Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #3251  
Alt 25.05.2007, 12:06
Benutzerbild von yesimxx
yesimxx yesimxx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Allahtan Rahmet ,Yakinlarina sabir...

6 Sehit daha verdik.... Allah Rahmet eylesin Sehitlerimize rahat uyusunlar... Onlar bosuna ölmedi... O Kalles ve Hain Kürtlerde sunu bilsinki gerektiginde 60 Milyon Sehit daha verir ama Topragimizdan bir Cakil Tasi bile Vermeyiz..

Hepsinin hesaplarini TSK soruyor ve sormaya devam edecek.. Bunlar ancak Ulus gibi yerlerde Sivillerin ,Mayin koyarak Askerilerimize Kallesce arkadan vururlar,Nerede o PKK denilen Köpeklerde yürek???

Hesaplarini vercekler emin olun hemde Burunlarindan gele gele...
  #3252  
Alt 25.05.2007, 13:37
Benutzerbild von kezban
kezban kezban ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard o kadar kolay sanma.....

Konu kesinlikle toprak olamaz. Cok basit olurdu, o kadarcik olsaydi.

Konu Türklük ve Kürtlük de degil. Orasida pek kolay olurdu, o kadarcik ile kalsaydi.

Bir düsünsene:

Kimlikleri TR, yasadiklari topraklar TR.

Hayir! Konu sadece BÖLÜCÜLÜK

Yurt icinden ve Yurt disindan bol para yagdirip TR yi bölmeye calisan gücler bunlar.

Neden?

Gecmise bakarsak vatanimizin ne gücü vardi, hatirlariz. Tarihimiz isbatliyor bunu. Fakat rahmetli ATAmizin ölümü ile (nur icinde yatsin) bu gücümüzün bir daha ortaya cikmamasi icin cok halk ve cok sahis savas veriyor.

Bas sebep TR den geliyor. Yüzyillarca arapca yazip okuyan bir halk, islama göre hukuk yasatan bir halk, cok kisa bir zaman icinde yeni yasalarla karsilasip yüzyillik örf, adet, gelenek, din ve alsikanliklarini aniden birakmak zorunda hissediyor kendini.

Cogu kisiye kisisel bir tecavüz gibi geliyor. Ve bu duygu evlatlarina ve onlarin cocuklarina asilaniyor.
Simdiki cogu radikal ve fanatik görüslü insanlar bunlarin ürünleri.
Sosyal ve psikolojik acindan cok mantikli geliyor her birimize.

Simdide ben gecen tatilde duydugum gercek bir hikaye yazmak istiyorum.

Anlatan sahis Mardinli, kendisi kürt.

Sirnak da asker iken, bir gün silahli bir saldiri oluyor.
Kendi canini ve asker arkadaslarinin canini korumaya calisiyorken aniden karsisinda 9 yada 11 yaslari kücük silahli bir kiz cikiyor karsisina.

Kizin gözleri kesin gösteriyor, silahi sikacak!
Kendisi kürt, kücük kiz kürt!
Asker kendi canini seciyor bir kac saniye icinde.

Bu Sahis su an Izmirde yasiyor. Hala psikolojik rahatsiz. Her gece ruyasinda o kücük kizin gözlerini görüyormus. Kendisini katil hissediyor.

Kim bu kücük kizin kanina ve canina kiydi???

Ailesi illaki. Peki ailenin beynini kim yikadi???

Bir kac sözü ve akli gecer bencil Yaratiklar illaki.

Peki bu sözü gecer Yaratiklarin beynini kim caldi???

.......

Sonu nereye variyor?

Yoksulluk Cahillik yada Bilgisizlik yada hepsinin toplami sanirim. Aciz insanlarin silahi ya küfür yada tabancadir...

Hersey bir düsman sunmakla bitmiyor maalesef.
  #3253  
Alt 25.05.2007, 15:55
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!

Ahmet İnsel ile Söyleşi: "AKP"den Önce 12 Eylül Rejimi Demokrasiye Aykırı"


Söyleşi Ahmet İnsel


Türkiye"ye gelirsek, rejimin iç kurallarına uygun çözüm önerilerinin krizi çözmeye muktedir olmadığını yazmıştınız. Varolan siyasal bunalıma özgürlükçü bir açılım nasıl sağlanır bu şartlar dahilinde?

12 Eylül rejiminin oluşturduğu kurumsal çerçeve, parlamentodan çıkabilecek bir iradeye kuşkulu bakan bir çerçeve. Onun da ötesinde bu iradenin yüzde 30-35 gibi çoğunluğa sahip olmasına dayanan bir sistem. Siyasal Partiler Yasası da parti liderlerine çok büyük yeddler verdiği için partilerin de neredeyse ordu disiplini içinde liderine bağlı bir yapıda olmasını öngören, yüzde ıo barajıyla da toplumdaki azınlık denen diğer kimliklerin parlamentoda temsil edilmesini engelleyen bir seçim sistemi... Bu yapı içinde parlamentonun dışına bir dizi asli düzenleyici unsurun yerleştirilmesi de var; YÖK buna örnek olarak verilebilir. Bu rejim tasarlandığında, rejimin merkez gücü konumunda olacak parti ve oluşumun Meclis"te rahadıkla çoğunluğu sağlamasına dikkat edilmiştir. Çizilen tablo bu çoğunluğu oluşturan partinin meclis başkanlığını, başbakanlığı ve sonuçta cumhurbaşkanlığını ele geçirmesini içeriyordu. 12 Eylül rejimi çalışır hale geldiği anda tek partinin egemenliğini göstermiştir, bir parti üç iktidar mev-zisini de ele geçirir hale gelmiştir; 89"da ANAP"ta bunu gördük. Şimdi sorun, bu genetik yapıya aykırı olduğu addedilen bir partinin bu genetik yapı içinde rejimin kurallarını çalıştırarak iktidara gelmesi. "Bu demokrasiye aykırıdır" deniyor, ama 12 Eylül rejimi zaten demokrasiye aykırı, AKP"den önce 12 Eylül rejimi demokrasiye aykırı! Yüzde 10 barajını AKP getirmedi, Siyasi Partiler Yasası"nı AKP getirmedi. Evet, AKP bunları değiştirmedi ve kesinlikle radikal demokrasi hareketi değil ama 12 Eylül rejimi kurallarının içinde iktidara gelmiş, diğerlerinden daha vahim kadrolaşma hataları yapmamış bir parti. Örneğin MHP-CHP-ANAP koalisyonu sırasındaki MHP"nin Sağlık Bakanlığı"nda yaptığı kadrolaşma harekatının bu kadar tepki uyandırmaması da insanı düşündürüyor tabii.

AKP, dediğiniz gibi rejimin mevzuatı ve yasaları üzerinden işleyişe uyarak iktidara geldi. Peki son dönemlerde gelişen AKP karşıtı kidesel seferberlik niye? Neden AKP"nin meşruiyeti kabullenilmiyor?

Çünkü 12 Eylül rejimi aynı zamanda otoriter laik merkezin toplamda yüzde 30 orana sahip bir iradenin otomatikman çoğunluğa tekabül etmesi üzerine kendini kurgulamıştır. Şimdi CHP bu iradeyi gerçekleştiremeyecek kadar basiretsiz çıkınca ortaya çıkan boşluğun AKP tarafından doldurulmasına yol açtı. AKP hiçbir şekilde rejimin kurallarına aykırı davranmadan iktidarını yürütmeye kalkınca da ona yönelik bir istemezlik ilan edildi. Türkiye"de çok kullanılan bir tabir vardır; "Türkiye"de rejimin ve cumhuriyetin sahipleri vardır" şeklinde. Devletin ve rejimin sahibi olduğunu iddia etmek, sahipliğin paylaşılan bir şey olmaması gereği dışlayıcıdır. Zaten Türkiye"de işin esası, devletin sahibi olduğunu iddia edenlerin sahiplerin işgal etmesi gereken makamlara sahip olma yetkisine haiz olmadığına inandıkları "yeni yetmelere", "sonradan görmelere" karşı tepki göstermeleri. Ben, "rejimin ve devletin sahibi vardır" fikrinin demokrasiye aykırı olduğu kanısındayım. Demokrasilerde meşruiyetin temeli anayasadır ve anayasada öngörülen kurallardır, halkın iradesidir deniyorsa ve bir yandan başka tip bir sahiplik sıfatı biçiliyorsa asıl sorun budur.

Ya sosyalist solun bu iki çatışan kamp arasında kendi bağımsız politikasını kitlelere sunamayıp, iki arada bir derede kalmasının nedeni nedir? Solun bu saflaşmada bir yeri var mı?

Kesinlikle olmaması lazım. Çünkü bu çatışma aslında 12 Eylül rejiminin iki ürününün çatışmasıdır. 12 Eylül rejimi, 1980"lerde özellikle Türkiye"deki sol muhalefeti bastırmak için bir muhafazakârlaşma projesini gündeme getirdi. Buradaki amaçları devlet otoritesine karşı boynu bükük, o otoriteye karşı genetik bir kabulleniş içinde olan, milliyetçi kuşaklar yetiştirmekti; sonuç olarak bu kuşaklar yetişti. AKP"nin beslendiği dünya bu Türk-İslam sentezinin bir biçimidir. Bu, kendilerinin yaratılmasına katkıda bulundukları bir zihniyet dünyasının, kendilerinin dehşetli bakışları arasında iktidara gelmesine yol açtı. Solun bu noktada sistematik biçimde "ne darbe, ne şeriat" sloganının arkasında durması bence çok doğru değil. Çünkü Türkiye"de darbe bir tehdit, fakat şeriat düşünüldüğü biçimde rejim açısından yakın bir tehdit oluşturmuyor. Yaşam tarzı üzerinden kurulan bir toplumsal çatışma alanı aslında bu. Oysa darbe, silah kullanma gücünü elinde tutan bir gücün "bunu kullanırım" tehdidi; burada toplumsal bir alan yok. Ben sosyalist solun her şeyden önce Türkiye"de demokrasinin normalleşmesi için askerin darbe tehdidinde bulunmasına karşı radikal biçimde karşı çıkması gerektiği kanısındayım. Buna karşı çıkarken "biz şeriata da karşı çıkıyoruz" lafını etmek bir yanılgıdır. Muhafazakârlığa karşı da aynı önemde mücadele etmek gerekir, ama bu iki mücadelenin alanı farklıdır. Birinde kurumsal bir alanda diğerinde ise toplumsal bir alanda mücadele gereklidir. "Ne darbe, ne şeriat" lafının geleceği son nokta, "şeriatın gelmesine karşı son seçenek ordudur" mantığıdır.

Asker etkisinde sınırlı bir çoğulcu sistem öncelikli mücadele hedefidir diyorsunuz yani, bu mücadelede kurumsal iktidar odaklarına karşı hangi araçlarla çıkılmalı? Somuta gelirsek seçim sürecine ilişkin bağımsız sol adaylar çıkarma önerisini hâlâ savunuyor musunuz?

Ben bu fikrin ilkesel olarak peşinde değilim. Çünkü bu önerinin bazı nedenleri vardı: Biri yüzde 10 barajıydı; bu baraj sistemiyle Türkiye"de sosyalistler hiçbir şekilde parlamentoya girme şansları olmayan bir durumdaydılar. Bu önerinin sosyalistlere yeni soluk boruları açacağını düşünmüştüm. İkinci olarak, CHP"nin oluşturduğu tepkinin yarattığı boşluğun mobilize edileceğini düşünmemdi. Ve bunun "biz parlamentoya milletvekili de sokabiliriz" şeklinde olabileceğini göstermekti. Fakat son geldiğimiz noktada bunun pek beklediğim biçimde gelişmeyeceği görülüyor. Bu öneriyi yaptığımız mart ayındaki siyasal ortamla bugünkü siyasal ortam arasında ciddi farklar var. Fakat ben hâlâ eğer organize edilirse yerel seçim inisiyatiflerinin bu önerimizi hayata geçirmesinin iyi olacağı kanaatindeyim. Bu öneriyi mart ayında dillendirdiğimde ÖDP"nin bunu taşıyacağı ve benimseyeceği inan çındaydım; yüzde 0.5 oy almakla yetinmenin ötesine geçerek yeni bir dinamiğin taşıyıcı gücü olarak ÖDP"nin bu işe hevesle soyunacağını zannediyordum. Ama ÖDP"nin particilik oynamakla oyalanmayı tercih ettiğini gördüm ve hayal kırıklığına uğradım. Şu ana kadar ÖDP"den hiçbir olumlu sinyal gelmedi.

Yaşadığımız topraklardaki muhalif Kürt hareketinin gündemiyle sosyalist solun gündeminin arasındaki açı farkı kapatılabilir mi bu eksende? Bu açı farkının kapanmasında hangi aktörlere ne gibi görevler düşüyor?

DTP"nin bağımsız adaylar stratejisini benimseyeceği kanısındayım. AKP ve CHP"nin DTP destekli vekillerin Meclis"e girmesini zorlaştırmak için ittifaka girmiş olmaları kimlerin Türkiye"de rejimin sahibi konumunu benimsemiş olduklarının en açık göstergesidir. TC yurttaşları arasındaki ayrımcılığın, dışlama ittifakının Meclis"e taşınmasıdır bu. DTP"nin bağımsız aday projesiyle bağımsız solun bağımsız aday projesi arasında bazı sıkıntılar kaçınılmaz olarak gündeme gelir. Bir tarafta örgütlü bir parti var, diğer tarafta bireysel girişimler var... Bu birleşimden dengeli bir şey çıkartmanız çok zor. Bağımsız sol adaylar kaçınılmaz olarak üzerlerinde hep DTP gölgesi olmasından rahatsızlık duyabilir. DTP kökenli adayların kampanyalarına tabi olmaktan ürkebilir diğer sol oluşumlar. DTP"nin arkasındaki güçleri de dikkate aldığımızda bağımsız sol girişimler açısından bu konu önemli bence.

Sarkozy"nin Fransa"da cumhurbaşkanı seçilmesi özelde Fransa, genelde AB için ne gibi yeni gelişmelerin habercisi? 2008"de Fransa"nın AB dönem başkanı olması Türkiye için müzakere şartlarında neleri değiştirecek?

Sarkozy yıllardan beri Avrupa"nın birliğine inanmış bir isim ve AB"nin derinleşmesine özel olarak vurgular yapmış birisi. Derinleşmek derken kastettiğim Sarkozy"nin AB"nin daha güçlü bir siyasal birlik olmasını isteyen, bu konuda güçlü bir inancı olan bir politikacı olması. Dolayısıyla Sarkozy açısından önümüzdeki dönemde hedef; Fransa"da ve Hollanda"da seçmenlerin reddettiği Avrupa Anayasal Sözleşmesi"ni değiştirerek, bel-ki biraz da hafifleterek, anayasa başlığı koymayarak belki, ki böylelikle referandum gereği duymadan meclis onayıyla geçirerek Avrupa"nın kurumsal yapısını pekiştirmek. Şu anda Avrupa"nın kurumsal yapısı Nice Anlaşması ile şekillenmiştir ve bu anlaşma aslında bu büyüklükteki bir birliğin ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda. Dolayısıyla burada Merkel"le beraber bir Fransız-Alman işbirliğinin 2009"da sağlanması hedefiyle davranması söz konusu ve bu konuda Sarkozy"nin gerçekten aktif olmasını bekleyebiliriz. Daha seçilmeden belirlediği iki yurtdışı ziyaretinin birinin Berlin"e, diğerinin Brüksel"e olması Fransa"nın yüzünü AB"ye daha güçlü biçimde döndüğünün ifadesidir. Zaten Sarkozy, gayrı resmi seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından yaptığı ilk konuşmada bile "AB"deki dostlarımıza sesleniyorum; Fransa yeniden Avrupa"ya döndü" dedi. Bu söz, birkaç yıldır mensup olduğu hükümetin İçişleri Bakanlığı"nı yürütmüş birisi tarafından söyleniyorsa, biraz da kendi içinde bulunduğu hükümetin Avrupa konusunda pek sıcak olmadığını da ima etmek anlamına gelir. Chirac politikalarıyla bir kopuş önerdiğini biliyoruz Sarkozy"nin, bu kopuş içinde Chirac"ın AB konusundaki ikircikli tavrını kastettiğini de anlıyoruz. Bu noktada Sarkozy"nin kendi iç çelişkileri de var; AB konusunda derinleşmeyi önerip Avrupa"nın bir siyasal güç olmasını tasarlarken diğer taraftan da politikada ikinci değişim ekseni olarak ABD"ye daha yakın durma politikasını savunuyor. Avrupa"nın derinleşmesinin önündeki en önemli engel Britanya"nın tavrıdır ve Fransa hiçbir zaman Britanya"yı oyundışı bırakıp ABD"yle ilişki kuramayacağına göre Sarkozy"nin AB açılımını tasarladığından çok daha mütevazı kılacaktır.

Türkiye"nin AB adaylığı açısından neler görülüyor Sarkozy cephesinde?

Orada manzara daha açık. Sarkozy, seçilmeden önceki son tartışmada hiçbir yoruma zemin bırakmayacak biçimde Türkiye"nin AB"ye üye olmasına her koşulda karşı olduğunu belirtti. Türkiye, AB"ye üye olmak için gerekli üyelik müzakere kriterlerinin öngördüğü tüm koşulları yerine getirse de Sarkozy Türkiye"nin AB"ye üye olmasına karşı çıkacağının altını çizmiş oldu böylece. Bu şu anlama gelir; eğer Sarkozy Türkiye"nin üyeliğinin gündeme geldiği bir tarihte cumhurbaşkanı olursa referandumda Türkiye"nin üyeliğine hayır çağrısında bulunacak demektir. Ayrıca, Sarkozy"nin yardımcıları seçimden önce AB Komisyonu"na ilettikleri mesajlarda Türkiye"nin üyelik müzakerelerinin 2009"a kadar askıya alınmasını önerdiler. Buna hem AB Komisyonu Baş-kanı"ndan, hem AB Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı"ndan verilen yanıt olumsuz oldu. Üyelik müzakerelerinin askıya alınması için de oybirliği gerektiğini belirttiler. Bu süreçte Britanya ve Almanya ile çelişkiler olacaktır. Tabii Fransa"daki parlamento seçimlerine bakarak konuşmak gerekir tüm bunları; çünldi şu anda Sarkozy"nin hangi partilerden oluşan bir parlamento ile çalışacağını bilmiyoruz.

Sistemler ve yetkiler farklı olmasına rağmen Fransa"daki ve Türkiye"deki cumhurbaşkanlığı seçimleri tartışmaları ve bu eksende oluşan toplumsal saflaşmalar arasında ne gibi paralellikler kurulabilir?

Pek kuramayız. Çünkü Fransa"daki saflaşma, çok açık bir saflaşma; bir sağ-sol saflaşması. Sonuç olarak Sosyalist Parti"nin adayı, sosyalistlerin, komünistlerin, radikallerin benimsemediği bir aday olabilir ama bütün hepsi ikinci turda o adaya oy vermek için mobilize oldular.

Seçim sonuçlarına baktığımızda da Troçkistlerden komünistlere, Yeşillerden sol radikallere kadar oyların hemen hemen hiç fire vermeden Royal"in arkasında toplandığını görüyoruz. Sol-sağ politikaları açısından Fransa"daki sosyalistlerle sağ seçmenler arasında ciddi bir saflaşma oldu. Fransa"da cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili rejim tartışması olmadı.

Sarkozy"nin iktidara gelmesini solun büyük bir kesimi tehlike olarak gördü, ama bir siyasal tehlike olarak gördü; Beşinci Cumhuriyet rejimini Fransa"da sona erdirecek bir tehdit olarak görmediler. Göçmen işçilerle ilgili polisiye önlemerin artacağı, daha otoriter bir yönetim zihniyetinin ve neoliberal iktisat politikalarının gündeme geleceğinden endişe duydular ve açık biçimde bunu "Sarkozy"ye hayır" sloganıyla ifade ettiler, ama bizdeki gibi "cumhuriyet rejimi tehlikededir" gibi bir fikri kimse dile getirmedi.

Dolayısıyla Fransa"da sol ve sağ arasında oldukça net bir çizgi çizildi. Yüzde 86"lık bir katılım var, iki açık saf var ve Fransa halkının yüzde 54"ünün sola karşı olduğunu görmüş olduk.

Birgün, 13.5.2007, Röportaj: GÖKHAN GENÇAY
  #3254  
Alt 25.05.2007, 16:08
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Serefsiz kahpe hainler ikdidar olursa...

Serefsiz kahpe hain dinci yobazlari ikdidar ederseniz, ölmüs askere "KELLE" yakistirmasi yapan, askerde öldürülmüs asker anasina " askerlik yan yatma yeri degildir!" pkk elebasi apo`ya "SAYIN" diyen soyu sopu belirsiz kanibozuk u.s.a ve a.b.nin usaigini basbakan yaparsaniz, daha cok akser ölür !

Emin Cölasan bugünki yazisinda tayyipin ne kadar kahpe ve hain bir serefsiz oldugunu bugün yazisinda degerlendirmis !

Marş marş Irak’a girelim!


EMRİNİZ olur ama kolay iş değildir. Kuzey Irak’a girip ne yapacağız? Geçmişte kaç kez girdik. Orada hangi hedefleri ele geçireceğiz? Kimi, kimleri imha edeceğiz?

İletişim çağında yaşıyoruz. "PKK kamplarını imha edelim" derseniz, ordumuz daha kışlalardan araziye çıktığı anda karşı tarafın haberi olur ve kamplar boşaltılır. Haberi nasıl olur? İçimizdeki hainlerin cep telefonlarıyla hemen oraları aramasıyla!

Kerkük, Musul gibi belli yerleri işgal edelim derseniz, mümkün olmayan bir serüvene girmiş oluruz ve karşımıza hem ABD, hem de AB dikilir. Hele hele, oralara Türkiye sınırından ulaşmak kolay iş değildir. Silopi’den Kerkük, yaklaşık 450 kilometre. Hem de dolambaçlı bir yol.

O yollardan büyük kayba uğramadan ordu geçirmek kolay iş değil.

Hava bombardımanı ile yetinelim derseniz, kapılarında hükümetimizin esas duruşta beklediği ABD ve AB yine su koyverir, "sivil halk bombalandı" feryatları dünyayı kaplar!

* * *

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, 12 Nisan basın toplantısında Kuzey Irak’a girilmesinde yarar gördüğünü söylemişti. Ordu buna elbette hazırdır. Ancak ordumuzun yurtdışı harekátı için hükümet TBMM’ye başvurup karar almak zorundadır. Varsayalım bu karar alındı.

Türk ordusuna hükümet tarafından verilecek "siyasi hedef" ne olacaktır? Ordu nereye kadar yürüyecek, nereleri ele geçirecek, PKK ile ilişkili olan nereleri imha edecektir?

Hükümet ordumuza "Hele siz girin de, ötesine sonra bakarız" diyemez...

Çünkü hükümet hem ABD’den hem de AB’den çekinir ve korkar. Bilir ki PKK’yı koruyan Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi, onları koruyan da ABD’dir. Kaldı ki, Barzani ve Talabani, son günlerde Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarına destek mesajları vermektedir!

Biz PKK’yı önce sınırlarımızın içinde bitirmek zorundayız. Kuzey Irak seferi başımıza iş açar, belki bazılarının (!) işine gelir ama gözbebeği ordumuzu yıpratabilir.

Recep Tayyip Erdoğan o yüzden bu maceraya kendi başına girişemez. Nitekim önceki gün yaptığı konuşmada "Askerden talep gelirse hükümet olarak izin veririz" diyordu!

Böylece, Kuzey Irak macerasının faturasını askerlere keseceğini şimdiden açıklamış oldu!

Ne uyanıklık ama! "Onlar istedi efendim" diyecek!..

Genelkurmay’ın kendisine bağlı olduğunu söyleyen o değil mi? Niçin topu şimdi askerlere atıyor?..

Çünkü biliyor ki, Kuzey Irak’ta toprağa düşecek her şehidimizin hesabı derhal kendisinden sorulacak.

Burada benim kafamı kurcalayan bir tek soru var:

Hükümet seçim öncesinde "oy toplamak" için böyle bir maceraya yol verir mi?

Verirse kendini ateşe atar, sonuçsuz bir seferin hesabını veremez, yükünü ve sorumluluğunu kaldıramaz. "Kelle" dediği şehitlerin kanı çocuk oyuncağı değildir.

Ama "Ben ABD ve AB’den korkmam, istediğimi yaparım" diyorsa, buyursun yapsın. Hodri meydan! Hesabını sonra verir.

Görüldügü gibi bir basbakana yakisir sekilde davranmiyorda bir fahiseye daha yakisir bir tavirla pkk`ya yaklasiyor !
tüm akp tayfasi ve secmenlerinin sadece Cumhuriyet dpsmani degil, Türk Silahli Kuvvetlerininde bas düsmani oldugunu görüyoruz !
Bu serefsiz kani bozuk hainlerin mayalari bozuk mayalari !
Analari bunlarin topunu dogurmamis, sicmis sicmis !
  #3255  
Alt 25.05.2007, 16:11
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard ne güzel...

Ne güzel, arkalarindan biraz rahmet okuyalim ve sejitdir diyelim, olsun bitsin !

Ates düstügü yeri yakarmis, kim demisse dogru demis !

Bosan ölmemislermismismismis...

Türk devletinin basinda Adam gibi Adam olsa israilin yaptigi gibi 1 ölü askere en az 10 pkk terröristdi öldürülürdü !
Ama ikdidar ve basbakan zaten pkk yanlisi ise TÜRK askeri böyle car cur edilir !

irakli talabni ve barzanin neden tayyipi destekledigide ortada zaten !

PICleri ancak PICLER destekler !!!!!
  #3256  
Alt 25.05.2007, 17:08
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Ben Ülkücüyüm !..

Ama ne MHP tanirim Ne AKP !..
Hak Konusurum.
Kim haktan konusuyorsa Onun yanindayim Bu Komunist olsa bile..

Yani Karakterimde Particilik Takim tutmaya yönelik Bir Koyunluk Yoktur.

Ben Fikirlerimden Hic dönmedim !..
Eger Bir dönme meydana Gelmisse Bil ki O MHP de-dir )

Ben dinimin Kitabini takip ederim.
Kuran ile kul arasinda Fazladan ne varsa kaldirir atarim.

Bu yüzden Ne solcular ne dinciler Ne de Kafatasci Türkücüler sever beni..

Ne Gam ?..

Davam Sadiklar davasidir.
Sabalaklara Pirim vermedim vermem !..

Hadi simdi annen ekmegine gaz yagi sürsün !..
  #3257  
Alt 25.05.2007, 17:16
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard " Kelle " asker Tabiridir ..

Bizzat Birlik komutanlari Askerlerini " Kelle " olarak Nitelendirir.

100 kelle gider 70 döner !..

Her ne Kadar itici gelse de böyledir.

Nizamiyeden Girdigin andan itibaren " Kelle " olursun. Sahsiyetin kalmaz.

Sivil elbiselerin ile sahsiyetin de Nizamiye de kalir Görevin bitince alir gidersin.

Bu yüzden Yani " kelle " oldugun icin asker de sana atilan &lttokatlar sana edilen küfürler senin sahsiyetine degil " Kelle " ye-dir.
Bunu Böyle kabul etmiyenin askerligi bitmez.

Komutan da " kelledir " ama yildizli ve senden Üstün olan Bir kelle.

Sana Küfür eder kelle olarak sen bir kelle oldugun icin.

Disarda Bira -cay kahve icersin Insan olarak. ama Icerde kelleler de duygu izzet ve de Nefis yoktur.

Bir Üniforma diger bir Üniformaya emr eder döver söver.

Türk Askerlik ocaginin sinsilesi düzeni disiplini kelle alisverisi Üzerine Kuruludur. ve Bu gezegende esi benzeri yoktur.

Bundan bi haber Bedelli Aslan askerlere duyurulur. )
  #3258  
Alt 25.05.2007, 17:20
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Askerlik yan gelip yatma yeri degildir !

Askere gidenler Ölümü hesap etmek Zorundadir.

Allah Rahmet eylesin sehitlerimize.

Ates düstügü yeri filan yakmaz.

Vatan Kan ister Can ister !..
Gidasidir bu onun.

Hip-hop la vatana hizmet edilmez.

Apartman ve Balkon cocuklarina duyurulur !..

Allah Ailelerine sabir versin.

Ne Mutlu onlara ki Sehit ebeveyini oldular.
Bu vatan Onlarla Gurur duyuyor.
  #3259  
Alt 25.05.2007, 17:28
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Demokrat Oldugum icin solcularla

Kavga ettim )
Simdi de Solcu artigi Ulusalci Saklabanlarla kavga ediyorum )
Evvelden Sosyalisttiler simdi bir de National oldular )

NATIONAL SOSYALIST yane )

Kavga ayni Degisen bir sey yok.

Kizil bayrakla yürüyen serefsizler simdi Türk bayaragina musallat oldu )

Bayrak degisti sirin görünmek icin ..

ama tutan ayni SEREFSIZ !..

Niye kavga etmiyecem ki ?..

Firsatini Bulursam
Merhametli olursam Gök girsin kizil ciksin !..

Köpeklere acimak gibi bir takintim yok.
  #3260  
Alt 25.05.2007, 18:09
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Yasasin Imparator Cesar,ay SEZER ! :o)

Cumhurbaşkanı Sezer, süresini son güne kadar kullanarak veto ettiği Anayasa değişikliği paketinin haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmadığını bildirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini gerçekleştiremeyen bir Meclis"in bu tür bir değişiklik yapmasının tartışmalı olduğunu belirten Sezer, böylece TBMM"nin yasama faaliyetlerine karşı olduğunu da açıklamış oldu.

Helal Olsun yani )

Stalin bile sasirdi bu ise Cehennem den )

Muhahahahahahahahahahahahahahahaha..

AKP yi 550 milletvekili ile getirmek icin her seyi yapiyor bu Sabalaklar )
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu