| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() in... ben illada es cinseldir demek istemedim... bilirsin ne demek istedigimi....
Insana sikitir dedigimizde... onudami tam anlaminda yapsin diyoruz... hayiir... amacimiz karsimizdakini önemsiz ve degersiz kilmaktir |
|
||||
![]() Saçların gücü
Budist inancında saçsız baş tanrıya en yakın olandır. Budist bir erkek çocuk on yaşına ulaşmadan saçları kesilir ve bir daha hiç bir zaman uzatamaz. Saçların kesilmesi töreni bir budist ömrünün en değerli törenidir. Kızlar içinde aynı mecburiyet vardır. Bu inanca gore başınızdaki bütün saçlar Tanrı tarafından numaralanmıştır ve her biri ruhun erdemlerine işaret ederler. Tanrı saçlarla ilgilenmez, ruhun faziletleri ile ilgilenir. Tanrı ile aranızdan saçlarınızı bu nedenle kaldırırsınız. “Onların basları değerli bir altına benzeyince aklının kilitleri de çam ağaçlarına benzer. (Kötü düşünce giremez.)” Erken Hiristiyanlık dönemlerinde ise kadın sadece, bir fahişe olduğu ya da zina yaptığı açığa vurulduğunda (veya kocasını kaybettiğinde yas tutuyorsa ) başını kazıtırdı. İsa’nın durumdan haberi olmasa da, başı kazılı bir kadın İsa tarafından reddedilmiş kabul edilirdi. "Saç kadının (Tanrı tarafından verilen) görkemidir: çünkü saç kadına ‘doğal bir örtü’ olarak verilmiştir. Başını örtmeden dua eden her kadın, başını (yani kocasını) küçük düşürür. Çünkü, böylesinin başı kazınmış bir kadından hiç farkı yoktur. Eğer kadın örtünmüyorsa, saçını da kazıtsın. Eğer saçın kazıtılması ya da tıraş edilmesi kadın için bir ayıpsa, başını örtsün” İngiltere’de Sih öğrenci Balvinder dininin kurallarından sıkıldığı için upuzun siyah saçlarını beyaz tişörtünün üstünden salarak açık bırakmıştı. Tişörtte “sinner” (günahkar) yazıyordu. Sih inaçlarına göre erkeklerin saçları doğduklarından itibaren kesilemez ve özenle taranarak tepede topuz yapılır. Topuzun başka fanilerce görünmesi günahtır ve bunun için sarık biçiminde bir başlıkla kapatılır. Mesleki görevlerine uygun kıyafet zorunluluğu olan görevlerde Sihler kendi dini başlıklarını takarlar. Motosiklet ve bisiklette için zorunlu kasklar Sih erkeklerinde zorunlu değildir. “Tanrısal bir görev adına erkekte saç ve sakal kesilemez. İnsan doğduğu andaki varlığı ile gelişmek zorundadır ve bunu yaptığı zaman sezgileri ona keskin bir zeka verir. Böylece akıl, kalp kader, bilgelik ve bilgi üstüne karşılıklı etki üretir. Saç ne kadar uzunsa insan tanrıya o kadar yakındır.” Sihlerin (Kirpan, Kesh, Kanga, Kara, Kachs) beş K inançlarından ikisi saç üstünedir. Hiçbir Sih dinen saçlarını kesemez. (Kesh) Her Sih saçlarını tepede özel küçük bir tarakla toplar. (Kanga) Geçen yıl Amerika’da peruk satıcıları kendi çapında büyük bir dini krizle karşı karşıya kaldılar. Takma saç satın alan Yahudi dindar kadınlar bu saçların orjinini merak ettiler ve Hindistan’dan getirilen saçlarla yapılanları reddettiler. Hindistan’da saçın kutsal kabul edilmesi nedeni ile bu saçlardan üretilen perukların inancın çiğnenmesinin olumsuz gücünü taşıdığı kaygısı krize neden oldu. Yahudi kadınlar, “Yasaklanmış saçları kullanamayız” kampanyası açtılar. Amerikalı ressam Billy Warsolder 1969 da saldırganlık suçundan, oldukça haşin cezaevi Alcatraz’a girdiğinde saçlarının kesilmesini dini nedenle reddetmişti. Bu örnek, laik devlet modelinde ilk inanç uygulaması kabul edilir. Warsolder Kızılderili kökenliydi ve inançları erkeklerin saçlarının uzun kalmasını emrediyordu. Dinen saçları kısa sakalları uzun Normanlar İngiltere’yi işgal ederken, karşılarındaki gücü anlamak için düşman arasına casus gönderirler. Casus, karşılarında bir ordu değil hemen hemen tümüyle başka bir dinin rahipleri olduğu bilgisiyle geri döner. Çünkü gördüklerinin hepsinin saçları uzun ama yüzleri traşlıdır. 11. yüzyılda Papa uzun saçlı erkeklerin aforoz edilmelerine ve öldükleri zaman kendilerine dua edilmemesine karar vermiştir. Worcester papazı, sokaklarda bir küçük bıçakla uzun saçlı erkeklerin saçlarından bir tutam kesip yüzlerine atarak “Kalanı ya kendin kes ya da cehenneme git,” aşağılaması ile ünlüdür. Hükümetler ve sivil hayat için bir çok saç sakal kuralı yerleştiren papalık deklarosyonunda “ Uzun günahkar bir saç erkek için nasılda utanç vericiydi” yazar. Dinen saçların hangi uzunlukta olacağı ve sakalların kesilmesi mecburiyeti 15 yüzyıla kadar Avrupa’da bir devlet sorunudur. Günümüzde artık simgesel bir anlamdan öteye geçmeyen soyluların ve hukukçuların bol bukleli peruklarının kilise ile uzun bir mücadelesi vardır. Ancak kilisenin parlamaları bir işe yaramamış, erkekler giderek tepede bir tutam bıraktıkları saçlarını çoğaltmaya, bukleli peruklar takmaya başlayarak dini bütün riskleri üstlenmişlerdir. Canterbury paşpiskoposunun aforoz kurallarını yeniden yayınlaması da bir işe yaramamış hukukçular kendi saçlarındaki buklelerin miktarına kendileri karar vermeye başlamışlardır. 18 yüzyıl sonlarına doğru Vatikan köylülerin vergi ödemekteki itaatsizliği ile baş edemeyince saç ve sakalla uğraşmaktan vazgeçmiştir. Saçlar, din kültürünün epeyce kafa yorduğu ve yasaklar koyduğu temel konularından biridir. Tek tanrılı veya çok tanrılı hangisi olursa olsun inananlar için saçlara dair yüzlerce) emir vardır. Saç ve sakal dinlerin politikayı etkilemesinde de hacimlerinden çok daha güçlü ve etkili yer işgal etmişlerdir. Kilisenin bölündüğü dönemde mücadele uzun ve kısa saçlılar arasında geçmiştir. Saçların gücü üstüne yazmaya, Ayşe Karabat, 30 Nisan 2005 günlü Radikal’de, “İsrail"e gidecek Türk heyetinin, kippa takıp takmaması sorununu yazdığında karar verdim; “Kippa, yalnızca, inançlı Yahudiler için saygı gereği, "Yaradan" ile araya mesafe koymak için inancından ötürü, dua okunurken, erkek konukların başının bir kısmının örtülü olması gerekiyor.” Bize ait olmayan bir inancın ruhumuzda nasıl bir saçmalık duygusu yaratmış olması veya aklımızda bir ahmaklar kuralı gibi görünmesi o inanca saygı göstermemenin mazareti olamaz. Olursa kendi inançlarımız için verdiğimiz mücadelenin özgürlük mücadelesi değil dayatma fırsatçılığı olduğu anlaşılır. İran’a giderken baş örtüsü için tartışma yapılmıyorsa kippa için yapmak da adil olmaz. Müslüman erkeklerin ilk kez saygı gereği bir örtünme mecburiyeti ile yüzleşmek zorunda kalması da belki Allahın onlara bir sınavıdır. Başları örtülü kızları daha iyi anlamalarına vesile olabilir. Bana sorarsanız “Geyik kaplumbağa’ya koşmayı öğretemez”, ama koşmanın türleri olduğunu öğretebilir. 2 Mayıs 2005, Pazartesi |
|
|||
![]() Türk Halk Edebiyatina duydudugum ilgimi burada bazi kisiler Aleviligim ile özdelestiriyorlar. Aslina bakarsan babam Sünni annem Alevidir. Beni sorarsan, ben mezhepleri ve bunlarin beraberindeki getirdigi dogmalari, sirkleri, hurafeleri kabul etmedigim icin mezheplerden uzak duruyorum. Bir den fazla dogru olamaz düsüncesi ile yola cikiyorum. Dogru olan sey benim gözümde bir Allah"in olmasi. Peygamber Muhammet ibn Abdullah ve Ali ibn ebu Talib amca cocuklaridir. Aleviligin cesitleri vardir. Türkmen Alevilerinde samanizimin etkisi gözle görülecek sekildedir. Kürt Alevilerinde hristiyan etkenlerini eger biraz irdelersek görmek fevkalade mümkündür. Aleviligin asli Islam"dir ama tarihte Emevi-Yezit iktidari ile Ehl-i Beyt siasi arasinda baslayan arbede orta cagda doruk noktasina erismisti ve katliamlara kadar boyut almis idi. Alevilik yasaklanmasinin, camilerde Imam Ali ebu Talip"e Hüseyin ibn Ali"ye Hasan ibn Ali"ye ve digerlerine hakaret etrilmesi Alevileri camide sogutmus idi. (Zaten Ali ibn Ebu Talib camide sehit edildigi icin camiye gitmezler bir cogu) Muhammet ibn Abdullah peygamberdir ve Ali ibn Ebu Talip"de O"nun amcasinin oglu, damadi, ilk müslüman ettigi kisi ve hayatinda en yakin olan insan idi. Peygamber Muhammet amcasinin oglu Ali"yi, eger kendisi ilim sehiri isevO"nunda o sehirin kapisi oldugunu (sözüm O"na hadisinde belirtmistir)
Peygamber Muhammet ibn Abudullah"nin ölümünden sonra belirlenen yere naasinin gömülmesine karsi cikan ve baska bir yere defn edilmesini talip eden Ebu Bekir ile Ömer, Ali ibn Ebu Talip"i karsilarinda kilincini havaya kaldirmis bir sekilde görürler. Ali ibn Ebu Talip onlara su sözleri söylemis diyorlar: Her kim ki peygamberin naasini baska bir yere gömdürmek gibi bir niyet göster ise, aninda burada canini alirim demis. Ardindan birisi Ebu Bekir"e yaklasmis ve su sözleri demis: Ali sahlandi, bu kükreyis ile sarktan garbe karsisinda kimse duramaz, bu sözlerden sonra Ebu Bekir ve Ömer naasin defnini baska bir yere ettirilmesinden vaz gemcis. Ancak günümüze kadar Ali-Osman davasi ne getirdi ve ne götürdü. Aleviler Ali"ye asiri bir derecede baglanip Islam yolunun soluna ciktilar ve sünnilerde Muaviye"yi, Yezit"i Mervan"i ve digerlerini savunmak gibi sacmalikta bulunarak adina sünnet diye uydurduklari bir takim yalanlarla kendilerini mesru cikarmaya calistilar ve calisiyorlar. Camilerin adini Muaviye koymaktan bile cekinmiyorlar. Elbette is olacagina vardi ve bu ilk ayrimlar kendilerince dymamiklik kazanarak bir din sekli olusturup Islam dinine sirk kostular (sirk=ortaklik) Neticede Ebu Bekir de, Ömer ibn Hattap"ta, Osman"da bir yandan ve Ali ibn Ebu Talip"te ogulari Hasan ve Hüseyin"de ve digerleri de toprak oldular. Kendi aralarinda yer yüzünde sürdürkükleri davalarini hakimler hakimi Allah-u Teala"nun huzurunda bir sonuca cikaracaklardir. Onlarin davalari artik Mahsere kaldi. Ama bizim isimiz henüz daha bitmedi bizler dünya alemdeyiz. Ali ve Ebu Bekir, Ömer ve Osman"nin davalarini gütmekten Allah"in ilahi mesajini unuttuk. Zurnanin zirt ettigi delik burasi. |
|
|||
![]() Forumlarda hizli bir tempoda yazi yazdigim icin her zaman grammerime ve imla düzgünlügüne dikate alamiyorum, gayret göstersem bile.
|
|
|||
![]() Forumlarda hizli bir tempoda yazi yazdigim icin her zaman grammerime ve imla düzgünlügüne dikate alamiyorum, gayret göstersem bile.
|