Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #3861  
Alt 08.08.2007, 18:39
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Susuzda olsa yola devam ! :-))

Secimlerden önce barajlarda yok denilecek kadar su olmasina ragmen kesintisiz su verenler simdi 2-3 gün süreyle suyu kesiyorlar ! :-))

Hemde Ankara gibi büyük bir sehirde !
Birakin büyük bir sehiri, baskent baskent !
Herhalde bir ülkenin baskentinde su kesilmesi olsa olsa ancak gelismemis Afrika ülkelerinde rastlaniyordur ! :-))

akp`li belediye baskanin bu durumda vatandasa tavsiyesi "Ankarayi terk edin, baska sehirlerde akrabalari olanlar, akrabalarini ziyaret etsinler veya izin yapsinlar. Ben Ankara belediye iscilerine 2 ay izin verdim. Suc bizde degil, bundan iki sene evveli ben vatandasi uyarmisdim vs. vs. vs."

Sanki sade vatandas ne yapacaksa !? :-))
Herhalde bu dangalak votgaci dinci sahtekar, vatandasdan evlerinin önüne baraj yaptirmalarini bekliyor !? :-))

Birde utanmadan sucu DSIye atiyor, sanki DSI ona bagli degilmis gibi bir ifade ! :-))

Neymis hastanelere, okullara,... Kizilnehirden tankerlerle su getirtecekmismismis...
Kizilnehirin suyuda camurlu ve fabrika artiginin aktigi sudan ibaret olmasa cok güzel olacak ! :-))

Iki torba gidaya oylarini satan NAMUSSUZ SEREFSIZlere hakdir bu !!!

Devam ettiginiz yolu görüyoruz !
Hatta ben daha ilerisinide görüyorum !
Yarin birgün 400 kusur milyar dolar borcu ödemek icin artik ananizimi, bacinizimi, kizinizimi, yoksa karinizimi satarsiniz bilemem !
Ama 5-10 seneye kalmaz Türkiyede satilacak birsey kalmadigi icin, Türk topraklarini satacaksiniz, paraclattiracaksiniz, bu bir gercek !

NAMUSSUZLAR SEREFSIZLER akp ve dtp secer !!!!
  #3862  
Alt 08.08.2007, 23:37
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard 46.6

serefsizlere böyle gecirdi halk
  #3863  
Alt 09.08.2007, 13:57
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard gözün aydin TÜRKIYE

bir numarali halk düsmani, cumhuriyetin gelmis gecmis en beceriksiz cumhurbaskani ve ayni zamanda masonlari laikligin savunucusu ve cumhuriyetin bekcisi olarak nitlendirecek kadar küstahlasan sezer denen adamdan kurtuldugumuz icin gözümüz aydin..

------------------

CEHENNEM OLUN GİDİN!

Cumhurbaşkanı Sezer"in 45 dakika görüştüğü, laikliğin ve Atatürkçülüğün koruyucusu ve teminatı olduklarını açıkladığı Türkiye Masonları, 1935 yılında da Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Çankaya Köşkü"nü kovularak terk etmişlerdi. Mason localarının kapatılmak istenmesi üzerine Atatürk"ü ikna etmek için 11 Ocak 1935 tarihinde Cumhurbaşkanlığı konutuna çıkan Mason heyeti, Atatürk"ün büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. Dönemin Van Milletvekili İbrahim Arvas anılarında bu tarihi gerçeği şu şekilde anlatıyor:

Masonların Büyük Üstadı Mim Kemal, Atatürk"e hitaben: "Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam"ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş.

Reis-i Cumhur da; ""peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra... Siz Avrupa"da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?" diye sormuş.

Mason Üstadı Mim Kemal "Biz Cenova"ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon"dur" diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa, "Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi"ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye"deki bütün locaları kapatmadığınız taktirde, yarın teşkil edeceğim Divan ı Harb-i Örfi"ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan" diyerek masonları kovdu.

İbrahim Arvasi"nin "Tarihi Hakikatler" isimli kitabının 71 ve 72. sayfalarında anlattığına göre; Atatürk"ten ağır hakaret işiterek kovulan masonlar, o gece adeta yıldırım hızıyla durumu İzmir, İstanbul ve Adana"daki localara bildirirler. Sabah olmadan Türkiye"deki bütün locaların kapanma kararlarını aldırıp, ilgili belgeleri daha sabah kahvaltısı sofrasından kalmayan Atatürk"ün önünü koyup derin bir nefes alırlar.
_________________
  #3864  
Alt 09.08.2007, 15:52
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Milliyetten.

Başkentte susuzluk manzaraları...
Günlerdir su sıkıntısı çeken başkentte, ıslah edilen İncesu deresinden sızarak bir apartmanın altında biriken su vatandaşların umudu oldu.
Apartman sakinlerinden Cemal Özyürekli, caddenin altından İncesu deresinin geçtiğini belirterek, apartmanın zemininde biriken dere suyunu bir kuyuda toplayarak vatandaşlara dağıttıklarını söyledi.
Özyürekli, 1997 yılından beri apartmanın temizliğinde kullandıkları suyu, son 4 gündür vatandaşlara dağıttıklarını söyledi.
Suyun "kesinlikle içilmemesi gerektiği" konusunda vatandaşları uyardıklarını anlatan, apartman sakini "Bu su sadece tuvalet, banyo gibi yerlerin temizliğinde kullanılabilir" dedi. Özyürekli, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığında sürekli tahlil yaptırdıklarını ve kurumun da suyun içilmesine onay vermediğini kaydetti.
Apartman yöneticisi Ahmet Özkaya ise suyun sadece temizlik için kullanılabileceğini ifade ederek, içmek için kesinlikle uygun olmadığını söyledi.
Özkaya, apartmanın altına arıtma sistemi olan bir su deposu yaptırmayı düşündüklerini belirterek, "Depo yapıldıktan sonra vatandaşlara suyu bedelsiz dağıtmayı düşünüyoruz" dedi.
Söz konusu apartmandan su alan bazı vatandaşlar da kesintiler nedeniyle Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e tepki gösterdi.
Tuvaletleri temizlemek için bile su bulamadıklarını ifade eden bazı vatandaşlar, soruna çözüm bulunmasını isterken, kovalar ve poşetlerle evlerine su taşıdılar.


• Hacettepe"de hasta kabulleri ve ameliyatlar durduruldu

DEĞİŞİK ÖNLEMLER

Su kesintilerinin bir haftayı aşkın süredir uygulandığı başkentte, bazı vatandaşlar su takvimine uyulmamasından yakınırken, esnaf da değişik önlemler alıyor.
Mamak ilçesi Şahintepe Mahallesi ve civarında yaşayanlar, 31 Temmuzdan bu yana su alamıyor.
Susuzluk nedeniyle bazı alışveriş merkezleri, pastane, kafe ve lokantalarda plastik çatal, bıçak ve tabaklarla servis yapılırken, bazı yerlerde de tuvaletlerin kullanılmasına izin verilmiyor.
Şahintepe Mahallesi Muhtarı Hüseyin Aslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, su kesintilerinin başladığı günden bu yana "bir gün bile" su alamadıklarını öne sürdü.
Susuzluk nedeniyle bölge halkının zor günler geçirdiğini ifade eden Aslan, sıkıntılarını iletmek için ASKİ’yi aradıklarını ancak telefonların açılmadığını kaydetti. Aslan, Ankara Büyükşehir Belediyesince açıklanan su takvimine uyulmadığını savundu.
Mahalle sakinleri ise "kentin susuz kalmasının belediyenin hatası" olduğunu iddia ederek, "Belediye hatasını neden bizden çıkarıyor?
Mamak’a kasıtlı mı su verilmiyor?" dediler.
Vatandaşlar, su ihtiyaçlarını Ankara çevresindeki köy çeşmelerinden su getirerek ve içme suyu satın alarak gidermeye çalıştıklarını belirttiler.

ANKAMALL’DA TUVALETLERE KİLİT VURULDU

Ankara’nın en çok ilgi gören alışveriş merkezlerinden Ankamall’de sudan tasarruf sağlanması amacıyla tuvaletler kapatıldı.
Ankamall Operasyon Müdürü İsa Güven, su sıkıntısının büyük boyutlara ulaşması üzerine alışveriş merkezinde bazı tedbirler almak zorunda kaldıklarını bildirdi.
Ankamall’de günlük su tüketiminin 500 tonun üzerinde olduğuna işaret eden Güven, su kesintilerinin uygulanmaya başlanmasıyla birlikte bu tüketimi yarı yarıya indirmek için "mecburen" 5 maddelik tasarruf tedbirini hayata geçirdiklerini anlattı.
Güven, depoların sadece su kesintisi anında kullanılmasını sağladıklarını, temizlik ekiplerinin su kullanımını sınırlandırdıklarını, süs havuzlarını doldurmayıp, tuvaletleri dönüşümlü kullandırdıklarını ve yeşil alan sulanmasını durdurduklarını belirtti.
Alışveriş merkezinde toplam 110 kabin içeren 28 kadın ve erkek tuvaleti bulunduğunu ve bu tuvaletlerde aşırı miktarda su tüketimi olduğunu dile getiren Güven, bunların bir kısmının kullanıma kapatıldığını, kalanların da dönüşümlü olarak kullanıldığını kaydetti.
Tasarruf önlemleri sayesinde günlük su tüketimini 250 tona kadar indirdiklerine dikkati çeken Güven, "Toplam 720 tonluk iki su depomuz var ancak bunun 3’te 1’ini yangın riskine karşı muhafaza etmek zorundayız. Geriye kalan miktarda ancak bir günlük ihtiyacımızı karşılayabilir. Bu nedenle kesintilerin bir an önce son bulmasını umut ediyoruz" diye konuştu.

PLASTİK ÇATAL VE BIÇAK SERVİS MASALARINDA YERİNİ ALDI

Öte yandan, bazı benzinlik, lokanta, kafe ve pastanelerde de tuvaletler susuzluk nedeniyle kullanılamazken, işletmeciler bulaşığı azaltmak için plastik çatal, bıçak ve tabaklarla servise başladılar.
İşletmeciler, bir haftadır yeterince su alamadıklarını dile getirerek, bu durumun hijyenik hizmet vermek açısından sıkıntı yarattığını ifade ettiler.
Su ihtiyacını az da olsa gidermek için ücret karşılığı kullanma suyu getirdiklerini kaydeden işletmeciler, su kesintilerinin önüne geçilmemesi halinde taşıma suyunun da yeterli gelmeyeceğini anlattılar.
Yeterince su temin edemediklerini için temizlik ve bulaşığın sorun olduğunu kaydeden işletmeciler, bu nedenle plastik çatal, bıçak ve tabaklarla müşterilere servis yapmak zorunda kaldıklarını sözlerine eklediler.

"ANKARA KOKMAYA BAŞLADI"

Susuzlukla mücadele veren kentte son olarak hastanelerde yaşanan su sıkıntınsın ardından şimdi de pis koku hakim oldu. Musluklardan akmayan sular nedeniyle kanalizasyonların dip çöküntüleri artınca, temizlenmeyen rögarlar nedeniyle Ankara kokmaya başladı.
Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şube Sekreteri Heval Sarıtaş, ANKA’ya yaptığı açıklamada, lavabolarda ve tuvaletlerde azalan kullanım suyu nedeniyle atıkların seyreltilemediğini vurguladı. “Dip maddesinin artması kokuya neden oluyor. Ankara’nın birçok bölgesinden vatandaşlar bize dahi koku şikayetinde bulunuyor" diye konuşan Sarıtaş, kesintiler beklenmeden rögarların temizlenmesi gerektiğini kaydetti.
Sarıtaş, Ankara’nın kokma nedenini şöyle özetledi:
“Bazı bölgelerinde 5 ila 8 günü bulan su kesintisi nedeniyle Ankara’nın kanalizasyon şebekesindeki su oranı yok denecek kadar azaldı. Daha önce suyla seyreltilen atıklar, susuzluk nedeniyle dip çöküntülerini artırdı. Gerekli temizlik de yapılmadığı için rögarlardan koku yükseliyor."(ANKA)

ÇEŞMELERE HÜCUM

Ankara’nın tamamına 3 gün süreyle su verilemeyeceğinin açıklanmasının ardından bir çok vatandaş çevre ilçe ve beldelerde bulunan çeşmelere yöneldi.
Su sıkıntısı çeken bazı vatandaşlar, araçlarına doldurdukları bidonlar ve pet şişelerle, başta Çubuk, Gölbaşı, Kazan ve Kızılcahamam olmak üzere Ankara’nın ilçelerine kadar gidiyor.
2004 yılında Çubuk Belediyesi tarafından yaptırılan çeşmeler,
"susuzluk" çeken Başkentlilerin imdadına yetişirken, Ankara’ya 28 kilometre uzaklıktaki Çubuk ilçesinde belediye tarafından yaptırılan 9 sokak çeşmesi, Ankaralılarını ilk tercihi arasında.
Özellikle akşam saatlerinde otomobilleriyle Çubuk’a gelen çok sayıda vatandaş, beraberinde getirdiği bidon ve şişeleri doldurarak, bir kaç günlük su ihtiyacını karşılamaya çalışıyor.
Çubuk Belediye Başkanı Adem Tuğluca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çubuk’taki sokak çeşmelerinden su tüketiminin son bir kaç gün içinde hızla arttığını belirterek, günde ortalama 10 bin metreküp su tüketildiğini bildirdi.
Her bir çeşmede bir kaç tane musluk bulunduğunu ifade eden Tuğluca, muslukların "dokunmatik" özelliğinden dolayı tek damla suyun israf olmadığını vurguladı.

KAZAN VE GÖLBAŞI DA TERCİH EDİLİYOR

Ankara’nın Kazan ve Gölbaşı ilçelerine bağlı yerleşim birimlerindeki kuyu suyu bulunan yerleri tercih eden vatandaşlar da bölgede bahçe sulamasında kullanılan sulardan alıyor.
Gölbaşı’nda Haymana Yolu üzerindeki Mogan Parkı’nın çıkışına yakın mesafede bulunan çeşme, çok sayıda vatandaşın su ihtiyacını karşılıyor.
Sabah saatlerinden itibaren gece geç saatlere kadar yüzlerce vatandaş, arabalarından getirdiği bidonları bu çeşmede dolduruyor.
Gölbaşı Belediyesi yetkilileri, ilçe sınırları içinde bulunan söz konusu çeşme ile Polis Akademisi yakınlarındaki bir çeşmede son bir kaç gün içinde aşırı yoğunluk yaşadığını belirterek, su doldurma sırası nedeniyle zaman zaman kavgaların yaşandığı bilgisinin kendilerine ulaştığını belitti.
Yetkililer, ilçeye bağlı çevre köy ve mahallelerde de çeşmeler bulunduğunu hatırlatarak, bazı vatandaşların da buralara yöneldiğini anlattı.

HEM MANGAL, HEM İÇME SUYU...

Başkent’e 75 kilometre uzaklıktaki Kızılcahamam’ı ise özellikle içme suyu ihtiyacını karşılamak isteyenler tercih ediyor.
Kızılcahamam Belediye Başkanı Adem Özbekler, Ankara’daki su kesintilerinin ardından Kızılcahamam ve çevresindeki çeşmelerin başında uzun kuyruklar yaşandığını bildirdi.
Araçlarına bidonları yerleştiren vatandaşların, mangallarını da beraberinde getirerek, aynı zamanda bölgede piknik yaptıklarını dile getiren Özbekler, piknik dönüşü doldurdukları bidonlar ile Ankara’ya döndüklerini söyledi.
Ankara’nın su krizi yaşadığı bir dönemde "Su Festivali" düzenleyeceklerini anlatan Özbekler, ilçenin adete bir "su cenneti" olduğunu vurguladı.

SU FİRMALARI DAMACANA VE ŞİŞE BULAMIYOR

Öte yandan, Ankara’daki su kesintilerinin ardından talep patlaması yaşayan Kızılcahamam’daki içme suyu üreticilerinden "Jav-Su" ve "Altın Su" firmalarının yetkilileri ise fabrikalarında su sıkıntısının bulunmadığını belirterek, damacana sıkıntısı yaşadıklarını bildirdi.
Altın Su Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Filiz, yurt genelindeki su üreticilerinin, artan talepler karşısında damacana bulamadığını kaydetti.
"Damaca almakta zorlanıyoruz. Aylar önce verdiğimiz damacana siparişlerimiz hala elimize ulaşmadı" diyen Filiz, sözlerine şöyle devam etti:
"Elimizde damacana olmadığı için üretim kapasitemizi yarıya düşürdük ve şişe dolumunu azaltarak, damacanaya ağırlık verdik. Fabrikamızın önünde halka açık olan çeşmemizden su almak için Ankara’dan gelen piknikçiler, hafta sonları büyük kuyruklar oluşturuyor. Bu manzaraları görmek üzücü, fakat bu da ülkemizin bir gerçeği." Bu arada yetkililer, damacana üretimi yapan firmaların siparişleri yetiştiremediğini de vurgulayarak, PETKİM’den ham madde alamadıklarını iddia etti.
  #3865  
Alt 09.08.2007, 15:55
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Milliyetten.

Hacettepe"de hasta kabulleri ve ameliyatlar durduruldu
Ankara’daki su krizi hastaneleri vurdu. Hacateppe hastanesi hasta kabulu durdurması ve mevcut hastaları taburcu etmeye başlamasının ardından Gazi Hastanesi de tedbir amaçlı olarak ziyaretçi kabulüne ara verdi.
ANKA’nın edindiği bilgiye göre, Hacettepe Hastanesi’nde ilk olarak bu sabahtan itibaren acil olmayan çocuk hastaları taburcu ediliyor.
Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Yeşim Çetinkaya Şardan ANKA’ya yaptığı açıklamada, Hastanenin 1802 tonluk birden fazla deposunun bulunduğunu ancak bu suyun hastaneye en fazla 48 saat yettiğini bildirdi. Tedavi altındaki yatılı hastaların hastanede tutacaklarını, acil olmayan hastaların ise taburcu edildiğini ifade eden Şardan, planlanmış ameliyatların da su sorunu çözümlenene kadar ertelendiğini belirtti.
Hastaneye 40 tankerin akşam 7’den sabah saatlerine kadar 800 ton kadar su yüklemesi yaptığını açıklayan Şardan, bu suyun en fazla öğle saatlerine kadar yeteceğini bildiren Şardan, tuvalet temizliği için bir miktar su ayrıldığını, geri kalan suyu ise ancak acil ameliyatlarda kullandıklarını söyledi. Şardan, tankerlerle su yüklemesi yapılmasının sorunlara çare olmadığını da sözlerine ekledi.
Öte yandan, ANKA’nın araştırmasına göre Akay, Güven, Numune, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde şimdilik su sıkıntısı yaşanmıyor. (ANKA)
  #3866  
Alt 09.08.2007, 16:04
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Radikalden.

Susuzluğun başkent halleri.

İşte Ankara: Kimileri bulaşık sorununu imece usulü çözüyor, kimi patlayan vanayı görünce arabasını yıkıyor. FOTOĞRAF: BEHZAT MİSER

Apartman bahçelerinde imece usulüyle yıkanan bulaşıklar, patlayan vanayı görür görmez durup otomobilini yıkayanlar, park hortumlarının önünde çoluk çocuk bidon dolduranlar! Felaket filmlerinden bir sahne sanmayın, burası Türkiye"nin başkenti Ankara




BEHZAT MİSER.

ANKARA - Yazı bunaltıcı bir sıcakla geçiren Ankara"nın bir yarısı dördüncü, diğer yarısı ikinci susuz günü geride bıraktı. Apartman depolarında, bidonlarda biriktirilen sular bitti. Bulaşıklar, kirli çamaşırlar dağ gibi yığıldı. Halk şebeke dışındaki sulara, kuyulara, belediye havuzlarına akın etti. Su sıralarında kavgalar yaşanıyor.
Önce programlı su kesintisi nedeniyle, sonra patlayan ana su boruları nedeniyle susuz kalan 4.5 milyonluk Ankara sokaklarındayız.
İlk durağımız dört gündür su alamayan Batıkent. Batıkentliler öbek öbek refüjlerde bekleşiyor. Merak edip yaklaşınca öbeğin su bidonlarını görüyoruz. Batıkentli belediyeye kızgın: "Dört gündür bir Allahın kulu da gelip "Halin nicedir" demedi!" Suyu nereden bulduklarını sorduğumuzda yanıtları tuhaf: "Çimlerin arasından!"
Belediyenin çim sulamak için yaptığı yağmurlama sisteminden su alan Batıkentlilerden bir vatandaş, "Gece 04.00"de su için sıra vardı" derken Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek"e veryansın ediyor: "Avrupa"da olsa istifa ederdi."

"Yandaki parkta su var, koş!"
Sağlık ocağına giderken bidonlarla ilerleyen insanlara rastlıyoruz. Yakındaki parkta su bulunduğunu söylüyorlar. Oraya yöneliyoruz. Sulama çeşmesinin başında yüzlerce bidon ve onlarca insan sırada. Bir vatandaş, "Hiç olmazsa tuvaletler için su götüreceğim" diyor. Bekleyenler hep bir ağızdan konuşmaya başlıyor: "Belediyenin verdiği numaralar hep meşgul. Ne yapacağımızı şaşırdık. Yakında hepimiz kokacağız."
Yol üstündeki sağlık ocağına gidiyoruz. Doktorlar "enterit" (kirliliğe bağlı enfeksiyonu) şikâyetiyle gelenlerde yüzde 10-15 artış olduğunu söylüyor. Özel poliklinik sahibi Dr. Servet Ünsal, ishal salgını bekliyor: "Suyun olmadığı yerde ishal salgını olur. Temennimiz, bunun tifoya dönmemesi. Bize her gün üç beş kişi ishal ve karın ağrısı şikâyetiyle geliyor."
Demetevler semtinde Büyükşehir Belediyesi ekibinin bozulan bir vanayı tamir etmeye çalışırken motorla suyu dışarı verdiğini görüyoruz.
Evine su götürenler, arabasını yıkayanlar, deposunu dolduranlar anında birikiyor buraya!
Pazartesi akşamı Demetevler"i rafting sahasına çeviren su borusu patlamasının olduğu yerdeyiz. Gece gündüz çalıştığını söyleyen bir işçi "Abi bizim evde de küçük çocuk var. Bir an önce çocuğumu suya kavuşturmaya çalışıyorum" diyor.
200 metre uzakta olan fıskiyeli havuz şırıl şırıl çalışıyor. Patlamadan zarar gören SSK Blokları"ysa içler acısı durumda. Tüm zemin katları su basmış durumda. Eşyalar kullanılmaz durumda.
Nuray Öztürk, "Zaten durumumuz iyi değildi, daha da kötü oldu. İki çocuğum var, onları ablamın yanına gönderdim, iki gündür sokakta yatıyorum. Evim çamur içindeydi, belediyeden geldiler temizliyorlar ama eşyalarımın hemen hepsi gitti" diye feryat ediyor. Bu arada, belediyeden arıyorlar ve belediyenin gıda yardımı yapacağını söylüyorlar. Bekliyoruz ama gelmiyorlar...


Ankara bugün ve yarın da susuz
Dayan Ankara: Patlayan ana hat borusunun tamiri bugün bitecek. Ancak şebekeye su ağır ağır verileceği için 10 Ağustos gecesine kadar başkentte su yok. 11 Ağustos cumartesiden itibaren üç dört gün tüm semtlere su verilecek.
Haydi yağmur duasına: Ankara Müftülüğü, Miraç Kandili dolayısıyla 10 Ağustos Cuma günü yağmur duasına çıkılacağını açıkladı.
200 bin üniversitelinin dikkatine: Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç"ın "Eğitime bir ay geç başlayalım" önerisine diğer rektörler soğuk. Hacettepe Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen, "Eğitime zamanında başlayacağız" yanıtını verirken ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, "Dünya üniversiteleriyle paralel eğitim yapıyoruz. Geç açılmamız mümkün değil" dedi. Başkentte 200 bin üniversiteli okuyor.
Ankaralı davacı: Ankaralı Ertan Keskinsoy, su kesintileri nedeniyle ASKİ yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Büyükşehir Belediyesi binası önünde toplanan bir grup, protesto eylemi yaptı. Grup adına yapılan açıklamada, Ankara"da belediyenin, belediyeciliğin iflas ettiği günler yaşandığı söylendi.
  #3867  
Alt 09.08.2007, 16:08
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Hürriyetten.

Başkentte hastanelere su şoku.




Susuzlukla boğuşan Ankara"da şimdi de hastanelerde ameliyat şoku yaşanıyor. Hastanelere tankerlerle taşınan sular sadece 1 saat yeterken, hastane personeli çaresiz.


Ankara"daki su krizi hastaneleri vurdu. Hacateppe hastanesi hasta kabulu durdurması ve mevcut hastaları taburcu etmeye başlamasının ardından Gazi Hastanesi de tedbir amaçlı olarak ziyaretçi kabulüne ara verdi.

Hacettepe Hastanesi’nde ilk olarak bu sabahtan itibaren acil olmayan çocuk hastaları taburcu ediliyor.

Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Yeşim Çetinkaya Şardan yaptığı açıklamada, Hastanenin 1802 tonluk birden fazla deposunun bulunduğunu ancak bu suyun hastaneye en fazla 48 saat yettiğini bildirdi. Tedavi altındaki yatılı hastaların hastanede tutacaklarını, acil olmayan hastaların ise taburcu edildiğini ifade eden Şardan, planlanmış ameliyatların da su sorunu çözümlenene kadar ertelendiğini belirtti.

Hastaneye 40 tankerin akşam 7’den sabah saatlerine kadar 800 ton kadar su yüklemesi yaptığını açıklayan Şardan, bu suyun en fazla öğle saatlerine kadar yeteceğini bildiren Şardan, tuvalet temizliği için bir miktar su ayrıldığını, geri kalan suyu ise ancak acil ameliyatlarda kullandıklarını söyledi. Şardan, tankerlerle su yüklemesi yapılmasının sorunlara çare olmadığını da sözlerine ekledi.

Öte yandan, Akay, Güven, Numune, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanelerinde şimdilik su sıkıntısı yaşanmıyor.

ENFEKSİYON RİSKİ KORKUTUYOR

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Murat Akal hastanenin 1000 tonluk bir depoya sahip olduğunu anlatarak, tankerlerle sürekli su taşındığını ancak iki saatte doldurulan suyun yarım saatte boşaldığını ifade etti.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Ayşe Dursun ise su sıkıntısı nedeniyle hasta kabulünü durdurmadıklarını ama hastaneye ziyaretçi yasağı getirdiklerini belirterek, polikinikler dışındaki servislere insan girişini de enfeksiyon riskine karşı engellediklerini aktardı. Yemekleri de tek kullanımlık kaplarda dağıtmaya başladıklarını dile getiren Dursun, su tüketimini en aza indirdiklerini, 1000 ton kapasiteli depo suyunuysa sürekli klorlayarak mikroplardan arındırmaya çalıştıklarını anlattı.

KESİNTİDEN SONRA AKAN SUYA DİKKAT

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal, mide ve bağırsak enfeksiyonlarına karşı Ankaralıları uyardı. Su kesintisinden sonra ilk akan suyun yeşil bir renkte ve kötü kokulu olabileceğini dile getiren Ünal, bu suyun ancak "tuvalet temizliği" için uygun olduğunu söyledi.

SUYU KAYNATIN

Uzmanlar uyarıyor:

Su kesintilerinden sonra verilen suya dikkat etmek gerekir. Sebze, meyve yıkamada, diş fırçalamada, yemek yapmada asla kullanılmamalıdır. Suyu muhakkak kaynatıp kullanın.
  #3868  
Alt 09.08.2007, 16:13
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!

Hattuşa"da susuzluk .

Mahfi Eğilmez.

09/08/2007

Anadolu"nun ortasında, Kızılırmak yayını merkez alarak yükselmeye başlayan Hitit krallığı imparatorluğa dönüştükten bir süre sonra yıkılarak tarih sahnesinden çekilmiş. Pithana"ya kadar geri gidersek M.Ö. 1800"lerde, Labarna ile başlatırsak M.Ö. 1600"lerde tarih sahnesine çıktığını kabul etmemiz gereken Hititler, M.Ö. 1200"lerde ya da bir başka ifadeyle bronz çağın bitip demir çağın başladığı geçiş döneminde yıkılmış. Yani aşağı yukarı Truva savaşının yapıldığı düşünülen tarihlerde. Yıkılışla ilgili en yaygın kuram deniz kavimlerinin göçü kuramı. Deniz kavimleri adı verilen insanlar Ege denizinden ordular halinde Anadolu"ya çıkmış ve önlerine ne geldiyse yakıp yıkmış görünüyorlar. O tarihlerde yıkılıp giden yalnızca Hititler değil, Anadolu"daki bütün krallıklar yıkılmış. Bronz çağ uygarlıkları neredeyse toplu bir yıkıma uğramış. Buna karşılık Anadolu"nun ucunda ve ötesinde Asurlar yeniden büyük bir güç olarak ortaya çıkmaya başlamış. Tarih üzerinde en uzun ve sürekli imparatorluğu kurmayı başaran Mısır, yıkılmadan kalmayı ve bu dalgayı da atlatmayı başarmış. Bu göç dalgalarının olduğu dönemde Mısır"da firavun olan III. Ramses (Hititlerle Kadeş savaşını yapmış olan II. Ramses ile karıştırılmamalı) bu göç ve savaş dalgalarını tapınak duvarlarına yazdırdığı sözleriyle şöyle tanımlıyor: "Deniz kavimlerinin önünde kimse dayanamıyordu. Birdenbire dağılıp yıkıldı devletler. Hatti, Kizzuwatna, Kargamış, Arzawa, Alaşiya. Hiçbir ülke onların silahları karşısında dayanamadı."
Deniz kavimlerinin gelişiyle yaklaşık M.Ö. 1200"lerde başlayan dönem oldukça karanlık. Henüz karanlık çağlar diye adlandırılan o döneme ilişkin tam bir bilgi çıkarılabilmiş değil. Ama bugünkü kuramlar biraz daha farklı. Yani Hitit imparatorluğunun bu göç dalgasıyla yıkıldığı kabul görmekle birlikte bu yıkılışın tek başına bu olayla değil ama birden çok olayın birleşmesiyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Her şeyden önce Anadolu"da uzun süren bir kuraklık döneminin yaşandığı ve bronz çağın asıl olarak tarımsal üretime dayalı ekonomik yapısının bu kuraklık karşısında çöktüğü düşünülüyor. Mısır, nehir taşmasıyla ıslanan topraklarda tarım yaptığı için kuraklıktan bu kadar fazla etkilenmediği halde, yağmurla sulanan topraklarda tarım yapan Hititler ve öteki Anadolu krallıkları bundan çok etkilenmiş görünüyor. III. Hattuşili"nin iktidarı döneminde Heşmi Şarruma adlı bir Hitit prensinin Mısır"a gönderildiği ve Mısır"dan tahıl talebinde bulunulduğu ve II. Ramses"in kendisinden istenen tahılı yolladığı biliniyor. Mısır"daki Karnak tapınağında yazılı metinlerde IV. Tuthaliya zamanında Mısır"dan tahıl yardımı istendiği ve Mısır Firavunu Merneptah"nın da Hititlere tahıl yardımı yaptığı yazılmış bulunuyor. Bunun yanı sıra imparatorluğun son yıllarına denk gelen bir başka tahıl yardımı isteğinin de Mısır ya da Ugarit"e yönelik olarak yapıldığına ilişkin kırık bir tablet var elde. Bu olaylar bize Hitit İmparatorluğu"nun yıkılışından önceki dönemlerde uzun bir kıtlık dönemi yaşadığını ve ekonomik büyümesinin durduğunu gösteriyor. Aynı kuraklık Hititlere bağlı Anadolu"daki öteki krallıkları da etkilediğine göre Hititler haraç da alamamış olsalar gerek. Başka türlü Mısır"a el açmazlardı herhalde. İmparatorluğun en görkemli döneminde 30 bine çıktığı tahmin edilen başkent Hattuşa"nın nüfusu, bu uzun kuraklık sonrasında çok azalmış ve kentin direnecek gücü kalmamıştı. Kim bilir bundan 3200 yıl kadar önce Fırtına tanrısı Teşup"a ve Bereket tanrıçası Hepat"a ne yağmur duaları etmişti başkent Hattuşa"daki rahipler.
Anadolu"da uzun süreli kuraklıklar, buna bağlı üretim kayıpları ve yağmur duaları yeni değil. İlginç olan şey 3200 yıl sonra hâlâ kuraklığın esiri olmaya ve benzer dualardan medet ummaya devam etmek.

Radikalden.
  #3869  
Alt 09.08.2007, 16:16
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!.

Deve sırtında hurma yiye yiye...

Bugün TBMM Başkanı da belli olacak, THY personelinin greve gidip gitmeyeceği de...
Göcek Koyu"nun yatlarıyla, şıkıdım kıyı lokantasının masalarından ve biraz ötedeki plajdan bikini mayolarıyla lokantaya gelen güzel vücutlu genç hanım gruplarının dünyalarından; ne Ankara"nın gündemi görünüyor, ne dünkü Milliyet"teki haberlerin başlıkları, ne de NASA"nın uyarıları.
* * *
Göcek Koyu, 21. yüzyılla bütünleşmiş canlı bir kartpostalı sergilemeye çalışırken, bendenizin de aklından Necip Fazıl"ın bir gençlik şiiri geçiyor nedense:

Boynuma doladığım güzel putu görseler,
Öğrenirdi insanlar neye tapacağını.
Kör olsa da açılır gözüm ona sürseler,
İsa"nın eli diye bir kadın bacağını.
* * *
Türkiye, "ulus-devlet" modeliyle, ona bağlı "yerel yönetim saltanatları"nın aşılmakta olduğunu; herhalde 40-50 yıl sonra ancak anlayabilecek.
Ve yeni bir çağda, küreselleşme sürecinin yarattığı kaçınılmaz bir evrenselleşmeye değinenlere de, sinirlenip durmaya devam edecek.
* * *
Vaktiyle de, "fraklı, silindirli çağdaş bir görüntü" arkasındaki, yoksul insan yığınlarının çaresizliğini dile getirmeye çalışmış şairlere, yazarlara, ressamlara, müzisyenlere de, müthiş öfkelenilmişti.
* * *
Öfkelenme möfkelenme, sinirlenme minirlenme...
Dünkü Milliyet"te Yıldız Yazıcıoğlu"nun başkentle ilgili bir haberi, koskocaman bir başlıkla şöyle verilmişti:
"Ankara perişan - 18 saat arayla meydana gelen ana boru patlamasıyla Ankara"daki su kesintisinin boyutları daha da büyüyor. İki gündür suyu kesik olan bölgeler beş gün susuz kalacak"
* * *
Yeryüzündeki 200 devlet arasında, başkentlerinin adı bilinenlerin sayısı iki elin parmaklarını ya geçer, ya geçmez; Roma, Paris, Madrid, Lizbon, Brüksel, Berlin, Londra, Stockholm falan...
* * *
Bu başkentlere o kimliği siyasal liderler değil, binlerce yıllık insan kuşaklarının içinden akıp geçtiği tarih vermiştir.
Ve çoğu da bir ırmağın çevresinde kurulmuştur.
* * *
Bir gün İsmet Paşa"ya sormuştum:
- Neden Ankara"yı başkent yaptınız, diye?
Verdiği yanıt şu olmuştu:
- Senden yana olanlara bir şeyler vermezsen, neden senden yana olsunlar ki...
* * *
Göcek Koyu kıyılarından görünmese bile; bizim başkent bir yandan su kesintileri, bir yandan da önce Gıda Toptancı Hali"ni, sonra da Demetevler"i pesperişan eden su baskınlarıyla, -hadi bir eski deyim kullanalım- "ismiyle müsamma" olmaktan çıkmakta.
* * *
Yine dünkü Milliyet"te, Hazine"den geçinmeli makam sahiplerininkini değilse de, bendenizinkini, akrep kıskaçlarıyla sıkıştırıveren şu haber vardı:
"Trafik faciası: 24 ölü - Adıyaman"dan yola çıkan fındık işçilerini taşıyan ancak 17 kişi yerine 23 kişinin seyahat ettiği minibüs ile meyve yüklü kamyon Kangal"da çarpıştı. Araçlarda bulunan 24 kişiden kurtulan olmadı"
* * *
Bu arada ABD"nin "Uzay ve Havacılık Dairesi" NASA da, 2040 yılında Türkiye"nin tamamen çölleşeceğini açıkladı.
NASA"ya göre Türkiye"de, her yıl tarımda 500 milyon ton, ülke yüzeyinde de 1.4 milyar ton toprak erozyonla kaybediliyor.
* * *
Sanki gizli bir iç sömürgenin tepesine kurulmuş gibi garip bir izlenim veren Hazine"den geçinmeli makam sahiplerinin "yönetim saltanatı" ile, "vatanı ve milletiyle devletin bölünmez bütünlüğü" ilkesinin kutsallaştırılmış olması; ne başkentin acıklı bir matraklaşmaya uğramasına; ne 33 yıl içinde ülkenin tam bir çöle dönüşeceği uyarılarının, korku sepetlerinden çıkarılıp atılmasına; ne de orman yangınlarının İstanbul"a kadar zıplamasındaki sinsi nedenlerin ortadan kaldırılmasına; geçerli bir deva olabilmekte.
* * *
Son moda bir öğüt de boyuna yaygınlaşıyor.
- Depremle de, kuraklıkla da birlikte yaşamaya alışmalıyız.
* * *
İstanbul"daki 850 bin sakıncalı bina ile birlikte yaşamaya alışmış görünüyoruz.
Kuraklıkla da yaşamaya alışmak için, Büyük Sahra"da ve Gobi Çölü"nde staja hemen başlamak gerekiyor.
Susuz bir başkente parlamentoya develer üstünde hurma yiye yiye giden temsilcilerimizin manzarası; Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş uygarlık düzeyine doğru hareketlenmiş seferberliğimizin yeni bir kanıtı olarak, herhalde bir kez daha hayran bırakacak bize dünyayı.
* * *
Evrenselleşmeyi elimizin tersiyle ite ite, o kadar imrenilecek başarılara imza atıyoruz ki... Uzaydaki astronotlar bile, "onlar-biz" ayrımı ile "biz bize benzeriz" saptamasının yarattığı mucizeleri "Uzay Mekiği"nden izlerlerken:
- Ah keşke, diyorlar; bizler de "bir astronot cihana bedel" diyebilseydik.
* * *
Göcek Koyu bütün bu hengâmenin çok dışında... Üstelik Av. Taner Aktop"un yakın dostları olan turistik tesis yöneticilerinden bazıları da, tıpkı Taner gibi, -50 yıla yakın bir arayla- bizim liseden.
* * *
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, hangi makasların açılıp, hangilerinin kapanacağı varsın belli olmasın.
Bendeniz, Necip Fazıl"ın "Kadın Bacakları" şiirinin 2"nci kıtasını da mırıldanmaktan alamıyorum kendimi:

Mermer sütunlardaki ilahi güzelliğe,
Kadın bacaklarıdır şekil veren diyorum.
Bacakları bir kalın örtüde saklı diye,
Mermerde kalbi çarpan Venüs"ü sevmiyorum.
* * *
Keşke Başbakan Tayyip Bey de, aramızda olsaydı da; biraz da bambaşka bir boyutta tadını çıkarsaydı dünyanın. Çünkü gitgide ekşiliği daha da artacağa benziyor politikacılığın. Artık besbelli ki 21. yüzyıl, politikacıların yüzyılı olmayacak.

Çetin Altan. (Milliyetten.)
  #3870  
Alt 09.08.2007, 16:31
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard !!!.

Türk Silahlı Vekilleri.

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül"ün giderayak Kabine üyelerine 9 milimetrelik tabanca hediye etmesi ciddi merak uyandırdı.
Acaba her bakan son toplantıya kendi görev alanından bir armağanla mı geldi?
Mesela Enerji Bakanı üyelere elektrik verdi, Kültür Bakanı tarihi eser, Maliye Bakanı yumurta getirdi; Kadından Sorumlu Bakan çaresizce gülümsedi de Milli Savunma Bakanı da Western filmlerini hatırlatırcasına tabancaları mı masaya serdi?
Yoksa Gönül, Çankaya için adı geçtiğinden, "Şimdilik bunlarla idare edin, Köşk"e çıkarsam makineli tüfek de vereceğim" mi demek istedi?
Hediyesini verirken göz kırpıp "Kullanırken beni hatırlarsınız" dedi mi?
* * *
Vekilleri bilmem, ama birileri kullandıkça bizim Sayın Gönül"ü hatırlayacağımız kesin...
Türkiye gibi yılda 3 bin kişinin ateşli silahlarla öldürüldüğü bir ülkede devlet yetkililerinin bireysel silahlanmayla mücadele etmek şöyle dursun, silahlanmaya öncülük etmeleri akıl almaz bir hatadır.
Hatırlatalım, burası Meclis çatısı altında bir milletvekilinin diğerine kurşun sıkıp öldürdüğü bir ülkedir. Böyle bir Meclis"in, böyle bir Kabine"nin, milyonu bulan ruhsatlı silah taşıyıcılarına "Aman dikkat" demesi beklenebilir mi?
Bu kafayla Türkiye"nin bir "maganda kurbanları kabristanı", daha doğrusu bir "bireysel silahlanma cenneti" olması önlenebilir mi?
* * *
Hadi vatandaşın bir kısmı, çığ gibi büyüyen hırsızlığa, kapkaca, sokak çetelerine karşı devletin kolluk güçlerine güvenmediği için silahlanıyor; "Evde bulunsun, belki lazım olur" diyor.
Ya yanında koruma ordusuyla gezen bakanların silah tutkusunu nasıl açıklamalı?
Sosyologlara sorsanız topluma ve kendine güvensizlikten dem vuracaklardır.
Antropologlar, kültürel genlere sinmiş "at-avrat-silah" tutkusundan söz edeceklerdir.
Psikologlar ise Freud"a atıf yaparak, "silahın erkeklik organının bir simgesi olarak görüldüğünü" söyleyeceklerdir.
Argomuzda erkek cinsel organına "balta, kargı, tabanca, makineli, pompalı" gibi (konvansiyonel ve ateşli türden) silah isimleri takılması, cinsel birleşmenin "silahı doğrultmak, piştovu patlatmak, tabancayı ateşlemek, bombalamak, roketlemek, patlatmak" diye adlandırılması boşuna değil...
Silahını da organı gibi hem ödüllendirme hem cezalandırma için kullanan erkeklerin ülkesi burası...
Nasıl gerdeğe de, tecavüze de aynı "silah"la giriyorsa, takımını kutlamak için de, lanetlemek için de kurşun sıkabiliyor.
Ve piştov, çoğu zaman günahsız kurbanların başına patlıyor.
* * *
Bu Freudyen yorumların bakanlarımızın bilinçaltında yansımaları var mıdır bilmem; bildiğim şu ki, bakanların o tabancaları iade etmesi, sadece onların "topluma silahını doğrultmuş" gibi görünmelerini önlemekle kalmayacak, silahlanma çılgınlığına karşı da örnek teşkil edecektir.
Meclis"te ya da Kabine"de daha fazla kadın olması oraları maçoluktan kurtarmaz; bunun için Bakanlar Kurulu salonunu vahşi batıda bir şerif odası görüntüsünden çıkarmak daha inandırıcı olur.
Sayın Bakanlar!
Lütfen silahlarınızı bırakın!
Elinizi başınıza koyup düşünün!
Sonra görevinizi teslim edin.

Can Dündar- Milliyetten.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu