| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
|||
|
|||
![]() AKP İLE GÜLEN CEMATİ ARASINDAKİ İKTİDAR SAVAŞI HIZ KESMEDEN SÜRÜYOR AL BİRİNİ VUR ÖBÜRÜNE..!
Nihayetinde beklenenler oldu. Aylardır inlerine gireceğiz hesap soracağız diyen Erdoğan, intikam almak ve durumunu sağlamlaştırmak için Gülen Cemaatinin kolunu-kanadını kırıp etkisiz hale getirmek amacıyla düğmeye bastı. 17-25 Aralık 2013 operasyonunun birinci yılında 14 Aralık 2014 sabahı, cemaatine yakın olduğu iddia edilen medya organlarının -‘Zaman’ gazetesi ve ‘Samanyolu’ TV- yöneticileri, kimi gazeteciler, eski emniyet mensupları, dizi senarist ve yapımcılara yönelik gözaltı operasyonla yanıt verdi. AKP’nin tetikçisi olarak öne sürülen Hakim İslam Çiçek imzasını taşıyan operasyon kararında ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanarak örgütsel yapı oluşturarak bu yapılanma altında iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, belgede sahtecilik’ suçlamaları,” yer almaktaydı. Yakın döneme kadar ittifak içinde hareket eden ve ne istediğinizde vermedik-yapmadık” diyen AKP iktidarıyla iç içe olan ve hem hakim-savcılar, hem de emniyet teşkilatı içerisinde -yine bizzat AKP iktidarının koşulsuz teşviki ve desteğiyle- önemli mevziler kazanmış olan Gülen Cemaati’nin, başta KCK Operasyonları, Devrimci Karargah, Ergenekon, Balyoz, ODA-TV, Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın tutuklanması, basılmamış kitapların bomba olarak görülüp toplatılması vb. gibi halk düşmanı operasyonların mimarı olduğunu unutmadık, unutulmamalı. Gün geçti, devran döndü ve iktidarda daha fazla pay alma savaşımı AKP ile Cemaatin arasını açtı ve silahlar kından çıkartıldı. Dershanelerin kapatılması kararı, Fethullahçı kadronun düğmesine bastığı 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ve AKP’nin karşı hamleye geçerek boyutlarının dudak uçuklatıcı olduğu ortaya çıkan yolsuzluğu, dört bakan firesiyle savuşturması vb. vb. savaş derinleşerek sürüp gitti. AKP iktidarı, 17 Aralık’tan bu yana Gülen cemaatini elde ettiği mevzilerden kazımak için elinden geleni ardına koymuyor. Son olarak 14 Aralık 2014 tarihli Gülen medyası ve kadrolarına yönelik tutuklamalar da bu “temizlik”in bir parçası. Buraya kadarını bu ülkede gündemi izleyen herkes biliyor. Ancak kanımızca, durumun, devrimciler, sosyalistler açısından “yesinler birbirini” diye geçiştirilemeyecek bir yönü var. Hayır, niyetimiz “demokrasi(cilik) oyunu” oynamak, “bitaraf âkîl” tutumuna girip “hukuk devleti”nden, “basın özgürlüğü”nden filan dem vurmak değil. O bahsi çoktan geride bıraktığımızın bilincindeyiz. Elbette biliyoruz ki, devlete egemen olarak emekçilerin ensesinde boz pişirmeyi amaçlayan iki klik arasındaki çatışmadan ne demokrasi ve nede özgürlük çıkar. Bu kliklerin her ikisi faşist dinci ve halk düşmanıdır. Bu iki klik ABD emperyalizminin yeni dünya düzenine eklemlenmek için öne çıkarılmış ve verilen görevleri yerine getirerek, ABD emperyalizminin de desteğiyle devlet içinde öneli mevziler kazanmış, hem politik hem de ekonomik olarak büyümüş kliklerdir. Uzun yıllar el ele, kol kola yürüyerek komplo operasyonları-sahte belgeler üreterek, iftiracılar yaratarak yürü kulum demişler, ulusalcı Kemalist kliğini önemli ölçüde darbeleyip geriye itmişlerdi. Bu operasyonlarda ve TC devletinin yeni dünya düzenine eklenmesinde her bakımdan ittifak içinde hareket edenler Gülenin devlette daha fazla yer etme , AKP’yi tümüyle yönetme amaçlı önce MİT ve ardından Erdoğan’a kadar uzanacak operasyona kalkışması bu ikiz kardeşi birbirine düşman etti. Haliyle inandırıcı olabilmeleri için her iki klikte öncelikle bu halk düşmanı ittifakın hesabını vermeliler… Ve nihayet, bunların tümü din,Allah ve kuran adına paraya, iktidar bağlanmanın adıdır.. Ancak şunun altı çizilmeli: AKP iktidarı, koynunda beslediği “yılan”ı boğarken, yeni Hitle özentisi tek kişilik yani Osmanlı padişahlık iktidar tarzının “yol”unu döşüyor: beğenmediği, onaylamadığı, kendisine muhalefet eden herkesi darbecilikle suçlayarak ,itibarsızlaştırarak,polis ve jandarma zulmünü artırarak medya organlarını keyfî, uyduruk gerekçelerle sindirip, ardından olasılıkla kendi denetimi altına almak istiyor . 14 aralık 2014 tarihinde iktidar savaşımı verdiği Gülen cemaatine bağlı ‘Samanyolu’ TV’ye, ‘Zaman’ gazetesine yapılan operasyonun , yarın AKP’ye biat etmeyen diğer yayın organlarına öbür gün muhalefet partilerine, AKP’ye muhalif örgütlere, kişilere yöneltilmeyeceğinin hiçbir garantisi yoktur. Daha önce TMSF eliyle yürüttüğü “medyayı ele geçirme” operasyonunu bu kez “AKP-polisi” ve “AKP-yargısı” eliyle gerçekleştirmeyi düşlüyor … Bir adım sonrasında, her türlü karşı muhalif duruşu susturmak, bastırmak, sindirmektir. Cemaat medyasına yönelik bu AKP operasyonu, ülkenin AKP-Cemaat ortaklığıyla hayata geçirilen parlamenter maskeli faşizmini, AKP ve onun “Tek Adam”ına biat edenlerden başka hiç kimsenin sesini çıkartmasına olanak tanınmayacak bir tek kişinin egemen olduğu padişah faşizmini dayattığının bir başka göstergesi olarak görmek gerekiyor. Nitekim iktidar yarışında AKP devlet olanaklarını kullanarak Gülen cemaatini önemli ölçüde sarsmıştır. Cemaat bunu, Gülen Cemaatinin görevden alma ve tasfiyelerle yargı ve polis’teki konumunu önemli ölçüde yitirmiş, AKP Yargı ve Polis’te gücünü arttırmıştır, Cemaat yerel seçimler ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’ye haddini bildirmeye yeltense de başarılı istenen başrıyı elde edememiş, ve AKP 17 Aralık’tan bir yıl sonra Cemaatt’e operasyon yapabilecek düzeye ulaşmıştır. Yinede Erdoğan ve AKP iktidarı, Gülen Cemaati karşısında kendisini pekte sağlam bir konumda görmüyor. Çünkü 17 ve 25 Aralık operasyonları, Türkiye’nin iç politik dengelerindeki ittifak ilişkilerini de önemli oranda değiştirdi. Sistem içi güç ilişkileri yeniden şekillendi. Erdoğan merkezli AKP iktidarı, tehlikenin farkına vararak, özellikle ordu ile yeni bir ittifak oluşturdu. Devletin bütün hücrelerinde örgütlenmiş olan Gülen Cemaati’ne karşı ayakta kalmanın tek yolunun, generallerle ittifak kurmak olduğunu gören Erdoğan, iç politikayı gerilim stratejisi üzerinden sürdürmeye devam edecektir. Erdoğan, bu operasyon ve yeni operasyonlarla Gülen Cemaatini ‘uluslararası bir terör örgütü’ gibi göstererek hem Cemaat’in kolunu kanadını kırıp denetim altına almak için ‘yasal’ bir zemin oluşturmak istiyor, hem de generallerin istemine de yanıt vererek elini güçlendirmeyi hedefliyor. Dahası Gülen Cemaatine yönelik yapılan ve yapılacak olan operasyonlar, esasen AKP ve Erdoğan aleyhine gelişen bu sürecin gündemde düşürülmesine yönelik bir hamledir. Cumhurbaşkanı’nın bütün amacı, AKP merkezli İslamcı rejimin hangi düzeyde kirlendiğini kanıtlarıyla ortaya çıkaran 17 ve 25 Aralık operasyonlarının bütünüyle etkisizleştirilmesini sağlamaktır. Özellikle Gülen medyasının kendi çıkarları için bunu çok daha kapsamlı kullanacağı ve gündemde tutacağı bilindiği için operasyon bu sürece denk getirildi. Biliyoruz ki iki klik arasındaki egemen kavgasına halkın yararına hiç bir olumlu sonuç çıkmayacaktır. Hırsızlıktan, vurgunculuktan, talandan ve faşist zulümkarlıktan ittifak içinde hareket eden Gülen Cemaatinde de AKP faşist dinci iktidarda da hesabı ancak halk soracaktır.. |