| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1341
|
|||
|
|||
![]() erst lese ich das Buch und dann den Film
![]() |
#1342
|
||||
|
||||
![]() Unbedingt lesen !
|
#1343
|
||||
|
||||
![]() Bücher sind doch immer besser!!!
Allein schon deswegen, dass sie eine viel grössere Zeitspanne behandeln können, als in einem 90minütigem Film. Kennst du zB "Contact" mit Jodie Foster ? Das Sci-Fi Buch ist nicht nur besser, sondern für den Film wurde die Story sogar abgewandelt! Welches Buch wurde schon einmal würdig verfilmt? al" |
#1344
|
||||
|
||||
![]() Also ich muss sagen als Bruce Lee fan bin ich von Tony Jaa überrascht er kämpft super gut...
aus diesem Mann muss was werden... Der Film ist voll mit guten Kampfszenen ! |
#1345
|
||||
|
||||
![]() WAS für türken film fans
![]() gruß ---------- Filmi Hülya Avşar kurtarıyor Beklenen Türk filmi "Kalbin Zamanı" dev kadrosuna karşın sınıfta kalıyor. Bir tek Avşar rolüne iyice asılıyor. Bir otelde üç zaman, üç aşk "Kalbin Zamanı" kağıt üzerinde ilginç bir hikaye olsa da, seyirciyi tümüyle inandırmıyor. Ne romantizm tam anlamıyla işleniyor ne de polisiye entrikada yeterince sürpriz var. Filmi kurtaran tek öğe Hülya Avşar"ın varlığı ve başarılı oyunu. Kalbin Zamanı"nı neredeyse yılın yerli filmi olacak umuduyla beklerken, ne yazık ki genel anlamda bir düş kırıklığı yaşadık. Bu filmi sevip savunabilmeyi çok isterdim. Ama mümkün gözükmüyor. Sinema bir "illüzyon" sanatıdır. Yani "miş gibi yapmak" ama seyirciyi bunun gerçek olduğuna tümüyle inandırmak. Tüm iyi filmler, öncelikle yapanların yüzde yüz inanıp güvendiği filmlerdir. O inandırıcılık seyirciye de geçer ve filmi izleyenler, anlatılan bir masal, fantezi ya da bilim-kurgu bile olsa, iki saatliğine o hikayeye inanır, onunla bütünleşir. "Kalbin Zamanı" ise, kağıt üzerinde ilginç bir hikaye olsa da, seyirciyi tümüyle inandırmıyor. 1950"lerin sonlarında Pera Palas Oteli"nde delişmen ve hayat dolu bir genç kızın, uzaklardan (Avustralya"dan) gelen bir Türk genci, otelin genç ortaklarından biri ve asansörcü çocuğu eşit düzeyde büyülemesiyle başlayan karmaşık aşk ilişkisi, bir cinayetle sonuçlanıyor. Sonra hikaye iki sıçrama geçiriyor. Birinde 25 yıl atlayıp 1984"e, oradan da bir 20 yıl daha atlayıp günümüze geliyor. Böylesine uzun bir zamana, hele 50 yıla yakın bir zamana yayılan hikayeleri anlatmak son derece zordur. Özgentürk, öncelikle "casting" kurbanı olmuş. Son dönemin çeşitli alanlarda ilgi çeken birçok simasını aynı filmde toplama çabası, hiç de iyi sonuç vermemiş. TV DİZİSİ HAVASINDA Böylece, Halil Ergün, Cemil karakterinin ikinci aşaması için çok yaşlı duruyor, Oktay Kaynarca, Akfar"ın fiziğine hiç benzemiyor. Birol Ünel ise Avustralya"dan gelen Demir"le fiziksel olarak benzeşiyor. Ama genç Demir"in konuşkanlığının tersine, yaşlanınca dut yemiş bülbül gibi susup durması hiç de inandırmıyor. Ama ağzını açtığı, hatta sadece "rakı" dediği zaman bile Türkçe"si öylesine bozuk ki, Ali Özgentürk"ün ona isteyerek ağız açtırmadığı düşünülebilir!... Kayhan Yıldızoğlu"nun ise 50 yıllık hikayeyi aynı fizikle aşıp gelmesi, aramızda onun filmin "biyonik adamı" olduğu esprisine yol açtı!... Üstelik filmin ana ilişkisi sayılabilecek olan Belkis- Akfar ilişkisinin ilk aşaması yeterince işlenmiyor, o büyük aşkın ortaya çıkması da, ayrılık olayı da belirmiyor. Bunda sanıyorum o rolü oynayan Arda Kan Polat"ın ani ve beklenmedik ölümü de etken oldu. Büyük bir talihsizlik, hele sanatçının açık yeteneği görüldüğünde... Ama seyirci bunları bilmez ki, bilmek zorunda değil ki... Hemen tümüyle Pera Palas"ta geçen film, bu nedenle, kısıtlı prodüksiyon koşullarının aşmaya izin vermediği bir klostrofobi duygusu taşıyor. Eğer Pera Palas zengin davetleri, düğün ve kokteylleriyle biraz daha gösterilebilseydi, bu duygu bir ölçüde aşılabilirdi. Amaçladığı "romantik polisiye"ye tam ulaşamıyor film. Ne romantizm, anlattığım nedenlerden tam olarak işliyor, ne de polisiye entrikada yeterince sürpriz var. Düzeyli bir TV dizisi havasında anlatılmış film dar açılardan oyun tarzına, nötr ışıklandırmadan müziğin kullanımına tüm ögeler de bu havayı destekliyor. Geriye bir şey kalıyor. Hülya Avşar ve onun varlığı. Avşar filmin en şanslı karakteri: Kişiliği en iyi çizilmiş olanı, gençliğini canlandıran oyuncuya (Dolunay Soysert) en çok benzeyeni. Tüm hikaye ve tüm dram, onun yüzünde yansıyor. Avşar da rolüne iyice asılıyor ve onun oyunu, bu filmi bir ölçüde kurtaran başlıca öğe oluyor. Belki de tek öğe... KALBİN ZAMANI ** Senaryo ve yönetmen: Ali Özgentürk Görüntü: Ertunç Şenkay Müzik: Attila Özdemiroğlu Oyuncular: Hülya Avşar, Halil Ergün, Oktay Kaynarca, Birol Ünel, Zeki Alasya, Güler Ökten, Nezih Tuncay, Kayhan Yıldızoğlu, Arda Kan Polat Asya Film yapımı. Quelle: <a href="redirect.jsp?url=http://www.sabah.com.tr/cp/sin101-20041211-101.html" target="_blank">http://www.sabah.com.tr/cp/sin101-20041211-101.html</a> |
#1346
|
||||
|
||||
![]() noch ein tipp
![]() gruß ![]() ------------------------------ Türk usulü korku ve büyü Türk usulü korku filmi "Büyü"yü izlemeye giderken muska, cevşen vb. takmakta yarar var! Alin TAŞÇIYAN Sinema tarihinin "lanetli" filmleri arasına "Büyü" de katıldı! Hayırlı olsun! Batıl inançla ilgisi olmayan, aksine izleyicinin iştahını kabartıcı bir etki yapan, talihsiz çekim ve çekim sonrası serüvenleriyle dolu filmler vardır. Bizim de bir tane oldu... Film ekibi güle oynaya çekim sırasında yaşanan kazaları anlatırken gala gecesi sinemada çıkan yangın film etrafında bir "uğursuzluk" halesi oluşturdu. Kendi adıma tek talihsizliğin filmi izleyememek olduğunu itiraf etmeliyim. Boş inanlara aldırmadan ilk fırsatta filmi izleyeceğim. "Büyü" ekibine, G-Mall çalışanlarına ve galada bulunan herkese geçmiş olsun. "Büyü" bir Artuklu köyünde çocukları etkileyen bir büyünün günümüzde yeniden ortaya çıkmasını konu alan bir korku filmi. Kadroda isimlerini gördüğünüz üzre birbirinden güzel arkeolog hanımların yaptığı bir kazı sırasında büyü yüzünden yaşanan dehşet verici olayları anlatıyor. Ekibin bu işlere meraklı bir üyesi kendince büyücülük yapmaya kalkınca geçmişin kötü güçleri harekete geçiyor, arkeolog hanımların başına gelmedik kalmıyor. "Büyü" Yön: Orhan Oğuz Oyn: İpek Tuzcuoğlu (Ayşe), Ece Uslu (Aydan), Özgü Namal (Sedef), Dilek Serbest (Ceren), Nihat İleri (Profesör), Okan Yalabık (Cemil) Gör: Adnan Güler Sen: Şafak Güçlü, Servet Aksoy Müz: Engin Düzyol Quelle: <a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/sinema61.html " target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/sinema61.html </a> |
#1347
|
||||
|
||||
![]() Türk sinemaseverler bugün sanirim bayram ediyor ..... soviele tipps auf einmal
![]() -------------------- Ümit kırıcı bir film "Hoşgeldin Hayat" terör-mafya-feodalite-politika ilişkilerini anlatmaya yelteniyor ama bunu başaramıyor Alin TAŞÇIYAN "Hoşgeldin Hayat" Aynı yönetmenle mi karşı karşıyayız? Yaşlanmış, yalnız kalmış ve hayatının muhasebesini yapan bir polisin (Halil Ergün) öyküsünü anlatan "Böcek"in; ölüm oruçlarını konu alan "Su Damlasına Sığdırılan Hayat" belgeselinin yönetmeni Ümit Elçi... Aslında bu senaryonun altından kalkmak için "Face Off / Yüz Yüze"yi çeken John Woo olmak gerek! "Hoşgeldin Hayat", "Güneydoğu"da kardeş kardeşi vurdu; o dönemde vurguncular türedi ama artık barış zamanı" cümlesini sinema dilinde bir türlü kuramayan bir film olarak tanımlanabilir. Kursa hiç olmazsa cümlenin anlamı tartışılabilirdi ama bu haliyle filmin içeriğine dair söz söylemeye fırsat kalmıyor. Bir sinema filminden çok bir yerli televizyon dizisi gibi pırıl pırıl görüntülenmiş "Hoşgeldin Hayat". Film dağda askerler ve teröristler arasındaki bir çatışmayla başlıyor. Poşulu abi, üniformalı kardeşini vuruyor... Ardından katil olan abinin yıllarca İsveç"te yaşadıktan sonra ülkesine dönüp tanınmaz hale geldiği bir yüz estetiği geçirmesine tanık oluyoruz. Ama işin içine bambaşka hesaplar ve ihanet giriyor. "Hoşgeldin Hayat" Yön: Ümit Elçi Oyn: Ferhat Gündoğdu (Emir), Ceyda Düvenci (Hazı), Kerem Alışık (Fırat), Yelda Reynaud (Öğretmen), Ahmet Mekin (Ağa) Gör: Hakan Canan Sen: İlker Barış Müz: Semih Erdoğan Quelle : <a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/sinema49.html" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/content/sinema/sin010/sinema49.html</a> |
#1348
|
||||
|
||||
![]() film schauen bitte
![]() ![]() der film ist wirklich klasse ![]() ![]() gruß uhbarravuda ![]() |
#1349
|
||||
|
||||
![]() ![]() |
#1350
|
||||
|
||||
![]() Jacky Chan hat sich anscheinend eine bekannte Story genommen und so sehr verquirrlt, dass er eine Rollenberechtigung erhalten hat!
Der Film beginnt damit, dass Jacky eine Jade-Glatzkopf-Statue aus der Bank von England gestohlen hat, dass ihm aus seinem DORF gestohlen wurde! Wer die Originalgeschichte kennt wird viel abstruses in diesem Film erkennen! Das ganze ist sehr im komikstil abgedreht und ist in vielen Belangen einfach einfach zehnfach NUR DOOF! Wenn ihr ihn also noch nicht geschaut habt: LASST ES BLEIBEN! Dieser Film bietet wirklich keinem besonderen Publikum etwas! Weder den Kindern, Erwachsenen, ... al" WERTUNG: DAUMEN NACH UNTEN !!! |