünkü, bu dinlerdeki her şey insanların uydurmasıdır. Bunlara ek olarak, sonraki yıllarda yeni yeni uydurulan hikâyeler de, hep, hurafe sınıfına dahildir. Hurafecilik"e gelince: Bu deyim, ilk bakışta hurafeleri benimsemek gibi görünüyor olsa da, boyutları bu kadar değildir. Tabiin -hatta Ashabın son dönemi- devrinden itibaren, camilerde halka öğüt verenlerden kimileri daha çok dinleyici bulup, çıkar sağlamak için anlattıklarını hikâyelerle süslemeğe başlamışlar ve bu arada İsrailiyata başvurmakla yetinmeyip, kendileri de kimi hikâyeler uydurur olmuşlardır. Gerek hadis ve gerekse tefsir tarihlerinde kendilerinden "kıssacılar" olarak söz edilen bu kişiler, halkın dinin özünü unutarak hikâyelerle oyalanmasına yol açtıkları için dine büyük zarar vermişlerdir. Hurafecilik, işte o günden bu yana sürüp gelmiştir. |
|
|||
![]() ohne Text
|
|
|||
![]() Sizler bu olaya kendi acinizdan islamda kadin haklarinda gelisme olarak bakiyorsunuz..
Bu USA da yasanan kadin imam olayi, dünyadaki su an ki politik gelismelerin bir parcasidir sadece...Inanin yakindan uzakdan kadin haklari ile alakasi yoktur bunun, emin olunuz ki ben feminizm"in okulunu okudum hemde gercek okul...lakin gördüm ki gercek anlamda kadina hakki veren islamiyettir! Size soruyorum bir kadinin namaz kildirmasi ile cennet annelerin ayaginin altindadir arasinda ne baglanti vardir? ayni isi yapan kadin veya erkegin ayni ücreti almamalari esitlikmidir?bu avrupa ülkelerinde böyle...bizim türk kültürü islamiyeti bastiriyor cogu meselede, bazi görevleri kadin yapmasi gerekiyormus görünüyor. Bir kadinin dünyaya getirdigi cocugana ana sütü verme mecburiyeti olmadigini biliyormuydunuz islamiyette? Dolasiyi ile baba bebege süt annesi tutmak zorunda. Bunu cogu müslümanlar bilmezler...Fakat iste annelerde cocuguna kendi sütlerini vermek istedikleri icin, fedakar olduklari icin CENNET ANNELERIN ayaginin altindadir..HADISI-iserife |
|
||||
![]() Din adami, kendi inançlari dogrultusunda olmayan "akilci" ve "laik" zihniyetteki kisilere "Tanrisiz", ya da "Tanri düsmani" diyerekten saldirmayi gelenek edinmistir. Ancak ne var ki kendisi, Tanri anlayisina egemen olmak gereken "yücelik"ten" habersiz olup Tanri fikrindeki kutsalliga karsi saygisizlikta rakipsizdir. Hemen her sözü ve davranisi ile bu habersizligini ve rakipsizligini ortaya vurmaktan geri kalmaz. Örnegin "Istinca" sirasinda (yani "Def-i hacet"/abdest yaptiktan sonra temizlenirken) tek sayida tas kullanmanin Tanri"nin tek olusuna inanmak demek olacagindan tutunuz da merkep anirdigi zaman Tanri"nin adini anmanin Tanri"ya sayginlik sayilacagina; ya da "kafirlere" saldirmanin, "müsrikleri" öldürmenin, "Tanrisiz"lari" yok etmenin Tanri emrini yerine getirmek olacagina; ya da Islam"in emirlerine uyanlarin Tanri tarafindan Cennetteki "güzel hurilere, memeleri yeni sertlesmis kizlara" kavusturulacaklarina, vb..., dair saskinlik yaratici nice hükümlerle insanlarimiza Tanri"nin "büyüklügünü" anlatmaya çalisir. Bütün bu çabalariyle Tanri fikrine karsi en büyük saygisizlikta bulundugunun farkina varacak yeterlikte degildir. Din adami"nin Tanri fikrini yüce"likten uzaklastirici nitelikteki ögretisine verilecek örnekler sayisizdir. Kisa bir fikir edinmek üzere bunlardan sadece bazilarini belirtmekle yetinelim.
Din adami"nin halka bellettigi seriat hükümlerine göre horoz öttügü zaman horoz sesini duyan müslüman kisi Tanri"nin "fazl-ü kereminden" istemelidir; merkep anirmasini isitiginde de Allah"in adini anmali, "Euzü bi"llahi mine"s-seytani"r-racim" demeli ve Muhammed"e de salavat getirmelidir. Çünkü din adami"nin bildirmesine göre Muhammed, horozlarin melek gördükleri zaman öttüklerini, merkeb"lerin de seytan gordükleri zaman anirdiklarini söylemistir 492. Bu konuda din adami karsimiza, Buhari, Müslim, Davudi, Ibn-i Hibban, Ebu Müse"l-Isfehani, Ebu Rafi, Sa"lebi vs... gibi gibi en saglam kaynaklari serer. Bunlardan biri Sa"lebi"nin rivayetidir; bu rivayete göre Muhammed, Tanri"nin üç ses"e muhabbet ettigini, ve bu seslerin basinda horoz sesi geldigini bildirmistir. Horoz sesi kadar güzel olan diger sesler Kur"an okuyan kisinin sesi ile bir de seher vakti Allah"i "istigfar" edenlerin (yani Tanri"dan günahlarinin bagislanmasini dileyenlerin) sesidir (Sahih-i..., Cilt IX, sh. 67)493. Din adami"nin bu konuda verdigi diger bir kaynak Ibn-i Hibban"in Sahih adli yapitidir ki buna göre Muhammed horoz"un diger hayvanlarda bulunmayan bir özelligi oldugunu, bu özelligin de geceler içinde, safaktan önce ve sonra, fasila ile ötmesi, böylece muslüman kisileri namaza da"vet etmesi oldugunu bildirmistir. Ebu Hüreyre ile Ebu Rafi"nin rivayetlerine göre ise Muhammed, horoz"larin melek gördükleri zaman öttüklerini, merkeb"lerin de seytan gördükler zaman anirdiklarini, merkep anirinca Tanri"yi anmak gerektigini bildirmis ve söyle demistir: "Merkep seytan görmedikce anirmaz. Merkep anirinca siz Allahu Teala"yi zikredin, bana da salavat getiriniz" (Sahih-i..., Cilt IX, sh. 68) 494. Görülüyor ki din adami, merkep anirinca Tanri"nin adini anmanin (ve Muhammed"e salavat getirmenin) Tanri"yi yüceltmek oldugu inancindadir ve müslüman kisiyi de bu inanç ile yetistirme cabasindadir. |