[berlinfatih]

İşte, Atatürk’ü Kahramanlaştırdıkları (!) Savaşın Üzerinden Doksan Yıl Geçti!


Bilhassa siyâsette, makyavelizm’in ve menfaatçiliğin egemen olması sebebiyle kapitalist devletlerin, düşünürlerin ve yöneticilerin istediklerine ulaşmak için yalan söylemeleri, desise ve hile kurmaları âdetlerindendir. Yeter ki avurtlarını çatlatarak lâf yapmaları bazı fikirlerin, mefhumların ve ahlâkın hesabına olsun.

Bu yazımızda üzerine ışık tutmak istediğimiz husus; Batı’nın nasıl bir fareyi aslan veya nasıl ahmak bir kimseden, aziz bir kimse yaptıkları, buna mukabil de açıkça maslahatlarına zarar veren kişileri ve şahısları nasıl tahkir ettiklerine değinmektir.

Buna da; üzerinden doksan yılın geçtiği, Çanakkale’de kahramanlaştırıp dahi bir komutan olarak lanse ettikleri ajanlarından işe başlamak istiyorum. Çünkü 3 Mart 1924 senesinde İngilizlerle birlikte ümmete öldürücü darbeyi indiren bu kişi, gerçekte hâin ve korkaktır.

1915 senesinde (yani Birinci Dünya savaşının daha ilk yıllarında) Almanya, Fransa topraklarını istilâ etme girişimi ve çabasını durdurmuştur. Zira komşu olan Almanya ve Fransa’dan her biri, birbirlerine üstünlük sağlayamıyor ve birbirlerine karşı kesin zaferler elde edemiyorlardı. Rusya ise, kırılmaya maruz kalmış ve eğer Batı, şiddetle ihtiyacı olan yardım elini kendisine uzatmazsa prangalarını kırıp tekrar saldırıya geçemeyecekti. Batı devletleri yardımla dolu gemilerini harekete geçirmiş, ama Akdeniz’de muhasara altında kaldıklarından dolayı Rusya’ya ulaşamamışlardı. Bu yardım dolu gemilerin düzenli şekilde Rusya’ya ulaşması için mutlaka İstanbul’a hücum edip boğazları fethetmeleri gerekiyordu.

O dönemde, Osmanlı ordusunun komutanlığını Alman general Limon Van Sanders yapmaktaydı. Bu Alman general, alaylardan birinin komutanlığına kendisine vekil olması için Mustafa Kemal’i getirmişti. Tam da bu zamanda İtilaf Devletlerinin İstanbul’a saldırması tesadüfi olmaması gerekir.

1915 senesinin nisan ayında İngilizler, savaş için gerekli hazırlıkları ve donanımları yapmış ve saldırıya geçmişti. Savaşın başlamasının ardından İngiliz donanması Gelibolu’ya ulaşmış ve Osmanlı alaylarını darmadağın etmişti. Bunun üzerine general Limon Van Sanders, savaşın komutanlığını üstlenen kişiyi azletmiş ve onun yerine Mustafa Kemal’i kendisine vekil olarak, albaylık rütbesine atamıştı. Mustafa Kemal Dardanel yakınlarındaki Anafarta bölgesinde, Osmanlı ordusunun komutanı olarak belirginleşti. Savaş en şiddetli bir şekilde sürmekteydi. Türk ordusu tepenin üstünde, İngilizler ise tepenin eteğindeydiler ve tepeyi istilâ etmek için çalışmaktaydılar. Savaşan taraflar, tamamen birbirlerine üstünlük sağlamaksızın savaş bu şekilde bir kaç gün sürdü. Taraflar bulundukları konumu korumaktaydılar. Osmanlılar yukarıda, İngilizler tepenin eteğinde olmak üzere aralarındaki savaş bütün hızıyla sürmekteydi.

Durum bir kaç ay böyle devam etti. Derken İngilizler, ansızın 1915 senesinin nisan ayı gecelerinden bir gece büyük gizlilikle Gelibolu sahilinde bulundukları yerlerini boşaltmaya başladılar. Dehşet saçan savaş gemileri, hızla hazırlıklarını yaptıktan sonra denize açıldılar. İşte ansızın gerçekleşen bu çekilme savaşın sonu demekti.

Savaş sona erince komutan Mustafa Kemal, savaş hakkındaki raporunu Alman generale takdim etti. Raporun yanında şarapnel parçalarının isabet etmesiyle tamamen aşınmış saatini de Alman komutana arzetti. Şarapnel parçaları Mustafa Kemal’e değil de saatine isabet etmişti. Bunun üzerine Limon Van Sanders, hemen altın saatini cebinden çıkarır ve Mustafa Kemal’e takdim eder. Ve aşınmış saatini bir hatıra olarak saklaması için ondan alır.

İşte, Mustafa Kemal’in yıldızı bu savaşta parlar ve Osmanlı ordusu içerisinde şanı ve şöhreti yayılır. Ardından geniş bir propagandanın yapılmasıyla her tarafta bu savaş konuşulur. Mustafa Kemal’in, İngilizlere karşı sağladığı üstün bir zafer olarak tarihe geçer. Halbuki her ne kadar o, Batı fikirlerine hayranlığı, İslâm’ın fikirlerine karşı başkaldırması, İngilizlere temâyülü ve Almanlardan nefretiyle maruf ise de, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ne bu savaştan önce ne de esnasında adı, namı duyulmayan tecrübesiz câhil bir komutandı. Onun ismi ve yıldızı, ancak Anafarta’daki savaşa katılmasıyla parlamıştır. O kurgusal savaştan sonra yaygın propaganda yürütülmüş ve namı her tarafa yayılmasıyla birlikte meşhûr olmuştu.

Batılılar, Mustafa Kemal’i kahraman yapmadan önceki hali budur. İnsanları, onun gözü pek, cesur bir kahraman olduğu vehmine düşüren şeyin başlangıcı da işte budur. Bütün bunlar, hedeflerini ve gayelerini gerçekleştirmek içindi. Ki; en büyük hedef ve gayeleri Hilâfet’i yıkmaktı. Onun varlığı sıkıntılarını artırıyor ve Hilâfet’in yıkılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorlardı. Çünkü İslâm devleti, yıllarca onların korkulu rüyası olmuş ve asırlarca onların karşısında durmuştu.

Evet, Hilâfet’i yıkmak için bilfiil ondan bir kahraman, ama kağıttan bir kahraman yapmayı başarmışlardı. Nihayet 3 Mart 1924 senesi gelince; Atatürk Hilâfet devletinin ilgasını ilan etmekle İslâm ümmetine öldürücü darbesini vurmuştu. Böylece kafirlerin yıllarca, asırlarca düşledikleri rüyalarını gerçekleştirmişti.

Kafirlerin, uzun zamandan beri Müslümanlara karşı takip ettikleri yöntem budur. Mustafa Kemal, Batı’nın kağıttan kahraman yapıp, hâin ve ajan oldukları halde Müslümanlara gerçek kahramanlar gibi arzettiği kişilerin sonuncusu değildir.

Yasir Arafat, Cemal Abdunnasır ve Humeyni gibi kimseler, kafirler tarafından kahramanlaştırılıp ümmete sunulan kimselerden değil midir? Pervez Müşerref ve Recep Tayyip Erdoğan’ı kahraman olarak lanse edip ümmetin boynuna dikmemiş midir? Nevaz Şerif kartını yaktıktan sonra Pakistan’da nüfuzunu derinleştirmek ve Hindistan’daki nüfuzunu da perçinlemek bahanesiyle onu tankın üzerine çıkartmamış mıdır? Türk ordusunun otoritesini kırmak ve Türkiye üzerinde yegane söz sahibi kalmak amacıyla Türkiye’de ekonomik kriz yarattıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ı kurtarıcı olarak ümmete sunmamış mıdır? Bunlara benzeyen daha nice kimseler vardır. Bu silsileyi saymakla bitiremeyiz.

Kafirlerin, yapmak istedikleri hıyânet ve desiseleri kabullendirmek amacıyla halklara uyguladıkları saptırma yöntemleri budur. Bu durum ancak sistemin değişmesiyle son bulacaktır. Çünkü o zaman bu bozuk sistem ve düzenbazların yerine, İslâm devleti kurulacak ve gerçek siyâset adamları geçecektir. Ancak bu takdirde kafir devletlerin ülkemizde oynadıkları oyun ve çizdikleri senaryo son bulacaktır. O zaman siyâseti belirleyen ve çizen, siyâsî olayları yönlendiren o ajan yöneticilerin veya onların gerisinde duran kafir devletlerin yerine İslâm devleti olacaktır.

[ataturk]

ohne Text

[coach01]

zamana göre yorumlamak ??

bunu aciklarmisin ???

[coach01]

burada o senin saydigin cahil hocalari savunan yok. Bizimde kaynaklarimiz türkiyenin degerli ilahiyat profösöridir ok. Sadece Yasarci sihniyeti tasvif etmiyoruz.

Konuyu civitma.

[coach01]

islama göre zaten eve 2. Kadin gelemez. Kendi rizasi olmadan olmaz zaten.

Bu zamanda 1. kadinla gecinmek zor iken 4 kadini alacak salak tanimiyorum.

Tansu Cillerde gurur duyulacak bir sey bulamiyorum. Bu benim yorumum.

Ben su kapatalist sihniyette kadinlarin o posisyonlara gelmesi icin ya parasi fazla olmasi gerekiyor ya da erkeklerin altina yatmasi gerekiyor.

Yine söylüyorum en güzel hakki kadin islamdan almisdir. Gerisi faso fiso...

[coach01]

namazin beni ilgilendirmez zaten. Ne yaparsan yap. Ama kuranda 2 rekat diyorsun kendin 4 rekat kiliyorsun. Bunda bir tuhaflik oldugundan üzerinde durdum.

Gelelim su kuranin namazin seklini anlatmasi.
Nerede yaziyor.

Ve resulün kilma sekli bize nasil gelmis? Sana ruyandami ögretti peygamber efendimiiz namazin kilinisini??

Kaynagini bul!

[coach01]

gerlen prof Y.N.Ö tür!!!

Sorumu yanlitlamadin ve yanitlayamazsin!

Veya isine gelmedigi icin yanitlamiyorsun. Politikacilar gibi caciyorsun cevaptan !!

[coach01]

Tanri türkü korusun derken ...
o tanri kim ??

[kerio]

ohne Text

[coach01]

cevabini buraya yaz !

Kadin kurana göre basini örtmesi farzmi degilmi bunu ögren.