Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #3871  
Alt 09.08.2007, 16:38
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!.

Gökçek susuyorsa, Başbakan yanıtlasın!

Başbakan Erdoğan, parti içi ve dışı, "derin" ve hassas dengeleri tutturmak için ter dökerken, bir de başına Gökçek sorunu çıktı.
Ne zaman televizyonu açsam, karşımda çamur deryası içinde yüzen arabalar, sular altında kalan evler ve işyerleri, yarı bellerine kadar suyun içinde eşyalarını kurtarmaya çalışan zavallı insanlar...
Sanırsınız ki o görüntüler, Başbakan"ın dediği gibi "dünyada 21. yüzyılın yükselen yıldızı olmaya aday" bir ülkenin başkentinden değil, kişi başına milli geliri 700 - 800 dolar olan, azgelişmiş bir ülkenin kenar mahallesinden...
Aslında siyasetin bu denli hararetli gündemi olmasa, kimsenin şu yaz sıcağında televizyon haberlerinin peşine düşeceği yok, ama ne yapalım bu da AKP"nin şanssızlığı! Eh, şans hep AKP"den yana gülecek değil ya...

Fatura ödeme zamanı
Evet, başta Abdullah Gül ve Bülent Arınç olmak üzere eski "dava" arkadaşlarını küstürmeden "yola devam" etmek, TBMM Başkanı"nı, Cumhurbaşkanı"nı ve hükümeti kazasız-belasız belirlemek için günlerdir yoğun çaba harcayan Başbakan Erdoğan, artık "mesaisinin" bir bölümünü de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek"e ayırmak zorunda.
Normal bir memlekette, 13 yıl işbaşında olduğu halde bu kadar basiretsiz davranan bir belediye başkanının, anında halktan özür dileyip istifa etmesi gerekir. Ama canım Türkiyem, ne zaman normal bir memleket oldu ki...
Ankara bu kadar susuz kalmışken, oy kaybetmemek için seçim öncesinde hiç su kesintisi yapılmaması, herhalde sadece Gökçek"in inisiyatifi değil, AKP üst yönetiminin de isteğiydi. Tıpkı evlere dağıtılan gıda torbaları ve kömürler gibi... Şimdi de faturayı ödeme zamanıdır!

Yanıt bekleyen sorular
Radikal gazetesi dün Gökçek"e önemli sorular yöneltmiş. Eğer Gökçek susuyorsa Başbakan Erdoğan"a bu soruları yanıtlamak düşer. Hem kendisi de Gökçek"le aynı yıl İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduğundan ve ilk iş olarak İstanbul"un susuzluk sorununa çare getirdiğinden, bu konuda hayli deneyim ve bilgi sahibidir.
Soru 1: Gökçek görevi aldığında kentin su rezervi 2 milyar 850 milyon metreküptü, hâlâ öyle. Başkentin su rezervi neden 13 yıldır hiç artmadı?
Soru 2: Arıtma tesisinin 2 ana borusunun birer gün arayla patlamasının nedeni, borulardaki hava alınmadan suyun pompalanması olabilir mi? 2 günlük kesintinin ardından, kente su verilmeden önce, borulardaki hava alınmış mıdır?
Soru 3: Ana borular patlayınca, kente su iletecek kanal kalmadı. Ankara, neden tek arıtma tesisine bağlı? Sistemin yedeği niye yok?
Soru 4: 250 milyon dolarlık Işıklı Barajı"nın yatırımını "gereksiz" diye reddeden Gökçek, ASKİ"nin 350 milyon dolarını, yol ve kavşak yapımına harcamış mıdır? Gökçek, Ankara"nın üstünü süslerken altını ihmal etmiş midir?
Sayın Başbakan"dan ayrıca "zekâ seviyemiz bu kadar büyük afeti öngöremedi"nin ötesinde ciddi bir özeleştiri ve "Ankaralılar anne-babalarını görmeye gitsin, okullar 2 ay geç açılsın"ın dışında çözüm önerileri beklediğimizi de hatırlatalım.

Meral Tamer- Milliyetten.
  #3872  
Alt 09.08.2007, 16:51
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Birgünden.

08/08/2007
Belediyeden komik savunma


Ankara Büyükşehir Belediyesi Basın Koordinatörü Avni Kavlak, Ankara"da ardı ardına yaşanan ana su borusu patlamalarında belediyenin bir kusuru olmadığını öne sürdü. Kavlak, gazetecilerin, "Ana su borularının çürük olup olmadığı kontrol edilmiyor mu?" şeklindeki sorusuna aynen şu yanıtı verdi: "50 yıllık ömrü olan boruların ne durumda olduklarına bakmak gibi bir sistem yok. Başkent"in her yerine döşenmiş olan ve üzerlerinde de tonlarca toprak olan hatlarda arıza olup olmadığını kontrol edecek bir sistem bulunmuyor."

Bu gerekçe, İnşaat Yüksek Mühendisi Mustafa Gürbüz tarafından komik bulundu. Gürbüz, "Bugünkü teknoloji, su borularının ne durumda olduğunu gösterebilecek durumdadır. Belediye bu teknolojiyi getirmiyorsa görevini yapmıyor demektir. Bence su borularının patlamasının nedeni, zamanında yenilenmeyen boruların suyun basıncına dayanamayışıdır" dedi.

Diğer yandan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek"in, su borularının patlamasında, Yenimahalle Belediyesi"ne ait bir iş makinesinin boruların geçtiği bölgede çalışma yapmasının etkili olduğunu söylemesi de uzmanlar tarafından gerçekçi bir değerlendirme olarak kabul edilmedi.

"SU GELİNCE DE TEHLİKE VAR"
Bu arada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur"un açıklamaları, Ankaralı için sadece susuz geçen günlerin değil, suyun gelmesinden sonraki günlerin de tehlike ar-zettiğini ortaya koydu. Aktur, "Su verilmeye başlandıktan sonraki 3 gün boyunca bu suyun içilmemesi gerekir" dedi.

Su kesintisi nedeniyle şebekede negatif bir basınç oluştuğunu, bu basıncın çevredeki kirli suları ve maddeleri şebekenin içine emdiğini anlatan Akdur, "Bu kirli su ve maddeler, verilmeye başlanan suyla karışarak musluktan akar" diye konuştu. Böyle bir kirliliğin musluktan akan suda hemen fark edilebileceğini ifade eden Akdur, "Bu kirli suyun içilmesi, besinlerin yıkanmasında ya da banyoda temizlikte kullanılması sakıncalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Aktur, sudaki böyle bir kirliliğin, kesinti bir saat bile uygulansa ortaya çıkabileceğini, ancak 3 günlük kesintide su borularının tamamen temizlenmesinin daha fazla zaman alacağını bildirdi. Susuzluk olayına yönelik tepkiler yoğun şekilde devam ederken, CHP Ankara Millet vekili Yılmaz Ateş, Ankara"da su borularının patlamasından dolayı su altında kalan ev ve işyerlerinin gördüğü zararın kimler tarafından karşılanacağını sordu.

Ateş, İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesinde, Ankara"daki su kesintilerinin halka duyurulan program çerçevesinde yapılmadığını, bir taraftan su sıkıntısı yaşanırken, diğer taraftan boruların patlaması sonucu ev ve işyerlerinin su altında kaldığını belirtti. OSTİM Öz Ankara Gıda Toptancı Sitesi ile Demetevler"de su borularının patlaması sonucu 300"ün üzerinde ev ve işyerini su bastığını kaydeden Ateş, su borularının patlaması nedeniyle esnafın trilyonlarca liralık malının ziyan olduğunu, kayıtlarının silindiğini, alacaklarını tahsil edemez, borcunu ödeyemez duruma geldiğini savundu.

Yılmaz Ateş, 10 yılı aşkın süredir su şebekesi altyapısının yenilenmediğini belirterek, bu konuda bir proje olup olmadığının açıklanmasını istedi. Su borularının patladığı semtlerde salgın hastalık veya gıda zehirlenmesi karşısında önlem alınıp alınmadığını soran Ateş, şunları kaydetti: "Vatandaşa el atmayan belediye ve devlet görevlileri hakkında yapılan bir işlem var mıdır? Vatandaş ve esnafın uğradığı zarar tespiti nasıl yapılıyor, kim, hangi makam yapıyor? Esnaf ve semt sakinlerinin uğradığı zararı, kim ne zaman karşılayacak? Bu zarar, görevini yapmayan belediye başkan ve bürokratlarına rücu edilecek midir? Zarara uğrayan esnafın vergi, Sosyal Sigortalar Kurumu, BAĞ-KUR ödemelerinde bir erteleme, kolaylık sağlanacak mıdır?"

BETÜL DÖNGEL ANKARA

* * *

Sıkıntı gündelik yaşamı da vurdu
ŞEHİR şebeke suyunun verilemeyişi, Ankara"da günlük yaşamı derinden etkilemeye başladı. Su kesintilerinden sonra Ankara"da damacana suya olan talep de patladı. Bayiler gelen siparişleri karşılamakta güçlük çekiyor. Damacana su bayii Mahmut Kerimoğlu, "Sular kesilmeden önce günde ortalama 80 adet damacana su siparişi alıyorduk. Bu sayı şimdi 160-170"yi buluyor. Dağıtıma yetişemiyoruz. Ayrıca ana bayilerden de istediğimiz kadar su temin edemiyoruz" dedi. Susuzluk, Ankara"daki parkların çimleri ile çiçeklerinin de kurumasına neden oluyor. Büyük harcamalarla yapılan Mavi Göl, Göksu ve Mogan Park rekreasyon alanları yer yer bozkır görüntüsüne büründü.

Diğer yandan, evlerde saksı içinde yetiştirilen çiçekler de susuzluktan etkilendi. Yüzünü yıkayacak su bulmakta güçlük çeken Ankaralı, çiçeklerini susuz bırakmanın üzüntüsünü de yaşıyor.Susuzluk esnafı da vurdu. Hijyen koşullarının sağlanamayacağını düşünenler lokantalara, kebapçılara daha az gider oldu. Hamamlar taşıma suyla ayakta durmaya çalışıyor. Berber ve kuaförler de sıkıntılı. Bu arada, şu günlerde yüz binlerce Ankaralının tatil nedeniyle kent dışında olduğu, onların dönüşüyle birlikte susuzluk sorununun daha ciddi boyutlara ulaşabileceği belirtiliyor.
  #3873  
Alt 09.08.2007, 17:03
Benutzerbild von halitpasa75
halitpasa75 halitpasa75 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Ahmet Necdet Sezer

Bazi sahislar Fetullah Gülen´e yakin olan cevrelerin yaydigi bir yalani, bir asparagas haberi bu siteye tasidilar.

Neymis, Cumhurbaskani Mason Locasini kabul etmis.

Bu dogru degil, kanitini size sunacagim.
Ancak arkadaslar dinci yobaz olduklari icin Atalari olan Erbakan ile karistirmis olacaklar Sezer´i. Erbakan cüppeli bir cok seyh ve ückagitciya Basbakanligin kapisini acmisti.

ABDullah Gül Disislerinin kapisini PKK´ya, yani Zana ve arkadaslarina acmisti.

Buyrun, söz konusu kanitim.

Iddia, Mason Localari 11.01.2005 tarihinde Cumhurbaskani tarafindan Cankaya´da kabul edilmislerdir.

Cumhurbaskanligi Resmi Sitesinde Cumhurbaskanimizin 11.01.2005 tarihli programini size acikliyorum:

Tarih: 11.01.2005
--:-- --

Yani hic bir program yapilmamis o gün. Ne bir heyet agirlanmis, ne de baska bir faaliyet olmus. Cumhurbaskani o gün calismis.

Yalanlar bununla bitmiyor ki. Yazilanlarin her tarafi yalan. Baska yerden sözde bilgi calip böbürlenerek bunu etrafa yayarsan iste böyle madara olursun sonra.

1. Mason Localari 11 Ocak 1935 tarihinde kapatilmamistir!

2. 14 Ekim 1935 Mason Localari Türkiye genelinde tüm faaliyetlerini durdurmuslardir ve kendilerini fesih etmislerdir. Kesinlikle kapatilmasi söz konusu degil.

Gercekler bunlar. Onlar yalan söylemeye devam etsinler. Inanan vardir, ancak bunlara inananlar bu sacmaliklara inanip buraya koyanlardan daha da ileri zeka olduklarindan hic kuskum yoktur!
  #3874  
Alt 09.08.2007, 18:14
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard sezer , masonlar ve onlarin savunucusu

o kendini bilir
meger ne kadar mason taraftariymissin sen

demek ki mason localari kendilerini feshetmisle röylemi

sende inandin bu sacmaliga

az tarihi bilgin olsaydi assagida yazilanlari anlamis olurdun

atatürk 10 ekim 1935 de mason localarinin kapatilmasina dair emir vermistir..bundan 3 gün sonra 13 ekimde icisleri bakanligi bu localari kapattirdi..

geri acanda 1947de cdöneminde ismet inönüdür

ne büyük tesadüf..35 de atatürk localari kapattiriyor ve 3 sene sonra ölüyor..daha dogrusu öldürülüyor..

senin gibi ahmaklarda halen cikip masonlari savunsun

ayrica sezer loca mensuplarini köskte agirlamadi diyecek kadar da bagnazsin..

inanmiyorsan bi de locadakilerin konu hakkinda ciklamlarina bak lavuk
  #3875  
Alt 09.08.2007, 22:55
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Bu soysuzlarin sahtekarlik kanlarina...

Bu SOYU SOPU BELIRSIZ DINCI PIC SEREFSIZ HAIN YOBAZLARIN YALANCILIK SAHTEKARLIK KANLARINA silamis !

Neleri dogruki iddialari dogru olsun !

Herseyden din diye inandiklari islam sahtekarlikdan yalandan dolandan ibaret bir din !

Iste pesinden gittikleri dini liderleri ortada !
Her biri bati hakkinda atip tutarlar, istedikleri mevkiye gelince önceden söylediklerini unuturlar !
Iste fetos götlegi, iste tayyip pezosu, iste abdus dürzüsü, vs. vs. vs. !

Ama en güzel örnek bizzat kendileri !
Hem müslüman olduklarini iddia ederler hemde allahin kuranin lanetledigi, dost edinmeyin, öldürün, savas edin diye emir ettigi hiristiyan ve yahudilere hizmet ederler ! :-))

BU SOYU SOPU BELIRSIZ DINCI PIC SEREFSIZ HAIN YOBAZ YALANCI SAHTEKARLARIN DINLERI PARA IMANLARI EURO OLMUS ! :-))

OARA ICIN SATMAYACAKLARI DEGER YOKTUR !
OLMADIGINIDA SON SECIMLERDE GÖRDÜK!
2 TORBA GIDAYA OYLARINI SATANLARDA NE ONUR; NE HAYSIYET; NE GURUR; NE SEREF NEDE NAMUS OLUR !
YOKDA!!!!!!
  #3876  
Alt 09.08.2007, 23:45
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard o soysuz dediklerin

senin soyunu sopunu 22 temmuzda öyle bi becerdilerki

baksana beynine kadar erismis arkandan giren

soktugmun cyberangeli seni

gelsene gercek nikinle dümbük
  #3877  
Alt 10.08.2007, 20:33
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Gökçek Ankara"yı nasıl susuz bıraktı?

Gökçek Ankara"yı nasıl susuz bıraktı?

Gökçek eleştirilerin odağında.

DSİ defalarca uyardı. Susuzluğu önleyecek proje ihale bile edildi. Ancak "Kaynak yok" diyen Gökçek, ASKİ"nin parasını yol ve kavşaklar için harcadı

10/08/2007


LEVENT TOSUN.

NERMİN FENMEN.

Ankara deniz veya akarsu kenarına kurulmamış nadir kentlerden biridir. Ancak eski Ankaralı aklını ve bilimi kullanarak su sorununu çözmüştür. Ankaralılar bundan 1800 yıl önce Roma Hamamı"na Elmadağ"dan künklerle su taşımışlardır. Hem de küçük bir taşra hamamına değil, 130 x 80 m büyüklüğünde bir imparatorluk hamamına. Bent deresine ismini veren bendin arkasında su toplayıp kaleye su çıkarmışlardır. O halde yaşanan
su sorununun nedeni Ankara"nın yerleşim yerinin yanlışlığı değildir.
Küresel ısınma tüm dünyayı etkilemektedir; sadece Ankara"yı değil. Dünyada bize benzer hangi kentte bu şekilde sular kesilmektedir? Hangi şehirde yöneticiler kent halkına "geçici olarak göç etmeyi" tavsiye etmektedirler? O halde su sorununun nedeni küresel ısınma da değildir.
2007 Ankara"nın en yağışsız yılı değildir. Bundan önce daha yağışsız yıllar olmuş ama sular kesilmemiştir. Hem eğer yağış olmamışsa Kızılırmak suyunun alınacağı Kesikköprü ve Hirfanlı barajlarındaki 6 milyar metreküp su nasıl birikmiştir?
O halde su sorununun nedeni kuraklık da değildir. Sorunun temelinde beceriksizlik, keyfilik, planlamadan ve bilimsellikten uzaklaşmak yatmaktadır.

Ankara"nın suyu nereden geliyor?
Ankara"ya su sağlayan yedi adet baraj var:
Bu barajlardan Çubuk-I ve Bayındır barajları kirlenme ve kapasite düşüklüğü nedeniyle kullanımdan çıkarılmıştır.
Çalışmakta olan beş baraj ve depolama kapasiteleri şunlardır;
Çamlıdere: 1 milyar 220 milyon metreküp
Kurtboğazı: 92 milyon metreküp
Eğrekkaya: 85 milyon metreküp
Akyar: 47 milyon metreküp
Çubuk-II: 25 milyon metreküp
Çamlıdere barajının kapasitesinin yüksek tutulmuş olması, henüz yapılmamış olan Işıklı Barajı"ndan gelecek suyu depolamaya yöneliktir. Çamlıdere"nin kendi havzasından toplanan su, yalnızca 130-150 milyon metreküptür.
Barajların depolama kapasitesi:
1 milyar 470 milyon metreküp.
Ankara"nın yıllık su gereksinimi:
420 milyon metreküp.
Barajlar tam dolu olsa uzun süre yetecek suyumuz olacaktı. Çamlıdere Barajı halen kapasitesinin çok altında kullanıldığından barajlarımızda toplanan su miktarı 400 milyon metreküp civarındadır. Işıklı barajı devreye girmediğinden mevcut barajlar Ankara"nın gereksinimini ancak karşılayacak düzeydedir. Barajlardaki doluluk oranının yüzde 5"lere düşmesiyle kalan suyun Ankara"da ağustosu çıkarıp çıkarmayacağı dahi tartışma konusudur. "İki gün var-iki gün yok projesi" ile sürenin ekim başına kadar uzatılması hedefleniyor. Ülkemizde bir su kaynağının tahsisi, merkezi bir otorite tarafından yapılır. Su kaynaklarının yönetimi Devlet Su İşleri"nin (DSİ) görevidir. 1968 tarihli 1053 sayılı yasa ile büyük kentlerin su sorunlarının çözümünde, DSİ"ye de görev veriliyordu. (18 Temmuz 2007"de yapılan değişiklikle bu yasa "belediye teşkilatı olan tüm yerleşim yerleri"ni kapsıyor.) 1053 sayılı yasa uyarınca kentlerin içme suyu temini için projelendirmeyi ve bir kısım yatırımı DSİ gerçekleştiriyor, maliyeti yerel yönetimlerden alınıyor. Yasaya göre:
Madde 1- Ankara ve İstanbul şehirlerinin içme, kullanma ve endüstri suyunu temin etmek için DSİ yetkilidir.
Madde 2- Su kaynağını oluşturan barajlar, iletim hatları ve arıtma tesisleri DSİ tarafından, depo ve dağıtım şebekesi belediyelerce yapılır.
Madde 4- DSİ tarafından yapılacak işler için sarf edilecek bedelin tamamını ilgili belediyeler DSİ"ye borçlanırlar. Borçlanma şartları, DSİ ile ilgili belediye arasında yapılacak protokol ile tespit edilir.
Gecekondulaşmanın da etkisiyle Ankara"nın hızla artan nüfusu 1960"larda su sorununu dayanılmaz duruma getirmişti. 1968 yılında DSİ bir master plan hazırladı. Ankara"nın 1970-2020 yılları arasındaki 50 yılı planlandı. Önce Ankara"nın nüfus artışı ve su gereksinimi hesaplandı. Buna bağlı olarak hangi barajların hangi yıllarda devreye girmesi gerektiği planlandı.
Plana göre 1974 yılında Kurtboğazı Barajı devreye girdi. Master Plan uyarınca 1978"de devreye girmesi gereken Çamlıdere Barajı, tünel açmadaki bazı sorunlar nedeniyle ancak 1985"te devreye girdi.


Duraklama devri ve Işıklı barajı
İncegez Barajı yerine yapılan Eğrekkaya 1992"de, Akyar ise 2000"de devreye girdi. Çamlıdere Barajı"nın kapasitesi büyük tutulmuştu. Çünkü daha sonraki etaplarda inşa edilecek olan Işıklı sistemlerindeki baraj suları tüneller ile Çamlıdere"de biriktirilecekti. Işıklı baraj sistemi Ankara"nın yaklaşık 100 km kuzey batısında Gerede civarında yapılacak ve kente aşağıdaki yıllarda su vermeye başlayacaktı:
Işıklı 1.etap 1993
Işıklı 2.etap 2000
Işıklı 3.etap 2010
Yapımına 1970"lerin sonunda başlanan Çamlıdere Barajı"ndan Ankara"ya su üç tünelden geçerek geliyor.
Tünellerin ikisi kısa; 2-3 km, Kınık tüneli ise 16 km. O yıllarda DSİ uzun tünel konusunda yeterli donanıma sahip değildi ve arazinin özellikleri önceden bilinmiyordu. Kazıldıkça ortaya çıkan sorunlar çözülmeye çalışıldığından tünel yapımı uzun ve zorlu bir süreç oldu. Işıklı baraj sisteminden suyu Çamlıdere barajına getirecek tünel ise 32 km uzunluğunda olacaktı. Kınık tünelinde yaşadığı zorluklar nedeni ile DSİ tünel yöntemine sıcak bakmıyordu.


Master Plan revizyonu
Başka bir yöntem bulunması için 1994 yılında ihale açıldı; 2050 yılındaki
7 milyonluk Ankara için mevcut master plan (1970-2020) revize edilecekti. İşi rakiplerinin neredeyse yarı fiyatına alan ortak girişimde Japonya"dan devlet kuruluşu bir müşavir şirket de vardı. Yapılan uzun çalışmalar sonucunda (1994-2000) "Işıklı Barajı"ndan başlayan kısa bir tünel yapılması ve suyun pompa ile dağların üzerinden aşarak Çamlıdere Barajı"na akıtılması" yöntemi benimsendi. Pompa demek "Devamlı enerji harcamak ve pahalıya su elde etmek" demekti ama DSİ bu sonuçtan memnundu; uzun tünel açılmayacaktı. Japon müşavir de memnundu; Japonya"dan kredi alınacaktı, pompalar da herhalde Japonya"dan gelecekti. Başbakan Japonya"ya gidiyordu. Gitmişken kredi anlaşmasını da imzalayacaktı.
Ancak, bu kredinin geri ödenmesi için DSİ ile Ankara Büyükşehir Belediyesi"nin protokol imzalaması gerekiyordu.


İş suya düşüyor
Belediye protokolu imzalamadı. "Eğer para benim cebimden çıkıyorsa ihaleyi de ben yaparım" diye mi düşündü, yoksa tünel yerine pompa seçeneğini mi beğenmedi, bilinmez. DSİ Hazine Müsteşarlığı"na bir yazı göndererek kredi hakkında bilgi verdi ve "2010"a kadar Gerede sistemi devreye girmezse Ankara"da su sıkıntısı yaşanabileceği"ni bildirdi. Hazine Belediye"den görüş sordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi"nin Hazine Müsteşarlığı"na gönderdiği 9 Mart 2004 tarihli yazı ise su konusunda yaşadığımız sorunun ana nedenini ortaya koyuyor. Yazıda özetle şunlar belirtiliyordu: "Hazine garantili borçlarımızın artırılmaması için su temini projelerini yap-işlet-devret modeli ile yapmayı düşünüyoruz. Metro belediyemizin öncelikli projesidir. Gerede Işıklı projesini DSİ yapsın."


Sonun başlangıcı
DSİ, 2006 yılında belediyeyi yeniden uyardı. Önlem alınmazsa Ankara"yı büyük bir kâbusun beklediğini belirtti. Haziran 2006"da belediyenin DSİ"ye gönderdiği yazıda "2006 yazı itibarı ile Ankara"da ciddi bir şekilde su sıkıntısı çekilmesinin muhtemel görünmediği" bildirildi. Ve böylece, ASKİ"nin kaynakları, su ve kanal işleri yerine kuruluş yasasında olmadığı halde yollar ve köprülü kavşaklara harcandı.
Gerede sisteminden su gelince İvedik Su Arıtma Tesisi"nin genişletilmesi gerekecekti. Mevcut tesisin yanında bu iş için ayrılan alana da ASKİ Spor Salonu yapıldı.
Barajlarda sular azalmaya başlanınca ASKİ bir şeyler yapma gereği duydu. Kurboğazı Barajı"na su akıtacak olan Kavşakkaya Barajı için 31 Mayıs 2005"de ihale açtı. Katılan dokuz firmanın teklifleri 8-12 milyon dolar arasındaydı. Bu arada ne olduysa, belediye işi kendisi yapmaya karar verdi. Belediye Başkanı şöyle diyordu: "Baraj ihaleye çıksaydı 100 milyon dolara mal olurdu. Biz yapıyoruz. 20 milyon dolara mal oluyor."
İnşaat alanında taşeronlar ve belediye kamyonları yan yana çalışıyorlar; ama baraj hâlâ devreye giremedi.
Ankara Belediyesi, 1970-2020 Master planında yer alan Gerede Işıklı sistemlerinin önemini, su sıkıntısı baş gösterince, daha yeni kavradı. Pompalı sistemden vazgeçildi. Tekrar eski tünelli sisteme dönüldü. Tünelin ne şekilde yapılırsa daha uygun olacağının araştırılması işi bir müşavirlik şirketine daha yeni verildi. Bunun da ötesinde; Kızılırmak"tan su getirilmesi projelendirme çalışmaları acele olarak tamamlanıp borular döşenmeye başlandı. Sular gürül gürül akmaya başlayınca bu proje ile Ankara"yı kurtaranları halkımız kahraman ilan edecek!


Kızılırmak suyu
Halbuki Kızılırmak suyu Ankara için yeni değildi. O zamanki adıyla Ankara Sular İdaresi Umum Müdürü Eşref Özand 1957 tarihli Büyük Sakarya Projesi isimli kitabında şöyle diyordu: "Su, evsaf itibariyle çok bulanık ve ayni zamanda tuzlu olup tuz miktarı bilhassa asgari sarfiyat devresinde normalden 10 misli kadar fazladır. Sakarya"ya nazaran 40 km daha kısa olmasına rağmen gerek suyun tuzlu, gerekse tasfiye tesisatı işletmesinin daha güç ve masraflı olması ve ayni zamanda pompajda iki misli daha
enerji sarfı icap ettirmesi sebebiyle Kızılırmak sureti halle uygun görülmemiştir."
DSİ"nin 1968 tarihli Master Planı"nda da Kızılırmak suyu irdelenmiş: "Pompa gideri nedeniyle bu seçenek devre dışı bırakılmasın. Hattın bir bölümünde tünel açılarak pompa gideri azaltılabilir. Su kalitesi Dünya Sağlık Örgütü standartlarına uygun değil. Kirlilik yüksek. İleride bu suyun arıtılması yöntemleri de irdelenmeli. Kızılırmak"tan su alınırken nehrin aşağısında kalan yörelerin sulama, elektrik üretimi, kullanma suyu gereksinimi de göz önüne alınmalı."
Belediye bu bilimsel önerileri göz önüne almadan Kızılırmak"tan su getiriyor.
DSİ Kızılırmak"tan su alınmasına karşı çıkıyor. Aralık 2005 tarihli raporunda suyun içme suyu olamayacağını söylüyor. Tünel açma seçeneği, zaman kısıtlaması yönünden, gözardı edilmiş. Suyu dağlardan aşırmak için yüksek bedeller ödeyeceğiz. Daha az pompa istasyonu ile suyu aktarabilmek mümkün. Büyük kapasiteli pompalar kısa sürede bulunamayacağı için küçük pompa kapasiteli beş pompa istasyonu yapılacak. Yani, pahalı seçenek tercih ediliyor. Bu kadar kısa sürede yeterli miktarda çelik boru bulunamadığı için piyasadan bulunacak borulara göre hat döşeyeceğiz. Yüksek basınçlı yerlerde çelik boru, alçak basınçlı yerlerde camelyaf takviyeli plastik (CTP) boru kullanılacak. Gölbaşı tarafından gelen ve Dikmen tepelerine kadar yükselmiş olan su buradan cazibe (yerçekimi) ile kente dağılabilir. Ama su henüz arıtılmamış olduğundan önce yokuş aşağı İvedik arıtma tesislerine kadar götürüp, sonra Çankaya tepelerine doğru yeniden pompa ile basacağız. Çünkü, kısa sürede ancak bunlar yapılabilir...


Nasıl arıtılacak?
İvedik arıtma tesislerine gelen Kızılırmak"ın suyunun burada arıtılması öngörülüyor. Tüm bilimsel veriler Kızılırmak suyunun içme suyu olarak uygun olmadığını söylüyor. Günümüz teknolojisiyle kanalizasyon suyunu bile arıtıp içmek mümkün. Deniz suyunu arıtarak içme suyuna dönüştüren ülkeler var. Ancak Kızılırmak"ın suyunda bulunan klorür ve sülfatların arıtılması için gerekli ters ozmoz teknolojisi İvedik tesislerinde bulunmuyor.
Sivas"tan başlayarak yukarı Kızılırmak havzasındaki tüm kirlilik yükleri uzun yıllar boyunca Hirfanlı Baraj gölünde birikti. Kayseri"nin tüm atıksularını taşıyan Karasu ile Kırşehir"in atıksularını taşıyan Kırşehir Çayı Hirfanlı Barajı öncesi Kızılırmak"a akıyor. Kızılırmak nehrinin doğal yapısından kaynaklanan sertlik (kalsiyum klorür), sülfat ve tuz değerleri yüksek.
Kalsiyum klorür suyun sertliğini artırır, sabun ve deterjanın köpürmesini engeller, suyun taşındığı boru ve kaplarda kireç tabakası oluşumuna yol açar. Klorürlerin kentsel içme suyu şebekesindeki en önemli etkisi, aşındırıcı özelliğidir. Metal borularda klorür, tepkimeye girerek suda çözünen metal tuzları oluşturmakta, böylece içme suyu içinde metallerin artmasına neden olmaktadır. İçme suyuna karışan kurşun ve bakır, çocuklarda gelişim bozuklukları ve zekâ geriliğine, yetişkinlerde ise mide sorunlarına ve beyin hasarına yol açabilmektedir. İçme suyunda litre başına 250 miligramın üzerindeki sülfat varlığı suyun kokusunu ve tadını olumsuz etkiler. 1000 mg üzerindeki varlığı da ishale yol açar. Dünya Sağlık Örgütü, litrede 500 miligramı aşan miktarlarda sülfat taşıyan içme suları için halkın uyarılmasını önermektedir.
İvedik arıtma tesislerindeki su litrede 15-20 mg sülfat içermektedir. Kızılırmak suyunda ise 350 mg civarındadır. Halkın uyarılması gereken bir diğer nokta da, bu suların kaynatılmaması gerektiğidir. Su kaynatılırken buharlaşacak, içindeki zararlı maddeler daha da yoğunlaşacaktır.


21. Yüzyıl Ankarası
21. Yüzyıl Ankarasının gündemi işte bu konulardır. Özellikle son 10 yıldır yaşanan ihmal, umursamazlık, plan ve bilimsellikten uzaklaşma sonucunda gelinen nokta ortadadır. Yağışların azlığı altyapı eksikliğimizi görmemizi öne almıştır. Şimdi, günü kurtarma çabaları zamanıdır. Bu da bilimsellikten daha da uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti"nin başkenti buna layık değildir.
Levent TOSUN: Eski Ankara Sular İdaresi Genel Müdürü, Makina yüksek Mühendisi

Nermin FENMEN: Kimya yüksek Mühendisi.

Radikal.
  #3878  
Alt 11.08.2007, 13:31
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard kuduruk köekler gibi saldiracak yer

arayin siz

nurettin sözen zamaninda istanbula günde 2 saat su verilirdi

yagmur yagdirmak icin yagmur bombasi kullanirdi..cagdaslik bu ols agerek hahahahahah

46.6 !!
  #3879  
Alt 11.08.2007, 18:34
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Yağmur duası yerine "istifa,

Yağmur duası yerine "istifa duası"na çıkalım

Dün, Ankara Kocatepe Camii"nde yağmur duasını izledim.
Sabahtan öğleye kadar da bir hastanedeydim.
Susuzluktan ameliyatlar durmuş, acil olmayan hastalar taburcu edilmişti. Tankerle lağıma benzer bir su verilmişti. Salgın hastalık ihtimali belirmişti.
Ve çölde kurulan ülkelerde bile kesinti olmazken, izlediği politikayla başkenti çöle, başkentlileri çılgına çeviren Belediye Başkanı Melih Gökçek, bir acz örneği sergileyerek, "Allah"ın bu kadar afet vereceğini öngöremedik. Müslümanlar Ankara için dua etsin" demişti.
Gökçek bir de "dua atlası" vermişti: Özellikle Kızılcahamam ve Çamlıdere"ye önce kar, sonra yağmur yağması için dua edecektik.
Bunun üzerine Ankara Müftülüğü, başkentin 750 camiinde yağmur duası yapılacağını duyurdu. Aslında âdet gereği, çocuklarla hayvanların bir alanda toplanıp dua etmesi gerekirmiş, ama Ankara"da bunu yapmak zormuş.

"Yarabbi bizi sula!"
Kandil günüydü. Kocatepe"de olağanüstü bir hareketlilik vardı.
Girişte Kızılay, pet şişede su dağıtıyor, müminler içme suyuyla abdest alıyordu.
Az sonra, yağmur duasının yapılacağı meydana siyah takım elbiseli koruma ordusu giriş yaptı. Bu, yaklaşan devlet ricalinin habercisiydi.
Başbakan Erdoğan, duaya, Keçiören"deki bir camide katılmıştı.
Çiçeği burnunda Meclis Başkanı Köksal Toptan Kocatepe"de cumaya geldiğinde imam, duaya başlamıştı bile...
"Yarabbi, bizi sula" diye yakarıyordu:
"Sen Rahimsin... Halimizi görüyorsun. Meyvelerimiz kuraklık içinde, hayvanlarımız susuz. Irmaklarımız kuruyor. Günahkârız. Kusurumuza bakma. Bizlere acı. Merhamet eyle. Ellerimizi açtık, sana yakarıyoruz. Bize rahmetini gönder."
Eller bu kez göğe değil, yere çevriliydi. Gözlerini kapatan cemaat, göğüs hizasında ileri uzattığı elleriyle havayı yere doğru bastırarak Mevla"dan yağış diledi.
Çıkışta konuştuğum bir ak sakallı ihtiyar, "Bu farz değildir, ama iyi gelir. Aramızda temiz gönüllüler varsa Mevlam yağmur gönderebilir" dedi.

İstifa duası lazım
Gönülleri bilmem, ama haftalardır süren kesintiler nedeniyle Ankara"da bedenlerin temiz olmadığı kesin...
Alışveriş merkezlerinde tuvaletler kapalı. Bazı lokantalar plastik çatal bıçakla servis yapıyor. Çeşme başlarında kavgalar çıkıyor. Tanker musluklarından irin akıyor.
Başkent leş kokuyor.
Felaket "Geliyorum" dediği halde kimsenin bir şey yapmamasına bakılırsa, yakında bazı camilerde "yağmur duası" sürerken, diğerlerinde "salgın hastalıklardan korunma duası"na başlamamız gerekecek.
Belki de daha kalıcı bir çare olarak, krizi yaratan Melih Gökçek için "istifa duası"na çıkmalıyız.

Önce tedbir, sonra dua
Yağmur duası muhtemelen Şamanizmden kalma bir ritüeldir.
İnananların duaya çıkmasında yadırganacak bir şey yok.
Ancak, insanoğlunun seküler akılla tanışmasından bir asır sonra, 21. yüzyılın başında, Türkiye"nin başkentinde, belediyenin politikasızlığından, beceriksizliğinden doğmuş bir sorunun çözümü için, devlet ricalinin çağrısı ve katılımıyla yağmur duası düzenlenmesi, acınılası bir acz göstergesi...
Neyse ki, ideolojinin meteorolojiye karıştığı noktada, beklediğimiz sağduyulu sesi dün Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu"ndan duyduk:
"Susuzluk Allah"ın cezası değil. Tedbir almamanın cezasını çekiyoruz" diyen Bardakoğlu, adeta Gökçek"e hitap ederek yapılacak işi şöyle özetledi: "Önce tedbir al, sonra Allah"a yalvar."

AB duası da var mı?
Camiden çıkarken düşündüm de, bugün ani bir sağanak patlarsa, bunun ilhamıyla hükümet kılını kıpırdatmadığı konularda, bizi mesela bir "deprem duası"na ya da "terör duası"na çıkarabilir.
Yarın Başmüzakerecimiz, "Avrupa"daki siyasi krizi öngöremedik. Hadi tam üyelik için duaya" dediğinde çocuklarla hayvanları genişçe bir meydanda toplayıp ellerimizle havayı Batı"ya doğru hızlı hızlı ittirsek Avrupa Birliği"ne girebilir miyiz acaba?

Can Dündar. Milliyet.
  #3880  
Alt 11.08.2007, 19:01
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Yağdır Mevlam akıl!

Yağdır Mevlam akıl!

Gökçek önceki akşam TGRT Haber"deydi: "Bütün Müslümanlara sesleniyorum, dua edin. Allah her şeye kadirdir. Yağmura "Yağ" demesi kâfidir"


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek"in makamından önceki gün telefon geldi:
"Başkanımız bu gece saat 22.00"de TGRT Haber"de olacak ve Ankara"daki susuzlukla ilgili olarak bütün soruları cevaplayacak. Meral Hanım"ın programı izlemesini istedi. Daha sonra da yorumlarını bekliyor."
Hal böyle olunca bir yanda asistanım Özlem, diğer yanda bendeniz aldık elimize kâğıt-kalemi (daha doğrusu o bilgisayarını ben defterimi) ve günün yorgunluğuna direnerek geçtik televizyonlarımızın başına...
Koskoca bir başkent hem nasıl susuz bırakılır, hem de o susuz şehri nasıl sel götürür? Bu tarihte eşi-benzeri görülmemiş icraatın baş mimarı Gökçek, tam saatinde çıktı ekranlara ve dedi ki:

Çocuk kandırır gibi...
"Melih Gökçek"e gücü yetmeyen köşe yazarları ve siyasetçiler, bir linç kampanyasına başladılar ama, şimdi ben Ankara Büyükşehir Belediyesi"nin hiç kusuru olmadığını, yapması gerekenleri fazlasıyla yaptığını belgeleriyle anlatacağım."
Ne var ki sayın Gökçek kusura bakmasın ama bütün program -sunucuları ve yöneltilen soruların da katkısıyla- inandırıcılıktan çok uzak, hatta çocuk kandırır gibiydi.
"Tek çözüm Rabbim"in yağmur vermesi, kar vermesi. Avustralya Cumhurbaşkanı, Polonya Başbakanı da çıkıyor yağmur duasına. 8-10 yıl önce Ankara"da bundan daha kötü bir susuzluk yaşanmıştı. "Dua istiyorum" dedim Ankaralılara: "Suyumuz bitmek üzere. Öyle bir dua edin ki önce kar, sonra yağmur yağsın. Yağmur karı eritsin!" İnanır mısınız, aynen öyle oldu ve 1 gecede 59 milyon metreküp su geldi. Barajlar aldı-başını gitti. Bütün Müslümanlara sesleniyorum, dua edin. Allah her şeye kadirdir. Yağmura "Yağ" demesi kâfidir!"

"Kadrolu" protestocu
Program boyunca Gökçek"in "üzerine düşeni fazlasıyla nasıl yaptığını", belge diye gösterdiği çoğu gazete kupürüne rağmen pek anlayamadık. Buna karşılık DSİ"nin, rakip belediyelerin, "kadrolu protestocuların" ve selefi Murat Karayalçın"ın Ankaralılara ve Gökçek"e "yaptıkları" hakkında epey fikir sahibi(!) olduk:

"Benden önceki belediye (Karayalçın) yıllarca Çubuk 1 Barajı"ndan lağım suyu içirmiş.
2 belediye nasıl daha fazla su harcarım da Melih"i zora sokarım telaşında. Çok büyük kuyruk acısı var.
Kadrolu protestocuların elinde bir pankart. Pankartı tutan da bir bayan! Çok üzüldüm. Pankartta "Tatile de gitmeyeceğiz, dua da etmeyeceğiz" yazıyor. Etme zaten, sen etme. Ben ağzı dualı insanlara sesleniyorum. Senin ettiğin dua da kabul olmaz zaten."
DSİ"den daha güçlü ve daha hızlıyız. Bıraksınlar işimizi yapalım."

4 - 5 aylık su varsa...
Çoğu Ankaralı gibi benim merak ettiğim tek bir konu var artık:
Susuzluk skandalının başlangıcından beri ekranlarda hep aynı istatistik var: Ankara"da barajlardaki su seviyesi % 4.
Bu % 4"lük seviye, Gökçek"in önerdiği gibi okulların geç açılmasını ve Ankaralıların 2 ay tatile gönderilmesini gerektirecek düzey midir? Hal böyleyse Ankara"ya su verilmeye başlandıktan sonra tekrar kesintiye gidilmemesi nasıl mümkün olabilecektir?
Yoksa DSİ"nin açıkladığı gibi başkentin 4 - 5 ay yetecek suyu var mıdır?

Meral Tamer. Milliyet.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu