Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #24841  
Alt 24.09.2005, 10:42
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard sizin icin problem degil, siz yanmadigin

izi düsünün.. güneslenirke dondurma yediginizi düsünmeniz yeterli.

AMA bir problem var, siz gercek olmayan bir beyninizle nasil düsünebiliyorsunuz, nasil hayal edebiliryorsunuz?
  #24842  
Alt 24.09.2005, 10:42
Benutzerbild von xbaburx
xbaburx xbaburx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard agzınıza tutusturulan lokmayı kapmayı

meziyet sayıyosunuz.taliban diye bir imaj olusturuldu sizde hemen bu imaja atlıyorsunuz.yani sıkısınca ya neden bu ülkeler geri ya da bak taliban ne yapıyor diyorsunuz.sizin aklınız sarih acık bir bakısa sahip değil.kuran ve sünnete dayalı bir toplumun imar ve insası islam alimlerinim olusturdugu bir yüksek zümre tarafından gerceklestirilir.eger taliban yada benzerleri benim bahsini ettiğim bir toplumsal dinamik ortaya koymus olsalardı zaten amerikan isgaline ugramazlar iç savas içersinde harap olmazlardı.

hem bak kuranda cok fazla cihad ayeti var kuranın bircok ayetinde resmen öldürün diyo.peki senin evrensel tanrının verdiği tum dinlerin temeli olan islam dediğin seyde bu nasıl olacak.kuran değil mi temeli.hem kuran da Allah insanlarla konusuyor onlara emirlerini veriyor.ve bir daha konusmucak bunu da yani kuranı da 1400kusur yılönce göndermiş.simdi bu 1400 yıllık Allah kelamını oldugu gibi anlamak demek nasıl oluyor?1400 yıllık bir anlama sürecini atlayıp es gecip bugun ben Allahla aracı kabul etmeksizin birebir anlar ve anladıgımı yasarım dersen yarın ya da birkaç saat sonra biri de aynını derse ve ortaya herkesin bireysel psikolojisi ve toplumsal biçimleri bunu sekillendirmede kaçınılmazsa ki öyledir aynı anda kaç bin tane kuran anlamı çıkar.ve toplum nasıl bir çatısmaya sürüklenir?ortada toplumsal bütünlük ya da bireysel tatmin kalır mı.bunca zurnalliğin içinde herkes kafasından baska yorumlar gecirirken kişiler bunca söylenti ve baskı arasında nasıl bir bütünlük yakalarlar?birliktelik kurarken samimi olabilirler mi?birbirlerine kuru destekci olamtan baska her seyin bireysel akla dayandırılması sonucu en ufak bir yorum değişikliğinde bu kuru destekcilik çatısmaya ve gizli sindi bir kine dönüsmez mi?o zaman insanlar nasıl yasar?din insanlara bir mutluluk ve huzur kaynagı nasıl olur?su an oldugu gibi insanlar bunca din cesitlemesi altında senin gibilerin her gun yeni bir sin üretmeleri sonucu zaten bunalım yasarken bu bunalımı derinlestirmek değil mi senin yaptıgın?guya insanlara yeni bir anlayıs sunuyorsun.herkes bunu yapıyor.sen yeni bir anlayıs getirirken seninkiler dısındakini reddediyorsun ve özellikle ve öncelikle tüm digerlerine yaptıgın gibi ehlisunnete peygamberden bugune tasınan ve peygamberi merkeze alan dini mübini putperestlik olarak nitelendiriyorsun.sonuc ne?yeni bir din anlaysı piyasa dini dediğin ve piyasa yapmaya calısan bir din değil mmi bu?

HER YENİ ANLAYIS KENDİSİNE PİYASA YAPMAK İÇİN ÖNCEKİNİ VE DEVİRDASLARINI ASAGILAR KENDİNİ ÖVER.ASIL OLAN MERKEZDE OLAN VE BU DİNİ KURANI İNSANLARA ULASTIRIP HER SEYİYLE YASAYAN ANLAYISTIR.

yahu Allah rasulune bu emrini vermiş buna kuran diyoruz.kuran yasanmıs o devirde.peygamber kuranı yasamamıs mı diyorsunuz?yani peygamber kuranı sadece iletti kendisi yasamadı öylemi?ya da yasadı da o kendisine göre yasadı biz de kendimize göre mi yasayalım diyorsun?yahu yeni bir nalayıs getiren bunu kendisine has kılsa zarar az olur.senin gibi ortalıga dusup hayır bu daha iyi dedikleri için hadi leng zirzop sen kimsin peygamberden iyi mi yasıcan islamı diyoruz.yahu senin dediğin gibi değil peygamberin dediği gibi yasıyorum sana ne?sen istedigin kadar kufret.KUFRETMEDEN CAMURLA USTUNU ÖRTMEDEN GERCEGİN,KENDİ YALANINI GERCEGE YAMAYAMAZSIN.yaptıgın bu.

kuranı kerimi bugune tasıyan Allah,rasulunun peygamberliğini de bugune kadar tasımaya muktedirdir.rasule itaat DUYGUSU RASUL SEVGİSİ VE RASULUN BUNLARA DAYALI UNUTULAMAZ SİLİNEMEZ HAYATI YANİ SUNNETİ DE KORUNMUSTUR. o zaman bunca yalan hadis ve bunca israili gelenek ve sapık inanc nasıl sızdı islama.sizin gibi zirzoplar yenilik adına kendi kafalarındakini sokustrdukalrı ve bazı ahmakların bu anlayıslar sırf dunyalık anlayısları geregi cıkarlarına uydukları için kabul etmeleriyle sızdı.sunnet acıktır sartihtir.peygamberin hayatı her seyiyle bilinmektedir.ve din getiricisinin yasantısıyla anlamını bulur.Allahla muhatap olan odur.he yukarda Allah umarım umdugumuz gibi cıkar.öyledir diyosun..bire salak Allah kuranda zaten kendisini bildiriyor ve onla konusan Allah rasulu onu bize her seyiyle tanıtoıyor.sana kendine allah yaratıyorsun diyoruz laga luga ediyorsun.daha yarattıgın allahtan ne oldugundan bihabersin.kalkıp da kuranı nasıl anlayacaksın?kuranı getirenin anladıgı sekilde anlamak Bizatihi Allhla muhatap olana uymak sence en kesin yol değil mi?değil tabi.yoksa DİNİ DUNYALIGINA NASIL UYDURCAN.RASUL GÖZÜNÜ CIKARIR DiLİNİ SÖKÜP GIRTLAGINI KOPARIR DİMİ.dini dunyaya değil DUNYAYI DİNE UYDURURSUN.rasulun yaptıgı budur.İŞİNİZE GELMEYEN DE BUDUR.
  #24843  
Alt 24.09.2005, 10:43
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard gecici dünya.. evet.. bir gün yok olacak

olmayan bir sey nasil yok olur :O) zaten yok.. yani bunu senin ve senin gibi sapitmislar nasil acikliyor? tamam anladik gercek bir beyniniz yok, ama olmiyan bir seyi kullandigini hayal et :O)
  #24844  
Alt 24.09.2005, 10:44
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Cikabilenler senin EVLIYAULLAH

diye adlandirdigin Insanlardir...

Esyanin yani Madde nin asli ile muhatab olanlar bu Kokudan ve renkete arinanlardir..

Onlar gercegi gödükleri icin Bu dünya hayatina yarim arpa kiymet bicmezler..
  #24845  
Alt 24.09.2005, 10:45
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard biz bu isleri girgira almadigimiz icin..

cok iyi gidiyor.. hayal kelimesini bu kadar desifre neden ediliyor anlayamadim..
sadece bi örnektir!

siz kendinizi misafir olarak kabul edemiyorsaniz sizin probleminiz...

bizler sadece halifelik görevimizi Kurani Kerimin bahsettigi gibi uygulamaya geldik ve sonsuzluga acilacagiz..

yasam Ölümü tattiktan sonra basliyor.. calismalarimiz dünyanin hakkini vermek ve hazirlanmak..

ben hazirim, peki sen hazirmisin?
  #24846  
Alt 24.09.2005, 10:46
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Iman...

gzel kelime...
iman neye edilir? ne zaman edilir? nasil edilir?

Iman eden varmidir?
  #24847  
Alt 24.09.2005, 10:48
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard ZAMAN bir ALGIDIR !..

Zaman, tamamen bizim algılarımıza ve algılarımız arasında yaptığımız kıyasa dayalı bir kavramdır. Örneğin, siz şu anda bu kitabı okuyorsunuz. Varsayalım ki, kitabı okumadan önce mutfakta yemek yiyordunuz. İşte mutfakta yemek yediğiniz "an" ile "şu an" arasında bir süre olduğunu düşünür ve buna "zaman" dersiniz. Gerçekte ise, mutfakta yemek yediğiniz "an" sizin hafızanızdaki bir bilgidir. Ve siz içinde bulunduğunuz "şu an" ile, hafızanızdaki bilgi arasında bir kıyas yapar ve bunu "zaman" olarak nitelendirirsiniz. Bu kıyası yapmadığınız takdirde zaman kavramı da kalmayacak, insan için sadece içinde bulunduğu an mevcut olacaktır.

Örneğin, bir insanın lise mezuniyet töreni hafızasındaki bir bilgidir. İnsan, o lise töreninden itibaren hafızasındaki diğer bilgileri de içinde yaşamakta olduğu an ile kıyaslayınca, zaman algısını elde eder ve hafızasındaki bilgiler doğrultusunda bu zamanın uzunluğunu veya kısalığını tayin eder. Oysa bu "uzunluk" ve "kısalık"da tamamen beyninde oluşan ve bu kıyastan kaynaklanan bir histir.

Aynı şekilde bir kişi, yere düşen kalemi eğilip alan ve masanın üzerine bırakan birini gördüğünde kıyas yapar. Gördüğü insan kalemi masaya bıraktığı anda, o kişinin kalemi eğilip alması ve masaya doğru yürümesi, seyreden kişinin beyninde yer alan bilgilerdir. Zaman algısı, kalemi masaya bırakan insan ile bu bilgiler arasında kıyas yapılarak ortaya çıkar.

Ünlü fizikçi Julian Barbour, zamanın tarifini şöyle yapmaktadır:

Zaman eşyaların pozisyonlarını değiştirme ölçüsünden başka birşey değil. Bir sarkaç sallanır, saatin kolları ilerler.41

Kısacası zaman, beyinde anı olarak saklanan birtakım bilgiler, daha doğrusu görüntüler arasında kıyas yapılmasıyla var olmaktadır. Eğer bir insanın hafızası olmasaydı, o insan sadece içinde bulunduğu anı yaşayacak, beyni bu tür yorumlar yapamayacak ve dolayısıyla zaman algısı da oluşmayacaktı.

Zamanın, hareket eden cisimler ve meydana gelen değişimler arasında yaptığımız belirli bir sıralamadan doğan bir kavram olduğu gerçeği, bugün bilimsel olarak da kabul edilmiştir. Bu konuda görüş belirten düşünür ve bilim adamlarından örnekler vererek konuyu daha iyi açıklamaya çalışalım.

The End of Time (Zamanın Sonu) isimli kitabında zamansızlık ve sonsuzluk hakkındaki açıklamaları ile bilim dünyasında büyük yankı uyandıran fizikçi Julian Barbour, zamanın bir algı olmasının, birçok insan için kabullenilmesi zor bir gerçek olduğunu belirtmektedir. Discover dergisinde, Barbour ile yapılan bir röportajda zaman algısı için şu yorumlar yapılmaktadır:

Ben hala kabullenmekte zorlanıyorum" diyor (Barbour). Ancak, sağ duyu evreni anlamak için hiçbir zaman güvenilir bir yol gösterici olmadı. Copernicus Güneş"in Dünya çevresinde dönmediğini ilk söylediğinden beri fizikçiler algılarımızı şaşırttılar. Herşeye rağmen, Dünya 67,000 mil/saat hız ile boşlukta dönerken en ufak bir hareket bile hissetmiyoruz. Barbour zamanın geçtiğine dair hissimizin, "Düz Dünya Cemiyeti"nin (Flat Earth Society) batıl inancı kadar yanlış olduğunu iddia ediyor."42

Yukarıda da görüldüğü gibi, ünlü fizikçi Barbour, zamanın mutlak olduğuna dair sahip olduğumuz inancın batıl olduğunu belirtmektedir. Ve günümüzde fizik alanındaki araştırmalar bu gerçeği açıkça göstermektedir. Zaman mutlak değildir, meydana gelen olaylara göre farklı algılanan göreceli bir kavramdır.

Nobel ödüllü ünlü genetik profesörü ve düşünür François Jacob ise, Mümkünlerin Oyunu adlı kitabında zamanın geriye akışı ile ilgili şunları anlatır:

Tersinden gösterilen filmler, zamanın tersine doğru akacağı bir dünyanın neye benzeyeceğini tasarlamamıza imkan vermektedir. Sütün fincandaki kahveden ayrılacağı ve süt kabına ulaşmak için havaya fırlayacağı bir dünya; ışık demetlerinin bir kaynaktan fışkıracak yerde bir tuzağın (çekim merkezinin) içinde toplanmak üzere duvarlardan çıkacağı bir dünya; sayısız damlacıkların hayret verici işbirliğiyle suyun dışına doğru fırlatılan bir taşın bir insanın avucuna konmak için bir eğri boyunca zıplayacağı bir dünya. Ama zamanın tersine çevrildiği böyle bir dünyada, beynimizin süreçleri ve belleğimizin oluşması da aynı şekilde tersine çevrilmiş olacaktır. Geçmiş ve gelecek için de aynı şey olacaktır ve dünya tastamam bize göründüğü gibi görünecektir.43

Beynimiz belirli bir sıralama yöntemine göre işlediği için şu anda dünya üstte anlatıldığı gibi işlememekte ve zamanın hep ileri aktığını düşünmekteyiz. Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karardır ve dolayısıyla tamamen izafidir. Eğer hafızamızdaki bilgiler geriye doğru oynatılan filmlerdeki gibi dizilse, zamanın akışı da bizim için geriye doğru oynatılan filmlerdeki gibi olacaktır. Böyle bir durumda, geçmişi gelecek, geleceği de geçmiş olarak algılamaya başlar, hayatı şimdiki düzeninin tam tersi bir düzende yaşarız.

Gerçekte ise zamanın nasıl aktığını, ya da akıp akmadığını asla bilemeyiz. Bu da zamanın mutlak bir gerçek olmadığını, sadece bir algı biçimi olduğunu gösterir.

Zamanın bir algı olduğu, 20. yüzyılın en büyük fizikçisi sayılan Einstein"ın ortaya koyduğu Genel Görecelik Kuramı ile de doğrulanmıştır. Lincoln Barnett, Evren ve Einstein adlı kitabında bu konuda şunları yazar:

Salt uzayla birlikte Einstein, sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe akan şaşmaz ve değişmez bir evrensel zaman kavramını da bir yana bıraktı. Görecelik Kuramı"nı çevreleyen anlaşılmazlığın büyük bölümü, insanların zaman duygusunun da renk duygusu gibi bir algı biçimi olduğunu kabul etmek istemeyişinden doğuyor... Nasıl uzay maddi varlıkların muhtemel bir sırası ise, zaman da olayların muhtemel bir sırasıdır. Zamanın öznelliğini en iyi Einstein"in sözleri açıklar: "Bireyin yaşantıları bize bir olaylar dizisi içinde düzenlenmiş görünür. Bu diziden hatırladığımız olaylar "daha önce" ve "daha sonra" ölçüsüne göre sıralanmış gibidir. Bu nedenle birey için bir ben-zamanı, ya da öznel zaman vardır. Bu zaman kendi içinde ölçülemez. Olaylarla sayılar arasında öyle bir ilgi kurabilirim ki, büyük bir sayı önceki bir olayla değil de, sonraki bir olayla ilgili olur.44

Einstein"ın bu sözlerinden, zamanın ileriye doğru aktığı fikrinin tamamen bir şartlanma olduğu anlaşılmaktadır.

Einstein, Barnett"in ifadeleriyle, "uzay ve zamanın da sezgi biçimleri olduğunu, renk, biçim ve büyüklük kavramları gibi bunların da bilinçten ayrılamayacağını göstermiş"tir.45

Genel Görecelik Kuramı"na göre "zaman mutlak değildir, onu ölçtüğümüz olaylar dizisinden ayrı, bağımsız bir varlığı yoktur."

Rüyalarımız, zamanın göreceliğinin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Biz uykumuzda günlerce sürdüğünü düşündüğümüz olaylar yaşarken, aslında sadece birkaç dakika hatta birkaç saniye süren bir rüya görmüşüzdür.

Konuyu biraz daha açıklamak için bir örnek üzerinde düşünelim. Özel olarak dizayn edilmiş tek pencereli bir odaya konup, burada belirli bir süre geçirdiğimizi düşünelim. Odada, geçen zamanı görebileceğimiz bir de saat bulunsun. Aynı zamanda odanın penceresinden güneşin belirli aralıklarla doğup-battığını görelim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, o odada ne kadar kaldığımız sorulduğunda vereceğimiz cevap; hem zaman zaman saate bakarak edindiğimiz bilgi, hem de güneşin kaç kere doğup battığına bağlı olarak yaptığımız hesaptır. Örneğin, odada üç gün kaldığımızı hesaplarız. Ama eğer bizi bu odaya koyan kişi bize gelir de, "aslında sen bu odada iki gün kaldın" derse ve pencerede gördüğümüz güneşin aslında suni olarak oluşturulduğunu, odadaki saatin de özellikle hızlı işletildiğini söylerse, bu durumda yaptığımız hesabın hiçbir anlamı kalmaz.

Bu örnek de göstermektedir ki, zamanın akış hızıyla ilgili bilgimiz, sadece algılayana göre değişen referanslara dayanmaktadır.

Farklı koşullarda, insanların aynı zaman dilimini, daha uzun veya daha kısa algılamaları da bunun bir örneğidir. Örneğin, ameliyattaki kardeşinin çıkmasını bekleyen bir insan için, bir saatlik süre aradan saatler geçmiş kadar uzun gelir. Ancak aynı kişi çok zevk aldığı bir işi yaparken, bir saatin nasıl geçtiğini anlamaz.

Einstein"ın Genel Görecelik Kuramı"nın bilimsel olarak ortaya koyduğu bir gerçek şudur: Zamanın hızı, bir cismin hızına ve çekim merkezine olan uzaklığına göre değişmektedir. Hız arttıkça zaman kısalmakta, sıkışmakta; daha ağır daha yavaş işleyerek sanki "durma" noktasına yaklaşmaktadır.

Bunu Einstein"ın bir örneği ile açıklayalım. Bu örneğe göre ikiz kardeşlerden biri Dünya"da kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızda uzay yolcuğuna çıkar. Uzaya çıkan kişi, geri döndüğünde ikiz kardeşini kendisinden çok daha yaşlı bulacaktır. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardeş için zamanın daha yavaş akmasıdır. Aynı örnek, ışık hızının yüzde doksan dokuzuna yakın bir süratle hareket eden roketle uzayda yolculuk yapan bir baba ve Dünya"da kalan oğlu için de düşünülebilir. Einstein"e göre, "Eğer babanın yaşı 27, oğlunun yaşı 3 olsa, 30 dünya senesi sonra baba dünyaya döndüğünde oğul 33 yaşında, baba ise 30 yaşında olacaktır."46

Zamanın izafi oluşu, saatlerin yavaşlaması veya hızlanmasından değil; tüm maddesel sistemin atomaltı seviyesindeki parçacıklara kadar farklı hızlarda çalışmasından ileri gelir. Zamanın kısaldığı böyle bir ortamda insan vücudundaki kalp atışları, hücre bölünmesi, beyin faaliyetleri gibi işlemler daha ağır işlemektedir. Böylelikle kişi zamanın yavaşlamasını hiç fark etmeden günlük yaşamını sürdürür.


zamanın mutlak bir gerçek değil, izafi bir algı olduğu modern bilimin bulguları ile kesinlik kazanmıştır. Bilimin 20. yüzyılda keşfettiği bu gerçeğin, Kuran"da 1400 sene önce bildirilmiş olması ise çok büyük bir mucizedir.

Örneğin Allah, birçok ayetinde dünya hayatının çok kısa olduğunu vurgulamaktadır. Bir insanın ortalama 60 yıllık ömrünün, ayetlerde "günün bir saati" kadar kısa olduğunu Rabbimiz şöyle belirtmektedir:

Sizi çağıracağı gün, O"na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız. (İsra Suresi, 52)

Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları birarada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar… (Yunus Suresi, 45)

Bazı ayetlerde ise, zamanın insanların sandıklarından çok daha kısa olduğu şöyle bildirilir.

Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz." (Mü"minun Suresi, 112-114)

Kuran"da başka ayetlerde ise, farklı boyutlarda zamanın daha farklı bir hızla aktığı haber verilmektedir. Örneğin Allah"ın katındaki bir günün insanların bin yılına eşit olduğu belirtilmektedir. (Hac Suresi, 47) Bu konu ile ilgili diğer ayetler şöyledir:

Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Mearic Suresi, 4)

Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O"na yükselir. (Secde Suresi, 5)

Kuran"ın daha pek çok ayetinde kullanılan üslup zamanın bir algı olduğunu açıkca ortaya koymaktadır. Örneğin Allah Kuran"da bahsedilen mümin bir topluluk olan Kehf ehlini 300 yılı aşkın bir süre derin bir uyku halinde tutmuştur. Daha sonra uyandırdığında ise bu kişiler, zaman olarak çok az bir süre kaldıklarını düşünmüşler, ne kadar uzun uyuduklarını tahmin edememişlerdir:

Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. (Kehf Suresi, 11-12)

Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir..." (Kehf Suresi, 19)

Aşağıdaki ayette anlatılan durum da zamanın aslında psikolojik bir algı olduğunun önemli bir delilidir.

Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259)

Görüldüğü gibi bu ayetler zamanın izafi olduğunu, mutlak olmadığını açıkça bildirmektedir. Yani zaman, algıya ve algılayana göre değişmektedir; algılayan dışında kendi başına bir varlığı olan sabit bir varlık değildir.
  #24848  
Alt 24.09.2005, 10:49
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard gercek verilerle yanlis tespitler yapmak

olmiyan beyni kullanmaya benzer :O)

tabiki farkli zaman algilamasi vardir, ama bunlar hayal degildir ;O)
  #24849  
Alt 24.09.2005, 10:50
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard sizce onlarda hayal degilmi?

sizler hayallerle yasamaya devam edin :O)
  #24850  
Alt 24.09.2005, 10:51
Benutzerbild von xbaburx
xbaburx xbaburx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard ukala:)

aynı zamanda da dangalak.yanlıs anlama tüm ukalalar dangalak oldugu için dangalaksın.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu