| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() biliyorsun sizin Insanlari Firkalara ayirip kendi firkanizi kurtarip Cennet e yollamaniz gibi sizofrenik bir reaksiyonunuz Var
![]() Buna Hadis de diyorsunuz.. Bu hadis in sahibinin SEY ADI BIN MÜSAFIR oldugunu biliyor musun ?.. Yoksa siz ona mi peygamber diyorsunuz ?.. Eger öyle ise bir itirazim yok.. Ama Yezidiligin Kurucusunun Herzelerini Hadis olarak tanimaniz ve kendinizi cennetlik ilan etmeniz cok ilginc.. Bu sözler yani Firkanizin cennetlik oldugu Mushaf-i RES ( Kara mushaf ) da yer alir.. Ayetlerini getir dedigim zaman bulamaman onun icin..Kara Mushaf a bakarsan hemen Bulacaksin.. ![]() |
|
||||
![]() ABD ,sex bataklığına sürüklenebilecek gençleri evlilik öncesi ilişkiden korumak için yılda 117.000.000 $ harcıyor , önümüzdeki yıl bu para 135.000.000$2a yükseltilecek ( Vatan Gazetesi : 09.09.2003) : DSP-MHP-ANAP KOALİSYONUNDA SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ"A GELEN HEMŞİRELER BİRLİĞİ BAŞKANI KADIN " EVLİLİK ÖNCESİ KIZLARIN CİNSEL DENEYİM KAZANMALARI (!) GEREKTİĞİNİ İLERİ SÜRMÜŞTÜ ...!
ÜRPETEN SAPIKLIK : Almanya"da çocuk pornosuna karşı tarihin en büyük operasyonu yapıldı. 1.500 polis aynı anda 500 ayrı eve baskın yaptı. 26 bin sapık içinde öğretmenlerin de bulunması bomba etkisi yarattı.Alman polisi internet tarihinin en büyük çocuk pornosu şebekesini çökertti.Toplam 1.500 polisin katıldığı "Avcı" kod adlı operasyonla 500 ayrı eve baskın yapan Alman güvenlik güçleri, akıllara durgunluk veren bir yeraltı organizasyonunu açığa çıkardı. Yapılan açıklamada, Amerika"dan Avustralya"ya kadar 166 ülkede faaliyet gösteren 26 bin 500 sapığın kimlik bilgilerinin ele geçirildiği belirtildi.Rahipler-polisler bile sapık :Alman emniyetinden yapılan açıklamada, aralarında rahipler, öğretmenler, hatta polislerin bile bulunduğu şebekenin, internet üzerinde 38 ayrı "çocuk pornosu grubu" oluşturdukları ve resim ile videoları bu gruplar üzerinden yaydıkları vurgulandı. Operasyonun en üzücü tarafı ise çocuk pornosundan para kazananlar arasında çocuklarla ilgili işlerde gönüllü olarak çalışanların da bulunmasıydı. Sapıklardan birinin bilgisayarında 4 aylık bir bebeğin bile pornografik amaçlı resmi bulundu.Sadece ABD"de de son 2 ay içinde çocuk pornosundan bin kişinin gözaltına alındığı açıklandı.( Vatan gazetesi : 28.09.2003) ÇAĞDAŞ ÜNİVERSİTE"DEN BİR ALINTI :" ...Boğaziçi Üniversitesinde okuyanlar bilir.Öğrenci işleri müdürümüz vardı, Metin B....Güzel kızlara düşkündü . Bizlerde krediye ihtiyacımız olunca,ders bırakmak-ilave etmek istersek " File çorap çeker , hafif dekolte yapar , ayakkabıları da geçirdiğimiz gibi alırdık soluğu Metin Hoca"da.Biraz da flörtöz konuştunuz mu işiniz halloldu demekti..." (Sabah : 04.10.2003 ) NAMUS KELİMESİNİN KANUNLARDAN ÇIKARILMASINI İSTEYEN ÇAĞDAŞ (...) KADINLARA DUYURULUR : Batman"da fakir bir ailenin 12 ve 13 yaşındaki iki kız çocuğunun 3 yıldır binlerce erkeğe satması...( 04.10.2003 tarihli gazeteler ) Mardin"de 64"ü rütbeli 341"i er toplam 405 asker için tecavüz davası açıldı... ( Hürriyet : 04.10.2003)Ahlak ve Namus olmadan toplum ancak hayvanlaşır ! Çocuk Vakfı, 20 Kasım 2001 tarihinde bütün dünyada kutlanacak olan Dünya Çocuk Hakları Günü nedeni ile RİSK ALTINDAKİ DÜNYA ÇOCUKLARI RAPORU hazırladı : ... Afrika"da çocuklara yönelik seks turizminde artış var. Seks turizmi açısından Senegal en önemli merkez. Onu Gambiya, Togo, Benin izliyor. Çocuk pornografisinde de artış gözleniyor. Diğer merkezlerin aksine Gambiya"ya gelenler Avrupalı kadınlar ve onlar da erkek çocuklarla ilişki kurmak için burayı tercih ediyorlar. Güney Afrika"da Angola, Mozambik, Kenya gibi ülkelerden getirilen 38 bin çocuk seks pazarında kullanılıyor.Afrika"da çocuğun kaçırılarak ticarî cinsel istismara maruz bırakılmasını önlemeye yönelik hukukî engellemeler ise yeterli değil. Belirtildiğine göre Asya-Pasifik ülkelerinden Nepal"den Hindistan"a her yıl 150 bin kadın ve kız çocuğu kaçırılıyor. Kamboçya seks turizminin merkezlerinden biri. Sadece Çin"de çeyrek milyon kadın ve kız kaçırılıyor. Yeni Zelanda"da 11 yaşında seks pazarında kız çocuklarına rastlanıyor. Polis raporlarına göre yakalananların %44"ü 14 yaşının altında. Avustralya"da da çocuk pornografisi artış göstermiş. Çin ve Tayland"da bu işi meslek haline getirmiş mafyaların varlığından sözediliyor. Hindistan ve Pakistan insan kaçıranlar için hem bir merkez hem de Bangladeş, Sri Lanka, Nepal ve Afganistan gibi ülkelerden kaçırılanlar için kullanılan transit bir yol olarak ifade ediliyor. Taylandlı Rin daha 9 yaşındayken annesi tarafından seks pazarına alıştırılmış. Bu bölgeden kaçırılan çocukların bir kısmı seks pazarının bir parçası oluyorlar. Pek çok çocuk organ nakli için kaçırılırken bazı çocuklar ucuz işçi olarak da kullanılıyorlar. Zayıf sınır güvenliği ve hukukî düzenlemelerdeki eksikler bu sorunla mücadeleyi güçleştiriyor. Latin Amerika"da bazı çocuklar aileleri tarafından seks pazarına zorlanırken bazıları da daha iyi yaşam şartlarına kavuşmak ümidiyle gittiği büyük şehirlerde ya aç kaldığı için ya da refah seviyesi yüksek bir yaşamı sürdürmek için fahişelik yapıyor.Guatemala"da çocuklardaki AIDS oranında artış var. El Salvador Limanı, çeşitli ülkelerden buraya gelenlerin çocukların seks pazarına sürüldüğü bir merkez. Bu ülkede erkek çocukların da pazarlandığı söyleniyor. Nikaragua ve Honduras"tan kaçırılan çocuklar genellikle Guatemala"ya getiriliyorlar. Diğer ülkelerin aksine Meksika"da çocuklara yönelik cinsel sömürünün faillerinin devletin kendi vatandaşları olduğu söyleniyor. İddialar bu ülkede 16 bin çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı yönünde. Bu ülkede çocukların gece kulüplerinde de çalıştırıldığı belirtiliyor.Kosta Rika"da seks turizminin müşterilerinin genellikle Amerikalı, Kanadalı, Japon ve İtalyan olduğu iddia ediliyor. Yakalananların çoğu gelişmiş ülke vatandaşları. Çocuk kurultayında sunulan bir rapor ülkemizde ?fahişeliğin? yaşının 15?e kadar düştüğünü gösterdi. Sadece İstanbul?da 500 çocuk ?seks işçisi? olduğu açıklandı ... Dünyada 3 milyonun üzerinde çocuk fahişe olduğu tahmin ediliyor. Bu alanda Asya ülkeleri başı çekerken onu Latin Amerika ve Afrika izliyor. Yine bir başka gerçek de her yıl Avrupa ülkelerine Uzak Asya?dan çocuk fahişelerin gönderildiği iddiaları... Raporda çocukların ?seks işçisi? olarak pazarlandığı yerler de sayılıyor. Barlar, masaj salonları, özel evler ve bazı otel, motel gibi konaklama yerleri başlıca cinsel sömürü mekanları. Rapora göre, çocuk fahişeliğin artmasında parçalanmış aileler büyük bir rol oynuyor NOT:ABD "de günde 1900 kadına tecavüz ediliyor (Amerikan tecavüz merkezi), her 23 dakikada bir cinayet , her 49 saniyede bir saldırı gerçekleşiyor. ABD"de kadın nüfusunun %50" si kocasından veya bir erkekten dayak yiyor. (5.8.90 :milliyet) BATIDA SOSYAL DEPREM : .AVRUPA?DA EVLİLİK DIŞI ÇOCUK SAYISI ![]() . İSPANYA?DA İLKOKUL 4 VE 5. SINIF ÇAĞINDA 80 BİN KIZ ÇOCUĞU HAMİLE BIRAKILMIŞTIR . BOŞANMA ORANI RUSYA?DA % 33, İNGİLTERE2DE % 32 ,FRANSA?DA % 19?DUR .ANNE BABASI İLE BERABER YAŞAYAN AİLE SAYISI DEVLETİN SAĞLADIĞI EKONOMİK TEŞVİKLERE, VERDİĞİ ÖZEL İZİNLERE RAĞMEN AVRUPA?DA % 8 ?DİR. .ZAMANIN BAŞKANI CLİNKTON?UN 15 DANIŞMANI EŞCİNSELDİR.ABD?DE 20 MİLYON EŞCİNSEL VARDIR. BU DA NÜFUSUN % 10?UDURBU ORAN YUNANİSTANDA % 17 ?DİR YANİ ALTIDA BİRDİR. AİLESİ İLE İLGİLENMEYEN AVRUPA HALKI ŞU AN KEDİ KÖPEK BESLEMEYE ADETAQ MAHKUM OLMUŞLARDIR ! LOLİTA İHTİLALİ Dünkü Milliyet"in 3. sayfasında bir haber: "12 yaşındaki kız internette tanıştığı adama kaçtı." Sayfayı çevirin: Edirne"de sevişirken görüntülenen liseli kızın fotoğrafları... Ve günlerdir Mardin"den Sivas"a kadar Türkiye"nin dört bir yanından 12 - 13 yaşında küçük kızlara tecavüz haberleri... Madalyonun bir yüzünde ağzı salyalı sübyancılar var. Peki diğer yüzünde?.. Alttan alta inanılmaz bir "ergen ihtilali" yaşadığımızın farkında mısınız? * * * Son zamanlarda bir lise mezuniyet balosunda bulundunuz mu hiç? Gitseniz, gördüğünüz ağır makyajlı, cesur dekolteli, yüksek topuklu, cep telefonlu kızların 16 - 17 yaşında olduğuna inanabilir miydiniz acaba? Levent"te bir estetik kliniğinde görevli bir uzmanla görüştüm. Dinlediklerime inanamadım: "14 - 15 yaşında kızlar, ana babalarından habersiz gelip kaşlarını kaldırmak, fazla yağlarını aldırmak, selülit tedavisi yaptırmak istiyor"muş. Geçenlerde bir kız elinde Angelina Jolie"nin fotoğrafıyla gelmiş ve "Bununki gibi dudak istiyorum" demiş. 18"lik bir lolita da göğüslerini büyütmesi için yalvarmış. "En büyük istekleri" neymiş biliyor musunuz? Zara"nın ya da Diesel"in 34 bedenine sığmak... Bunun için yarışıyorlarmış: "Çünkü televizyonda gördükleri mankenler 34 beden giyiyor. Onu giyebilmek için 44 kilo kalmaları lazım. Bunun için resmen aç geziyorlar. Gün boyu yedikleri, bir kase yoğurt, iki tas salata, sigara, kahve ve kola... 500 kaloriyle yaşamaya çalışıyorlar. O yüzden vücutlarında demir, sodyum eksikliği var. Yanlış beslendikleri için vücutları hızla deforme oluyor, müdahale için de bize geliyorlar." Uzman, bunun son 3 yılda gözlenen bir "patlama" olduğunu söylüyor: "Ben de anneyim, 18"lik "lipolu" (yağ aldırmış) kızları görünce dehşete kapılıyorum. Biriktirdiği 300 - 500 milyonla gelip "Dudağımızı şişir" diyenleri "Bırakın dudağınızı da gidin kafanızı şişirin" diye geri yolluyorum." * * * Genelde üst gelir grubundan hastaları bulunan bir jinekoloğun gözlemleri daha da çarpıcı: "Genç nüfusta müthiş bir uyanma var" diyor. 17 - 18 yaşlarında lise öğrencilerinin kürtaj için başvurduğunu söylüyor ve bazı gözlemlerini aktarıyor: Batı"da ergenlik yaşı 16 - 17"den 11 - 12"ye geriledi. Amerika"da 10 yaşa kadar düştü. Genç kızlar annelerinden çok daha erken adet görüyor artık... Bunun, iklimden beslenmeye kadar pek çok nedeni olabilir ama en önemli nedenlerinden biri "psiko - seksüel uyarımın artması"... Yani, okulda, çevrede ve özellikle de medyada cinsel teşhirin yaygınlaşması... Baştan çıkarıcı klipler, uyarıcı filmler, cinsellik yüklü diziler, çıplaklığa çağıran reklamlar, beyinde ergenliği erken uyandırıyor, cinselliğin keşfini hızlandırıyor. Özellikle varlıklı kesimden gençler, lise çağında, özentiyle büyük ve seksi görünme derdine düşüyor. Karşı cinsi de sadece bir seks nesnesi olarak görüyor. Anneleri mi? Onlar da kızlarının ponponlu çorapları ve lastik ayakkabılarıyla genç görünme çabasında... Küçükler büyük, büyükler küçük görünmek için yarışıyor adeta... * * * Kimseyi suçlamayalım; bu tablo bizim eserimiz: İyi bir kalça sahibi olmanın, iyi bir kafa sahibi olmaktan daha fazla prim yaptığı bir ülkeden ne bekliyordunuz ki? Kafasını çalıştıranların kafasını koparırken, kalçasını çalıştıranları baş tacı eden bir toplumda nasıl çocuklara "Göğsünü değil, kütüphaneni büyüt" öğüdü verebiliriz ki? Yasak çare değil... Beyin faaliyetine itibar kazandırmaya ve öncelikler konusunda topyekün bir hesaplaşmaya ihtiyacımız var. ( MİLLİYET : Can Dündar ) SANAT (!) DÜNYASINA KÜÇÜK BİR BAKIŞ : Medyada yer bulmayana ekstra işlerde ekmek yok. Adına kısaca ekstra denilen; düğün, bayi toplantısı, açılış-kapanış ve festival konserlerine çağrılabilmek için medyada ortalarda olmak gerekiyor. Ekstranın güzelliği de dolarla verilmesi ve sıfır vergi verilmesi. Düğünde tuvalette elinize sokuşturulan bir tomar dolardan maliyenin haberi nereden olacak ki... Veren zaten ben verdim demiyor ki.Alan razı veren razı... 5 bin dolardan başlıyor (en kıytırığı bu kadar para almadan şehir dışına çıkmaz), 50 bin dolara kadar çıkıyor. En fazla alanlar ise Tarkan, Sezen Aksu ve Hülya Avşar... Önemli olan şu sıralar en çok ekstra işe giden yani dolarları çuvalla toplayan Gülben"i zayıflatıp yok etmek... Ve yerine Petek Dinçöz"ü getirmek....Gülben şimdi hem acemi hem de sahipsiz. Bir süre böyle kurda kuşa yem olarak atılacak. Tabii iki yıla kalmadan da anasının evine gönderilecek. Yerine de başka bir hatun getirilecek. Sakın acımayın. Bu doğanın kanunu. Gülben de arkasına iş adamı Erol Evcim"i aldığı zaman İbrahim Tatlıses ve Kadir İnanır"ı kullanmış, Hülya"ya rakip gösterilmişti. Bu sayede "star" olmuş, kaç daha yetenekli akranı şarkıcıyı sollamıştı. Ekstra kraliçelerini! incelemeye devam edelim. Petek Dinçöz galiba bu şansını yitirdi. En büyük hamisi Star"ın patronu Hakan Uzan, bu kadar işinin arasında onunla uğraşamaz. Aşkın Nur Yengi de kendi kendini bitirdi.... Son aylarda müthiş bir atak yapan Ebru Gündeş çok popüler. Ebru"nun sahnesi de iyi. Ama konuşup, gülünce sanki... Birden çocuk oluyor. Oysa ekstra işinde seksi olmak çok önemli. Özellikle de sadece erkeklerin katıldığı bayiler toplantılarında... Ebru"yu sadece zevkle dinliyorlar ama o sahnede iken hayal kuramıyorlar. Ayrıca yanına gelip fotoğraf çektirmek de var değil mi? Sonra amca gidip karısına hava atacak. Öyle veya böyle sahnede seksi. Estetikli göğüsleri işe yarıyor. ( Aykut Işıklar : TERCÜMAN :04.09.2003 ) Bu habere para karşılığı satılan mankenleri (...!...)...vs ekleyebilirsiniz...! ÇAĞDAŞ HAYAT ( !) VE KADIN : Çağdaş olduğu iddia edilen hayat tarzında kadınlar ,kendilerinin dış görünüşleri ile değer kazanacakları konusunda ikna edilmiş durumda bulunmaktadırlar.Bilgi,görgü,zeka"dan önce uzay çağının ,21. yüzyılının kadınının (!) değeri sarı (bazen kızıl...! ) saçlar ,ikide bir değişen vücut ölçüleri daralıp bollaşan, bazen yırtık, bazen sökük ...ama daima modacılarla kumaş tröstlerinin anlaşması ile çoğu da cinsel tercihini tuhaf şekilde yapan kreasyoncularca hazırlanmış moda elbiselerini giyen ,kendince karar vermesine izin verilmeyen makyaj, giyim, ...hatta hayat tarzına, yaşam tarzına ( yani dinine) başkalarının karar verdiği evlendiği kocasının yanında yüzünde salatalık maskesi , saçlarında bigudi ...vs ile dolaşan ve kocası ile yatağa bu halde iken girerken sabah evden çıkarken , kocasından ayrılırken makyaj yapmaya çalışan süslenen, kokular sürünen kadın ne kadar hayatında hür ve doğru karar verme hakkına sahip olabilmektedirler acaba...?Örneğimize devam edelim ;her çağdaş kadın aynı şeyi yapsa, eşinin yanında savaş boyalarını sürünmüş gibi dolaşırken dışarıya çıkarken süslense eşleri ,hayat arkadaşları hanımından uzaklaşıp gözü dışarıya kaymaz mı ?Öyle ya eşine değilde dışarıdaki insanlar için süslenen kadın eşini ne kadar kendine bağlayabilir...? Kocasıda tıpkı kendi eşi gibi ,eşi için süslenmeyen ,başkaları için farkında olmadan süslenen diğer kadınlara ilgi duysa ,aynı şeyi başka erkek kendi eşine karşı hissetse toplumda aile ,ahlak ne hale gelir ,öyle değil mi!Flörtle başlayıp ,aşkla alevlenen ,evlilikle sonuçlanan çağdaş evlilikler ;ihanet,kısa süren evlilikler , boşanmalar asrı olan asrımızın temel kaynağı bu ters mantık olmasın sakın...! Hatalı olan ne kadın ne de kocadır, hata iki cinsede modern hayat diye bu tuhaf ve ters mantığı kabul ettirenlerdir! İslam"da ise kadın dışarıda örtünür , süsünü ,çekiciliğini evde eşine saklar.Tabiiki aynı durum erkek içinde söz konusudur! Yine acaba neden hostes bacılar onlarca erkeğe hizmet ederken , yemek ikram edip ,yastık kabartıp , kemer bağlarken... medeni olurlar da evlenip işini terkedip sadece eşine hizmet etmeye karar verince tenkide uğramaktadır."Hayatını güvence altına almak,ekonomik özgürlük..." sözlerinin arkasında doğru ve güvenilebilen bir eş ,hayat arkadaşı bulunamaması gibi bir mantık yatıyor olmasın sakın? Sokakta kızımızın beline bir erkek kolunu dolasa ona kızarız da adı " dans " olunca bu harekete neden tepki göstermeyiz acaba !!?? Adı "Moda " olunca yırtık,çıplak,tuhaf elbiseleri neden doğal karşılarız ! Kızımız veya oğlumuz " don " ile dışarıda dolaşsa buna karşı çıkarız da adı " mayo veya şort " olunca neden buna karşı çıkmayız ! SUNUCU -MANKEN İPEK TENOLCAY . " MİNİ ETEK GİYİP , İNCE ÇORAPLA GEZİYORSAN BAŞKALARIYLA FLÖRT EDİYORSUNDUR.İLTİFATLAR , BAKIŞMALAR ALDATMA DEĞİL Mİ ?" ( MİLLİYET :11.01.2003) ÇAĞDAŞ OKUL - HAYAT VE GETİRİLERİ Eğitimli kadınlar cinsel şiddet mağduru... (Milliyet:12.06.2003) İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü"nce, üniversite öğrencisi ve mezunu kadınlarla yapılan bir araştırma, katılımcıların büyük bir bölümünün cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığını ortaya koydu. İÜ Adli Tıp Enstitüsü"nden Prof. Dr. Mustafa Fatih Yavuz ile yüksek hemşire Zehra Kayı, 591"i üniversite öğrencisi olan 700 kadınla, ""Kadın üniversite gençliği ve mezunlarına yönelik cinsel saldırı"" konulu araştırma yaptı. Araştırma sonucunda, katılımcıların yüzde 84"ünün laf atma, açık-saçık konuşma, röntgencilik, teşhircilik, sarkıntılık, ırza geçme gibi ""sözel, görsel, dokunsal"" cinsel şiddet türlerinden en az birisine maruz kaldığı belirlendi. Bunlardan yüzde 44.8"inin, basit cinsel içerikli dokunuştan zorla cinsel ilişkiye kadar uzanan ""dokunsal şiddet"" türlerinden birini yaşadığı tespit edildi. Cinsel şiddet türleri arasında ilk sırayı yüzde 81.3 ile sözel ve dokunsal olanlar aldı. Araştırmaya katılan yaklaşık her 5 kadından birinin teşhircilik eylemiyle karşı karşıya kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırı boyutundaki eylemlerin yaklaşık yarısında fiziksel şiddet kullanıldı. Yine eylemler sırasında korkutma-tehdit ile kandırma da ilk sıralarda yer aldı. İLK SIRADA SEVGİLİLER VAR Araştırma, sanılanın aksine, cinsel şiddet eylemlerinin yabancılar değil, çoğunlukla tanıdık kişiler tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu. Buna göre, saldırganların yüzde 95"inden fazlası tanıdık. Çalışmaya göre, ilk sırada sevgili düzeyindeki erkek arkadaş, ikincisi sırada nişanlılık ve sözlülük ilişkisi geliyor. Üçüncü sırada ise ensest ilişki türleri var. Araştırmada, sevgili düzeyindeki erkek arkadaşların daha çok görsel ve dokunsal cinsel şiddet türü uyguladığı dikkat çekti. Saldırganların çok büyük çoğunluğunu ise ortalama 25 yaşındaki erkekler oluşturdu. Eylemin gerçekleştirildiği yerler arasında ilk sırayı saldırganın evi aldı. Çalışma, eylemler nedeniyle adli makamlara başvuru oranının ise hemen hemen yok denecek kadar az olduğunu da ortaya koydu. Buna göre, adli makamlara iletilen cinsel şiddet türleri teşhircilik, cinsel içerikli dokunma ve cinsel birleşmeye teşebbüs eylemi ile sınırlı kaldı ve oranı yüzde 2-3"ü geçmedi. Bu tür eylemleri yaşayanların, çaresizlik ve suçluluk hissiyle utanma duygusunu yaşadığı da belirlendi. TAHMİN EDİLENİN DAHA ÖTESİNDE... Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Yavuz, cinsel şiddetin toplumdaki tüm bireyler için bir sorun ve tehlike olduğuna işaret etti. Prof. Dr. Yavuz, ""Bu çalışma, toplumumuzda cinsel şiddet boyutlarının tahmin edilenlerin de daha ötesinde olduğunu ortaya koyuyor"" dedi. Mağdurların adli makamlara başvurmama nedenleri arasında ilk sırayı toplumun olumsuz yaklaşımının aldığına işaret eden Prof. Dr. Yavuz, bunu; ispatlayama ve saldırganın misilleme yapma korkusunun takip ettiğini ifade etti. Prof. Dr. M. Fatih Yavuz, ""Cinsel şiddet eylemlerine maruz kalma oranının yüksekliği, karşı karşıya olduğumuz sorunun büyüklüğünü de gösteriyor. Adli makamlara yansıma oranlarının çok düşük olması da, bu soruna hukuksal, sosyolojik ve medikal açıdan ciddiyetle ve yoğun bir şekilde önem verilmesi gerektiğini ortaya koyuyor"" diye konuştu. NOT : NOT : AŞAĞIDAKİ YAZI BİR İSLAM ALİMİNİN YAZISI DEĞİL,AKSİNE BİR YABANCI YAZARIN EVLİLİĞİN HAYAT BOYU MUTLU ŞEKİLDE SÜRMESİ İÇİN YAZDIĞI EŞLERE TAVSİYELERDEN OLUŞAN BİR KİTAPTAN ALINMIŞTIR !( Z. ZİGLAR : HAYAT BOYU FLÖRT ) KARŞI CİNSTEN İNSANLARLA ARKADAŞLIK ? Karşı cinsten insanların uzun süreli çalışma ilişkilerinde olaylar genellikle sinsice gelişir.Kişi ?Karşı cinsten filanca kişiyle sadece arkadaşız? dediklerinde kesinlikle kendilerini aldatmaktadırlar.Bazen doğru gelebilir yada ilişkinin başında doğru gelebilir. Oysa pek çok durumda karşı cinsle kurulan arkadaşlık bir süre sonra, diğerinin zekası yada mesleki yeteneğine duyulan saygıya bağlı olarak arkadaşlıktan öte bir şey haline gelmeye başlar.İlişki adım adım daha açık ve güvenilir bir nitelik kazanır.Küçük şeyler paylaşıldıkça bir takım tesadüfler ve ortaklıklar sonucunda daha yakınlaştığınızı fark edersiniz. Eğer evliyseniz eşinizle aranızdaki farklılıklar yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Bir bakmışsınız ki yeni arkadaşınızla her şeyde uyuşurken ,eşinizle hiçbir konuda uyuşmaz hale gelmişsiniz.Tabii sonunda diğer insanla (arkadaşınızla) uyum faktörü yada fiziksel çekicilik nedeniyle hormonlar faaliyete geçer ve kaçınılmaz olay nihayet gerçekleşir.Olmasını asla tasarlamadığınız şeyler olur. Konunun trajik yanı Çoğu cazip şeyin zamanla felaket getireceğinin başta inkar edilmesidir. Karşı cinsten biriyle gözlerin SANİYENİN ONDA BİRİ KADAR BİR ZAMANDA uzunca birleşmesi , koridorda yanından geçerken özel bir itina göstermek,herhangi bir yerde tesadüfen çarpışmak,TOKALAŞIRKEN veya bir şey alıp verirken ellerin bir iki saniye daha uzun tutulması,? bunlar ve bunun benzeri ipuçlarını görmemezlikten gelmek ? bu gibi şeyler kırmızı bayraklardır böyle durumlarda kendinize ?zararsız flört ? olamayacağını hatırlatın. Eğer evli iseniz olan şeyi dürüstçe kabul edin ? mazeret aramayın ? ve eşinize bağlılığınızı hatırlayın. İş yerinizdeki arkadaşınızla veya sekreterinizle bir kere yemeğe çıksam ne olur , demeyin : Boşanmaların yüzde yetmişi aynı iş yerinde veya yakın iş birliği halinde çalışan şahısların yakınlaşması sonucu oluşuyor.yüzde ellisi de eşlerden birinin bir alış veriş merkezinde veya otoparkta karşı cinsten biri ile tanışması ve o kişiye karşı ilgi duyması ile gerçekleşiyor. Kısacası sekreterinizle veya işbirliği içinde olduğunuz karşı cinsle iş yemeğine veya bir yerde buluşmanızın size hiçbir kazancı olmaz , ama kaybedeceğiniz çok şey olur! İşin gerçeği bu konuda duyarlı öğütler vardır :? evlilikten önce iffet , evli iken sadakat gerekir.? Karşı cinsten biri ile çalışmanız gereken durumlar olacaktır. Bu durumu önleyemeyebilirsiniz ama kendi düşünce ve konuşmalarınızı pekala denetleyebilirsiniz. Temel sorun , dostluk ile flört arasındaki çizgiyi aştığınız zaman sonuçta bir şeylerin yaşanabilecek olmasıdır.yaşananlarda kötü sonuçlar doğurur. REKLAMLAR VE KADIN HAKLARI : - BIR PARTIDESINIZ ,SIZI NASIL FARKETMELERINI SAGLARSINIZ ? ...GÜLÜMSEMENIZE GÜVENEREK ( DISLERINIZLE ! ) - FARKEDECEKLER (SAÇLARINIZI ...) - BAKALIM ILK KIM BIRISININ DIKKATINI ÇEKECEK ? ... ( TABII KI EN DEKOLTE GIYINIP, SAÇLARINI AHENKLE DANSETTIRENLER...) KRAVAT RAKLAMINDA BUZ PATENI YAPAN MINI ETEKLI , KRAVATLI ( ! ) BAYAN, MAYO ILE GÖZLÜK REKLEMI YAPAN MANKEN ( ! ) LER , ...; GÖZLER BAYRAM ETTI , ÜRÜN DEGIL , MANKEN ILGI TOPLADI HABERLERI ... Sömürülmek isteyen "çağdaş(!) yaşamı savunmaya devam etsin ...taki GERÇEK yüzünmüze çarpana kadar. HA SAHI ! ! , HIÇ KADIN SÖMÜRÜSÜ YAPAN SAHIBI ASIRI DINCI BIRI OLAN MAMÜL REKLAMI GÖRDÜNÜZ MÜ ?... Ne ilginçtir , " sevgilinizin çıplak resmini gönderim , yayınlayalım" diyen genel yayın yönetmeni , kendi eşinin çıplak resminin yayınlamayı reddediyordu bir özel kanaldaki sohbette...!!! 15 YAŞINDA ÇAĞDAŞ HAYATIN KURBANI OLDU ! MERSİN"de evlenme vaadi ile kandırılan liseli 15 yaşındaki N.Ö., sevdiği gencin kendisini terk etmesinin ardından fuhuş batağına düştü. N.Ö."yü ïpara karşılığı pazarlamak, zorla cinsel ilişkiye girmek, oral ve grup toplu seks yapmağı iddialarından aralarında sendikacı, öğretmen, işadamı, muhasebeci, muhtar ve eski bir bürokrat eşinin de bulunduğu 11 kişi yakalandı. 2 kişi ise aranıyor. Olay, Yeni Mahalle"de oturan 46 yaşındaki anne Hamide Ö."nün Cumhuriyet Savcılığı"na verdiği şikayet dilekçesi ile ortaya çıktı. Dilekçenin Emniyet Müdürlüğü"ne havale edilmesi üzerine Ahlak Masası operasyon başlattı. İfadesini gözyaşları içinde veren N.Ö., başından geçen olaylar zincirini tüm ayrıntısına kadar anlattı. `EVLENECEKTİK" Genç kız geçen aralık ayında komşuları olan Gökhan Nayman"la tanışıp arkadaşlık yapamaya başladığını belirterek, ``Gökhan ile arkadaşlığımızda evine gittik. Burada bir süre oturduktan sonra bana evleneceğimizi, mutlu bir yuvamızın olacağını söyleyerek benimle sevişmeye başladı. Ben de evleneceğimiz için sesimi çıkarmadım. Daha sonra benimle evlenmeyeceğini söyleyerek ayrıldı. Ben de korktuğum için kimseye bir şey söylemedim. Daha sonra beni terk edip ortada bıraktı. Bu olaydan sonra barda tanıştığım Garip Öztürk benimle evleneceğini söyledi. O da bir süre benimle olduktan sonra kayıplara karıştı"" dedi. Yaşamı kararan genç kız ifadesinde öz teyzesi N."nin evinde de eski İl Daimi Encümen Üyesi, Selüloz-İş Sendikası Silifke Şube Başkanı ve MHP milletvekili aday adaylarından İ.Y. ile tanıştığını ifade ederek, ``Bir gün Silifke"ye gittiğimde İ. ile karşılaştım. Beni bürosuna çıkarttı. Orada ilişkiye girdikten sonra bana 30 milyon lira para verdi"" diye konuştu. ....... İşçi Nejat Ö. ile evli olan anne Hamide Ö."nün şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında N.Ö."nün verdiği ifadelerden sonra polis, genç kızla ilişkiye giren sendikacı, öğretmen, işadamı, emlakçı, muhasebeci, muhtar ve aracı kadınları yakalayarak gözaltına aldı. Garip Öztürk ile İ.Y., T.K., M.A., B.K., G.T., H.K., M.T., O.T., R.Y., M.A. gözaltına alınırken; polis N.Ö."yü evlenme vaadiyle kandırıp birlikte olan Gökhan N. ile ilişki kurduğu B.A."yı ise arıyor. Milliyet :20 Eylül 2003 Cumartesi BİZLER GAZETELERDEKİ BU TÜR İĞRENÇ OLAYLARA , HABER NİTELİKLİ YAZILAR GÖZÜYLE BAKMAYIZ,BAKAMAYIZ !AKSİNE AYNI OLAYLAR BAŞKA GENÇ KIZLARIN- SİSTEMİN KURBANLARININ - BAŞINI GELMESİN DİYE HAREMLİK-SELAMLIK"I TAVSİYE ETMEKTE, SAVUNMAKTAYIZ!!! AYRICA YUKARIDAKİ MAĞDUR AİLE DE BİR GÜN BAŞLARINA BÖYLE BİR ŞEY GELECEK DİYE BEKLEMİYORLARDI. AYNI OLAYIN BAŞINA GELMESİNİ İSTEMEYEN TÜM TOPLUMA HAREMLİK-SELAMLIK"I SAVUNMALARINI TAVSİYE EDİYORUZ...SENDİKACI,ÖĞRETMEN,MUHTAR,İŞADAMI,ASKER ,POLİS...HEPSİ OKUMUŞ İNSANLAR AMA EĞİTİM ,NEFSE UYMAYA-ZİNA ETMEYE HATTA ZALİMLİĞE-SAPIKLIĞA-SÜBYANCILIĞA ENGEL DEĞİL...! KISACA "HANGİ ÇAĞDAYIZ , 21.YY , ...VS LAFLARININ İÇİ BOŞ , HEDEFİ KADIN-KIZLARI ERKEKLERİN SOFRASINA YEM YAPMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMIYOR ! AYRICA İBRETLİK GAZETE HABERLERI 1 VE 2 "YE BAKINIZ LUTFEN.... <a href="redirect.jsp?url=http://www.islamustundur.com/cagdashayatvekadin.html" target="_blank">http://www.islamustundur.com/cagdashayatvekadin.html</a> |
|
|||
![]() Olur a
![]() Mehdi beklerken bir de bakmissin deccal tayyip gelmis .o) |
|
|||
![]() Yoksam saclari mi cikacak`?..
Bu kadar cirkin mehdi olursa Tüm dünya Putperest olur ![]() |
|
|||
![]() Yıllar yılı, bu yağmalamayı bazı ilahiyatçılarla din hocaları yaptı. Bana söverek hurafe dincilerinden puan toplarken benim söylemlerimi, fikirlerimi öne çıkararak da akılcı, çağdaş, dine saygılı aydın kesimden prim devşiriyorlardı. Tam bir hırsızlık ve aşağılık psikolojisi içinde...Büyük bir utanmazlık ve yüzsüzlükle.
Bunlar içinde, ilahiyat fakültelerinde yaptıkları tezlere benden aldıkları sayfaları olduğu gibi aktarıp adımı ve eserimi anmayan sözde ‘bilim adamları’, kürsülerde kitaplarımı dizlerinin üstüne koyup oradan pasajlar okuyarak halkı galeyana getiren, sonra da “Bu fikirler Yaşar Nuri’nin fikirlerinin aynısı” dendiğinde, “Yok canım, o mezhepsizdir, ben ona karşıyım” diyerek yobazlardan alkış dilenen ‘hocalar’ epeycedir. Bana sataşmalarıyla ünlü bir tanesinin kürsünün altına sakladığı kitabımdan parçalar okurken cemaat tarafından yakalandığını, “Aleyhinde olduğun adamın fikirlerini aynen satmak ayıp değil mi?” dendiğinde de “Canım ben onun kıymetini bilmiyor değilim ama karşı çıkmasam başım derde girer” diyerek onursuz ve omurgasız bir savunma yaptığını bilenler az değildir. Buna benzer olaylar da az değildir. Şunu söylemek benim ana sütü gibi hakkımdır: Bu dinci taifenin bugün kitleleri mutlu eden, coşturan kaç cümlelik taze ve yerinde söylemi varsa hepsinin hamuru benim teknemin malıdır. Hamuru, sayısız çile pahasına yoğuran benim. Şimdi benim hamurumdan kimi çörek, kimi börek, kimi simit, kimi ekmek, kimi pasta yapıyor. Ama Allah da bu millet de biliyor ki hamurun sahibi benim, hamuru yoğuran benim. Siyasete geçtiğimden beri, dinci aşırmacılığa siyasal-sosyolojik söylemlerimin aşırılması eklendi. ‘Halkın Yükselişi’ kitabım çıktığı günden beri, ilk kez o kitapta telaffuz edilen onlarca söylem, cümle, hatta paragraf gazete sütunlarına, siyasal demeçlere, parti nutuklarına, konferans salonlarına taşındı. Sözler, fikirler benimdi ama, tekrar eden ağızlar değişikti. Bu ağızlar, fikrin mimarına asla gönderme yapmıyorlar. O düzeyi, o onuru gösteremiyorlar. Dahası var: Kendileri bulmuş gibi pazarlayıp pazarlayıp “Aferin, helal olsun!” methiyeleri aldıkları bu söylem ve düşüncelere bir süre önce karşı çıkanların büyük çoğunluğunu da kendileridir. Kimi köşesinde, kimi konferansında, kimi istifa konuşmasında, kimi orasında, kimi burasında fikri ve ifadesiyle benim olan onlarca söylemi kullanıp durmaktalar.Üniversite hocalığına devam ediyor olsam, inanın, bu hırsızlıkları tez konusu yaptırır, birkaç öğrenciyi mastera, doktoraya kavuştururdum. Ve tezlerin ortak adları şu olabilirdi: ‘Türk aydınlarıyla Türk siyasetçilerinde aşırmacılık’ Birkaç örnek vereyim: “Sağ-sol ölçütü ve bu ölçüte bağlı siyasetler dönemi bitti. Sağ-sol söylemi, yıkılan Berlin Duvarı’nın altında kaldı. O söylemle pazara çıkanlar kalp parayla alışverişe yeltenmiş olurlar.” Çok kullanılan söylemim. Bu söylem yüzünden ayrıldım CHP’den. O zaman bana bu söylem yüzünden, “Solu yok sayıyor” diye sövüp sayanlar, şimdi ben bu söylemi partileştirince baktılar ibre o yana vuruyor; hemen el çabukluğu marifet, üstüne atladılar. “Yeniden yapılanma” söylemim, 1996’da bir kitabımın adı olarak Türk literatürüne oturdu. O günden beri kullanmayan yok. Patent benim. Yeniden Yapılanmak kitabım-ki İngilizce’ye de çevrilmiştir-korsanlarıyla birlikte yarım milyondan fazla sattı. ‘İnsan merkezli siyaset’. Daha çok dincilerin talan ettiği söylemim. Yıllar önce dinciler benden çalmışlardı, daha sonra AKP aynı ifadeyle parti programına koydu. 90’lı yıllarda ilk kullandığımda dinciler beni insanı ilahlaştırmakla suçlamışlardı. Şimdi partilerinin programında yer alıyor. “Din de amaç değildir, araçtır; amaç insandır, insana hizmettir, insanın mutluluğudur.” Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl kullanmaya başladığı ve sayesinde epeyce prim topladığı bu söylemim, 1990’da yayımlanan Kur’an’ı Anlamaya Doğru kitabımın temel yazılarından biridir. Bu yazı yüzünden Recep Tayyip’in dinci yoldaşlarından neler çektiğimi bu halk bilir. Dini inkâr ve insanı ilahlaştırmakla suçlandım. Şimdi, o söylemi haraç-mezat pazarlayıp pirim devşiriyorlar. “İslam dünyası kendine çekidüzen vermeli, kendini hesaba çekmeli; yoksa mahvolması kaçınılmazdır” Bu söylemimi, 80’li yılların sonlarından itibaren değişik ifadelerle onlarca kez tekrarladım. Hemen her kitabımda yer aldı. Çok ağır bir eleştiridir. Günümüz İslam dünyasında ilktir. Bu söylem yüzünden dincilerin tehditlerine maruz kaldım. İslam dünyasını Hıristiyanlar önünde küçük düşürmekle, Batılılara yağcılıkla suçlandım. Bu suçlamaların kodamanlarından biri de, bu söylemimi şimdilerde pazarlayarak Ortadoğu kahramanı havalarına giren Abdullah Gül’dür. Yıllar önce kullandığımda tehdit ve küfür gerekçesi yapılan söylemim, Abdullah Gül başta olmak üzere, tüm siyasal İslamcılar tarafından büyük alkışlara ve methiyelere gerekçe yapılacak şekilde pazarlanıyor. Bu söylemlerin, “Katli vaciptir”e dayanak yapıldığı o eski günlerde, siyasal İslamcıları çöplük gibi görerek korkudan benim eteklerime sarılan omurgasız sözde aydınların durumu da yürekler acısıdır. Düşüklük açısından Türkiye dışında benzeri olmayan bu tipler, söylem aşırmacılığına çok iğrenç bir biçimde şakşakçılık yapmaktalar. Daha iğrenci, zaman zaman mikrofonu bana uzatarak soruyorlar: “Falanca böyle söyledi, bu konuda ne diyorsunuz?” Şunu diyorum: “Bunu bana sorana kadar, o sözü söyleyene sorun bakalım, onu kimden öğrendi, nereden aldı?” Söylemlerimi çalıp çırpsalar da, fikirlerimin ülkemin gündemine oturması, halkımın geleceğine yön verir noktaya gelmesi beni çok mutlu ediyor. Ülkeme ve halkıma tümü helal olsun! Ama ne olur, şu omurgasız dinci ve inkârcı tatlı su aydınlarının kaç paralık adam olduklarını ortaya koyduğum için bana gücenmeyin. Bu konuda beni hoş görün! Ne yapayım, hak, benim de olsa onu ortaya koymadan, öne çıkarmadan duramıyorum. Böyle garip bir huyum var. Ne olur, bu huyumu hoş görün! 06.03.2005 Prof.Yasar Nuri ÖZTÜRK |
|
|||
![]() Modernin karşıtı ilkel değil elbette... Allah ile aldatanlar, siyasal sömürüye müsait olduğu için moderni daima ‘dinsel’in karşıtı olarak kullanmaktadırlar. Böyle olunca da, bu dinci söylemden rahatsız olanlar, modernin karşıtını ‘ilkel’ olarak belirleme yoluna gidiyorlar.
Mantık şöyle işliyor: ‘Sen bana modern diye hakaret edersen ben de sana ilkel diye hakaret ederim. Ve bu atışmada dünyanın genel tutumu seni değil beni destekler.’ İnsanca, insafla ve düşünce onuruna yakışır biçimde konuşursak modernin karşıtı ne ‘dinsel’dir ne de ‘ilkel’. Modernin karşıtı traditional yani ‘geleneksel’dir. Böyle olunca da ne modern bir hakaret ve aşağılama ifade eder ne de geleneksel... Bunlar, sadece farklı yöntemlerdir. Aynı imanı, aynı heyecanı, aynı kültürü, hatta aynı siyasal anlayışı temsil edenlerin biri modern yöntemle iş görürken öteki geleneksel yöntemle iş görebilir. Dahası var: Bazen aynı kişi, bazı konularda tam modern iken başka bazı konularda iyice gelenekçi olabilir. Örneğin, bendeniz böyle biriyim... Ne yazık ki ayakta kalmayı, başarıyı daima aforoz ve ithama bağlı tutan din sömürücü zihniyetler bir yöntem farkını bir iman ve din farkı gibi damgalamış, kendisi gibi düşünmeyenleri bu yolla hiç zahmetsizce saf dışı etmeyi yeğlemiştir. Modern; bilimsel, düşünsel çizgide kaldığınızda, Batı demek de değildir. Batı’ya tamamen karşı olan bir anlayış da yöntem ve tavır bakımından modern olabilir. İslam’ın yirminci yüzyılda tartışmasız en büyük düşünürü olan Muhammed İkbal, en ileri anlamda Batı karşıtıdır ama aynı zamanda en ileri anlamda moderndir. Batı, modern olmadan da Batı idi. Samuel Huntington gibi, Batı’yı ilahlaştıran bir adamın bu gerçeği, her şeye rağmen itiraf etmiş olması dikkat çekicidir. Diyor ki: ‘Batı, modern olmadan çok önce Batı idi.’ (bk. The Clash of Civilizations, 69) Devamını biz söyleyelim: İslam’ı yaratıcı devrinin büyük düşünürleri, çağlar öncesinde yaşamalarına rağmen, bugünkü Batı’dan çok daha ileri düzeyde modern idiler. Zamana, çağa yemin eden ve çağın dışında kalanları hüsrana yuvarlanmakla nitelendiren bir kitabın iman çocukları elbette ki her zaman ve zeminde ‘modern’ olmak zorundadırlar. Modern, bu anlamıyla, insanlığın ulaştığı tekámül çizgisinin gerisinde kalmadan iş görmeyi ve değer üretmeyi ifade ediyor. Dinci saptırma, geleneksel şekilciliği bir tür tabu haline getirerek kendi saltanatı için problem çıkarması muhtemel yeni arayış ve yaratışların yolunu tıkamayı amaçlıyor. 20. yüzyılın en büyük ilahiyatçılarından biri olan protestan düşünür Paul Tillich (ölm. 1965) bazen ‘traditionalism’ bazen ‘conventionalism’ diye andığı bu gelenekperestliği eleştirirken şu satırları yazmıştır: ‘Geleneksel şekilciliğin istediği, davranışlarda, önceden kabul edilmiş tarzlara otomatik itaattir. Geleneğin; ilişkilerde, eğitimde, oto kontrolde kazandığı müthiş güç, onu, tüm insanlık tarihinde trajik bir kudrete dönüştürmüştür. Bu gücün istediği, tüm yeni kuşaklarda ve tüm yeni oluşlarda vücut bulabilecek, ama henüz doğmamış canlılıkları, yaratıcılıkları yerle bir etmektir. O, kişilikleri ve toplulukları, olası tüm ruhsal ve duygusal cevherleri bastırarak şekillendirmek peşindedir. Onun elindeki şekil, ruhu sürekli bir biçimde tahrip etmektedir...’ (Tillich; Systematic Theology: 1/91) İslam dünyası ‘modern’ kelimesini bir tür şeytan pisliği gibi gösteren kara yürekli yobaza teslim olmanın ağır faturasını ödüyor. O kara yürekli yobaz, ‘içtihat devri kapanmıştır’ hezeyanını haklı çıkarmak uğruna, önüne gelen bir nimet ve imkána ‘modern’ damgası vurarak kaldırıp attı. ‘Matbaa gávur icadıdır, bize yaramaz’ diyerek Batı ile aramıza üç yüz yıllık aşılmaz bir duvar koyan adı Müslüman, ruhu gávur tip o kara yobazdı. Çocukluk yıllarımda, bisiklet binenlerin ‘modern, zındık’ camiye hoparlör hediye etmek isteyenlerin ‘modern, kitapsız’ yaftalarıyla suçlandığını biliyorum. Ondan beteri de var: Bugün, hesapları ve çıkarları elveriyor diye, Hıristiyan kurmayları haklı çıkarmak için ‘Hz. İsa gelecek, dünyayı kurtarıp barış ve mutluluğu yeniden kuracak’ diye özel yayınlar yapan kocaman ‘İslamî cemaatler’, bundan çok kısa bir süre önce, İslam’ın yeniden yapılanmasını öneren bilim ve düşünce öncülerine ‘Modern, reformcu zındık’ diye saldırıyorlardı. Ama çıkarları söz konusu olduğunda, modernin alabileceği en rezil ve iğrenç anlamları baş tacı etmekten asla çekinmiyorlar. Anlaşılıyor ki, kavramların insanca ve akla uygun şekillerine sövenlerin ákıbetleri, o kavramların insanlık ve akıl dışı biçimlerine kurban olmak gibi bir kadere mahkûmiyet olmaktadır... Bizim insanımızın başını örtmeyen mümin-Müslüman analarını, bacılarını sosyetik, boyalı kokana vs. diye çamurlayanlar, şimdilerde, ABD ve AB’nin, vücudu abdest ve gusül tanımamış kodamanlarının her yanını yalamayı ‘hoş görü, siyasal deha, Batı ile uyum’ vs. olarak pazarlayıp Haçlılardan itibar ve gülücük devşirmekteler. Karşılığında Türkiye’nin geleceğini, vakar ve onurunu peşkeş çekerek... Ne oldu o din-iman nutukları, o ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ şovları? Nereye gitti, o ‘sünnet-i Muhammediyye’ edebiyatı?! Boğazdan aşağı inmeyen iddiaların ömrü işte bu kadar... Yasar Nuri ÖZTÜRK |
|
||||
![]() ucleme vb tabirlerin reformistlerin dayatmasının bir urunu oldugunda ısrarlıyım.
O halde bize Öngörülen rivayetlerin bir kismini alip bir kismini atmak keyfi bir uygulama degildir. Kuran i denetim mevkiine koymanin verdigi kacinilmaz sonuctur. Biz Rivayetlerin ve sünnetin Bir kismini alir bir kismini atariz.cünkü biz rivayetleri diger degerlendirme yollarini Kullandiktan sonra en nihayet Kuran a Arz ederiz. Onun onay verdiklerini alir kullanir ve basimizin üzerinde tasiriz. Onay vermediklerini ise cöpe atariz. boiz Tevhidi bu bakis acisi ile su iki sözün Peygamber e ait olacagindan kusku duymuyoruz.Cünkü Bu sözler tarih kritigi yaninda KURAN tarafindan da Onaylaniyor: demişsin.bu iki hadisin kaynagı ve işaret buyurdugu anlam itibariyle kurana aykırı olmadıgını söyleyebiliyorsan bu sayıyı yuzlere binlere cıkarmak içinde herhangi bir sorun olmaz.aynı inceleme ve tetkiklerle.hadis ilminin nasıl dogdugu hadislerin ne sekilde toplanıp tasnif edildigine buna niye ihtiyac duyulduguna dair uzun uzun acıklamalarda bulunmak istemiyorum.daha önce cokca yaptım.ama ehli sünnetin önde gelen ve sahih olarak görülen kaynaklarından bagımsız incelemeye yönelik önyargısız(kalabilirsen)bir okuma yaparsan bahsini ettiğin ucleme nin zerresini bulamazsın.rasul vahiy katiplerinden birisine ayetlerini yazdırırken katipAllah ve "o" diyince bu nasıl tabir diye azarlamıs ve Allah ve rasulu diyeceksin demiştir.fitne zamanları sunnete sarılma bahsi de işte ucleme vs aldatmacaları liberal ahlak anlayısı protestanlasma gibi cereyanların islam alemini kaplamaya basladıgı devirlerde KURANDAN KOPMAMAK ADINA ONU EN İYİ YASIYAN RASULUN HAYATININ OLDUGU GİBİ ALINMASINDAN İBARETTİR. uclemeye gelince gerilik ve asagılık komplexine dusmus hristiyan batı dunyasının gecirdigi tum evreleri olumlayıp onaylayan ve bunun islam icinde gerekli oldugunu bu geriliğin ve asagılıklıgın bu reform eksikliğinden kaynaklandıgını ileri suren YENİLİKÇİLERİN ASAGILIK KOMPLEKSLİ FİKİRLERİnin izdusumudur.ne uclemesi birader. peygamber herseyiyle insandır ve hayatının her anı herseyiyle bilinmektedir.rasulun hayatı her anıyla biliniyor ve nesiller boyu bu hayat islam ummeti tarafından yasatılıyor ve buna sunnet deniyorsa bu insanları niye gocunduruyor.yahu kim tamamen bagımsız herseyiyler yepyeni bir hayat yasıyor..belli hayat tarzları vardrı insanlar bunları geliştirir yada yeniler.bunu bir insan degil insanlar toplulugu caglara yayılan bir zaman diliminde yaPARLAR.insanlar bu hayatı yasamayı daiima içinde bulundukları toplumdan yada etkisi altına girdikleri toplumlardan ögrenirler.NETİCEDE ÖGRENİRLER.bu bir hayat tarzıdır.peygammber ve yetistirdigi sahabe nasıl yasamıssa öyle yasamak onun hayat tarzını hayat tarzı olarak kabul edip SUUNET ESASLI bir hayat yasayan insana nasıl olurda ucleme yapıyor. peygamber insan gibi yasamıstır o nasıl yasamıssa insan gibi insan dır cunku ona uyanlarda o nun gibi insan gibi yasıyorlar.onu tanrılastırmak demek değil bu..yahu sunnete uyanalr onu tanrılastırmıs olmazlar senin demenle.TANRILASMAYA CALISMIS OLURLAR.yani rasulu ilahlastırıyortsun onun yaptıgını yapınca öle mi.o zaman ilhlastırıgın gibi ilah gördügün gibi yasıyorsan tanrılık özlemine girmiş olursun. he putlastırmak dersen O na o yasantıyı Allah cc kendisi emretmiştir.insanlara da ona KAYITSIZ SARTSIZ UYUN DEMİŞTİR. misvak kullanan sunnet namazları kılan nafile oruc tutan nasıl oluyor da peygamberi ucluyor ya da putlastırıyor.yaygara. reformistlerin yaygara edebiyatları..carpıcı laflar gelistirip dikkat cekmege ve kendi dusunme sistemlerini yaymaya calısıyorlar.oy anam ucleme.teke dusurek sunnete gum.oh daha neler.yok putculuk sunnet namazda rasule mi niyet ediyorsunuz?yok yaws ![]() vesselam |