STRATEJIK DÜSÜNMEK
Türkiye"nin komşularıyla yakın ilişkiler kurmasının önündeki en büyük engel, konunun objektif veriler ve bölgenin çıkarları çerçevesinde değil, ABD dış politikasının önceliklerine göre değerlendirilmesidir.
Özellikle Ortadoğu ve Suriye ile yakınlaşmayı sabote etmeye çalışanlar hiçbir şekilde Türkiye"nin çıkarlarını öncelemiyor. Doğrudan ABD"nin, dolaylı olarak da İsrail"in bölge üzerindeki projelerinin sözcülüğünü yapıyorlar. Türkiye"nin komşularıyla yakınlaşmasını, ekonomik ve siyasi işbirliği alanlarını genişletmesini, ortak kültürel mirası kaynaştırıcı unsur olarak kabullenmesini ABD"ye karşı meydan okuma olarak pazarlayıp, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El Şara"nın dediği gibi, Türkiye"yi Anadolu topraklarına hapsetmeye, bölgesel etkinliğini sınırlamaya çalışıyorlar.
Oysa Türkiye, bu çıkmazı Soğuk Savaş"ın bitişinden hemen sonra çok acı biçimde yaşadı. Dünya yeniden kurulurken aynı vizyonla Türkiye"yi yönlendirenler, bu ülkeyi ABD-İsrail"in bölgesel projelerine mahkum etti. Bu yaklaşım Türkiye"nin on yılına maloldu. Ortadoğu"da da kaybettik, Orta Asya"da da. Çünkü Ortadoğu"da ABD-İsrail politikalarına mahkum olduk, Orta Asya"da ise ABD ve İngiltere"nin. Türkiye Soğuk Savaş sonrası dünyayı bu güçlerin gözüyle tanımladı. Şimdi onlar Ortadoğu ve Orta Asya"da. Biz ise, Ortadoğu"da üç yıldır bir yer edinmeye çalışıyoruz. Orta Asya"da ise kaybımız devam ediyor. Bu nedenle Ortadoğu"ya yönelik yeni yaklaşımın, dinamizmin bir an önce Orta Asya"da da kararlı bir inisiyatife dönüşmesi gerekiyor. Türkiye-Suriye yakınlaşması hiçbir ülkeyi hedef almıyor. İki ülke arasındaki yakınlaşma süreci ısrarla sürdürülmeli. Türkiye"nin bölgedeki etkinliğini artırmasının yolu Şam"dan geçiyor.
Dört günlük Suriye ziyareti sırasında yakınlaşmanın Suriye tarafından nasıl algılandığını görme şansı bulduk. Faruk El Şara"nın geniş uluslararası ilişkiler birikiminden Soğuk Savaş sonrası küresel değişimi, bunun bölgeye yansımalarını, iki ülkenin yakınlaşmasının neden önemli olduğunu dinledik. Ekonomi bakanından yakınlaşmanın ekonomik boyutunu, planlama bakanından reformların niteliğini dinleme şansı bulduk. Şunu söylemeliyim ki; Türkiye ile yakınlaşma Şam yönetimi için en öncelikli konu. Suriye"nin dünyaya açılması, sistemin dönüştürülmesi, özgürlük alanlarının genişletilmesi gibi hedefler Türkiye"nin desteğiyle birlikte ele alınıyor. Türkiye ile işbirliği, Türkiye"nin AB üyeliği gibi bir siyasi hedef olarak görülüyor. Sistemi dönüştürme ve bunu Türkiye"nin desteğiyle yapma düşüncesi bir devlet felsefesi haline gelmiş.
İlk bakışta her yönden kuşatılmış bir ülkenin başka seçeneği olmadığı söylenebilir. Ben de; Şam"ın ABD tehditleri yüzünden böyle bir sürece girdiği, dolayısıyla reformların göstermelik olabileceği şüphesini taşıyordum. Ancak, sistemin dönüştürülmesi ve Suriye"nin yeniden kurulması yolunda önemli adımların atıldığını, bu çerçevede Türkiye"den beklentilerin çok yüksek olduğunu gördüm. Görüştüğümüz her yetkili, zor olacağını, yavaş ilerleme riski bulunduğunu ancak reformlar konusunda çok güçlü bir siyasi irade bulunduğunu ve asla geri dönüşün olmayacağını vurguladı. Şimdiye kadar bu süreçte en ciddi desteği Türkiye"den aldılar. Eğer Türkiye, desteği esirgerse, süreç çok daha yavaş ilerleyecek. Ankara"nın Şam"a yaklaşımının Avrupa Birliği"nin bu ülkeye yönelik politikalarıyla örtüştüğü de bir başka gerçek.
Suriye, gerek Irak konusunda gerekse genel olarak Ortadoğu"daki gelişmeler konusunda Türkiye ile benzer endişelere sahip. Bu nedenle stratejik pozisyonunu Türkiye"ye benzer şekilde tanımlıyor. Türkiye gibi, kendini AB"nin bölge ile yakınlaşması yolunda önemli bir geçiş yolu olarak görüyor. Bu doğru. Çünkü AB"nin sınırı Suriye sınırına dayanmış durumda. Şam, Türkiye üzerinden Avrupa"ya ulaşmak istiyor. Ankara"nın da Suriye üzerinden Ortadoğu"ya ulaşmasına talip.
İki çok önemli kriz arasına sıkışan Suriye, Batı"da Golan nedeniyle, özellikle de Lübnan"dan çekildikten sonra, alarm durumunda. Doğu"daki Irak sınırları ise adeta bir cephe.
ABD"nin "Irak"a sızmalar oluyor" suçlamalarına karşı sınırda yüzlerce kilometre toprak duvarlar inşa etmiş. Birkaç kilometre aralıklarla karakollar kurmuş. Vadileri beton ve dikenli tellerle kapatmış. Fırat nehrine denk gelen bölgeler aydınlatılmış. Saatlerce gittiğimiz sınırın diğer tarafında ne Irak askeri ne de Amerikan askeri vardı. Oysa Suriye tarafına binlerce asker yerleştirilmiş. Bu sınır önlemlerini alırken sadece Türkiye"nin destek verdiğini söylüyorlar. Anlaşma yapmalarına rağmen İngiltere onlara gece görüş dürbünleri bile vermemiş. "Tehdit bizden geliyorsa neden Irak tarafını korumuyorlar" diye son derece haklı eleştirileri dile getirdiler. "Sınırdan Bağdat"a altı yüz kilometre var, neden kimseyi yakalamadılar? ABD bizi suçluyor ama işbirliği yapmıyor" diyorlar.
Şam"da bulunduğumuz sırada gündem Türkiye, özellikle de Devlet Başkanı Beşşar Esad"ın Türkiye ziyaretiydi. Bu ziyarete çok önem veriyorlar. Ertelenmesi Türkiye"de kriz gibi sunuluyor. Ama onlar her şeyin yolunda olduğunu, hiçbir sorun olmadığını söylüyor. Ciddi tehditler altında bulunan, köklü dönüşümleri hayata geçirmeye çalışan, bunu yaparken dış tehditler kadar içerideki değişime direnenlerle de mücadele eden bir devlet başkanının bu ortamda Antalya"da tatil yapıyor görüntüsü vermek istemediğini belirtiyorlar. "İstanbul ya da Konya olsaydı, kültürel ve sosyal bir ortam olsaydı, Türkiye"de halkla iç içe olan bir yer olsaydı" temennileri var. Türkiye kamuoyunun sempatisini çok önemsiyorlar. "Beşşar Türkiye"ye giderse Suriye"de darbe olur" söylentilerine karşı, birkaç gün içinde üst düzey bir yetkilinin Türkiye"ye gideceğini ve ziyaretin kesinleşeceğini, Esad"ın gelişinin bir ayı geçmeyeceğini söylüyorlar. Antalya"da görüşme önerisine karşı teklifleri şu: "Esad Antalya"ya değil, Başbakan Tayyip Erdoğan"ın memleketi Rize"ye gelsin!"
I.KARAGUL
|