| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#1
|
|||
|
|||
![]() Is Erdogan losing touch with reality? Tayyip Erdoğan paralel evrende mi yaşıyor? ![]() Türk kültüründe “kapı”nın iktidar ve hâkimiyet simgesi olarak önemli bir yer tuttuğu bilinir. Lakin Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Türkiye”sinde “ikbal ve güce tırmanma aracı” olarak “merdiven” simgesi de “kapı”nın yanında yerini alıyor. Bu bakımdan Türkiye’nin en yeni ve en ünlü merdiveni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni yaptırdığı 1150 odalı görkemli sarayında... Zemin kattaki tören kapısının açıldığı devasa salonu makam katına bağlayan, kırmızı halıyla kaplı 25 basamaklı gösterişli gri mermer merdiven... Erdoğan tek başına basamaklarının önünde durduğu sırada çekilmiş bir fotoğrafı 31 Ekim’de New York Times’da yayımlandı ve dünya Ak Saray’ın merdivenleriyle böylece tanıştı. İşte 12 Ocak’ta bu merdivenlerin basamaklarında eski çağlara ait Doğulu savaşçı kostümleri giymiş, ellerinde kılıç, pala, gürz ve mızrak gibi silahların replikaları, 16 adam dizilmişti. Sekizi sağda, sekizi solda... Erdoğan, bu kimisi altın sarısı, kimisi de kromaj parıltıları saçan zırhlar içinde, bazıları takma bıyık ve sakal taşıyan miğferli adamların arasından geçerek merdivenden indi ve resmi konuğu olan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı tören kapısının önünde karşıladı. İki lider tören kıtasını selamladıktan sonra merdivenlerin başına geldiler ve orada el sıkışarak poz verdiler. Onların arkasındaki merdivenin basamaklarında ikişerden sekiz sıra halinde ve mağrur bir edayla dimdik duran, kostümlerinden Türk-Moğol ve Osmanlı savaşçılarını canlandırdıklarını sandığımız bu adamlar fotoğrafa bir gerçeküstülük katıyordu. Sonradan öğrendik ki TV dizilerinden fırlamış gibi duran bu 16 adam Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın askerleriymiş ve her biri, Türklerin tarihte kurduğu söylenen 16 devletten birinin savaşçısını temsil etmekteymiş... Sosyal medyada gayriciddi, gülünç ve sorunlu bulunarak epeyi alaya alınan ve dünya medyasının da benzer nedenlerle çok ilgi gösterdiği bu sıra dışı merasim Türkiye tarihinde bir ilkti... Kendimi Mahmut Abbas’ın yerine koymaya çalıştım ve karşısında bir zamanlar Ortadoğu’nun büyük kesiminde hüküm sürmüş bu eski Türk savaşçılarını oynayan figüranları görünce ev sahibi Erdoğan’ın ruh hali ve kafa yapısı hakkında acaba ne düşünmüştür diye merak ettim. Benim ise aklıma 19 Aralık tarihli New York Times’da yayımlanan “Türkiye’nin paranoyaklaşması” başlıklı başyazıda yer alan şu cümle geldi: “Bay Erdoğan’ın eleştiriyi ve muhalefeti bastırma çabaları paralel evrende yaşayan bir otoriter lideri işaret ediyor...” Okuduğumda not etmiş ve şerh düşmüştüm... Herhalde bu başyazıyı kaleme alan New York Times editörü de saraydaki gerçeküstü karşılama töreninin fotoğrafını görünce günler öncesinde haklı bir tespitte bulunduğunu düşünmüş olmalıdır. Gerçekten de Erdoğan bir paralel evrende mi yaşamaktadır? Gerçeklikle ilişkisi sorunlu mudur? Düşünce ve davranışlarında rasyonelliğin payı giderek azalmakta mıdır? Sarayındaki bu eski savaşçılar, Erdoğan’ın yaşadığı söylenen o paralel evrenden mi çıkıp gelmişlerdir? New York Times editörünün Erdoğan’a “paralel evrende yaşadığı” teşhisini koyduran son gelişme, 14 Aralık’ta Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile Samanyolu TV kanalının direktörü Hidayet Karaca’nın terör örgütü üyeliği suçlamasıyla gözaltına alınmaları oldu. Bu iki medya organı da Erdoğan’ın sert bir savaş yürüttüğü İslami eğilimli Gülen Hareketi’ne yakınlıklarıyla tanınıyor. Gülen medyasına karşı 14 Aralık’taki operasyonlardan önce de, duyanda Erdoğan’ın bir paralel evrende yaşadığı izlenimini uyandırabilecek hadiseler vuku bulmuştu. Bunların en çarpıcılarından biri, 15 Kasım’da İstanbul’da düzenlenen Latin Amerika Müslüman Dini Liderler Zirvesi’nde konuşurken “Amerika’yı Kristof Kolomb değil Müslümanların keşfettiğini” iddia etmesidir. 24 Kasım’da İstanbul’da “Kadın ve Adalet Zirvesi” adı altında tertip edilen bir toplantıda “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” demesi ayrı bir çarpıcı örnektir. 8 Aralık’ta Ankara’da “5’nci Din Şurası”nda, ülkede büyük tartışma yaratan “Osmanlıca’nın zorunlu ders haline getirilmesi” girişimlerinin sahibi olduğunu gösteren konuşması da bu çerçeve içine girer: “İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek. Bu dinin bir sahibi var. Sahibi bu dini dünya var oldukça muhafaza edecektir. Bize düşen emanetin hakkını vermektir. Emanetin hakkını verebilirsek mezhepler arası çatışma sona erecektir. Bize biçilen rolleri atıp kendimiz olabilirsek adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir”. Erdoğan’ın konuşmalarındaki Batı karşıtı, aşırı muhafazakâr, İslamcı ve Osmanlıcı ton ve içerik giderek güçleniyor. Erdoğan bu minvalde konuşmak için her fırsatı değerlendiriyor. Nikâh törenlerini bile... Mesela 22 Aralık’ta İstanbul’da katıldığı bir düğünde, “Bu ülkede yıllarca doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli” diye konuşmuştu. Erdoğan’dan bu tür örnekler şüphesiz çoğaltılabilir. New York Times başyazısında belirtildiği gibi Erdoğan’ın bir “paralel evrende” yaşadığını varsaysak bile bu evrenin de kendine özgü bir siyasi rasyonelinin olduğunu inkâr edemeyiz. Erdoğan tarzı Osmanlıcılığı ele alalım mesela... Sarayın merdiveninde duran Osmanlı savaşçısı ne Yeniçeri, ne de Osmanlı’nın 18’nci yüzyılda karşısında gerilediği Batı’dan esinlenilerek kurduğu modern Nizam-ı Cedid ordusunun askeri. O örgü zırhlar içindeki adam, Osmanlı’nın en geniş coğrafyaya yayıldığı 16’ncı yüzyıldaki gücünü temsil ediyor. Bu da Erdoğan’ın “Osmanlı paradigması” ile örtüşen bir simge. Erdoğan, Osmanlı modernleşmesini ve 19’ncu yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan Batılılaşma hareketlerini her fırsatta olumsuzlayarak gücünün zirvesindeki bir Osmanlı’nın mitolojisini kuruyor. Mamafih bu Osmanlı’nın da günümüzde bir karşılığı ve örnek alınabilirliği yok. Erdoğan Türkiye’de “2023 hedefi” adı altında otoriter bir İslami rejim kurmaya çalışıyor ve muhafazakâr-milliyetçi kitlelerin bu rejime desteğini, sloganlar ve simgeler düzeyindeki sathi ve asılsız bir Osmanlıcılık ile satın alıyor. Bu “Osmanlıcılık” tıpkı saraydaki savaşçı kostümleri gibi “kitsch”. Ancak, AKP’nin tabanındaki lümpen kesimler üzerinde etkili. Din ve devlet ilişkileri alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. İştar Gözaydın’ın 28 Aralık tarihli Milliyet’te yayımlanan söyleşisinde belirttiği gibi muhafazakârlığın kelime anlamıyla örtüşen, yani muhafaza edilen bir husus yok. Tam tersine “yeni bir toplumsal din anlayışı üretiliyor”. Bu bağlamda Osmanlıcılık sadece bir “zarf”, zarfın içinde ise İslamcılık var. Batı karşıtı İslamcı ve Osmanlıcı söylemlerin, Türkiye’deki siyasi kültürün Erdoğan’ın arzuladığı yönde değişmesine ayrıca büyük katkı sağladığı da bir gerçek. Erdoğan’ın son zamanlarda “Osmanlıcılık” ve İslamcılık atağına kalkmasının ardındaki ikinci, daha güncel ve önemli neden, haklı olarak Gülen Hareketi’ne mal edilen 17/25 Aralık 2013’teki yolsuzluk operasyonlarından sonra başlayan kırıcı mücadele... Erdoğan, tabanını en çok kendisinin Müslüman, Gülencilerin ise münafık olduğuna inandırmaya çalışıyor ve bu nedenle kendi kendisiyle bir Müslümanlık yarışı içine girmiş bulunuyor. Aynı zamanda partisi ve iktidarı aleyhindeki yolsuzluk iddia ve delillerinin derin izini daha fazla İslam ve İslamcılıkla silmeye çalışıyor. 2015’in haziranında genel seçimlerin yapılacak olmasının çabasındaki rolü ise büyük. Erdoğan hemen her gün ve her fırsatta konuşarak iktidarını yeniden kuruyor ve bir paralel evren inşa ediyor. Bu evrende artık 16 eski çağ savaşçısı da var. Read more: http://www.al-monitor.com/pulse/tr/c...#ixzz3PZIiNvBU |