Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #23151  
Alt 24.08.2005, 18:05
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard yani baban kötü, annen iyi...

ilginc bir yaklasim.. "kötüyü iyiden ayirmak"...
  #23152  
Alt 24.08.2005, 18:11
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard BABAN ve ANNEN

sunni ve alevilik bir ailede.. guzel ve mutlular. sunnilik ve alevilik diye bir tartisma olmamasi demen gerekmiyormuydu???

yani bir insan mantik ve zekadan bahsederken sozcukleri ile bile kendisini bile kucuk dusurdugunu ve celiskili oldugunu anlamaz ve "bu kadar mi itibarini dusurur... ?????
  #23153  
Alt 24.08.2005, 18:21
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Yeni Yorum hata mi ?

Ay"a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner). Ne Güneş"in Ay"a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir (Yasin Suresi, 39-40 )

Bunun Yorumu nedir ?..

Simdi Ulema Dünya nin altinda öküz var Onun altinda balik Onunda altinda zorlu bir deniz var oldukca kayalik seklindeki ICMA sina Ictihadi kapatalim mi ?..


**

Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32)

Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelliği, 20. yüzyıldaki bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Dünya"yı çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Dünya"ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller.

Atmosfer, bunun yanı sıra, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları da filtre eder. Atmosferin bu özelliğinin en çarpıcı yönü, atmosferin sadece zararsız orandaki ışınları, yani görünür ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo dalgalarını geçirmesidir. Bunların tümü yaşam için gerekli ışınlardır. Örneğin atmosfer tarafından belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ışınları, bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalmaları açısından büyük önem taşır. Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için gerekli olan az bir kısmı ulaşır.

Atmosferin koruyucu özelliği bunlarla da kalmaz. Dünya, uzayın ortalama eksi 270 C derecelik dondurucu soğuğundan yine atmosfer sayesinde korunur.

Dünya"yı zararlı etkilerden koruyan, yalnızca atmosfer değildir. Atmosferin yanı sıra "Van Allen Kuşakları" denilen ve Dünya"nın manyetik alanından kaynaklanan bir tabaka da, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür. Güneş"ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir. Özellikle Güneş"te sık sık meydana gelen ve "parlama" adı verilen enerji patlamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya"daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir.

Eski Yorumlara bakalim mi ?..

**

Dönüşlü olan göğe andolsun. (Tarık Suresi, 11)

Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec"i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir. Bilindiği gibi Dünya"yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur. Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır. İncelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır. Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim. Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar.

25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar.

İyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar.

Manyetosfer tabakası ise, Güneş"ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür.

Gökyüzü tabakalarının henüz yakın bir geçmişte keşfedilen bu özelliğinin yüzyıllar öncesinden Kuran"da belirtilmesi, Kuran"ın Allah"ın sözü olduğunu bir kez daha tasdik etmektedir.

Peki Alimler ( ! ) ne der bu konuda ?..

**

Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; (Mearic Suresi, 40)

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir. (Saffat Suresi, 5)

O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir. (Rahman Suresi, 17)

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi doğu ve batı kelimeleri çoğul olarak kullanılmışlardır. Örneğin ilk ayette kullanılan "meşarik" kelimesi doğu için, "megarib" kelimesi de batı için ikiden fazla olduklarını ifade eden çoğul kullanım şekilleridir. En son ayette ise "meşrikeyn" iki doğu, "mağribeyn" iki batı şeklinde kullanılmıştır. Ayetlerde kullanılan "meşarik" ve "meğarib" kelimeleri "Güneş"in doğduğu ve battığı yer" anlamlarına da gelmektedir. Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerde gün doğumunun ve gün batımının çeşitli noktalarından bahsedilir. Ayrıca ilk ayette doğuların ve batıların Rabbi olarak yemin edilmesi de dikkat çekicidir.

Bilindiği gibi Dünya"nın kendi etrafında dönüş ekseni (ekliptik ekseni) 230 27"lık bir eğikliğe sahiptir. Bu eğiklik ve Dünya"nın küresel şekli sebebiyle, güneş ışınları yeryüzüne her zaman aynı açıyla düşmez. Bu nedenle ekvatordan uzakta bulunan bir kimse -güneş ışınları bu bölgeye farklı açılarla düştüğü için- Güneş"in doğuda farklı noktalarda doğduğunu, batıda da farklı noktalarda battığını gözlemler. Ve bu kişi ekvatordan ne kadar uzakta olursa, gün batımı ve gün doğuşu için o kadar farklı noktalar tespit edecektir.

**

Doğrusu, "Şi"ra (yıldızı)nın" Rabbi O"dur. (Necm Suresi, 49)

Arapça karşılığı “Şi’ra” olan Sirius yıldızının, sadece “yıldız” anlamına gelen Necm Suresi’nin 49. ayetinde geçmesi son derece dikkat çekici bir durumdur. Çünkü bilim adamları geceleri gökyüzünün en parlak yıldızı olan, Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak, onun bir çift yıldız olduğunu keşfettiler. Dolayısıyla Sirius, Sirius A ve Sirius B olarak ifade edilen iki yıldızdan oluşan bir takım yıldızdır. Bunlardan daha büyük olan Sirius A, Sirius B’den Dünya’ya daha yakındır ve özelliği çıplak gözle görülebilen en parlak yıldız olmasıdır. Sirius B yıldızının özelliği ise teleskopsuz görülememesidir.

Sirius takım yıldızları, birbirlerine doğru yay şeklinde bir eksen çizerler ve her 49,9 yılda bir birbirlerine yaklaşarak gökyüzünde sarkarlar. Bu bilimsel veri, günümüzde Harvard, Ottawa ve Leicester Üniversiteleri"nin astronomi bölümlerinin fikir birliğiyle kabul ettikleri bilimsel bir gerçektir.54 Bazı kaynaklarda bu bilgiler şöyle aktarılır:

En parlak yıldız Sirius gerçekte bir çift yıldızdır... Dolanım periyodu 49.9 yıldır. (Exposes Astronomiques, La troisième loi de KEPLER,
<a href="redirect.jsp?url=http://www.astrosurf.com/eratosthene/HTML/exposetheoastro.htm)

Bilindiği" target="_blank">http://www.astrosurf.com/eratosthene/HTML/exposetheoastro.htm)

Bilindiği</a> gibi, Sirius-A ve Sirius-B yıldızları birbirleri çevresinde her 49,9 yılda bir çift yay çizerek dolanırlar. (<a href="redirect.jsp?url=http://www.dharma." target="_blank">http://www.dharma.</a> com.tr/dkm/article.php?sid=87)

Burada, dikkat edilmesi gereken nokta, iki yıldızın birbirleri etrafında dolanırken yay şeklinde iki adet yörünge çizdikleridir.

Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru anlaşılabilmiş bu bilimsel gerçeğe, mucizevi bir şekilde bundan 14 asır önce Kuran"da işaret edilmiştir. Necm Suresi"nin 49. ve 9. ayetleri beraber olarak okunduğunda bu mucize karşımıza çıkmaktadır:

Doğrusu, "Şi"ra (yıldızı)nın" Rabbi O"dur. (Necm Suresi, 49)

Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı. (Necm Suresi, 9)

Necm Suresi"nin 9. ayetinden anlaşılan "ikisi arasındaki uzaklık" anlatımı bizlere bu iki yıldızın çizdiği yörüngede birbirlerine yaklaştığını ifade etmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.) Kuran"ın vahyedildiği dönemde bilinmesi mümkün olmayan bu bilimsel gerçek, bize, Kuran"ın Yüce Rabbimiz"in bir sözü olduğu gerçeğini bir kez daha kanıtlamaktadır.


O halde Kuran in en Büyük ve en iyi tefsircisi zamandir ve bilimdir.
Ve Bir Müslüman Imanini Bilimle Tazeler Eski Icmalarla degil..

Peygamber in de gösterdigi gibi Müslüman bilim e sarilmalidir.

Cünkü Hayatta en Hakiki Mürsit ILIMDIR !..

Hoscakal
  #23154  
Alt 24.08.2005, 18:30
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Rahme Asılıp Tutunan "Alak"

Kuran"ın insanın oluşumu hakkında verdiği bilgileri incelemeye devam ettiğimizde, yine çok önemli bazı bilimsel mucizelerle karşılaşırız.

Erkekten gelen sperm ve kadındaki yumurta birleştiğinde, doğacak bebeğin ilk özü de oluşmuş olur. Biyolojide "zigot" olarak tanımlanan bu tek hücre, hiç zaman yitirmeden bölünerek çoğalacak ve giderek küçük bir "et parçası" haline gelecektir.

Ancak zigot bu büyümesini boşlukta gerçekleştirmez. Rahim duvarına asılıp tutunur. Sahip olduğu uzantılar sayesinde toprağa yerleşen kökler gibi, buraya yapışır. Bu bağ sayesinde de, gelişimi için ihtiyaç duyduğu maddeleri annenin vücudundan emebilir.88

İşte burada çok önemli bir Kuran mucizesi ortaya çıkmaktadır. Allah Kuran"da, anne rahmine tutunarak gelişmeye başlayan zigottan söz ederken, "alak" kelimesini kullanmaktadır:

Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3)

"Alak" kelimesinin Arapçadaki anlamı ise, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta kelime asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükler için kullanılır.

Kuşkusuz, anne karnında gelişmekte olan zigotu bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran"ın alemlerin Rabbi olan Allah"ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır

**

Kuran ayetlerinde haber verilen bir diğer önemli bilgi ise, insanın anne rahmindeki oluşum aşamalarıdır. Ayetlerde, anne karnında önce kemiklerin oluştuğu, daha sonra ise kasların ortaya çıkarak bu kemikleri sardığı şöyle haber verilmektedir:

Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak"ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (Müminun Suresi, 14)

Anne karnındaki gelişimi inceleyen bilim dalı embriyolojidir. Ve embriyoloji alanında, yakın zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak geliştikleri sanılmıştır. Ancak gelişen teknoloji sayesinde yapılan daha ileri mikroskobik incelemeler, Kuran"da bildirilenlerin eksiksiz bir şekilde doğru olduğunu ortaya koymuştur.

Bu mikroskobik incelemeler göstermektedir ki, anne karnında, tam ayetlerde tarif edildiği gibi bir gelişme gerçekleşir. Önce embriyodaki kıkırdak doku kemikleşir. Daha sonra ise kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokudan seçilerek biraraya gelir ve bu kemikleri sarar.

Bu durum, Developing Human (Gelişen İnsan) adlı bilimsel bir yayında şöyle tarif edilmektedir:

6. haftada kıkırdaklaşmanın devamı olarak ilk kemikleşme köprücük kemiğinde ortaya çıkar. 7. hafta sonunda uzun kemiklerde de kemikleşme başlamıştır. Kemikler oluşmaya devam ederken kas hücreleri kemiği çevreleyen dokudan seçilerek kas kitlesini meydana getirirler. Kas dokusu bu şekilde kemiğin etrafında ön ve arka kas gruplarına ayrışır.89

Kısacası insanın Kuran"da tarif edilen oluşum aşamaları, modern embriyolojinin bulgularıyla tam bir uyum içindedir.

Bebeğin Rahimdeki Üç Karanlık Evresi
Kuran"da insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığı bildirilmektedir:

... Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O"nundur. O"ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi, 6)

Yukarıdaki ayette Türkçeye "üç karanlık içinde" olarak çevrilmiş olan Arapça "fi zulumatin selasin" ifadesi embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir. Bu bölgeler sırasıyla:

a) Batın karanlığı
b) Rahim karanlığı
c) Döl yatağı karanlığıdır.

Görüldüğü gibi bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin yukarıdaki ayette bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Ayrıca embriyoloji alanındaki gelişmeler bu bölgelerin de üçer katmandan oluştuğunu göstermiştir.

Batın duvarı üç tabakadan oluşur: Dış kas plakaları, iç kas plakaları, çapraz kaslar.90

Benzer bir şekilde rahim duvarı da üç katmandan oluşur: Epimetrium, miyometrium ve endometrium.91

Aynı şekilde embriyoyu saran kese de üç katmandan oluşur: Amniyon (rahimde fetusu saran en iç zar- amnion), koryon (orta amniyon zarı- chorion) ve desidüa (dış amniyon zarı- decidua).92

Ayrıca ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir.

Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini de ortaya koymuştur. Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır. Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan Basic Human Embryology (Temel İnsan Embriyolojisi) isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:

Rahimdeki hayat 3 EVREDEN oluşur; preembriyonik (ilk 2,5 hafta), embriyonik (8. haftanın sonuna kadar) ve fetal (8. haftadan doğuma kadar).93

Bu evreler bebeğin farklı gelişim aşamalarını içerir. Bu üç gelişim safhasının belli başlı özellikleri kısaca şöyledir:

- Preembriyonik evre:
Bu ilk evrede zigot bölünerek çoğalır, bir hücre kitlesi haline geldikten sonra kendini rahim duvarına gömer. Hücreler çoğalmaya devam ederken 3 tabaka halinde organize olurlar.

- Embriyonik evre:
İkinci evre toplam 5,5 hafta sürer ve bu süre boyunca canlı "embriyo" olarak adlandırılır. Bu evrede hücre tabakalarından bedenin temel organ ve sistemleri ortaya çıkar.

- Fetal evre:
Bu döneme girildiğinde, embriyo artık "fetus" olarak adlandırılır. Bu dönem gebeliğin 8. haftasından itibaren başlar ve doğuma kadar sürer. Bir önceki dönemden ayırt edici özelliği fetusun yüzü, elleri ve ayaklarıyla belirgin, insan dış görünümüne sahip bir canlı olmasıdır.

Dönemin başında 3 cm boyunda olmasına rağmen tüm organları ortaya çıkmıştır. Bu dönem 30 hafta kadar sürer ve gelişme doğum haftasına kadar devam eder.

Anne rahmindeki gelişim ile ilgili bu bilgiler, ancak modern teknolojik aletlerle yapılan gözlemler sayesinde elde edilmiştir. Ancak görüldüğü gibi bu bilgilere de, diğer pek çok bilimsel gerçek gibi, mucizevi bir biçimde Kuran ayetlerinde dikkat çekilmiştir. İnsanlığın tıbbi konularda hiçbir detaylı bilgiye sahip olmadığı bir dönemde, Kuran"da bu derece ayrıntılı ve doğru bilgiler verilmiş olması, elbette Kuran"ın Allah"ın sözü olduğunun açık bir delilidir.

91. <a href="redirect.jsp?url=http://virtual.yosemite.cc.ca.us/uyeshiros/AP50/Repro.htm
92." target="_blank">http://virtual.yosemite.cc.ca.us/uyeshiros/AP50/Repro.htm
92.</a> Dr. Mazhar U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur"an, Crescent Publishing House, New York, ABD, 1998, s. 84.
93. Williams P., Basic Human Embryology, 3. baskı, 1984, s. 64.



Simdi Sayin Alimlerimiz Konu hakkinda ne buyururlar..
Ne Buyurduklarini Bir zahmet ilmihallerde okuyunuz..

Ibret ve dehsetle..

Hoscakalin
  #23155  
Alt 24.08.2005, 18:38
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard evet cok guzel

yazin icin tesekkur ederim.. ama sanirim ben yazim ile anlatmak istediklerimi yeterince aydinlatici anlatamadim.. uzgunum..

benim demek istedigim... dinimizce namaz gerekmiyordur veya herkes cehennem seruveninden gececektir , tek din vardir vs vs .. gibi yazilar yazanlara.. dusunce olarak dinimiz hic bir zaman degismeyecektir.. bilgisel olarak belki bir cag oncesindeki kapasitemiz yterli olmadigi icin yanlis yorumlar yapmis olabiliriz.. ki biz insaniz amaaaaaaaaa inanc konusunda nasil ve nicin dua yapilir konusunda , din nasil yasanir konusunda ise yeni uyarlama gibi bir sey yoktur.. vardir diyenlere.. buyuduk diyenlere.. gelistik diyenlere.. sozum!!! gunes ve ay sistemini kurani kerimdeki gibi anlamam ve artik bilmem ... beni inan seklimi degistirmez.. umarim anlatabildim...
  #23156  
Alt 24.08.2005, 18:48
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard anliyorum..

Gönül tecelligah olduktan sonra göz e ne gerek
Sukut lehcesini Bildikten sonra söze ne gerek ?..

Namaz Kilin !..Allah in emridir.

Kilinmasi gerekir.

Fakat Bu Allah ile Kul arasinda bir iletisimdir Gönül meselesidir.

Bu yüzden namaz kilmayana Bir ceza veya her hangi bir yaptirim yoktur islam da.

Fikihlari acarsaniz en Hafifi Dövmekten baslar )

Ben Gönüllere statüko koymaya calisanlara karsiyim..
Cünkü DIN de Zor ve Tiksindirme yoktur..

Selam ve dua ile
  #23157  
Alt 24.08.2005, 18:56
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard din de zorlama yoktur

elbette yoktur.. bunu hepimiz biliyoruz.. iste bak bu da inancimizin getirdigi ve ogrettigi sekildir... bu hep boyleydi ve boyle de kalacaktir... isterse aradan 1000 yil gecsin ve yuce Allah bize baska birsey "demedikce" bu boyle kalacaktir... simdi birisi gelir der ki... " o eskidendi yeni uyarlama lazim "derse sen ne dersin.. temel inanci sarsmak isterler der ve kabul etmezsin dimi??? yani budur.. sana katiliyorum
  #23158  
Alt 24.08.2005, 19:01
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard hosgoru... guzel bir siirimiz :

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi KARDEŞÇESİNE,
bu hasret bizim...
  #23159  
Alt 24.08.2005, 19:23
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Gelse ??.. :o)

Gelmesine gerek yok..
Buradalar zaten )

Mezhep ekollerini acip okursan Yaptirimlari-cezalari Görürsün..

Bu Nasil "ZOR YOK " ?..

Ufacik Bir örnek vereyim )

Orucunu yemis olanlar icin mezhep ekolleri 61 gün araliksiz oruc tutma keffareti ön görürler )

Bu Cezeyi Kuran iki yerde verir:
1-Hata ile insan öldürmek ( Nisa 92 )
2-ZIHAR ( Mücadile 4 )
Bu cezanin Dayanagi nedir diye sorarsaniz size iyi gözle bakmazlar )
Cünkü Onlarin Hakimiyetini Sorgulamis olursunuz..

Ayrica Bu ekoller Oruc tutmayarak fidye vermeyi Onulmaz hastaliklara Özgülemistir..

Bu özgüleme Kuran a aykiridir.Bu aykirilik öyle rahat sergilenmistir ki:

Bazi tefsirler de ayet in okismi yorumlanirken:

"" Ellezine yutikunehu "" ( Oruca zorlanarak güc yetirenler ) ifadesi " ey,layitikunehu " ( Oruca güc yetiremiyenler ) sekline dönüssün diye Bir " La " olumsuzluk edati eklenmistir.Yani Kuran ayetine ekleme yapilmistir.

Allah i Birakip birilerini dinlemek küfre yelken acmaktir.,ama geleneksel mezhepci anlayis Hesabina uygun düsünce böyle seyleri ya görmemezlikten gelmakte ya da akil almaz tevillerle kitabina uydurmaktadir.

Gelenekci anlayisin en akilcilarindan olan CASSAS bile Bu ayetin espirisini uzun uzun anlattiktan sonra Ayetin " MENSUH " Hükümden düsürülmüs oldugunu söylerek mezhep kabulüne ters bir kanittan kurtulma yoluna gitmistir ( Cassas ;Ahkamü"l-KURAN 1/248-249 )

Bu Mantiga göre &ltKuran ayetlerinin önünde iki yol vardir:

1- Mezhep görüslerine kanit olmak

2-Mensuh olmak ( Hükümsüz )

Bu Konudaki ayetler icin bakiniz:

Bakara 183-185 ayetler bölümü..

Evet )
GELDILER !..
Ve dinime ZOR uyguladilar.

Saglicakla
  #23160  
Alt 24.08.2005, 19:23
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard GELSE ???... :o)

Gelmesine gerek yok..
Coktandir buradalar zaten )

Mezhep ekollerini acip okursan Yaptirimlari-cezalari Görürsün..

Bu Nasil "ZOR YOK " ?..

Ufacik Bir örnek vereyim )

Orucunu yemis olanlar icin mezhep ekolleri 61 gün araliksiz oruc tutma keffareti ön görürler )

Bu Cezeyi Kuran iki yerde verir:
1-Hata ile insan öldürmek ( Nisa 92 )
2-ZIHAR ( Mücadile 4 )
Bu cezanin Dayanagi nedir diye sorarsaniz size iyi gözle bakmazlar )
Cünkü Onlarin Hakimiyetini Sorgulamis olursunuz..

Ayrica Bu ekoller Oruc tutmayarak fidye vermeyi Onulmaz hastaliklara Özgülemistir..

Bu özgüleme Kuran a aykiridir.Bu aykirilik öyle rahat sergilenmistir ki:

Bazi tefsirler de ayet in okismi yorumlanirken:

"" Ellezine yutikunehu "" ( Oruca zorlanarak güc yetirenler ) ifadesi " ey,layitikunehu " ( Oruca güc yetiremiyenler ) sekline dönüssün diye Bir " La " olumsuzluk edati eklenmistir.Yani Kuran ayetine ekleme yapilmistir.

Allah i Birakip birilerini dinlemek küfre yelken acmaktir.,ama geleneksel mezhepci anlayis Hesabina uygun düsünce böyle seyleri ya görmemezlikten gelmakte ya da akil almaz tevillerle kitabina uydurmaktadir.

Gelenekci anlayisin en akilcilarindan olan CASSAS bile Bu ayetin espirisini uzun uzun anlattiktan sonra Ayetin " MENSUH " Hükümden düsürülmüs oldugunu söylerek mezhep kabulüne ters bir kanittan kurtulma yoluna gitmistir ( Cassas ;Ahkamü"l-KURAN 1/248-249 )

Bu Mantiga göre &ltKuran ayetlerinin önünde iki yol vardir:

1- Mezhep görüslerine kanit olmak

2-Mensuh olmak ( Hükümsüz )

Bu Konudaki ayetler icin bakiniz:

Bakara 183-185 ayetler bölümü..

Evet )
GELDILER !..
Ve dinime ZOR uyguladilar.

Saglicakla
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu