Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #21991  
Alt 28.07.2005, 15:58
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard ama greenpeace Doga ya üye :o) o.T.

ohne Text
  #21992  
Alt 28.07.2005, 16:04
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard o.T.

Hadisleri ben inkar etmiyorum ki )
Bizzat buhari Inkar ediyor )
Diyor ki Hadisler ahad haberdir Yani Karanliktir..
Kesin bir kanit icermez..
Biz Rivayet edilen sahsin saglamligina bakariz ve rivayet ederiz.. )

Böyle din mi olur ?..

Yani ben bütün hayatimi o rivayet eden sahsin saglamligina mi bagliyacagim..
Buhari nin Saglamligi ne kadar ?..

Ben bilemiyorum da sen bayagi bilgili oldugun acik..
Bana bir anlatsan diyorum su hadis meselesini..

mesela peygamberi Burak a nasil bindirdiler?..
Göklere gönderip Allah ile nasil pazarlik ettirdiler ?

Biliyorsun kuran da olmayan büyük bir Mirac mucizesi var )

Hani yolda Musa yi gördü de onun da cani SIKILMIS oldugundan melakut a firca atiyordu.. filan..

bunlari Bana bir anlatsan da Artik bende gercek islam a sarilsam )

olmaz mi ?..
  #21993  
Alt 28.07.2005, 16:09
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard hani, dogadan imzali belgesi varmi? o.T.

ohne Text
  #21994  
Alt 28.07.2005, 16:09
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard yokyaaa ne demezsin

neresinde yaziyrmus SENIN Kuraninin... ki bizimkisi baska o belli..

Sen git Hadis sarabini devam ic
  #21995  
Alt 28.07.2005, 16:10
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard bilgisizligin ortada.. kurani cimbizladi

gin gibi hadis kitaplarinida cimbizliyorsun!

hepsini okuda gör!
  #21996  
Alt 28.07.2005, 16:12
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Ayakta Durman zor oluyor mu ? :o)

Bos sorularla ayakta durmaya calisan Bos Cuvallar genelde bir yere asilmadan ayakta duramazlar..

)

Mucux..

)
  #21997  
Alt 28.07.2005, 16:14
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Neyi Göreyim ?..

Islam adina Ortaya sunulan saklabanligi mi ?..

)
  #21998  
Alt 28.07.2005, 16:19
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard SÜNNET ve HADIS

Kuran da SÜNNET tekil ve cogul olarak 16 yerde gecer.Bunlarin 10 tanesi Allah in Sünneti Yani tavir tarzi anlamindadirki Tabiat kanunlarini ifade eder.

Kullanimlarin hic birinde ** PEYGAMBER in SÜNNETI ** diye bir ifade yoktur.

Dil ve tarih acisindan baktigimizda yol,tarz-tavir ,gelenek,yöntem yasayis gibi anlamlari olan Sünnet kelimesi Islam Literatüründe bu anlamlarin tümünde Kullanilmistir.
Devirlerin Sünnetleri kentlerin sünnetleri Kisilerin sünnetleri deyimleri SIK-SIK gecer.

sünnet sözcügü ayrica Sahabe vre Tabiun kusaklarinin söz ve kabullerini ifade icinde kullanilir.

Tipki sünnetin bir parcasi olan hadis sözcügünün de kullanilmasi gibi.

Islam Literatüründe özel ve terminolojik anlamiyla Sünnet Islam peygamberi nin Davranis bicimlerini sözlerini ve kabullerini birlikte ifade edn bir cerceve kavramidir.
Ancak burada su noktayi unutmamak durumundayiz:

Hz.Peygamber in Sünneti dedigimizde iki ayri anlam söz konusu olmaktadir:

1) Hz.Peygamber in Allah elcisi sifati ile aldigi vahiylerin Uygulanmasindan dogan davranislar ve sözler bütünü anlaminda sünnet

2)Hz.Peygamber in yasadigi toplumun ve zamanin geleneklerini diger insanlar gibi yasamasindan dogan sünnet

Islam bilginleri Buna :

sünnet-i Ibadet ya da sünnet-i HÜDA

Ikincisine de Sünnet-i Adet yada sünnet-iZevaid demislerdir.

Bu ayrimin amaci:
Peygamber in NEBI sifatiyla bizi bagliyan sünnetleriyle Bir beser sifatiyla uyguladigi Din olarak bagliyaciligi olmayan sünnetlerin Farkini göstermektir.

Sünnet konusunun en yikici ayak kaymasi iste bu ayrimin dikkate alinmamasindan kaynaklanmaktadir.

Kim nerede bir sünnet kelimesi Görse su iki hatayi islemekten kendini alamiyor )

Sünnet kelimesinin hic tartismasiz Peygamberimizin sünnetini ifade ettigini sanmak

Peygamberimizin sünneti oldugu belirlenen bir kayit veyaRivayetin Sünnet-i IBADET oldugunu pesinen kabul etmek.

Sünnet kelimesinin gectigi yerde Önce bunun Peygamberin Sünnetini ifade edip etmedigini ikinci olarakda Peygamberimizin hangi tip sünneti bünyesinde yer aldigini iyi belirlememiz gerekiyor.
Cünkü peygamberimize ait olmayan sünnetlerle ona ait olan ama Sünnet-i IBADET bünyesinde yer almayan Sünnetler bizi DIN adina ilgilendirmiyor.Bu Tür Sünnetlere uymak zevk ve renk meselesidir. Isteyen uyar isteyen uymaz.

Bu ayrimin yapilmamasi ve hizlichat in yukarda sundugu Herzelerin ortya cikmasina yol acar ki Bu da Müslümanlara cok pahaliya mal olmustur.

Cünkü Örf anlamindaki sünnetler ki bunlarin Cogu ARAP ÖRFÜDÜR..din ilan edile edile Adetler DINLESMIS Bunun sonucunda da DIN ADET-GELENEK durumuna düsürülmüstür..

Yukarida gördügünüz ´Gibi Allah kelamina gelenek adina kafa tutacak kadar kendilerini kaybetmislerdir )

KURAN in ÖRFPERESTLIGI atalarin kabullerini DIN yapmayi PUTPERESTLIGIN-SEYTANCILIGIN bir uzantisi olarak görmesi sebepsiz degildir.

Su bir gercek ki: Bir toplum veya Ümmet Bünyesinde DINLESTIRILEN her adet -gelenek karsiliginda Adetlesen bir din buyrugunu REHIN alir.Bu Bozuk Gidis uzun süre devam ederse DINLE ADET birbirine girer ve GERCEK DIN in neoldugunu anlamak icin MÜCEDDIT Ruhlara ihtiyac kacinilmaz olur.

Siradan bir alim ve Fakih böyle bir devrede Din anlatma sansini yitirir.

ÖRFLERIN NAKLEDICISI bir RIVAYET HAMALINA döner :O)


*

Resul buyurdu ki:
Benden Kuran disinda hic bir sey yazmayin.Kim benden Kuran disinda bir sey yazmissa imha etsin !..
ed-Darimi,Ebu Said den sunu nakleder:

Sahabe Allah in resulünden sözlerini yazmak icin izin istediler ancak onlara izin verilmedi ( Darimi,mukaddime,42 )

Allah resulunden sözlerini yazmak icin izin istedik bize izin vermedi ( Tirmizi,ilm,11; Müslim,zühd,72 )

Simdi tabloya bir bakalim 9

Ibn Hanbel Müsned ini 750 bin hadisden
Imam Malik Muvatta ini 100 bin hadisden
Buhari Sahih ini 600 bin hadis den
Ebu Davud Sünen ini 500 bin hadis den olusturmustur.

Onlar bu Olusumda SENET dedikleri kisileri esas aldilar.

Ama Buna bakarak SENET kisiler zincirinde Hadiscilerin anlastiklari sanilmasin.Tam aksine birinin Ak dedigine digeri ayni kuvvetli dellerle KARA diyebilmektedir..

Örnek vereyim:

Hadis konusunda HÜCCET ( Tartismasiz delil sayilan) kisilerden olan Yahya b.Main Imam SAFII gibi bir zat icin söyle diyor:

Güvenilir bir Ravi degildir !..

Daha ibret verici olan ise Imam SAFII SII likle suclanmistir.Sebep YEZID ve Sürekasini övmemesi ve divaninda:

Ehlibeyt i sevmek rafizilikse Bütün dünya bilsin ki ben rafiziyim Diye bir beytin Bulunmasidir.

Görüldügü gibi Islam in en büyük tevhid erlerine Hesaplarina uymadigi icin iftira atan Bir Beyinsiz Guruh un ne ehlisünnetligine ne de SÜNNET savunuculuguna inanilabilinir.


Ayrica Buhari:
Kendi Yazisi ile Hadis in AHAD haber oldugu Senet kisilerin Rivayetinden baska bir sey olmadigini aciklamistir.

Daha ne olsun ?

Sözlerimi Süfyan es-sevri nin Ölümsüz beiti ile kapatmak istiyorum:

** Hadis de hayir olsaydi Hayrin gittigi gibi giderdi **

Yalan mi ?

Saglami cürügü birbirine karismis Ayrica Peygamber tarafindan yasaklanmis Hadislerin HAYIR neresindedir ?

Hadisi inceleyemez Nakledenlerin durumunu arastiramaz ve Onunla Allah a Kulluk edemezsin..Gercekten bos bir hale geldik!..
Akil sahiplerinin nazarinda Gülünc duruma düstük..
Onlar bize bakarak: Iste bunlar hadiscilerdir Diyorlar .. ( Zehebi; Bayanu Zagalil Ilm,6 )

Canim Halkim;

Buraya arsivden yazdiklarimi Aktariyorum Bu yüzden bazi hitaplari Üstüna alinma..

Resul hic bir sözünün yazilmasina müsade etmedigi gibi nakline de müsade etmemistir.
Vahyin ilk gününden itibaren onunla büyük tevhid erlerinin naklettikleri sözlerin sayisi parmakla sayilaxcak kadar azdir.
Peygamberle bütün nübüvvet sirasinda beraber olanlarin nakilleri elli yi yüz ü gecmezken onunla bir iki yil hemde islamin tamamlanma devrinde beraber olan bir iki kisinin Rivayetleri 10.000 leri bulmaktadir.

burada büyük sahabilerin naklettikleri hadislere bakalim:

Hz.ebubekir: Buharide hz.Ebubekirden sadece 22 hadis vardir

Hz. Ömer: müslüman oldugu andan Hz.resul ün ölüm anina kadar ondan ayrilmayan Ömer in Nakli 50 civarindadir..

Hz.Ali: Allah in elcisi nin ilim beldesinin kapisi dedigi Ali ilk müslüman olan erkek Ali nin naklettigi Buhari de 20 hadistir.

Halife Osman dan Buhari de 9 müslim de 5 hadis vardir.

Zübeyr b.el-Avvam dan Buhari de 9 müslim de 1 hadis var

Talha b. Ubeydullah in buhari de 4 hadisi vardir

Abdurrahman b.avf in 9,

Übey b.Kaab in 60,

Zeyd b.Sabit in 8,

Salman Farrisi nin 7 hadis rivayeti vardir. Bunlarin yaninda Hic bir Hadis rivayet etmeyen ve daima resul ün yaninda olan sahabiler de vardir,

Hz. ömer bu konuda ne kadar hadis uyduran varsa Cezalandirmis sahih yalan ne kadar hadis varsa yaktirmistir.

Evet islam in Basina Onulmaz dertler acan ve halada gördügün gibi acmakta olan hadis uydurma cigiri Ömer in kararli ve imanli dehasinin sahneden cekilmesi ile ipini kopararak yol almaya basladi..
Is giderek öyle bir noktaya geldi ki: ZINDIKLIK yüzünden ( Asr-i Saadet de Hadis uydurana ZINDIK derlerdi simdi bunlar uydurmadir diyene ZINDIK diyorlar ) Boynu vurulan Ibn Evil AVCA (ölüm 155/772) son nefesini verirken Söyle haykiriyordu:

** Icinde Helali HARAM harami HELAL kildigim dört bin Hadis uydurdum **
(Bak: San"ani;Tavazihul efkar,2/75; Suyuti;Tahzir,215 ) Suyuti Burada Hammad b.ZEYD in Su sözünü not ediyor:

** ZINDIKLAR 12000 hadis uydurdular ** ( bk:Tahzir;213 )

Bundan sonra ne oldu ?

binlerce ve binlerce yalandan olusan ZÜBUR yigini ortaya cikti..
ve bu zübur yiginindan olusan yalanlar KURAN i Hakim i geri plana atarak bu gün ´Din adi verilen SOYTARILIK oldu

Tabloya bakin:
Ibn Hanbel Müsnedin i 750 bin hadisten Imam malik muvatta ini 100 bin Hadisten,Buhari Sahih ini 600 bin hadisten Ebu davut Sünnen ini 500 bin Hadisten secerek olusturmustur.

Onlar bu secimde SENET dedikleri kisiler zincirini esas aldilar. bu kisiler kendilerini tatmin etmisse Hadis in metini ile ugrasmamislardir.ama buna bakarak senet kisiler zincirindeki hadiscilerin birbirleri ile anlastiklari sanilmasin.tam aksine birinin AK dedigine Bir ötekisi ayni kuvvetli delillerle KARA diyebilmektedir:

örnek vereyim:
Hadis konusunda HÜCCET ( tartismasiz delil) sayilan kisilerden biri olan Yahya bin Main Imam SAFII gibi bir zat icin söyle diyor:

** Güvenilir bir ravi degildir **
Ve daha komigi Imam safii Alevilik -SIIlikle suclanmistir.nedeni YEZID ve SÜREKASINI övmemesi ve bir divaninda:

** ehli beyt i sevmek RAFIZILIKSE bütün dünya bilsin ki ben RAFIZIYIM ** mealinde bir beytin bulunmasidir.

Durum Bundan ibarettir..

Günümüzde Hadis diye sunulan HERZELERIN hic bir Kiymeti yoktur !..

Bunlar Ahad haber Haber-i Vahittir Yani ondan bundan duyma sözler..

Kendilerinin Güvenirligi mechul olan sahislarin haberleri rivayetleri ile DIN olmaz..
En sahih Hadis bile ZANNI ifade eder Kaynagi Delili karanliktir.

Iste bir din böyle uydurma temeller üzerine kendine DimN derse Coook Turhan dursunlar ilhan akseller cikar hakli olarak soru sorar ve hasa peygamber dediginiz bir SAPIKTI SEX delisi bir SÜBYANCIYDI der..

Bu onlarin sucu degildir..
Suclu: Islami züürler Misnalara Bogan Kendilerine müslüman payesi veren ; Sala a kil a hirka ya Mezarlara tapan PUTPERESTLER TAKIMIDIR !


Hoscakal

HAK RABBIN den GELIR !..
Sakin bunda kuskuya düsenlerden olma..

HAK dan Gayri SAPIKLIKTAN baska ne vardir ?
  #21999  
Alt 28.07.2005, 16:27
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard IKRA !. :o)

Bak simdi Sana Peygamber efendimiz Buyurdu ki basligi altinda verilen Rezaletlerden Bir demet sunayim da Müslümanligindan Allah dan ve yalan isnat edilen O ALEMLERE RAHMET PEYGAMBERDEN UTAN !..

Buyur:

Yazan Kişi: Alpi003
Tarih: 03-09-04 14:48

Sizler Islami Kurani birakip Kurdugunuz soytariliklarda yuvarlandikca daha cooook Turhan Dursunlar Ilhan Arsel ler Cikacak..

bakiniz Hadis ilminiz Islam i nasil bir alay konusuna Dönüstürüyor..

Allah Sizleri Af Etsin


..Hz. AISE

hz.muhammed"in son eşi olarak kabul edilen, islam tarihinde hırsından dolayı çeşitli entrikalara sebep olduğu yazılan, islam dininin mezheplere ayrılmasına neden olan olayın yaratıcılarından biri olarak da tanıtılan hatun kişi.
(mijen, 25.07.2002 14:40)

muhammed"le 6 yasindayken evlenmis olmasi kayda deer olan hatun
(vito genovese, 29.07.2002 13:54)

(bkz: türkcemizi düzgün kullanalim)
(guru, 29.07.2002 13:55)

islam peygamberinin 6 yaşındayken evlendiği,9 yaşındayken koynuna aldığı karısı.(bkz: şeriat ve kadın)
(feraye, 29.07.2002 14:04)

lisede dinciye bu sübyancılık olayını sorduğumda o coğrafyada hava sıcak olduğundan kızların daha çabuk büyüyüp serpildiğini ve kıvama geldiğini anlatmasına neden olan muhammedin en sevdiği eşi. hatta muhammedin, yaşlı eşlerinden sıralarını (yatmak için) ayşeye vermelerini istediği anlatılır. ayrıca (bkz: cemel vakası)
(wrathful lilith, 29.07.2002 15:02 ~ 05.11.2003 11:56)

halife ebubekir in kizidir. diger e$lerin siralarini hz ayse"ye vermeleri kendi istekleriyle olmu$tur, sirasini veren de sadece bir tanesidir. mezhep bölünmesine falan yol acmami$, sadece yanli$ safta bulunmu$, akabinde de hatasini anlami$tir.
(respirator, 20.12.2002 20:38)

ben 6 yasindan beri ekolunun onculerinden.
(the 8th endless, 27.03.2003 00:44)

islamiyetin hürrem sultani.
(minotaurus, 27.03.2003 01:08)

hz. muhammed ile ilişkisi olan herkese hz sıfatını uygun görme durumunda oluşmuş laf öbeği.
(mirmirik, 27.03.2003 01:41)

anlatılanlar doğru ise peygamberin "sözlerimi nakletmeyin" tavsiyesini kaale almamış muhteremdir hazreti aişe.
acaba hangi şartlar altında 9 yaşındaki kızlarla evlenilebilir sorusunu akıllara getiren insandır.
(sirius, 27.03.2003 01:57)

(bkz: olayin boku cikmistir herkesi tebrik ederiz)
(minotaurus, 27.03.2003 02:01)

kendimizi munazara havasindan kurtarip anlamak amaciyla bakarsak 9 yasinda evlenme olayini zamanin kosullari altinda ve kendisinin cok onemli bir kisi olan hazreti ebubekirin kizi oldugunu gozonunde bulundurarak (dolayisiyla politik dengeleri) degerlendirmek cok zor olmasa gerek.

ondan cok daha ilginc baska bir detay var ki hazreti ayseyle ilgili o da donemin politik dengeleriyle hayli ilintilidir kanimca. olay su:
mureysi gazasindan donerken kervandan ayrilip tuvalete gittiginde kaybolur, daha sonra sabaha karsi safvan ibn-i muattal adli sahabe tarafindan bulununca ikisi hakkindaki dedikodular ayyuka cikar. hatta dedikodular o denli alir yurur ki, hazreti muhammed bile suphe edip ayse"nin kendisine bir gunah isleyip islemedigini sorar. bunun uzerine nur suresinin 11 ila 20"nci ayetleri iner:

"bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. onlardan her bir kişiye, günah olarak ne işlemişse (onun karşılığı ceza) vardır. onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır. bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsnüzanda bulunup da: "bu, apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler. eğer dünyada ve ahirette allah"ın lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi. çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. halbuki bu, allah katında çok büyük (bir suç) tur.onu duyduğunuzda: "bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz. hâşâ! bu, çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz? eğer inanmış insanlarsanız, allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarır. ve allah âyetleri size açıklıyor. allah, (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir. inananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. allah bilir, siz bilmezsiniz. ya sizin üstünüze allah"ın lütuf ve merhameti olmasaydı, allah çok şefkatli ve merhametli olmasaydı ! " (nur suresi 11-20)
(z, 22.09.2003 06:44 ~ 06:49)

(bkz: aicha)
(ringo, 22.09.2003 10:10)

ebubekir i sıddık ın kızı ayişe-i sıddıka
lakabı hümeyradır.

zevcinin vefatından sonra her günü oruçlu geçirecek kadar sadık, ziyaretine gelen âmâ sahabe ishakı karşılarken bile başını örtecek kadar iffetlidir.
ki bunu hisseden ishak
-ben körüm, benden mi sakınıyorsun diye sorunca;
-sen beni gömüyorsun ama ben seni görüyorum der.
(dandoldenyus, 04.11.2003 13:12 ~ 13:20)

çok güzel bir hanım olduğu rivayet ediliyor. hatta sağlam bir rivayete göre bedevinin biri peygamberimiz efendimiz hz muhammed"den ayşe validemizi kendisine ister. hz muhammed kendi eşlerinin ümmetin annesi olduğunu ifade eder. bu uyarı, ikaz vesilesiyle biz biliriz ki gerek ayşe, gerek hatice, gerek hafsa, gerek mariye bizlerin annesidir.
ayrıca 6 yaşında evlendiler, 9 yaşında bilmem ne yaptılar gibi gayet ahlaksızca yapılan sübyancılık yakıştırmalarının, haşa, yakıştırma ve tutumların bilimsel geçerliliğe ne derece uygun olduğu ortada. tek örneği bu hadise değildir. o zamanın arap toplumu... diye başlamadan evvel meseleyi muzır bir zaviyeden görmeye çalışan zavallı insanlara şiddetle kitap karıştırmalarını salık veriyorum.
bunun dışında hz ayşe bir hadis hafızıdır. hadis rivayetinde kendisine iltifat edilen önemli kişilerden biridir. yani bugünkü islam şeriatının oluşmasında hz ayşe"nin oynadığı rol büyüktür.
bir diğer nokta ise hz muhammedin kız olarak evlendiği tek kadındır ayşe. diğer hanımları yaşlı ve duldular.
(lazarus, 05.11.2003 11:28)

feraiz ilminde otorite sahibi olmakla da tanınır.
(sirkencubin, 05.11.2003 11:34)

modern islamizm"de mhz ayse hatta ghz ayse olarak anilmasi gereken ki$i. (bkz: carpilmak)
(kusmuk, 05.11.2003 11:53)

muhammed"in cinsel hayati

turan dursun

muhammed"in şehveti ve "tanrı"sı

karılarından aişe, muhammed"e şöyle diyor:

-"ma era rabbeke illa yüsariu hevake" (bkz. buhari, e"s-sahih, kitabu"t-tefsir/33/7,kitabu"n-nikah/29;diyanet yayınlarından tecrid, hadis no:1721;müslim, e"s-sahih, kitabu"r-rıda/49,hadis no:1464;ibn mace sünen, kitabu"no:-nikah/57, hadis no: 200; ahmed ibn hanbel,6/134,158)

nedir bu sözün türkçesi?

"vallahi rabbinin, senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum."(ahmed davudoğlu, sahih-i müslim terceme ve şerhi. 7/402)

"rabbin teala (kadınlarının değil) ancak senin arzunun tahakkuna müsaraat ediyor. (çeviri :kamil miras, diyanet yayınlarından)

aişe"nin sözü dilimize şöyle de çevrilebilir:

"bakıyorum da, senin efendi tanrı"n , yalnızca senin şeyinin keyfini (hevanı) yerine getirmek için koşuyor."

hadiste, efendi tanrının yalnızca muhammed"in "heva"sı için koştuğu açıkça belirtiliyor.

heva: insanın arzusu, isteği. ama buradaki herhangi bir arzu, istek değil; cinsel istektir söz konusu olan. çünkü buradaki konu, cinsel isteğin üzerinde durulduğu bir konu. ayrıca "heva" söylendiğinde ilkin bu kavramda kullanılır. rağıp da, heva için : "meylun"nefsi ile"eş-şehveti" (bkz: müfredat, heva) diyor. yani "nefsin şehvete eğilimi."

rağıp, aynı yerde, "heva"nın "şehvete eğilimli olan nefsin kendisi için de söylenebileceği"ni belirtiyor.

aişe neden böyle diyor?

muhammed"in çok karısı var. yaşlanmış olan sevde bint zema"nın dışında hepsi genç, hepsi güzel. ve hepsi de cinsel istekli. adalet olsun diye, muhammed"in bunlarla cinsel birleşmesi sıraya konmuştur. sevde"nin dışında kimse, sırasını başkasına kaptırmak istemiyor. işte bu böyleyken, "ayet" geliyor; durumu değiştiriyor:

muhammed"in "heva"sı, "adalet"in önüne geçiyor:

muhammed"in kadın seçimi, cinsel alandaki isteği, hadisteki sözcüğü ile "heva"sı, adalete baskın geliyor ve sıra muhammed"in isteği doğrultusunda, "ayet"le bozuluyor. ahzap suresinin 51. ayeti şu sözlerle başlıyor:

-"(ey muhammed!) onlardan (yani karılarından) dilediğini geriye bırakır, dilediğini öne alabilirsin..."

ne demek bu?

hadis ve yorumlara göre şu demek:

-"ey muhammed! artık nöbet, sıra zorunlu değil senin için. nöbeti, sırası gelse bile, dilediğin karınla cinsel birleşmeyi erteleyebilir, ondan önce dilediğin karınla yatabilirsin."

sözün özü: kuran"ın tanrısı, muhammed"in, karılarıyla olan cinsel ilişki düzenindeki işini kolaylaştırıyor. ilişkiyi sıraya koyma zorunluğunu kaldırıyor. "hangi karınla ne zaman yatmak istersen özgürsün" diyor.

işte bunun üzerine aişe dayanamayıp o sözü söylüyor:

-"görüyorum ki senin efendi tanrı"n, senin şeyinin keyfini ..."

aişe, bu durumu daha sonra, ahzap"ın 51. ayeti gelince anladığını; 50. ayet geldiğindeyse bunu pek anlayamadığını ve o nedenle, 50.ayette, "peygambere kendini (hem de mehirsiz olarak) verebilecek kadın "dan söz edilince şu tepkiyi gösterdiğini belirtiyor:

-"olacak şey mi? bir kadın utanmaz mı ki, kendini bir erkeğe armağan etsin?"(tecrid, hadis no:1721)

karılar içinde ayrıcalıklı olanlar:

muhammed, kimi karılarını daha çok severdi. kimini de daha çok tutardı. en çok tuttuğu karılarının başında aişe geliyordu. ebubekir"in kızıydı, o nedenle de etkiliydi. zaman zaman muhammed"e kafa tutar gibi durumları bile olabiliyordu. zeki de olduğu için, birtakım ayrıcalıklar sağlayabilmişti. muhammed"in cinsel ilişkilerindeki sıra düzeni bozulunca, karılar içinde en çok yararlanan o olmuştu. boşamasın diye muhammed"in hoşnutluğunu kazanmak isteyen yaşlı ortağı sevde bint zem"a"nın "gün"ünü almıştı. başka kumaların gününde de muhammed"le yatabilirdi. muhammed istediğinde, kendi günüyse başkasına vermezdi. muhammed"in canı başka kadınla yatmak istese bile vermezdi gününü, sırasını.

aişe: "günümü kimseye vermem"!

aişe"nin anlattığına göre: muhammed"e, herhangi bir karısının gününü, sırasını gözetmeksizin; dilediği karısıyla dilediği zaman yatma özgürlüğü veren "ayet", yani ahzab suresinin 51. ayeti geldikten sonra da, muhammed"in aişe"nin gününde başka kadınla yatmak istediğinde aişe"den izin alma gereği duyardı. izin isterdi ama aişe geri çevirirdi:

-"eğer izin verme, vermeme yetkim varsa vermek istemiyorum. tanrı elçisi! bilesin ki hiçbir kimseyi sana (seninle yatmaya) yeğ tutmam."( bkz. buhari, e"s-sahih, kitabu tefsiri"l-kur"an/33/7)

hadisten anlaşıldığına göre, aişe"nin bu karşı koyuşuna muhammed artık ses çıkarmamış; "ayet var. ayet bana istediğim zaman dilediğim karımla yatma yetkisini vermiştir" dememiş ya da diyememişti.

muhammed"in karıları arasında hizipleşme

peygamberin karıları iki hizibe ayrılmıştı: bir kesimde aişe, safiyye ve sevde vardı. öbür kesimdeyse ümmü seleme ve peygamberin öteki karıları. müslümanlar, peygamberin aişe"ye olan sevgisini biliyorlar; o nedenle depeygambere bir armağanda bulumak isteyen biri olduğunda armağanı sunmayı geciktirir; peygamber aişe"nin odasına gittiğinde sunardı.

karılar: "adalet isteriz!"

bunu üzerine, ümmü seleme hizibi söylenmeye başlandı. bu kesimde olan kadınlar gidip ümmü seleme ile konuştular:

-ümmü seleme! peygambere söyle. herkesle konuşsun; peygambere kim bir armağan vermek isterse, peygamberin hangi karısının yanında bulunduğuna bakmaksızın armağanını sunmasını duyursun.

muhammed aldırmıyor:

ümmü seleme, karıların dediklerini peygambere söyledi. ama peygamber bir şey söylemedi. karılar gelip ümmü seleme"ye sordular:

-ne dedi peygamber?

-bana bir şey demedi.

-öyleyse bir kez daha söyle ona!

ümmü seleme, kendi gününde (ilişki için) geldiğinde peygambere yine söyledi. ne var ki peygamber ona yine bir şey söylemedi. kadınlar sorunca yine "peygamber bana bir şey söylemedi" dedi. kadınlar da, "sana karşılık verinceye kadar söyle ona söylediklerimizi" dediler. peygamber cinsel ilişki için dönüp geldiğinde, ümmü seleme ona kadınların dediklerini yine anlattı.
bu kez peygamber konuştu:

muhammed: "bana vahiy, yalnızca aişe"nin gününde geliyor"!

-aişe konusunda beni üzme! bil ki, hiçbir kadın koynumdayken bana vahiy gelmez de, yalnızca o koynumda bulunduğu sırada bana vahiy gelir.

bunun üzerine ümmü seleme şöyle dedi:

-ey tanrı elçisi! seni üzdüğüm için tanrıya sığınıp tevbe ediyorum!

karılar, muhammed"in kızı fatıma"yı araya koyuyorlar:

aynı kadınlar sonra peygamberin kızı fatıma"ya başvurdular; onu peygambere gönderdiler. şöyle demesini istediler:

-karıların tanrı için senden, ebubekir"in kızı (aişe) konusunda (kayırmayı bırakıp) adaletli davranmanı istiyorlar.

fatıma"nın aracılığı da bir sonuç vermiyor:

fatıma da peygamberle konuşup kadınların dediklerini iletti. peygamberse şöyle karşılık verdi:

-kızcağızım (sevgili kızım)! benim her sevdiğimi sen sevmezmisin?

fatıma karşılık olarak:

-evet!

peygamber:

-öyleyse sen de aişe"yi sev!

49 yaşındaki adam (muhammed), 6 yaşındaki bir çocuk (aişe) ile evleniyor:

yine aişe"nin kendisinin anlattığını dile getiren bir hadis:

bu hadisin başında, aişe aynen şöyle diyor:

-"peygamber benimle evlendi; ben o sırada 6 yaşındaydım."

evet, bir yanda 49 yaşındaki muhammed, öbür yanda 6 yaşındaki aişe evleniyorlar. muhammed ile evlendiği zaman aişe"nin 6 yaşında olduğunun islam dünyasında kabulu zorunlu. çünkü bunu anlatan "hadis", tartışmasız "sağlam(sahih)" kabul edilir. bu hadisi, islam dünyasında en sağlam olarak benimsenegelmiş olan buhari"nin ve müslim"in "e"s-sahih"lerinde de buluyoruz.

anlatıldığına göre evlilik gerçekleşiyor ama yine de 3 yıl kadar zifaf (yani cinsel birleşme) gerçekleşmiyor. bu süre geçtikten sonra oluyor zifaf !

aişe 9 yaşındayken 52 yaşındaki muhammed ile gerdeğe giriyor:

hadisi izleyelim. aişe anlatıyor:

-"ve be dokuz yaşındayken benimle gerdeğe girdi. medine"ye göçmüştük. haris ibn hazrec oğullarına konuk olduk. o sırada sıtmaya yakalandım. saçlarım döküldü. saçlarım yeniden geldi; bölükler oluştu. annem ümmü ruman bana geldi. arkadaşlarım ile birlikte salıncakta sallanıyorduk. annem beni çağırdı. yanına gittim. benden ne istediğini bilmiyordum. elimi tutup alıp götürdü. evin kapısına gelince durdu. soluk soluğa kalmıştım. sonunda soluğum biraz yatıştı. annem, sonra biraz su alıp yüzüme başıma değdirdi. sonra beni eve soktu. bir de baktım ki bir takım medineli kadınlar. evdeler. bana şöyle demeye başladılar:

-hayırlı, bereketli olsun. iyi şanslar.

annem beni bu kadınlara teslim etti. bunlar benim saçımı başımı yıkadılar, beni güzel bir biçimde hazırladılar. peygamberle birden karşılaşmaktan başka hiçbir şey beni korkutmamıştı. kadınlar, beni ona teslim ettiler. ve ben o sıralar 9 yaşındaydım."

aişe, muhammed"in koynuna verilmek üzere götürüldüğünde, salıncakta sallanıp oynayan bir oyun çocuğuydu. yani muhammed, 52 yaşında böylesine bir çocukla cinsel birleşimde bulunmuştu.

bir kız 9 yaşına geldiğinde, islam hukukunda "şehvet konusu" oluyor:

aişe 9 yaşındayken muhammed"in koynuna sokulmuş olunca, islam hukuku bundan şu sonucu çıkarıyor:" 9 yaşındaki bir kız, müştehat (şehvete konu olabilecek çağda) sayılır" diyor. ve bu nedenle de 9 yaşındaki bir kız çocuğu ile evlenilebileceğini bildiriyor.

aişe, muhammed"in karısıyken büyüyecek ve 18-19 yaşına geldiğinde de muhammed"in ölümü üzerine, kimi kumaları gibi, çok genç yaşta dul kalacaktır. ve hiçbir erkekle evlenmemeye "mahküm" edilerek...muhammed"in karıları, müminlerin anaları sayıldığı için...

aişe"nin kaybolan kolyesi ve safvan:

muhammed, mustalıkoğluları" na karşı gece baskını için yola çıkma hazırlığında. yıl : miladi 627. bu sırada muhammed, aişe" yi de yanına almıştır. aişe 9 yaşındayken muhammed" in koynuna verildiği tarih, eğer hicri şevval ya da zilkade 1 / miladi mayıs ya da haziran 623 ise- 13 yaşındadır daha. aynı gece baskınının sonucunda, tutsaklar arasında güzelliğiyle göze çarpacak ve başkasına düşmüşken alınıp muhammed in koynuna verilecek olan cüveyriyye" yle aynı yaşta. devenin üzerinde kapalı bir yer ("mahmil"); aişe de içinde. gidilir; baskın yapılır, elde edilecekler elde edilir ve dönüş başlar. gidiş medine"ye doğru. derken bir konak yerinde biraz kalınır. gecenin bir kesimi. bir süre sonra; kalkıp yola koyulmaya yöneliş. tam bu sırada bir şey olur: aişe çişi için ya da öbür işini görmek üzere birlikten ayrılır. ayrılışını haber verse olmaz mıydı? olurdu ama, kimseye haber vermemiş işte. çişi ya da öbür işi olup bittikten sonra döner; ama bir terslik: göğsünü yokladığında, kolyesini bulâmaz ve kopup düştüğünü anlar. geri dönüp gerdanlığını aramaya koyulur. o sırada aişe devesinin üzerindeki kapalı yerinde bulunuyor sanıldığı için herkes habersiz ve birlik uzaklaşıp gitmiştir. aişe, kolyesini bulur; ama işte o saatlerde, yolda yapayalnız. konaklandığı yere gelir, orada bekler. gelsin götürsünler diye... beklerken uyku bastırır ve uyur. ve bu sırada: muattal oğlu safvan. arkadan gelmiş, aişe" yi görünce de şaşırmıştır. şaşkınlığını anlatan sözler. onun bu sözlerine de aişe uyanır. safvan, aişe" yi devesine bindirir. yola koyuluş. en sonunda, bir konak yerinde birliğe ulaşılır. bu sırada da dedikodular başlar... aişe" nin kendi anlattığına göre gerçek bu. (bkz. buhâri, e"s-sahih, kitabu"ş- şehâdât/15; kitabu"i-meğâzî/34; tecrîd, hadis no: 1151; müslim, e"s- sahih, kitabu"t-tevbe/56, hadis no: 2770.)
  #22000  
Alt 28.07.2005, 16:28
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Yine IKRA :o)

olayda akla gelen sorular:

aişe çişi ya da öbür türlü işi için ayrılıp giderken kimseye neden haber vermemişti? eğer bunun nedeni, çocuk yaşta oluşu idiyse; bu yaşta oluşu biri tarafından kandırılmaya da elverişli değil miydi? aişe ayrılıp giderken o denli insan içinde nasıl olmuştu da kimse görmemişti? gören olmuştuysa, dönüşü neden izlenmemişti? döndüğü görülmedikçe, "dönmüş; mahmiline girmiştir!" yargısı nasıl oluşmuştu? hadiste belirtildiğine göre, aişe"nin deve üzerindeki "hevdec"ini (mahmil) indiren, sonra yine yükleyenler ve aişe" ye "hizmet edenler" vardı. (hadis"e aynı kaynaklarda bkz.) o "hevdec", dinlenme yerinde deveden indirildiğine göre, sonra deveye yüklenirken içinde

aişe var mı, yok mu diye niçin bakılmamıştı? hizmet edenler bakabi- lirlerdi. yine hadiste belirtildiğine göre, "hicab" yani erkeklere karşı "örtünme, perde ardına geçip saklanma" gerektiren bir ayet hükmü bulunmadığı zamanlarda, safvan, aişe" yi görmüştü. (hadise, aynı kaynaklarda bkz.) yani safvan" la aişe birbirlerini tanıyorlardı. bu "tanışma", ileri ölçülerde bir "anlaşma" ya varmış olamaz mıydı?

aişe "zina" ile suçlanıyor:

aişe" nin safvan" la yolda "neler yapmış olabileceği" üzerinde duruluyordu. yoğunlaşan kuşku. dedikodular alıp yürümüştü. son derece yaygın bir duruma gelmişti giderek. muhammed" in bile aişe" ye karşı olan her zamanki tutum ve davranışında bir değişme olmuştu: aişe diyor ki: "medine"ye gelince ben bir ay hastalandım. meğer o sırada, iftiracıların dedikoduları dolaşıyormuş. hastalığımda beni işkillendiren bir şey oldu: peygamber"den de, her hastalığımda gördüğüm ilgiyi inceliği artık göremiyordum. yalnızca gelip selam veriyor ve "nasılsınız?" diyordu, o kadar." (hadis"e aynı kaynaklarda bkz.)

aişe dedikoduları duyup öğrenince üzülmüştür. hastalığı daha da artmıştır bunun üzerine. muhammed"den izin alır ve babasının evine gider. orada da, durumuna ilişkin "tanrısal bir açıklama" bekler. (aynı hadise bkz.)

beklenen "vahiy" bir türlü gelmiyor:

hadiste, bu olaya ilişkin "vahy"in "gecikmesi"nden sözediliyor. ve muhammed, "karı"sından, yani "aişe"den ayrı kalışından doğan soruna çözüm için yakın çevresini topluyor. bunların içinde ali de vardır. ali, görüşünü şöyle dile getiriyor:

- "ey tann elçisil tanrı dünyayı sana dar etmedi ya! aişe"den başka da kadın var, kadın çokl" (bkz: aynı hadis.)

ali, gerçeği öğrenmek için aişe"nin cariyesi berire"nin tanıklığına da başvurulabileceğini söylüyor muhammed"e. muhammed bu tanıklığa başvurdugunda, cariye, "hanımı için iyilikten başka bir şey bilmediğini" söylüyor. muhammed sorup soruşlurduğuna göre, belli ki adamakıllı "kuşkulu". bu "kuşku", onun aişe"ye söyledigi yine aynı hadiste açıklanan şu sözlerden de çok açık biçimde anlaşılıyor:

muhammed: "aişe! böyle bir suçun varsa tevbe et!"

- "aişe! senin hakkında bana şöyle şöyle dedikodular geldi (safvan"la ilişki kurduğundan sözediliyor). eğer bu suçu işlemedinse tanrı seni aklayacaktır. ama eğer işledinse bu suçundan dolayı tanrı"ya yönel, tevbe et! çünkü bir kul, suçunu boynuna alır ve tevbe ederse, tanrı da onun tevbesini kabul eder." aişe, muhammed"in bu sözlerine, babasının ve anasının karşılık vermelerini ister. onlar karşılık vermeyince de, muhammed"e kendisi karşılık verip sonucu sabırla bekleyeceğini söyler.

ve sonunda "vahiy" geliyor:

konuşmadan sonra aişe, yatağına dönmüştür. "bekleme"de... aişe, kendisinin söylediğine göre, hakkında "kur" an ayeti" ineceğini filan beklemiyordu. "ben kim oluyorum ki tanrı, kuran"da benim sorunuma ilişkin ayet indirsin!" türünden açıklaması var aişe" nin. yine açıklamasına göre, beklediği yalnızca, "muhammed" in rüya görmesi" ve onun "rüyasında aklanması". ama beklediğinin ötesinde olur gelişme: muhammed her vahiyde olduğu gibi özel bir duruma girmiştir. daha sonra da konuya ilişkin "vahyin geldiğini" açıklar. aişe" ye anası, kalkıp muhammed" e "teşekkür" etmesini söyler. ama aişe bunu yapmaz; vahyi gönderen "tanrı" olduğuna göre, muhammed" e değil; o" na teşekkür etmesi gerektiğini belirtir. (bkz: aynı hadis.)

aişe"nin "zina" etmediğine ilişkin "18 ayet" birden iniyor:

onca (hadise göre bir ay) gecikmeden sonra "vahy" gelmiştir. hem de kimine göre "10 ayet", kimine göreyse "18 ayet" birden... (bkz. nûr, ayet: 11-20. buna göre toplam: 10 ayet. ama tefsirlerde toplam: 18 ayet olduğu belirtilir. bkz. nesefi, tefsir, 3/134; f.râzî, e"t-tefsiru"l-kebîr, 23/173.) bu ayetler, birinci ve ikinci orijinalleri yakıldığı için muhammed dönemindeki biçimini tam olarak bilemediğimiz (bunun için daha sonraki yazılara bkz.) kur"an" ın bugünkünde, nur suresinde yer alıyor. bu ayetlerde, "zinayı" kanıtlamak için "dört tanık göstermek gerektiği", bu gösterilmediği zaman iftira olacağı açıklandıktan (bkz. nur, ayet: 13) sonra, ad vermeden "iftira edenler" çok ağır biçimde kınanıyor.

işte âyetlerden bir kesim (diyanet"in resmi çevirisiyle):

- "muhammed" in eşine o yalanı uyduranlar, içinizden bir gürûhtur. bunu kendiniz için kötü sanmayın. o, sizin için hayırlı olmuştur. o kimselerden her birine, kazandığı günâh karşılığı, cezâ vardır. içlerinden elebaşılık yapana ise, büyük azâb vardır. onu işittiğiniz zaman; erkek, kadın mü"minlerin, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulu- nup da: "bu apaçık bir iftiradır!" demeleri gerekmez miydi? dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? işte bunlar, şâhid getirmedikçe allah katında yalancı olanlardır. allah"ın dünyâ ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir azaba uğrardınız. onu dilinize dolamıştınız. bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. oysa allah katında önemi büyüktü. onu işittiğinizde: "bu konuda konuşmamız yakışık almaz. hâşâ, bu, büyük bir iftiradır." demeniz gerekmez miydi?" (nûr, ayet: 11-16.) .

yine sorular:

1- 12. ve 13. ayetlerde, aişe konusunda söylentiler çıktığında bu söylentileri duyanlar, "bu, apaçık bir iftiradır. bu, büyük bir
iftiradır." demedikleri için kınanıyorlar. ayetlerin bu kınaması, muhammed" in yakın çevresini, hatta kendisini de içine almıyor
mu? çünkü onlar da "açık bir iftira, büyük bir iftira" olduğu kanısını taşımıyorlardı:

- ali"yi ele alalım. böyle bir kanıyı taşımadığı için, muhammed"e aişe"yi boşamayı önerdiği anlamına gelen sözler bile söylemişti.

- muhammed"in kendisini ele alalım: böyle bir kanıyı (iftira olduğu kanısını) taşımadığı içindir ki, aişe"ye, eğer ileri sürüldüğü gibi
bir suç işlediyse, bundan dolayı "tevbe" etmesini önermişti.

2- ayrıca, kimsenin elinde herhangi bir kanıt bulunmadan, "iftira" olduğu konusunda kesin bir yargıya varması nasıl beklenebilir?
kuşkusuz "kanıt" bulunmadığı için "zina" suçunun işlendiğine de yar- gıda bulunulamaz. ama tersine bir kanıya varmadılar ve
"iftiradır" hem de "apaçık bir iftiradır, büyük bir iftiradır" demediler diye insanlar nasıl kınanabiliyor?

3- ayetlerden ve kimi "rivayetlerden" anlaşıldığına göre: aişe konusunda dedikoduları yayanlar, yalnızca "münâfıklar" da değildi:

- 14. ayeti ele alalım: "allah"ın dünya ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir
azaba ugrardınız." deniyor. demek ki, "o kötü sözü yayanlar" için tanrı" nın "dünyada ve âhirette lutuf ve merhameti" olmuştur.
bu durumda olanlarsa, "tanrı katında kâfir" sayılan "münâfıklar" olamazlar. yani bunlar, "münâfıkların" dışındaki müslümanlardır.
.

- 11. ayette sözü edilen "elebaşi"nın kim olabileceği üzerinde durulurken, kimi rivayette bu kimsenin "münâfıkların başı abdullah
ibn übey" olduğunu ileri sürerken, kimileri de buradaki anlatımın kapsamı içine, muhammed"in ünlü şairi hassan ibn sâbit gibi
önemli kişilerin de girdiğinden söz ediyor. (bkz. taberî, camiu"l-beyan, 18/69-70; f.râzî, 23/174; tefsiru"n-nesefî, 3/134.)

bunlara ne demeli?

4- tanrı "vahiyle" açıklama yapacaktı da, bu açıklamayı daha önce, yani dedikodular oluşup yayılmadan niçin yapmadı? neden
"bir ay" bekledi de, başta "peygamber"i ve sevgili karısı olmak üzere herkesi üzdü? gelişmeler neden böyle olmuştur?

5- bir "zinanın" kanıtlanması için "dört tanık" istemek, gerçekçi bir yaklaşım mıdır?

hadiste belirtildiğine göre: aclanoğulları"nın ileri gelenlerinden medineli asım ibn adyy in ve aynı kabileden uveymir"in
"peygamber"den bir sorulan olur:

- bir adam, karısını bir adamla zina ederken bulsa ne yapmalı? karısının tam karnı üzerinde bulsa? eğer gidip dört erkek tanık
bul- maya yönelirse, zina eden adam işini bitirip gidecektir!!! dört tanık mı aramalı, yoksa..? (hadisi ve soruyu çeşitli biçimiyle
görmek için bkz. f.râzî, 23/164; buhâri, e"s-sahih, kitabu tefsiri"l-kur"an/24/1; tecrîd, hadis no: 1716; ebu dâvüd, sünen,
kitabu"t-talâk/27, hadis no: 1716; ebu dâvûd, sünen, kitabu"t-talâk/27, no: 2245.)

bu soru, "zina" için "dört tanık" isteniyor olmasından kaynaklan mıyor mu?

yüzlerce idamlığa güzel cüveyriyye için beraat:

abdullah ibn ömer anlatıyor

- "peygamber, benû mustalık üzerine gece baskını yaptı. onlar ansızın yakalanmışlardı. hayvanları da su başında sulanıyordu.
peygamber, savaşabilir durumda olanlarını öldürttü; çocuklarını da tutsak olarak aldı. o sırada cüveyriye"yi kendine seçti."
(bkz. buhari, kita- bu"l-itk/13; tecıid, hadis no: 1117 müslim, kitabu"l-cihâd/1, hadis no: 1730; ebu dâvûd,
sünen,kitabu"l-cihâd 100, hadis no: 2633.)

"cüveyriyye", "cariyecik" demek. çok küçük yaştaydı o sırada. 13 yaşında. asıl adı "berre" iken, muhammed"in el
koymasından sonra bu adı almıştı.

yıl: 627. muhammed, mekke"yle medine arasında el mureysi denen su kaynağı kesiminde oturan mustalıkoğulları (benû
mustalık) kabilesine bir gece baskını düzenliyor. istediği sonucu da elde ediyor. yukarıdaki hadiste, muhammed"in "savaşır
durumda olanlarını" öl- dürttüğü anlatılıyorsa da, öldürülen yalnızca on kadar savaşçı. (birçok kaynağı bir arada görmek için
bkz. leoni caetani, çev. hüseyin cahit, istanbul, 1925, s.145-146.)

"ganimetler" , "tutsaklar"...

ve tutsaklar arasında güzel cüveyriyye. mustalıkoğulları"nın başkanı haris"in kızı. şimdi "cariye" durumunda. yani alınıp
satılabilir nitelikte. tecrîd"in "mütercim"i kamil miras"ın anlattığı gibi, "tutsaklar bölüştürülürken o da, sâbit ibn kays"ın payına
düşmüştür." (bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrîd-i sarih tercemesi, 1117 numaralı hadisin "izah"ı.)

ne var ki kız çok güzel. üstelik de soylu.

kız, bu durumundan yararlanmış mıdır? yeterli bir kanıt yok. ancak birden, hadiste de belirtildiği gibi, muhammet"in onu
kendine aldığını görüyoruz. muhammed, kurtulmalığını vererek kızı, alıp kendi karıları arasına katmıştı. ve ardından "zifaf"..

arkasından, "idamlık" durumunda olan herkese "beraat". muhammed hamidullah şöyle diyor:

"... birkaç saat sonra biz, düşmanın, muhammed"in (a.s.s.) en yakın dostlarından biri haline geldigini görmekteyiz. (...)
sonunda herkes, ganimetten eline geçen hisseyi red ve iade etmekte tereddüd geçirmedi. iki yüz ailenin birden, hiç
beklenmedik bir şekilde hürriyetlerine kavuşturulmaları üzerine, mustalık"lılar, kaybettikleri on savaşçıyı pek çabuk unuttular. ve
sonunda islam"ı kabul ettiler." (bkz. prof. dr. muhammed hamidullah, islâm peygamberi, çev. prof.dr. salih tug, istanbul,
1980, 1/264)

bu durum karşısında: "ey güzel ve aşk, sen nelere kâdirsin!" demek yerinde olmaz mı? "

muhammed 56 yaşındaydı o sırada. güzel körpecik cüveyriyye"yi, koynuna almak için hiç zaman yitirmemişti. suyun yanında
hemen kurulan meşin çadırında işini görmüştü. karılarından aişe de oradayken... cüveyriyye ve aişe aynı yaştalardı. medine"ye
dönüşte de aişe"nin kolyesi ve safvan olayı meydana gelecektir. acaba, aişe muhammed"den bir öç almak istemiş miydi?
cüveyriyye"yi kıskanmış olarak?..

"kurtulmalık" lar ödenmeden ve tutsaklar daha özgürlüklerine kavuşturulmadan bir şey olmuştu. anılmaya, üzerinde durulmaya
değer bir şey:

muhammed, tutsak kadınların ırzlarına geçilmesine izin veriyor:

ebu said el hudfı"nin anlatmasıyla "tutsaklar arasında arab"ın en

nefis kadınları" bulunuyordu. (bkz. müslim, e"s-sahih, kitabu"n- nikâh/125, hadis no: 1438.) ve o baskını gerçekleştirmiş olan
müslümanların ağızlarının suyu akıyordu güzel kadınları görürken. hemen yatmak istiyorlardı. yatmak istedikleri kadınlar, birer
"cariye" durumuna gelmiş değiller miydi? öyleyse müslümanlara "helâl"diler. gerçi muhammed"in: "tanrı"ya ve âhiret gününe
inanan bir kimse için, kendi suyuyla (menisiyle) başkasının tarlasını (başkasının cinsel ilişki kurdugu kadını) sulaması helâl olmaz."
dediği de aktarılıyor. ve bu arada: "tanrıya ve âhiret gününe inanan bir kimseye, başkasının menisinden temizledikçe (istibrâ,
fıkıhçılara göre bir ay içinde olur) hiçbir tutsak kadınla cinsel ilişki kurmak helâl olmaz." diye de eklediği belirtiliyor. (bkz. ebu
dâvûd, kitabu"n-nikâh/45, hadis no: 2158.) ama çelişki yalnızca bu konuda degil ki...
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu