Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #22891  
Alt 15.08.2005, 20:29
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Asagida yazili olanlar bir bakis acisi..

baska bir bakis acisi daha olabilirmi?

onlari incelersek ortaya cikan daha önce yazdigim ve islama karsi yapilmak istenen oyunlara biraz olsa isik tuttugunu görüyoruz..
  #22892  
Alt 15.08.2005, 20:30
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Peygamber ve Sahabenin mezhebi var mı?

Mezhebleri inkâr eden Abduhçu biri, "Peygamber ve Sahabenin mezhebi var mı? Bir mezheb imamına ve hadise uymadan Kur"ana göre amel ederim" diyor.

Mezheb imamı demek, Kur"an-ı kerim ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshab-ı kiramdan işiterek toplayan kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkca bildirilmeyenleri, açıkca bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkaran derin âlimlerdir. Eshab-ı kiramın herbiri müctehid ve mezheb imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezheb imamlarımızdan daha üstün idi. Mezhebleri daha kıymetli idi. Fakat, bunlar kitablara yazılmadığı için, mezhebleri unutuldu. (Peygamberin, sahabenin mezhebi nedir?) demek, (Ordu kumandanı, hangi bölüğün eridir?) veya (Fizik öğretmeni, hangi sınıfın talebesidir?) demeye benzer. Çünkü sahabenin her biri bir mezheb imamı, hatta mezheb imamlarının hocaları idi. Resulullah efendimiz de kainatın hocası idi. (Mîzân, Hadîka)
  #22893  
Alt 15.08.2005, 20:42
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard evet.. a"raf-40

Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.
  #22894  
Alt 15.08.2005, 20:42
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard DE KI :

Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah"ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu kur"an"dan sonra hangi hadise/söze iman ediyorlar?( A"raf 185 )

**

Ayetlerimiz onlara açık-seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: "Bundan başka bir kur"an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim."( Yunus 15 )

**
Bu kur"an, Allah"ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap"ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi"ndendir o.( Yunus 37 )

**


(87) Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük kur"an"ı verdik. ( HICR )

**


(91) Onlar ki kur"an"ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar ( HICR )

**


(41) Biz, gerçeği, kur"an"da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor. ( ISRA )

**

Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur"an"da andığın zaman/Kur"an"da yalnız O"nu andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.( Isra 46 )

( Aynen sizin yaptiginiz gibi Yanliz KURAN YETMEZ diyerek ) :O)

**


(30) Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur"an"ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular." ( FURKAN )

**


(1) Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur"an"ın ve açık-seçik beyanda bulunan Kitap"ın ayetleridir. ( NEML )

**


(92) "Ve Kur"an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: "Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" ( NEML )

**


(85) Bu Kur"an"ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir." ( KASSAS )


Ve Bizler KURAN diyenler: KURAN dedigimiz Icin Rabbimiz bizi Cehennemine koyacaksa:

VARSIN BÜTÜN CEHENNEMLER BIZIM OLSUN !..
  #22895  
Alt 15.08.2005, 20:43
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Muhahahahhaahahhahahhahahahaha

Demek unuttunuz )

Peygamber in nasil Hacet Giderdigini ve Hayizli hanimina nasil yaklastigini naklen veren Generasyon Demek peygamber ve sahabi nin mezhebini Unuttu ha ?...

YAZIIIIIIIIIIKK..

)
  #22896  
Alt 15.08.2005, 22:59
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Bu kadar iki sapık düşüncenin

birbirisi ile böylecesine sapıklaştığını hiç okumamıştım.

Bunları ciddiye alıpta buraya neden aktardığını anlamakta güçlük falan çekmiyorum.

Yazık neler ile uğraşıyorsun!!!

İnsanın yüreğinde ve vicdanında küçücükte olsa bir sevgi olur, ne yazık ki onuda kaybetmiş gibisin, umarım yanılmaktayımdır.
  #22897  
Alt 15.08.2005, 23:09
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard orada bu konu ile alakali her yaziyi

aktardim.. bizim ping pongcular hepsini zaten okumuyor.. 3-4, su an hatirimda degil, güzel ve benim üstüne basmak istedigim konuyla ilgili yazi var aralarinda..

hatirliyorsan, öncede yazmistim.. biz kurana uyariz deyipte aslinda uymamakla birlikte kuran ve sünnete uyanlarin kafalarini kurcalamak bazi sahislarin niyeti.. görünen o..
  #22898  
Alt 15.08.2005, 23:12
Benutzerbild von xstudentxnrw
xstudentxnrw xstudentxnrw ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard bakara-62

ayetleri konuyla alakali baska ayetler kölgesinde yorumlamak gerekir!!

Meâl-i Şerifi

62- Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah"a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

62- İslâmiyet"e zahirde iman etmiş olanlar, yani, Muhammed dinini dilleriyle ikrar ettiklerinden dolayı insanlar arasında müslüman sayılanlar, Musa dinine mensup olan yahudiler, İsa dinine mensup hıristiyanlar, bu üç dinin dışındaki dinlerden olanlar yani onlardan her kim, Allah"a ve ahiret gününe, bu sûrenin b aşında beyan buyurulduğu üzere, gerçekten dış görünüşleriyle ve içyüzleriyle iman eder ve bu imana yaraşır şekilde iyi bir iş yaparsa şüphesiz bunların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. bunlara korku yoktur ve bunlar mahzun da olacak değille r dir, yani, yapılan inzarlar, uyarı ve tehditler bunlar hakkında değildir.

İnsanlar Âdem"in sülbünden yeryüzüne indikleri zaman Cenab-ı Allah kendilerine "Eğer Ben"den size bir

hidayet gelir de kim benim hidayetime uyarsa, işte onlara herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü de çekmeyecekler." (Bakara, 2/38) diye herhangi bir zamanda gelen hidayetine uymaları şartıyla bunu vaad etmemiş miydi? İşte Âdem"in tevbesinin semeresi olan o ilahî va"d, ebediyete kadar sürüp gidecek bir genel kanundur. Ve bu â yet ilahî kanunun bir inkişafıdır. Şu halde yahudiler gibi zillet ve meskenete düşenler ve Allah"ın gazabına uğramış olanlar bile her ne zaman tevbe eder, Allah"a ve ahiret gününe cidden iman ederek, Allah"ın son zamanda gönderdiği hidayete uyar ve ona gö r e salih amel işlerlerse o gazaptan kurtulurlar. Ve Allah katında ecir ve mükafat bulurlar. Sonuçta sırrına mazhar olarak, korku ve hüzünden kurtulurlar. Lakin bundan yararlanmak için görünüşte, yani insanlar arasında mü"min ve müslüman sayılmak yetmez, h atta belli bir süre salih kişi olarak yaşamış olmak da kâfi gelmez. O imanda sebat edip, güzel bir sonla gitmek, yani son nefeste iman ve güzel amel ile Allah"a kavuşmak lazımdır.

Bu sûrenin baş tarafında "İşte onlar Rabblerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve gerçekten kurtuluşa erenler de ancak onlardır." (Bakara, 2/5) müjdesinin kimlere mahsus olduğu bilinmektedir ve bunda "Sana indirilene ve senden önce indirilene inananlar." (Bakara, 2/4) şartı da bulunmaktadır. Bunun için ahirete iman v e gerçek anlamda yakîn de bütün peygamberlerle birlikte Hz. Muhammed"e (s.a.v.) ve ona indirilen kitaba iman etmiş olanlara mahsus bulunduğu tebliğ edilmişti. Şu halde cümlesiyle beyan buyurulan gerçek imanın Hz. Muhammed"in peygamber olarak gönderilmesi n den sonrakiler diye tefsir edilmesi lazım geldiğinde hiç şüphe yoktur. Zaten bu âyetin bilhassa bu noktadan İsrailoğulları"na hitap şeklinde bir icmal olup, bütün bu açıklamaların İslâm dinine davet sadedinde ve "Sizin yanınızda bulunan kitabı doğrulayan bu kitaba (Kur"ân"a) iman edin ve onu ilk inkâr eden olmayın!" (Bakara, 2/41) ilâhî emrini desteklemek için gelmiş olduğunda şüpheye yer yoktur. Hz. Muhammed"in peygamberliğinden önce Allah"a ve ahiret gününe iman eden ve iyi amel işleyenler bile Tevrat v e İncil hükmünce geleceğin büyük peygamberine iman ile mükellef idiler, buna işaret olmak üzere "Ahdimi yerine getirin." (Bakara, 2/40) buyurulmuştu. Böyle iken Hz. Muhammed"in peygamberliğinden sonra onu inkâr edenler arasında gerçek iman ehli bulunduğ u varsayımına imkan kalır mı? Allah"a ve hesap gününe imanı bulunan ve bu iman ile mütenasip salih amel işleyecek olan kimselerin Hz. Muhammed"in peygamberliğini inkâr etmelerine imkan tasavvur

olunabilir mi? Tarih sayfalarının şahitliğinde Hz. Muhammed"in peygamberliğinden daha açık, daha belirgin hangi peygamberlik vardır? Şu halde gökyüzündeki yıldızlardan bazılarını kabul edip de güneşi inkâr edenlerin Allah"a karşı imanlarında ciddiyet ve samimiyet tasavvur etmek gerçekle bağdaşmayan bir çelişki teşkil eder. Dikkat çekici olan şey şu ki, bu âyette iman, biri insanlara nazaran zahirî, diğeri Allah katında geçerli, hakikî iman olmak üzere iki defa zikredilmiş ve her şeyden önce "iman edenler" sözü, yahudilere, hıristiyanlara ve sâbiilere mukabil tutulmuştur. Demek ki, bu üçü, Kur"ân"ın sözkonusu ettiği imanın mutlak olarak dışındadırlar. Bununla beraber zahirî iman sahipleri bunlarla eşit tutulmuş ve hepsinin kurtuluşu kâmil iman ve salih amel şartına bağlı gösterilmiştir. Demek ki, gerek zahirî mü"min o l an müslümanlar, gerek müslümanların dışında kalan yahudi, hıristiyan, sâbiî vs. Kur"ân"da yer aldığı şekilde Allah"a ve ahiret gününe dış görünüşte ve içyüzüyle cidden iman eder ve salih ameller yaparlar ve bunda sebat gösterirlerse o zaman "Onlara kork u yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklar." ifadesinin sırrına mazhar olacaklardır ki, bunda da İslâm dininin davetiyle ve hidayetiyle bütün insanlara açık ve cihanşümûl bir din olduğu aşikar olur. Bu âyetten nihayet şu sonuca geliriz ki, İslâm dininin haki m olduğu müslüman toplumun teşekkülü için İman-ı Hakikî (gerçek iman) şart değildir. Onun zahirî bir ikrar ile dahi gerçekleşmesi sözkonusu olduğu gibi, bunun içinde dünyaya ait nokta-i nazarlarla bir siyasî anlaşma ile öbür dinlere mensup insanlar dahi di n hürriyeti ile hayat haklarına mazhar olurlar. Fakat bütün bunlar arasında ferdî veya ictimaî (sosyal) anlamda gerçek selamet (kurtuluş) ancak kâmil iman ve salih amel sahiplerine vaad olunmuştur. Çünkü toplumun temel direği ve nizamın esas dayanağı bunla r dır. İşte İslâmiyet"in gerek dünya, gerek ahiret için vaad ettiği selamet ve saadetin sırrı da bu gerçeğin içinde gizlidir. Şu halde kâmil iman ve salih amel erbabının bilgi ve amel feyizlerinden mahrum olan, sadece dış görünüşüyle müslüman bulunan bir İs l âm toplumunun "Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar." ilâhî va"dine mazhar olması sözkonusu değildir. Allah"a imanı olmayanlar, hakkı yerine getiremezler, ahirete imanı olmayanlar da ebediyete hizmet edemezler. Herkesin yalnızca kendi nefsi için çalıştığı bir toplumun manzarası "Kimsenin kimseye faydası dokunmayacağı günden korkun!"(Bakara, 2/48) âyeti ile tasvir edilen kıyamet gününün bir benzeridir.

Yahudi: Arapça"da (hâde-yahûdü-hevden) esasen tevbe etmek mânâsına olduğu gibi, Yahudi olmak mânâsına da gelir. Deniliyor ki, Araplar arasında

bunlara Yahudi denilmesi, ya daha önce geçtiği gibi, buzağıya tapmaktan vazgeçip tevbe etmeleri dolayısıyladır, yahut da "Yahûza" isminin Arapça söylenişi sebebi iledir. Yahûza ise Hz. Ya"kub"un on iki evladının en büyüğünün ismidir. Buna göre; Yahudî, İsrailoğulları"nın on iki boyundan birincisinin adı olması gerekirken, öneminden dolayı zamanla bütününe birden isim olmuştur. Bu demektir ki, "Yahûd" cins ismi olarak kavmin veya boyun adıdır. Tekil o larak kullanıldığında "Yahudî" denilir ki, o kavme mensup olan kişi demektir.

Nasârâ: "Nasrânî" kelimesinin cem"îdir (çoğuludur). Keşşâf"ın beyanına göre; tekil (müfred)i "nasran"dır ve sonuna mensubiyet "ya"sı geldiği zaman Ahmedî gibi mübalağa anlamı ifade eder. Hıristiyanlar kendilerine bu ismi vermişlerdir ki, bu da üç ayrı sebebe bağlı olarak beyan ediliyor:

1- Hz. İsa"nın nâzil olduğu (indiği), "Nasıra" köyüne nisbettir. İbnü Abbas, Katade, İbnü Cüreyc bu görüştedirler.

2- Aralarında tenâsur (yardımlaşma) bulunması, yani birbirlerine yardımcı olmaları yüzünden bu adı almışlardır.

3- Hz. İsa, havarîlerine "Allah"a giden yolda bana yardım edecek kimdir?" (Âl-i İmrân, 3/52) buyurmuş, onlar da "Allah"ın yardımcıları biziz." (Âl-i İmrân, 3/52) diye cevap verdikleri için bu isimle anılmışlardır.

"Nasrânî" Grekçe"ye "hıristiyan" diye tercüme edilmiştir ki, "Hristos"a nisbettir. Frenkler "Kırist" diye telaffuz ediyorlar. Hıristos, halaskâr, fidye-i necat (can kurtarma akçesi) ödeyerek kurtaran "müncî" diye açıklandığına göre "Nasrânî" bunun Arapça"sıdır. Şu halde "nasranî" hıristiyan, "nasârâ" da hıristiyanlar demek olur.

Sâbiîn: Yahut "sâbîe" hakkında da çeşitli görüşler vardır. Evvelâ lügat bakımından denilir ki, "filan adam dininden çıktı, filan dine girdi." demektir. Bu anlamdan dolayı Mekke müşrikleri Hz. Peygamber"e diyorlardı. Çünkü eski dinlerine aykırı yeni bir din ortaya koyuyordu. Ayrıca yıldızlar doğuş yerlerinden çıkıp yükseldikleri zaman denilir. Binaenaleyh g erçek lügat anlamı itibariyle ve karşılık karinesiyle "Sâbiîn" izafî bir anlam taşıdığından, İslâm, Yahudi ve Hıristiyanların dışında kalan diğer dinlerin mensuplarına şâmil olur. Bununla beraber geleneksel bir deyim olarak daha özel ve dar anlamlarda da k ullanılmıştır.

1- Katade"nin açıkladığı şekilde bunlar, meleklere tapan bir taifedir.

2- Yıldızlara tapan bir taife oldukları da tefsirlere geçmiştir. Fahruddîn Râzî, akla yakın olan budur, der. Ve bunların başlıca iki görüşleri vardır: Birincisi; derler ki, "Âlemin yaratıcısı Allah Teâlâ"dır. Lakin Allah, yıldızlara saygıyı ve bunların ibadet için kıble yapılmasını emretmiştir." İkinci iddiaları ise şudur: "Allah Teâlâ, burçları ve yıldızları yaratmıştır. Fakat bu âlemdeki hayır ve şerri, sağlığı ve hastalığı meydana getiren, canlıları yöneten ve yönlendiren yıldızlardır. Şu halde bu dünyanın, bir anlamda Rabbi onlardır ve insanların onlara saygı ve ta"zim göstermeleri vaciptir. Çünkü onlar da Allah Teâlâ"ya ibadet ederler ve insanlara aracı olur l ar." derler. Bu mezhep, Gildânîlere mensup olanların görüşüdür ki, Hz. İbrahim bunları red ve iptal için peygamber olarak gönderilmiştir . Bunların Hz. Nuh"a ve bazı rivayetlerde Hz. İdris"e nisbet iddiasında bulundukları da söylenir. Günümüzde yıldız falına inanma ve yıldızların gücüne sığınma bunlardan kalmadır. Maide sûresinde bununla ilgili açıklama gelecektir. (Bkz: Maide, 5/69).
  #22899  
Alt 16.08.2005, 11:30
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Degildir.. Resülün kicinda Hadis yoktu o

ohne Text
  #22900  
Alt 16.08.2005, 11:30
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard Var di vardi.. Sülo Mezhebindendirler

so wie DUUUUUUU
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu