| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#5251
|
||||
|
||||
![]() yapti utan utan manyak herif...
Daha bu cocuk kadar olamadin.. |
#5252
|
||||
|
||||
![]() ohne Text
|
#5253
|
||||
|
||||
![]() ohne Text
|
#5254
|
||||
|
||||
![]() Hab nicht alles noch in Erinnerung.
|
#5255
|
||||
|
||||
![]() türken und kurden- die sunniten und aleviten
gegeneinander hetzen. ihm wäre liebe, wenn alle tott wären. seine ganze tema ist, wie soll man die türkei teilen. längst oder quer? du kanst ihn nicht dulden, du muss ihn vielleicht dulden. er könnte möglicheweise ein Kollge- oder arbeitgeber von dir sein. |
#5256
|
||||
|
||||
![]() Das geht mir sowas von vorbei!
Er ist weder mein "Chef" oder sonstwas! Wenn er sich was "zu schulden" kommen lässt, werde ich ihn genauso hier dafür verantwortlich machen! WENN er in einem ANDEREN Forum was von sich gegeben hat, sind die Foren-Moderatoren dort dafür verantwortlich. Ich KÖNNTE mich auch dort PERSÖNLICH (nicht als "Mod") einmischen. Aber dazu fehlt mir die Zeit und die Lust! Ober ER oder IHR ... für mich seid ihr alle gleich! Wenn er denn so "mies" ist, wieso schafft ihr es dann nicht mit normalen Argumenten ihn zu widerlegen!?!?! Wieso müsst ihr jegliche Beherrschung verlieren??? So macht IHR ihn dann stärker ... also? Wer ist dann an dieser Situation Schuld !?!?? Ihr oder Er ?!?!??! al" |
#5257
|
||||
|
||||
![]() mit einer Polin... dün bir arkadasim ile TR hakkinda uzun uzun sohbet ettik.. kendisi Polonyali.. Istanbula bir kac kez gitmis gormus.. bana izlenimlerini anlatti.. tüm dunyayi gormus bir insan olarak.. ve TR ona cok farkli geldigini , kultur olarak da Avrupaya hic uymadigini soyledi...
Verdigi tum ornekler ile.. cok basit ornekler.. ve kendisinin yaptigi kisisel bir yorum...ama hakli.. TR ortada bir yerde.. ne Avrupali.. ne de tamamen "Asyali".. ama belki de Asyaya cok daha yakin.. Avrupaya ise uzak.. ama Avrupali olma cabasinda.. zaten sirf bu caba nedeni ile TR nin Avrupada yer almasini cani gonulden destekliyorum... cunku aksi takdirde.. TR gercekten ipleri biraktigi zaman Asyali olacak... ve ben Turk insanlarindan bahsetmiyorum.. yurdumun insanlari diyorum.. yani Turk, kurt, butun azinliklari ile bir TR den bahsediyorum.. TR hic bir zaman Avrupali olamayacak.. Avrupada yerini alsa da.. TR arap ulkeleri ile bir tutulacak.. belki de Eu icin guzel ve dogal bir "zenginlik" olacak.. cok farkli bir kulturun Ab toplumuna girmesi.. belki de tersi olacak.. AB toplumu sona erecek... EU girmemiz yurt disinda yasayan Turkler icin de cok dezavantajlari olacak... TR Eu ya girse de girmese AB de yasayan TRler icin cok da guzel olmayacak sonuclar dogurabilecek.. daha cok onyargilar, sosyal ve ekonomik sartlar degisecek.... oder was meint ihr? |
#5258
|
||||
|
||||
![]() gümüshaneye,bitlis hakkariye falan gitse aceba ne diyecekti??
![]() |
#5259
|
||||
|
||||
![]() niemand hat velangt, das du gegen ihm etwas unternimmst.
ich frage mich, warum du von kamasutra, gaziantepli und vor mir beiträge entfert hast und wie so deiner meinung nach türken keine eigene schirifte (alfabet) gehabt haben soll? akshalil wusste mein mailadresse und hat mir seine forumbeiträge gesendet. du weiss, was das heisst. |
#5260
|
||||
|
||||
![]() ve rengi eksik hayatimizda ve erkeklerimizin üzerinde!
Aslında belki de şaşırmamak gerekiyor. “Üstünde bayrak olan pasta kesilmez,” diyen savcıyla, kasabada Orhan Pamuk’un kitaplarını yakalayıp yakmak için sürek avı başlatan kaymakamın resimlerini gördüm gazetelerde. Asık yüzlü genç adamlar. Çizgileri sert. Belki ben farkedemedim ama üniversite bitirmiş olmalarına rağmen okunan kitapların insanın yüzünde bıraktığı o gizemli entelektüel ışık onların yüzüne yansımamış gibi geldi bana. Sanırım edebiyata da pek düşkün değiller. Bazı davranışların zekice olmama ihtimalini akıllarından geçirmedikleri de anlaşılıyor. Ama ben onların edebiyatla ve kitaplarla ilişkilerinden daha çok başka bir şeyi, daha “fantezist” sayılabilecek bir şeyi merak ettim. Acaba bu genç adamlar hayatlarında kaç kez dans ettiler. Kaç kez kızlı erkekli bir eğlenceye katıldılar. Çocukluklarından gençliğe geçtikleri o büyülü ve zor dönemde kaç kez yaşıtları bir genç kızdan içlerini yumuşatan, hayata bakışlarına bir sevecenlik katan hoş sözler duydular. Birisi bana, onların hiç dansetmemiş olduğunu, yaşıtları genç kızlarla hiç yakınlaşmamış olduklarını söylese sanırım şaşırmayacağım. Davranışlarıyla birçok insana “yok canım, bu kadar da olmaz” dedirten bu genç adamlar, devletin neredeyse bütün kadrolarına ve tepkilerine damgasını vuran o “kadınsız büyümüş taşralı erkek” katılığına sahiplermiş gibi geldi bana. Bizim devlet kadrolarının büyük bir çoğunluğunu bu tür bir erkek kalabalığının oluşturduğunu sanıyorum. Bu konuda bir araştırma okumadım, sadece sanıyorum. Ama tipik bir Türk devlet görevlisinin profilini çizmem gerekse ben, yabancı dil bilmeyen, yabancı kültürle karşılaşmamış, karşılaştığında da kendini ezik hissedip düşmanlaşmış, gençliği kahredici bir kadın yalnızlığı içinde geçmiş, hiç flört etmemiş, hiç dansetmemiş, edebiyattan hoşlanmayan, pek roman okumayan, öfkeli, hafif bir aksanla konuşan, davranışları değerlendirirken “zeka” ölçüsüne pek önem vermeyen, devletin yarattığı klişeleri ezberleyip yücelten bir erkek profili çizerdim.. Türk devlet teşkilatı “kadın eli” değmemiş bir görüntü sergiliyor. Fazla erkek, fazla taşralı. Kadınların erkek dünyasına kattığı o kıvraklığı, zeka fıskiyelerini, nüktedanlığı, esnekliği, hoşgörüyü bizim kadrolarımızda çok sık göremiyorsunuz. Kadın kokusunun içine hiç sinmediği bir devlet bu. Bundan en çok kim şikayetçiydi, biliyor musunuz? Mustafa Kemal. Kadın ve erkeğin ortaklaşa yaşadığı Selanik’ten geldiği, yabancı diyarlarda dolaştığı, oradaki hayatı gördüğü için o esnekliği bizim devletimizin kadrolarına katabilmek amacıyla o komik Cumhuriyet balolarını düzenliyordu, görevlileri dans etmeye zorluyordu. Ne yazık ki temel hatasını bu konuda da tekrarlamış, bunun insanların hayatlarına sonradan zorla eklenebileceğini sanmıştı. Bunun köylülükten, köylülüğün de üretim biçiminden kaynaklandığını görememişti. Belki de görmüştü ama yapabileceği çok fazla bir şey olmadığını düşündüğünden bu katılığı balolarla, danslarla, emirlerle çözmek istemişti. Kadın yalnızlığı çekmiş erkekler kalabalığından oluşan hiçbir örgütlenmeden çok zeki, çok kıvrak, hoşgörülü, esnek bir yapı beklemek mümkün değildir. Onlar hiç dansetmemişler. Bir kızla oturup bir romandan konuşmamışlar. Ne yapsınlar? Öfkeden, sertlikten, katılıktan başka bir davranış biçimi bilmiyorlar. Pastalara da selam dururlar, kitapları da yakarlar. |