| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() sen ama gercegin relativ-göreceli olma olgusuna dayanamayip mutlak hakikat saydigin islama saginip refereanslarini ordan aliyorsun..düsünce ve eylemlerinin mesruiyetini keza yine dini parametrelerden hareketle insa ediyorsun..ve bunun sonucu olarak dünyayi müslüman ve gavur diye ikiye bölüyorsun..hal böyle olunca senin icin bir eylemin etik anlamda dogru olup olmamasi onun hak yoluna allah yoluna hizmet edip etmedigi ile ölcülür..yani somut olarak müslümana yararli olan eylem etik anlamda dogrudur.. benim ise böyle dogrulari ölctügüm mutlak dogrular cevtvelim maalesef yok:-)..demokratim diyecem, malum busch ve ekipi icine etti bu kavramin..ama o da gider bir gün elbet..senin tasavvur ettigin gerceklik algilamana kesinlikle katilmiyorum ama.... ben aman demokrasi, evrensellik, kardeslik deyip gelin hayal cekelim, elele verelim demenin maalesef varolan reel sorunlari cözmeye yetmedigini biliyorum...ama gercek ve dogru olarak da bir dini, bir irki kriter almanin da ne menem tehlikeli ve felaketlere yol actigini ve acabilecegini de cok iyi biliyorum..bu da sonucta makyavelist bir noktaya varir: güclü isen haklisin..evet kisa vadede maalesef dogru..ama uzun vadede bu denklemin ters yönde isledigine inanirim: yani ayni zamanda hakli isen güclüsün..
somut olaylarimiza dönersek:ben pasivist degilim..kuvayi-i milliyeler an gelir kacinilmaz olur elbette..yurdun ani bir saldiri ve istila altina girmistir, horlaniyor dislaniyorsundur vs. vs. ama ne kürtlerin problemleri silahi mesru ve dogru kilacak kadar kötü degildir, ne de ortadogu da islam cografyasinda müslümanlarin yasadigi bütün problemlerin sebebi israildir.filistinliler süphesiz cok problem yasiyor israil yüzünden, ama iran ve türkiye müslümanlari degil..israil ve amrikanin büyük ve kücük seytan olarak herseyden sorumlu düsman figürü olarak müslümanlarin kafasinda sabitlenmesinin zararli tarafi, kendi kendilerine dönüp özelestiri yapmalarini engelliyor olmasidir... ben suna inanirim: iktidar demokratsa-hosgörülüyse muhalefet de demokrat oluyor, antidemokrat sa, kaba güc disinda metod bilmiyorsa muhalafet de terör uyguluyor..baba dan dayak yiyerek büyümüs, fikirleri sorulmamis bir cocugun baskasini dinlemesi, demokrat olmasi zor.. |
|
||||
![]() yani ben sunu anlatmaya calısıyorum.bu insanların dedeleri olanlar yani kurt buyukleri kurtulus savası esnasında bolede bole bir prjenin varlıgından haberdar oldukları için bulundukları cografyayı KÜRDİSTAN olarak adlnadırmıs ancak turkşe buyuk miiilet meclisine katılarak TURK olduklarını soyleyerek bu projeye karsı(DA) savas vermesini bilmişlerdir.han dinamiklerle hangi anlayısla?bunu anlatmaya calısıyorum.bu ulke bu sekilde kurtuldu.ani kaftascı dedim demin klavye hatası olmus.kafatascı anlamında bir turk deil bu.turkiye buyuk millet meclisinin turku.musluman halka turk demiştir bu kuruu ve kurtarıcı meclis.ani turkiyeyi kuran kurtaran herks turktur.buna kurtler de cerkezlerde lazlarda dahildir.tum musluman unsurlar.yani turkiye ne kadar (kafatascı anlamında turk denilenlerin)turklerinse okadar da kurtlerindir.ataturk de dahil bircok devlet erkanının yanlıs politikaları kurtleri kusturmustur ama bu asılamayacak bir sey degildir.musluman duyarlılıgıyla hareket etmek zorundadır herkes.turkiye turkiye cumhuriyeti olduktan sonra devrimlerle ulus devlet olma ypluna gidilmiş.nasıl ulus devlet olunur derken ne denilmişse o yapılmıstır.ve devlete trukiye dendği için ulus devlet olacak diye uyduruk kafatascı bir turkluk uydurulmustur.ve bu, devletin merkezine oturtulmustur.ataturkle baslıyor.ziya gokalp kurtcuydu mesela .dyarbakırlı kurttur.kurtculugun tutmayacagı anlasılınca emile durkheim yonlendirmesiyle turkcu olmustur.ve devletin temel ideologu olmustur.seyh said isyanıyla binlerce insan istiklal mahkemelerinde yalnızca kurt oluklaı için turkçe bilmedikleri için idam edilmişlerdir.son donemde de pkk eylemlerini bastırmak için kullanılan yontemleri telkin edenlerin ozellikle israil merkez li terorle mucadele uzmanları oldukları belgeleriyle ortaya konulmaktadır.yani israil filistinde ne uguladısa benzeini turkiyede uygukatmaya alısmıstır.bu neye yaramıstır.ama bu devlet bin yıllıktır.ortak kultur oortak tarih diye bir sey var.herseyen once ortak din var.kusturulen kurtlerle ok cabuk barısılabilir.120 yıldır anca kıskıran bir toplulugun gonlunu almak onları memnun edekleri revah ve huzura kavusturmak hic de zor degildir.ancak bunun olabilmesi içinde musluman bilincinin her iki tarafa da hakim olması gerek. her iki tarafında hayrına olan budur.bu catısmadan hem bu dunya hem ote dunya adına kimse kazanmıyor.kazanan emperyalist gucler.burda iş daha cok tc ye dusuyor.bunu da kabul ediyorum.
|
|
||||
![]() islamın siyasal bir mekanizmadan ve butunlestirici bir toplumsal yapıdan uzun bir zaman uzak kalması insanların islamın bu butunlugu huzuru guveni refahı veremeyecinde inat etmesine neden oluyor.ben diyorum ki turkiyeyi onca yıl savasın ardından onca fakirlik içerisindeyken bir ve butun olarak kurtarıp bu millete bu vatanı veren sadece islamdır.canakkale diyip diyip hamaste yapmıyorum.kendisi hakkaten olaganustudur.itilaf devletlerinin bogazı gecemesinin tek nedeni islamın insanlara verdigi butunluk duygusudur.diyorum ki eger islam bireyde ve toplumda asli seklini kazanırsa ahlaki anlamda ,gucu elde etmek ve kullanmak anlamında ve sanat bilim gibi alnblar ustun bir kultur ortaa cıkarmak anlamında her seye yeter.islam dini bunları her seyiyle en ust anlamda verebildiini tum tarihi tecrubesiyle kanıtlamıstır.islamı hakkıyla yasayan toplumlar yucelmiş savsaklayanlar cokmustur.osmanlı devleti devlet olarak savsaklamayı inaılmaz derecelere tasıdıında cokmus ancak halk islamın veridgi ozguven ve asaletle ankayı kullerinden ucurmaı basarmıstır.ben bunu sooyluyorum.demokrasi dedgin seyin bush dedgin adamla es anlamı vardır.sen diyorsun ki bush gbileri bu kavramı mahvediyor.hayır bu kavramı dunyaya dayatn amerikan kapitalizmidir.2. duna savasından once demokrasi neydi nerededi hani ulkeler demokratikti.ingitere hollanda ibi devletler hala krallık.1.dunya savası da cok uzak zamanlarda değil.1.duna savası sırasında mutlak monasrsi hakimdi.abd bile bu monarsi benzeri baskanlık sştemini geliştirmiştir.baskanı secen eyalet baskanlarıdır.zamanla donusup değişmiştir tabi ancak balangıc itibariyle monarsiye benzer bir yapı arzeder.hasılı kelam ikini dunya savasına kadar demokrasi kavramı pek ole kabul edilip sevilen sayılan tutulan bir kavram değildi.secim diye bir sey vardı.buna ragmen avrupa totaliter rejimler dogurdu.neden?surekli bir cekisme ve catısmaya daalı ve az az koparılan haklar neticesinde geliştirilmiş bir yapı hakim.ve br seklde ezilenler en sonunda patlama noktasına gelip total bir seylere yoneliyorlar.netcede ikini dunya savasından sonra avrupanın asadıgı yıkımın emsali olmadıgını kendileri soyluyor.40 milyon olu.ve abd ye tasınan kapitalizmin lorları demokrasiyi sinirleri alınmıs ortalama bir siyasal hayatı ve reklamla beslenen bir refah duzeeyini sart kosarak sırf kapitazlim işlesn diye demokrasiy dayatmıslardır.hee ben alırım demokrasiyi kendi dinamiklerime gore sekillendiririm.diyemezsin.tr en buyuk ornektir.dort darbe olmustur.bush un yaptıkları da hakkaten demokrasi getirme cabasıdır.ancak kapitalizm ilerligini yitirmeden batı toplumlarının refahının devamını saglayabilir.demokrasi de amac budur.kendileri demokrattır.kendilerine uyanlar da demokrasi havarisi.kurdukları sistemlerde gudumlu demokrasi.gudumlu fuzeyle arasında bence bir fark yok.
|
|
||||
![]() ayrıca burdaki tartısmanın merkezinde lubnan hizbullah israil ve pkk var.dolaısıyla bu mecrada donuyoruz.dediğine katılıyorum.israil her nekdar seytnasada dediğin gibi herseyn bası değil.aldanmaya musait kişiliklerdedir suc.bolge ulkelerinin onyillardır suren ahmaklıgında.
|
|
||||
![]() batilinin aman su güzel bir isim gel so bölgeye ermenistan, suraya da kürdistan ismi verelim demekle olusmazlar..bunun sosyo-cografik temelleri vardir her zaman...ayrica yanlis biliyorsam sen veya tarihten anlayan bir arkadas beni düzeltsin ama benim bildigim, birinci mecliste,(yani 1920-ile 23 arasi mi 24 mü nedir) dogudan gelen milletvekilleri kürdistan, karadenizden gelenler ise lazistan eyaleti mebuslari olarak yer aliyorlar mecliste..
neyse benim amacim kürt ve ermeni üzerine bir tartisma yapmak degil..benim sicilim bu konularda haksiz bir sekilde kürtcü-ermenici ye cikti zaten :-) benim esas demek istedigim, yazdigim makalenin mesaji suydu: bir din ethik ve ahlaki, dogru davranisin kriteri olamaz..yok daha güzel ve dogru ifadesi söyle olmali: sadece din olamaz..din sadece varolan bir cok kriterden birisidir..islam yaklasik 1300 yildir yeryüzünde mevcut degilmi? ama asurlular, hammurabi krali veya ateist antik yunan filozoflari, islamdan binlerce yil önce, hristiyan ve budist teologlar ise keza yüzlerce yil önce dogru davranisin ne oldugu konusunda kafa patlatmislar degil mi? |
|
||||
![]() cok belirleici olmustur..sen canakkaleyi ve kurtulus savasini örnek verdin.bunun baska cok örnegi var..bende mesela katolik polonyalilari örnek vereyim..rusya ile almanya arasinda SIKISIP kalan polonyalilarin cektikleri cileyi yeryüzünde az toplum vekmistir..ama bu gün hala ayakta olmalari ve bir devlet olmalarinin sebebi dinleridir ve dini örgütlenmeleridir...bu nedenle polonya avrupanin en muhazakar dindar ülkelerindendir..
ama hic bir din bir siyasal sistem kuramaz..bir toplumun manevi hayatindan öteye giderek siyasal-sosyal-ekonomik bir örgütlenmeye direk kaynaklik edemez..bence de islami cografyanin ahmakligi bunu hala idrak edememis olmasidir... demokrasi konusunda da baska düsünüyorum: ingilizler günes batmayan imparatorluk kurmussa, dünyada ki en büyük emperyal güc olmussa bunun sebeblerinden biri de mutlaka ingilterenin kendi ülkesinde demokrasiyi kurmaya calisan ilk toplum olmadisir belki de...amerika yaptigi seytanlilara süper güc olmussa bunu 20. yüzyil basinda demokratligin pek degilse de liberalligin temsilcisi olmasina borcludur.... ben sahsen illah basimizda bir candarma olacaksa amerika-ingiliz ikilisini, rus-cin ikilisine de, iran suudi ikilisine de tercih ederim.. |
|
||||
![]() Merhaba Babur efendi,
Ben Türklüğün oluşumu üzerine hiç bir şey yazmadım, Osmanlı Siyasi Devlet sisteminde Türk tebaası diye bir şey geçmez, hiç bir etnik toplululuğun etnik kökenin ismi ile siyasi devlet yapılanmasında adı geçmez diye yazdım. Eğer geçiyor ise buyur yaz. Yazılanlar üzerinde düşünceler üretmek samimiyeti doğurur. Kısaca biz Türklüğü tartışmadık senin ile, Osmanlının ümmetçi, cemaatçi, basitçe deyim yerinde ise yönetim sisteminin Devlet ve Din olduğudur. Bunun da tartışılma nedeni senin ortaya attığın genel düşünce sistemin ile bire bir uyum sağlamasıdır. Bazen çok uzun, uzun yazmak konuları karıştırmaktan başka bir işe yaramaz, bazı konular kısa ve öz olarak çok daha doyurucu açıklamaları yaratır. Osmanlılı Anadolu Müslümanları kendilerini, Şafi, Alevi ve Sünni olarak tanımlarlar, kendi aralarında bile Şafi Kürdü, Alevi Türkü, Sünni Türkü diye hitap şekilleri yoktur. Tebaalar Müslimler ve Gayri Müslimler olarak ikiye ayrılır. Başka bir topluluk yalnızca saraylı Sultanın topluluğudur, sarayın dili bile kendisinin ve onun ile birlikte çalışanların anlayabildiği özel bir dildir, buna da Osmanlıca denir genellikle yazılım ve Osmanlı sanat dilidir. Anadolu toplumlarının bu dil ile uzaktan, yakından bir alakası yoktur, olsa idi Anadolu ozanlarından bir kaç tane Osmanlıca eserler çıkardı, ben olduğunu hiç duymadım, yanılıyor da olabilirim, ama ne bir Dadal oğlundan, ne bir Kör oğlundan, ne bir Yunustan, ne Karaca oğlandan, nede onların uzantıları olan cumhuriyet dönemine ait ozanlarda rastlamadım Osmanlıca’ya. En kıymetli bir örnek, Aşık Veysel... Türk deyimine çok kısaca değineyim, ilk defa bu cümleyi Çinliler kullanmışlardırlar, Orhun kitabelerinin keşfi de 80, 90 yıllık bir meseledir. Anadolu Müslümanlarının etnik kökenliliğine doğru dönüşümü genç Türkler ile başlamıştır, tuhaftır Sultanın Avrupa yeniliklerini öğrenmeleri için gönderdiği genç Türkler Sultanın başına öyle bir sorun açmışlardır ki, bu birinci, Meşrutiyet, ikinci Meşrutiyet, İtti haki, Terakkilerin oluşumlarını da beraberinde getirmiştir. Türkçülüğün en keskin savunulduğu dönem İtti haki, Terakkiler dönemidir. Belki sana bir yardımı olur bu konuda diye bir mahkeme örneği sunuyorum. Çok yakından ilgilendiğin bir isim olduğunu düşündüğüm için aktarmaktayım bu araştırma yazısını. (..Alt Kimlik / Üst Kimlik Sorunu -Ziya Gökalp"in sorgusu- Mütareke döneminde,Damat Ferit Hükûmeti tarafından ilân edilen ve bunun bir gereği olarak kurulan Divan-ı Harbi Örfî (Sıkıyönetim Mahkemesi),İttihatçıları ve bu arada Türkçü fikirleri nedeniyle Ziya Gökâlp’i suçlamıştır. Aşağıdaki metin bu suçlamanın “sorgusu”dur. Celâl Bayar’ın kitabından (Bende Yazdım. Cilt 2. S. 75-76. –Sabah Kitapları.) aynen alınmıştır. Sadeleştirmeler yazara aittir. O da, kitapta bildirdiğine göre (Notlar B5.-10. S.245), metni , “Divan-ı Harbi Örfi Muhakematı Zabıt Ceridesi. Beşinci Muhakeme 14.Mayıs.1335 (27 Mayıs1919” dan aynen kitabına nakletmiştir. Metin; önce “fikir suçu” uygulamalarımızın,geleneğimizin de denilebilir, kökeni ve geçmişi konusunda bir fikir vermektedir. Ciddi bir fikir tartışması şeklinde gelişen sorgunun seviyesi ise,hele 70 li 80 li yıllardaki örnekler hatırlanır ve karşılaştırma yapılırsa,bir hayli üst düzeydedir. Alt kimlik-üst kimlik tartışmaları günümüzün de önemli sorunu ve tartışmasıdır,metin bu yönüyle de tartışmalara aydınlatıcı katkılarda bulunacak niteliktedir. Bir diğer önemli nokta da Celâl Bayır’ın belki de öne çıkan politik kimliğinin etkisiyle gözden kaçan entelektüel kimliğidir. Böyle bir metni mahkeme tutanakları ceridelerinden çıkarıp, değerlendirmek,şüphesiz, geniş bir bilgi birikimi kapsamlı bir bakış ve görüş derinliği gerektirir. Cengiz İlhan * * * “Reis Mustafa Nazım Paşa, - Ziya Bey! Sizin Yeni Mecmua namında bir mecmuanız var mı? Ziya Bey, - Yeni Mecmua bir mecmuadır. Bendeniz oraya yazı yazarım. Reis: - Orada Turancılık gibi bir makaleniz varmış. Bu makale Osmanlılık sıfatına Turancılığın tercihi hakkında imiş. Bu baptaki içtihadınızı izah eder misiniz ? Ziya Bey: - “ Turan nedir?” diye bir makalem var. Orada gösteriyordum ki,bu gün tasavvur edilebilecek Turan,harsî (kültürel) Turan’dır. Yani Osmanlı Türkleri bir hars (kültür) yapacaktır. Sonra bunu diğer Türkler kabul ederse......İşte, harsî turan budur. Ve bu da Osmanlı Devleti için faydalıdır. Çünkü ,bir kere memleketimizde Osmanlılığın esası olan Türklük ilerleyecek,tabii devlet de kuvvetlenecek ;sonra da bütün Türkler Osmanlı Türkçesi’ni kabul edecekler . Harsî Turan’dan maksat Azerbaycan Türkleri zaten başlamışlardır. Osmanlı Türkçesi’nin taammümü (yayılışı) Osmanlı Edebiyatının milli edebiyat olarak kabul edilmesi....tabii Türkleri kalben buraya merbut bırakacak (bağlayacak) . Buradaki eserler bütün Türk aleminde okunacak, gazetelerimizin ,kitapla- rımızın okuyucuları çoğaldığı gibi tabii muharrirler de,edipler de eserlerinden daha çok fayda görürler. Makale bu suretle baştan nihayete kadar bunun Osmanlılığa faydalı olacağına delalet ediyor ve sarahaten ifade ediyor. Reis : - Bu anâsırı gayr-i müslimeyi (Müslüman olmayan unsurları) bazı gûna (çeşitli) hissiyata düşürmez mi? Ziya Bey: - Hayır efendim. Bütün anâsır-ı Osmaniye (Osmanlı unsurları) kendi harslarında muhtardır. Yani her unsur kendi milli harsında muhtardır. Kendi edebiyatını,kendi harsını,kendi lisanını neşredebilir. Binaenaleyh bu usul onları gücendireceğine,bilâkis memnun eder. Çünkü aksi fikirde bulunanların ,yani “Türk milleti yoktur,Türk harsı yoktur,yalnız Osmanlı lisanı vardır,Osmanlı harsı vardır,” diyenlerin fikri, anâsırı gücendirir. Çünkü tabii diğer milliyetleri tanımaz.Yalnız Osmanlı milliyeti vardır. Halbuki bendenizin itikadına göre,Osmanlı tabiri devletindir. Devlet-i Osmaniye’ye tâbiyiz. Fakat Devlet-i Osmaniye içinde Arap Milleti,Türk Milleti,Ermeni Milleti var. Bir çok millet var. Bu,bilâkis her milletin milliyetini tasdik ediyor. Çünkü Osmanlı Devleti ancak mütekabil hizmet esasına müstenit bir ittihâd-ı anâsıra istinat edebilir. Yoksa ,hepimiz Osmanlı’yız,milliyetimiz yoktur demekle ittihâd-ı anâsır olamaz, bunu unsurlar reddederler. Reis : - Milliyet iddiası başka. Fakat Osmanlılık birçok milletlerden teşekkül ettiği için onların beynindeki rabıtayı takviye etmek icap eder. Yalnız içlerinden bir kısmını intihap edip de (seçip de) onların milliyetini meydana koymaya sâyetmek (çalışmak) tabîidir ki diğer anâsırın hatta belki müslüman olan diğer unsurların da inkisar-ı kalbini mucip olmaz mı? (kalbini kırmaya sebep olmaz mı?) Ziya Bey: - Hayır efendim. Her unsur... Reis: - Osmanlılık namı altında içtima etmişler. Hatta bunlardan bazıları,pek çok Hıristiyan,zatı aliniz daha iyi bilirsiniz ki,Türkçe’den başka lisan bilmezler. Kendi lisanlarını bile tekellüm etmiyorlar (konuşmuyorlar). Osmanlılık nam-ı celili altında toplanmış olan kavimlerin yekdiğerini olan rabıtası teşyid edilecek (bağları kuvvetlendirilecek,şiddetlendirilecek) yerde ,onların bazı hususatta bazı gûna inkisarını (gücenmesini) mucip olacak bu gibi makalelerden ne fayda bekliyordunuz? Ziya Bey: - Eskiden Türkçe’den başka lisan bilmeyen Rumlar bilâhare çocuklarını Atina’ya gönderdiler.Rumca’yı öğrettiler. Ermeniler de öyle. Ermenilerde yine lisanlarını ihya ettiler. Bu asır milliyet asrıdır. Bahusus Wilson prensipleri de bunu büsbütün meydana çıkardı. Her millet,milliyete doğru gitmek mecburiyetindedir. Fakat bu milliyet Osmanlı tabiiyetine halel getirmez. Osmanlı kelimesi bir siyasi cümledir,bir devlettir. Bir devlet dahilinde müteaddit milletler olabilir. Fakat o milletlerin ahengine ,ittihadına belki mani olacak şey,milliyet prensibinin inkar edilmesidir. Milliyet yoktur demekle, tabii unsurların imtizacına (kaynaşmalarına) mümanaat edilmiş (mani olunmuş) olur. Halbuki bendenizce Türk Milleti ne kadar muhterem ise diğer milletler de o derece muhteremdir. Her milletin harsı vardır. Her milletin harsı birbirine lâzımdır. Adeta milletler arasında bir taksim-i amâl (iş bölümü) vücuda gelmiştir. Her millet hususi bir hars meydana getirmekle,bir sanayi-i nefîse (güzel sanatlar) meydana getirmekle tabii yalnız kendisi mütelezziz olmuyor (zevk almıyor). Başka milletlerde bütün milletlerin musukisinden,resminden,şiirinden, edebiyatından,her türlü sanayi-i nefîsesinden mütelezziz oluyor. Milliyetlerde milli bir zevk olduğu gibi bir de “exotique” zevk vardır. Yani harici zevk,sanayi-i nefiseden zevk almak. Meselâ Pierre Loti Türk sanatından,mimarisinden zevk alıyor. Tabii bu ekzotik zevkten dolayı Türk harsını seviyor. Bunun gibi Türklerde ,Fransız,İngiliz,Alman her türlü milletin harsından mütelezziz olduğu gibi memleketimizde bir unsurun harsı olsa bundan da herkes ,bütün unsurlar müstefit olurlar (faydalanırlar). Çünkü insaniyette bu kadar müteaddit harslar vücuda gelir. İnsaniyette tealî eder (yükselir).”…) Osmanlı İslam Millet sistemi İslam Hukuku esaslarına göre oluşturulmuştur Babur efendi. Osmanlı Millet Sisteminin ana hatlarına kısaca değinirsek. İslam hukukunda halk iki ana guruba ayrılır. Vatandaşlık hak ve ödevi olan Müslümanlar ile siyasal hakları ve tabi oldukları hukuk kuralları açısından onlardan farklı olan Zimmiler. Zimmiler, İslam devleti tarafından zimmet adı verilen bir sözleşmeye dayanarak korunan toplulukları oluştururlar. Zimmilik üç şekilde ortaya çıkabilir. 1, Sulhla anlaşması ile, yani, Darülharb de yaşarken, kendilerine, (cihat), açılacak topluluklar, cihat öncesi haraç ve cizye ödeyerek İslam egemenliğini kabule yanaşırsa Zimmi olurlar. 2, Harpte mağlup olup, Müslüman idaresini kabul ile. 3, Müslüman devletin kuruluşunda idaresi altında bulunmak ve vatandaşlığını kabul etmek ile. ( alıntılar Prof. Dr. Servet Armağan. İslam Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler, Diyanet işleri Başkanlığı.) İslam devleti ile bu kimseler arasında yapılan sözleşmeye Zimmet adı verilir ve bu sözleşmeye göre, Zimmilerin can, mal dokunulmazlıkları, vicdan ve ibadet hürriyetleri İslam devletinin teminatı altına alınır. Bu teminata karşı Zimmiler Müslüman idareye karşı bağlılık, sadakat göstermek ve cizye adında fazladan bir vergi ödemek zorundaydılar. Bunlar Müslüman olmadıkları için, kendilerine İslam hukukunun Şeriatının hükümleri uygulanmaz. Bu nedenle Müslümanlardan farklı olarak yönetilirler ve farklı hukuka tabidirler. Bu toplumların kendi sosyal ve dini yaşamlarını düzenlemelerine belli sınırlar içinde izin verilir. Kendi dini inançlarını sürdürmekte serbest oldukları gibi, hukuk açısından da kendi toplukları için geçerli hukuk kurallarına bağlıdırlar. Sadece ceza hukuku bakımından. İslam ceza hukukuna bağlıdırlar. Fakat tüm bu özgürlükler Zimmilerin Müslümanlar ile eşit oldukları anlamına gelmiyor. Tam tersine; siyasi ve hukuki bir dizi sınırlama vardır ve bunlar Müslümanlar ile eşit sayılmazlar, ikinci sınıf vatandaşlardırlar. Dini ırkçılık bulunmaktadır. Genel vatandaşlık hakkı bir tek Müslümanlara tanınmıştır. Zimmiler ise tahammül edilenlerdirler. İslamın Otoritesini kabul etmeleri koşuluyla varlıklarına ses çıkarılmaz. Zimmiler özel hukuk alanında bazı haklardan da yoksundurlar, Müslüman kadınlar ile evlenemezler, Müslümanlara karşı şahitlikleri kabul edilmez, ceza hukuku bakımından da eşit değildirler, bir Müslüman’ı öldürürse genellikle ölüm cezası verilir, Zimmi yi öldüren Müslüman’a genellikle ölüm cezası verilmez. Kesir olan kısas cezasının, Harbiler konusunda uygulanmadığıdır. ayrıca ibadetlerini Müslümanları rahatsız etmeyecek şekilde yapmak zorundadırlar, Hıristiyanların kilise çanı çalması ve yeni kilise yapmaları yasaktır. Kilise tamiri içinde devletten izin almak zorundadırlar. Ata binmeleri, silah taşımaları, kaldırımda yürümeleri yasaktı. Elbiselerinin ve ayakkabılarının rengi, kumaşlarının kalitesi değişik olmak zorunda idi. Yakalı kaftan, kıymetli kumaştan, ipekten elbise, ince tülbent, kürk ve sarık taşımaları yasaktı, örneğin Ermenilerin şapka ve ayakkabıları kırmızı, Rumların siyah, Yahudilerin mavi idi. Evlerini de değişik renge boyamak zorunda idiler. Hamamlarda takunya giymeleri yasaktı, peştamallarına çıngırak takmak zorunda idiler. Zimmiler o kadar uç noktada aşağılanmaktaydılar ki, örneğin onların Müslümanların evlerinden daha yüksek ev yapmaları yasaktı, evlerinin Müslüman mahallerine bakan taraflarına pencereler yapmaları yasaktı. Siyasal toplumsal hayat sınıflandırılmasında önce Müslümanlar gelir, bunlar en üstün, en geniş haklara sahip gurupları oluştururlar, sonra Zimmiler ve Harbiler gelirler., Kısaca İslam diğerlerine kendi üstünlüğünü ve egemenliğini kabul ettikleri ölçüde yaşam hakkı tanır. Osmanlı egemenliği altında bulunan Zimmiler, mezhep yada dinlerine göre Osmanlı yönetimi tarafından guruplandırılmış ve bu guruplara millet adı verilmiştir. Millet Osmanlı toplumlarındaki dini toplumların adıdır. Görüyorsun Babur efendi olaylar ve tarih onur ve şeref ve vatan hainliği gibi ilkel ve çok, çok erkeksi sert cümleler ile çözülmüyor. Ben şereften, onurdan çok daha farklı şeyleri anlıyorum. Ama, kızmıyorum da sana çünkü sen kendi kendine kızıyorsun, kızınca da destanlar dökülüyor, her neyse kızmak, hiddet, öfke iyi bir şey değildir. Sen salt Müslümanlığı savunuyorsun ben tüm dünya insanlarının mutluluğunu ve özgürlüğünü savunuyorum, bunu savunabilmek için önce insan dünyalı olabilmeli, dünyalı düşünebilmeli Babur efendi. Her şey gönlünce olsun, buralarda sık, sık güzel yaz olmuyor, şu anlar çok güzel havalar, biraz evrenin sunduğu güzellikler ile birlikte olmak istiyorum. ( İslam’da kendisinden farklı olanlara ait şiddet içeren ayetleri ve hadisleri buraya şu an için aktarmıyorum Babur, zamanı gelince onları da aktaracağım, senin bu kadar hırçın ve şiddet eğilimli olmanın temelleri de oralardan gelmekte. Yoksa nasıl olurda Hizbullah gibi katilleri savunabilirsin. Kim koydu o belediye otobüslerine o intihar bombacıları ile o çocukları öldüren bombaları sanmaktasın İsrail de. PKK ne ise Hizbullah ta aynı düşünceden oluşmakta.) |
|
||||
![]() Türkiye savaşta!
İBRAHİM KARAGÜL - YENİ ŞAFAK 1996"dan beri bu savaşa hazırlanıyorlar. Bölgesel savaşa! Büyük Ortadoğu Savaşı"na! Nihai hesaplaşmaya! En kötü senaryoya! Nükleer silahların da kullanılacağı büyük yıkıma! İsrail"in Lübnan"a saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının tırmandırılması, büyük savaşın Türkiye"ye de sıçradığının kanıtı! O tarihlerde aralarında Türkiye de vardı. Hedef İran"dan Filistin"e kadar bütün bölgeyi hizaya sokmaktı. Kim adına? ABD ve İsrail adına! Türk-İsrail anlaşmalarına, İsrail"in 21. yüzyıl hazırlıklarına ve Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi"ne bakın! Türkiye, bu savaşın kendini de hedef aldığını çok geç anladı. Hâlâ da tam anlayabilmiş değil. Kafa karışıklığı devam ediyor. İçimizdeki beyinsizler ve akıllarını kiraya verenler yüzünden ne olup bittiğini anlamayanlar o kadar da çok ki! Yeni yüzyıl inşasının temelinin Ortadoğu"da atıldığını, bölgedeki bütün ülkelerin çözülmesinin planlandığını, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan haritaların yeniden çizildiğini, işgal ve yağmanın yanı sıra etnik ve mezhep ayrılıklarının iç savaşlara dönüştürülüp yeni harita taslaklarına malzeme yapıldığını, müttefiklik-dostluk ilişkilerinin artık gelecek güvencesi vermediğini, herkesin kendi öz savunma gücüne yoğunlaşmasının zamanının geçmekte olduğunu ne zaman anlayacağız! Afganistan işgal edildi, anlamadık. Irak işgal edildi, anlamadık. Irak"ta iç savaş çıkarıldı, anlamadık! Bütün bunlar birer aşamaydı, anlamadık! Filistin"de uyguladıkları yöntem, Lübnan"da iç savaş çıkarma çabaları hep bunun içindi. Anlamadık. Anlamamakta direniyoruz. Ne zaman anlayacağız? Türkiye topraklarından bir parça kopunca mı? Bu ülkede insanlar birbirini bir birini boğazladığı zaman mı? Bu suskunluk devam ederse, bunlarla da karşılaşacağız. Refik Hariri suikastini planlayıp uygulayanlar, bu suikast üzerinden Lübnan"da iç savaş çıkarmak, Suriye"yi Lübnan"dan atmak ve parçalara ayırmak istediler. Yapmadıkları rezillik kalmadı. Gözlerimizin içine baka baka, tüm arsızlıklarıyla bir kirli senaryo uyguladılar. Suriye"yi Lübnan"dan çıkardılar. Böylece hem Lübnan"ı hem de Suriye"yi savunmasız bıraktılar. Aynı anda Suriye"ye saldırma, parçalara ayırma planlarını açıkça ortaya koydular. Aynı anda İran"ı doğrudan hedef ilan ettiler. Lübnan"da Amerikancı bir darbe yapmaya kalkıştılar. Lübnan"ın, Filistin"in ve bölgenin direnç merkezlerini tasfiye etmeye kalkıştılar. Başaramayınca da, her zaman inandıkları yönteme başvurdular. Açık savaş... Şimdi Gazze"yi yakıp yıkıyorlar. Beyrut"u yakıp yıkıyorlar. Ne için? Kaçırılan askerleri için mi? Hayır, değil. Bu saldırılar o olaylardan çok önce planlandı. Dünya neden susuyor peki? Saldırıyı ABD ile İsrail birlikte planladığı için. Filistin"e, Lübnan"a yönelik saldırılar ABD/İsrail ortak saldırısı olduğu için. Irak işgali gibi, Büyük Ortadoğu Savaşı"nın yeni bir cephesi açıldığı için. Dar anlamda hedef Hizbullah ve Hamas. Çünkü bu iki güç, bölgedeki Arap rejimlerinden daha güçlü. ABD, İngiltere ve İsrail"in yeni Ortadoğu dizaynının karşısındaki en güçlü kaleler. Bu güçleri tasfiye etmek istiyorlar. Başarabilecekler mi? Elbette hayır, başaramayacaklar! Savaş onları daha da güçlendirecek. Bölge yönetimleri kendi halklarını savunmuyor, rejim derdinden başka kaygıları yok. Bakın ses çıkarabiliyorlar mı? Bakın İslam Konferansı Örgütü ses çıkarabiliyor mu? Çıkaramaz! Kim çıkarabilir? Kimin çıkaracağını bildikleri için hedeflerini ona göre belirliyorlar! Bölgenin rejimlerini değil, halklarını hedef alıyorlar. Bugün Beyrut"u vuran füzeler, Suriye topraklarına, kentlerine, köylerine yönelir. Bu çok güçlü bir ihtimal. Zaten işgal altında bulunan Golan Tepeleri, İsrail"in Suriye topraklarına yönelik saldırılarıyla yeniden cepheye dönüşebilir. Şu an susan dünya, zayıf bir ihtimal de olsa, İsrail"i sakinleştirse bile, yakın zamanda üretilecek yeni bir krizle bu gerçekle karşı karşıya kalacağız. Bağdat bombalanırken İstanbul"un yüreği yandı. Şam bombalanırken yüreklerimiz yine yanacak. Suriye rejimini gerekçe gösteren içimizdeki o beyinsizler, o zaman kişisel ve bölgesel çıkarları için bu korkunç yıkımı anlayışla karşılayacak. Bu, bölgesel savaşın hazırlıkları. Asıl amaç bu! Bugün başlamazsa yarın başlayacak. Kime güveneceğiz? Sadece kendimize. Yüreklerimizi ortaya koyup, öz savunma yöntemlerimizi yeniden keşfedeceğiz. Bunu bildikleri için, bu direnç merkezlerini tüketmeye, aşındırmaya ve bizleri çözmeye çalışıyorlar. Bu yönüyle savaş, Türkiye"de de yaşanıyor! Irak"ta, Lübnan"da yaşanan savaşın bir boyutunu da Anadolu topraklarında yaşıyoruz biz. İsrail saldırılarına paralel biçimde PKK saldırılarının başlamasına ne demeli? Ya da bu saldırıları PKK dışında birileri mi yapıyor? Ortadoğu"daki krize karşı en sert çıkış yapan Türkiye, bir anda kendi içindeki saldırılara yönelmek zorunda kaldı? Kim planladı bunu dersiniz? İsrail Türkiye"ye de mi saldırdı? ABD ve İsrail"in Kuzey Irak"taki faaliyetleri Türkiye"ye yönelmiş durumda. Açın gözlerinizi! Bölgesel kurtuluş savaşına doğru sürükleniyoruz. Belki şehirlerimiz yakılıp yıkılacak, ekonomimiz çökecek, ağır bedeller ödeyeceğiz ama bu coğrafyanın insanı kendi kurtuluş yolunu bulacak, her zaman bulduğu gibi. Türkiye"nin ve bölgenin insanları, siyasi liderleri, aydınları, toplumsal öncüleri, gerçeği görmeli artık. Washington"dan, Londra"dan gelen barış projeleri savaş olup bizi yakıyor. Bugüne kadar anlayamadıklarını artık anlasınlar! Anlasınlar da, kendi insanlarına öncü olsunlar, başkalarının hegemonyacı projelerine değil. Bugüne kadar yaptıklarına bir baksınlar. Baksınlar da, aslında kimler adına hareket ettiklerini görsünler. Hiç değilse vicdanlarına kulak versinler. Bağdat"ı, Beyrut"u, Şam"ı savunmayanlar İstanbul"u da savunmayacaktır. Bunu böyle bilin! Herkes gözlerini açmalı artık. Yüreklerini ortaya koymalı... |
|
||||
![]() bahsini ettigin tbmm ye gelen vekillerin o cografi adları kullanma gerekcelerini soylemeye calıstım zaten.ozellikle kurdistan diye bir adlandırmaya gidilmesinin nedenini soylemeye calıstım.ben kurdistanda gelen bolge temsilcisiyim ama turkiye buyuk millet meclisine turk adını kabul ederek geliyorum.anlamında.cunku en azında wilson ilkelerini okumus olanlar bilir.bu bolgelerde bu adlarla devletciklerin ongoruldugunu.bu insanlar bu projelere karsı cıktıklarını da beyan etmiş olurolar bu sekilde.yani turkiyeyi kurtaran kurucu ve kurtarıcı meclis uyeleri.gerisini az cok acıkladım.
bahsini ettiğin bilgi kaynaklarının aidiyet duygusuyla dogru orantılı oldugunu soylemek istiyorum.ben islam ahlakını merkeze alırım.tek dogru kaynagı olarak kabul edebilecegim kaynak her alanda kaynak kuran ve sunnettir.ancak kuran ve sunnet cercevesinde sekil alan bir zihne sahip olduktan sonra saydıgın tum kaynaklardan faydalanmamak diye bir anlayısım da yok.cunku herseyiyle yanlıstır demiyorum.ama zihin seklimi olusturduktan sonra.aksi halde yanlısla dogrunun her sekilde harmanlandıgı islam dısındaki bilgi birikiminde esas olan yanlıstır.yani ben islamla sekillenmeden bu birikime dalarsam herhalukarda yanlıstan kurtaramam yakamı. cunku tek gercek islamdır.ben bundan eminim.cennet ve cehennem gerceginin herseyde onemli oldugunu dusunmuyorum.eminim.dolayısıyla bir musluman olarak ,zıtlarıyla birlikte felsefenin dort temel kavramını ele alırsak dogru yanlıs-yanlıs gercek-yalan iyi-kötü güzel-cirkin kavramlarını herseyiyle belirme hakkına sahip tek SEY in islAm oldugunu soyluyorum.aksi dusunulurse ben ekstrem bir kişilik haline gelir bir asırı dinc yahudi ya da bir satanistten farkısız olur muyum?olabilir.ama islam tarihini incelersen bu tur uclardan katbe kat fazla bahsini etmeye calıstıgım butuncul ileri duzey islam toplumunu gorursun.ama bir de dogru oldugunu dusunursek tum insanlık islamdan yuz ceviren her insan teki cehenneme gidecek.bu yuzden ben merhameti esas alarak islamdan sasmamak dogru yoldan cıkmamak anlayısını vurgulamaya calısıyorum.bu dunya birikimi olarak saydıgın tum farklı kulturleri incelemeye deger buluyorum.ogrenmeye ve gelişmek için kaynak gormege deger buluyorum.ancak insanlıgın kurtulusunun tek caresinin islam oldugunda diretiyorum.cunku eminim.her seyiyle eminim.cennet ve cehennem var.gordum.. |