Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #23831  
Alt 05.09.2005, 10:10
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard sen nasil bakiyorsun onu söyle

birak sunu bunu... kimse kimsenin ne düsündügünü bilemez.. saaadece söylediklerinden anlasilir...

O yüzden birak ALiyi Veliyide sen nasil algiliyorsun onu söyle
  #23832  
Alt 05.09.2005, 10:13
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard das war nicht die Frage

es ging hier nicht um mich...

Niye cevaptan kacindin.... und auf einmallll du bist sooo oder sooo... BLÖDSINNN... dir fehlen Argumente
  #23833  
Alt 05.09.2005, 10:30
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard TANRININ GÖKTEN INEN KADIR´I

AHMED HULÛSİ
2 Eylül 2005

TANRININ GÖKTEN İNEN "KADİR"İ



Tanrı kavramına dayalı dinsel anlayışta, şöyle bir gece hayal edilir ki adına “Kadir Gecesi” derler...

Ulu tanrı, yeryüzündeki seçme kulları için bir nimet hazırlamıştır!.. Kimler kendine çok tapınıyorsa, onları mükafatlandırmak için. O büyük nimete de “KADİR” demiştir...

Bu nimeti getiren(!) melekler, müslümanların yaşadığı yöreye bir kutsal kandil gecesi inerler, —çünkü güneş ışığı görürlerse, bozulurlar; tıpkı ışık görmüş C vitamini gibi!..

İşte o “gün görmez Kadir”(!), bin aylık, yani seksen üç sene sürecek tapınmadan çok daha hayırlı bir şey(!)dir!.

Her sene Ramazan ayının 27’sinde, Ulu tanrının buyruğu ile melekler yanlarına ruhu da alarak kanatlarını çırpa çırpa, hızlı bir koşu ile binlerce yıllık mesafeyi kat ederek dünya üzerine inerler ve gece olan bölgedeki tapınan kulları başlarlar araştırmaya, ev ev!.

Elbette o sırada dünyanın aydınlık bölgesinde yaşayanlara bir şey yok!.

Eğer bulurlarsa bir samimî tapınan ellerindeki şartnameye göre, hemen rablerine sorarlar, “buna verelim mi KADİR’i?” diye... Tanrı da izin verirse, hemen o kula “KADİR” verilir. Bu hane, hane arama veya o “Kadir”in dağıtılması işlemi gün doğana kadar böyle devam eder...

Kaç kişiye o gece “Kadir” verilir, bilinmez!. “Kadir” verilenlerde ne değişir, bu da bilinmez!... Güneşi gören melekler ve ruh, hemen ulu tanrı yanındaki yuvalarına dönerler gün ışımasıyla!.

Bu arada mümin kullar da câmi câmi dolaşıp, onlara, bu câmilerden birinde kadir ikramı rastlaması şansını değerlendirler!.

...

Allah Rasûlü Muhammed Mustafa aleyhisselâm merkezli “DİN” anlayışına göre “KADR” gecesi anlatımının deşifresi, yorumlanması ise ehlullah indinde şöyledir:

“Kurân” ismiyle işaret edilen “sırlar bütününü” ve “özündeki hakikati” (enzalna HU) kişinin, kendi varlığının “yok”luğunu (LEYL) yaşadığı anda, şuurunda açığa çıkardık. “Kurân ve insan ikiz kardeştir”, uyarısı hatırlanmalı.

Bu hakikatin, sırrın (KADR) ne olduğunu bilir misin?

KADR sürecinin yaşandığı “yok”luk karanlığı (gecesi), bin ayda (80 küsur yıllık insan ömrü sürecinden) yaşanabileceklerden daha hayırlıdır.

Melekler (melekî kuvveler-kanatlar bu kuvvelerin 2-3-4 yönlü olması) ve ruh (varlığındaki hüviyetin ”HU” hakikatin anlamı), kişinin rabbinin (esma terkibinin-varlığını oluşturan Allah isimlerininin bileşiminin) izni (kapsamı-kapasitesi) kadarıyla, şuurunda açığa çıkar; böylece o anda, kendi “yok”luğu hissi yanısıra, mutlak var olan “ALLAH”ı hissedip yaşar! Her hükümden “Selâm”ette olarak!.

Bu hâl, tâ ki, tekrar varlık, beşeriyet hissi ve fikri ağır basana (FECRE dönene) kadar devam eder.

Bu imkânı, yılın her gecesinde, yani, ismi “ALLAH” olan indinde “yok”luğunuzu hissedebildiğiniz her süreçte, araştırın!... “Kadr gecesini yılın her gecesinde arayın” uyarısı...

“Ramazan da arayın” uyarısı... Gerçek anlamıyla yaşanan oruç ile, kendinde beşeriyetten arınma ve hakikatini hissetme çabalarını verdiğiniz süreçte, bu hâli yakalamaya çalışın!.

“Ramazan’ın son günlerinde arayın” uyarısı... Orucun taklidi değil tahkikî yaşanması sonucu; manevî arınmanın son evrelerinde bunu araştırın!.

Şimdi, “KADR Sûresi”nde işaret yollu benzetmelerle anlatılanlardan algıladığımızı topluca ifade etmeye çalışayım:

İnsanın bir ömür boyu yaşadıklarından çok daha hayırlı olan bir an (KADR anı) vardır ki; bu anlık şuursal sıçrama veya açılım süresi içinde hakikatine ait bilgi, kendisine bir tenezzül, yani “özünden bilincine” doğru açığa çıkar!. Bu “HU” hüviyeti hakikatidir!.

Bu hakikat, “İnsan, Kurân’ın sırrı; Kurân, insanın sırrıdır” prensibince, insanın derûnundan gelen bir şekilde açığa çıkar!.

Ne zaman?

Kişi, ben neyim, kimim sorgulamasıyla yola çıkıp, Allah Rasûlü Muhammed aleyhisselâma iman edip, O’nun getirdiklerini anlamaya ve tanrı kavramından arınıp, ismi “ALLAH” olanı en azıyla “İhlâs” Sûresinde bildirilen kadarıyla algıladıktan sonra... “ALLAH” özel ismiyle isimlenmiş indinde, kendi birimsel varlığından, yani gün aydınlığından, “yok”luğunu fark etme karanlığına düştüğünde; tüm varlık nazarında varlıklarını yitirdiklerinde...

Hakikati olan Allah isimlerinin özelliklerinin kendi varlığını oluşturduğunu hissettiği ve yaşadığı bir anda, RUH, yani bu esmânın anlamı ile, melekler, yani bu isimlerin kuvvelerinin her an kendisinde açığa çıkmakta olduğunu fark edip algılar!.. Bunu bir anda hissediş ve yaşayışı “KADR” hâlidir.

O an ne kendi kalır, ne de varlıktan bir zerre!..

“Bu an (yevm) mülk kimindir?”

“Lillahil vahidil kahhar (Vahid ve Kahhar olan Allah’ındır),” gerçeğine şehâdet eder!. “Eşhedü...”yü “OKU”r!.. Seyreden Kendi olur!

Bu hâl, onda kendini tekrar beşeriyet boyutunda buluşuna (fecre) kadar sürer. Böylece varlığının hakikatini yaşamış olarak ehli hakikat arasında tahkik ehli olarak yerini alır ve artık Kur’ân sırlarını “OKU”maya başlayarak ölümü (boyut değişimini) bekler, ve yaradılış amacına uygun şekilde “KUL”luğuna devam eder.

Bunu niye yazdık?...

“Tanrının Buyruk Kitabı” diye nitelenen “Kitab”ın, bize göre çok çok farklı “bir SIRLAR KİTABI” anlamı ifade ettiğini; “OKU”nması öğrenilmedikçe, nelerden mahrum kalınacağı bilgisini sizlerle paylaşmak istediğim için yazdım...

Bu bir örnek... Başta “Mİ’RÂC” olmak üzere, böyle daha nîce örnekler var deşifre edilmesi zorunlu, O yüce Allah Kelâmı Kitap’ta!..

Ne yazık ki büyük çoğunluğumuzun ruhunun dahi haberi bile yok bunlardan belki!!! Kur’an-ı Kerim’i hâlâ tanrının buyruk ve tarih kitabı(!) sanıyoruz...

Bu değerlendirmede haklı olabilirim, yanılmış olabilirim!. Ne var ki, böyle okuduk ehlullah eserlerinde...

Haklı isek; bu anlayışı değerlendiremeyenler, daha başka nelerden mahrum kalmakta olduklarını kendileri düşünsünler!.

Hatalıysak; o yukarılarda bir yerde oturup, melekler ve ruhu yılda bir kere yeryüzüne gece karanlığında yollayan tanrı elinde hâlimiz harap demektir!..
  #23834  
Alt 05.09.2005, 11:55
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Kainattan ruhumuza ENERJI toplamak

icin....

Yani kendimiz icin
  #23835  
Alt 05.09.2005, 13:49
Benutzerbild von turgayatacan
turgayatacan turgayatacan ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Terbiyen nerde kaldigi ukala roman

burda hosgörü saygiyi anlatiyorsun ama kendin saygi göstermiyorsun studentin yazdiklarina.

Cok dogru yaziyor student ve islam bunu söylüyor.

sen galiba köpek gibi dilini disari cikarip yasli abaza insanlardansin bir dekolte veya bayanlarin acik yerlerini gözeten röntgencimisinde burda ille kadinlarin acik giyinmelerini dayatiyorsun, senin karin veya kizin isterse ciplak gezsinler, sen kesin insanlarin karina veya kizina bakarken bu gibi abaza hereketlerden gurur duyan ve kendinde baskalarinda bu tavri sergileyenlerdensin anlasilan, hayvanlar aleminde bile kiskanclik olur sirf hinzirlar bu duygudan uzak olurlar.

Uzun lafin kisasi eger islam yasam bicimi uygulansa sizin gibi abazalar röntgenciler kari kizlara bakamayacagi icin böyle karsi tavir sergiliyorlar.
  #23836  
Alt 05.09.2005, 14:31
Benutzerbild von isinsu
isinsu isinsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard :) o.T.

ohne Text
  #23837  
Alt 05.09.2005, 15:08
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Bu tür küfür yazıları yalnızca biz,

Vaybee de bulunup bir şeyleri yerli yerine koymaya çalışan mütavazi bir kaç kişiye yapılmıyor.

Bakın Türkiyenin en büyük yazarlarına da yapılmakta.

Ben şahsen bu kesimi aynı tornadan çıkmış gelişmemiş ilkel benlikler olarak görüp geçme yanlısıyım.

Hani ben porna yazarıyım ve yaşamımı bu meslekte profosyonel yazarak geçinmekteyim diyebilenlere taş çıkartacak küfür yazısının mucitleride ara sıra tekrar bayrak sallamakta.

Şahsen ben çok ilkel bulduğumiçin kendisini ve onun gibi bir kaç kişiye kesinlik ile bir cevap vermek istemiyorum.

Konuyu çok daha geniş ele almaya çalışan Ahmet Altanın yazısını bir toplum yarası olarak bırakmayı yeterli buluyorum, belki iyi niyetli okuyucular bu toplumun neden sürekli benlik sorunları olduğunu düşünebilirler diye düşünmekteyim...

Kazım Nemelazım sorunsalı...
Yaklaşık dört yıldır burada yazı yazıyorum.

İlk kez aşağıda okuyacağınız türden bir mail alıyorum.

Önce bir okuyun ne yazdığını.

“Sen bu satılık kaleminle ve yalanlarınla refah mutlu bir yaşantı sürüyorsun ama durumundan memnun değilsin, öyle mi? Söyler misin burada yazdığın yazı başına sana ne kadar ödüyorlar? Avrupa"daki hangi ülke bayrağından vazgeçmiş de bunu bir de bize öğütlüyorsun?

Sen kendi halkını aşağılayan, manevi yahut maddi ajanı olduğun Batı"ya yaranmak için her fırsatta halkının ne kadar hoyrat olduğunu kanıtlamaya çalışan aşağılık kişiliğinle, onurunu satmışlığınla nereye girmek istiyorsan oraya gir!

Sen tarihten ne anlarsın ki bize bizim tarihimizin yalanlarla dolu olduğunu söylüyorsun? Bu konuda bir uzmanlığın mı var? "Ben romancıyım her boku bilirim" demeye getiriyorsun, ama bir bok bilmediğini sen de biliyorsun! Biliyormuş görünerek prim yapmaya çalışıyorsun.

Batı"nın tarihten, bilimden, felsefeden, sanattan, edebiyattan anladığı hep Batılı olandır. Batı"dan gelmeyen her türlü eseri görmezden gelir onlar.

Son terör olaylarından sonra gördük Batı"nın ne kadar demokratik ve insan haklarına saygılı olduğunu... Hem Türkiye"yi bir yere alan mı var da biz oraya girmek istemiyoruz. Adamlar sizi almayacağız diye bas bas bağırıyor ve sen hala aptalmışız gibi bize aymaz fikirlerini aşılamaya çalışıyorsun. Ya sen geri zekalısın, ya da bizi geri zekalı sanıyorsun?

Öyle yazılar yazıyorsun ki sanki dünyanın bütün ulusları ulus olmaktan vazgeçmiş de bir biz kalmışız ulus olarak yaşayan. Ben AB ülkeleri dahil ulus devletliğinden vazgeçen bir ülke görmedim. Ama sen diyorsun ki dünyada böyle bir eğilim var, hadi ilk önce biz ulusallığımızdan vazgeçelim de dünyaya örnek olalım. Ben de diyorum ki bekleyelim ve görelim; küreselleşme adına ulusal çıkarlarından cayan ülke veya ülkeler olursa o zaman biz de ona göre adımlarımızı atalım.

Batının vahşeti, saldırganlığını görmüyorsun da hep kendi ülkeninkini güya görüyor ve gösteriyorsun. İnsan gerçek niyetini bu kadar mı belli eder.Sen hiç mi uluslararası ilişkilerden anlamıyorsun? Sen nasıl yazarsın?

Saygısızlıklarım ve lanetlerimle...”

Gördüğünüz gibi öfkeli bir mektup.

Bu kadar kızgın bir mektup yazdıktan sonra sanırım kendi ciddiyetinden yorulmuş ve “Kazım Nemelazım” diye imzalamış.

İmzası mektubun en şirin yanı.

Hepimizin içinde gizli olan o tuhaf ve boşvermiş çocuksuluk bütün öfkelerimize rağmen çabuk yorulan ciddiyetimizin altından kendini gösteriveriyor.

Burası sadece fikir yazılarının yer aldığı bir internet sitesi. Buraya yazı okumaya gelmek için en azından internete ve bilgisayara aşina olmak, insanların fikirlerini merak etmek ve toplumun sorunlarıyla ilgilenmek gerekir.

Bu nedenle, buranın okuyucusu hangi fikirden olursa olsun toplumun daha şanslı ve gelişmiş kesimindendir.

Bu kesimin içinde bile “Kazım Nemelazım”ın üslubunda yazabilen insanlar çıkabiliyor.

Benim gibi düşünmeyen ve Kazım Bey’in görüşlerini paylaşan herhalde çok insan vardır.

Düşünce farklılığı doğal ve kaçınılmaz.

Benim anlamadığım, bizimle aynı fikirde olmayanların “satılmış, onursuz, cahil, aşağılık” olduğuna inanma eğilimimiz.

Üstelik bu eğilime biz toplumun “seçkin” kesimlerinde de rastlıyoruz.

Neden Kazım Nemelazım’lar, sadece kendi görüşlerini açıklamak ve karşısındakinin paylaşmadığı görüşlerini eleştirmekle yetinmiyor da hakaret etmek, aşağılamak, çürütmek istiyor.

Niye bir fikir anlaşmazlığını belli bir düzeyin altına düşmeden sürdüremiyoruz?

Sanırım bunun nedeni ortada çok fazla fikir olmaması.

Ulus devlet kavramını tartışabilmek için, bu yönetim biçiminin buharlı makinaların bulunmasıyla değişen üretim biçiminin Batı’da oluşturduğu yeni ekonomik yapılanmanın sonucu olduğunu bilmemiz; teknolojik bir değişim sonucu ortaya çıkan ulus devletin yeni teknolojik değişimlerle tarihten kaybolacağını anlamamız gerekiyor.

Ulus devlet bize ait bir kavram değil. Bunu Türkler bulmadı, Türkler de ortadan kaldırmayacak.

Bunu bulan da, bugün değiştiren de Batı.

Çünkü teknolojik değişimler orada gerçekleşiyor.

Niye Batı’nın geliştiği, niye teknolojik değişimlerin önce dünyanın bu bölgesinde oluştuğu ise, verilen birçok cevaba, yapılan birçok açıklamaya rağmen hala tüm netliğiyle anlaşılmış değil.

Ulus devlet insan iradesiyle ortaya çıkmadığı gibi insan iradesiyle de ortadan kalkmayacak.

Ortaya çıkışı da yokoluşu da teknolojik değişimlere bağlı.

Buharlı makinelerin yarattığı ulus devleti, uzay teknolojisi çağında sürdürmek mümkün değil.

Bu gerçeği anlamaya çalışmanın, dünyanın nereye doğru değiştiğini kavramak istemenin ve bu değişimin yaratacağı sancıları farkedip önceden önlem almak istemenin yanlış olduğunu düşünüyorsanız, yeryüzünün değişiminin üretim araçlarının değişimine değil insan iradesine bağlı olduğunu söylemeniz ve bunun kanıtlarını göstermeniz gerekir.

Bunu da söverek yapmak bana pek kolay gözükmüyor.

Fikir tartışmalarına karşı değilim.

Birçok insanın da benimle aynı görüşleri paylaşmadığının farkındayım.

Ama bir fikre bir fikirle değil de öfkeyle ve küfürle karşı çıkılması, üslubun hazin bir düzeysizlikle sakatlanması ve bunun bizim siteye tırmanacak kadar genişlemesi beni ürkütüyor.

Bu, kışkırtılmaya hazır çaresiz bir öfkenin genişlediğini düşündürüyor.

İnsanların değişimden korkmalarını anlıyorum elbette ama korkunun kendini sadece düzeysizlikle ifade edebilmesini yadırgıyorum.

Ulus devlet sadece bizim sorunumuz değil, dünyanın sorunu ve işin acıklı yanı da bu değişimi ne önlemeye ne hızlandırmaya bizim gücümüzün yetmeyecek olması.

Ama Kazım Nemelazım’lar bizim kendi sorunumuz.

Ne yapacağız biz toplumun her kesiminde rastlanan bu Kazım Beylerle?

Kazım Bey “sorunsalımızı” nasıl çözeceğiz.

Kazım Bey meselesini çözmenin ulus devlet meselesini çözmekten de zor olduğunu düşünüyorum doğrusunu isterseniz.

Fikirlerin oluşmasına izin verilmeyen bir ülkede fikir tartışmasının “Kazım Bey sorunsalına” çarpmadan nasıl sürdürülebileceğini bilen biri var mı aranızda?



22 Ağustos 2005, Pazartesi

Ahmet Altan.
  #23838  
Alt 05.09.2005, 16:08
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard genau!

...und mit der selben logik könnte man die frage, warum wir schlafen, einfach und genial beantworten: na klar, weil das sandmännchen uns sand in die augen streut!

du bist soo unendlich weise
  #23839  
Alt 05.09.2005, 16:35
Benutzerbild von xbaburx
xbaburx xbaburx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard alipi kızın coook sexiymiş dogru mu?

gecen birisi görmüş uzuuuuun uzun ballandıra banlandıra anlatıyordmus.gunlerce ahh cekip ceşitli planlar kurdugunu söyleyenler var...
  #23840  
Alt 05.09.2005, 16:37
Benutzerbild von kerio
kerio kerio ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 22
Standard demek sabahlari gözlerimiz

deki capaklar kuruyan kumcuklar.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu