Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Foren Archiv


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #311  
Alt 02.03.2005, 15:50
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Sen Türk Kadinini Git

Türk TV lerinde izle ne mal olduklarini göreceksin.

Diskolarda erkekler birbiriylenmi fischlesiyorlar kadin kuyruk sallamasa öyle yerlerde erkekde disini göstermez.

Türk kadini cok ucuz beee
  #312  
Alt 02.03.2005, 15:58
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ÖZGÜR TÜRK KADINI??? :=)))))))

Kemalizm ve Kadin!..
Bilindigi gibi 5 Aralik 1934 tarihi, kadinlara siyasi
haklarin verildigi iddia edilen tarihtir. Ancak
kadinlara verildigi iddia edilen bu haklar, kadinlar
tarafindan verilen mücadele ne-ticesinde alinan haklar
olmayip, tepeden inme bir anlayisin neticesinde
Mustafa Kemal tarafindan bagislanan haklardi.
Dolayisiyla, Kemalistler tarafindan, Bati"nin bir çok
ülkesinden önce verilmekle övünülen bu haklar, Sirin
Tekeli"nin de belirttigi gibi konjonktür geregi
verilen ve buna ragmen kontrollü olarak kadinlara
kullandirilan -bazen de kullandirilmayan- türden
haklardi. Çünkü, Kemalizm kurulusundan bu yana,
tepeden inmeci, jakoben bir anlayisin tezahürü olan
tek millet, tek sef, tek devlet esasina dayali,
oportünist, çikarci, pragmatik despot bir anlayisi
temsil eden bir sistemdi. Ve bu nedenle de muhalefete
ve hatta degisik görüslere bile tahammülü olmayan bir
sistem öngörmekteydi. Bu sistem, "tek kisi"nin hakim
oldugu bir sistemdi. Ayrica, bu sistem ayni zamanda,
bu ülke insanlarini bütünüyle sadece "tek kisi"nin
belirledigi hedefe yönlendirmeyi de kendisi için asil
amaç edinmisti. Yani, ülkenin bütün insanlari için bir
tek hedef vardi; o da, o "tek kisi"nin belirledigi
hedefti. Bu hedefin disina çikanlar ya da çikmaga
yeltenenler, ülkeye ihanet suçu ile suçlanmaktan
kurtulamamislardir. Bugün bile bu "tekçi" anlayis
tarafindan belirlenen hedefe muhalif olan kisi ya da
gruplar, ayni anlayisi temsil eden, marjinal kalmis
Kemalistler tarafindan, öyle degerlendirilmiyor mu?
Iste "tek kisi" tarafindan belirlenerek çerçevesi
-adeta- duvarlarla örülen bu anlayis, toplumu tepeden
tirnaga kadar yeniden sekillendirmek için ayni tür
uygulamalara halen bugün de devam etmektedir.
Kisacasi, Osmanli"nin mirasi üzerine kurulan bu yeni
ülkenin, yeni yönetim seklinden, çikarilacak
kanunlara, halkin giyiminden yasanti sekline hatta
yeme içme seklinden, dans etme sekline kadar; bir
taraftan toplumsal düsünce, diger taraftan da
toplumsal yasanti sekli, bu tek"çi anlayis tarafindan
sekillendirilmistir. Dolayisiyla ülkeye çesitli
desiselerle hakim olan bu anlayista; Cumhuriyetin ilan
edilmesine de, kadinlara siyasi haklarin verilmesine
de ve hatta kimlerin hangi bölgelerde milletvekili
olacagina da, tek basina karar veren hep "o" tek kisi
olmustur. Ve o tek kisinin agzindan çikan bir sözle
kimi insanlar ihya olmus, kimi insanlar da
daragaçlarinda sallandirilmistir; ve bu tek kisinin
karari ile bir gecede cumhuriyet ilanina karar
verilmis, partiler kurulmus ve partiler kapatilmistir.
Hatta, "tek kisi" tarafindan alinan bu gibi siyasi
ka-ralarin yaninda, kisiler arasindaki iliskilere de
müdahale edilerek kadinlarin dans etmeleri bile, onun
emri ile olmaktaydi. Nitekim bir defasinda, "...
devlet yüksek yöneticilerinin de çagrili oldugu bir
baloda üniformali subaylarin dansetmediklerini gördü.
Gazi, bunun nedenini sordu. Komutanlardan biri, suçun
her dansa çagriyi geri çeviren kadinlarda oldugunu
söyleyince Mustafa Kemal, yüksek sesle topluluga söyle
seslendi: "Arkadaslar, dünyada subay üniformasi giymis
bir Türk erkeginin dans önerisini geri çevirebilecek
bir kadinin bulunabilecegini düsünemiyorum. Simdi
emrediyorum! Hemen salona dagilin! Ileri Mars! Dans
edin!" emri üzerine, herkesin dans etmeye kalkismasi
da, bu "tek kisi"nin otoritesinin etkisini göstermesi
bakimindan ilginç bir örnektir. Bu tür emirler sadece
dans etmeyle de sinirli kalmiyordu. Nitekim, daha
sonra ki dönemlerde ülkenin öncelikli tehdidi olarak
ilan edilen ve "Komünizm her görüldügü yerde basi
ezilmelidir" sözü mensuplari için söylenen TKP"nin
(Türkiye Komiünist Partisi) kurulmasi ile ilgili ilk
emir de yine Mustafa Kemal tarafindan verilmisti. Buna
gerekçe olarak da, Talat Pasa"ya yazdigi mektupta da
belirtildigi gibi, "gerekirse bolsevizmi de biz
kurariz" seklindeki Mustafa Kemal"in konjonktürel ve
pragmatik anlayisi idi!.. Mustafa Kemal bu güçlü
ülkelerden yana görünme anlayisini, ülke içinde
gücü/hakimiyeti tek basina ele geçirinceye ve ülke
disinda ise himayesine girdigi ülkenin güçlülügü
netlesinceye kadar devam ettirmistir. H. Edip
Adivar"in da belirttigi gibi Mustafa Kemal, gücü ele
geçirdikten sonra, emirlerine itirazsiz uyulmasini ve
kendisine karsi hiçbir elestiri geti-rilmemesini
açikça belirtiyordu. Nitekim, H.E. Adivar ile bir
konusmasinda, "Herkes benim verdigim emri
yapmalidir... Ben hiçbir elestiri, hiçbir fikir
istemiyorum... Yalniz emirlerimin yerine
getirilmesini..." istiyorum seklindeki sözlerinden de
bu durum açikça görülüyordu. Mustafa Kemal, ölünceye
kadar da, bu tavrini devam ettirmis ve iradesine -en
yakin arkadaslari dahil- hiç kimseyi ortak olarak
kabul etmemistir. Buna yeltenenlerin ise, maalesef
politik hayatlari da, sosyal hayatlari da hüsranla
sona ermistir. Kazim Karabekir, Rauf Orbay ve
arkadaslari ile ünlü hatip onbasi Halide Edip
Adivar"in -son dönemde de Ismet Inönü"nün- basina
gelenler, Mustafa Kemal"in bu tavrinin ilginç
örneklerinden sadece birkaç tanesidir.
Anlasilan odur ki, Mustafa Kemal, kendi
düsüncesinin disinda hiç kimsenin düsüncesine önem
vermezdi. Her konuda -hemen hemen- yalniz basina karar
verir ve uygulamaya koyardi. Zaman zaman, herhangi bir
konu ile ilgili olarak Çankaya Köskü"ndeki "içki
sofrasi"na çagirdigi kimselerden ise, konu ile ilgili
görüslerini almaktan ziyade, kendisinin önceden vermis
oldugu karari onlara duyurmaya yönelik olmakta idi. O
dö-nemde, Mustafa Kemal"in etrafinda bulunanlar da,
Mustafa Kemal"in bu "tek"ligini, her seyin kendi
karari ile yapildigini ya da yasaklandigini, kendi
kararlarinin aksine görüs serdetmenin hayati tehlikeyi
gerektirdigini konusmalarinda, yazilarinda dile
getirmekten de bir beis görmemekte idiler. Nitekim,
Kiliç Ali tarafindan bu durum "Aksam" gazetesindeki
bir makalede; "... Milli Kurtulus Savasini halkin
degil, sadece Atatürk"ün yaptigi" ileri sürülüyordu.
Bu yaziyi aktaran Zekeriya Sertel "Yaziyi okumamiz
bitince Ahmet Rasim Bey gözlügünün altindan bana söyle
bir bakti: -Cevap verecek misin? dedi. Sanmiyorum,
dedim. Sakin ha... Yaziyi kimin yazdigi belli. Mustafa
Kemal"le çatismayi göze almak gerekir. Bu da bugünkü
kosullar içinde delilik olur. Yaziyi hiç okumamis gibi
davran." Sertel de "Öyle yaptim" diyor.
Seyh Said kiyami nedeniyle kurulan Istiklal
Mahkemeleri de emirle, hem de tek kisinin emriyle
kurulmustu ve çalismalarini da bu "tek kisi"nin
emriyle devam ettiriyordu. Çesitli illerde kurulan bu
mahkeme-lerde, yine emirle sayisiz insan
daragaçlarinda sallandirilmisti; herhalde -dili
olsaydi- bunun en canli sahidi de Samanpazari sirtlari
idi. Daragaçlarinda sallandirilan bu insanlarin
suçlari ise, -tamaminin da- potansiyel muhalif olarak
görülmeleriydi; isin üzücü tarafi da, bunlarin
basinda, Milli Mücadele adi verilen Mücadeleyi
baslatanlar, bulunduklari bölgelerde dis düsmani cani
kani pahasina kovanlar gelmekteydi. Bunlarin arasinda,
az da olsa kendilerini tehdit etmek ve göz dagi vermek
için, yandasi gazeteciler de vardi. Bu gazeteciler,
Istiklal Mahkemelerinin "tek kisi"nin emriyle
çalistigina güzel bir örnek teskil etmektedir.
"Istanbul"un belli basli gazete bas yazarlari
Diyarbakir"daki Istiklal Mahkemesine gönderilmislerdi.
Bunlar arasinda "Tasviri Efkâr" sahip ve basyazari
Velid Ebuzziya, "Vatan" gazetesi sahip ve basyazari
Ahmet Emin Yalman, ayni gazetenin yazarlarindan Ahmet
Sükrü Esmer, gene bas yazarlardan Ismail Müstak ve
baskalari vardi. Ahmet Emin, daha yoldayken,
Adana"dan, Mustafa Kemal"e telgraf göndererek
yalvarmaya baslamisti. Affedilirse, bir daha
gazetecilik yapmayacagina söz veriyordu..." "Tek Kisi"
gücünü ve "Tek"ligini kanitlamiscasina, bu tür
yalvarmalardan sonra, gazetecilerin serbest
birakilmasi, yine bu "tek kisi" tarafindan
saglanmisti.
  #313  
Alt 02.03.2005, 16:32
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Modernlik Basini Acmaklan Olmuyor?:=)

Örtü, modernistlerin bir çok yönden taarruzuna uğramıştır. Mesela, ağızlarında geveledikleri laflardan birisi, "Atom çağında örtünme olur mu? Eller uzaya giderken bizim kadınımız kara çarşaflara bürünerek oturmalı mı?" sorusudur.

Taraflı veya tarafsız her aklı selim bu sözün saçmalığını takdir edebilir.

Acaba medeniyetin oluşumunda, bilim ve tekniğin ilerleyişinde, açıkta sallanan saçların, arzı endam eden vücutların herhangi bir fonksiyonu var mıdır?

örtülü bir kadını okul sıralarında gördüklerinde hemen rahatsızlanıyorlar. Adeta, ilim ve maarif alanlarına kötü niyetle girmiş çağdışı bir ilim düşmanını yakalamışçasına... öfkeyle atılıyor ve kin kusuyorlar...

Onların bu davranışlarının sebebi nedir? Acaba tıp bilginleri onlara örtünün, insan vücuduna ve beyin tabakalarına yaptığı korkunç tahripleri mi haber verdi? Yoksa psikoloji bilginleri örtünün insan ruhu ve karekterlerin üzerinde yıkıcı tesirler yaptığını mı keşfetti?

Hayır, hayır, gerçek sebep bunlardan hiçbirisi değildir. Kadınımızın örtüsüne ve namusuna saldıran bu beyefendiler tarih boyunca yetişegelen bir çok dahinin, örtülü, çarşaflı kadınların çocukları olduklarını, örtülü, çarşaflı bacıları ve örtülü çarşaflı hanımlarının yanında gelişimlerini sürdürdüklerini çok iyi bilirler.

Ve yine çok iyi bilirler ki bu devletin kuruluşu çarşaf üzerinedir. Bu devletin kurucusu örtülü bir annenin evladıdır. Vatanın her tarafı işgal altındayken, istiklal için canlarını feda edenler hep çarşaflı anaların kuzularıydı. Yine o çarşaflı analardı, Anadolu"nun çeşitli yerlerinde direniş ruhunu canlandırıp körükleyen... Fransız gibi beş büyük istilacıdan birisini silkip atan Sütçü İmam uyanışı yalnız ve yalnızca bugün hor görülen Kara Çarşafların eseriydi.

Sonradan, islâm ruhunun tüm eserlerini üzerinden silkeleyip atarak güya modernleşen Halide Edip hanımefendi de o çarşafın himayesinde İstanbul meydanlarına atılmış, o çarşaflıların himayesinde şöhretine kavuşmuştu!..

O zaman iyiler hep vazife esnasında, silah başında ölmüşlerdi. Çünkü o gün kurbanlar verilmesi gereken bir gündü, iyiler vazifelerin yaparak bu dünyadan ayrılmışlardı. Sakallı gençler, sarıklı hocalar ve çarşaflı kadınlar... Geriye işgalden kurtarılmış ve inancın yaşanabileceği bir vatan bırakmanın sevinciyle gözlerini kapamışlardı.

Fakat, ne yazık ki geriye böylesi bir vatanla birlikte iyiden, fedakardan arınmış kuru bir toplum kaldı, ipler hepten vatanı silahla ele geçiremeyen garplı fikir sömürgecilerinin eline geçti.

işte o zaman haçlılar dişlerini göstererek, kalan çarşaflıların üstüne saldırdılar. Bacımızın hayatında yaşama mücadelesini veren islâm"a medeniyet düşmanlığı ismini taktılar, işte böyle oldu, bacımla medeniyetin ismi arasındaki ilk ilişki.

Yalnız ortada yanlış anlaşılan daha doğrusu saptırılan bir şey vardı. Bacımın reddettiği şey medeniyet ve tekamül değil, teknolojik devletlerin henüz üzerlerinden atamadıkları ortaçağdan kalma fikrî yobazlıkları ve haçlının karanlık ruhuydu.

Örtüyü çağdışı ilan eden şey de yine şimdinin modern görünen Avrupalının hristiyan taassubuydu.

Örtü denildiğinde modernistlerin aklına ilk gelen şey bir kaçıştır. Yalnız bu kaçış sadece toplumsal felaketlere yol açacak yasak ilişkilerden ve o ilişkilere giden yollardan kaçıştır.

Yoksa bu ne insanlardan, ne toplumdan ne de ilimden kaçıştır.

Her müslüman kadınının çevresinde baba, amca, dayı, kardeşler, koca ve kaynatadan oluşan oldukça kalabalık bir erkek kitlesi vardır.

Ayrıca gene onun çevresinde müslüman kadınlardan oluşan bir toplum vardır. Toplumsal ilişkilerini sürdürmek için kadının illa da erkeklerle muhatap olması gerekmez.

Gerek iş, gerekse ilim alanında kadınların kendi aralarında gelişme sağlamaları mümkündür. Yalnız kadınların bulunduğu iş alanları ve yalnız kadınların öğrenim ve öğretim yaptığı okullar her zaman ve heryerde olağandır.

Bunu kabul etmemek ve aralarında mutlaka erkeklerin olması gerektiğinde ısrar etmek kadınların tam bir insan olduklarını inkâr etmek manasına gelir ki bu islâm"dan önce cahiliyye dönemi insanına has bir tavırdır.

İlmi çalışmaların diğer bir yönü de müsait zaman meselesidir. Kapalı kadın evlendiğinde kocasıyla meşgul olmak ve ev işleri yapmak zorundadır. Arta kalan gayet geniş zamanında ise pek rahat bir şekilde ilmi çalışmalarla meşgul olabilir.

Açılan kadının ise bütün bunların dışında bir de kendisini erkeklere güzel bir görünün içinde arzetme ve onların beğenisini kazanmaya çalışma derdi vardır.

Böylece onun süse düşkünlüğü ve kocası dışındaki erkeklerle kurduğu ilişkiler hayatında oldukça kabarık bir yer işgal eder ve onun ilmi çalışmalar için ayırabileceği vakitleri sorumsuzca harcamasna yol açar.

Avrupa"da kadının bu tavrı neredeyse toplumun ayrılmaz bir parçası durumuna geldiği için kaybolan zaman pek dikkati çekmez. Fakat bu, değişim sürecine henüz giren Türkiye"de ve geri bırakılmış üçüncü dünya ülkelerinde en bariz çıplaklığıyla görülmektedir.


<a href="redirect.jsp?url=http://www.sevde.de/Dokunmayin/Dokunmayin_Bacima.htm" target="_blank">http://www.sevde.de/Dokunmayin/Dokunmayin_Bacima.htm</a>
  #314  
Alt 02.03.2005, 17:28
Benutzerbild von akshalil
akshalil akshalil ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Mischkocuk;

2-solange Nachfrage von Männer besteht,wird auch "Kerhane" fortexistieren(egal ob müslimisch oder gavurisches Land ist

3-prostutierte haben wohl eine längere Geschichte als Politiker und Propheten,sie waren sogar während hammurabis in Babylon im Einsatz :-)
  #315  
Alt 03.03.2005, 09:59
Benutzerbild von cimbomyilmaz
cimbomyilmaz cimbomyilmaz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Türk kadinina laf atma lan!!!!!!!!!!!!!!

Modernlik kadinin basini acmakla olmuyormus?
basini kapatmakla da olmuyor. die frauen könne sich nicht verdecken oder schleier tragen nur, weil ihr radikalen moslems es so wollt.
Türk kadini ister basörtüsü takar ister bikini ile gezer...sana ney dürsü?

Abgesehen davon ist es strittig unter türk. theologen, ob man ein kopftuch tragen muss oder nicht. informiere dich mal auf den türk. unihomepages....
sen buraya cikip da Türk kadinina laf atamazsin....onu yapacaksan git Arabistana Arap usagi seni!!!!!!!!!!!!!!
  #316  
Alt 03.03.2005, 10:10
Benutzerbild von cimbomyilmaz
cimbomyilmaz cimbomyilmaz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Islam aleminin pis yüzü ortada!!!!!!!

Selam,
biz Türkler islamiyete gectikten sonra kadinlarimiza baski uygulamaya basladik. önceden Altay daglarindan gelen türkler ve ergenekon destani ile yetismis insanlarimiz eleele gidoyrdu. Türk Erkegi ve Kadini daima elele gitmistir.

Ne zaman müslüman olduk o zaman hersey bok oldu. Kadina siddet, taslama olaylari, yobazlik ve cehalet, pislik o zaman basladi. bir tarihi inceleyin de görün. BUNLAR GERCEKTIR. (islamiyetgercekleri.org)
Alevi-Süni ayrimi nerden kaynaklaniyor? Radikal dinciler niye Alevileri öldürüyor? Size söyleyim: cünkü kafir olarak görüyorlar alevileri onun icin de ISLAM USULLERINE GÖRE KESIYORLAR; ÖLDÜRÜYORLAR; BICAKLIYORLAR.

Yani islam dinine aykiri hareketler degil bu baskilar ve siddet. Islam dininin özüdür siddet.

Hayir diyen varsa aranizda size soruyorum: Su islam dünyasina bir bakin. kadilarin durumlarina baki ve karar verin. Ama yok bu gercek islam degil demeyin. BIZIM TÜRKLERIN YOLU TÜRK KLTÜR VE TÜRK DIL YOLUDUR VE TANRI DAIMA BIZIM YANIMIZDA OLACAKTIR. BIZ TANRIYA INANIYORUZ VE KÜLTÜRÜMÜZE BAGLIYIZ.
TÜRK KADINI VE TÜRK ERKEGI HER YÖNDEN ESITTIR.
islamiyetgercekleri.org
islamiyetgercekleri.org
  #317  
Alt 03.03.2005, 10:33
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Nezamanda Kemalist Oldunuz

Türk kadinini Hayvan pazarindaki gibi genel evlerinde satmaya basladiniz.

Yani türklügünüze döndügünüz halde ginede kadini bir hayvan pazarindaymis gibi görüyorsunuz.

ne mutlu türküm diyene.
  #318  
Alt 03.03.2005, 10:35
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Sana ney Lan? Atarsam

Ikide bir agzini geveleyip kadinlara mini etek giydirmek istiyen sen deyilmisin.

Ne isin var baskasinin bas örtüsüylen.

Git Alevi dedelerine o hikayeleri anlat.

Komrente.
  #319  
Alt 03.03.2005, 10:53
Benutzerbild von cimbomyilmaz
cimbomyilmaz cimbomyilmaz ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard xmischkox fasistlik yapma lütfen!!!

selam,

alevi dedelerinden rahatsiz oluyorsan ümeti islami nasil birlestireceksin. yani onlari dislayarak bunlari dislayarak ortada bir avuc müslüman kalacak.

yoksa alevileri her zamanki gibi katletmek mi istiyorsunuz?
  #320  
Alt 03.03.2005, 11:01
Benutzerbild von xmischkox
xmischkox xmischkox ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Europesche Leitkultur.

Ein Tag im Leben des Hundes

Die Hundeausstellung

05:00 Uhr
Frauchen entfernt mit einer Nagelschere die letzten Kotreste aus dem Fell des Hundes

06:00 Uhr
Nervöser Hundespaziergang zum Zigarettenautomaten.
Frauchen zieht 6 Schachteln, für mehr reicht das Kleingeld nicht.

7:00 Uhr
Der Hund wird in sein Körbchen gestopft.
Trotz gespreizten Beinen und klappernden Zähnen gelingt es dem Hund nicht,
sich dem Gefängnis aus Weidenflechten zu entwinden.

7:30 Uhr
Frauchen sucht verzweifelt in der goldenen Familienschatulle nach Impfpaß und Ahnentafel,
findet beides schließlich zerknittert hinter dem Schrank

8:00 Uhr
Es geht los.
Der Korb wird in den Kleinwagen gepackt und auf dem Beifahrersitz mittels Anschnallgurt fixiert.
Frauchen merkt nicht, dass die Lüftung genau auf den Hund gerichtet ist.

9:00 Uhr
Endlich angekommen.
In der Ausstellungshalle werden schnell am Empfang erstmal vier Gläser Faber-Sekt runtergekippt.
Anschließend wird der Hund an seinem Platz aus dem Korb gezogen.
Das Fell wird schnell noch einmal grob durchgebürstet und anschließend mit Drei-Wetter-Taft fixiert.
Dadurch glänzt der Hund zusätzlich wie eine Speckschwarte.
Durch den eiskalten Lüftungswind im Auto sowie durch das Haarspray hat der Hund Albinoaugen bekommen.
Frauchen wirft abschätzende Blicke auf die Hunde der Konkurrenten.

11:30 Uhr
Endlich wird der Hunde dem Punktrichter vorgeführt.
Der Hund wird vor den Augen des Richters von Frauchen ein paar mal hin und her gezogen und nach einigen Minuten wieder in den Weidenknast geprügelt.

12:00 Uhr
Der Korb ist mittlerweile wieder an seinem Platz geparkt und Frauchen geht erstmal mit einem Glas Sekt in der Hand Zigaretten holen.

15:00 Uhr
Die Siegerehrung steht an.
Püppi hat den dritten Platz belegt und muss nun für das Foto einige Minuten auf der letzten Stufe des Siegerpodestes verharren.

15:30 Uhr Heimfahrt
Püppi sitzt wieder in seinem Körbchen und wird im Kofferraum verstaut, während der Pokal für den dritten Platz angeschnallt auf dem Beifahrersitz mitfährt.

16:30 Uhr
Endlich wieder zu Haus!
Püppi darf aus dem Hundekorb kriechen, bricht aber kurz vor Erreichen seiner rettenden Hundedecke erschöpft zusammen.
Frauchen poliert den Pokal und telefoniert die nächsten Stunden mit Bekannten, um ihnen stolz das Ergebnis mitzuteilen.

So endet der Tag im Leben des Hundes auf der Hundeausstellung.

...dass alle 3 Minuten ein Schulkind von einem Hund gebissen wird?
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu