| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
|||
|
|||
![]() Almanya-Türkiye maçı bizim için 0-0 bitti
01.12.2010 : ZAMAN Gazetesi Geçtiğimiz yıl minareleri yasaklayarak dünyayı şoke eden İsviçre pazar günü yapılan referandumla ülkede suç işleyen yabancıları, temyiz hakkını gasp ederek ülkelerine göndermeyi kabul etti. Nüfusunun beşte biri yabancı kökenli olan İsviçre'nin bu kararı, Avrupa'da yükselen yabancı düşmanlığı dalgasının ulaştığı boyutlar açısından yeni bir zirveye işaret ediyor. Avrupa'da İslamofobik ırkçılığın yükselişini tahlil etmek için bu diziyi hazırlamaya karar verdiğimizden bu yana iki mühim gelişme oldu. Ülkesindeki dört minarenin peşine düşerek "minareleri yasaklama" referandumu yapan İsviçre, kabul ettiği ikinci bir referandumla Avrupa'yı sarstı. Geçtiğimiz pazar günü yapılan referandumla İsviçre ülkede suç işleyen yabancıları temyiz hakkını gasp ederek ülkelerine göndermeyi kabul etti. İkinci önemli gelişme ise Türkiye'nin Avusturya Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezkan'ın Die Press gazetesine verdiği mülakatta Avusturya'nın yabancılar siyasetini eleştirmesi oldu. Alman ırkçı parti lideri ise ülkesinde yaşayan Türkleri, Boşnak Müslümanların akıbeti ile korkuttu. Tezkan'ın "Türklere Avusturya'da virüs muamelesi yapılıyor." demesi son yıllarda İslamofobik partilerin seçimlerde üst üste başarılar gösterdiği Avrupa'da depreme yol açtı. Tezcan, artçı sarsıntıları beraberinde getiren mülakatında ilk gün başlık olarak kullandığımız ifadeye benzer bir cümle kullandı: "Hoşgörünün ve insan haklarının merkezi olması gereken Avrupa'da 2010 yılında duyduklarıma inanamıyorum. İnsanlar bu değerleri sizden öğrendi ama siz şimdi bu değerlere arkanızı dönüyorsunuz." Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger'den Türk büyükelçisi olarak randevu alamadığına işaret eden Tezcan, kendisinden önceki 4 Türk büyükelçisinin de ülkedeki entegrasyon sorunun çözülmesi için Viyana tarafından muhatap alınmadığına işaret etti. İsviçre'de geçtiğimiz pazar yapılan "yabancılar" referandumu ise Avrupa'da yabancı düşmanlığının ulaştığı boyutlar açısından yeni bir zirveye işaret ediyor. İsviçre'de sosyal yardımlarından gayri kanuni olarak istifade edenler bile işkence görme ihtimali olmasına rağmen ülkelerine iade edilecek. Hem de itiraz hakları olmadan. Oylamayı da geçtiğimiz yıl ülkedeki dört minareye savaş açarak, minare inşasını referandumla yasaklatan İsviçre Halk Partisi gündeme getirdi. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Avrupa Konseyi ilkelerine aykırı buldukları bu kararın, AKPM için endişe kaynağı olduğunu" söylerken insan hakları dernekleri de İsviçre'yi sert şekilde eleştiriyor. BİTTİ -Almanya'nın ırkçı partisi Alman Milli Demokrat Partisi (NPD) lideri Udo Voigt, Alman Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin'in Müslüman göçmenleri hedef alan açıklamalarını yeterli bulmuyor. Sarrazin'in açıklamalarında sadece Müslümanları hedef aldığını, kendilerinin ise Almanya'da hiçbir göçmeni görmek istemediğini söylüyor. Zaman'a mülakat veren Voigt'in yabancılar hakkındaki düşüncelerinin en uç noktası ise 3-0 Almanya'nın galibiyetiyle biten Almanya-Türkiye maçıyla ilgili: "Bizim için o maç 0-0 bitti. Çünkü golleri Türk (Mesut Özil) ve Polonyalılar (Klose) attı." NPD lideri Voigt, soruları şöyle cevaplandırdı: Şu an iletişimde olduğunuz Türk arkadaşınız var mı? Ali adında bir arkadaşım var. Bara gittiğimde beraber içiyoruz. Bizim dazlaklarla sorun yaşadığında "Udo'nun arkadaşıyım." deyip arıyor. Ben de "Ali arkadaşımız. Onu rahat bırakın!" deyince bırakıyorlar. Ali de siyasi düşünce olarak bozkurt. Yani ortak yönümüz var. Sarrazin'in açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sarrazin'in kitabını büyük memnuniyetle karşıladık. Yıllardır savunduklarımızı dile getirdi. Bir farkla, Sarrazin farklı göçmen istiyor, Türkleri ve Arapları aptal gösterirken Yahudi ve İranlıları zeki gösteriyor. Biz ise göçmen istemiyoruz. Bavyera Başbakanı Seehofer, Müslüman ülkelerden göçmen gelişini durdurmak istiyor. Mutlu oldunuz mu? Tam olarak değil. Biz NPD olarak Müslüman ve İslam düşmanlığı yapmıyoruz. Çünkü İslam ülkelerinin de Almanya ile çok güçlü geleneksel bağları var. Almanya'da din savaşı da istemiyoruz. NPD olarak zaten göçmenleri ülkelerine gönderdiğimizde bu tartışmalar da son bulacak. NPD'nin uyum politikası nedir? Biz uyum istemiyoruz. Böyle bir politikamız da yok. Hedefimiz göçmenlerin ülkelerine geri gitmeleri. Türkler ile Almanların evliliklerini nasıl karşılıyorsunuz? Arada bir Almanlarla evlilik denemeleri olsa da Türklerin kendi aralarında evlenmeleri kültürlerinin yaşaması için önemli. Türk-Alman dostluğunun göçmenler nedeniyle bozulmasını istemiyoruz. Ekonomi daha da kötüye giderse ileride bir Bosna'nın, Makedonya'nın başına gelenlerin buradaki Türklerin başına gelmesini istemeyiz. Almanya'da bir iç savaş istemiyoruz. Fransa ve Yunanistan'da yaşananları gördük. Bizde bu hemen olmaz ama bir kişinin yiyeceği kalmadıysa ne yapacak? Mesut'un futbolu Almanya'nın başarısı değil mi? Türkiye'ye gol attı. Bizim için o maç 0� bitti. Golleri saymadık. Çünkü golün birisini Türk asıllı Özil, diğerini Polonya asıllı Klose attı. Milli takım milli kimliğini korumalı. Özil Almanya için gol attığında Türk seyircilerin protesto etmesi normal karşılanmalı. İSMAİL ÇEVİK, AZAMAT DAMİR BERLİN |
#2
|
|||
|
|||
![]() İngiltere
Irkçı parti ilk defa Avrupa Parlamentosu'nda -Aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) ve ırkçı Britanya Milli Partisi (BNP), İngiltere'de aktif olarak siyasete katılan partiler. Aşırı sağcı partilerin yükseldiği ülkelerden biri olan İngiltere'de her iki parti de geçtiğimiz mayısta yapılan genel seçimlerde parlamentoya giremedi. Ancak hem UKIP hem de BNP'den Avrupa Parlamentosu'na (AP) giren vekiller var. BNP, Haziran 2009'da yapılan AP seçimlerinde ilk defa Brüksel'e iki üyesini göndermeyi başardı. İngiltere'de faaliyet gösteren her iki partiye hem ırkçı hem İslamofobik hem de "Avrupa Birliği (AB) şüphecisi" denilebilir. Örneğin UKIP partisi AB dışından özellikle Müslüman ülkelerden göçmen alınmasına karşı çıkıyor. BNP ise sadece göçmenlere karşı değil, aynı zamanda 2009 yılına kadar 'siyahi'leri (zenci) bile üye kabul etmiyordu. Hem UKIP hem de BNP partileri geçtiğimiz mayıs ayında oy oranlarını yükselttiler. Son istatistiklere göre UKIP partisi 920 bin 334 rey alarak yüzde 3,1 oyla İngiltere'nin en büyük dördünce partisi oldu. BNP ise 563 bin 743 oyla yüzde 1,9 oy almasına rağmen milletvekilliği kazanamadı. Her iki parti de İngiliz Meclisi'ne milletvekili gönderemedi, ancak oylarını artırdı. İki partinin mühim ortak yönlerinden biri, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkıyor olmaları. İngiltere'nin AB'den çıkmasını savunan bu partiler, bunun gerçekleşmeyeceğini anladıkları için en azından Türkiye'yi AB dışında tutmaya çalışan bir politikayı benimsemiş durumdalar. UKIP ve BNP özellikle belli bölgelerde kendi oylarını artırmış görünseler bile, toplumun çoğunluğu tarafından dışlanan partiler. Her iki parti lideri de halka açık herhangi bir programa katılmakta zorlanıyor. Gittikleri her yerde protesto gösterileriyle karşılaşıyorlar. Son olarak Kraliçe tarafından Saray'a davet edilen BNP lideri Nick Griffin'in içeriye girişi polisler tarafından engellenmişti. Kamuoyu yoklamaları ise bu partilerin önümüzdeki yıllarda oylarını artıracağını gösteriyor. Ekonomik kriz ve aşırı göç ile birlikte gelen işsizlik, ırkçı partilere ilgiyi de artırıyor. Bu partilerin kapatılmaları için hiçbir teşebbüste bulunulmadı. Zaten İngiltere tarihine bakıldığında parti kapatılması olayına rastlamak neredeyse mümkün değil. Parti üyelerine yönelik ırkçılık yaptıkları ya da nefreti aşıladıkları gerekçesiyle zaman zaman kanuni soruşturmalar açılsa da bunlar partinin kapatılmasına yol açmıyor. |
#3
|
|||
|
|||
![]() Fransa
Sarkozy'nin hesapları Müslüman karşıtlığını körüklüyor -Fransa'da aşırı sağ, Yahudi karşıtlığını terk ederek hedefine Müslüman göçmenleri oturturken, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy suç işleyen göçmenlerin vatandaşlıktan çıkarılması, Romanların sınır dışı edilmesi ve burkanın kamusal alanda yasaklanması gibi popülist uygulamalarla aşırı sağ eğilimli seçmenleri tekrar kazanmaya çalışıyor. Sağ partiler göçle mücadele söylemiyle yabancı düşmanlığını meşrulaştırıyor. Geleneksel olarak Yahudi karşıtı söylemin öncülüğünü yapan Fransız aşırı sağ temsilcileri, son yıllarda İslam'ı ve Müslüman göçmenleri hedef alan açıklamalar yapıyor. Geert Wilders'in İslam karşıtı söyleminin başarısından etkilenen Fransız aşırı sağı da son iki yıldır önemli bir dönüşüm geçiriyor. Aşırı sağın temsilcisi Milli Cephe'nin (FN) tarihî lideri Jean Marie Le Pen'in yerini alan kızı Marine Le Pen, "Biz antisemit değiliz. Filistin'e destek veren sol partiler antisemitizmin esas temsilcileridir." sözleriyle hedefine Müslümanları koydu. Daha önce antisemitizm suçundan hapis cezası alan Bruno Gollnisch'e karşı liderlik mücadelesi veren Marine Le Pen'e medyanın ilgisi de artmış durumda. Ülkenin en çok satan haftalık dergilerinden Paris Match, kasımda Le Pen'le uzun bir söyleşi gerçekleştirdi. Fransa'da araştırma kurumu Ifop'un geçtiğimiz günlerde yayımladığı ankete göre, kamuoyu desteği yüzde 14'e yükselen Marine Le Pen, Sarkozy ve Sosyalist Parti lideri Martine Aubry'nin ardından 2012 için en güçlü cumhurbaşkanı adayı olarak görünüyor. 2007'deki milletvekilleri seçimlerinde yüzde 4,3 oy alan Milli Cephe, marttaki bölgesel seçimlerde yüzde 11'e yükselmeyi başarmıştı. Sarkozy, 2007 seçimlerinde siyaset sahnesinden silinen FN hakkında "Aşırı sağı biz bitirdik." sözleriyle övünürken, bugün FN'nin oylarını kazanmak amacıyla aşırı sağ söyleme kayıyor. Burkanın kamusal alanda yasaklanması, suç işleyen göçmenlerin vatandaşlıktan çıkarılmasını öngören yasanın onaylanması ve Romanların sınır dışı edilmesi gibi popülist uygulamalar büyük tepki çekiyor. Göçmen nüfus ile suç arasında doğrudan bir ilişki kuran bu uygulamalar, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi tarafından "Nazi dönemini hatırlattığı" gerekçesiyle eleştirilmişti. Ünlü Amerikan dergisi Newsweek'in de, geçen ay Avrupa'da yeni aşırı sağın temsilcisi olarak Sarkozy'yi göstermesi ülkede büyük tartışma meydana getirmişti. 2007'de seçim kampanyasını göçmen sorunu üzerine kuran Sarkozy'nin 2012'ye kadar ülkedeki göçmen karşıtı söylemini daha da sertleştirmesi bekleniyor. Anketlerde Sosyalist Parti'nin gerisine düşen Sarkozy'nin, yabancı korkusunu kullanarak yeniden popülarite kazanma peşinde olduğu savunuluyor. Zira, hükümetine yönelik yolsuzluk suçlamaları ve protesto gösterileri nedeniyle popülaritesi yüzde 30'un altına düşen Sarkozy'nin aşırı sağ oyları kaybetmesi halinde yeniden seçilme şansı bulunmuyor. Sarkozy'nin popülist söylemleri ve FN'nin yeniden yükselişe geçmesi, ülkede yaşayan 5 milyon Müslüman'ı yeniden hedef tahtasına oturttu. Ülkede camilere ve Müslüman mezarlarına yönelik ırkçı saldırılarda sistematik bir artış söz konusu. Son 10 ayda camilere 11 Eylül terör saldırısının yaşandığı 2001 yılından daha çok ırkçı saldırı yapıldı. 2010'da 24 cami ırkçıların hedefi olurken, geçen ay ilk kez Hagenau'da bir Türk camisi kundaklandı. HASAN CÜCÜK kopenhag VEDAT DENİZLİ brüksel EMRE DEMİR paris İBRAHİM KAYA stockholm SEYİT ARSLAN viyana SÜLEYMAN BAĞ berlin KAMURAN SAMAR londra |