| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#821
|
|||
|
|||
![]() KOPI PASTE BURDA YASAK DEYILMIYDI SANA ÖZEL HAKMI TANIDILAR ZATANISTLER???
SENDE ZATANIST OLDUGUNA GÖRE??? |
#822
|
||||
|
||||
![]() Kur"anı Kerimden meal okuyarak dinini öğrenmeye kalkanlar, tıp kitabı okuyarak ameliyata girenlere,veya hukuk kitabı okuyarak adliyeye gidip savcı ve hakimliğe soyunanlara benziyor. Zamanımızda alimin kıymetini tam kavrayamadığımız için çala kalem yazılıp çiziliyor. Alimin dindeki yerini bilmeyenler "Elimizde Kur"an var iken âlime ne lüzum var" diyorlar. Halbuki bu mantığı dünya işlerinde yürütmüyorlar. Başı ağrıyan notere gitmiyor, doktora yani ehline gidiyor.
KOLAYCA ANLAŞILSAYDI Kur?an-ı kerimi herkes kolayca anlasa idi, Peygambere ihtiyaç kalmazdı. Hadis-i şerifler, Kur?an-ı kerimin açıklaması mahiyetindedir. Hakiki âlimler de, hadis-i şerifleri açıklamışlardır. Arapça bilen herkese alim denmez. Gerçek ilim adamı, Kur?anı, hadisi şerifleri açıklayan yetkili, yüksek insandır. Sünneti, bid?ati bilir. Hakkı batıldan ayırır. Selef-i salihin itikadındadır. Yani Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadındadır. İBNİ TEYMİYYENİN DE İLMİ ÇOKTU Çok ilmi olduğu halde, hakkı batıldan ayıramayan, hakiki âlim değildir. Yetmiş iki sapık fırkanın önderleri de derin âlim idi, hakkı bâtıldan ayıramadıkları, Ehl-i sünnetten ayrıldıkları için sapıklığa düşmüşlerdir. Mesela Vasıl bin Ata, Hasan Basri hazretlerinin talebesi iken, hocasına itiraz edip, Ehl-i sünnetten ayrılarak Mutezile fırkasını kurdu. İbni Teymiye?nin de ilmi çok idi. Selef-i salihinin yani Ehl-i sünnet âlimlerinin sözbirliğinden ayrıldı. Necdi fırkasının kurulmasına sebep oldu. Bugünkü mezhepsizlerin de önderi durumundadır. Alimlerin kıymetini ve onlara uymamızı emreden de şu ayetlerdir: "Bilmiyorsanız âlimlere sorun!" [Nahl 43] "Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar." [Ankebut 43] "Bunun hükmünü Peygambere ve ülül-emre [âlimlere] sorsalardı, öğrenirlerdi." [Nisa 83] [Âyet-i kerimede geçen ülül-emrin âlim demek olduğu tefsirlerde yazılıdır. Peygamber efendimiz de (Ülül-emr, fıkıh âlimleridir) buyurdu. (Darimi)] "Allah?tan en çok korkan ancak âlimlerdir." [Fatır 28] [Allah?tan korkmak büyük mertebedir. Peygamber efendimiz (Allah?tan en çok ben korkarım) buyurdu. (Buhari)] "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" [Zümer 9] Hadisi şeriflerde buyuruldu ki: "Âlimin âlim olmayana üstünlüğü, peygamberin ümmetine üstünlüğü gibidir." [Hatib] "Âlimin abide üstünlüğü, dolunayın, yıldızlara olan parlaklığı gibidir." [Ebu Nuaym] "Âlim, abidden (çok ibadet edenden) yetmiş derece üstündür. Bid?at ortaya çıkınca âlim, halkı ikaz eder. Abid bid?atten habersiz, ibadetle meşgul olur. Bu bakımdan da âlim, abidden kıymetlidir." [Deylemi] "Âlimlerin mürekkebi, şehidlerin kanı ile tartılır, âlimlerin mürekkebi, ağır gelir." [İ.Neccar] BU KONUDA GENİŞ YAZILAR MEVCUT.. Şimdilik bu kadar Kolaygelsin |
#823
|
|||
|
|||
![]() Autor: Alpi001
Datum: (26/12/2003 - 12:56) Forum: Religion & Glauben Wertung bisher: Ihre Wertung: genial sehr gut gut keine mittel schlecht unserioes Sansürcü Vaybee nin TERZI moderatörleri Bakiyorum yazdiklarimi silmissiniz :O) Ne o tekerinize comak mi soktum ? Muhahahahahhaahahahahahahahahahahahahahahaha.. Günesi balcikla siviyamazsiniz °!.. Artik cok gec.. Insanlar uyandi.. Sormadan Aramadan bilmeden IMAN yok ! hierauf reagieren |
#824
|
|||
|
|||
![]() ohne Text
|
#825
|
|||
|
|||
![]() ohne Text
|
#826
|
|||
|
|||
![]() ohne Text
|
#827
|
|||
|
|||
![]() Islam, özel bir isim olmayıp Tanrı"ya teslimiyet anlamına gelmektedir. Tüm elçiler ve inananlar Islam ve müslüman kelimelerinin kendi dillerindeki karşılıklarını, kendilerini tanımlamak için kullanmışlardır ( 2:131; 7:126; 10:72; 22:78; 27:31,42; 28:53; 72:14). Nitekim, Tanrı yanında makbul biricik din İslamÕdır, yani AllahÕa teslimiyettir (3:19). Bir çok sözde müslüman, "(Tanrı"nın buyurduğu gibi) Kuran, tam ve detaylı ise namazların rekaatlerini Kuran"ın neresinde bulabiliriz?" diye Tanrı"ya meydan okumaktadır. Islam"ın tüm pratiklerinin Kuran"ın vahyinden çok önce ortaya konmuş olduğunu yine Kuran"dan öğrenmekteyiz (8:35; 9:54; 16:123; 21:73; 22:27; 28:27). Ibrahim"den sonraki tüm elçiler namazı gözetiyorlar, zekatı veriyorlar, oruç tutuyorlar ve hac ediyorlardı (2:43; 3:43; 11:87; 19:31,59; 20:14; 28:27). Mekke putperestleri ise rivayetlerin ileri sürdüğü gibi heykellere tapmıyorlardı. AllahÕın kutsal kulları olduklarına inandıkları Lat, Uzza, Menat gibi isimlerden şefaat bekledikleri için putperest olarak nitelenmişlerdir (53:19-23).
Mekke putperestleriyle olan benzerliği ortadan kaldırmak için rivayetler uyduranlar, uydurdukları heykel tasvirlerindeki çelişkileri ile aslında yalanlarını ele vermektedirler. Kuran"ın hiçbir yerinde onların heykellere taptıkları, Muhammed"in heykelleri kırdığı v.s. bildirilmemektedir. Aksine, Mekke müşriklerinin kendilerini Ibrahim peygamberi izleyen ve Tek Tanrı"ya tapan insanlar olarak gördüklerini öğrenmekteyiz (6:23; 39:3) Nitekim onlar, Ibrahim"in hatırası olan Kabe"ye saygı gösteriyorlar (9:19), namaz, oruç ve haccı bazı tahrifatlarla da olsa uyguluyorlar, (2:183,199; 8:35; 9:54; 107:4-6), zekatı bildikleri halde gereği gibi yerine getirmiyorlardı (53:34). |
#828
|
|||
|
|||
![]() Namaz sadece Allah"ı anmak için kılınır (6:162; 20:14). Bu anma muslumanları günahlardan ve başkalarına zarar vermekten alıkor (29:45). Namaz kılmak, sıkça muhtaçlara yardım etmekle birlikte anılarak namaz kılan kişinin toplumsal bilinç ve sorumluluğa sahip olması vurgulanır (2:43,83,110; 4:77, 22:78; 107:1-7). Namaz hayat boyu gözetilecek bir görevdir (70:23).
Namaz kılmak için abdestli olmak gerekir (4:43; 5:6). Abdesti sadece cinsel ilişkide bulunmak ve tuvalet ihtiyacını gidermek bozar; gaz kaçırmak, kanamak, kadınlarla tokalaşmak ve kadının adet görmesi abdesti bozmaz ve namaza engel olmaz (5:6; 2:222). Su bulunmazsa, namaza zihinsel olarak hazırlanmak için temiz bir zemine dokunularak yüzler ve eller meshedilir (5:6). Namaz için örtünme diye bir koşul yoktur. Örtünme toplumsal bir gereksinme olup kişiyi cinsel ve duygusal ilişkilerde diğerlerinden koruma amacını güder (7:26; 24:31; 33:59). Namaz için İbrahim peygamberin kurduğu Kutsal Mescide yani Kabeye yönelmeli (2:125, 143-150; 22:26). Tehlike ve korku gibi olağanüstü hallerde kısaltılması öğütlenen namaz bir rekaat olunca normal koşullarda kılınan namaz en az iki rekaat olmalı ve namazda dış dunya ile irtibatı minimuma indirmeli (4:101-103). Namazları oruç gibi kazaya bırakmak diye bir şey olmayıp belli vakitlerde yerine getirilmeli (4:103). Gecenin gündüzün iki ucuna yakın bölümlerinde gözetilmesi gereken Sabah (Fecr: 24:58; 11:114) ve Akşam namazlarıyla (Işa: 24:58; 17:78; 11:114) güneşin göğün ortasından sarkmaya başlamasından akşama kadar kılınması gereken Orta (Vusta: 2:238) namazı olmak uzere üç vakit namaz mevcuttur. Kadın-erkek tüm inananlar haftada bir Cuma (toplantı) günü öğle namazına açık bir duyuru ile çağrılır ve namazı erkek veya kadın bir müslümanın önderliğinde topluca gözettikten sonra herkes tekrar işine döner (62:9-11). Duyuru Allah"ı anmaya bir çağırı olup başka isimler zikredilmez (72:18-20). Namaz için topluma açık olan mescitlere gidecek olanlar temiz ve güzel elbiseler giymeli (7:31). Namazı ayakta durarak kılmaya başlamalı (2:238; 3:39; 4:102) ve özel durumlar hariç durulan yerden hareket edilmemeli (2:239). Namazda eğilerek yere kapanmalı (ruku ve secde) böylece Allah"a teslimiyet fiziksel olarak da bildirilmeli (4:102; 22:26; 38:24; 48:29). Herhangi bir korku durumunda ayakta durma ve eğilerek yere kapanma koşulu aranmaz (2:239). Namazda okuduğumuz duanın anlamını namaz anında bilmeli ve Allah ile konuştuğumuzun bilincinde olmalıyız (4:43). Namazları saygı içerisinde kılmalı (23:2). İhtiyacımıza ve içinde bulunduğumuz duruma uygun olarak Allah"in herhangi bir ismini (sıfatını) zikredebiliriz (17:111). Namazda Allah"tan başkasını anmak namazın amacıyla çelişir (6:162; 20:14; 29:45). Namazda Allah"ı anmalı, övmeli, yüceltmeli, tesbih etmeli ve O"ndan yardım istemeli (20:14; 17:111; 29:45; 2:45). Kuran, Allah"tan aldığımız kelimeler olup dua için tercih edilmeli (2:37). Fatiha suresi baştan sona Allah"ı muhatap alan bir dua niteliğinde olan biricik sure olup değişik dilleri konuşanların topluca namaz kılabilmelerini sağlayabilmesi açısından uygundur. Namazlarda orta bir sesle okumalı ve namazlar ne özellikle gizlenmeli ne de gösteriş amacıyla açıkta kılınmalıdır (17:111). Toplu namaz kılınırsa, namaza önderlik eden kişinin orta bir ses tonuyla okuduğu Fatiha dinlenmeli (7:204; 17:111). Cenaze namazını kılmak bir farz değil, dileğe bağlıdır ve müslüman olarak ölmüş olanları hayırla anıp yakınlarına destek verme amacını güder (9:84). Namazları birleştirmek, kaçırılmış namazları kaza etmek, namazları yolculuk anında kısaltmak, sünnet ve nafile namazlar eklemek, namaz kıldırma memurluğu (imamlık) diye bir meslek icad etmek, kadınların namazda önderlik etmesini yasaklamak, otururken Et-tahiyatu duasını okumak ve bu duada peygambere ikinci şahıs olarak seslenmek, şehadette Muhammed peygamberin ismini Allah"ın yanına eklemek, Fatiha"dan sonra zammussure okumak, eller ve parmakların yeri konusundaki detaylarla meşgul olmak, abdest alırken ağzı ve burnu yıkamayı abdestin bir şartı bilmek, namazdan önce ağzı misvaklak, namaz için sarık veya terlik giyilmesinin daha sevap olacağına inanmak gibi nice kurallar ve inançlar Hadis-Sünnet ve mezhepler yoluyla Muhammed Peygamberden daha sonra sokulan bidatlerdir. |
#829
|
|||
|
|||
![]() ". . . Sabah namazından önce, öğle vaktinde dinlenmek için elbisenizi çıkardığınız zaman ve Akşam namazından sonra. . . " (24:58).
"Gündüzün iki tarafında, gecenin bir kısmında namazı gözet. İyilikler kötülükleri silip götürür. Bu, ögüt alacak olanlara bir ögüttür." (11:114). "Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı gözet. Sabah Kurna"ını da gözet. Sabahleyin Kuran (okuması) tanık olunur." (17:78). "Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin. Kendinizi tümüyle Allah"a vererek namaza durun." (2:238). Tüm Türkçe mealler istisnasız olarak 24:58 ayetindeki "işa" kelimesini yatsı olarak çevirmişlerdir. Güneş batimından gecenin iyice karardığı noktaya kadar olan zaman dilimi için kullanılan bu kelimenin üç vakit namazı beşe çıkaranlar tarafından kaydırılmıştır. Nitekim "işa" kelimesinin akşam için kullanıldığını 12:16 ve 79:46 ayetlerinden rahatlıkla öğrenebiliriz. Nitekim, 24:58"deke "işa" kelimesini yatsı olarak çeviren Süleyman Ateş aynı kelimeyi 12:16 ve 79:46 ayetlerinde doğru olarak "akşam" diye çevirmiştir. Diğer mealler de bu tutarsızlığı sergilemektedirler. 2:238 ayetindeki "orta namaz" ise geleneksel çevirilerde ve meallerde hep ikindi namazı olarak yorumlanmıştır. Yukarıdaki dört ayetin işaret ettiği üç vakit namazın nasıl beşe çıkarıldığını yakından görebilmek için konuyu inceleyelim. Üç namaz Kuran"da sadece üç namazın ismi geçer. Bir başka deyişle, "salat" (namaz) kelimesi zaman bildiren üç tanımlayıcı kelime ile birlikte anılır. Salat-el Fecri-SABAH NAMAZI (24:58; 11:114). Salat-el İşa"-AKŞAM NAMAZI (24:58; 17:78; 11:114) Salat-el Vusta- ORTA NAMAZ (2:238; 17:78) Namaz vakitlerini belirleyen ayetlerin hepsinin bu üç vakit hakkında olduğunu görüyoruz. Spekülasyonlara girmezsek ORTA NAMAZ olarak adlandırılan namazın sabah ile akşam namazı arasındaki öğle namazı olduğunu rahatlıkla bulabiliriz. Gecenin uyumamız için yaratıldığını (78:10-11) ve gece ortasında kalkıp Allah"ın anmanın üzerimize farz kılınmadığını (73:20) ve Cuma namazının günün ortasında kılınmasının emredildiğini (62:9-11) düşündüğümüzde "orta" namazın sabah ile akşam namazı arasındaki öğle namazı olduğunu anlarız. Bu namazın vaktinin güneşin batışına kadar sürdüğünü de 38:32 ayetinden çıkarabiliriz. Tevrat bu anlayışı destekler. Namazın İbrahim peygamberle başladığını ve Musa"nın namaz kıldığını hatırlarsanız Tevrat"taki bu ifadelerin tarihsel değerini daha iyi idrak edersiniz. Tevrat"ın çevirilerine güvenim tam olmamakla birlikte Tevrat"ın en az üç ayetinde bulduğumuz bu desteğin bir hata vaya tahrif sonucu olduğuna inanamıyorum. Böyle bir tahrif için ne gibi bir ortak motivasyonları olabilirdi ki? Tevrat"taki bu ayetlerin gerek dahili ve gerekse harici tutarlılığına dikkatinizi çekerim. (Bak: 1 Samuel 20:41; Zebur 55:16-17; Daniel 6:10). Namaz vakitlerinin beşe çıkarılmasının oluşturduğu kara dumanların izini mezhepler tarihinde görebilirsiniz. Şia"nın beş vakit namazı üç vakte sıkıştıran pratiği, namazları beşe çıkartan Sunniler"in baskısı neticesi bir uzlaşmadan kaynaklanıyor olmasın? Allah"ın kelamı Kuran"a kul kitaplarını ve yalan rivayetleri ortak koşmakta inat edenlerin favorisi olan "sadece Kuran"ı izlesek namaz kılamayız" iddiasına burada cevap verelim. Doğru, sadece Kuran"ı izlesek mezhep kitaplarının tarif ettiği namazı kılamayız. Ancak, Allah"ın emrettiği, elçilerinin ve müminlerin kıldığı namazı hemen hemen tüm detaylarıyla öğrenebiliriz. |
#830
|
|||
|
|||
![]() a) Muhammed, Ibrahim"in dinini mi izliyordu? Ibrahim, namaz, zekat, oruç ve hac pratiklerini uyguluyor muydu? Ibrahim"in bu ibadetleri Muhammed"den farklı uyguladığına dair deliliniz nedir?
b) Musa, Salih, İsa peygamberler namaz kılıyorlar mıydı? c) Tanrı"ya göre abdest kaç basamaktan oluşur? Hanefi, Şafii ve diğer mezheplerinize göre kaç basamaktır? d) Kuran"a göre abdest, helaya gitmekle bozulur (4:43; 5:6). Ne gaz gaçırmak, ne kan, ne de kadın eline dokunmak abdesti bozmaz. Islam"a göre, kan mı, yoksa kadına elle dokunmak mı abdesti bozar? Muhammed peygamber döneminde yüzbinlerce müslümanın uyguladığı abdest ile ilgili bu önemli konu nasıl olur da aniden karanlığa gömülür? e) Namazlardan neden Muhammed"in, Ibrahim"in isimlerini anıyorsunuz? Onlar namazlarında kendilerinin isimlerini mi anıyorlardı, yoksa sadece Allah"ı mı anıyorlardı? Bu konuda neden 20:14 ve 72:18 ayetleri üzerinde düşünmüyorsunuz? f) Namazda otururken okuduğunuz dualarda "Esselamü alayke eyyuhennebiyyu" (Ey peygamber sana selam olsun) diyorsunuz. Peygamber hayatta olmadığına ve sizi işitmediğine göre (16:21; 7:194; 35:14), namazınızda onu karşınızda sizi görüyor ve işitiyormuş gibi ona seslenmeyi nasıl açıklarsınız? Yoksa peygamber Allah gibi heryere hazır ve nazır mı? g) Peygamberimizin namazlarda sadece Fatiha (Anahtar) suresini okuduğunu rivayet eden bir çok hadisinize rağmen tersi hadislere uyarak, Fatiha"dan sonra başka sureleri okumayı vacip veya sünnet olarak görüyorsunuz. Namazda Allah"a "De ki Allah birdir." veya "Biz sana kevseri verdik." demek, miras veya savaş ile ilgili ayetleri okumak anlamlı mıdır? Fatiha"dan sonra Musa"nın, Firavun"un, Muhammed"din, Ebu Leheb"in isimlerini zikretmek 20:14 ayetiyle çelişmiyor mu? Hele, Kuran"da bile bulunmayan Ibranice "amin" kelimesini neden Fatiha suresine ekliyorsunuz? Cemaatin içinden herkes yalnız Fatiha ile kılınan bir namaza imamlık yapabilir; ancak zammussureler işe karışınca bu konuda uzmanlara gerek duyulur. FatihaÕdan sonra sureler okumayı icad edenlerin amacı acaba bu yolla namaz kıldırmayı zorlaştırarak imamlık diye maaşlı bir meslek ortaya çıkarmak olmasın? h) Kuran, Mekke putperestlerinin Mekke" deki Kutsal Mescitte namaz kıldıklarını açıkça bildirir. "Onların kabedeki namazları hile ve saptırmaktan başka bir şey değildir..." (8:35). Namazın Muhammed dönemine kadar bilinmediği yalanını gizlemek için bu ayetteki iki kelimenin anlamını değiştirerek, "Onların Kabedeki namazları ıslık çalmadan ve el çırpmadan başka bir şey değildir..." anlamını yakıştırıyorsunuz. Kuran"da sürekli "saptırmak" anlamında kullanılan "Sadde" kökünün ibdal edilmiş mastarı olan "tasdiyye" kelimesini "el çırpması" diye çevirmenin sebebi nedir? 8:35 te geçen "tasdiye" (saptırmak) kelimesi bu ayetten bir önce ve bir sonra, yani 8:34 ve 8:36 ayetlerinde fiil olarak aynen geçiyor. Bunları doğru olarak çevirdiğiniz halde neden aynı kelimeyi 8:35"te farklı çeviriyorsunuz? (Bu konu üzerinde yaptığımız detaylı inceleme için Türkçe Kuran Çevirilerindeki Hatalar kitabına bakınız). i) Zekat verilecek paranın veya malın üzerinden bir yıl geçmesi gerekir diye bir kuralı nereden çıkardınız. Kuran, elimize geçen her ürünün zekatını vakit geçirmeden ayırıp vermemizi emretmiyor mu (6:141)? Kuran ayetlerini neden Emevi ve Abbasi dönemi yalancılarının hadisleri kadar önemsemiyorsunuz (25:73)? Nasıl hüküm veriyorsunuz(68:36)? j) Kuran"ı Kerim, haccın bilinen kutsal aylarda yapılması gerektiğini açıkça bildirmişken (2:197), siz bu görevi sadece Zilhicce ayının 10. gününe sıkıştırarak milyonlarca hacıyı perişan ediyor, hatta birbirlerinin ayakları altında çiğnenerek ölmelerine vesile oluyorsunuz. Allah"a ve onun elçisine uysanız (7:158), hacıları dört ayın ilk günlerinde bir yılda dört kez yaparak hac ibadetinin huzur ve mutluluk verici bir ortamda yapılmasını sağlayabilirsiniz. Neden 2:197 ayetini dinlemiyorsunuz? k) Kuran, kutsal ayların yerini değiştiren putperestleri kınamakta (9:37) ve bu dört ayın birbirini izlediğini bildirmektedir (9:2,5). Bu Kuran ayetlerininin ışığında, ayların isimlerinin anlamları üzerinde bir inceleme yaptığınızda, kutsal ayların Kameri takvimin 12, 1, 2 ve 3. ayları olduğu sonucunu elde ediyoruz. Birbirini izlemesi gereken kutsal ayların arasını açarak neden bu ayların Recep, Zül Kade, Zül Hicce ve Muharrem ayları (7inci, 11inci, 12inci ve 1inci aylar) olduğunu iddia eddiyorsunuz? l) Kuran, Ramazan orucunu tutamıyanların daha sonra, tutamadıkları gün sayısınca oruç tutmalarını öğütler (2:184). Oruç bozanların, 60 gün üstüste ceza orucu tutmalarını nereden çıkarıyorsunuz? Oruç tutamamanın cezasını bildiren Tanrı bu önemli cezayı unuttu mu? Bu konuda delil olarak getirdiğiniz Buhari"deki hadisin, diğer kutsal kitabınız olan Müslim"deki bir başka versiyonunda bu 60 gün oruç cezasının peygamber tarafından, Kuran"da da sözü geçen "zihar" suçunun bir cezası olarak önerildiğini görmekteyiz (58:3-4). Müslim ile karşılaştırdığınızda Buhari"de eksik olarak rivayet edildiği açığa çıkan yarım bir hadisi bile yanlış yorumlayarak ortaya attığınız bu 60 günlük oruç cezasıyla, çalışan nice insana Tanrı adına işkence çektiriyorsunuz. Bu davranışınızla 6:21; 6:144; 7:37; 11:18; 29:68 ayetlerine muhatap olmaktan korkmuyor musunuz? |