| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() Müslümanlar ne bilsin onlarin Müsrik oldugunu
|
|
|||
![]() Benim Icin müslümanlik gönüldedir !..
Bu yüzden kimsenin ne oldugunu kimse bilemez allah ve kendi bilir.. Ama sizin gibi müslümanligi sekle semale indirgeyince söylenecek cok seyolur vesselam.. |
|
|||
![]() O zaman bu bir Din emri degildir.
Cünkü DIN de bir cok görüs olmaz.. Galiba yoktur.. Ne demek galiba?.. demokrasi mi bu ?.. ![]() |
|
|||
![]() Yazdiklarinizdan Kime hizmet ettiginizi görebiliyorum..
Kuran yetmez diye tepinen müslüman olur mu ?.. |
|
|||
![]() ÇIKARTILACAK yasalara AB, dış politikaya ABD, ekonomiye IMF baktığına göre, kabinenin toplanmasına bile gerek kalmadığını ileri sürseler bile, o gün kabine ‘iç ve dış meseleleri’ görüşmek üzere toplandı.
Başbakan açılış duasını okudu. ‘Kıymetli arkadaşlarım, bugün iç ve dış meselelerimi kalbi duygularla görüşmek üzere toplandık’ dedi ve ilk sözü Devlet Bakanı’na verdi. Devlet Bakanı, ‘Musa sallallahü aleyhi ve selleme bir gün bir taş sordu. Dedi ki, Ey Musa...’ diyerek bir ‘misal’ ile kimsenin başkasının malında gözü olmaması gerektiğini bu taş hadisesinin çok güzel ifade ettiğini anlattı. Dinleyenlerin itikadı bir iken bin oldu. Başbakan sordu: ‘Bu buyurduğunuz iç mesele mi, dış mesele mi?..’ Devlet Bakanı, ‘İç mesele’ dedi. * Dış meselelere geçildi. Ebu Abdullah’a söz verildi. Ebu Abdullah, ‘El hukuk-ül kitap’tan mealler vererek AB ile gelinen son noktayı ‘Ariflerin menkıbeleri buyuruyorlar ki, bir kimse bir yere gitmek isterse ona melekler yol gösterir. Bir kimse bir yere gitmek istemezse ona sabır ihsan olunur’ şeklinde açıkladı. Dinleyenlerin itikadı bir iken bin oldu. Daha sonra söz alan Müdafaa-i Milli Vekili, ‘Bedir Kalesi cengini’ anlattı. Kabine ağlıyordu. Hatip de heyecanlandı ve elini kulağına alarak ‘Melayıkler gelip dediler ki ey Raşit... Ol Bilal Habeş-i olmuştur şehit...’ beytini makamında okudu. * Genel değerlendirme yapılırken, niyete yatmış olan Turizm Bakanı gözlerini açarak hayırlara vesile olacak bir rüya gördüğünü, rüyasında bir beyaz ata binip bir büyük muhterem zatı ziyarete gittiğini anlattı. Kabine merakla, ‘Muhterem zat ne dedi, muhterem zat ne dedi?’ diye bir ağızdan sordu. Turizm Bakanı, muhterem zat tam konuşacakken tiyatrocuların gürültü yaptıklarını söyledi ve muhterem zatın ne dediğini öğrenmek üzere yeniden niyete yattı. Hep birlikte iki cüz okundu. (.....) Ve Başbakan kapıda bekleyen medyaya kabinenin iç ve dış meseleleri görüştüğünü, ‘Hükümetimiz iç ve dış meseleleri bir bir çözmektedir’ diyerek açıkladı. Dinleyenlerin itikadı bir iken bin oldu. Bekir COSKUN |
|
||||
![]() Kur"an-ı Kerîm"de içki yasağı tedrîc prensibine göre gelmiştir.
Mekke"de inen ilk ayette yasak hükmü yer almaz. "Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden içki yapıyor güzel rızık ediniyorsunuz, bunda aklı eren bir kavim için elbet bir ibret vardır" (en-Nahl, 16/67). Bundan sonra Hz. Ömer bir gün Resulullah (s.a.s)"a gelerek şöyle dedi: "Ya Resulullah! Şarap malı helâk edici ve aklı giderici olduğu malumunuzdur. Yüce Allah"tan, şarabın hükmünü bize açıklamasını iste. Hz. Peygamber; "Ey Allah"ım, şarap hakkında bize açıklayıcı beyanını bildir" diye dua edince şu ayet indi: "Sana içkiyi ve kumarı sorarlar, de ki. "Onlarda hem büyük günah hem de insanlar için bazı faydalar vardır. Ancak günahları faydalarından daha büyüktür" (el-Bakara, 2/219). Bu ayet inince, bazı sahabîler "büyük günah" diye içkiyi bırakmış bazıları ise "insanlara faydası da var" diyerek içmeye devam etmişlerdir. Bir gün Abdurrahman b. Avf bir ziyafet vermiş, ashâb-ı kirâmdan bazıları da bu ziyafette hazır bulunmuştu. Yemekte içki de içmişlerdi. Akşam namazının vakti girince, içlerinden birisi imam olmuş ve namaz kıldırırken "kâfirûn" sûresini yanlış okumuştu. Bunun üzerine Hz. Ömer: "Ya Rabbi bize içki konusundaki beyanında ziyade yap" diye dua etmiş ve daha sonra şu ayet inmiştir: "Ey iman edenler, siz sarhoşken ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın" (en-Nisa, 4/43). Bu surette içki yalnız namaz vakitlerinde olmak üzere yasaklanmıştır. Artık onu içenler yatsı namazından sonra içiyorlar, sarhoşlukları geçtikten sonra sabah namazını kılıyorlardı. Yine bir gün Utbe b. Mâlik (r.a) bir evlenme ziyafeti vermişti. Sa"d b. Ebî Vakkas da oradaydı. Deve eti yediler, içki içtiler, sarhoş olunca da asalet iddiasına kalkıştılar. Sa"d bu konuda kavmini öven ve Ensar"ı hicveden bir şiir okudu. Ensar"dan birisi buna kızarak, sofradaki bir deve kemiği ile Sa"d"ı yaraladı. Sa"d da durumu Resulullah (s.a.s)"a şikâyette bulundu. Bunun üzerine bu konuda kesin içki yasağı bildiren ayetler indi: "Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden bir murdardır. Bunlardan kaçınınız ki, felaha eresiniz. Şeytan içki ve kumarla aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah"ı anmaktan ve namazı kılmaktan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?" (el-Mâide, 5/90-91) |