| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() yapmadilar. Hatta cok az bile yaptilar. Ben bir kez gördüm. Oda Shaktar macindan sonraydi.
|
|
|||
![]() ohne Text
|
|
||||
![]() ***
Bıçakcı"nın altı ayı Levent Bıçakcı federasyonunun göreve getirilmesinin üzerinden tam altı ay geçti. Kamuoyunda tartışılanlara bakarsanız durum pek iç açıcı değil. Yani Bıçakcı"nın sömestr karnesi kırıklarla dolu. Oysa ilk günden şeffaflık, tarafsızlık, güven, doğruluk ilkeleriyle yola çıkan ve büyük destek gören bir federasyonun, bu kadar kısa sürede düş kırıklığı yaratacağı kimsenin aklına gelmemişti. Türk futbolunu uğradığı ağır tahribattan kurtarma işlevini üstlenirken almış olduğu avansı iyi değerlendiremediği gözlenen Bıçakcı federasyonu, yazık ki altı ay sonunda icraatlarıyla alkışlanan değil, kurumsallaşma adına yaptıkları ve acemilikleriyle eleştirilen bir kimliğe büründü. Öncelikle siyasi otoritenin istekleri abartıldı. Üstelik bunlar olmazsa olmaz talimatlar şeklinde algılandı ve paniğe yol açtı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan"ın A Milli Takımı 2006 Dünya Kupası finallerinde görme arzusu Levent Bıçakcı"yı etik olmayan arayışlara yöneltti. "İki kişinin bildiği sır değildir" gerçeğini es geçen Federasyon Başkanı, Alman Teknik Direktör Hitzfield"e götürdüğü önerinin gizli kalacağı yanılgısına düştü. Ersun Yanal"ın zaten kaybolmaya yüz tutmuş çalışma isteğini ortadan kaldıran bu girişim, yalanlanmaya çalışılsa da, o formayı giyen futbolcular ve sorumluluğunu taşıyan yöneticileri huzursuz etti. Merkez Hakem Kurulu seçimlerinin mahkemece iptal edilmesi, federasyonun başını ağrıtan önemli konulardan biri oldu. Başını ağrıtmakla kalmadı, en büyük destekçilerinden biri olan Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile ters düşmesine yol açtı. MHK"nin atamayla işbaşına gelmesi için apar - topar yasa değişikliği isteyen federasyon, bakan Şahin"den kırmızı kart gördü. Ulusoy döneminden öc alırcasına uygulamaya konan personel politikası büyük tepkiyle karşılandı. Emekliliğine aylar kalan, asgari ücretle ocak döndürme uğraşı veren, yıllarca federasyona hizmet eden onlarca insanın işine bir teşekkür bile çok görülerek son verildi. Binlerce dolar maaş ödenen danışmanlar (!) kafalarda soru işareti yarattı. Genel sekreterlik operasyonuna uydurulmaya çalışılan "kurumsallaşma" kılıfı kimseyi tatmin etmedi. Aksine bu girişim federasyon bünyesinden yetişen değerli futbol adamlarına hakaret olarak algılandı. Destek tükeniyor Beşiktaş - MHK kavgasında pasif kalan ve masaya yumruğunu vuramayan federasyon, kısa sürede sıkı yandaşı Siyah - Beyazlı kulübü kaybetti. Bıçakcı ve ekibi üzerinde "hatırı sayılır emeği bulunan" Fenerbahçe Kulübü, genel sekreterlik tartışmaları arasında muhalefete geçti. Kritik kararlardaki etkinliğine bakılarak, "federasyonu başkanvekili Hasan Doğan yönetiyor" imajı doğdu. Bu, başkanın otoritesini zedeledi. Yayın ihalesi gibi hayati bir sorunu çözümlenmiş şekilde bulan Bıçakcı, Teleon"dan alınan 3.6 milyon dolarlık tazminatın paylaştırılmasında yaşanan tartışmalara uzak durdu. İcraat ile ilgili hiçbir konuda ön plana çıkmadı, sorumluluk üstlenmedi. Yükün başkanvekili Şekip Mosturoğlu"nun omuzlarına kalması, istifa söylentilerini getirdi. Yasanın "Türkiye Futbol Federasyonu"nun merkezi Ankara"dır" hükmüne karşın başta genel sekreterlik olmak üzere tüm birimleri İstanbul"da toplama çabası, pek çok insanı ve çevresini huzursuz etti. Tüm bunlar federasyonun ilk yarı karnesinin neden kırık olduğunu anlatmaya yetecek kadar açık sanırım. Ortalık güllük gülistanlık değil. Levent Bıçakcı ve ekibiyle ilgili olumlu tek düşüncemiz, hâlâ dürüstlüklerine olan inancımız. Ancak sergilenen yanlışlar ve beceriksizlikler şimdiden haziran ayında yapılacak mali genel kurulu hesaplaşma platformuna çevirmiş durumda. Türk futbonunun istikrara ve ilkeli bir yönetim tarzına ihtiyacı var. Teşekkürden, iftahardan vazgeçtik. Beş ay sonra yeni bir seçim süreci yaşamak istenmiyorsa, bu karnedeki notların düzeltilmesi şart. 2006 final hakkını yitirmiş, kulüplerin desteğini kaybetmiş, yönetim içindeki çatlakları kapanmaz boyuta ulaşmış, çalışanı huzursuz, kendisiyle kavgalı bir federasyonun halini düşebiliyor musunuz? Onlara 22 Temmuz"da 109 oy sağlayan güç, yarın yeni bir alternatif yaratmaya kalkarsa kimse şaşırmasın... Sicilimiz bozuk FIFA"da anlaşmazlık dosyası bulunan ülkeler arasında zirveyi zorluyoruz. Her sezon asgari 15 - 20 futbolcu haklı gerekçelerle Türk kulüplerini şikayet ediyor. Sadece son iki yılda 40"a yakın dava söz konusu. Lejyonerler ya alacaklarını tahsil edemiyor, ya tek taraflı fesh edilen sözleşmeler nedeniyle uğradığı maddi kaybın giderilmesini istiyor. Adamlar illahlah demiş bizden. Bu dosyaların tamamına yakını futbolcu lehine sonuçlandığı için kimin hatalı olduğunu tartışmaya bile gerek yok. Plansız, hesapsız, buram buram cahillik kokan transfer politikalarıyla günü kurtarma uğraşındaki sözde kulüp yöneticileri, uluslararası kurallardan bihaber, "yaptım oldu"ya getirmek istiyor ama olmuyor işte. Parayı bastıran kalitelisini alıyor. Ama onların da derdi büyük oluyor. Diğerlerine şöyle bir bakın, nerede defolu, kıyıda köşede kalmış varsa bizim ülkemizde. Sonrası malum. Oynamasalar da futbol yaşamları boyunca kazanamayacakları parayı çatır - çatır ödetiyorlar. Şimdi gündemde Hooijdonk, Ronaldo, Saidou var. Üç büyük kulüp, üç büyük ayıp. Göreceksiniz paşa paşa ikna olacaklarını düşünenler yine yanılacak. Gönder gönderebilirsen, uğraş dur. Sabıkalı damgasını yemişiz bir kere. Sicilimiz bozuk. Kolay mı temiz kağıdı alabilmek? Giden mi pişman? Latin futbolunun nabzını tutan Mehmet Çiftçi"nin son günlerde yaptığı röportajlarda ortaya çıkan ortak bir nokta, dikkatinizi çekti mi bilmem. Önce Ariel Ortega, sonra Washington Fenerbahçe"den hoş anılarla ayrılmadıklarını, haksızlığa uğradıklarını, kırgın olduklarını söylüyor. Dışlandıklarından, kendilerine güle güle bile denmediğinden, aylarca futboldan uzak kaldıklarından şikayet ediyorlar. Mehmet, röportajların sonunda Türkiye ile ilgili mesajlarını sorunca akan sular duruyor. Biri, "En büyük Fenerbahçe, başka büyük yok" diyor. Öteki, "Kesin şampiyon oluruz. Türkiye"ye gelince ilk durağım Fenerbahçe olacak" şeklinde konuşuyor. Desenize Rüştü Rençber yaşadığı onca gürültüden sonra, bir bildiği varmış ki Barcelona"dan koşarak dönmüş Kadıköy"e. Üstelik tecrübeli kaptanın başına gelenlerin yanında, Ortega ile Washington"un gördükleri ne ki? Yoksa Aziz Yıldırım tarzı yönetim, Sarı - Lacivertli formayı giyen futbolcuda bağımlılık mı yaratıyor? *** <a href="redirect.jsp?url=http://www.milliyet.com.tr/2005/01/22/spor/yersen.html" target="_blank">http://www.milliyet.com.tr/2005/01/22/spor/yersen.html</a> |
|
|||
![]() degildi....
|